Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
döneminde, eğitim, egitim, hakkında, osmanlı, osmanlılarda, öğretim, ögretim

Osmanlılarda Egitim Ve Ögretim,Osmanlı Döneminde Eğitim Ve Öğretim Hakkında

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlılarda Egitim Ve Ögretim,Osmanlı Döneminde Eğitim Ve Öğretim Hakkında



Osmanlilarda Egitim Ve Ögretim,Osmanlı Döneminde Eğitim Ve Öğretim Hakkında
Osmanlılarda Egitim Ve Ögretim,Osmanlı Döneminde Eğitim Ve Öğretim Hakkında

Islâm ülkelerindeki ilmî hayatin gelismesinde XI asrin müstesna bir yeri
vardir Zira bu asirdan itibâren sistemli bir egitim ve ögretim mahalli
olarak medreseler, halkin kültürel ve dinî anlayis bakimindan yetisip
gelismesinde faal bir rol oynamaya basladilar Osmanlilar döneminde ise
medreseler, hem program,hem de mimarî sahada büyük bir yenilik ve ilerleme
kayd ettiler Bu bakimdan, Osmanli sehirlerinin fizikî gelismesinde de
medreselerin önemli bir yeri oldugu söylenebilir

Osmanlilar, medrese egitimi ve dolayisiyla ilim ve bu sahanin adamlarina
deger verdiklerinden, bunlarin tahsil ve egitim konusunda
karsilasabilecekleri her türlü sikintiyi ortadan kaldirmaya çalismislardi
Bu devlette ilim ve mensuplarina itibar edilip saygi gösterildigi için Iran,
Turan, Horasan, Dagistan, Hindistan, Buhara, Haleb, Sam, Misir ve Karaman
gibi birçok Islâm ülkesinden bilginler Istanbul'a akin etmisti Bu akin
sebebiyle devletin merkezi olan Istanbul, yavas yavas Islâm dünyasinin ilim
merkezi haline gelir

Osmanlilar, medreselerdeki egitim ve ögretim faaliyetlerini vakiflar
vasitasiyla devam ettirdiler Fatih Sultan Mehmed'in, Istanbul'u feth eder
etmez "Sahn-i Semân" medreselerini tesis ettirmesi ve bunlarin giderlerini
saglamak için vakif kurmasindan sonra, devlet merkezi oldugu gibi ilim
merkezi haline de gelen Istanbul'da basta hükümdarlar olmak üzere sultanlar,
vezirler, ilim adamlari, bazi saray mensuplari ve maddî durumu iyi olan halk
tarafindan pekçok medrese insa olunmustu Yalniz Mimar Sinan'in bas
mimarligi sirasinda Istanbul'da insa edilen medreselerin sayisi, 6'si
Süleymaniye medreseleri olmak üzere 55'i bulmaktadir XVII asrin son
çeyregi basinda ise Istanbul'daki medrese sayisinin 126'ya ulastigi
görülmektedir Fetihten XIX asra kadar Istanbul'da insa edilen medrese
sayisi 500'ü asmaktadir Ancak bunlarin büyük bir kismi yangin ve deprem
gibi tabiî âfetlere maruz kalarak yikilip yok olmus veya terk edilmistir

Orta ve yüksek ögretimi gerçeklestiren Osmanli medreselerinin ilki, Orhan
Gazi tarafindan 731 (1330) tarihinde Iznik'te açilmisti Orhan Gazi, bu
medrese için vakiflar kurmustu Geliri, medrese, müderris ve talebeye tahsis
edilen vakif köyler, her türlü "Tekâlif-i Örfiyye"den (Örfî vergiler) muaf
idiler Nitekim Orhan Gazi'den çok daha sonraki tarihlere uzanan 27
Cemayizelevvel 1136 (23 Subat 1724) tarihli bir "arz" (arsiv belgesi),
Iznik'e bagli Kozluca Köyü'nün, adi geçen medreseye vakfedildigini
göstermektedir

Ilk dönem Osmanli ilim hayati hakkinda bilgi veren D'Ohsson'a göre Osmanli
Devleti'ndeki ilmî faaliyetler, daha Osman Gazi döneminde baslamisti O, bu
konuda su bilgileri vermektedir: "Osman Gazi, Sögüt'te yeni imparatorlugun
temelini atarken hazine ve silah ile beraber ilmî ve kültürel faaliyetlere
karsi da gayet mütesebbis idi Ilmî yönden ilerlemeyi ve en azindan eski
medreseleri olduklari gibi muhafaza etmeyi arzu ederdi Veliahdi ve oglu
Orhan Gazi, Iznik'te imparatorluk camiini yükseltirken orada bir de, bir
asri mütecaviz bir zaman boyunca Osmanli medreselerinin en yüksegi olarak
bakilacak olan bir medrese yaptirdi Yeni kurulmus (731/1330) ve kendi ismi
ile adlandirilmis olan bu medresenin idaresi, Islâm âlemindeki diger bütün
medreseler gibi müderris titri altinda Seyh Davud-i Kayserî'ye verildi"

Iznik, bir ilim merkezi olarak önemini XV yüzyilda da korumus ve bu yüzden
sehre "âlimler yuvasi" ünvani verilmisti Iznik Medresesinin yetistirdigi
ünlü âlimlerden biri de Osmanlilarin ilk Seyhülislâmi Molla Fenarî'dir
Osmanlilarin, ilk birbuçuk asir içinde yaptirmis olduklari medreselerin
derece ve sinif itibariyle en mühimleri Iznik, Bursa ve Edirne'de idi
Devletin kurulusu esnasinda Iznik Medresesi, beyligin birinci sinif
medresesi idi Bu medresede yapilan egitim ve görülen ögretimin derecesi
hakkinda kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber, müderrisligine (Ögretim
Üyeligi'ne) tayin edilmis olan sahislar, bunlarin hayatlari ve eserleri,
dolayisiyla ilmî kapasiteleri tedkik edilecek olursa bu medresenin oldukça
yüksek seviyede bir egitim ve ögretim kurumu oldugu düsünülebilir Gerçekten
Kahire'de ihtisasini yapip memleketine dönen ve orada birçok talebe
yetistiren Davud-i Kayserî (öl H 751/M 1350)'nin söhretini duyan Orhan
Gazi, onu Kayseri'den getirterek Iznik'te yaptirdigi medreseye müderris
olarak tayin eder Iznik medresesinin ilk müderrisi olan Davud-i Kayserî,
Muhyiddin Arabî'nin üvey oglu Sadreddin Konevî'nin halifelerinden tefsir
sahibi ve Muhyiddin Arabî'nin "Fusûsu'l-Hikem" adli eserini serheden
Kemaleddin Abdurrezzak el-Kâsî (öl 1329)'nin halifesi olup yüksek tahsilini
Misir'da yapmisti Davud'un halefleri olan Taceddin el-Kürdî ve Alaeddin
el-Esved de devrin büyük bilginleri arasinda sayiliyorlardi Bu nokta göz
önünde tutulursa Iznik Orhaniye medresesini yüksek seviyeli egitim ve
ögretim veren bir müessese olarak kabul etmek gerekir

Bursa'nin fethinden sonra orada da medreseler kurulur Bundan dolayi Iznik
ikinci dereceye inerek Bursa'daki Sultan Medresesi birinci dereceyi alir
Orhan Gazi'den sonra oglu Murad (Murad Hüdâvendigâr), Bursa Çekirge'de eski
Kaplica civarinda bir câmi, medrese ve imâret yaptirarak, bu konuda
babasindan asagi olmadigini göstermisti

Yildirim Bayezid, Hisar disinda bir câmi ve medrese yaptirmakla Bursa'nin
bir ilim ve irfan merkezi haline gelmesini ve sehrin hisar disina tasmasi
ile genislemesini sagladi Çelebi Sultan Mehmed'in Bursa'da kurdugu medrese,
digerlerine nazaran ayri bir hususiyete sahiptir "Sultaniye Medresesi"
denilen bu tahsil kurumunda ilk müderris Mehmed Sah Efendi (öl
839/1435)'dir Molla Semseddin Fenarî'nin oglu olan bu zatin ilk dersinde
ögrencilerden baska Bursa'nin belli basli âlimleri de hazir bulunmus, yeni
müderris Mehmed Sah Efendi de medreselerde okutulan ilimlere dair sorulan
suallere cevap vermisti Sultaniye müderrislerinin, böyle umumî sekilde ders
vermeleri bir gelenek haline gelmistir Bilhassa Bursa Sultaniyesi
kurulduktan sonra Iznik medresesi, ikinci dereceye düsmüstü Buna karsilik
bir ilim merkezi olarak Bursa ilk siraya yükselmisti Bu durum, Sultan II
Murad'in Edirne'de Üç Serefeli Câmii yanindaki Saatli medresesini kurana
kadar devam eder Edirne devlet merkezi olduktan sonra II Murad zamaninda
841 (1437) yilinda baslanarak bazi ârizalar sebebiyle 851 (1447) senesinde
tamamlanan Üç Serefeli Câmii yanindaki medrese ile Dâru'l-Hadis, o tarihte
Osmanli ülkesindeki medreselerin üstünde yer aldi Böylece, Bursa'daki
Sultaniye Medresesi, gerek egitim ve ögretim, gerekse tahsisati bakimindan
ikinci dereceye düstü Üç Serefeli medrese müderrisine o tarihe kadar hiç
bir medrese ögretim üyesine verilmeyen yüz akça yevmiye verildi Halbuki
bundan önce Iznik medresesi müderrisinin yevmiyesi otuz, Bursa'daki Sultan
Medresesi müderrisinin ise günde (yevmiye) elli akça idi

Görüldügü gibi Bursa'nin fethinden hemen sonra orada da çesitli medreseler
kuruldu Suurlu ve ne yaptigini bilen bir politika sonucu sinirlari yavas
yavas genisleyen Osmanli Devleti'nde, pekçok devlet ricali, mektep, medrese,
imâret ve câmi gibi farkli sahalara hizmet veren kurumlari açmakta adeta
birbirleri ile yarisiyorlardi Örnek olmasi bakimindan sadece Istanbul'un
1453 yilindaki fethinden sonra Fatih'in yaptiklarini vermek istiyoruz Buna
göre otuz yillik hükümdarligi döneminde basta Istanbul, Bursa ve Edirne
olmak üzere devletin çesitli sehirlerinde 85'i kubbeli olarak 300 kadar câmi
57 medrese, 59 hamam, 29 bedesten, çesitli saraylar, hisar, kale, sur ve
köprüler yaptirdigi görülmektedir Bunlarin çogunun zamanla yikildigina da
isaret etmek gerekir*

764 (1363) tarihinde Edirne'nin fethinden sonra, Rumeli'deki fetihlerin daha
saglikli ve basarili olabilmesi için devlet merkezi buraya nakledilir
Edirne'nin devlet merkezi olmasi, burada da medreselerin hizla açilip
çogalmasina sebep olur Zira biraz önce de görüldügü gibi herkesten önce
devletin basinda bulunanlar, bulunduklari yerlerde egitim kurumu açmayi bir
gelenek haline getirmislerdi Böyle bir anlayistan dolayidir ki, hemen her
zaman devlet merkezinin bulundugu yer, ilmî faaliyetlerin en çok
yogunlastigi merkez oluyordu Nitekim Istanbul'un fethi ve devletin merkezi
haline gelmesinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafindan yaptirilan "Sahn-i
Semân" medreseleri ön plana geçtiler Fatih Kanunnâmesinde "Sahn-i Semân"
diye meshur olan medreselere vakfiyesinde "Medâris-i Semâniye"
denilmektedir

Fatih külliyesi kurulunca sekiz büyük medreseye "sahn" adi verilmisti Bu
tabiri her ne kadar ilk tomar Arapça vakfiyede bulamiyorsak da Fatih'in
tashihinden ve külliye müderrislerinin tedkikinden geçen meshur kanunnâmede
bu tabiri görüyoruz O halde bu tabir, Fatih'ten günümüze kadar gelmektedir
Fatih külliyesi büyük medreselerinden her birini mâna itibariyle birer
fakülte sayabiliriz Vakfiyelerinde buralara aklî ve naklî ilimlerde
mütehassis müderrislerin (profesör) tayin olunacagi açikça belirtildigine
göre buralarda tip, fikih (Islâm hukuku), hey'et (astronomi) ve ilâhiyat
okutuluyordu Bu büyük medreselerin odalarinda birer yüksek ilim talebesi
(danismend) oturuyordu Bunlar, seviyesi yüksek dersleri okuyunca
branslarina göre daha sonra hekim (doktor), fakih, fen adami, maliye ve
devlet memuru oluyorlardi Bu sahn medreselerine musila-i sahn olan
Tetimmeler de, adeta bugünkü lise tahsilini bitirerek geldiklerine göre
Semaniye Medreselerine alem olan sahn tabiri yüksek bir tahsil derecesini
gösteriyordu

Osmanli medreselerindeki egitim ve ögretim usulü, diger Islâm devletlerinde
oldugu gibi bir metod takip etmis olup, medreselerin sayilari arttikça
bunlar da derece ve siniflarina göre bir düzene tabi tutulmuslardi Bunun
içindir ki ilk defa Sultan II Murad, daha sonra da Fâtih Sultan Mehmed
tarafindan medreselerin bir siniflandirilmaya tabi tutuldugu görülür Fatih
medreselerinin (Sahn-i Semân) yapilmasi, Osmanli ülkesindeki medrese
teskilâti için bir yenilik sayilmaktadir Onun için kisa ve özet bir sekilde
de olsa bu medreselerden bahsetmek istiyoruz

Fatih'in kanunnâmesinde "Sahn-i Semân" diye adlandirilan medreselere
"Semâniye medreseleri" de denilmektedir Fatih Sultan Mehmed, Istanbul'u
feth ettikten sonra, Imparator Jüstinyen'in esi Teodora tarafindan
yaptirilan Havariyûn kilisesi yerine câmi yaptirir Daha sonra câminin dogu
ve bati kismina "Sahn-i Semân" denilen sekiz medrese yapti ki, bunlar yüksek
tahsil içindi Bunlarin arkalarinda da "Tetimme" adi verilen ve sahn
medreselerine ögrenci yetistiren sekiz medrese daha yaptirir Vakfiyedeki
bilgi ve Âli'nin kaydina göre burasi Istanbul'un ortasina denk geldigi için
buraya sahn denmistir Tarihî rivayetlere göre bu medresenin programini
Vezir Mahmud Pasa ile matematik ve astronomi âlimi Ali Kusçu tertip
etmislerdir Dördü câmiin dogu kisminda, dördü de bati tarafinda bulunan bu
medreselerden her birinin ondokuz odasi vardi Sekiz müderristen her birinin
birer odasi ve elli akça yevmiyesi vardi Ayrica, beser akça yevmiye ile bir
oda, ekmek ve çorba verilmek üzere sekiz medreseden her birine birer "muid"
(asistan) verildi Her medresenin onbes odasina ikiser akça yevmiye (burs,
kredi), imâretten ekmek ve çorba (yemek) verilmek üzere birer "danismend"
konuldu Geri kalan iki oda da kapicilarla ferras denilen temizlik
isçilerine tahsis olundu

Sahn medreselerinin arka taraflarinda yüksek tahsile, yani Sahn-i Semân
medreselerine danismend yetistirmek üzere "Tetimme" veya "Musila-i Sahn'
ismiyle sahn medreselerinden küçük olarak sekiz medrese daha insa edilmisti
Bu medrese, derece itibariyle orta tahsil seviyesinde idi

Sahn medresesi talebelerine danismend, Tetimme talebesine de Suhte (galat
olarak softa) deniyordu Tetimmelerden her hücreye üç ögrenci konmustu Bu
odalardan her birisine ihtiyaçlarina sarf edilmek ve mum parasi olmak üzere
5'er akça tahsis edildigi gibi yemekleri de imâretten veriliyordu

Bilindigi gibi egitim ve ögretim, hiç bir devletin vazgeçemeyecegi bir
mecburiyettir Bununla beraber her devlet, vatandasini, kendi sartlari,
ihtiyaçlari ve ileriye dönük hedeflerini gözönünde bulundurarak yetistirmeye
çalisir Osmanli Devleti de vatandasini kendi durum ve sartlarina uygun bir
sekilde yetistirmeye gayret etmistir Bu gayenin tahakkuku için de egitim ve
ögretim müesseseleri kurmustur Devletin kurulusu ile baslayip, yikilisina
kadar çesitlenerek gelisen bu müesseseler, devlet ve çogunlukla vakiflar
vasitasiyla kuruluyorlardi Bu müesseseleri, klasik ve yeni diye iki gruba
ayirabilecegimiz gibi, örgün ve yaygin egitim müesseseleri diye de ayirmak
mümkündür

ÖRGÜN EGITIM MÜESSESELERI

Bu müesseseler, belirli yas ve bilgi seviyesindeki insanlari, yine belirli
zaman ve disiplinlere göre yetistirmek üzere kurulmus bulunan
müesseselerdir Bu kuruluslarin, sivil ve askerî olmak üzere iki sahada
sekillendiklerini görüyoruz Bir bakima, özel egitim ve ihtisas konusuna
girdigi için askerî müesseseleri daha sonraya birakip sivil egitim
kurumlarindan bahsetmek istiyoruz Bu arada, yaygin egitim müesseseleri
diyebilecegimiz, câmi ve tekke gibi kurumlardan bir önceki ciltte
bahsedildigi için burada bunlara temas edilmeyecektir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.