|
|||||||
![]() |
|
|
Konu Araçları |
| harfiosmanlıca, kelimeler, osmanlıca, sözlüğü, sözlüğüosmanlıca, sözlük, terimler |
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü ![]() ![]() ![]() Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü ![]() ![]() Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DA'S Cimâ etmek * Süngü ile vurmak * Az olan nesne ve eser![]() DA'SA Güneşten çok ısınan yumuşak, çukur yer ![]() DA'SA Yumuşak yer ![]() DASAR (Dâstâr) f Tellal, simsar![]() DASDASA Depretmek, tahrik ![]() DASE f Orak![]() DA'SERE Yıkmak ![]() DÂSİTÂN (Dâstân) f Destan, sergüzeşt Geçmiş hâdiseleri anlatan nesir veya nazım halinde yazı * Şöhret![]() DÂSİTÂNE-İ AŞK Aşk hikâyesi ve destanı ![]() DAŞ İsimlerin sonlarına eklenerek eşlik, refakat ve ortaklık bildirir Meselâ: Arka-daş $ : Refik![]() DA'ŞERE Yıkmak ![]() DAŞTE f Köhne, harab olmuş, eskimiş, yıpranmış * Mâlik olmuş![]() DAŞTEN f Tutmak, elde etmek, mâlik olmak, zimmetine geçirmek * Zabtetmek, gasbetmek, almak * Görüp gözetlemek * Eskimek, yıpranmak, harab olmak, köhneleşmek![]() DAV' Hoş kokular kokmak Depretmek DAV' : Şule, ziya, ışık![]() DAV' Kaymağı alınmış sığır sütünden yapılmış ekşi yoğurt ve ayran ![]() DA'VÂ Takib edilen fikir, iddia * Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi * Hakkı olanın iddia etmesi Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek * Mes'ele * İnat Ayak diremek * Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek * Bir kimseyi bir şeye sevketmek * Birisinin hâkimin huzurunda başka birisinden hak istemesi![]() DA'VÂ-YI HALK Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı dâva etmek (Kâinatta hiçbir kimse da'vâ-yı halk ve iddia-yı icad edemez Halk eden ancak Cenab-ı Hak'tır )(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmıyan kimse, kâinatta dâva-yı halk ve iddia-yı icad edemez Zira her şey, her şeyle bağlıdır H )DA'VÂ-YI NÜBÜVVET Peygamberlik dava etmek Peygamber olduğunu ilân etmek![]() DAVACI t Dava açan![]() DAVAHİ Memleket köşeleri ![]() DAVAHİ-S SEB' Yedi kat gök ![]() DA'VAT (Duâ C ) Duâlar, niyazlar, çağırışlar (Bak: Ed'iye)DAVAT Devenin başında olan verem ![]() DAVA VEKİLİ Baro teşkilatının olmadığı yerlerde kanunî izin ile vekil sıfatı kazanan ve dava takibine salâhiyeti olan kişi ![]() DAVBAN Güçlü, büyük deve ![]() DAVC (C : Edvâc) İki şeyin birbirine eğilip ulaşması![]() DAVDA' Meş'ale * İnsan sesleri![]() DÂVER Cenab-ı Hakk'ın (C C ) bir ismidir * Âdil, insaflı ve doğru olan hükümdar, vezir veya hâkim![]() DÂVERÂNE f Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzda * Hâkim ve vezirle alâkalı olan![]() DÂVERÎ f Hâkimlik, hükümdarlık * Mahkeme ve dâvâ * Kötü ile iyiyi birbirinden ayırt etme * Kavga, mücadele![]() DA'VET Çağırma Ziyafet Duâ * Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek![]() DAVİTA Havuzun dibinde olan balçık * Çöküklük * Suyu çok olduğundan elde durmayan sıvı hamur![]() DAVİYE Otsuz çöl ![]() DAVKAA şişman ve ahmak olan kimse ![]() DAVLUMBAZ Çarkları yandan olan vapurlarda çarkların döndükleri yerleri örtmek için vapurun iki tarafında bulunan iki büyük yarım daire ![]() DAVMERAN Fesleğen denilen iyi kokulu çiçek ![]() DAVR Ziyan etmek, zarara girmek ![]() DAVTA Fakir * Gövdeli, cesim![]() DÂVUD (A S )Kur'an-ı Kerim'de ismi geçer ve Benî İsrail Peygamberlerindendir Hz Süleyman'ın (A S ) babasıdır Hem Peygamber, hem Sultandı İbranice Zebur kitabı kendisine nâzil olmuştur Sesi çok güzeldi M Ö 1010 da vefat ettiği nakledilir (Bak: Yuşa)(Telyin-i hadid, en büyük bir ni'met-i İlâhiyyedir ki; büyük bir peygamberinin fazlını, onunla gösteriyor Evet, telyin-i hadid, yâni demiri hamur gibi yumuşatmak ve nühâsı eritmek ve mâdenleri bulmak, çıkarmak; bütün maddi sanâyi-i beşeriyyenin aslı ve anasıdır ve esası ve mâdenidir İşte şu âyet işaret ediyor ki: "Büyük bir Resule, büyük bir Halife-i Zemine, büyük bir mucize suretinde, büyük bir ni'met olarak; telyin-i hadiddir ve demiri hamur gibi yumuşatmak ve tel gibi inceltmek ve bakırı eritmekle ekser sanâyi-i umumiyeye medar olmaktır " Mâdem bir Resule; hem halife, yâni hem mânevi hem maddi bir hâkime, lisanına hikmet ve eline san'at vermiş Lisanındaki hikmete sarihan teşvik eder Elbette elindeki san'ata dahi tergib işareti var Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor:"Ey beni-Âdem! Evâmir-i teklifiyeme itâat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim ki; herşey'i kemâl-i vuzuh ile fasledip hakikatını gösteriyor ve eline de öyle bir san'at verdim ki; elinde balmumu gibi demiri her şekle çevirir Halifelik ve pâdişahlığına mühim kuvvet elde eder Mâdem bu mümkündür, veriliyor Hem ehemmiyetlidir Hem hayat-ı içtimâiyenizde ona çok muhtaçsınız Siz de evâmir-i tekviniyeme itâat etseniz o hikmet ve o san'at, size de verilebilir Mürur-u zamanla yetişir ve yanaşabilirsiniz " İşte beşerin san'at cihetinde en ileri gitmesi ve maddi kuvvet cihetinde en mühim iktidar elde etmesi; telyin-i hadid iledir ve izâbe-i nühas iledir Âyette nühas "kıtr" ile tâbir edilmiş Şu âyetler, umum nev-i beşerin nazarını şu hakikate çeviriyor ve şu hakikatın ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir etmeyen eski zaman insanlarına ve şimdiki tenbellerine şiddetle ihtar ediyor![]() ![]() S )DAVUDÎ Hz Davud'un (A S ) sesini andıran kalın gür ses![]() DAVVE Ses, sadâ ![]() DAVVÎ Yurt tutmak ![]() DAVY Arıklık * Zayıflık![]() DAVZ Zulmetmek, zulüm yapmak * Çiğnemek![]() DAYE Çocuk hizmetçisi Çocuğa süt veren Dadı Mürebbi![]() DAYET Yan, taraf, cenb ![]() DAYF (C : Ezyâf-Zuyuf-Zayfân) Misafir * Meyletmek, yönelmek![]() DAYFEN (DAYFÂN) Misafiriyle gelen kişi ![]() DAYGAM Arslan, esed * Isırmak
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DAYI Tunus ve Cezayir'in, Osmanlı idaresinde bulunduğu sıralarda buraları Osmanlılara tâbi olarak idare eden kimselere verilen ünvan * Annenin erkek kardeşi![]() DAYİB İtaat eden, vakarlı ve ciddi kişi ![]() DAYİBAN Gece ile gündüz ![]() DAYİC Kovayla kuyudan su çekip havuza boşaltan kimse ![]() DAYİN Borç veren Alacaklı Ödünç para veren (Bak: Dâin)![]() DAYİNE (C : Davâyin) Dişi koyun![]() DAYİS (C : Dâsse) Hırsız![]() DAYM Zulüm Sıkıntı İhtiyaç![]() DAYYIK Pek dar ![]() DA'Z Cimâ etmek ![]() DA'Z Noksanlaştırmak ![]() DA'Z Def'etmek, kovmak * Nikâh etmek![]() DEAİM (Dıâme C ) Destekler, payandalar, direkler![]() DEAVİ (Davâ C ) Dâvalar, mes'eleler![]() DEB' Yumuşak yer * Kuvvetle basmak![]() DEB' Vurmak, darb ![]() DE'B Bir işde devam ve iltizamla emek çekip çalışmak * Adet, usul, tarz, kaide * Şân * Emir * Kâr * Tardeylemek![]() DE'B-İ EDEB Edebî usul, kaide Edeb kaidesi Edebiyat âdeti, şekli, tarzı![]() DEBABİC (Dibâc C ) Dallı, çiçekli ipek kumaşlar![]() DEBABİS (Debbus C ) Topuzlar![]() DEBABUD İki ırgaçla dokunan bir bez cinsi ![]() DEBAR Mahvolmak Helâk olmak![]() DEBAT (C Debâ) Uçmayan çekirge![]() DEBB Hareket etmek * Ağır ağır yürümek![]() DEBBABE Kale duvarlarını oymaya yarayan bir savaş aleti Tank![]() DEBBAĞ Derileri sepileyip meşin, sahtiyan, kösele vesaire yapan ![]() DEBBE (C : Debbât) Matara dedikleri su kabı * Yağ Bal ve macun koyacak kaplar![]() DEBBUS (C : Debâbis) Topuz![]() DEBDAB f şan, şöhret Azamet, haşmet, cesamet![]() DEBDEBE Gürültü, patırtı Gösteri için yapılan gürültü Tantana Haşmet![]() DEBER Savaşırken askerin bozulması, bozguna uğraması ![]() DEBEŞ Evin esası ![]() DEBH Belini büküp eğildiğinde, başını öne doğru fazlaca eğmek ![]() DEBİB Yürümek * Harekete geçmek![]() DIHLE Bir kişinin her işine karışan has adamı ![]() DIHRAC (Dahrece) Yuvarlama ![]() DIHRIS (C : Dehâris) Terzilerin kullandığı tiriz denen cisim![]() DIHVENNE Habis kimse * Semiz kısa boylu, tıknaz kişi![]() DIHYE Sahabeden bir zâtın adı (R A )DI'ÎL Ölüme yakın olan hasta deve * Kurbağa yumurtası![]() DIÎN Asıl * Maden![]() DI'ÎS Süngü ile çok vuran kimse ![]() DIKAK Herşeyin ufalmışı, incesi, kırıntısı * Şirden adı verilen bağırsak![]() DIKÎS Akılsız kadın ![]() DIKK Yufka gibi ince olan şey * Bir nevi sıtma![]() DIKKA (C : Dükuk) Rüzgârın savurduğu toprak * Uzaklaşmış olan şey![]() DIKRAR (C : Dekârir) Koğucu, dedikoducu * Belâ Zahmet * Yalan söz * Fuhşiyât![]() DIL' Karpuz veya kavun dilimi * Tıb: Kaburga kemiği * Geo: Dik kenar Kenar![]() DIL'-İ KÂZİB Tıb: Göğüs kemiğine dayalı beş adet küçük kaburga kemiği ![]() DILAMİS Yumuşak ve berrak olan şey ![]() DI'LİYE Deve kuşunun dişisi ![]() DIMAD Yara üstüne yapılan yakı ve bağlanan bez ![]() DIMAR Cehalet devrinde Arabistanda bir sanem (put) ismi * Bir daha sâhibinin eline geçmesi ümid edilmeyen zâil olmuş mal * Sonraya bırakılan vâde Müddeti hudutsuz borç * Gizli![]() DIMIŞK (Bak: Dimişk) DIMN Her nesnenin arası * Koltuk![]() DIMS Duvar temeli ![]() DINA İzdihamlık, kalabalık, çokluk ![]() DINN(E) Bahillik ![]() DINTAR Çok yaşamış kertenkele
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#3 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DIR' (C : Dırâ'- Duru') Cevşen Cenkte, muharebede giyilen zırh![]() DIRAB Erkek dişiye aşmak * Küçük dağlar![]() DIRAHŞAN f Parlak Parıldayan Parlaklık Münevver, ziyâdar![]() DIRAHT f Ağaç Şecer![]() DIRAK (Daraka C ) Deriden mâmul kalkanlar![]() DIRAM Ateşin alevlenmesi * Ateşin alevi * Odun parçası, tahta parçası (tezcek ateş tutuşup alevlenir )DIRAR Ziyân yetiştirmek ![]() DIRAZ f Uzun![]() DIRAZ-DEST f El uzatan El uzunluğu![]() DIRAZÎ f Uzunluk![]() DIREFS İpek * Katı, sağlam nesne * Büyük iri yapılı adam * Büyük deve![]() DIRGA Sıvı, balçık ![]() DIRGAM (C : Darâgım) Arslan, esed, gazanfer, şir, leys, haydar![]() DIRHAMİ Bir dirhem ![]() DIRR Avret üzerine avret almak, evli iken bir daha evlenmek ![]() DIRRE (C : Direr) Sütün çokluğu * Sütün akanı * Turra * Kırbaç![]() DIRRİZ Bahil kimse * Kısa boylu, âdi kadın![]() DIRS Azı dişi * Katı, muhkem yer * Az yağmur * Kötü huy![]() DIRS (C : Derâsa-Edrâs) Kertenkele, fare ve kedi gibi hayvanların eniği![]() DIRV(E) Av öğrenmiş olan köpek yavrusu * Dağ ağaçlarından pelit ağacına benzer bir ağaç![]() DI'S Kum * Kumdan yığılmaş yumuşak tepe![]() DI'VE Nesep dâvâsı etmek * Yalan dâvâ etmek![]() DIYA Helak olmak, telef olmak ![]() DIYK (Bak: Dîk) DI'ZABE Kısa boylu ve eti çok olan kimse ![]() Dİ f Dün, dünkü gün, bugünden bir evvelki gün![]() DİABE Davet ![]() DİAE Şehadet parmağı ![]() DİAM(ET) Binaya vurulan destek, direk, payanda * İleri gelen, makamca yüksek olan baş başkan, reis, şef![]() DİBAC (C : Debâbic) Atlas dedikleri kıymetli ipek bez![]() DİBACE f Mukaddeme, başlangıç, önsöz![]() DİBAGAT Tabaklama Deriyi kullanılır ve temiz hale koyma işi![]() DİBARE (C : Dibâr) Bir evlek yer![]() DİBBÎC Bir, ehad ![]() DİBBÎH Bir, ehad ![]() DİBG Dibâgat etmek Arınıp pâk olmak![]() DİBL Belâ ve zahmet ![]() DİBR Çokluk ![]() DİBRE Çokluk ![]() DİBS (DİBİS) Pekmez Hurma pekmezi Bal * Çok cemaat![]() DİBSA' (DEBSÂ) Dişi çekirge ![]() DİCAC Ummanda yetişen büyük bir dikenli ağacın suyudur ve sabun gibi kiri izâle eder ![]() DİDA' Devenin şiddetle yelmesi ve sıçraması * Ay sonu![]() DİDAKTİK yun Mevzuu, hikmet ve nasihattan ibaret olan söz Öğretici![]() Dİ'DAN Devenin çok yelmesi * Bir şeyi örtmek![]() DİDAR f Mülâkat, görüş * Görünme * Yüz Çehre * Görüş kuvveti, göz * Açık, meydanda![]() DİDAR-I HÜRRİYET Hürriyetin güzel yüzü ![]() DİDAR-I PÂK Temiz yüz ![]() DİDE f Göz, ayn, çeşm * Görmek * Gözcü * Göz bebeği * Göz ucu![]() DİDE-BÂN Gözcü, bekçi, nöbetçi ![]() DİDE-GİRYAN Teessürle ağlayan göz Ağlayarak![]() DİF (C : Edfâ) Çok hararet * Derin duvar * Deveden gelen fayda, menfaat![]() DİFAF Hazırlandırmak ![]() DİLDİL-KÜNÂN İnleyenler, acı çekenler, ıztırab çekenler ![]() DİL-DUZ f Kalbe batan, gönül delen![]() DİL-DÜZD f Gönül çalan![]() DİLE f Dil, gönül, kalb yürek * Gönül sahibi![]() DİL-EFRUZ (Dilfiruz) f Kalbi yakan, gönül parlatıcı![]() DİL-ÂRÂ Gönül avutan, gönül süsleyen ![]() DİL-ÂVER Gönül alıcı ![]() DA' Arabçada "bırak" mânasına emirdir Meselâ:DA' MÂ KEDER Keder veren şeyi bırak ![]() DÂ' (C: Edvâ) Maraz, hastalık * Meşakkat, zahmet![]() DÂ-ÜL-EFRENC Frengi hastalığı ![]() DÂ-ÜL-KALB Tıb: Kalb hastalığı, yürek çarpması ![]() DÂ-ÜS-SILÂ Sıla hasreti Vatan hasreti Kavuşma hasreti![]() DA' Def'etmek, kovmak Terketmek![]() DAA Telef etmek, ziyan etmek ![]() DAAC Gözün çok siyah ve büyük olması ![]() DÂDHAH f Adalet isteyen![]() DÂDİSTAN f Bir işte ortak olma * Bir işe razı olma![]() DÂDRAD f Allah (C C ), Cenab-ı Hak![]() DÂD-RES f Yardımcı, yardıma yetişen![]() DAELE (DUULE) Zayıf ve ince olmak * Hor ve zayıf olmak![]() DAF' Necis, pis ![]() DAFADİ Kurbağa ![]() DA'FAK Bol ve geniş olan şey Vâsi![]() DAFATE Ayağa giydikleri bir cins pabuç * Kişinin aklı ve reyi zayıf olmak * Bir oyun çeşidi![]() DAFEF Çoluk çocuğun fazla oluşu * Şiddet * Darlık * Hâcet * Acele etmek![]() DAFEN Kısa boylu, ahmak adam * İri gövdeli ahmak kimse![]() DAFENDED şişman, ahmak adam ![]() DAFF Dar, zıyk ![]() DAFFAT Devesini kiraya veren deveci ![]() DAFFATA Metâ ve kumaş götüren deve * Çokluk, cemaat![]() DAFFE Yan, taraf ![]() DAFİ' Def'eden, menedici Ortadan engeli kaldıran * Cenâb-ı Hak (C C )DAFİA Def eden, muhafaza eden ![]() DAFİK Atılarak dökülen Su ve emsali gibi akarak dökülen![]() DAFİT Ahmak ![]() DAFN Ayakla tekme vurmak ve atmak ![]() DAFR Saçı ve ona benzer şeyleri enlice örmek ve dokumak * Vakarla yürümek * Def'etmek, kovmak![]() DAFUF Sütü çok olan davar ![]() DAFV Tamam olmak * Malın çok olması![]() DÂG f Yanık yarası * İnsan veya hayvan vücuduna kızgın demirle vurulan damga![]() DÂG-I DİL Gönül yarası ![]() DAGAL f Hile * Geçmez akçe, kalp para * Hileci, hile yapan, dolandırıcı * Çerçöp![]() DAGAL-BÂZ f Hileci![]() DAGAS Çok yemekten dolayı midenin dolması ![]() DAGB Harislik, hırslı oluş * Ovmak![]() DAGBUS (C : Dagabis) Küçük hıyar * Sirkeyle ve zeytin yağıyla yenen bir ot![]() DAĞDAĞA Gürültü Iztırab Boş yere telâş ve zorluklar * Tereddüt etmek, karar verememek * Gıcıklamak![]() DAGDAGA Dişi olmayan kadın * Kurdun et yemesi * Yemeği iki çene arasında geve geve yemek![]() DAĞDAR f Pek acıklı, üzüntülü * Gönlü yaralı * Kızgın demirle nişan vurulu Damgalı (Milletimde ihtilâf u tefrika endişesi Kûşe-i kabrimde hattâ bi-karar eyler beni, İttihadken savlet-i a'dâyı def'a çâremiz, ittihad etmezse millet, dağdar eyler beni ) Yavuz Sultan Selim Hân![]() DAĞDAR-I TEESSÜF Çok acı olup, teessüf edilen ![]() DAGF Almak ![]() DAGFASA Semizlik, şişmanlık, besililik, etlilik * Bol geniş nesne![]() DAGISA (C: Devâgıs) Diz üstünde hareket eden yuvarlakça kemik * Sâfi su![]() DAĞISTAN f Dağlık yer * Kafkasya'nın kuzeydoğusunda ve Hazer Denizi'nin batı kıyılarında bulunan bir bölgedir ki, eskiden buraya Albanya denirdi![]() DAĞIT Emin * Nâzır, bakan * Şiddet veren * Üzüm toplamada kullanılan âlet![]() DAGI(YYE) Azgın, başkaldıran, isyan eden, âsi, anarşist ![]() DAGİ (Bak: Tâgi) DAGİB Tavşan sesi ![]() DAGÎGA Sıvı hamur ![]() DAGİT Yanında bir kuyu daha olduğundan suyu çekilip kokan kuyu ![]() DAGM Isırmak ![]() DAGMA' Yüzünün rengi siyaha yakın olan dişi koyun ![]() DAGMİRE Karıştırmak, halt ![]() DAGN Meyletmek, yönelmek * Kin tutmak![]() DAGR şiddetle def'etmek * Bir yere girmek![]() DAGRE Bir şeyi kapıp almak ![]() DAGS (C : Adgas) Rüyâ karışıklığı * Karışık olmak![]() DAGŞ Hücum etmek ![]() DAGT Zahmet Meşakkat * Bir şeyi bir yere zorla sıkıştırmak Sıkışmak![]() DAGUL f Dolandırıcı, hileci, hile yapan![]() DAGV Kedi veya tilki çağırmak ![]() DAĞVARİ f Dağ gibi, dağ cesametinde Dağ büyüklüğünde Dağa benzer surette![]() DAGVE (C : Degavât-Degayât) Huyu yaramaz olmak, hulku çirkin olmak![]() DAGZ Yutmak * Defetmek * İğrenmek * Cimâ etmek![]() DAG-ZEN f Damga vuran, nişan koyan * Kalb kıran, gönül kıran
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#4 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DAH f Hizmetçi, uşak, cariye * On (10) Aşer * Korkak Alçak, aşağılık, âdi kimse![]() DAHA' Kaba kuşluk vakti ![]() DAHAL Aldatmak, mekretmek ![]() DAHÂMET İrilik, kocamanlık, kabalık, vücutça büyük olmaklık * Tıb: Hipertrophie![]() DAHÂMET-İ KEBED Tıb: Karaciğer büyümesi ![]() DAHAMİS Bahadır, kahraman * Karayağız, iri yapılı adam![]() DAHAS Kaypancak nesne ![]() DAHAS Davarın tırnağında olan bir verem ![]() DAHAYA (Dahiyye C ) Kurbanlık hayvanlar![]() DAHB Bir şeyi ateşte kızdırıp pişirmek ![]() DAHC Gizlemek, örtmek ![]() DAHD Kahretmek ![]() DAHDAH Kısa boylu adam ![]() DAHDAH Küçük adımlı kimse ![]() DAHDAH (C : Dahazıh) Arzu, istek![]() DAHDAHA Yorulmak, yorultmak * Yavaşlamak * Muti etmek, emre itaat ettirmek * Hor etmek![]() DAHDAHA Suyun dökülüp saçılması * Serabın uzaktan su gibi görünüp parlaması![]() DAHDAR Beyaz bez ![]() DAHH Yer altında bir şey gizlemek ![]() DAHH Bevlin uzaması ![]() DAHHAK Çok gülen Çok gülücü * İran'da eski tarihte yaşamış çok zâlim bir hükümdarın adı![]() DAHHAS (C : Dehâhis) Toprak içinde kaybolup bulunmayan küçük bir böcek![]() DAHIK Gülen, gülücü ![]() DAHIKE (C : Davâhık) Gülme ânında çıkan dört dişin birisi![]() DAHIS Tırnak yakınında olan bir verem hastalığı ![]() DAHIYE Nâhiye ![]() DAHİ Eşine ender rastlanır, hârikulâde zekâ, fatanet ve hikmet sâhibi ![]() DAHİKE (C : Davâhik) Azı dişlerinden her biri![]() DÂHİL İçeri İç İçinde İçeri girmiş![]() DAHÎL Yabancı, sığınan, sığınmış Muhacir * Birisinin içyüzü, niyet ve mezhebi Dâhil ve içerde Birisinin bütün gizli ve sırlı işlerine vâkıf olan dost ve hemdemi * Evvelâ alâkasız olup sonradan bir cemaate dâhil olan * Edb: Başka bir dilden olup, sonradan diğer bir dile geçen kelime * Tıb: Vücud âzalarında birbirine girmiş ve sokulmuş olan mafsallar![]() DAHİL (Bak: Dahl-Dehal) Girmek, karışmak Dokunmak Taarruz etmek, müdâhale eylemek![]() DAHİL Hayrette kalan kimse ![]() DAHİLE (C : Devâhil) Bir şeyin içi, içyüzü![]() DAHİLEK Yalvarırım, sana sığınırım, sana güvenirim (meâlinde )DAHİLEN İçten, içerden, dâhilden ![]() DAHİLİYE NAZIRI İçişleri Bakanı ![]() DAHİM f Nasib ve rızık![]() DAHİM (Dâhim) f Taç![]() DAHİM (Dahâmet den) Yoğun ve fazla koyu olan Kalın olan![]() DAHİNE (C Devâhin) Duman çıkan baca![]() DAHİR (C : Dehâyir) Toplanılmış veya gömülmüş mal![]() DAHİR Dere, vâdi * Dağ başı![]() DAHİS Müfsid, arayı bozan * Koyun yüzerken deri ile etin arasına elini sokan * Bir meşhur atın adı![]() DAHİS Hayvanların tırnak diplerindeki et parçası Dolama hastalığı![]() DAHİS Kokmuş, kemiksiz et * Semiz nesne * Çok adet, fazla miktar![]() DÂHİYE Hârikulâde zekâ ve fetanet sahibi * Âfet, belâ, musibet Kazâ Emr-i azîm Büyük iş ve hâdise![]() DÂHİYE-İ DEHYÂ Çok büyük belâ, musibet ![]() DÂHİYE-İ EDEB Edebiyatta dâhi olan, eşine az rastlanan büyük edib ![]() DÂHİYE-İ HARB Çok becerikli büyük kumandan ![]() DÂHİYE-İ HİLKAT Yaradılıştan dâhi olan Hârika![]() DAHİYYE Kurbanlık hayvan ![]() DAHK Tere yağı * Bal * Kar * Ağzı yarılmış olan çiçek tomurcuğu![]() DAHK Irak, uzak, baid * Atmak![]() DAHL Karışma, girme * Nüfuz, te'sir * Vâridat * İrâd İtiraz, ta'riz * Ayıp, töhmet![]() DAHL (DUHL) (C : Dihâl-Edhâl-Dahlân) Pencere * Çukur yer![]() DAHL Az miktar su ![]() DAHL Bir nesne az olmak ![]() DAHM İri, büyük, kocaman, cüsseli, kalın ![]() DAHM Şiddetle def'etmek * Cemaatın kuvvetli olması![]() DAHME f Mezar, kabir türbe * Donanma geceleri atılan hava fişeği![]() DAHMES Sirke tulumu * Her nesnenin karası![]() DAHN Fesâd * Bulanıklık![]() DAHNA Boz renkli ![]() DAHR Alçalma Küçülme Hor ve hakir olma![]() DAHR (DUHUR) Sürmek * Irak etmek, uzaklaştırmak * Horluk![]() DAHR Kaplumbağa * Dağbaşı![]() DAHRECE (Dıhrâc) Yuvarlamak ![]() DAHS Sözünü fesâhatle açık bir şekilde söylemek ![]() DAHS Koyunun derisiyle eti arasına yüzmek için elini sokmak * Fesad, ifsâd![]() DAHS Ön dişler ile ısırmak ![]() DAHS Ayağıyla tepinmek ![]() DAHTEN f Bilmek![]() DAHUK Geniş yol ![]() DAHUL Geyik tuzağı * Canavar tuzağı![]() DAHÜL f Bostan korkuluğu![]() DAHV Atmak, ramy ![]() DAHV Zâhir olmak, görünmek ![]() DAHVE İlk kuşluk vakti Güneşin ufukta ilk yükselip yayılmaya başladığı an![]() DAHY (Dahv) Yayıp döşemek * Deve kuşu yumurtası (Bak: Udhiy) (968 hicri tarihinde vefat eden Ahter-i Kebir lugatının Müellifi, Kur'an-ı Kerimdeki bu kelimeden dünyanın bir elips şeklinde, deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlak olduğuna âdeta inanmış Bu gün bilinen bu hakikatı bundan üç asır evvel ifşa etmiştir ) (H Basri Çantay)DAHYA' Rûşen, parlak ve nurlu nesne ![]() DAHYA' (C : Duhâ) Hayız görmez kadın * Ağaç ismi![]() DAHYE Kuşluk vaktinde kesilen koyun
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#5 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DAİ Dua eden, duacı * Sebep * Davet eden Muktazi (Meselâ: Yemek yemek, iştihadan gelen bir lezzet, bir iştiyaktır Onu yemeğe sevk eder Buna dai denir ) Resul-ü Ekrem'in (A S M ) bir ismi de daidir * Çağıran Müezzin![]() DÂİB Âdet ve usulünde devam eden (Bak: De'b)DÂİBEYN Âdet ve usulünde devam eden iki şey ![]() DAİL İçen Şârib * Mahvolan * Zaif![]() DAİL Arık, zayıf, küçük hacimli ![]() DAİM Devam eden (Daimî, daima, daimen şeklinde de söylenir )DAİMA (Devam dan) Her vakit, bir düziye, daimî suretde![]() DAİMÎ (Devam dan) Sürekli, devamlı![]() DAİN (Dâyin) Ödünç veren, borca veren * Alacaklı İkraz eden![]() DAİN Asıl * Mâden * Doğruluk![]() DAİN (C : Daân) Yünlü olan koyun![]() DAİR Devreden Dolaşan Dönen Bir şeyin etrafını kuşatan * Belli bir şey hakkında olan Alâkalı, müteallik![]() DAİRE Resmi hükümet makamlarından her biri * Yazıhane * Büyük bir idare adamının makamı * Ev veya apartman katı * Bir manevi te'sirin hükmü geçtiği mahal * Sınır içi * Büro, büyük ev, konak * Çember, düz yuvarlak şekil * Mat: Merkezden aynı uzaklıktaki noktaların çevirdiği düzlük parçası * Hezimet ve musibet Beliye-i muhita * Dönüp dolaşıp meydana gelen hâdise ve inkılâb![]() DAİRE-İ ÂFÂK Ufuklar dairesi Çok geniş ve büyük dâire, kâinat![]() DAİRE-İ EHADİYET Allah'ın ehadiyetle tecelli ettiği dâire (Bak: Ehadiyet)DAİRE-İ ESBAB Sebepler dâiresi Sebep ve kanunların bulunduğu yer olan maddi âlem![]() DAİRE-İ ESMÂ Cenab-ı Hakk'ın isimlerinin sahası ve dairesi ![]() DAİRE-İ İMKÂN Kâinat İmkân âlemi Mükevvenat Mümkün olan, şartların müsait olduğu âlem (Daire-i mümkinat da aynı mânada kullanılır )DAİRE-İ MÜMKİNAT (Bak: Daire-i imkân) DAİRE-İ RESMİYE Hükûmet dairesi, resmi daire ![]() DAİRE-İ VÜCUB Tebeddül ve tagayyür etmeyen ve mümkinat âleminden olmayan âlemler Esmâ ve Sıfât-ı İlâhiyye gibi (Bak: Vücub âlemi)DAİRE-İ VÜCUD Vücud ve varlık dairesi ve sahası ![]() DAİREVÎ Daire şeklinde Daire gibi![]() DAİREZEN Mehter takımında def çalan ![]() DAİYAN (Dâi C ) Dua edenler, duacılar![]() DÂİYE İnsanı bir şeye candan bağlamağa sürükleyen iç duygusu * Mücib ve sebep * Bâis olan husus, vakit ve zamanın bir hâleti * Arzu, hırs * Dava * Bahane![]() DÂİYE-İ TEFEVVUK Üstünlük iddiası ![]() DAİYY Şu kimseye derler ki, bir kişi ona "oğlumdur" demiş olsun ![]() DA'K Ovmak * Bir şeyi yumuşatmak![]() DAKA' Varmak Ulaşmak * Buluşmak![]() DAK'A Toprak ![]() DAKA' Fakirlik ![]() DAKAİK (Dakayık) (Dakik C ) İncelikler Anlaşılması çok dikkat isteyen incelikler Çok ince Anlaşılması dikkat isteyen keyfiyetler![]() DAKAİK-I FENNİYE f İlmî incelikler Fennin ince ve güç anlaşılan noktaları![]() DAKAİK-İ UMUR f Üzerinde gayet dikkatle durulması lâzım gelen işlerin ince ve mühim noktaları![]() DAKAİK-AŞİNA f İlmî incelikleri bilen, anlaşılması ve tefhimi müşkül, yüksek ve ince ilmî mes'elelere vâkıf olan![]() DAKAL Hurmanın iyi olmayan cinsi * Gemi oku * Boya![]() DAKDAK (C : Dakâdık) Kısa boylu ve katı yürüyen kişi![]() DAKDAKA Davarın tırnağının taşa dokunup ses çıkarması ![]() DAKDAKE Tez tez yürümek, hızlı yürümek ![]() DA'KE Deve sürüsü ![]() DA'KESE Mecusiler oyunundan bir oyun ("destibend" de derler )DAKİK (Ekseri mânevi mânalar için) Pek ince Nâzik Ufak![]() DAKİKA (C : Dakaik) Zaman mikyası olarak bir saatin bölündüğü altmış parçadan beheri Altmış saniyelik zaman * İnce fikir, mülâhaza, nükte * Daire dereceleriyle başka ölçülerde her derecenin bölündüğü parçalar ki bunlar da saniyelere ayrılırlar![]() DAKİKA-BİN f İncelikleri bilen, ince noktaları gören![]() DAKİKA-ŞİNAS İnce işleri ve nükteleri anlayan, bir işin incelikleriyle uğraşabilen ![]() DAKİS Bir kimsenin aksırdığında ağzından saçılan tükrük ![]() DAKK Vurmak * Çekmek Çok yemekten dolayı vücudun ağırlaşması * Kapı çalma![]() DAKK-ÜL BÂB Kapı çalmak ![]() DAKM Kırmak, kesr ![]() DAKR Vurmak, darb ![]() DAKVA(N) Sütü çok içtiğinden dolayı bedeni ağırlaşan kuzu ![]() DAL Ağacın ilk verdiği kol * Kur'ân hattiyle yazılan () harfinin okunuşu (Ebcedi değeri dörttür ) Noktasız olduğundan "dâl-i mühmele" de denir![]() DAL(L) Kur'ân ve imân yolundan sapan Dalâlete giden, azan * Azdırıcı, sapkın * Şaşkın![]() DAL' Meyl Eğrilik Kuvvet * Ağır yük götürmek![]() DA'L İçmek, şirb ![]() DAL Semiz avrat Şişman kadın![]() DAL Yaban sediri denen bir ot ![]() DALAA Kuvvet * Eğrilik * Şiddet![]() DALAL Sapıklık * Sapmak Doğrudan, imân ve İslâmiyyet yolundan sapmak![]() DALALET İman ve İslâmiyetten ayrılmak Azmak Hak ve hakikatten, İslâmiyet yolundan sapmak Allah'a isyankâr olmak * Şaşkınlık (![]() ![]() Nevâfil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur Fiilinde ve ittibaında azîm sevaplar var; ve tağyir ve tebdili, bid'a ve dalâlettir ve büyük hatadır![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sünnete ittiba etmiyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azîmedir L )DALALETPİŞE Sapıklığı tâkibeden Sapıklığa giden İslâmiyetten başka yol tâkib eden![]() DALDAL(E) Taşlı sert yer ![]() DALGAKIRAN t Bir limandaki tekneleri dalgaların te'sirinden muhafaza etmek için denizde yapılan set![]() DALGIÇ t Mercan, inci ve saire avlamak veya denizin dibine düşmüş olan şeyleri çıkarmak için denizin dibine dalmaya alışık adam![]() DALI' Kavi, kuvvetli * Muhkem, sağlam, sert * Eğri![]() DALİF (C : Düllef) Nişandan öteye düşen ok * Ağır yük getirip adımlarını birbirine yakın atan adam![]() DALİL Sert, sağlam, muhkem yer * Yolu azmış kişi![]() DALİYE (C : Devâli) Hayvanla döndürülüp su çekilen dolap (Suyun döndürdüğü dolaba "nâurâ" derler )DALKAVUK t Eline maddî menfaatler, para vesaire geçirmek için yaltakçılık ve soytarılık edip kendi vakar ve haysiyetini muhafaza etmeyen adam![]() DALL Azan Azıcı, azdırıcı Dalalette olan![]() DALL Delil olan, delâlet eden Yol gösterici * Bildiren![]() DÂLL-İ Bİ-L FEHVÂ (Dâllibilfehvâ) Fık: Söylenen sözün veya ifâdelerin hülâsasından çıkan mânaya göre delil ve işaret olmak ![]() DÂLL-İ Bİ-L İBARE (Dâllibilibâre) Fık: Bir ifade veya sözden muayyen bir mânanın ve hükmün anlaşılması Meselâ: "Zekât, müslümanların fakirlerine verilir, hiçbir zengine verilmez" ibaresi zekâtın yalnız müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıyye ile delâletidir Zengin olan belli şahıslara da verilemeyeceğine delâlet-i tazammuniye ile delâlet eder Zekât hususunda, zenginler ile fakirler arasında fark bulunduğuna da delâlet-i iltizamiye ile delâlet eder (Ist Fık K )DÂLL-İ Bİ-L İKTİZA (Dâllibiliktiza) İktizası ile delâlet eden * Ist: Şer'an muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir Meselâ: Bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini şu kadar liraya benim nâmıma medrese yap" deyip o şahıs da evini medrese yapsa, o ev o kadar lira mukabilinde o kimse nâmına medrese yapılmış olur Çünkü bu söz ile: "Evini şu kadar liraya bana sat" sonra "onu benim nâmıma medrese yap" denilmiş olur "Evini medrese yap" emri bir muktezîdir Evin satılması da muktezâdır Bu muktezâ olmadıkça öyle bir mânanın emri hükümsüz kalır Artık öyle bir emrin sıhhatı için evvelce bu muktezânın vücuduna lüzum ve ihtiyaç vardır Binâenaleyh, o emir bu muktezaya bi-l iktiza delâlet etmektedir![]() DALL-İ Bİ-L İŞARE (Dâllibilişâre) Sözdeki mânanın işâretine göre delil olmak Üç nevi delâletten biri ile sevkedildiği mânanın gayrisine yâni; söylenince maksud-u asli olmayan bir mânaya delâlet eden lâfızdır Meselâ: "Cenab-ı Hak bey'i helâl, ribâyı haram kılmıştır " ibâresi, bey', yani alış-veriş ile ribâ (fâiz) arasında fark bulunduğunu beyan için sevk olunmuştur Bundan asıl murad budur O hâlde bu ibâre meşru alışverişle faiz arasında fark bulunduğuna "delâlet-i mutabıkıyye" ile delâlet ettiği gibi, bey'in helâl, fâizin haram olduğuna da yine "delâlet-i mutabıkıyye" ile "bi-l işâre" delâlet etmiş olur Yine bunun gibi bir malın abde verilmesini veya verilmemesini isteyen bir kimseye karşı "Bu malı hiç bir şahsa vermem" sözü bu malın abde verilmeyeceğine "delalet-i tazammuniye ile" "bi-l işare" delâlet eder )"Evlâdın nafakaları mevludün leh üzerinedir" ibâresi de çocukların neseblerinin, babalarından sâbit olacağına delâlet-i iltizâmiye ile bil-işâre delâlet eder Çünkü, babanın mevlüdün leh olması, nesebin kendisinden sübutunu müstelzimdir " (İst Fık K )DALLE Evini bilmeyip başka yere giden davar ![]() DALLÎN (Dâllûn) Sapkınlar Müslümanlıktan ayrılanlar Kur'an hakikatlerinden ayrılıp sapanlar![]() DALLİYET Delil oluş İsbata vâsıta olmak![]() DAM' (C : Dümu-Edmu) Helâk olmak * Göz yaşı![]() DÂM f Tuzak ağ, hile![]() DÂM-I ANKEBUT f Örümcek ağı Örümcek tuzağı![]() DÂM-I BELÂ Bela tuzağı ![]() DAMA Deniz, bahr ![]() DAMACANA Su veya başka sıvıları taşımaya mahsus dar ağızlı, şişkin gövdeli çoğu hasırla sarılı veya sepetli büyük şişe ![]() DAMAR t İstidad Huy, tabiat, inat * İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan * Irk * Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası * Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar * Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler![]() DAMD Yaranın üstüne bez bağlamak, merhem sürmek ![]() DAMECMEC Katı, şedid * Uzun boylu bahil kimse![]() DAMED Hışım etmek, öfkelenmek, hiddetlenmek, kızmak ![]() DÂMEN f Etek Kenar Taraf Zeyl Elbise veya dağ eteği![]() DÂMEN-İ MUALLÂ Yüksek şerefli dâmen, muallâ etek * Mc: Yüksek namus sâhibi![]() DAMEN-BUS f Etek öpen![]() DAMENE f Dağ eteği, dağın çevresi![]() DAMEN-GİR f Eteğe yapışan, etek tutan * Dâvacı, hasım, şikâyetçi![]() DAMENÎ f Eteklik * Kadın başörtüsü![]() DAMEN-KEŞ f Feragat eden, eteğini çeken![]() DAMGA Bir şeyin üzerine işaret veya alâmet koymak * İşaret vurulan âlet Mühür![]() DAMGA-İ VAHDET f Birlik damgası Cenab-ı Hakkın birliğini gösteren delil![]() DAMHAR Mütekebbir, kibirli, terbiyesiz kimse ![]() DAMIZ Hayvan üretmeye mahsus dam Hayvan yetiştirilecek ahır![]() DAMİA Yavaş olarak ve damla damla kan sızdıran yara ![]() DÂR Ü GİR Kavga, savaş, muharebe, harp, ceng ![]() DARA' Zayıf Zelil, hakir * Muti, itâat eden, boyun eğen![]() DARA f Eski Fars hükümdarlarından dokuzuncusu Keykubat'ın bir ismi * Hükümdar * Cenab-ı Hakk'ın bir ismi![]() DAR'A' Başı siyah, gövdesi beyaz olan davar (Müz: Edrâ )DARA' Düz yer * Birbirine girmiş olan sık bitmiş ağaçlar![]() DARAA Tevazu etmek, alçak gönüllü olmak * Emre uymak, muti olmak * Zayıf ve zelil olmak![]() DARAB Koyu beyaz bal ![]() DARABAN Vurma, vuruş Çarpış, çarpıntı, çarpma![]() DARABAN-I KALB Kalb çarpıntısı, kalbin vuruşu ![]() DARABÂT (Darbe C ) Vuruşlar Çarpmalar Vurmalar![]() DARABÂT-I ANİFE Şiddetli vuruşlar ![]() DARABİNE Kapı bekçileri ![]() DARAFE Çokluk, kesret ![]() DARAGIM (Dırgam C ) Arslanlar, esedler, dırgamlar![]() DARAĞACI t İdama mahkûm olanların asıldıkları sehpa![]() DARAKA (C : Derk- Edrâk-Dırâk) Deriden yapılmış olan kalkan * Gırtlağın hançereyi meydana getiren kıkırdaklarından kalkan şeklinde olanı![]() DARAME Ucu ateşli kuru ot ve odun ![]() DARARE Gözsüzlük ![]() DARAS Ekşi yemekten dolayı dişin kamaşması ![]() DARAT f Debdebe, tantana, şan, gösteriş, çalım![]() DARAVET Adet, alışıklık, alışkanlık ![]() DARAYÎ f Sahib, mâlik olma * Hüküm sürme, hâkimiyet kurma * Bir nevi kumaş![]() DARB (C : Dürub) Kapı, bâb * Büyük, geniş sokak * Dâr-ı İslâmla dâr-ı harp arasında olan sınır ve hudut![]() DARB (C : Durub-Edrub) Vurmak, vuruş, çarpmak * Beyan etmek * Seyretmek * Nev, cins * Benzer, nazir * Eti hafif olan![]() DARB-I HİYÂM Çadır kurma ![]() DARB-I SİKKE Para basma ![]() DARB-I UNK Boyun vurma ![]() DARBAM f Direk, kiriş![]() DAR-BAZ f Canbaz
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#6 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DARBE (C : Darabât) Vuruş, vurma, çarpma * Musibet, belâ, âfet, felâket![]() DARBEHA Başını aşağı eğmek * Muti olmak, itaat etmek, söz dinlemek![]() DARBELE Bir yürüme çeşidi * Davul çalmak![]() DARBEN Döğerek, vurarak * Çarparak![]() DARBHANE Para basılan yer ![]() DARB-I MESEL Misâl olarak söylenen meşhur söz Bir hâdiseye binaen söylenen hikmetli söz Ata sözü![]() DARBÎZ Rutubetli tarla, sulak yer ![]() DARBUM Bizanslılar zamanında Eskişehir'in ismi ![]() DARB-ZEN f Mâdeni levhalar üzerine kabartma olarak nakışlar işleyen * Kale döven![]() DARC Yarmak, şakk ![]() DARE f Vazife, görev, ödev![]() DARENDE f Saklayan, tutan * Ulaştıran, vâsıl eden, kavuşturan, getiren![]() DAREYN Her iki dünya İki yurd İki yer![]() DARH Def'etmek, kovmak Reddetmek * Yer kazmak![]() DARIT Yellenen, yellenici ![]() DARİ' Hurma dikeni Acı ve dikenli bir ağaç![]() DARİ' Adımı geniş olan kişi ![]() DARÎ Ot ve yem satan kişi * Evinden çıkmayan kimse![]() DARİB (Darb dan) Sütünü sağan kimseye vuran dişi deve * Ağaçlı yer * Karanlık gece * Vurucu, vuran Darbeden, çarpan Döven![]() DARİBE Tabiat * Kılıçla vurulmuş * Eğrilmiş yün![]() DARİC Katı, şedid, şiddetli ![]() DARİCE Ay ve güneş ağılı (Farsçada "hâle" denir )DARİH Kabir Mezar![]() DARİM Aç * Tavşancıl yavrusu![]() DARİM Yanmış nesne * Dövülmemiş harman * Odun ufağı![]() DARİN Bir yerin adı ![]() DARİR (C : Edirrâ) Kör, a'mâ * Nefis * Cismin bakiyyesi * İri vücutlu fakir kişi![]() DARİS (Dürus dan) Yıkılmış, mahvolmuş![]() DARİS Çetin huylu kimse ![]() DARİŞ Siyaha boyanmış kara deri ![]() DARİYYE f Divan şairlerinin, dünyevi makamca büyük olanların yaptırdıkları köşk ve konaklara dair yazdıkları manzume![]() DARM Şiddetli açlık Oburluk * Ateşin yakması![]() DARR Süt, leben * Nüzul * Hayır ve amel çokluğu![]() DARR Zarar, ziyan ![]() DARR Zararlı, zararı olan ![]() DARRA Şiddet, mihnet Belâ Naks Ziyan Sıkıntı Kötürümlük![]() DARRAB Akça kesici, dârp edici, para basan ![]() DARRE Bir miktar süt ![]() DARS Dişiyle tutup ısırmak ![]() DART Yellenmek * Tez olmak![]() DARU f İlâç, deva, tiryak![]() DARU-BERD f Debdebe, ihtişam![]() DARU-HANE f İlâç satılan yer, eczahane![]() DAR-ÜL-ACEZE Düşkünler, acizler evi Yoksullar yurdu![]() DAR-ÜL-FÜNUN Üniversite (1 Ağustos 1933'de İstanbul Dâr-ul Fünunu yerine Üniversite kurulmuştur )DARÜL HARB (Dâr-ül harb) Harp yeri Müslümanlarla gayr-i müslimler arasında sulh akdedilmemiş memleket Kâfirlerin ve onların gayr-i islâmi hükümlerinin hâkim olduğu yer (Bak: Şeair )DARÜL HİKMETİL İSLAMİYE (Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye) Bu teşkilât, son devirlerde gerek imparatorluk ve gerekse İslâm Aleminde ortaya çıkan bir takım dini mes'elelerin halli ve İslâma yapılan hücumların İslâm ahkâmına göre cevaplandırılması için 12 Ağustos 1334 (25 Ağustos 1918) tarihinde 5 Mehmed Reşat ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi'nin zamanda kurulmuştur Ayrıca halkın her türlü dini ihtiyaçlarını, ilmi bir metodla yerine getirmek için her türlü neşriyat ve beyannameleri ele almakta ve halkımızı dahilî ve haricî tehlikelere karşı tenvir etmekteydi Ecnebilerin sordukları suallere, komisyonlarda görüşülmek suretiyle resmen cevap verildiği gibi; müracaat eden her müslümana da gerekli cevap veriliyordu Osmanlı İmparatorluğu'nun karışık ve Avrupa hayranlığının devlet müesseselerinin her kademesinde revaçta olduğu bir zamada, ahlâk ve imanı elde tutmak, bu teşkilâtın en başta gelen vazifelerinden biri idi Matbuatta İslâma yapılan hücumlara ve İslâmı, hurafeler dini gibi göstermeğe çalışan yazarlara gerekli cevaplar veriliyor ve cezalandırılmaları için de Dahiliye Nezareti'ne resmen müracaat ediliyordu Bu teşkilâta tâyin olunan azalar azil, tâyin, istifâ ve vefatlarla 28 kadardır Aslında, dokuz aza, bir reisten teşekkül ediyordu Bu zâtların tâyinleri gelişi güzel olmadığı gibi, bu teşkilâtın içinde mevcut bulunan üç komisyondan birine (fıkıh, kelâm ve ahlâk) girebilecek ilmî kariyere (meslek) sahip olmaları icab ediyordu Bu müesseseye "İslâm Akademisi" veya "Yüksek İslâm Şurası" da diyebiliriz Kuruluşu ile son derece faydalı ve o nisbette hizmetleri olmuş bir teşkilâttır Fakat kuruluş tarihi olan 1918'den 1922'ye kadar devam etmekle, ancak dört senelik bir faaliyeti olmuştur![]() DARÜL İSLAM (Dâr-ül İslâm) İslâmiyet merkezi Müslümanların hâkim olduğu yer![]() DAR-ÜL KÜTÜB f Kütübhâne, kitab evi![]() DAR-ÜS SELAM Cennetin ikinci katı * Cennet Selâmet yeri![]() DARVİNCİLİK 19 yy da yaşamış İngiliz düşünürü Darwin'in kurduğu bir nazariye, görüş "Evrim teorisi: Tekâmül nazariyesi" adıyla da anılan bu görüşe göre; insan dâhil bütün canlıların başlangıçta tek hücreli canlı olarak meydana geldiklerini, sonra tesadüfen nesilden nesile farklılaşıp başkalaştığını, bu tesadüfî değişikliklerden çevre şartlarına uygun olanlara sahip canlıların yaşadığını, diğerlerinin yok olduğunu, böylece canlıların gittikçe mükemmelleşerek bugünkü şekle girdiğini, insanın da maymun soyundan geldiğini iddia eder Bu iddianın ortaya atıldığı zamanlarda canlı hücrenin kimyasal ve genetik yapısı bilinmiyordu Hücre, canlının basit bir yapı taşı zannediliyordu Bugün elektromikroskoplar sayesinde canlının kimyasal ve genetik yapısıyla ilgili büyük ve önemli keşifler yapıldı Canlıların sahip oldukları vasıfların hücre çekirdeğinde yer alan ve genlerin yapısını meydana getiren DNA denilen protein moleküllerinde nasıl muhafaza edildiği ve bunların nasıl babadan oğula geçtiği açıklanmıştır Gerek genlerin, gerek hücrenin yapısında yer alan çeşitli protein molekülleri 20 çeşit amino asit adı verilen daha küçük parçacıkların çeşitli şekilde birleşmesinden meydana gelmiştir Amino asitlerin meydana gelişi bir yana DNA moleküllerinin ve diğer protein moleküllerinin herbirinin tesadüfen meydana gelip gelemiyeceği matematik olarak hesaplanmıştır Bir hücredeki tek bir molekülün meydana geliş ihtimali 1 sayısının önüne 240 tane sıfır koyarak elde edilen sayı kadar molekül meydana gelse bunlardan yalnız biri işe yarıyan bir molekül olabilirdi Tesadüfen bu kadar çok sayıda kimyasal birleşim olabilmesi için kâinatın ömrünün trilyonlarca defa daha fazla zamanın geçmesi gerekir Daha doğrusu imkânsızdır Canlı hücrenin bütün moleküllerinin bu şekilde tesadüfen bir araya gelip hücreyi meydana getirmelerini hayal etmek bile imkân dahilinde değildir Tesadüfen bir hücrenin meydana gelişini açıklamak imkânsız olunca yer yüzündeki bunca canlının tesadüfen meydana geldiğini iddia etmek ise ilim ve akıl dışı bir vehimden başka birşey değildir İlim adamlarının laboratuvarda yaptıkları çalışmalar sonunda bir canlının değişip başka bir canlı haline gelemiyeceği de ispatlanmıştır Sirke sineği üzerinde yapılan deneyler sonunda sinekten daha mükemmel bir canlı meydana gelmemiş, aksine kesik kanatlı, hastalıklı, sakat bir yavru sinek doğmuştur Canlılar "mütasyon" denilen bir kazaya uğradıkları zaman ancak sakat bir yavru meydana geliyor Kazaya uğrıyan bir araba, jet uçağına dönüşmez, sadece kazalı bir araba meydana gelir Tek hücreyi yaratan da insanı yaratan da birdir O da atomdan yıldızlara kadar her varlığın yaratıcısı olan Allah'tır![]() DARZEM Sütü az deve * Çok ısırıcı olan yılan![]() DARZEME Çok ısırmak ![]() DÂS f Orak * Tuzak * Sedef otu![]() DÂS-I ZERRİN Altın orak * Mc: Yeni ay![]() DA'S Titremek * Zayıf olmak, zayıflamak
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#7 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DEBİR f Müsteşar * Kâtib, yazıcı![]() DEBİSTAN f Mekteb, okul![]() DEBKEL Bir araya toplanmış mal * Derisi kalın, çirkin kimse![]() DEBL Küçük eşek * Toplamak, cem'etmek * Islah etmek![]() DEBR (C : Dübur) Oğul kız topluluğu * Bal arısı![]() DEBRE (C : Deberât-Dibâr-Edbür) Savaşırken askerin bozulması * Bir evlek yer * Vaktinden sonra gelmek![]() DEBRETMEK t (Tepretmek) Kımıldatmak, harekete getirmek, oynatmak![]() DEBS (DİBÂS) Dibekde buğday döğmek ![]() DEBSA' Çok fazla kırmızı olduğundan, siyah gibi görünen şey ![]() DEBŞ Çekirgenin ot yemesi ![]() DEBUB Semizlik ve şişmanlığından dolayı yürüyemeyen deve ![]() DEBUR Batı rüzgârı * Fırak, ayrılık * Halef etmek![]() DEBUS f Topuz![]() DECAC (C : Dücüc) Tavuk * Horoz, tavuk ve piliç cinsi![]() DECACE (Dücâce, dicâce) Tavuk ![]() DECC Tavuğu çağırmak ![]() DECCAL Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren (Deccal'ın Cennet dediği Cehennem gibi, Cehennem dediği de Cennet gibi olacağı rivâyet edilir Sahih hadislerin ihbarı ve din büyüklerinin izah ve kabulleri ile, âhirzamanda gelecek ve Risâlet-i Ahmediyeyi inkâr edip İslâmiyeti tahribe çalışacak ve dünyayı fesâda verecek çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda olan dehşetli bir şahıstır Bir hadis rivâyetinde üç deccal, diğerinde yirmiyedi deccal geleceği Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm tarafından bildirilmiştir Âlem-i İslâmda muhtelif zamanlarda çıkmış olan dehşetli din düşmanlarının ve anarşiye hizmet edenlerin umumu da rivâvetleri tasdik etmektedir Bu din yıkıcılığının âhirzamanda daha dehşetli olacağı bildirilmektedir Şu son asırda görülen ve dünyayı tehdit eden ve Cenab-ı Hakk'ı inkâra kadar cür'et edip medeniyet-i beşeriyeyi tahribe çalışan dehşetli cereyanlar bu gaybi ihbârın doğruluğunu tasdik etmektedir ) (Bak: Mehdi, Mesih, Mesih-üd-Deccal, Süfyan)(Deccal'ın şahs-ı surîsi insan gibidir Mağrur, fir'avunlaşmış, Allah'ı unutmuş olduğundan; surî, cebbârâne olan hâkimiyetine, uluhiyet namını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır Fakat şahs-ı mânevisi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi, pek cesimdir Rivayetlerde Deccal'a ait tavsifat-ı müdhişe ona işaret eder Bir vakit Japonya'nın başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhit'te, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Artür Kal'asında tasvir edilmiş O küçük Japon Kumandanının bu surette tasviriyle, ordusunun şahs-ı mânevîsi gösterilmiş M )DECDECE Tavuğa "bilibili" diye seslenmek ![]() DECECAN Ağırca, yab yab yürümek ![]() DECEN Çok yağmur ![]() DECL Örtmek * Devenin katranlanması * Karıştırmak, yalan söylemek Hakkı bâtıl; bâtılı hak diye göstermek Anarşi çıkarmak * Bâtılı hak gösteren * Mübâlâgalı fâili; Deccaldır![]() DECN Bol yağmur, rahmet * Havanın bulutlu olması * Bir yerde mukim olma Bir yerde oturma![]() DECRAN Neşeli, sevinçli, bahtiyar kimse ![]() DECUCAT Ayakları kısacık dişi deve ![]() DECV Nikâh * Çok karanlık, zulmet![]() DECYE (C : Dücâ) Karanlık, zulmet![]() DE'DA Her ayın son günü * Şaban'ın son günü * Çok karanlık gece![]() DEDEKTİF Fr Hususi araştırma yapan, tâkib ve tarassudda bulunan polis![]() DEEB Âdet, usul, kaide, an'ane ![]() DEF' Ortadan kaldırmak, Öteye itmek * Mâni' olmak Savmak Savunmak * Himaye etmek * Fık: Bir dâvayı müdafaa için başka bir dâva açmak![]() DEF-İ CU' Açlığı gidermek Birşey yemek![]() DEF-İ HÂCET Abdest bozmak ![]() DEF-İ ŞER Kötülüğü ve şerri def'etmek (Bu günlerde, Kur'an-ı Hakîm'in nazarında, imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek ve amel-i salih emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır Her zaman def'-i şer, celb-i nef'a racih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan, def'-i mefasid ve terk-i kebair üss-ül esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesbetmiş K L )DEF-İ TABİÎ Bünyede ve içte olan şeyi, fıtrî ve normal şekilde dışarı atmak DEF' : (Defâ'-Defâe) Sıcaklık![]() DEF'A Bir kerre ![]() DEF'A-İ ULÂ Birinci olarak, ilk defa ![]() DEFA Boynuz ve kanat uzunluğu * Bir şeyin eğilip ikiye bükülmesi![]() DEFAAT Kerreler, def'alar Müteaddid![]() DEFADI' (Dıfda C ) Kurbağalar![]() DEFAİN (Define C ) Defineler![]() DEF'ATEN Hemen, birdenbire âni olarak Beklenmedik anda Bir def'ada![]() DEF'ATEYN İki kere, iki defa ![]() DEFATİR (Defter C ) Defterler Not yazmağa mahsus kâğıttan beyaz kitablar![]() DEFATİR-İ RESMİYYE Resmi defterler ![]() DEFENNİ Alaca renkli bir cins elbise ![]() DEFER Koltuk kokusu gibi olan pis koku * Yemeğe kurt düşmesi![]() DEFF Yan, cenb * Kolay![]() DEFFE Yan, yüz * Kitab cildinin iki tarafından herbiri![]() DEF'Î Hemen, bir anda ![]() DEFİ' Kızgın olan nesne ![]() DEFİF Ağır ağır gitmek * Kuşun, ayakları yerde iken kanatlarını salıp hareket ettirmesi![]() DEFİN (Defn den) Medfun, defnedilmiş, toprağa konulmuş, gömülmüş, gömülü![]() DEFİNE Para veya altın gibi eskiden saklanmış şeylerin bulunduğu yer * Kıymetli eşya Kıymeti ve değeri yüksek olan şeyler veya kimse![]() DEFK Atmak Dökmek![]() DEFLASYON Fr Paranın piyasada azalmasıyla satın alma gücünün artması![]() DEFN Gömmek, gömülmek Cenazenin mezara gömülmesi![]() DEFN-İ EMVAT Ölülerin gömülmesi ![]() DEFN-İ MEYYİT Ölünün gömülmesi ![]() DEFR Kokmak ![]() DEFTER (C : Defâtir) (Yunanca iki kanatlı manasına gelen bir kelimeden alınmıştır) Not yazmağa, ders için veya ticari hesablara mahsus kağıttan beyaz kitab Pusula * Liste![]() DEFTER-İ A'MÂL İnsanların amellerinin iyilik veya, kötülüklerinin meleklerce kaydolunduğu manevî defter ( $ kelimesiyle ifade eder ki: Haşirde herkesin bütün a'mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor Şu mes'ele kendi kendine çok acib olduğundan akıl ona yol bulamaz Fakat, surenin işaret ettiği gibi haşr-i bahâride başka noktaların naziresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir Çünki her meyvedar ağaç ve çiçekli bir otun da amelleri var Fiilleri var, vazifeleri var Esmâ-i İlâhiyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmiş ise ubudiyetleri var İşte onun bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar Gösterdiği şekil ve suret lisanıyla gayet fasih bir surette analarının ve asıllarının a'mâlini zikrettiği gibi dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle sahife-i a'mâlini neşreder S )DEFTERDAR Defter tutan Devletin gelir ve masraflarını tutan vazifeli memur Eskiden Maliye Nâzırı bu nam ile anılırdı Bir vilayetin maliye işlerine bakan memur![]() DEFTERDARLIK Eskiden maliye bakanlığı * Şimdi vilâyetlerin mali işlerine bakan daire![]() DEFVA Boyu uzun ağaç Uzun boyunlu keçi * Boynu uzun olan kadın![]() DEGA f Hile, habislik, dolandırıcılık * Hilekâr, dolandırıcı, habis * Kalp para, bozuk akçe![]() DEH f İyi hoş Lâtif, güzel * Tabur * Saf![]() DEH f On (10), aşer![]() DEHA Yaymak, döşemek ![]() DEHA Çok akıllılık Zekiliğin ve anlayışlılığın son derecesi İleri görüşlülük, geniş ve çok güzel fikir sâhibi olmak![]() DEHA-İ FENNÎ Fen ve dünyevi ilimlerde çok ileri görüşlülük ve harika zekâlı olmak ![]() DEHA-İ KUDSÎ Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ Dinî dehâ![]() DEHADAR f Uyanıklık, zeki ve çok akıllı oluş![]() DEHAET Dahilik, dehâ sahibi olma Zekilikte, anlayışlılıkta çok yüksek olma![]() DEHAK Kırmak, kesmek * Acı çektirmek, azap etmek![]() DEHAKÎN (Dihkan C ) Köy ağaları * Köylüler, çiftçiler![]() DEHAL Aldatmak, mekir ve hile etmek ![]() DEHALET Sığınmak, aman dilemek, medet, yardım isteyiş ![]() DEHALİZ (Dehliz C ) Dehlizler, holler, koridorlar![]() DEHAN (Dıhen- Dahen) f Ağız, Fem![]() DEHÂN-I TENG Ufak ağız Dar ağız![]() DEHANE f Küp, testi, fırın ve bunlara benzer şeylerin ağzı![]() DEHANGÜŞA f Söyliyen, açılmış ağız, konuşan ağız![]() DEHAR f Mağara, dağ mağarası Kovuk Çatlak![]() DEHARİR Zamânın şiddetleri ![]() DEHARİS Belâ Şiddet![]() DEHAZ f Feryat, figan Bağırıp çağırma Yüksek sadâ ile medet isteme![]() DEHBEL Yemekte lokmanın büyük olması * Bir kuş adı![]() DEHDAK Kesmek Kat'![]() DEHDAN (DEHDEHÂN) Develerin bir yere toplanması ![]() DEHDEHE Yuvarlamak, döndürmek ![]() DEHDEHÎ f Hâlis altun![]() DEHEN f Ağız![]() DEHEN-ŞUY Ağız temizleme, ağız yıkama ![]() DEHHAŞE Çok fazla derecede korkunç, dehşet verici ![]() DEHİŞT f İttifak, ittihad, birlik * Bir tarzda hareket, aynı şekilde hareket![]() DEHKEL Zahmet, meşakkat * şiddetli ve meşakkatli zaman DEHKEM Â : Yaşlı adam İhtiyar adam![]() DEHL Zamandan bir saat * Azca nesne![]() DEHLES Kısa boylu kimse ![]() DEHLİZ (C : Dehâliz) Hol, koridor Ev ile kapı arası![]() DEHLİZ-İ CİNAN Revak-ı uhreviye mânasında mecazî bir deyimdir (Bak: Revâk-ı uhreviye)![]() DEHM (C : Dühum) Ansızdan gelmek * Çok fazla miktarda asker * Çok adet, kesret![]() DEHMA Belâ Zahmet * Çömlek * Çok adet, kesret, sayı çokluğu * Kadim, eski * Halis kırmızı koyun * Koyu kızıl![]() DEHMAK Kesmek, kat' ![]() DEHME Yumuşak yemek ![]() DEHMECE İhtiyar kişinin ayağında köstek var gibi yab yab yürümesi ![]() DEHMEKA Yumuşak ve güzel yemek * Her nesnenin yumuşağı![]() DEHMUS Cömert kişi Kerim kimse![]() DEHN Değnekle vurmak * Yağmurun, yeri ıslatması * Bir şeyi yağlamak * Bir kimseye münâfıkane muâmele etmek![]() DEHNA Ova, sahrâ Çöl, geniş veya susuz ova * Bir yer ismi![]() DEHNEC Zümrüt gibi bir kıymetli taş ![]() DEHR Zaman, çok uzun zaman, ebedi * Bin yıllık zaman * Dünya![]() DEHR-İ FÂNİ Fâni dünya, geçici dünya ![]() DEHR SURESİ Kur'ân-ı Kerim'in 76 suresi olup Sure-i İnsan, Ebrar, Emşac, Hel Etâ Suresi de denir![]() DEHRE f (Dahra) Testere gibi dişli ve eğri budama âleti Bağ budamak için kullanılan testere gibi dişli olan bıçak![]() DEHRÎ Dehr ve zamana dair ve müteallik DEHRİYE : Devre ait Zamana dair ve müteallik * Âlemin ezelî ve ebedîliğini iddia edip âhirete inanmıyan münkir ve imansız bir fırka![]() DEHRİYYUN (Dehrî C ) Dehriye fırkasından olanlar DEHS (Dehâs) : İçine ayak batan yumuşak yer![]() DEH-SAL f Gezegen, seyyare, yıldız![]() DEH-SALE f On yaşında On yıllık![]() DEHŞ f Bulanıklık, karanlık Zulümat * Bir işe başlama![]() DEHŞ(E) Tenbel olmak ![]() DEHŞET Korkup kaçılacak şey Ürkmek, şaşmak Korku ve telâş içinde olmak![]() DEHŞET-EFŞAN f Korkunç, korku ve dehşet saçan, ürkütücü![]() DEHŞET-ENGİZ f Çok dehşet verici Çok korkutucu![]() DEHUN f Hatırlama, ezber okuma![]() DEHÜM f Onuncu![]() DEHVER Cem'etmek, toplamak * Lokmayı büyük yapmak![]() DEHY (DEHÂ) Kişinin fikir ve ferâsetinin isabetli ve doğru olması ![]() DEHYA Te'kid için "Dahiye" lâfzına sıfat yapılır "Dâhiye-i dehya" gibi![]() DEH-YEK f Öşr, onda bir![]() DEJENERE Fr Bozulma, soysuzlaşma
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#8 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DEK t Edat olup zaman ve mekân için kullanılır "Hatta, tâ, kadar" mânalarına gelir Meselâ: Akşama dek çalıştım![]() DEK f Desise, hile, dolandırıcılık * Sâil, dilenci * Dilencilik * Sağlam, metin, muhkem * Çatma, tokuşma![]() DEKA' (C : Dükk-Dükük-Dekâvât) Hörgücü arkasına düşmüş dişi deve * Kaygan yer![]() DEKAİK (Bak: Dakaik) DEKAKİN (Dükkân C ) Dükkânlar![]() DEKAMETRE yun On metrelik uzunluk birimi![]() DEKAN Lât Üniversitelerde bir fakültenin başkanı![]() DEKAR Lât Bin metrekarelik ölçü birimi![]() DEK-BAZ f Hileci, hilekâr, oyuncu, aldatıcı![]() DEKDAK (C : Dekâdik) Kum yığını![]() DEKDEKE Yerin deprenmesi * Sancıma * Def etme, kovma![]() DEKELE Sıvı balçık Kuvvetleriyle gururlanıp sultanın emrine uymayan kavim![]() DEKİK Tam bir yıl ![]() DEKK (C : Dekeke) Vurmak * Dökmek * Parça parça etmek Delil![]() DEKKE Ufalanmak Pâre pâre olmak * Vurmak, döğmek * Seki, sofa![]() DEKKEN Hurdahaş olmak, yerle bir olma, ufalanmak, parça, parça olmak ![]() DEKOR Fr Süs Bir sahneyi mütenasib bir nizamla süslemek![]() DEKORATÖR Fr Dekor ve dekorasyon yapan sanatkâr![]() DEKOVİL Fr Ray aralığı 60 cm yahut daha az olan küçük demiryolu![]() DE'L Aldatmak * Ahdi bozmak, sözü tutmamak![]() DELAB (Dülâb) (C : Degâlib) Bâzısı su ile ve bâsızı da hayvan ile döndürülen su çekmeğe mahsus çark![]() DELAİL (Delil C ) Deliller Bürhanlar İsbât vasıtaları (![]() ![]() Cay-ı hayrettir ki; Resul-ü Ekrem'in (A S M ) mübalağasız binler vecihte, binler çeşit insan, herbiri bir tek mu'cizesiyle veya bir delil-i nübüvvet ile veya bir kelâmı ile veya yüzünü görmesiyle ve hâkezâ![]() ![]() birer alâmeti ile iman getirdikleri hâlde, bütün bu binler ayrı ayrı insanları ve müdakkik ve mütefekkirleri imana getiren bütün o binler delâil-i Nübüvveti nakl-i sahih ile ve âsâr-ı kat'iyye ile şimdiki bedbaht bir kısım insanlara kâfi gelmiyor gibi dalâlete sapıyorlar M )DELAİL-İ ÂFÂKİYE Afaka âit deliller Kâinattaki deliller![]() DELAİL-İ AKLİYE Aklı ile bulunan deliller Akla âid deliller![]() DELAİL-İ ENFÜSİYE Kişinin kendi nefsinde olan deliller Yani vücudun gerek maddi ve gerek (vicdan ve hisler gibi) mânevi yapısında olan ve imana ait hükümleri isbat eden delillerdir![]() DELAİL-İ KALBİYE Kalbe âid deliller Kalb ile bilinen deliller![]() DELAİL-İ NAKLİYE Nakil yolu ile gelen deliller (Bak: Delil-i naklî)DELAİL-İ NÜBÜVVET Peygamberliğin hak olduğuna dair olan deliller (Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm iddiâ-yı Nübüvvet etmiş; Kur'an-ı Azîmüşşan gibi bir fermanı göstermiş ve ehl-i tahkikin yanında bine kadar mu'cizat-ı bâhireyi göstermiştir O mu'cizât, hey'et-i mecmuasiyle, dâvâ-yı nübüvvetin vukuu kadar vücudları kat'idir Kur'an-ı Hakîm'in çok yerlerinde en muannid kâfirlerden naklettiği sihir isnad etmeleri gösteriyor ki; o muannid kâfirler dahi mu'cizatın vücudlarını ve vukularını inkâr edemiyorlar Yalnız, kendilerini aldatmak veya etba'larını kandırmak için, hâşâ sihir demişler Evet, mu'cizat-ı Ahmediyenin (A S M ) yüz tevatür kuvvetinde bir kat'iyeti vardır Mu'cize ise; Hâlik-ı Kâinat tarafından O'nun dâvasına bir tasdiktir; $ hükmüne geçer Nasılki sen bir padişahın meclisinde ve daire-i nazarında desen ki: "Padişah beni filân işe me'mur etmiş " Senden o dâvaya bir delil istenilse; padişah "Evet" dese, nasıl seni tasdik eder Öyle de: Âdetini ve vaziyetini senin iltimasınla değiştirirse; "Evet" sözünden daha kat'i, daha sağlam, senin dâvanı tasdik eder Öyle de, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dâva etmiş ki: "Ben, şu kâinat Hâlik'ının meb'usuyum Delilim de şudur ki: Müstemir âdetini, benim duâ ve iltimasımla değiştirecek İşte, parmaklarıma bakınız; beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor Kamere bakınız; bir parmağımın işaretiyle iki parça ediyor Şu ağaca bakınız; beni tasdik için yanıma geliyor, şehadet ediyor Şu bir parça taama bakınız; iki - üç adama ancak kâfi geldiği halde; işte ikiyüz - üçyüz adamı tok ediyor " Ve hâkezâ![]() ![]() yüzer mu'cizatı böyle göstermiştir Şimdi, şu Zâtın delâil-i sıdkı ve berâhin-i nübüvveti yalnız mu'cizatına münhasır değildir Belki, ehl-i dikkat için, hemen umum harekâtı ve ef'âli, ahvâl ve akvâli, ahlâk ve etvârı, siret ve sureti, sıdkını ve ciddiyetini isbat eder Hattâ meşhur ulemâ-i Beni İsrâiliyeden Abdullah İbn-i Selâm gibi pek çok zatlar, yalnız o Zât-ı Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın simasını görmekle: "Şu simâda yalan yok! Şu yüzde hile olamaz!" diyerek imana gelmişler Çendan muhakkikîn-i ulema, delail-i nübüvveti ve mu'cizatı bin kadar demişler; fakat binler, belki yüzbinler delâil-i nübüvvet vardır Ve yüzbinler yol ile yüzbinler muhtelif fikirli adamlar, o zâtın nübüvvetini tasdik etmişler Yalnız Kur'an-ı Hakîm'de kırk vech-i i'cazdan başka, nübüvvet-i Ahmediyenin (A S M ) bin bürhanını gösteriyor M )DELAİL-İ ZÂHİRİYE Açık olarak zâhirde görünen deliller Maddi deliller![]() DELAK Sansar ![]() DELAL Cilve, naz, işve İnsana güzel ve sevimli görünecek hâl, durum![]() DELALAT (Delâlet C ) Delâletler, alâmet olmalar,yol göstermeler, kılavuzluklar![]() DELALET Delil olmak Yol göstermek Kılavuzluk Doğru yolu bulmakta insanlara yardım etmek * İşaret![]() DELALET-İ SELÂSE Üç çeşit delâlet Bunlar da: Delâlet-i mutabıkıye, delâlet-i tazammuniye, delâlet-i iltizamiyedir 1- Delalet-i mutabıkıye: Bir kelâmın vaz'olunduğu, yani kasdedilen mânanın tamanına delâletidir Meselâ: İnsan lâfzı, insanın tam mahiyeti olan, hayvan-ı natık, (yani, konuşan hayat sahibi varlık) mânasına delâleti gibi 2- Delalet-i tazammuniye: Bir lâfzın vaz'olunduğu mânanın bir cüz'üne delâletidir 3- Delalet-i iltizamiye: Bir lâfzın vaz'olunduğu mânanın lâzımına yani o mâna ile beraber bulunması zaruri olan diğer bir mânaya delâletidir Mezkur delâlet-i selâseye ait şöyle bir misal dahi verilir "Zekât, müslümanların fakirlerine verilir, hiç bir zengine verilmez " İbaresi; zekâtın, yalnız Müslüman fakirlere verileceğine delâlet-i mutabıkıye ile; zengin olan Ahmet, Mehmet gibi belli şahıslara verilemiyeceğine delâlet-i tazammuniye ile; zekât hususunda zenginler ile fakirler arasında fark bulunduğuna da delâlet-i iltizamiye ile delâlet eder![]() DELALET-İ ZÂTİYE Kendi zatı ile, bizzat kendisini eserleri ile göstermek suretiyle olan delâlet, şahidlik ![]() DE'LAN Ağır yük getirmiş hayvanın yab yab yürümesi ![]() DELAS Yumuşak ve berrak şey ![]() DEL'AS (DEL'AK) Büyük, kuvvetli deve ![]() DELDEL (Deldâl) Deprenmek ![]() DELE (C : Delâ) Kova![]() DELEC Gecenin evvelinden gitmek ![]() DELEF Tekaddüm etmek, ileri geçmek Önde bulunmak![]() DELEHMES Arslan * Bahâdır, kahraman * Çeri * Kuvvetli kişi * Çok karanlık olan gece![]() DELES Karanlık * Yaz sonunda yapraklanır bir ot * Bir şeyi gizlemek![]() DELH Heder olmak, boşa ve faydasız olarak gitmek ![]() DELİ' Âsan yol, kolay olan yol ![]() DELİF Yavaş yürümek ![]() DELİK Hurma ve yağdan yapılan bir yemek * Oğmaç aşı * Rüzgârın yerden savurup tozuttuğu toprak![]() DELİK f Gül tohumu![]() DELİL Kılavuz Doğru yolu gösteren Meçhûlü keşfetmekte ve malumun sıhhatını isbat etmekte vasıta ve âlet ittihaz olunan husus * Beyyine Bürhan![]() DELİL-İ AKLÎ Akıl yolu ile bulunan delil Nakil yolu ile olmadan, düşünülerek bulunan delil![]() DELİL-İ ARŞÎ VE SÜLLEMÎ Eski mantıkta Vahdaniyyet-i İlâhiyyeyi ve teselsülün muhaliyyetini isbat bahislerinde geçen delillerdendir ![]() DELİL-İ İHTİRA' Cenab-ı Hakk'ın yeniden icad ederek yarattığı şeylerden meydana gelen, kendi zâtına mahsus delil Buna misâl olarak birini zikredebiliriz:(Cenâb-ı Hak hususi eserlerine menşe ve kendisine lâyık kemâlâtına me'haz olmak üzere her ferde ve her nev'e has ve müstakil bir vücud vermiştir Ezel cihetine sonsuz olarak uzanıp giden, hiçbir nev' yoktur Çünkü bütün enva'; imkândan vücub dâiresine çıkmamışlardır Ve teselsülün de bâtıl olduğu meydandadır Ve âlemde görünen şu tegayyür ve tebeddül ile bir kısım eşyanın hudusu, yani, yeni vücuda geldiği de göz ile görünüyor Bir kısmının da hudusu zaruret-i akliye ile sabittir Demek, hiçbir şeyin ezeliyyeti cihetine gidilemez Ve keza, ilm-ül hayvanat ve ilm-ün nebatatta isbat edildiği gibi, envâın sayısı iki yüz bine bâliğdir Bu nev'ler için birer âdem ve birer evvel baba lâzımdır Bu evvel babaların ve âdemlerin dâire-i vücubda olmayıp ancak mümkinattan olduklarına nazaran behemehâl, vasıtasız, kudret-i İlâhiyyeden vücuda geldikleri zaruridir Çünkü, bu nev'lerin teselsülü, yani, sonsuz uzanıp gitmeleri bâtıldır Ve bazı nev'lerin başka nev'lerden husule gelmeleri tevehhümü de bâtıldır Çünkü, iki nev'den doğan nev, alelekser ya akimdir veya nesli inkıtaa uğrar Tenâsül ile bir silsilenin başı olamaz Hülâsa: Beşeriyet ve sâir hayvanatın teşkil ettikleri silsilelerin mebdei en başta bir babada kesildiği gibi, en nihayeti de son bir oğulda kesilip bitecektir İ İ )DELİL-İ İMKÂNİ İmkâna âit olan delil $âyeti ile işaret edilmiştir Bu delilin hülâsası: "Kâinatın ihtiva ettiği zerrelerden her birisinin gerek zâtında, gerek sıfatında, gerek ahvâlinde ve gerek vücudunda gayr-i mütenahi imkânlar, ihtimâller, müşkülâtlar, yollar, kanunlar varken; birdenbire o zerre gayr-i mütenâhi yollardan muayyen bir yola süluk eder Ve gayr-i mahdut hâllerden bir vaziyete girer Ve gayr-i ma'dut sıfatlardan bir sıfatla vasıflanır Ve doğru bir kanun üzerine mukadder bir maksada, harekete başlar ve vazife olarak uhdesine verilen herhangi bir hikmet ve bir maslahatı derhal intac eder ki, o hikmet ve o maslahatın husule gelmesi ancak o zerrenin o çeşit hareketiyle olabilir Acaba o kadar yollar ve ihtimaller arasında o zerrenin mâcerası, lisan-ı hâliyle, Sani'in kasd ve hikmetine delâlet etmez mi?İşte her bir zerre, müstakillen kendi başıyla Sâni'in vücuduna delâlet ettiği gibi, küçük büyük herhangi bir teşekküle girerse veya herhangi bir mürekkebe cüz' olursa, girdiği ve cüz' olduğu o makamlarda kazandığı nisbete göre Sâni'ine olan delâletini muhafaza eder İ İ )DELİL-İ İNAYET Allah'ın inâyetinin tecellisinden gelen ve kâinatta görülen hikmet ve maslahatlara uygun en mükemmel nizam ve tam esaslı san'at; ve kâinattaki eşyaların menfaat ve faydalarını bildiren âyetler, bu inâyet delilini gösteriyorlar (Sâniin vücud ve vahdetine işaret eden delillerden biri de İnayet delili'dir Bu delil; kâinatı ve kâinatın eczasını ve envâını ihtilâlden, ihtilâftan, dağılmaktan kurtarıp bütün hususâtını intizam altına almakla kâinata hayat veren nizamdan ibarettir Bütün maslahatların, hikmetlerin, faidelerin, menfaatlerin menşei, bu nizamdır Menfaatlerden, maslahatlardan bahseden bütün Ayât-ı Kur'aniye, bu nizam üzerine yürüyor ve bu nizamın tecellisine mazhardır Binaenaleyh, bütün mesalihin, fevaidin ve menafiin mercii olan ve kâinata hayat veren bir nizam; elbette ve elbette bir nâzımın vücuduna delâlet ettiği gibi, O nâzımın kasd ve hikmetine de delâlet etmekle, kör tesadüfün vehimlerini nefyeder Ey insan! Eğer senin fikrin, nazarın şu yüksek nizamı bulmaktan âciz ise ve istikra-i tâm ile, yani umumi bir araştırma ile de o nizamı elde etmeye kadir değilsen, insanların telâhuk-u efkâr denilen fikirlerinin birleşmesinden doğan ve nev-i beşerin havassı (duyguları) hükmünde olan fünun ile kâinata bak ve sahifelerini oku ki, akılları hayrette bırakan o yüksek nizamı göresin Evet, kâinatın herbir nev'ine dâir bir fen teşekkül etmiş veya etmektedir Fen ise kavaid-i külliyeden ibarettir Kaidenin külliyeti ise, nizamın yüksekliğine ve güzelliğine delâlet eder Zira nizamı olmayanın külliyeti olamaz Meselâ: Her âlimin başında beyaz bir imâme var Külliyetle söylenilen şu hüküm, ulema nev'inde intizamın bulunmasına bakar Öyle ise, umumi bir teftiş neticesinde fünun-u kevniyeden herbirisi, kaidelerinin külliyeti ile kâinatta yüksek bir nizamın bulunmasına bir delildir Ve herbir fen nurlu bir bürhan olup, mevcudatın silsilelerinde salkımlar gibi asılıp sallanan maslahat semerelerini ve ahvalin değişmesinde gizli olan faideleri göstermekle Sâniin kasd ve hikmetini ilân ediyorlar Adeta vehim şeytanlarını tardetmek için herbir fen, birer necm-i sâkıbdır Yani, bâtıl vehimleri delip yakan birer yıldızdırlar Ey arkadaş! O nizamı bulmak için umum kâinatı araştırmaktansa, şu misale dikkat et, matlubun hasıl olur Göz ile görünmeyen bir mikrob, bir hayvancık, küçüklüğüyle beraber pek ince ve garib bir makine-i İlâhiyeyi hâvidir O makine mümkinattan olduğundan, vücud ve ademi, mütesavidir İlletsiz vücuda gelmesi muhaldir O makinenin bir illetten vücuda geldiği zaruridir O illet ise, esbab-ı tabiiyye değildir Çünki, o makinedeki ince nizam, bir ilim ve şuurun eseridir Esbab-ı tabiiyye ise; ilimsiz, şuursuz, câmid şeylerdir Akılları hayrette bırakan o ince makinenin esbab-ı tabiiyeden neş'et ettiğini iddia eden adam, esbabın herbir zerresine Eflatun'un şuurunu, Calinos'un hikmetini i'ta etmekle beraber; o zerrat arasında bir muhaberenin de mevcut olmasını itikad etmelidir Bu ise, öyle bir safsata ve öyle bir hurafedir ki, meşhur sofestaiyi bile utandırıyor Maahaza, esbab-ı maddiyede esas ittihaz edilen kuvve-i câzibe ile kuvve-i dâfianın, inkısama kabiliyeti olmıyan bir cüz'de birlikte içtimaları iltizam edilmiştir Halbuki bunlar birbirlerine zıt olduklarından, içtimaları câiz değildir Fakat, câzibe ve dâfia kanunlarından maksat âdâtullah ile tâbir edilen kavanin-i İlâhiyye ise ve tabiatla tesmiye edilen şeriat-ı fıtriyye ise, câizdir Lâkin kanunluktan tabiata, vücud-u zihnîden vücud-u haricîye, umur-u itibariyyeden umur-u hakikiyyeye, âlet olmaktan müessir olmaya çıkmamak şartiyle makbuldür Aksi takdirde câiz değildir Ey arkadaş! Misâl olarak gösterdiğim o küçük hurdebini hayvancığın yani mikrobun büyük fabrikasındaki nizam ve intizamı aklın ile gördüğün takdirde başını kaldır, kâinata bak! Emin ol ki, kâinatın vuzuh ve zuhuru nisbetinde o yüksek nizamı, kâinatın sahifelerinde pek zâhir ve okunaklı bir şekilde görüp okuyacaksın Ey arkadaş! Kâinatın sahifelerinde "Delil-ül-İnaye" ile anılan nizama ait âyetleri okuyamadı isen sıfat-ı kelâmdan gelen Kur'an-ı Azîmüşşan'ın âyetlerine bak ki, insanları tefekküre davet eden bütün âyetleri şu delil-ül-inaye'yi tavsiye ediyorlar Ve ni'metleri ve faideleri sayan âyetler dahi, delil-ül inaye denilen o yüksek nizamın semerelerinden bahsediyorlar Ezcümle: Bahsinde bulunduğumuz şu âyet $cümleleriyle o nizamın faidelerini ve nimetlerini koparıp insanlara veriyorlar İ İ )
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#9 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DELİL-İ İNNÎ (Bak: Bürhan-ı innî) DELİL-İ NAKLÎ Kur'an, Hadis-i Şerif veya diğer mukaddes kitaplardaki verilen haberler ile olan delil ![]() DELİL-İ SÜLLEMÎ (Bak: Delil-i arşî, Arş ve süllem) DELK Oğuşturmak El sürtmek Oğmak![]() DELK f Eski ve yamalı elbise Dervişlerin giydikleri eski aba * Kılıcı kınından çıkarmak![]() DELL (DİLÂL) Naz * Hey'et * Güzel ahlâk![]() DELLAK (Delk den) Hamamlarda müşterileri keseleyip yıkayan kimse, tellâk![]() DELLAL İlân edici Yüksek sesle bildiren * Müşterileri çeken Davet eden * Hakka davet eden![]() DELS Karanlık, zulmet * Bir şeyi saklamak, gizlemek * Sonbaharda yapraklanan bir ot çeşiti![]() DELTA yun Nehirlerin taşıdığı toprakların (alüvyonları) akarsuyun, denize veya göle döküldüğü yerde yığılmasıyla meydana gelen kısım![]() DELUK Dişleri kırılmış ve kütelmiş olan yaşlı deve * Kınından çıkması kolay olan kılıç![]() DELV (Delve) Kova Su koyulan ve kuyudan su çekilen bakraç * Oniki burçtan birinin adı![]() DELZ Vurmak, darb ![]() DEM' Göz yaşı Sürurdan veya keder sebebiyle ağlama neticesi gelen göz yaşı![]() DEM Kan ![]() DEM f Nefes Soluk * Ağız * Nazar * An, vakit, saat * Koku * Kibir, gurur * Âli, yüksek * Körük![]() DEM-İ CİVÂNÎ Gençlik çağı ![]() DEMA f Her zaman Vaktâki * Soluk Nefes Hastalık sebebiyle tez tez solumak * Ürpermek * Dem An![]() DEM'A Bir damla göz yaşı ![]() DEMADEM f Zaman zaman An be an Sık sık Her vakit![]() DEMAGOG yun Demagoji yapan kimse![]() DEMAGOJİ yun Halkı kendi menfaati için okşama siyâseti Halkın hoşuna gidecek sözlerle insanların sevgisini kazanarak kendi maksadını elde etmeğe çalışmak Halk avcılığı Cerbeze![]() DEMAK Tipi (Kış gününde rüzgârın karı her tarafa savurmasıdır )DEMAL Ters * Ekşimiş hurma![]() DEMAME Çirkinlik ![]() DEMAN f Heyecanlı Hiddetli, hiddete kapılmış * Vakit, zaman An * Bağırıp çağırma, feryat, figân * Heybetli, güçlü, kuvvetli, azametli, cesim * Kükremiş![]() DEM'AN İçi iyice dolmuş olan Ağız ağıza dolu kap![]() DEMAN(İ) Ters, terslik ![]() DEMANKEŞ f Zaman, müddet, vakit, an![]() DEMAR f Helâk, mahv, telef, ölüm, mevt![]() DEMAR-ÂVER f İntikam alan, müntakim Helâk eden![]() DEM'A-RİZ f Ağlıyan, gözyaşı döken![]() DEMBEDEM f Bazan Vakit vakit Arasıra![]() DEM-BESTE f Sesi soluğu kesilmiş, susmuş![]() DEMC Dühul etmek, girmek * Mestur olmak, örtünmek![]() DEMCELE (C : Demâcil) Şişman kadın * Huyu, hilkati güzel, iyi kadın![]() DEMDEM Yüce, yüksek yer ![]() DEMDEME f Hiddetli söz Avâz Hoşa gitmeyen sesler * Sinek vızıltısı * Öğütmek Sürte sürte ezmek * Azab vermek, eziyet etmek * Hile * Davul * şöhret, nam, ün![]() DEME f Ateş körüğü![]() DEMEKMEK Katı, şedid * Çok kuvvetli kimse![]() DEMENDAN f Cehennem * Ateş, nar![]() DEMENDE f Saldırıp kükreyen * Üfleyen![]() DEMES (C : Dimâs) Yumuşak kumlu yer![]() DEMEŞK (DİMEŞK) Şam şehri * Yürüğen kuvvetli, seri deve![]() DEMEVÎ Kana dâir, kana mensub ve müteallik * Mc: Asabi, sinirli Kanın çokluğu sebebi ile hâsıl olan mizaç![]() DEMG Başı, dimağa erişinceye kadar yarmak Dimağa vurmak * Güneşin sıcaklığı dimağa tesir etmek![]() DEM-GÜZAR f Yaşayan, vakit geçiren![]() DEMİM(E) Çirkin ve kısa boylu kimse ![]() DEMK Hız Sür'at![]() DEM-KEŞ f Nefes çeken, soluk çeken * Devamlı öten bir güvercin cinsi * Kaval, ney gibi çalgıları devamlı üfürenler * Bazı kuşların, kübbül gibi uzun uzun ötenleri * Şarap içen![]() DEM-KEŞİDE f Kafadar, arkadaş![]() DEML Yeri terslemek * Yara, cerh![]() DEMLES Kaba, galiz nesne ![]() DEMMA' Mütekebbir gönüllü, gururlu kimse ![]() DEMNE f Fırın ve ocak bacası![]() DEMODE Fr Modası geçmiş, kimse kullanmaz hâle gelmiş olan![]() DEMOKRASİ yun (Demos: Halk; Kratia: İdare, iktidar) Halk iktidarına dayanan hükümet şekli Devlet iktidarını elinde bulunduranların, halkın çoğunluğunun iradesiyle seçildiği hükümet şeklidir Tatbikatı üç şekildir:1- Vasıtasız hükümet şekli: Halk, devlet iktidar ve hâkimiyetini vasıtasız olarak kullanır Kanunları kendisi yapar, suçluları kendisi muhakeme eder, idareyi kendisi yürütür Bu usül ancak küçük cemiyetlerde tatbik imkânına sahiptir 2- Yarı vasıtasız hükümet şekli: Halk re'yi ile temsilciler meclisi seçilir Meclisin çıkardığı kanunların tatbik edilebilmesi için halkın re'yine baş vurulması (referandum) şarttır 3- Temsil hükümet şekli: Cumhuriyet Halk seçim yolu ile hakimiyet ve iktidarı, belli bir zaman için seçtiği temsilciler meclisine devreder İktidarı halk adına meclisler kullanır Demokrasinin temsil şekli olan cumhuriyetin de üç ayrı tatbik şekli vardır 1- Meclis hükümeti sistemi: Hükümet, meclis iradesiyle teşekkül eder Eğer hükümet meclisin itimadını kaybederse meclis tarafından düşürülür 2- Parlementer hükümet sistemi: Hükümetle, meclis, belli ölçüler içinde birbirine karşı müstakildir 3- Başkanlık hükümeti sistemi: Hükümet başkanını halk seçer Başkan, hükümet üyelerini kendisi tâyin eder ve kendisi azleder Demokrasi, hukuk devletine ve millet ekseriyetinin hakimiyetine dayalı olup kişi veya azınlık hâkimiyetini reddeder Demokrasinin temellerine aykırı olmayan herhangi bir inanış ve fikir sahibi olanlar, kendi inanış ve fikrini halka kabul ettirmek için zor kullanmak veya idareyi ele geçirmek için zorlama ve isyana teşebbüs veya açıkça teşvik etmemek şartıyla her türlü inanış ve fikri; neşir, tebliğ ve telkin etmek serbestliğini kabul eden devlet şeklidir![]() DEMOKRAT Demokrasi taraftarı ![]() DEMOKRATİK Fr Demokrasiye uygun![]() DEMRAG Çok kırmızı olan ![]() DEMS Örtmek Defnetmek, gömmek![]() DEM-SAZ f Arkadaş, refik, hem-dem, dost Sırdaş![]() DEM-SAZÎ f Dostluk, arkadaşlık Sırdaşlık![]() DEMŞİNAS f Hikmetli davranan, akıllı![]() DEMUK Sür'atli, seri, hızlı ![]() DEM VURMAK t Bir şeyden gelişigüzel bahsetmek![]() DEMY Kan, dem
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#10 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DEN' Horluk, zelillik ![]() DENA' Arkanın yumru olması, kamburluk ![]() DENAET Alçaklık, çok fena hareket Zillet, kötü mizac * Asılsızlık, aslı olmamak![]() DENAET-KÂRÂNE f Alçakçasına, alçakça![]() DENANİR (Dinar C ) Dinarlar![]() DENASET Kirlilik, paslılık, temiz olmayışlılık ![]() DENASET-İ AHLÂK Ahlâk kirliliği, ahlâksızlık ![]() DENAVET Yakın olmak, yakınlık ![]() DENAYA (Bak: Deniyyât) DENDANE f Diş tanesi * Çark vesaire dişi![]() DENDENE f Mırıltı, homurdanma Ağır ağır, dudak kıpırtısıyla, yavaş yavaş söylenen söz![]() DENEF İyileşmeyen hastalık ![]() DENEN Bir kişinin belinin bükülüp eğri olması * Kolları çok kısa olmak * Hayvanların ayakları kısa ve göğüsleri yere yakın olması![]() DENES (C : Ednâs) Kir, pas, pislik, murdarlık, necaset![]() DENEY (Bak: Tecrübe) DENEYCİLİK (Ampirizm) Fels: İnsan zihninde mevcut her bilginin ve her düşüncenin kaynağı tecrübe (deney) olduğunu iddia eden felsefi görüş Bu görüş, tecrübenin ehemmiyetini belirtirken aklın ve dinin rolünü inkâr ediyor Tecrübe maddi dünyayı anlamak için gerekli ama, yeterli değildir Tecrübe görüneni ve müşahhası bize verir Akıl ise, mücerredi, umumiyi, kaide ve prensipleri verir Din ise tecrübe ve akıl ile beraber bunların alanını aşan hakikatleri verir Hakikat, tecrübe ve akılla sınırlı değildir İslâm akla ve tecrübeye yer verir fakat bunların sınırları içinde hapsolmaz Müslüman geniş görüşlüdür, dar görüşlü teorilere bağlı düşünmez![]() DENG f Hayran, şaşkın, şaşmış olan, ahmak, ebleh, bön, sersem * İki katı maddenin tokuşmasından hasıl olan ses * Pergel noktası![]() DENİ (C : Deniyyât) Soysuz, alçak, ahlâksız * Dünyaya âit, fâni ve geçici * Yakın, karib![]() DENİ' Hor, zelil ![]() DENİE Eksik, noksan, nakise ![]() DENİS Kirli, paslı ![]() DENİYYAT (Denâya) (Denî C ) Ahlâksızlıklar, aşağılık şeyler![]() DENİYYE Kaftan düğmesi, elbise düğmesi ![]() DENN (C : Denân) Küp![]() DEPRESYON Fr Maddi veya manevi çöküntü İç sıkıntısı![]() DERA f Çan, çıngırak![]() DERAHİM (Dirhem C ) Dirhemler Okkanın dörtyüzde birleri * Akçeler, paralar![]() DERAHİS Şiddetler ![]() DER-AKAB f Hemen, derhâl, çabuk, arkasından, akabinde![]() DER-AMED f Gelir![]() DER-AN f Derhâl, o anda, hemen![]() DERARE Deyyus Karısının kötü hâllerini görmemezlikten gelen kişi![]() DERARİ f (Dürrî C ) Parlak yıldızlar * Renkli şeyler![]() DERAZ f Uzun, tavil![]() DERB (Dürb) Bir şeyi âdet edinmek * Dadanmak, alışmak * Haslet, cür'et * Tecrübe etmek * Denemek![]() DER-BAN f Kapıcı, kapıya bakan![]() DER-BAR f Ev kapısı![]() DERBAR-I SAADET-KARAR İstanbul (Osmanlılar devrinde İstanbul hilâfet merkezi olduğu için saadet kapısı diye tavsif edilirdi )DER-BEDER f Serseri, kapı kapı dolaşan * Dağınık, perişan![]() DER-BEND f Dağda ve tepede zahmetlerle geçilen yer, dar geçit, boğaz Hudut Kale * Anahtarsız kapı![]() DER-BENDÇİ Kale veya hudut muhafızı ![]() DER-BEST(E) f Kapalı kapı * Kapanmış susmuş![]() DERC İçine almak Katmak * Kitaba koymak * Nakışlı kâğıt üzerine yazılan yazı * Hattatın yazılmış kâğıt tomarı![]() DERCAN f Can içinde![]() DERCAN ETMEK Can içine almak, hayatını ona vermek ![]() DERÇİN RESMİ Kesilen hayvanlardan alınan bir cins vergi ![]() DERD f Tasa, keder, kaygı * Hastalık, illet![]() DERD-İ DİL Gönül tasası, gönül gamı ![]() DERD-İ MAİŞET Geçinmek derdi ve zorluğu Maişet derdi![]() DERD-İ SER Sıkıntı, baş derdi, başağrısı ![]() DERDA f Yazık! Vah vah!DERDAB Sadâ, ses ![]() DERDAK (C : Derâdik) Küçük çocuklar * Her şeyin küçüğü![]() DERDAR Servi ağacından bir sınıf ![]() DERD-AŞİNA f Dert görmüş, mihnet görmüş kişi![]() DERDEBİS Belâ * Zahmet * Boncuk * Yaşlı kişi![]() DERD-DEST Elde Elde etmek, yakalamak, tutmak Ahz * Yapılmakta ve rüyet edilmekte olan![]() DERDMEND f Tasalı, kaygılı, dertli![]() DERDNAK f Dertli, kederli, kaygılı, tasalı![]() DERDUR Su çevriği, girdab * Derin çukur yer![]() DEREBEYİ Ortaçağda kendi arazisi içindeki insanlara istedikleri gibi hükmeden, devamlı olarak birbirleriyle savaşan geniş toprak sahiplerinden her biri * Mc: Asi, zorba![]() DERECAT (Derece C ) Dereceler, basamaklar, kademeler, yükseklikler, mertebeler![]() DERECAT-I KURBİYE Yakınlık dereceleri Allah'a manevi yakınlık mertebeleri![]() DERECAT-I ŞEMSİYE Eski Kozmoğrafyaya göre; güneşi döndüğü farzedilen dâirenin on iki burca tekabül eden kısımları ![]() DERECE (C : Derecât) Yukarıya çıkacak basamak * Dairenin bölündüğü dilim 360 kısmın beheri ki, açıları ölçmeye yarar * Termometrenin bölündüğü kısımların beheri Mertebe, paye * Miktar, rütbe![]() DERECE-İ HARARET Isı derecesi ![]() DERECE-İ SÜLLEM Merdiven basamağı ![]() DERECE-İ ŞUHUD İmanı ve mânevi hakikatları, mânevi terakki yoluyla görmek seviyesinde olan iman mertebesi ![]() DERED Ağızda diş olmamak ![]() DEREK Urgan ucuna eklenip, kovanın kulpuna bağlanan ip parçası (urgan suya değmesin diye) * Kiriş uçlarında olan halka (yayın başlarına geçirirler )DEREKA (C : Deruk) Sığır derisinden yapılan kalkan![]() DEREKÂT Aşağılık dereceleri En aşağı mertebeler![]() DEREKE Aşağı inen basamak Aşağı mertebe * Sıfırın altındaki derece Düşüklük![]() DEREKE-İ MİRKAT Merdivenin en alt basamağı ![]() DEREKÎ Gerileme ![]() DEREM f Akçe, para![]() DEREM Baldır etli olduğundan dolayı topuğun görünmeyip belirsiz olması ve sâir kemiklerin etlilikten belirmeyip örtülmesi * Ağızdan dişlerin dökülüp yerini et bürüyüp belirsiz olması * Davarın yavaş yürüyüp adımlarını birbirine yakın atması![]() DEREMAN Kişinin adımlarının birbirine yakın olması (O kimseye "dârim" derler)![]() DEREM-GÜZİN f Sarraf![]() DEREM-SERA f Para basılan yer![]() DEREN Kir, vesah ![]() DERENDE f Yırtan, yırtıcı![]() DERER Kasdetmek ![]() DERES Nişanın belirsiz olması * Kaftanın eskimesi * Evin köhne olması![]() DERGÂH (Der-geh) f Cenab-ı Hakk'a ibadet edilen yer * Büyük bir huzura girilecek kapı Kapı Padişahların kapısı * Şeyhlerin tekkesi![]() DERGÂH-I ÂLÎ Padişah kapısı Yüksek dergâh![]() DERGÂH-I MUALLÂ Büyük kapı * Mc: Saray![]() DERGİŞ f İzdiham, çok kalabalık * Bir zerdali cinsi![]() DERH Men etmek, engel olmak ![]() DERHAL f şimdi, hemen, bu anda, vakit kaybetmeden![]() DER-HAST f Arzu, taleb, istek, dilek * Dilekçe, istida![]() DER-HATIR Hatırda ![]() DERHEM f Karışık, karmakarışık * Muztarib, sıkıntılı, ıztırab çeken * İncinme![]() DERHİŞTE f Cömertlik, sehavet![]() DERHOR f Lâyık, münasib, uygun, yakışır, derhuş, sezâ, şâyeste (Derhurd da denir )DERHUŞ f Derhor, lâyık, münasip, muvafık, uygun, yakışır, şayeste![]() DERİ f Farsçanın sahihi, fasih olanı (Kapı demek olan "der" ismi Farsça olduğu halde Arapça sayılarak müennesi "deriyye" yapılmıştır ) * Havası hoş ve lâtif Yeşilliği bol olan dağ eteği![]() DERİÇE f Küçük kapı, oyma kapı Pencere![]() DERİDE f Yırtık, yırtılmış![]() DERİR Yürügen davar ![]() DERİS (C : Dirsân) Eski kaftan, eski elbise![]() DERİYYE Avcıların gizlenip av gözledikleri yer ![]() DERK En aşağı kat, her şeyin dibi Aşağı inen basamak * Anlamak![]() DERK-İ DEKAİK İnce ve dakik şeyleri iyice kavrama, anlama ![]() DERKAA Kaçmak, firar ![]() DER-KÂR f Mâlum, âşikâre olan * İçinde olan İçte bulunan![]() DER-KEMİN f Pusu bekleyen, pusuda olan![]() DER-KENAR Kenarda bulunan, hâşiye Bir sahifenin kenarına çıkarılan yazı![]() DERKETMEK Bir şeyin en esasını, dibini öğrenmek, iyice anlamak ![]() DERMA' Topuğu belli olmayan, şişman kadın * Tavşan * Kırmızı yapraklı bir acı ot![]() DERMAN f İlâç, tiryak * Çare-i necat, kurtuluş sebebi * Tâkat, güç, kuvvet![]() DERMANDE (c : Dermândegân) f Âciz, beceriksiz, biçare, zavallı![]() DERMEK Çok beyaz olan un * Beyaz ekmek![]() DERMEYAN (Der-miyân) f Ortada olan şey, arada![]() DERMEYAN ETMEK Anlatmak, söylemek, iddia ve defi'de bulunmak Beyân İleri sürmek![]() DERNEK Eğlence için yapılan toplanma * Düğün * Cemiyetler kanununa göre kurulmuş cemiyet![]() DER-NİYAM f Kınına sokulmuş, kınında, kılıfta![]() DERPEY f Hemen, ardı sıra![]() DERPİŞ f Önde olan, göz önünde bulunan![]() DERR İyi iş İyilik Mahz-ı hayır * Zat, kimse Hod Nefs Bir kimsenin zâtı * Yüzün tazeliğinin, teravetinin hastalıktan dolayı gitmesinden sonra, iyi olup düzelmesi![]() DERRACE Eskiden kullanılan bir çeşit harb âletidir ki, üstü sığır derisi ile örtülü olup, tekerlekleri içinde dönerdi * Bisiklet![]() DERRAK (Derk den) Çok dikkatli olan, çabuk anlayan, anlayışlı, müdrik![]() DERRAR Yün eğerdikleri iğ ![]() DERS Tenbih, tâlimat, vazife Bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife * Akıl![]() DERS-İ İBRET İbret dersi Göz ve fikir açacak hâdise![]() DER-SAADET f Saadet kapısı İstanbul'un eski ismi![]() DERSEC Mercimek ![]() DERS-HAN f Ders okuyan, talebe, öğrenci![]() DERSHANE f Sınıf, ders verilen yer, ders yeri![]() DERS-İ AMM Bir medreseyi bitirdikten sonra, tâbi tutulan imtihan sonunda medrese talebelerine ders vermek salâhiyetini kazanan * Asistan * Herkese ders vermeğe salâhiyetli âlim![]() DER-TESBİH Tesbihde, duâda, zikirde ![]() DERUC Hızlı esen rüzgâr, fırtına ![]() DERUHDE f Üstüne almak Kendini vazifeli bilmek * Üzerine alınan iş![]() DERUN f İç taraf Dâhil * Kalb![]() DERUNÎ f Gönülden, içten![]() DERVA(H) f Şaşkın, şaşırmış olan, hayran * Başaşağı asılmış * Lâzım, zaruri, lüzumu olan, gerekli![]() DERVAH f Hastalıktan yeni kurtulan, iyice kendisine gelemeyen kimse * Sağlam, metin, muhkem * Doğru, asıl, gerçek * Yiğitlik, cesaret, cesur olmak, şecaat * Ayıp, utanma * Sertlik, kabalık![]() DERVAZE f Kapı Şehir Şehir kapısı, kale kapısı![]() DERVÂZE-İ NUŞ $ Mc: Ağız ![]() DERVİŞ f Gayet mütevazi ve kanaatkâr olan * Kimsesiz, fakir * Mâneviyâtla gönlü zengin olan fakir * Mürid veya şeyh![]() DERVİŞÂN (Derviş C ) f Dervişler![]() DERVİŞÂNE f Dervişe yakışır halde, saflık ve kalenderlikle Müstağni ve fakir bir surette![]() DERY Bilmek ![]() DERYA f Deniz, bahr![]() DERYA-YI AHDAR Yeşil deniz * Mc: Sema, gök![]() DERYA-YI EBYAZ Akdeniz ![]() DERYA-YI ESVED Karadeniz ![]() DERYA-YI UMMAN Açık deniz Umman Denizi Okyanus![]() DERYAB f Akıllı, anlayışlı, müdrik![]() DERYA-BEND f Liman * Tersane![]() DERYAÇE f Göl, küçük deniz![]() DERYA-MİSAL Deniz gibi çok olan, denizi andıran ![]() DERYAN Bilmek, ilim ![]() DERYA-NEVERD f Denizde dolaşan, denizde gezen![]() DERYANİYE Hörgücü ikiden fazla olan sığır nevi ![]() DERYA-NUŞ f Çok fazla içki içen![]() DERYUZ f Dilencilik![]() DERZEN f İğne
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#11 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DE'S Yemek ![]() DES' Def'etmek kovmak * Ağız dolusu kusmak![]() DES f Eş, eşit, müsâvi, benzer, denk![]() DE'SA Câriye ![]() DESAİS (Desise C ) Vesveseler, desiseler Gizli hileler![]() DESAİS-İ ŞEYTANİYYE şeytanca desiseler, hileler ![]() DESAK Bir kabın dolduktan sonra taşıp dökülmesi ![]() DESATİR (Düstur C ) Düsturlar, kaideler (Desatir-i hikmet, nevamis-i hükümetle; kavanin-i hak, revabıt-ı kuvvetle imtizac etmezse cumhur-u avamda müsmir olamaz M )DESATİR-İ ÂLİYE Yüksek ve ulvi düsturlar ve kaideler ![]() DESATİR-İ HİKMET Hikmet düsturları Hikmet ve maslahatın iktiza ettirdiği kaideler![]() DESÂTİR-İ İLMİYE İlmin düsturları İlmin icab ettirdiği kaideler![]() DESÂTİR-İ İSLÂMİYE İslâma ait kaide ve düsturlar ![]() DESEM (C : Düsum) Yağ * Uyuz![]() DESEN Fr Eşyanın, rengini göstermeden, yalnız şeklinin bir satıh üzerine çizilmişi * Bir kumaşı süsleyen şekiller![]() DESFAN (C : Desâfi) Bir şeye tâlip olan kişi![]() DESİ' İki omuz arasında boyun battığı yer ![]() DESİA Atâ, bahşiş, hediye * Huy, hulk, tabiat![]() DESİK Dolu nesne ![]() DESİMETRE Fr Metrenin onda birine eşit uzunluk birimi![]() DESİS (C : Desâyis) Gizlenmiş, gizli![]() DESİSE Gizli hile, oyun ![]() DESİSEKÂR f Hileci, hile yapan![]() DESİSEKÂRÂNE f Hilekârcasına Desise ve hile edene yakışır surette![]() DESKERE (C : Desâkir) Dağ başında olan harab kale * Küçük köy![]() DESKERE f Şehir ve kasaba, il ve ilçe * Hasta insan, eşya vs taşımaya yarayan tahta![]() DESMA Siyah olan nesne ![]() DESMERE (C : Desâmire) Dağ başında olan harap yıkık kale![]() DESPOT yun Rum piskoposu * Eskiden Bizanslı ve Balkanlı derebeyi![]() DESR (C : Dusur) Bürünmek, örtünmek * Çok olan mal![]() DESR Def'etmek, kovmak ![]() DESS Yavaş yağan yağmur * Acıtıcı derecede dövmek * Def'etmek![]() DESS Gizlenmek * Örtmek![]() DESSAS Çok aldatıcı, çok desiseci ![]() DESSE Toprak içinde gömülüp yatan bir nevi yılan ![]() DEST (C : Düsut) Dört bucaklı yastık ve elbise * Hile![]() DEST f El, yed * Mc: Kudret, fayda, nusret, galebe * Düstur * Tasallut * İkmâl * Âlî makam Meclisin şerefli yeri![]() DEST-İ GAYBÎ f Görünmez el, inâyet-i İlâhi * Mc: Allah'ın yardımı![]() DEST-İ İSTİBDAD İstibdadın verdiği azap, istibdadın eli ![]() DEST-İ RAST Sağ el, sağ taraf ![]() DEST Ü PÂ(Y) El ve ayak ![]() DESTAK Şarabın beyazlığı ve dökülmesi ![]() DEST-ALAY f Bulaşık el, bulaşmış el![]() DESTAN f (Dest C ) Eller * Hikâyeler, masallar * Hile, tezvir, mekir * Meşhur Zâloğlu Rüstem'in babasının nâmı![]() DESTAR f Sarık, imâme, başa sarılan tülbent![]() DESTAR-I HÜMAYUN Pâdişah sarığı ![]() DESTARBEND f Sarık saran, sarıklı![]() DESTAR-ÇE f Mendil![]() DEST-BE-DEST f Elden ele, el ele * Peşin satış * Birbirine bitişik olan![]() DEST-BUS f El öpme![]() DEST-BESTE f El bağlamış, eli bağlı![]() DEST-BÜRD f Kuvvet, kudret * Üstünlük, zafer, muvaffakiyet![]() DEST-DİRAZ f El uzatan, zulmeden * Sarkıntılık etme, el uzatma![]() DESTE f Tutam, bağ, demet, kabza * Muin, mededkâr * Süpürge * Küstah![]() DESTEC Desti * Kola takılan bilezik![]() DESTE-ÇUB f Sopa, değnek![]() DESTE-DAD f El veren, yardım eden![]() DESTE-DAD-I TESLİM f Teslim elini veren, itaat eden, uyan![]() DESTEK f Bir şeyin yıkılıp devrilmemesi için, o şeye vurulan payanda, dayanak * Küçük el * Yün ve pamuk gibi şeyleri eğirmeye yarıyan âlet![]() DEST-ERRE El bıçkısı Testere![]() DEST-GÂH f İş yeri, tezgâh * İktidar, servet, kuvvet![]() DEST-GİR f Muavenet Arka olmak Tutucu, yardımcı, muin Zahir![]() DEST-GÜŞA f Avuç açan el açan![]() DEST-GÜZAR f İmdada yetişen, yardım eden, yardımcı![]() DEST-HUŞ f Oyuncak![]() DESTİ f Testi![]() DESTİNE f Bilezik, el bileziği![]() DEST-KEŞ f Gözleri görmeyen bir kimseyi ellerinden tutup dolaştıran * Kazanç Kâr * Yay gibi elde kolaylıkla idare olunabilen şey * Dilenci * Bir işten vazgeçen![]() DEVKE (DEVEKE) Karışmak, ihtilât ![]() DEVKES Arslan * Çok adet, çok miktar![]() DEVLE (DÜVLE) Devlet kelimesinin Arapça tabirlerde geçen bir şekli * İki asker muharebe ettiklerinde birinin diğerine galip olması (Düvlet malda; devlet harpte ve mertebede kullanılır )DEVLET Sınırları belli olan bir memleketin sahibi olan insanların kurduğu siyasî, hukukî, idarî mahiyetteki merkezî teşkilât Devlet, teşekkül tarzı, takip ettiği esas siyaset, temsil ettiği hâkimiyet ve iktidarın mahiyeti bakımından çeşitlere ayrılır:1- Kapitalist Devlet: İktisadî siyasete, şahsî mülkiyet, şahsî teşebbüs ve serbest rekabete dayanan, iktidar ve hâkimiyetin kapitalist sınıfın elinde bulunduğu devlet şeklidir 2- Sosyalist ve Komünist Devlet : Şahsî mülkiyeti ortadan kaldıran, yerine işçi sınıfı adına devlet mülkiyetini ikame eden, işçi sınıfı hâkimiyeti namı ile komünist partisi diktatörlüğünü getiren devlet şeklidir Bu iki devlet şeklinin iktisad siyasetleri ile siyasî iktidar ve hâkimiyet anlayışları farklı olmakla beraber devlet idaresinde dine yer vermemekte birleşirler 3- Faşist Devlet: Menfî milliyet ve unsuriyet fikrini siyasette hâkim kılan, şahsî teşebbüse müsaade eden; fakat devletin vesayeti ve hâkimiyeti altına alan, meslek zümreleri adına iktidar ve hâkimiyeti tek parti ve şefinin eline veren devlet şeklidir 4- Teokratik Devlet: Hâkimiyet ve iktidarın, ruhban sınıfının elinde bulunduğu bir devlet şeklidir Daha çok Hristiyan âleminde asırlar boyunca bu devlet şekli cemiyet ve milletlere hükmetmiş, fakat tahrif edilmiş İncil'e sâhib oldukları ve İlâhî iktidar ve hâkimiyet yerine ruhban sınıfının hâkimiyet ve iktidarını ikame ettikleri için, insanın fıtratındaki hakikatı taharri ve hürriyet fikri galebe çalarak bu devlet ve idare şekli Fransız ihtilâliyle yıkılmış, fakat ihtilâlciler ve muakibleri beşeriyeti yeniden ıztırablara dûçar eden kapitalist, sosyalist ve faşist sistemlerden başka birşey getirememişlerdir Çünki hareket ve istinad noktaları beşerî fikir ve ölçüler olup materyalist (maddeci) dünya görüşlerinin zarurî neticesi olarak teavün yerine cidal; hak yerine kuvvet; iktisat yerine ihtiyaçları tezyid ve tahrik ettiklerinden beşeriyetin huzur ve saadetlerini bozdular 5- İslâm Devleti: İktidar ve hâkimiyeti milliyet ve unsuriyet, yahut içtimaî sınıflarda veya ruhban sınıfında değil; yalnız Allah'ta kabul eder Halkı veya siyasî temsilcisi olan kişiyi yahut meclisleri, İlâhî iktidar ve hâkimiyetin tatbikçi memurları olarak kabul eder (Zaman-ı sâbıkta revabıt-ı içtima ve levazım-ı taayyüş ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşa'ub etmediğinden, bazı kalil adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi Amma bu zamanda revabıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüt etmiş ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb'usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i Şer'î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr o devleti taşıyabilir ve idare ve terbiye edebilir R N )
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#12 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DEVLET-İ ÂLİYE Osmanlı İmparatorluğu ![]() DEVLET-ABADÎ f Hindistan'ın Devlet-âbâd şehrinde imal edilen ve güzel san'atlarda kullanılan bir çeşit kâğıt![]() DEVLETÇİLİK Halk işlerinin, hususan büyük sanayi ve ziraatin devlet vasıtası ile işletmesi usulü Cemiyetin umuma âid olan işleri ve bu işler için lâzım gelen teşkilât, müessese ve sâirelerini devlet eliyle yapılmasını kabul eden idâre sistemi * Halkın hususi teşebbüslerini veya büyük müesseselerini devlete devretmek fikri (Bunun ifratı fertlere ve millete zulümdür ve dinsizlik rejimi olan komünizme giden bir usuldür )DEVLETHANE f Ev, köşk, konak![]() DEVLETLİ (DEVLETLÜ) f Eskiden vezir ve müşir gibi büyük rütbeli kimselere verilen bir ünvan![]() DEVLETLÜ NECÂBETLÜ Osmanlılar zamanında şehzâdeler için kullanılan bir tabirdir ![]() DEVLETLÜ RE'FETLÜ Eskiden seraskerler için kullanılan ünvan ![]() DEVLETLÜ SEMÂHATLÜ Zamanında Şeyh-ül İslâmlara verilen bir ünvan ![]() DEVLETLÜ UTUFETLÜ Vezirlere, müşirlere, padişah damatlarına verilen ünvan ![]() DEVLET-MEAB Devletin saadet ve ihtişamının sığınacağı yer, hükümdar ![]() DEVLET-MEDAR Büyüklük merkezi olan (hükümdar) DEVLET Ü İKBAL Ulviyet ve iyi tâlih ![]() DEVR (Bak: Devir) DEVR-İ DİL-ÂRÂ En hoş devir Gönlü hoş eden zaman![]() DEVR f Casus, hafiye![]() DEVRAK Şarap ölçeği ![]() DEVRAN Devir, felek, zaman, deveran, dünya ![]() DEVRANÎ Deverana âit ve müteallik ![]() DEVRE (C : Devrât) Dönüş dönme, dönem * Birkaç yıldan meydana gelen zaman süresi * Elektrik devresi Üzerinden elektrik akımı geçmekte olan bir iletken yolun tamamı![]() DEVR-HAN f Kur'an-ı Kerim'i devamlı okuyup devreden kişi![]() DEVRİY (Devriyye) Geceleri gezen kol takımı, gezici karakol * Bülbül, karatavuk, sığırcık ve bu gibi kuşların dahil olduğu sınıf![]() DEVRİYYE Osmanlı İmparatorluğu devrinde ilmiye sınıfına mahsus bir pâye ![]() DEVS Ziynet etmek, süslemek * Bir şeyi ayağı ile basıp çiğnemek![]() DEVSERE Büyük, semiz, kuvvetli deve ![]() DEVŞ Fâsid olmak ![]() DEVV Otsuz çöl ![]() DEVVAR Durmayıp dönen, devreden Devredip gezen * Gerdân * Kâbe-i Muazzama'nın bir adı * Haremden alıp beraber tavaf edilen taş![]() DEVVARE Geo: Daireler çizmeye yarayan bir âlet, pergel ![]() DEYABÜZ İki ırgaçla dokunan bez ![]() DEYACİR (Deycür C ) Karanlıklar, zulümatlar![]() DEYBUB Koğucu, dedikoducu ![]() DEYCUC (C : Deyâcic) Karanlık, zulmet![]() DEYCUR (C : Deyâcir) Karanlık![]() DEYDAN Edep * Âdet![]() DEYDEN Edep * Âdet![]() DEYDENET Âdet, usul ![]() DEYDENUN Toplamak * Haslet, huy, âdet * Oyun![]() DEYH (C : Diyeha) Hor ve rezil olmak![]() DEYKU' Katı, şedid ![]() DEYLEM Karıncaların ve kenelerin toplandığı yer * Belâ * Zahmet * Düşman * Türaç kuşunun erkeği * Cemaat * Bir kabile adıdır ve ehline "Deylemî" derler![]() DEYMAS (C : Deyâmis) Hamam * Alçak zemin![]() DEYMUM Devamlı, berkarar, zevalsiz ![]() DEYMUMET Daimlik, devam, dâimiyet ![]() DEYMUMÎ Devamlılık, devam, dâimiyet ![]() DEYN Borç Verilmesi lâzım gelen şey * Fık: Zimmetinde sâbit olan şey![]() DEYN-İ HÂL Huk: Herhangi bir vakte bağlı ve te'hir edilmeyen borç ![]() DEYR (C : Edyâr) Kilise, manastır * Âlem-i insaniyet, insanlık âlemi![]() DEYRANÎ Manastır adamı ![]() DEYRHANE f Kilise, manastır![]() DEYSAK (C : Deyâsik) Uzun yol * Beyaz olan şey![]() DEYSAN Cömertlik ![]() DEYSEM Köpekten olmuş kurt eniği * Sultan böreği denilen kırmızı çiçekli bir ot![]() DEYSEME İnci ![]() DEYYAN Herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren Hâk Teâla Kahhar Hâsib Hâkim Kadir Râi Cenâb-ı Hak![]() DEYYAR Bir kimse Ehad * Yurt sahibi birisi * Manastır sahibi![]() DEYYAS Kaba, galiz olan kimse ![]() DEYYUS Derare Karısının kötü hâllerine göz yuman ve ses çıkarmayan adam![]() DE'Z Boğmak * Bir şeyi doldurmak
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#13 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DIA Rahat ![]() DIAME (C : Diam-Deâyim) Evin direği * Ulu, şerif kişi, seyyid![]() DIAYET Dâvet ![]() DIBABE Yumuşak nesne ![]() DIB'AN (C : Dabâin-Dıbâ) Erkek sırtlan![]() DIBATR Katı nesne ![]() DI'BİL Belâ * Meşakkat, güçlük![]() DIBK Bürc dedikleri nesne ki ağaçta biter; yazda ve kışta bitmez * Ağaç posası![]() DIBNE Gülmek * Maymun sesi![]() DIDD (C : Ezdad) Mugâyir, aykırı * Düşman * Nazir, misil, benzer![]() DI'F (C : Ez'âf) Her nesnenin bir misli miktarı![]() DIFDA' (C : Defâdı') Kurbağa![]() DIFDI' (DIFDA') (C : Dafâdi) Kurbağa![]() DIFFE Irmak ve kuyu kenarı ![]() DIGS (C : Edgas) Yaş ve kuru karışık bir tutam ot * Te'vili sahih olmayan karışık rüya![]() DIHAM (Dahm C ) Kalın ve iri olan şeyler![]() DIHAS Çok, kesir * Eskimeye yakın olan![]() DIHH Güneş, şems ![]() DIHK Gülme ![]() DIHK-ÂVER f Güldüren, güldürücü![]() DIHL Kısa boylu, tıknaz kimse ![]() DİLEKÇE (Bak: İstida) DİL-FERAH f Sevinçli, gönlü rahat![]() DİL-FİGAR f Gönlü yaralı, âşık![]() DİL-FİRİB f Gönlü aldatan, câzibeli![]() DİL-GERM f Öfkelenmiş hiddetlenmiş, gönlü kızmış![]() DİL-GİR f Kalbe sıkıntı veren gönül tutan * Gücenmiş olan, kırgın![]() DİL-GÜŞA f İç açan, gönül açan, kalbe ferah veren * Türk musikisinde bir mürekkeb makam![]() DİL-HAH f Gönül talebi, gönül arzusu![]() DİL-HARAB f Gönlü yıkılmış, gönlü kırılmış![]() DİLHAS (DÜLÂHİS) Arslan Çeri kimse![]() DİL-HIRAŞ f Yürek parçalıyan, tırmalıyan![]() DİL-HUN f Kalbi yaralı, yüreği kanlı Mükedder, mağmum![]() DİL-HURREM f Neş'eli, gönlü sevinçli![]() DİL-HUŞ f Yüreği rahat, gönlü hoş![]() DİLİR (C : Dilirân ) Bahadır, cesur, cesaretli, yiğit, yürekli![]() DİLİRÂN (Dilir C ) Bahadırlar, cesurlar, cesaretliler, yiğitler, yürekliler![]() DİLİRÂNE f Mertçesine, yiğitçesine, bahadırcasına![]() DİLİRÎ f Mertlik, yiğitlik, yüreklilik![]() DİL-KEŞ f Gönlü çeken, kalbi cezbedici![]() DİL-KUB f Gönül zedeliyen, vuran![]() DİL-MÜRDE f Duygusuz, kalbi ölmüş![]() DİL-NİŞİN f Gönlüde yer tutan Lâtif, hoş![]() DİL-NÜVAZ Gönül okşayan ![]() DİL-RİŞ f Dertli, kalbi yaralı, gönlü yaralı![]() DİL-RÜBA f Gönül alan, gönül kapan![]() DİL-SAZ f Gönül yapan![]() DİL-SİR f Gözü gönlü tok![]() DİL-SİTAN f Gönül alan![]() DİL-SUZ Gönül yakan ![]() DİL-ŞAD f Sevinmiş Kalbi hoş olmuş![]() DİL-ŞİKAF f Yürekleri delen, çok acıklı, dokunaklı![]() DİL-ŞİKEN f Can sıkıcı, kalb kırıcı![]() DİL-ŞİKESTE f Kalbi kırık, gönlü kırılmış olan![]() DİL-ŞÜDE f Gönlü gitmiş Âşık![]() DİL-ŞÜKÜFTE f Gönlü açılmış, ferahlamış![]() DİL-TENG f Sıkıntılı, kederli, gönlü darda olan![]() DİL-TENGÎ f Gönlü darlığı, iç sıkıntısı![]() DİL-TEŞNE f Kalbi susamış Gönlü çok istekli, çok özlemiş![]() DİLÜVİYUM Jeo: Nehirlerin en eski alüvyonlarına verilen isim ![]() DİM f Yüz, yanak, çehre, surat![]() DİMA' Göz yaşı akan yerlerin izi ![]() DİMA' (Dem C ) Kanlar![]() DİMA f (Bak: Demâ)DİMAĞ Beyin Kafanın içi (Bak: Kalb)(Dimağda merâtib var birbiriyle mültebis ahkâmları muhtelif Evvel tahayyül olur sonra tasavvur gelir Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor sonra iz'an oluyor, sonra gelir iltizam sonra itikad gelir İtikadın başkadır, iltizamın başkadır Herbirinden çıkar bir hâlet; salâbet itikaddan Taassub iltizamdan, imtisal iz'andan, tasdikten iltizam, taakkulde bitaraf, bibehre tasavvurda Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde, sâfi olan zihinleri cerhdir, hem idlâli![]() ![]() S )DİMAM Çocukların yüzlerine sürülen ilâç * Sevap![]() DİMAR Helâk, mahv ![]() DİMASE Yumuşak * Asanlık, kolaylık![]() DİME (C : Diyem) Gündüz veya gecenin üçte biri miktarı ile tam gün kadar sürebilen, gürleme ve yıldırımı, olmayan yağmur![]() DİMEN Süprüntülükler Mezbele Gübre Fışkı![]() DİMİŞK Şam şehri Suriye'nin başkenti![]() DİMİŞKÎ Şam şehriyle alâkalı Şam'a ait ve müteallik * Şam'da yapılan ve güzel san'atlarda kullanılan bir nevi kâğıt![]() DİMKİS İbrişim ![]() DİMMET Deve ve koyun tersi ![]() DİMN Deve ve koyun tersi * Selin getirdiği çörçöp![]() DİMNE f Tilki![]() DİMNE (C : Dimen) Ters * Duvar temeli * Kin, düşmanlık * Süprüntülük
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#14 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DİN Ceza, ivaz * İman ve amel mevzuu olarak insanlara Cenab-ı Hak tarafından teklif olunan Hak ve hakikat kanunlarının hey'et-i mecmuasıdır Din, kâinatın, dünyanın hayatın ve insanın yaratılış gayeleri ve var oluş şekillerini açıklıgirsin bir tarafına ![]() !!!, onları mânasızlıktan ve abesiyetten kurtarır İnsanların cemiyet hayatında barış içinde ve kardeşçe yaşamalarını sağlar, hakiki saadete ulaştırır Dinin zayıfladığı cemiyetlerde ırkçılık ve ihtilâlci ideolojiler yayılır Milletin birlik ve dirliği bozulur * Cenab-ı Hakk'ın Dergâh-ı Uluhiyyetine kulluk edasına vesile ve medar olan ibadet, İslâm, şeriat * Millet * Âdet, hâl, siyaset * Hesab * Kahr, galebe, istilâ * Mâlik olmak Aziz olmak * İtaat etme Verâ, takvâ Mâsiyet ve ikrah ve hizmet * Hüküm, kazâ ve ihsân * Bir şeyi âdet eylemek, de'b * Siret ve tarikat * Tedbir ve tevhid * Melik, mülk * Birisini hoşlanmadığı şeye sevketmek *Ist: Allah ile kul ve kullar arasındaki münasebetleri tanzim eden nizam![]() DİN-İ FERİD Tek ve benzersiz olan hak din İslâm dini (Bernard Shaw demiş: "Din-i Muhammedî'nin (A S M ) en yüksek makam-ı takdire çıkmasının sebebi: Gayet acib ve sağlam bir hayatı te'min etmesidir Bana açılan budur ki: O din; tek, yektâ, emsalsiz bir din-i ferid olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini hazmettiriyor Yâni: Islah ve istihale tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor Hem Muhammed'in (A S M ) dini öyle bir dindir ki, insanın ayrı ayrı bütün milletlerini kendine celbedebilir Ben görüyorum ve itikad ediyorum ki: Beşere vâcibdir ki desin: "Muhammed (A S M ) insaniyetin halâskârıdır Ve halâskârlık namı, O'na verilmek lâzımdır " M )DİN (Dyne) Fr Fiz: Bir gramlık bir kütlenin hızını, saniyede bir santimetre artıran kuvvet ölçüsü![]() DİNAK İri gövdeli, şişman kadın ![]() DİNAMİK yun Cisimlerin hareketleriyle bunları meydana getiren sebebler arasındaki alâkayı araştıran mekanik ilminin bir kolu * Hareket eden, durup dinlenmek bilmeyen, hareketli * Fls: Sâbitin zıddı olarak bir kuvvet tesiriyle dâim hareket halinde bulunan ve bulunduran, bir değişmesi, bir oluşu olan Hareketle birlikte te'sirli kuvveti de olan![]() DİNAMO yun Hareketi elektrik akımına çevirmeye mahsus âlet![]() DİNAN Küpler ![]() DİNAR Lât Eskiden kullanılan altın ve sikkeli para![]() DİNDAR f Dinî kaidelere hakkıyla riayet eden, dininin emirlerini yerine getiren, mütedeyyin![]() DİNDARANE Dindar bir kimseye yakışacak tarzda ![]() DİNEN Din bakımından, diyanet noktasından, dince ![]() DİNKAS İfsad etmek, bozmak ![]() DİNNABE Kısa boylu kimse ![]() DİNNAME Kısa boylu ![]() DİNNEME Kısa boylu ![]() DİNPERVER f Sağlam dindar, dine hizmet eden Salabet-i diniye sâhibi![]() DİNYA Emmi oğlu, amca oğlu ![]() DİPLOMAT yun Memleket hakkında siyasi söz sâhibi Dış meseleler hakkında milletlerarası işlerle uğraşan siyaset adamı * Becerikli, söz söyliyebilen![]() DİR' Zırh, demirden gömlek * Kadın gömleği![]() DİRAHŞ f Nur, ziya, parıltı, parlama, ışık![]() DİRAHŞAN f Parlıyan, parlak![]() DİRAHŞENDE f Işıklı, nurlu, ışıldayan, parıldayan![]() DİRAHT f Ağaç Şecer![]() DİRAHT-I MEYVEDÂR Meyve veren, yemişli ağaç ![]() DİRAK Tâbi olmaklık, itaat etmeklik ![]() DİRAN (Dâr C ) Evler, hâneler![]() DİRASE Kitab okumak * Elbiseyi eskitmek * Gizli yol * Harmanda buğday döğmek * Uyuz olan deveyi katranlamak![]() DİRAYET Zekâ, bilgi Kuvvetli tecrübe sahibi olmak * Fetanet Temkin ve tecrübeye dayanan akıl![]() DİRAYETKÂR f Bilgili, dirâyetli, kavrayışlı![]() DİRAYETLİ Kavrayışlı, zeki, bilgili, anlayışlı ![]() DİR-BAZ f Uzun zaman, uzun müddet, uzun![]() DİRDİH Yaşlı, pir, ihtiyar kişi ![]() DİRDİM Ağzında dişleri kırılmış ve kütelmiş yaşlı deve ![]() DİREFŞ f Alem, bayrak, sancak![]() DİREKTİF Fr Üst makamlardan, tutulacak yol üzerine verilen emirlerin tümü, hepsi Talimat, emir Nasıl, ne şekil olacağına çalışacağına dair emir![]() DİREKTUVAR Fr Fransız ihtilâlinin üçüncü yılında Konvansiyon'un yerine geçen idare şekli![]() DİREM (Dirhem) f Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü Şimdiki üç gram ağırlık Okka denen eski ağırlık ölçüsünün (1/400) kadarıdır Şer'an, orta büyüklükte yetmiş tane arpa ağırlığı * Eskiden kullanılan ve beş kuruş değerindeki gümüş para Akça![]() DİREM-SERA f Darbhâne, para basılan yer![]() DİRENG f Gecikme, yavaşlık, teenni, teahhur * Dinlenme, karar, istirahat, aram![]() DİREV f Ekin biçme, hasat![]() DİREV-GER f Ekin biçen, orakçı![]() DİRHA Süngü ile oynadıkları halka ![]() DİRHAM (C : Derâhim) Kuruş![]() DİRHEM (Bak: Direm) DİRHEVS Katı, şiddetli nesne, şedid ![]() DİRİĞ f Men'etmek, korumak, esirgemek * Eyvâh, yazık![]() DİRİGA f Yazık, eyvahlar olsun!DİRİN(E) f Eski, kadim![]() DİRİTNOT (Diritnavt) ing Büyük harp gemisi![]() DİRKİTE Acem diyarında bir oyun adıdır (Bir yere gelip raks ederler )DİRVAS Büyük deve * Boynu kalın olan adam * Arslan * Köpek ve devenin sütü![]() DİRYAK Tiryâk, ilâç ![]() DİRZ (C : Duruz) Dünya nimetleri * Lezzet![]() DİSAM Şişe ağzına konulan tıpa * Yaraya bağlanan bez * Kulak içine sokulan şey * Yarık ve delik tıkamada kullanılan tıkaç![]() DİSAR (C : Düsür) Üste giyilen kaftan, elbise * Yatak çarşafı * Arapçada elbise demek olduğu hâlde Osmanlıcada yalnız Farsça kaidesi ile yapılan sıfat terkiblerinde ziyadelik, çokluk, bolluk mânasında kullanılmıştır![]() DİSAR (C : Düsür) Kenet, urgan, halat, perçin, mismar![]() DİSE f Kişi, şahıs, zât, fert![]() DİSİPLİN Fr Uyulması lâzım gelen kaide ve yasaklar * Nizam ve intizam te'mini için zihnî, ahlâkî, ruhî, cismanî tâlim ve terbiye![]() DİSKALİFİYE Fr Müsabaka dışı bırakılmış![]() Dİ-ŞEB Dün gece
|
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü... |
|
|
#15 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DİV f Dev * İblis, şeytan * Cinn, ifrit![]() DİVAN Eskiden yaşamış şâirlerin şiirlerinin toplandığı kitap * Büyük meclis Büyük ve idâre işlerine bakan bilgili, nüfuzlu kimselerin toplandıkları yer![]() DİVAN-I AHKÂM-I ADLİYE Huk: Kanunlara göre, bakılacak dâvalarla ilgilenmek üzere 1284 yılında kurulan ilk nizâmiye mahkemesi ![]() DİVAN-I ÂLÎ Yüce divân ![]() DİVAN-I DEÂVÎ NEZARETİ Çavuşbaşılığın kaldırıldığı 1836 (Hi: 1252) tarihinde bunun yerine kurulan daire Fakat 1870 (Hi: 1287) tarihinde Adliye Nezareti'nin teşekkülü üzerine kaldırılmıştır![]() DİVAN-I EŞ'ÂR Şiirler divanı, şiirler kitabı ![]() DİVAN-I HARP Harp divanı Yüksek rütbeli askerlerin harp mes'eleleri veya harp suçluları hakkında işler için toplandıkları meclis![]() DİVAN-I HÜMÂYUN f Halkın dâva ve şikâyetlerinin dinlenip halledildiği, devlet meselelerinin görüldüğü padişah huzuru Bu mecliste; sadrazam, şeyh-ül İslâm, kazaskerler, defterdarlar ve sair büyük devlet ricali bulunurdu![]() DİVAN-I İLÂHÎ Âhiretteki hesap günü Haşirde muhasebe günü![]() DİVAN-I NÜBÜVVET Peygamberler cemaati, peygamberler meclisi ![]() DİVANÇE f Kafiye itibariyle harf sırası tertibiyle yapılan küçük şiir mecmuası![]() DİVAN DURMAK Huzurda hazır olarak beklemek ![]() DİVANE f Deli Aklı başında olmayan![]() DİVANE-GÎ f Delilik, divânelik![]() DİVANE-REV f Çılgın, delicesine davranan![]() DİVANHANE f Odalar arasındaki büyük salon Büyük ev Divan kurulacak büyük oda Saraylarda odalar hâricinde olan büyük salon![]() DİVAR f Duvar![]() DİVÂR-GER f Duvarcı![]() DİV-BAD f Şiddetli rüzgâr, kasırga, fırtına * Divanelik, delilik, cinnet![]() DİV-BEÇE f Deve yavrusu![]() DİV-CAME f Eskiden savaşlarda giyilen kaplan veya arslan postekisi![]() DİV-ÇE f Sülük * Kadın tuzluğu adı verilen bir bitki çeşiti * Ağaç kurdu, güve * Arka kaşağısı![]() DİVE f İpek böceği![]() DİVEK f Ağaç kurdu, güve![]() DİVER f Ev sahibi![]() DİVİT Yazı yazmak için kullanılan hokka ve kalemi bir arada ihtiva eden mahfaza ![]() DİYAF Bir mevzi ![]() DİYANET Dindarlık Dinin hükümlerine riâyet ve muktezasınca amel etmek Din emirlerinin hüsn-ü ihtiyar ile tatbiki Din işleri![]() DİYAR (Dâr C ) Memleket![]() DİYAR-I ÂHAR Başka, diğer memleket ![]() DİYAR-I GURBET f Gurbet diyarı Yabancı memleket![]() DİYAR-I KÜFR İslâm ülkelerinden hariç olan memleketler ![]() DİYAR-I RUM f Eskiden Osmanlı ülkesindeki Anadolu![]() DİYAS(E) Ekini davar ayağı ile bastırıp çiğnetmek * Kılıcı ruşen etmek, kılıcı parlatmak![]() DİYAT (Diyet C ) Diyetler (Bak: Diyet)DİYEKE (Dîk C ) Dîkler, horozlar![]() DİYER (Dâr C ) Dârlar, hâneler, evler![]() DİYET Kan bedeli Yaralanan veya öldürülen bir kimse için en yakın vârisine ödenmesi şer'an hükmolunan para veya mal Can pahası * Para, değer Kıymet![]() DİYET-İ KÂMİLE Huk: Öldürülen şahsın nefsine bedel olarak, câniden veya ailesinden alınan tam diyet olup, miktarı öldürülen kişiye göre değişir ![]() DİYET Tar: Almanya'yı meydana getiren devletlerin özel parlamentolarına verilen isim ![]() DİZ f Kal'a, sur![]() DİZ(E) f Levn, renk![]() DİZA Noksanlaştırmak * Eziyet vermek * Ezâ etmek * Hor ve hakir etmek![]() DİZÇEK Dizleri muhafaza etmek için muharebelerde kullanılan bir nevi zırh ![]() DİZDAR f Kale muhafızı, kale ağası
|
|
|
|