Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, ilkeleri

Atatürk İlkeleri

Eski 06-01-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Atatürk İlkeleri



Atatürk İlkeleri Cumhuriyetçilik



Cumhuriyet, yönetimin millete ait olduğunu ortaya koyan bir rejimdir
Cumhuriyette temel ilke, seçimdir Devlet hizmetlerinin hiçbir kademesinde “veraset” usulü olmayıp, yerine seçim ve tayin vardır
Cumhuriyet, devlet başkanlığında ve diğer kademelerde hayat boyu kalmaya karşı çıkar Seçim sonucunda iktidara gelen kişiler bile ömür boyunca devlet başkanlığı mevkiinde kalamaz

Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar
  • Cumhuriyet, bütün vatandaşlara devlet yönetimine eşit şekilde katılmayı sağlamıştır
  • Türk toplumunun gelişmesini ve çağdaşlaşmasını sağlamıştır
Milliyetçilik

Milliyetçilik, millet gerçeğinden hareket eden bir fikir akımı ve çağımızın en geçerli sosyal düşüncelerinden biridir Türk milletinin geleceğini belirlemede temel ilke olan “milliyetçilik”, milleti huzur ve refaha yönelten en güçlü bağdır
Atatürk’e göre bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için “Zengin bir hatıra mirasına, birlikte yaşamak hususunda samimi olmaya, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilmek konusunda ortak amaç olmasına, sevinçte ve üzüntüde beraber olmaya” ihtiyaç vardır
Atatürk’ün millet anlayışı ırk veya din esasına dayalı değildir Yine Atatürk’ün millet anlayışı akılcı ve insancıldır Türk milliyetçiliğinin amacı, Türk’ün her alanda yükselmesidir
Milliyetçiliğin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar
  • Kurtuluş Savaşı’mızın kazanılmasını sağlamıştır
  • Milletimizin iç ve dış tehditler karşısında bütünleşmesini sağlamıştır
  • Türk toplumunu din, mezhep, ırk, ve sınıf kavgalarından koruyarak milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirmiştir
Halkçılık

Bir milleti oluşturan, çeşitli mesleklerin ve toplumsal grupların içinde bulunan insanlara halk denir Halkçılık ilkesi, hem cumhuriyetçiliğin, hem de milliyetçiliğin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır
Halkçılık ilkesi, toplumda hiç kimsenin diğerlerinden üstün olmaması ve kanun önünde kesin eşitliğin kabulü anlamına gelmektedir Hiçbir toplumsal grubun ve zümrenin ayrıcalığı yoktur Halk her bakımdan birbirine eşit kişilerden oluşur

Halkçılığın Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar
  • Halkçılıkla Milli egemenlik tam olarak gerçekleşmiş ve demokrasinin yerleşmesine katkıda bulunulmuştur
  • Toplumda barış ortamının kurulması sağlanmıştır
  • Bu ilke ile Türk toplumu yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkanlarından eşit olarak faydalanma olanağına kavuşmuştur
  • Halkçılık, kalkınmayı hızlandırmış, zayıf bir ekonomik mirastan bugünkü Türkiye’yi oluşturmuştur
Devletçilik
Devletçilik, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın özelliklerini gösteren siyasi uygulamalardır
Devletçilik anlayışına göre devlet; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel faktörüdür Devlet bu alanlardaki geniş faaliyetleri yürütmekle görevli, güçlü ve geniş yetkilere sahiptir
Ancak daha dar anlamda devletçilik, “devletin ekonomik alanda doğrudan doğruya müdahalesini öngören bir sistemdir” Devletçiliğin ekonomik alandaki görünümü, karma ekonomi şeklinde olmuştur Devletçilikte asıl uygulama alanı ekonomide görüldüğünden, devletçilik ve karma ekonomi eş anlamda kullanılmıştır

Atatürk’ün Devletçilik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar
  • Bu ilke sayesinde Türkiye ilk defa plânlı ekonomiye geçmiştir
  • Devlet eliyle önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir
  • Teknik eleman eksikliğinin giderilmesi sağlanmıştır
  • Ekonomik kalkınmada bölgeler arası farklılıkların giderilmesinde önemli rol oynamıştır
  • Türk çiftçisine ürünlerini en iyi şekilde değerlendirme fırsatı sağlamıştır
Lâiklik

Türk ve yabancı bilim adamları Atatürk devrimlerinin en önemli ögesi olarak lâikliği kabul etmişlerdir Lâik devlet anlayışı, Türk inkılâbının en önemli esası olarak 1937 yılında 1924 Anayasası’na girdiği gibi, 1961 ve 1982 Anayasalarında da 2 maddede yer almıştır
Lâiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır Ancak kişinin dini inancına ve vicdan hürriyetine karışmaz
Devletin egemenlik gücü de ilâhi kaynaklar yerine millet iradesine uygun olarak düzenlenmiştir Türk Devleti, aşamalar halinde lâikliği gerçekleştirirken, İslâmiyet’in inanç ve ibadete dayanan kurallarına müdahale etmemiştir
Lâiklik, Batılılaşmanın da bir aşaması olarak ortaya çıkmıştır Türkiye’nin Batılı olması, ancak lâik bir devlet ve lâik bir toplum anlayışı ile mümkün olabilir Lâiklik, kişi hürriyetini, vicdan hürriyetini ve sağladığı gibi düşünce hürriyetini sağlamıştır

Laiklik İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı
Faydalar
  • Bu ilke ile din ve mezhep farklılıkları ortadan kaldırılarak toplumsal alanda kaynaşma sağlanmıştır
  • Türkiye’de hukuk birliğinin sağlanmasında etkili olmuştur
  • Toplum hayatında dine ve insana saygı gelmiştir
  • Laiklik ilkesi sayesinde yabancı devletlerin azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışması engellenmiştir
  • Türkiye’nin çağdaşlaşması hızlanmıştır
  • Din ve vicdan hürriyeti sağlanmıştır
  • Lâikliğin kabul edilmesiyle Türkiye’de akla, bilime, gerçeğe ve özgürlüğe dayanan bir toplum ve devlet sistemi kurulmuştur
İnkılâpçılık

İnkılâpçılık; inkılâpları benimsemek, korumak, onu medeni ve insani yaşayışın gereği olarak savunmaktır Böylece, ileriye yönelmek, yaşanan gelişmeleri izlemek ve ülkemizde de uygulamak zorunlu bir duruma gelmektedir
İnkılâpçılık, batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda daima ileriye, çağdaş uygarlığa yönelmektir İnkılâpçılık, sadece inkılâpları savunmayı değil, inkılâpları geliştirmeyi, çağdaş hayatın gereklerine uydurmayı da içine alır

İnkılâpçılık İlkesinin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar
  • Türk toplumuna her yönden gelişme ve ilerleme yolunu açmıştır
  • Kişisel egemenliğe son verilerek millet egemenliği kurulmuştur
  • Türk Devleti, yeni kurumları ile çağdaş ve dinamik bir yapıya kavuşmuştur
Bütünleyici İlkeler
  • Milli Egemenlik
  • Milli Bağımsızlık
  • Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
  • Yurtta Barış, Dünyada Barış
  • Akılcılık ve Bilimsellik
  • Çağdaşlık ve Batılılaşma
  • İnsan ve İnsanlık Sevgisi

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Atatürk İlkeleri

Eski 06-01-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk İlkeleri



ATATÜRK İLKELERİ
Cumhuriyetçilik:


Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini, demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır Bunun dışına çıkılırsa; demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar Eğer böyle olursa en büyük zararı cumhuriyetin yine kendisi görecektir Demokrasiyi benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır Cumhuriyet rejiminde kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur Çünkü demokrasilerde; kişilerin, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile güvence altına alınmıştır Bunların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir


29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin alt yapısını Atatürk aşama aşama nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem üzerinde kurulacaktı Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun kalıntılarına yer vardı
Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi koruyacaktı Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kişiler tarafından değil, bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen öğretmenler tarafından yetiştirilecekti İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini ilim oluşturacaktı
Bilgisiz ve bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve hukukuna sahip çıkacağını biliyordu Bu nedenle eğitim ve kültüre çok önem vermiştir O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak görmesindeki neden budur
Atatürk, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini birçok kez dile getirmiştir:
"Türk Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur" (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M Kemal Atatürk'ün El Yazılan sh 352)

"Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet idaresidir Bu günkü Hükümetimiz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı cumhuriyettir Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır Yönetim halk, halk yönetim demektir" (Söylev ve Demeçler CIII sh 75, C II sh 230)
"Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır Onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük sağlamaktır" (Afet İnan-M Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh 71,73)

Halkçılık:

Devrim tarihimizde önemli bir yeri olan 1924 ve 1961 Anayasalarında da yer alan halkçılık ilkesi, demokrasinin temelini oluşturmaktadır Bu ilkenin ana özelliği ülke yönetiminin halkın elinde bulunmasıdır

Egemenlik bir zümre ya da ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir Halkçılık;
1)Ülke yönetiminin demokratikliği,
2)Birey ve sınıflara ayrıcalık tanınmaması, gibi öğelerden oluşmakta

Eğitim yoluyla aydınlanmış halk, ulusal egemenliğin güçlenmesi ve demokrasimizin yaşamasında tek ve gerçek güvencedir
Halkçılık, Atatürk'ün önemle üstünde durduğu bir ilkeydi Bu önemi açıklamalardan anlıyoruz:
"Halkçılık demek, devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan geldiğini, Türk camiası içinde, fert, aile ve sınıf ayrıcalığı bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu İfade etmek demektir Bu formül demokrasinin ifadesidir" (A Rıza Türel-İzmir Barosu Dergisi Sayı 8, sh 413)
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh 351) "Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan sosyal bir toplumdur" (Söylev ve Demeçler C I sh 221)
"Bence, bizim Milletimiz, birbirinden çok farklı çıkarları olan ve bu itibarla birbirleriyle mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara malik değildir Mevcut sınıflar birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir" (Söylev ve Demeçler CII sh 82)

Laiklik:
"Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde özetlediğimiz lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur Demokratik olmanın da gereği
Atatürk'e göre din, insanların vicdanlarında yer alması gereken kutsal bir kavramdır Bu düşünceden yola çıkan Gazi 31 Ocak 1923'de şu sözleri söylüyordu:
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gereklidir Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur"
Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sağlam temeller üzerine oturtulabilmesi için, ilk önce devletin kurum ve kuruluşlarının laikleştirilmesi gerekiyordu

DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1)Samsun’a çıkış Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması
2)23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması
3)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü
4)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması
5)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı
6)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması
7)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü
8)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin "Dinî islâmdır" hükmünün çıkarılması
9) 5 Şubat 1937 Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye Devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu hükmünün Anayasaya konması
HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması
2)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3)17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulü
4)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması
5)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü
6)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü
7)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi

EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ
1)3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması
3)26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin kabul edilmesi
4)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü
5)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü
6)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun’un kabulü
7 )1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması İstanbul Üniversitesinin kurulması
KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken elbette örf ve âdetlere bağlı kalınacaktı Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu

2)25 Aralık 1925 tarihinde de Meclis tarafından şeyhlik, seyyitlik, üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin giyilmesi yasaklanıyordu
Atatürk'ün laiklikle ilgili görüşlerini Söylev ve Demeçlerinden aktarıyoruz
“Mensubu olmakla mütmain (tatmin) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet dinini yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı, karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili) saadetinin emrettiği bir zorunluktur" (Söylev ve Demeçler C I sh 330)

“Din lüzumlu bir müessesedir Dinsiz biri milletin devamına imkân yoktur Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz" (Kılıç Ali-Alatürk'ün Hususiyetleri, sh 116)
"Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir Bu gibi oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar" (Söylev ve Demeçler C III sh 76)

Devrimcilik:


Devrimcilik ilkesi, Atatürk İlkeleri arasında; eylem ve atılım gibi kavramları içerisine alan tek ilkedir
Atatürk, Büyük Söylevinin sonunda:

"Bu açıklamalarımla ulusal yaşamı sona ermiş varsayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son esaslarına dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım," diyerek çağdaş devlet kavramıyla devrimcilik ilkesinin şaşmaz işaretini veriyordu
Çağdaş devlet kuran bir ulusun, çağ dışı niteliklerden kurtulması gerekirdi İşte, Türk ulusunun, çağdışı niteliklerden kurtulmak, çağdaşlaşmak için giriştiği atılımların tümü devrimcilik ilkesinin kapsamı içine girer

Devrimcilik, Atatürk İlkelerinin hemen hemen tümüyle birleşir Bütün bu ilkelerin ya neden ya sonuç olarak devrimcilikle sıkı bir ilintisi vardır Bu bakımdan devrimcilik, Atatürk İlkelerinin tümünü gerçekleştirmeye, korumaya ve yaşatmaya kesin kararlılıktır Devrimleriyle yolumuzu aydınlatan Atatürk'ün bu konudaki görüşleri şöyle:

"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline getirmektir İnkılâbımızın asıl hedefi budur Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan ve bu zihniyette bulunanlar olmuştur Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamıyla kovulacaktır Onlar çıkarılmadıkça beyinlere gerçeğin ışıklarını sokmak imkânsızdır" (Söylev ve Demeçler C II sh 69)
" Mes'ut inkılâbımızın aleyhinde düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatıp, doğru yolu göstermek, aydınlara düşen millî görevlerin en önemlisi ve birincisidir" (Söylev ve Demeçler C II sh 69) "
"Memleket davalarının ideolojisini, inkılâplarımız yönünden anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak kişi ve kurumları yaratmak lâzımdır" (Söylev ve Demeçler C I sh 386)

Milliyetçilik:

Milliyetçilik ilkesi ulusal savaşımızın çıkış noktasını oluşturmuş ve tüm tutsak ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur Fransız Devriminden sonra dünyaya yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel gelişimi içinde her ulusun kendi kaderini çizme inancının doğal bir sonucudur bu ilke Türk halkının ümmet olmaktan kurtulup ulus haline gelmesi, Atatürk sayesinde olmuştur Atatürk'ün ulusuna inancı sonsuzdu Ulusu ulus yapan öğelerin başında ise, ortak değerler gelir Milliyetçilik sözcüğü, bu değerleri de içine almakta O, devrim ve ilkelerinin, ulusa rağmen değil, ulusla birlikte yaşayacağını biliyordu Bu nedenle yeniliklerin ancak ve ancak ulus tarafından benimsenmesi ile sonsuza kadar yaşayacağı inancındaydı

Zaten bugün, Atatürk İlkeleri arasında yer alan milliyetçilik, çağdaş anlamıyla; siyasetin ekonominin ve kültürün içinde yerini almıştır
"Türk milliyetçiliği, bütün çağdaş milletlerle bir ahenkte yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumayı esas sayar Bu nedenle millî olmayan akımların memlekete girmesini ve yayılmasını isteriz" (Ş Süreyya Aydemir-Tek Adam C III sh 450)
"Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz, Türk milliyetçi siyiz Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa o topluma dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur" (Afet İnan-M Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım sh 88)
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır" (M Kemal Kop-Atatürk Diyarbakır'da sh 4)

Devletçilik:

Anayasamızda yer alan devletçilik ilkesi; toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmada devletin üstlenmesi gereken görevleri açıklar Genel anlamı ile, özel girişimin yetki ve gücü dışında kalan ekonomik kalkınma ve örgütlenmeyi gerçekleştirme ilkesidir

Genel olarak devletin iki ödevi vardır;

a)Ülke içinde güvenliği ve adaleti sağlayarak, yurttaşların özgürlüğünü ve güvenliğini korumak
b)Savunma için her an hazır bulunmak ve başka çare kalmazsa ülkeyi silâhla savunmaktır

Bunlardan başka devletin, bayındırlık, eğitim, kültür, sağlık, tarım, ticaret ve sanayiye ilişkin ekonomik etkinliklerde de görevleri bulunmaktadır
Atatürk, devletçiliği şöyle açıklar:

"Bizim takip ettiğimiz devletçilik, bireysel çalışmayı ve gayreti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlaştırabilmek için, milletin genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik sahada devleti fiilen ilgili kılmak mümkün esaslarımızdandır"

Devletçilikle ilgili dile getirdiği diğer ifadeler ise şöyledir:
"Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm, komünizm gibi bir sistem değildir Özet olarak bizim güttüğümüz "devletçilik" ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti fiilen ilgilendirmektir"

“… Devletin siyasal ve düşünsel hususlarda olduğu gibi bazı iktisadi işlerde de düzenleyici rolü prensip olarak kabul edilmelidir Buradaki güçlük; devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmaktır Devletin faaliyet sınırını çizmek ve dayanacağı kuralları tespit etmek, diğer yandan da vatandaşın ferdi teşebbüs ve faaliyet özgürlüğünü kısıtlamak, devleti yönetmekle yetkili kılınanların düşünüp tayin etmesi gereken bir meseledir Prensip olarak devlet, ferdin yerine geçmemelidir Fakat, ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır Bir de ferdin kişisel faaliyeti, ekonomik gelişmenin esas kaynağı olarak kalmalıdır Fertlerin gelişmesine engel olmamak, onların her bakımdan olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki özgürlük ve teşebbüsleri önünde, devletin kendi faaliyeti ile bir engel vücuda getirmemesi, demokrasi prensibinin önemli esasıdır O halde diyebiliriz ki, ferdî teşebbüs gelişmesinin bir engel karşısında kalmaya başladığı nokta, devlet faaliyetinin sınırını teşkil eder Bu bakımdan genellikle belli zaman ve alanda sürekli bir özel nitelik gösteren ekonomik bir işi, devlet üzerine alabilir" (Afet İnan-M Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh 66, 67)


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.