Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
demektir, denir, infak, islamiyette, neye

İnfak Nedir? İnfak Neye Denir? İnfak Ne Demektir? İslamiyette İnfak Ne Demektir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnfak Nedir? İnfak Neye Denir? İnfak Ne Demektir? İslamiyette İnfak Ne Demektir?



İnfak Nedir? İnfak Neye Denir? İnfak Ne Demektir? İslamiyette İnfak Ne Demektir?
İnfak Nedir? İnfak Neye Denir? İnfak Ne Demektir? İslamiyette İnfak Ne Demektir?

İslamiyette İnfak

İNFÂK

Nafaka verip geçindirme, besleme, Allah yolunda harcama Bir terim olarak; gerek hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya maişet yardımı yaparak, onların geçimini sağlama, demektir Zarûrî ihtiyaç ve maişet için sarfolunacak paraya ve azık çeşidine "nafaka" denir Bir kimsenin kanunen geçindirmek zorunda bulunduğu kimselere mahkeme kararıyla bağlanan aylık da bu adı alır

İslâm hukukunda infakın kapsamı geniştir Aile reisinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere harcama yapmasını kapsadığı gibi; diğer yoksul ve muhtaçlara yapılan zekât, sadaka ve benzeri yardımları da anlamı içine alır Zekât gibi miktarı belirli yardımlaşma hükümleri gelmeden önce, Ashâb-ı kiram yoksullar için ne kadar harcayacaklarını bilmiyorlardı

Muaz b Cebel ile Sa'lebe Hz Peygamber'e "Kölelerimiz ve hısımlarımız var Bunlara malımızdan ne şekilde ve ne miktarda harcayalım" diye, şu ayet inmişti: "Ey Muhammed! Sana, hangi şeyi nafaka vereceklerini sorarlar De ki: "İhtiyacınızdan artanı verin"(el-Bakara, 2/219) Zekât farz kılınmadan önce, kazanç sahipleri, bu ayete göre, her günkü kazançlarından kendilerine yetecek kadarını alır, gerisini tasadduk ederlerdi Altın, gümüş gibi nakit sahipleri de, bir yıllık geçimini ayırır, geri kalanını Allah yolunda harcarlardı (ez-Zebîdî, Tecridî Sarîh, Terc K Miras, Ankara 1978, XI, 371)

Kur'an-ı Kerîm'in pek çok âyetinde, varlıklı müminlere "Allah yolunda infak" emir ve tavsiyesinde bulunulmuş, Allah yolunda harcayanlar övülmüştür

"Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin)" (el-Bakara, 2/267);

"Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler var ya, iste onların, Rableri katında ecirleri vardır Onlara hiçbir kortu yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır" (el-Bakara, 2/274);

"Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, her başağı yüz daneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir Allah dilediği kimseye daha kat kat verir, Allah'ın ihsanı çok geniştir Her şeyi hakkıyle bilendir" (el-Bakara, 2/261)

Bakara Suresi'nin ilk ayetlerinde takvâ sahiplerinin vasıfları sayılırken, "Allah yolunda harcayanlar"; gayba inanan ve namaz kılandan sonra üçüncü sırada zikredilir (bk el-Bakara, 2/3; Âlu İmrân, 3/134)

Allah yolunda yapılan harcamanın, malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "birr" derecesine ulaştırır Ayette şöyle buyurulur: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar Cennete ve iyiliğin en güzeline (birr) eremezsiniz" (Âlu İmrân, 3/92) Bu ayet inince, Ebû Talha (ra) en çok sevdiği malı olan "Bırhâ" bahçesini Allah yolunda tasadduk etmek istemiş, Hz Peygamber'in; "yakın hısımlarına ve amcasının oğullarına vermesi" tavsiyesine uyarak böyle yapmıştır (Buhârî, Zekât, 44, Vesâyâ, 17, 26; Müslim Zekât, 43; Ahmed b Hanbel, III, 141, 256) Hz Ömer Hayber'den hissesine düşen değerli ganimet toprağını vakfetmiştir (İbn Kesîr, Muhtasaru Tefsir, Beyrut 1981, I, 299)

Zeyd b Hârise (ra) "Seyl" adındaki ünlü atını tasadduk etmesini Hz Peygamber'den istemiş, O da atı Usâme b Zeyd (ra)'e vermiştir Hasan el-Basrî şöyle der: "Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki "birr"e mazhar olmuş olur" Ömer b Abdülaziz, yoksullara bol miktarda şeker dağıtır ve sebebini soranlara da şu cevabı verirdi: Çünkü ben en çok şekeri severim

İnfakın en fazîletlisi ve en önde geleni kişinin muhtaç durumda bulunan hısımlarına yaptığı harcamalardır Ayette şöyle buyurulur: "Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler Çünkü Allah birini (cihat, imamet ve miras gibi bazı konularda) diğerinden üstün yaratmıştır Bir de erkekler, mallarından onların geçimini sağlamaktadırlar" (en-Nisâ, 4/34) Âile fertlerine yapılacak harcama sadaka hükmündedir Hadiste şöyle buyurulur:"Bir müslüman, aile fertlerinin geçimini, Allah'ın rızasını umarak sağlasa bu, kendisi için sadaka olur"

Hadiste zikredilen aile fertlerine (ehl); karısı, çocukları, nafakası kendisine gerekli olan erkek ve kız kardeşleri ile amcası ve amcasının çocukları, evinde beslediği yabancı yoksul çocuklar dahildir Bir kimsenin bakmakla yükümlü olduğu kimseleri geçindirmesi, onun üzerine vaciptir Eğer bu masrafları yaparken Allah rızasını kazanmayı kastederse, sürekli sadaka ecri alır Ancak bu konuda Allah rızasını kasdetmezse, üzerinden borç düşer, fakat ayrıca bir ecir alamaz (bk ez-Zebîdî, age, IV, 411-417, XI, 372, 373) Buna, Sa'd b Ebî Vakkas'ın naklettiği şu hadis de delâlet eder:

Veda Haccı yılı Mekke'de hastalanan Sa'd b Ebî Vakkas tek varisi olan kızına çok servet kalacağını düşünerek servetinin üçte ikisini vasiyet yoluyla başkasına bırakmak ister Hz Peygamber razı olmaz Yarısını bırakmak ister Resulullah (sas), "üçte birini vasiyet etmesi" ne müsaade eder ve şöyle buyurur:

"Ey Sa'd! Senin mirasçılarını zengin bırakman, onları yoksul ve başkalarına avuç açar bir halde bırakmandan daha hayırlıdır Sen, Allah rızası için harcadığın nafakadan dolayı ecir alırsın Hatta, yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan ötürü de ecir alırsın" (Buhârî, Merdâ, 16; Mâlik, Muvatta', Vasiyye, 4) Ancak Sa'd, bu hastalığından iyileşip uzun bir müddet daha yaşamış ve bu kızından başka çocukları olmuştur

Buna göre, bir kimse, malının üçte birine kadar olan kısmını vasiyet yoluyla Allah yolunda harcayabilir Servetin üçte ikisi mirasçıların korunmuş hissesidir Ancak, mirasçılara vasiyetle mal bırakılması hadisle yasaklanmıştır Çünkü mirasçılara Allahu Teâlâ belirli miras hisseleri tahsis etmiştir (bk en-Nisâ, 4/11, 12, 176; el-Enfâl, 8/75)

Zorunlu nafaka ikiye ayrılır:

1 Kişinin gücü yettiği zaman kendisi için gerekli olan nafaka Bu, başkalarına yapılacak yardım ve Allah yolunda harcamadan önde gelir Çünkü kişinin yaşamını sürdürmesi ve başkalarına olan infak görevini yerine getirebilmesi buna bağlıdır Hz Peygamber; "İnfaka önce kendinden, sonra nafakası senin üzerine vacip olan kimselerden başla!" (Buhâr;, Zekât" 18, Nafakât, 3; Müslim, Zekât, 41; Tirmizî, Zekât, 38, Zühd, 32; Nesaî, Zekât, 51, 53, 60) buyurur

2 Müminin başkalarına olan infakı Başkasına infakın farz olmasının üç sebebi vardır: Evlilik, hısımlık ve mülk

Evlilikte, koca eşinin yeme, içme, giyim ve mesken ihtiyacını karşılamak zorundadır Emsalinin evinde hizmetçi bulunuyorsa o da nafaka kapsamına girer (bk el-Bakara, 2/233; et-Talâk, 65/6, 7; Buhârî, Nafakât, 1-4; Ebû Dâvud, Menâsik, 56; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Mısır 1909-1910, IV, 40; Hamdi Döndüren, İslâm Hukuku, İstanbul, 1983, S 294 vd)

Eşler dışında, biri diğerine evlenme engeli teşkil edecek kadar yakın hısım (mahrem) olunca, bunlar arasında nafaka cereyan eder Anne, baba, dede, nine, çocuk ve torunlar, kardeşler, hala, amca, dayı ve teyze bunlar arasında sayılabilir Ayetlerde şöyle buyurulur: "Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin" (en-Nisâ, 4/36)"O halde, akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver" (er-Rûm, 30/38)

Hz Peygamber, iyilik yapmaya en lâyık kimin olduğunu soran bir sahabeye şöyle cevap vermiştir: "Annen, sonra, yine annen, sonra yine annen Sonra, baban Sonra en yakınından başlayarak uzağa doğru diğer hısımların" (eş-Şevkânî, Neylü'l Evtâr, VI, 327)

Hanefîler bu ayet ve hadislerdeki "hısımlar"ı, "mahrem hısımlar" şeklinde sınırladılar Çünkü; "Babanın yükümlülükleri aynen mirasçıya da geçer" (el-Bakara, 2/233) ayeti, Abdullah b Mes'ûd (ö 32/652) kırâatinde "Babanın yükümlülükleri aynen mahrem hısımlardan olan mirasçıya geçer" şeklinde rivayet edilmiştir

İslâm hukukçuları eş ve diğer hısımların nafakasının; yiyecek, katık ve giyeceğin belde örfüne göre ve yükümlünün durumu dikkate alınarak "yetecek ölçüde" olması gerektiği konusunda görüş birliği hâlindedir

Çünkü nafaka ihtiyaç sebebiyle vacip olmuştur İhtiyaçlar da yeterli ölçüdeki (kifaye miktarı) şeylerle giderilebilir Hz Peygamber (sas) Ebû Sufyan'ın karısı Hind'e; "Kocanın malından, örfe göre sana ve çocuklarına yetecek kadar al" (Buhârî, Buyû', 95; Nesaî, Kudât, 31; İbn Mâce, Ticârât, 65; Dârimî, Nikâh, 45) buyurmuştur Burada onun ve çocuklarının nafakası kifaye miktarında belirlenmiştir Diğer hısımların da buna kıyas yapılarak aynı ölçüde olması gerekir Eş veya diğer hısım hizmetçiye muhtaçsa, nafaka kapsamına o da girer Felçli durumdaki yoksul anne veya babanın bir hizmetçiye baktırılması gibi

Hamdi DÖNDÜREN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.