06-26-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Boğazlar Sorunu-Osmanlılar Döneminde-Cumhuriyet Döneminde Boğazlar
Boğazlar sorunu-Osmanlılar döneminde-Cumhuriyet döneminde boğazlar
Boğazlar sorunu
denince, dünyada birçok boğaz olmasına karşılık akla hemen Çanakkale ve İstanbul boğazları gelir Karadeniz ile Ege Denizi'ni ve Akdeniz'i birbirine bağlayan; ticaret ve askerlik yönünden önem taşıyan bu boğazları ele geçirme ya da denetim altında tutma isteği tarih boyunca çeşitli devletler arasında savaş nedeni olmuştur Asya'dan Avrupa'ya geçişin en kolay yollanndan biri olması ve Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin öbür denizlere ancak bu yolla açılabilmesi Boğazlar'ın uluslararası önemini günümüze kadar yitirmeden korumasına yol açmıştır
Osmanlılar Döneminde Boğazlar
Osmanlılar 1356'da Çanakkale Boğazı'nı geçerek ayak bastıkları Avrupa kıtasında, kısa sürede Trakya'yı ve ardından İstanbul'u ele geçirerek her iki boğaza da egemen oldular 15 yüzyılın sonlarında kıyılarını ele geçirdikleri Karadeniz'i bir içdeniz durumuna getirdiler; gerektiğinde Boğazlar'ı kapatarak, bu denize gemilerin giriş çıkışını denetim altında tutmaya başladılar
Osmanlılar 16 yüzyılda Fransa, İngiltere, Venedik ve Hollanda'ya tanıdıktan bazı haklarla (kapitülasyonlar) bu devletlerin gemilerine serbestçe geçiş ayncalığı verdi (bak Kapitülasyon) Ama tanınan bu haklar Boğazlar'daki Osmanlı egemenliğini hiçbir biçimde sınırlamıyordu Bu durum 18 yüzyılda Karadeniz'in kuzey kıyılarını ele geçiren Rusya ile 1774'te yapilan Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadar sürdü Bu antlaşma ile Rus ticaret gemileanne Boğazlar'dan serbestçe geçiş hakkı tanınınca, yabancı
gemilerin Boğazlar'dan geçişi uluslararası bir sorun durumuna geldi Çarlık Rusya'sının Karadeniz'den Akdeniz'e hiçbir sınırlamaya uğramadan geçme isteği giderek öteki büyük Avrupa ülkelerinin de işe karışmalanna yol açtı Böylece İstanbul ve Çanakkale boğazlarından yabancı gemilerin geçişi konusu 19 yüzyıl içinde Avrupa devletleri arasında birçok kez siyasal anlaşmazlıklar çıkmasına neden oldu
Napolyon'un Mısır'a saldırısı üzerine Fransa'ya karşı 1798'de Rusya ile imzalann işbirliği antlaşması uyarınca bu ülkenin gemilerine Boğazlar'dan geçiş hakkı tanındı 1805'te yenilenen bu antlaşmaya eklenen bir gizli madde ile Osmanlılar yabancı ülkelerin savaş gemileanne Karadeniz'e çıkış izni vermemeyi kabul etti 1807'de çıkan OsmanlıRus Savaşı'yla bu antlaşma yürürlükten kalktı Ardından da 1809'da İngiltere ile imzalann yeni bir antlaşma uyarınca Boğazlar tüm yabancı savaş gemilerine kapatıldı
Rusya ancak Akkerman Antlaşması ile 1826'da Boğazlar'dan ticaret gemilerini geçirme hakkını yeniden elde edebildi 1829'da imzalann Edirne Antlaşmasıyla bu hak geçerliliğini korurken, Boğazlar Osmanlılar'ın barış içinde bulunduğu tüm ülkelerin savaş gemileanne açıldı Böylece Osmanlılar daha önce ikili antlaşmalarla verdikleri Boğazlar'dan geçiş hakkını tüm devletlere tanıyordu
1833'teki Mısır sorununda (bak Kavalali Mehmed Ali Paşa) Rusya'nın Osmanlılar'a yardımcı olmasına karşılık olarak Boğazlar' dan Rusya dışında hiçbir yabancı ülke savaş gemisinin geçirilmemesi kararlaştırıldı Bu durum öbür Avrupa devletlerini fazlasıyla tedirgin etmişti
1841'de İngiltere, Avusturya, Prusya, Rusya, Fransa ve Osmanlılar arasında imzalann Londra Antlaşması ile barış döneminde Boğazlar'ın tüm yabancı devletlerin savaş gemileanne kapalı tutulması karara bağlarıdı Bu tarihe kadar tek yanlı sözleşmelerle yürütülen Boğazlar'a ilişkin düzenlemeler artık uluslararası toplarıtılarla karara bağlarımaya başlarııyordu Bu antlaşma, 1871'deki Londra Konferansı'nda Osmanlılar'ın dost ülkelerin savaş gemileanne barış zamanında Boğazlar'ı açabileceği konusunda bir madde eklenmesiyle I Dünya Savaşı sonuna kadar geçerliliğini korudu
Cumhuriyet Döneminde Boğazlar
I Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlılar'ın 1920'de imzaladıkları Sevr (Sevres) Antlaşması Boğazlar'ın yönetimini uluslararası bir komisyona bırakıyordu Bu durum 24 Temmuz 1923'te imzalann Lozan Barış Antlaşması'na kadar sürdü Lozan Barış Antlaşması'yla Boğazlar Türkler'e geri verildi Geçiş serbest olacak; ilgili işlemleri Milletler Cemiyeti'ne bağlı ve başkanı Türk olan bir komisyon yürütecekti Ayrıca Boğazlar'ın iki yakası da askerden arındırılacaktı
Lozan'la doğan yeni durum Sevr'e göre daha olumluydu, ama Türkiye'nin gene de Boğazlar'dan geçiş üzerinde denetim hakkı yoktu Türk hükümeti Lozan Barış Antlaşmasında yer alan Boğazlar sözleşmesinin Türkiye'nin egemenlik haklarını sınırladığını öne sürerek değişiklik önerisinde bulundu
1936'da Montrö'de (Montreux) topların uluslararası konferansta Uluslararası Boğazlar Komisyon'u kaldırılarak yetkileri Türk hükümetine verildi Yabancı ticaret gemilerinin boğazlardan geçişi serbest olacaktı Savaş gemilerinin geçişine ise sınırlamalar getirildi Lozan Barış Antlaşması ile askerden arındırılmış olan Boğazlar, bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki herhangi bir bölge gibi askeri bakımdan Türk ordusunun görev ve sorumluluk alanı içine girdi
Boğazlar Sorunu bundan sonra ve özellikle II Dünya Savaşı'nı izleyen günlerde uluslararası düzeyde zaman zaman gündeme geldiyse de Türkiye'yi etkileyecek bir gelişme olmadı
BOHEMYA Eskiden ayrı bir devlet ve güçlü bir krallık olan Bohemya bugün Doğu Avrupa'da Çekoslovakya Sosyalist Cumhuriyeti' nin bir parçasıdır Çekoslovakya, aralannda ülkeye adlarını veren Çekler ve Slovaklar'ın da bulunduğu değişik halkları barındırır Bohemya Çekler'in 1 500 yıllık yurdudur ve bugün Çekoslovakya'nın en verimli ve gelişkin bölgesidir Başkent Prag da bu bölgededir
Bohemya, eşkenar dörtgen biçimindedir; ormanlarla kaplı yüksek tepeler ve dağlarla dört yanından kuşatılmıştır Bu dağlarda değerli madenler vardır Ortaçağda Avrupa'daki en zengin gümüş yatakları Bohemya'daydı Bohemya bugün gelişmiş birçok sanayiye sahiptir
Bohemya'nın ortasında çeşitli tahılların yetiştiği, meyve bahçelerinin bulunduğu verimli topraklar vardır Yol kenarlarında bile elma ve kiraz ağaçları sıralanır Kırsal kesimde çok sayıda çiftlik bulunur
Çekler'in Slav kökenli atalan İS ilk yüzyıllarda Bohemya ve hemen doğusundaki Moravya'ya yerleştiler Bohemyalılar'ın en büyük düşmanı Başlangıçta Almanlar, sonradan Avusturyalılar oldu Almanlarla uzun süre savaştıktan sonra, Bohemya Prensi Otakar 1198'de kral oldu Bohemya ile Moravya'yı kapsayan krallık gelişip güçlendi Otakar'in Avusturyalılarla savaşırken ölmesi üzerine krallık toprak yitirdi
Taht çekişmeleri baş gösterdi Kutsal RomaGermen İmparatoru olan IV Kari, I Karel adıyla Bohemya kralı da oldu Prag Üniversitesi'nin kurucusu olan IV Kari döneminden sonra Bohemya tarihinde bazı sorunlar çıktı Halk Başlangıçta Roma Katolik Kilisesi'ne bağlıydı 15 yüzyılda din reformcusu Jan Hus Protestan Kilisesi'ni kurunca, Bohemya ile Moravya'da birçok kişi ona katıldı 1415'te Hus'un resmi kiliseyle bağdaşmayan inançlar aşılayan bir kişi olduğu savıyla, kazığa bağlanarak yakılmasından sonra Bohemya'da kanlı din savaşları başladı
1526'da Bohemya ile Moravya, Avusturya İmparatorluğu'nun bir parçası oldu ve yaklaşık 400 yıl Avusturya'nın yönetiminde kaldı (bak Avusturya İmparatorluğu) Ne var ki, ulusal duygular hiçbir zaman yok olmadı 19 yüzyılda Alman yöneticilere ve Bohemya'ya yerleşmiş olan Almanlar'a karşı ayaklanmalar baş gösterdi I Dünya Savaşı sonunda bağımsızlıklarına kavuşan Bohemya ve Moravya, başka bazı halklarla birlikte 18 Ekim 1918'de yeni Çekoslovakya Devleti'ni kurdular Bohemya tarihinin bu bölümünü ÇEKOSLOVAKYA maddesinde okuyabilirsiniz
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|