GöKKuŞaĞı
|
Asi Yeşil, Derin Mavi
Temmuz güneşinin yakıcılığını arkamızda bırakmak istercesine, yol alıyorduk Rize’ye doğru Yüzümüzü yalayan sıcak esintiyi, bir köy çeşmesinin sularını yudumladığımız piknikle sevince dönüştürdük Çünkü bu mevsimde güney kavrulurken, biz doğru yoldaydık fikrimizce Samsun üzerinden kıyı şeridine çıkacaktık programımıza göre; ama önce Taşköprü…
Köprü
Sarımsağı dünyaca ünlü bir memleketten geçip de atlamak olmaz Kırdık aracımızın direksiyonunu Kastamonu’ya
Yol boyunca minicik kulübelerin içinde çocuklar, demet demet sarımsakları, küçücük ellerinin alışık olduğu ivecenlikle sunuluyorlar bize  Aralıklarla dizilmiş mavi boyalı, derme çatma kulübelerden birinin önünde duruyoruz Yeşim ve ağabeyi Hasan bu yol parçasında içinde bekleyenlerden… Gün sona eriyor, kulübenin içine ince bir dal dibi gün ışığı süzülüyor Uzaklardan ıslıkla çalınan ezgi hâlâ kulaklarımda Fotoğrafladığım her karede hafızama kazıyorum ezgiyi; yeniden ortaya çıkarmak üzere
Taşköprü, Sarımsak satan çocuklar
Yolumuz uzun vakitlice gidilmeli deyip vedalaşıyoruz Yeşim ve Hasan ile… Samsun’da pes ediyorum, uzun yol şoförü değilim, yedek şoförüm de yorgun savaşçı  Konaklama kararı alıyoruz Samsun sahilini gece turluyoruz Sevgi Parkı ışıklarıyla, havuzuna yansıyan ışık oyunları cezbediyor bizi Üstelik kuğular da var Günün yorgunluğunu sahil kafelerinde atıyoruz Yöre halkı da bunu yapıyor  Gerçi ilanlara ve çevreye bir göz atılırsa: sirk , festival, yarışmalar vb etkinlik enflasyonu yaşanıyor belli ki Ancak güzergahımızı planladığımız üzere yolcuyuz, kalamıyoruz
Samsun
Sabahın alacasında yola çıkıyoruz Derler ki: “Çağırıldığın yere erinme; çağrılmadığın yere görünme ” Samsun’u geride bırakıp, çağrıldığımız yere: Rize’ye hareket ediyoruz Duble yol yapım çalışmaları devam ettiği için, kötü durumda olan yollarda gece yolculuğunun akıl kârı olmadığı konusunda hemfikiriz Neyse ki yemyeşil bitki örtüsü yanında, yukardan aşağı coşarak akan suların paralelinde keyifli bir yolculuk bekliyor bizi “Her nimetin bir külfeti vardır” deyip ilerliyoruz bozuk yollarda
Akçaabat’a kadar kahvaltı dışında bir şey atıştırmıyoruz Çünkü meşhur köftesini yememek olmaz Ülke çapında adını duyuran Akçaabat Köftesi diğer köftelerden lezzet açısından farklı gerçekten de Yörenin otuyla beslenmiş ineklerin döş, kol, gerdanıyla yapılan; sinir ve yağı alınmış etinin kıyılıp yoğrulan ve bir gün dolapta bekletildikten sonra, köfte ocağında pişirilip servis yapılan meşhur Akçaabat köftesinin tadı bir başka Ortaya bir sürahi ayran geliyor Samimiyet ise en baş mezemiz oluyor
Akçaabat köftesini internetten sipariş verilir duruma getirmiş girişimcileri takdir ettim doğrusu Buradan çıkardığım sonuç, Karadeniz insanının düş adamı değil iş adamı olduğu yönünde Hamburgerciler de köfte satmıyor mu sonuçta? Sunum çok önemli gerçekten de Yaptığınız işte dünya üzerinde biricik olsanız bile dışa açılamıyor, kabuğunuzda kalıyorsanız ne işe yarar? Selam olsun yurdumun girişimci kafalarına diyoruz !  Tekrar yollardayız
Rize, panorama
Rize güler yüzlü bir güneşle karşılıyor bizi Sahil uysal bir günü yaşayacak gibi Öğretmenevi’ne yerleşiyoruz Derin maviyi izliyoruz Karadeniz’ in çırpınmadığı çok nadir günlerinden birini yaşadığımızı öğreniyoruz Denize gireceğiz; ama önce Ayder Yaylası’na çıkmalı günü kaçırmadan
Sabah günün ilk ışıklarıyla Rize’yi selamlayıp, Kaçkar Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Çamlıhemşin İlçesi’ndeki Ayder Yaylası’na gidiyoruz Kaçkar Dağları Milli Parkı 51 550 Hektar alanı kapsıyor Milli Parkın bir bölümü Çamlıhemşin İlçesi, diğer bölümü de Artvin İli Yusufeli İlçesi sınırlarında kalıyor
Ayder Yaylası'na ulaşmak için Rize'den çıkıp Artvin istikametine doğru devam ediyor, Çayeli'nden Ardeşen'e ulaşmadan Fırtına Vadisi boyunca güneye doğru yönelip tırmanışa geçiyoruz
Yeşilin açığından koyusuna bütün tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçip, şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa sonunda bir yeryüzü cennetine varma hayaliyle ilerliyoruz Fırtına vadisinin üzerinde kurulmuş kemer köprüler ilgimizi çekiyor Sık sık duraklayıp vadinin bitki örtüsünü inceliyor; su kaynaklarından içip yorgunluğumuzu atarken yöre halkıyla söyleşiyoruz İnsanları, açık yürekli,tok sözlü, çalışkan Çetin bir savaşçı gibi doğayla savaşında O ilkel koşullarda, geçit vermez dağlarla, fırtınalara meramını anlatmada üstün gayretli Küçük yaban çileklerini, çiçeklerini fotoğraflamak için dört dönüyorum vadiyi Çocuklar gibiyiz Yüreğimiz tazeleniyor doğayla buluştuğumuz için Sabah maviyle yıkanan gözlerimiz; şimdi yeşille bayram ediyor metropollerin kasvet ve stresini unutmak istercesine Doğanın parçası olduğumuzu hatırlamak iyi geliyor ruhumuza
Yayla
Dereyi solumuza alıp yola koyulduğumuz her defasında “Geç kaldık, bir daha durmayalım ” desek de, yüreğimiz pır pır bu muhteşem doğa karşısında, dayanamıyor duruyoruz yeniden Bu yüzden ağır ağır yol alıyoruz Tepelerin yamaçlarındaki asılı evleri yalnızca uzaktan tele objektifimizin el verdiği oranda izliyorum Yörenin mimarisini eski ahşap evler oluşturuyor Kimi evler bir yamaçtan diğerine teleferik tertibatıyla bağlı
Ayder ile sahil şeridi arasında tek yerleşim yeri olan Çamlıhemşin’e giriyoruz Kadınlar renk renk giysileri içinde salınıyor Çocuklar tezgahları başında yöreye ait dokuma kumaşlarını, hediyelik eşyalarını ve yörenin meşhur balını sunuyor
Çiçekler
Çamlıhemşin’den çıkıp yirmi dakika sonra Ayder Yaylası’na ulaştık 1358 m yükseklikteki Ayder Yaylası Karadeniz yaylalarının en meşhuru Yeni gelişmekte olan yerleşim birimi Yaylada bulunan küçük büyük yirmi beş adet otel ve pansiyonun çoğunluğu aile işletmeciliği şeklinde çalışmakta Alt yapı hizmeti tamamlanmış olan yayla daha çok bir kasabayı andırıyor Ayder’in balı, havası, suyu ve kaplıcasının ünlü olduğunu biliyoruz Laz böreğinin ününü ve tadını ise burada öğreniyoruz
Ayder güzeli
Aracımızı park edip yöresel yemeklerin tadına bakmak üzere bir lokantaya giriyoruz İkram edilen Laz böreğini yedikten sonra mutfağa girip hiç benden beklenmeyen bir şey yapıyorum Laz böreğinin tarifini alıyorum Ben de şaşırdım kendime laf aramızda Belki de Karadeniz kadınının çalışkanlığından etkilendim Bizim oralarda nesli tükenmek üzere olan kadın tipini yaşatmak adına, elimdeki fotoğraf makinemi de bir an olsun bırakmadan, mutfağa dalıyorum Tam bu sırada çok komik bir şey oluyor: Mutfakta kah fotoğraf çekip kah yemek tarifi alıp ikramları kabul ederken; yaşlıca bir teyze geçip karşıma- eli de belinde-: “Neydi zorin? ” diyor Donup kalıyorum Gözlerine bakıyorum İfadesinde bir olumsuzluk da yok
-Yok bir zorum Ne olsun işte geziyoruz mu demeli?
Şaşkınım
Neden sonra genç bir kız anlıyor durumu Kendi şivesiyle açık ediyor bu diyalogun anlamını Meğer teyzem: “İhtiyacın olan bir şey var mı?”demek istiyormuş Konukseverlik edecek besbelli
Dağların başı dumanlı Yağmur yağmıyor; ama güneş bir görünüp bir kayboluyor Ayder, gerçek bir yeryüzü cenneti İçimize çektiğimiz mis gibi havası, billur gibi berrak su kaynakları, yamaçlardaki çimenlikler arasında yer alan eski ahşap evleri, yemyeşil çayırları ile insana huzur veren sakin bir doğa parçası Ayder’e beton bina yapmak yasak olduğu için doğallığını yitirmemiş Doğayla bütünleşmiş otel ve pansiyonların yanı sıra kamp çadırları ve karavan turizmine de rastlamak mümkün
Kivi kıyısında serinleyenler
Türkiye jeotermal kuşak üzerinde ve dünyada bu konuda ilk yedi ülke arasında Ayder Yaylası’ndaki Kaplıca yerli ve yabancı turistlerce en çok ilgi gören yerlerden biri Gün boyu ziyaretçi akınına uğruyor Kaplıca suları iki yüz altmış metre derinlikten çıkıyor, elli derece olarak banyolara ve havuza veriliyor Romatizmal rahatsızlıklar başta olmak üzere, sindirim sistemi, dolaşım sistemi hastalıkları tedavisine yardımcı olduğu belirtiliyor Ayrıca cilt hastalıklarının tedavisinde de şifa dağıtmaya devam ediyor
Sohbet
Alış veriş için dolaşırken elinde el tartısıyla dut, elma, armut kurusu satan yaşlı amcadan dut kurusu alıyoruz bir kaç fotoğraf çekebilmek için Pek de hoşnut olmasa da poz veriyor bize 
Ceviz satıcısı, Ayder
Ayder Yaylası yerleşim alanında günübirlikçiler için de piknik yeri bulunuyor Milli park, topografyası ile dağcılık ve doğa yürüyüşüne elverişli Ayder'e gelenlerin pek çoğu trekking yapmak için geliyor Doğanın herkese cömert davrandığı bu coğrafya, her türlü beklentiyi karşılamak istercesine konuksever
Fırtına Deresi ve Hemşin Deresi olmak üzere bitki çeşitliliği ve zenginliği görülmeye değer nitelikte Dağ çayırları arasında çok sayıda kır çiçekleri ve frambuazlara rastlıyoruz Ülkemizin önemli zirvelerinden birisine sahip olan Kaçkar Dağları'nın doğal zenginliği dağcıları, turistleri ve bilim çevrelerini buraya çekmiş durumda
Fauna açısından da zengin olan Kaçkar Dağlarında yüksekliği otuz-kırk metreyi bulan ağaçlar heybetli birer anıt gibi Doğa, renklerini öyle güzel sunmuş ki, sizi sarıp sarmalıyor, hüznü alıp götürmek için bir araya gelmiş sanki her şey Zümrüt yeşili, papatya sarısı, menevişli çiçeklerin çeşit çeşit renkleri Yenilendiğinizi duyumsuyor; yeni bomboş sayfalara güzel umutlar yazıyoruz
“Yaylalarun başina, kar yağar ince ince
İnsan bir garip olur, yayladan ayrilince ”
Yaylanın tadını çıkaranlar söylemiş bu dizeleri belli ki Biz ağzımıza bir parmak bal çalmışız sadece Bir rüyadan uyanır gibi döne kıvrıla inen yollara yöneliyoruz
Bizi konuk eden dostlarımızla beraber Rize’yi gün batımında Kalesi’nden izliyoruz Kemençenin incecik ezgileri eşlik ediyor bize “Çayeli’ den öteye…”güneşi uğurluyoruz
Yazı ve Fotoğraflar : Birgül ERKEN
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|