Şengül Şirin
|
Estetik (Sanat Felsefesi)
7 ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)
Estetik olaylar da, tıpkı bilgi olayında olduğu gibi, bize süje ile obje arasındaki ilgiyi gösterir Estetik olay da aynı şekilde estetik olarak algılayan süje ile bu süjenin estetik algı ile kendisine yöneldiği varlık, doğa ya da sanat eseri dediğimiz obje arasındaki ilgidir
ESTETİĞİN KONUSU
Eski Yunanca bir sözcük olan estetik duyumlamak, algılamak anlamındadır Estetik güzellik felsefesidir Güzel üzerine düşünme ve ne olduğunu araştırma etkinliğidir Estetik, 18 Yüzyılda Baumgarten (1714-1762) tarafından kurulmuştur Her ne kadar estetik bağımsız bir felsefe disiplini olarak iki yüz yıllık bir geçmişi gösteriyorsa da, aslında estetik problemlerile uğraşma daha ilkçağa kadar geri gider Uzun bir geçmişe sahip olan estetik problemler özel bir ad altında toplanmamıştı İşte, Baumgarten bu problemleri ortak bir ad altında toplayarak ona estetik adını vermiştir Estetik olaylar da, tıpkı bilgi olayında olduğu gibi, bize süje ile obje arasındaki ilgiyi gösterir Estetik olay da aynı şekilde estetik olarak algılayan süje ile bu süjenin estetik algı ile kendisine yöneldiği varlık, doğa ya da sanat eseri dediğimiz obje arasındaki ilgidir Estetiğin görevi, bulanık ve karmaşık olan duyusal bilginin mükemmelliğini araştırmaktır Duyusal bilginin mükemmelliği güzellik adını alır Buna göre, estetiğin konusu güzelliktir Estetiğin konusu içine yalnız güzellik ve estetik değerler girmez, sanat da girer Çünkü sanatın amacı da sanat eserlerinde güzelliği ya da estetik değerleri ortaya koymaktır
FELSEFE AÇISINDAN SANAT
SANAT
Sanat da felsefenin bir konusu, bir disiplinidir Sanata felsefe açısından yaklaşım sanat felsefesini oluşturmuştur Sanat felsefesinin temel sorusu, sanatın nasıl bir etkinlik olduğudur Sanat felsefesi sanatın, beğenilerin, sanat eserinin özünü ve anlamını konu alır Sanat felsefesi estetiğin bir bölümüdür Yalnız insan etkinliği sonucu ortaya çıkan sanat ürünlerini değerlendirir Estetik ise, sanatın yanında doğadaki ‘güzeli’ de kapsamına alır Sanat felsefesinde, sanat eserlerinin nasıl oluştuğu üzerine değişik yaklaşımlar oluşmuştur Bu yaklaşımlarım bazıları şunlardır
Taklit Olarak Sanat :
Bu görüşe göre, sanat eserinde gördüğümüz, sanatçının algıladığı şeyleri taklit ederek bize yansıtmasıdır Sanatçı, doğanın güzelliğini eserinde ne kadar aslına uygun olarak yansıtabilirse, eseri o kadar güzel olarak yargılanır Bu nedenle bu kurama yansıtma kuramı da denir Yansıtma kuramı İlkçağın idealist filozofu Platon’a kadar geri gider Aristoteles’de sanatı bir taklit olarak görür şair dil, müzikçi ses, ressam da boya aracıyla nesneleri taklit
eder, onları yansıtır
Yaratma Olarak Sanat :
Sanat eseri, sanatçının kendi yaratıcı gücü, yeteneği ve coşkusunun oluşturduğu estetik objedir Doğa kendi başına güzel değildir Nesneler dünyası tinsellikten yoksun, bir madde dünyasıdır Yaratma olayı, sanatçının algıladığı maddi varlığa duygu, düşünce ve hayal gücünü katması olayıdır Bir sanat eseri, sanatçının kendinden kattığı değerlerle anlam kazanır Maddi varlığı böyle tinselleştirmek, maddeye biçim vermek demektir Biçim kazanmış, tinsellik kazanmış maddi varlık artık maddi varlık olmaktan çıkar ve bir sanat eseri olur Ölümlü olan madde, tinselleşince, biçim alıp bir sanat eseri haline gelince, ölümsüzleşir Sanat eseri bir kere oluşan bir üründür Bu nedenle sanat eseri özgündür, ikinci örneği yoktur Önemli temscilcisi Crocedir
Oyun Olarak Sanat :
Sanat ile oyun arasında daima bir benzerlik görülmüştür Çünkü, her iki etkinliğin de ereğinin kendinde olmasıdır Oyun oynayan bir çocuk için oyunun dışında bir başka erek , bir başka dünya yoktur, çocuk oynamak için oynar Bu görüşe göre, sanat etkinliğini bir oyun gibi değerlendirmek gerekir Nasıl oyunda çıkar, günlük kaygı yoksa ve olabildiğince özgürlük varsa, sanatçı da bir oyuncu gibi gerçek dışı bir dünyada eserini oluşturur Alman Düşünür Kant, Alman şair Schiller ve psikolog Wundt bu görüşü savunmuşlardır
SANAT ESERİ :
Sanatçı tarafından bir estetik tavır sonucu oluşan bir eserdir Her sanat eserinin bu nedenle estetik değeri vardır Çünkü, sanatçının kendine özgü duyguları, heyecanları, hayal gücü ve yetenekleri eserinde birleşmiştir Sanat eserinin en önemli özelliği tek olmasıdır Çünkü, sanatçı eserini oluştururken oluşan duyguları ve hayal gücünü bir kez daha aynen yaşayamaz Bir ürünün sanat eseri olarak belirlenmesinde üç temel öğe etkendir Bunlar, estetik süje (sanatçı) , estetik obje (sanatçının sanat eserine dönüştürmek istediği her şey) ve estetik yargıdır (sanat eseri hakkında ortaya konan beğeni değeri, yani güzel ya da güzel olmamayı belirten yargı )
ESTETİĞİN TEMEL KAVRAMLARI
Güzellik Problemi
Felsefe tarihi boyunca güzellik problemi filozofların çoğunu ilgilendirmiştir Biz hoşumuza giden bir manzara karşısında ya da dinlediğimiz bir müzik karşısında yalnız haz almakla kalmaz, aynı zamanda yaşadığımız estetik durumu bir değer yargısı ile ifade ederiz Güzel bir manzara, güzel bir müzik gibi O halde güzel ya da güzellik estetik olayın ayrılmaz bir parçasıdır Buna göre güzellik nedir? Bu soru bir güzellik felsefesinin varlığına götürür ve estetik sorunlar arasında ilk sorulan soru olur Güzelliğin bir felsefe sorunu olması Platon ile başlar Platon'a göre güzellik bir ideadır ve idea olduğu için de zaman ve mekan dışı mutlak varlıktır Böyle bir güzelliğe Platon "kendiliğinden güzel'' adını verir Platon için yaşadığımız varlık alanı eksik ve kusurludur İdea dünyasına ait olan güzellik, sanat eserinde bir görüntü kazanır Sanat, güzellik ideasından ne kadar pay alırsa o kadar güzel olur
Aristoteles'e göre güzellik bir ahenk, orantı ve düzendir Bu nedenle orantıdan yoksun olan hiçbir şey güzel olamaz Buradan anlaşılacağı gibi Aristoteles güzelliği matematik olarak açıklamıştır Eski Yunan'da ortaya atılan, bütün güzellikleri açıklayıcı bir formül olarak düşünülen " altın oran " düşüncesi özellikle Rönesans'ta ve sonrasında tekrar ön plana çıkar Düşünürler bir biçimi oluşturan parçaların oranının bir güzellik tılsımı olarak kendi içinde bulunduğunu düşünmüşler ve bu oranı bulmak için yüzyıllar boyu doğada ve sanatta biçim araştırması yapmışlardır Güzelliğin metafizik anlamda ele alınması İlkçağla başlamış, daha sonra günümüze kadar yaşamını sürdürmüştür Örneğin, Hegel'e göre, güzellik mutlak ruhun nesnelere yansımasıdır Schopenhauer'e, göre güzellik mutlak iradenin kendisini dışlaştırmasıdır Çağdaş felsefede de , örneğin N Hartman'a göre tinin maddede kendini göstermesidir Estetiğin kurucusu Baumgarten'e göre güzellik duyumsal bilginin mükemmelliğidir Benedetto Croce'a göre ise güzellik, mutluluk veren bir biçimleniştir Görüldüğü gibi filozoflar güzel hakkında farklı yorumlar yapmışlardır Ancak, hepsinin ortak noktası, güzelin insanı olumlu etkileyen bir değer olarak görülmesidir
Doğada Güzel - Sanatta Güzel
Güzellik problemi hem doğada hem de sanatta güzelliği kapsar Doğadaki pek çok varlık ve varlıksal düzenlilik güzelliği yansıtmaktadır Sanatta güzellik ise doğadakinden farklı özellik taşır Düşünürlerin doğa güzelliği ile sanat güzelliği üzerine görüşleri farklılık göstermektedir Kimileri doğada güzelliğin olamayacağını, kimileri sanattaki güzelliğin doğadaki güzellikten üstün olduğunu, kimileri doğada güzelliğin var olduğunu, ancak, bunun sanatın gelişmesi ile fark edilebildiğini belirtmişlerdir şimdi şu sorular sorulabilir: Doğada karşılaştığımız güzellik ile sanat eserlerindeki güzellikler birbirleriyle örtüşen güzellikler midir? Acaba doğada güzel olarak nitelediğimiz bir varlık, bir sanat eseri haline gelince, doğada güzel olduğu için yine güzelliğini sürdürür mü? Yine doğada çirkin diye nitelediğimiz bir varlık, sanat eseri haline gelince, bu yine çirkin olmakta devam eder mi? Doğada bulduğumuz güzellik ile sanatta bulduğumuz güzellik arasında bir örtüşme yoktur Eğer olsaydı, doğada güzel bulduğumuz bir şeyin sanatta da zorunlu olarak güzel olması, yine doğada çirkin bulduğumuz bir şeyin de sanatta aynı şekilde çirkin olması gerekirdi Ama, durum hiç de öyle değil, doğada çirkin olan sanatta güzel olabildiği gibi, doğada güzel olan sanata çirkin olabiliyor Çünkü, her iki güzellik birbirinden farklıdır Doğa güzelliğinde nesnelerin canlılığı, hareketi bir etken olduğu halde, sanat güzelliği nesnelerin form özelliğine dayanır Bunun için sanat güzelliği doğa güzelliğinin bir yansıması değildir Çoğunda insan, sanat güzelliği ile eğitildikten sonra doğadaki güzelliği fark edebilir Güzellik, bunu fark edende bir duyusal etkilenme oluşturabiliyorsa, doğada da sanatta da güzellik söz konusudur Ancak, hem doğa hem sanat güzelliğini fark edebilmek için estetik bir duyum, bir tavır gereklidir Delacroix (Delakrua) bunu şöyle belirtmiştir: " Biz romantik olduktan sonradır ki, dağlar güzelleşti "
ESTETİĞİN TEMEL SORULARINA YAKLAŞIMLAR
Estetik Yargıların Yapısı :
Bir sanat eseri hakkında verilen beğeniye ait yargılar estetik yargılardır Estetik yargılar güzel ve çirkin kavramlarına dayanır Bu nedenle estetik yargılara değer yargıları denir Bu yargılar bilgi ve ahlâk yargılarından farklıdır
Estetik yargıların özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
*Bilgisellik ve objektiflik yoktur Yani doğrulanıp yanlışlanamaz
*Sübjektif yargılardır Zihin bütün insanlarda ortaktır Beğeni ise kişilere göre değişir Bu nedenle " beğeniler üzerine tartışılamaz " denir Bunun sonucu olarak da, estetik yargılar öznel olmaları nedeniyle genel - geçer olamazlar
*Kültürden kültüre değişebilen yargılardır Ancak, estetik eğitimin yaygınlaşması ve insanlar arasındaki kültür farklılıklarının azalması, kişiler arasındaki estetik yargıların farklılığını en aza indirebilir
Ortak Estetik Yargıların Olup Olmadığı :
Düşünürler tarafından estetik yargılar üzerine iki farklı görüş geliştirilmiştir Bu görüşlerden biri ortak estetik yargıların olamayacağını, diğeri ise olabileceğini savunan görüşlerdir
Ortak Estetik Yargıların Varlığını Reddedenler :
İnsanların estetik yargıları arasında bir uzlaşma olabilir mi? Birinin güzel dediğine bir başkasının da güzel demesini bekleyebilir miyiz? Bu konuda kimi düşünürler bunun mümkün olmadığını ileri sürer Bunlardan biri B Croce'dir Croce'ye (Kroçe) göre, sanat eserleri üstüne verilen yargılar, ortak yargılar niteliğinde değildir Çünkü, sanat eserleri sanatçının ruhunda bir an için meydana gelen bir ifadenin (güzelliğin) maddi görünüşleridir Sanat adına ortaya konan her ifade tarzı bireysel bir nitelik taşır Bu nedenle herkesin bu ifade biçimi karşısındaki değerlendirmesi farklı olabilir Öyleyse ortak estetik yargı olamaz
Ortak Estetik Yargıların Varlığını Kabul Edenler :
Estetik yargıların genel - geçerliğini temellendiren Kant olmuştur Kant'a göre sanat eserinin en önemli özelliği insanlarda ortak bir duygu oluşturmasıdır Sanat eserinde ortaya konan güzellik, her türlü çıkardan uzak haz duymayı sağlar Bir şeyden haz duyan kişi, başkalarının da aynı duyguya varmasını ister Ortak duygu, zorunlu bir estetik duygudur Bu duygu ortak estetik yargıyı gerekli kılar Kant sorunu metafizik bir ortak estetik duygu prensibine dayanarak çözmek istemiştir Günümüzde felsefe ve psikolojide yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuç şudur: Estetik yargılarda, beğeni yargılarında görülen sapmalar tümden ortadan kaldırılamaz Ancak, toplumlar arasındaki kültür farklılıklarının ve kişiler arasındaki eğitim farklılıklarının azaltılmasıyla oldukça aza indirilebilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|