Tarihçe |
|
|
#1 |
|
Şengül Şirin
|
TarihçeTarihçe
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#2 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'lerAntik Akdeniz'in 2000 yıl süren görkemli matematik ve bilim dönemi artık sona erecek ve Ptolemy'nin bu sistemi daha sonra, Kilise'nin kanonlaştırdığı dogmalar arasına girecektir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#3 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : TarihçeJohannes Kepler (1571-1630) bu vasiyete uyar ve 1609 yılında, 'Yeni Astronomi' ('Astronomia Nova') adlı dergide, Mars'ın yörüngesinin, odak noktalarından birisinde Güneş'in bulunduğu bir elips şeklinde olduğunu ve eşit zamanlarda eşit alanlar taradığını ileri sürer Galileo bu güneş merkezli sistemi etkin bir biçimde savunmakta, dünya merkezli görüşü cesurca eleştirmektedir Aynı yıl ilk teleskopunu yapar ve ayı gözlem altına alır Gözlemleri, ayın görüntüsünün hiç de öyle söylenildiği gibi; 'kusursuzca parıldayan, ilahi düzgünlüğe sahip, Platonik bir semai küre' olmayıp; girintili çıkıntılı dev bir kayaya benzediğini ortaya koymuştur Onun bu buluş ve görüşleri, Batı kültürü ve dini açısından, ağır sancılı yankılara yol açacak ve kendisi Kilise tarafından yargılanacaktır Kepler bu arada, Copernicus sistemine destek veren bulgularını, 'Gezegenlerin Hareketinin Üç Kanunu' olarak genelleştirir Bir yandan da, cadı suçlamasıyla aranan annesinin yakalanıp işkenceyle ('ad torturam') yargılanmasını önlemek için çaba sarfetmektedir 1727 yılına gelindiğinde, Sir Isaac Newton, nesnelerin hareketini matematiksel terimlerle açıklayan mekanik kanunlarını geliştirir Bu kanunlara dayanan ve artık 'klasik mekanik' olarak anılan kurama göre; başlangıç koşulları bilinen herhangi bir cismin, o andan sonra izleyeceği patika tümüyle öngörülebilir, yani 'herşey' 'deterministik'tir Mekanik yasaları, hayatın tüm yönlerine yansımaya başlar Yatay ve dikey atış problemleri çözülmüş olup, belli bir hız ve açıyla fırlatılan bir parçacığın izleyeceği parabolik yörüngeler hesaplanabilmektedir Tablolar halinde düzenlenip, savaş alanlarına taşınır Bundan sonradır ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı'yla savaşları hakkındaki tarih kayıtlarında sık sık; "tam kente girilecekken, Avusturya topçusu şansına öyle bir tutturdu ki, cephaneliğimizi tek atışta havaya uçurdu" veya "düşmanın top ateşi tam köprüye isabet etmiş ve son kaçış yolumuzu da kesmişti" türünden anlatımlarla karşılaşılacaktır Halbuki gelişmelerin, şansla doğrudan ilgisi yoktur Artık herşey 'deterministik'tir KaderNewton, diğer pek çok konu arasında, optikle da ilgilenmiş ve beyaz ışığın, kırıcı bir ortamdan oluşan bir prizmadan geçirildiğinde, gökkuşağına benzeyen renkli ve sürekli bir spektruma ayrıştığını keşfetmiştir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#4 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'lerÖte yandan Orta Çağ'ın, 'adi metalleri' altına çevirme arayışlarından oluşan 'simya'sı, kabuk değiştirip kimyaya dönüşmekte, fakat fiziğe oranla geç gelişmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#5 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'lerBölünemez nitelikteki bir atom aslında, pek de ilginç bir nesne değildir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#6 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'lerBu değişik olgular üzerinde, birbirinden bağımsız olarak çalışılıyor, fakat her birinin nereden kaynaklandığı veya bu olgulara maddenin hangi unsurlarının yol açtığı bilinmiyordu Çünkü maddenin yapısı, hala bir sırdı Gerçi ortada Dalton'un kapalı kutu benzeri bir atom modeli vardı Ama bu kutuların iç yapıları bir yana; birbirleriyle nasıl etkileştikleri ve çeşitli malzemelerde birbirlerine göre nasıl düzenlendikleri bilinmiyordu 1869 yılında, Rus kimyacı Dimitri Mendelyev, alanındaki yeni gelişmeleri kapsayan bir kitap yazmaya başlamıştı Elementleri; isim, ağırlık ve kimyasal özelliklerini ayrı ayrı kartlara yazdıktan sonra, artan ağırlıklarına göre sıraladığında, benzer kimyasal davranış sergileyenlerin, belli aralık veya periyotlarla tekrarlandığını gördü Tekrar sayısı 7 idi ve bu sefer elementleri, benzer kimyasal özellik taşıyanlar alt alta gelecek şekilde, 7 yatay sıra halinde dizdi Periyodik 'elementler tablosu'nu keşfetmişti Arada bazı boşluklar vardı ve bunların, henüz keşfedilmemiş olan elementlerden kaynaklandığını öne sürdü Nitekim, varlığını önerdiği galyum ve germanyum elementleri, çok geçmeden keşfedildi Bunlar iyi güzeldi de; periyodik davranışın bir de, neden ve nasılı vardı Mendelyev gerçi elementlerin kimyasal davranışlarındaki düzeni yakalamış, ama bir yandan da, yanıtlanmayı bekleyen bir dizi soruya yenilerini katmıştı Örneğin, elementleri kimyasal özelliklerinin benzerliğine göre sıraladığında, atom ağırlıkları çoğunlukla artarken, bazı yerlerde azalıyordu Bunu açıklayamadı Çünkü sıralamanın kütleye göre değil, henüz bilinmeyen atom numarasına göre yapılması gerekiyordu![]() 1873 yılında James Clark Maxwell, kendi adıyla anılan denklemleri yayınladıAyrıca, tüpteki akım, elektrotlar arasında köprü kurarken, gazda parıldayan ışımalara yol açmaktaydı Bu ışıklar prizmadan geçirilip incelendi Güneşin beyaz ışığı bir prizmadan geçirildiğinde sürekli bir spektrum verirken, katot ışını tüplerinden yayılan ışık prizmadan geçirilip karanlık bir zemine düşürüldüğünde, zemin üzerinde aralıklı çizgiler oluşuyordu Bunlara spektrum çizgileri dendi![]() ![]() Bu ışıklar da dar bir yarıktan geçirilip prizma üzerine düşürüldüğünde, keza aralıklı çizgilerden oluşan spekrumlara yol açıyodu Hem de, her elementin kendisine özgü bir spektrumunun olduğu saptandı Aslında, bir spektrumdaki her çizginin, belli bir dalgaboyuna karşılık gelen, kendisine özgün bir enerjisi vardı Atomların ışıma spektrumlarının incelenmesi sırasında, dalga boyu ölçümlerinde kullanılan en basit aygıtlar dahi, beklenmedik bir duyarlılıkla çalışmıştı Spektroskopi dalı zamanla, ölçüm hatası payını 10,000'de 1'lere indirecek ve kimya çalışmalarında başı çekeceği gibi, atomun yapısıyla ilgili kuram veya önerilerin, sınava tabi tutulup ayıklandığı sert bir kayaya dönüşecekti
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#7 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler1884 yılında Ludwig Boltzmann, spektroskopinin sağladığı sağlam verilerden hareketle ve Maxwell denklemlerini termodinamikle birlikte kullanarak, 'siyah cisim ışıması'nın kuramsal türetimini yaptı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'ler |
|
|
#8 |
|
Şengül Şirin
|
Tarihçe > 1870'ler > 1920'ler > 1945'ler > 1965'lerYüzyıl dönemecinde bilimsel gelişmeler, köktenci varsayımlara gebeydi ve bunların birer birer ortaya çıkmasıyla, ivme kazanacaktı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#9 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Tarihçe1915 yılında Einstein, Hilbert'le yarışını önde bitirerek, Genel Relativite Kuramı'nı yayınladı Şansı yardım etmiş ve kuramı çok geçmeden, Merkür gezeninin güneş etrafındaki hareketinden ve yıldızlardan gelen ışığın güneş tarafından saptırılmasından kaynaklanan kanıtlarla desteklenmişti 1919 yılında Francis W Aston, kendi geliştirdiği kütle spektrografisini kullanarak, aynı atom numarasına sahip farklı atomların, yani izotopların varlığını keşfederken, Rutherford da değişik atomlarda protonun izlerine rastlamıştı Ancak, aynı elementin izotopları arasındaki kütle farkına neyin yol açtığı ve çekirdeğin, protonların birbirini itmesine karşın nasıl bir arada durduğu, hala anlaşılamamıştı 1921 yılında James Chadwick ve E S Bieler, çekirdeğin çok güçlü bir kuvvet tarafından bir arada tutulduğu önerisinde bulundu Kuvvetlerin işleyiş biçimi merak konusu olmaya başlamıştı Aynı yıl Theodor Kaluza, Einstein'ın önerisi üzerine, kuvvetlerle ilgili bir çalışmasını yayınladı Kaluza bu çalışmasında, Maxwell'in elektrik ve manyetik olayları tek bir denklem sisteminde birleştirme başarısını bir adım daha öteye götürerek, kütleçekimiyle elektromanyetik kuvvetleri birleştirmeyi amaçlıyordu Alışılmışın dışında bir yaklaşımda bulunmuş ve uzaya, minik bir daire üzerine kapanan bir boyut daha eklemişti Daha sonra 'Kaluza-Klein kompaktlaştırması' adını alan bu yaklaşım, 60 yıl sonraki parçacık kuramı çalışmalarında temel olarak kullanılan verimli bir konu haline gelecekti![]() 1922 yılında Niels Bohr, elementlerin kimyasal davranışlarını, atomlarının yapısındaki elektronların, birbirini izleyen yörünge kabuklarıyla ilişkilendiren modelini geliştirdi Model, atomların ışıma spektrumundaki kesikliliğin yanında, elementler tablosundaki periyodikliği de açıklamıştı Buna göre; her enerji düzeyine karşılık gelen yörünge; birinci kabuk 2 ve ikinciler 8'er olmak üzere, yalnızca belli sayıda elektron barındırabiliyordu Kabuklardan biri dolunca, elektronlar bir üst kabuğa yerleşiyordu Kimyasal özellikleri dış kabuktaki elektron sayısıyla açıklamak mümkündü Dış kabuğu dolu olan elementler tepkimeye girmezken, diğerleri dış kabuklarını doldurmak üzere, elektron alıyor veya veriyordu Model, atom numarasına göre yeniden düzenlenmiş olan elementler tablosundaki periyodiklik açığa kavuşturmuş olmakla beraber; elektronların neden belli enerji düzeylerinde bulunmak zorunda oldukları ve niye sürekli ışıyıp enerji kaybederek çekirdeğe düşmedikleri gibi yanıtlanmamış sorulara, bir yenisini daha eklemişti: Neden birinci kabukta sadece iki ve sonraki kabuklarda sadece 8'er elektron bulunuyordu? Modelde bir şeyler eksikti![]() ![]() ![]() 1923 yılında Arthur Compton, x-ışınlarının elektronlardan saçılmaları sırasındaki frekans değişimlerini inceliyordu Işığın dalga davranışından yararlanan bir deneyle, fotonlarının parçacık gibi davrandığını kanıtladı Çelişkili görünen bu deney aslında, fotonların ikili davranışına işaret ediyordu O sıralar doktora çalışmasını yapmakta olan Louis de Broglie, elektronların da ışık gibi, hem parçacık ve hem de dalga gibi davranabileceğini düşündü Çünkü Einstein'ın 1905 yılında ortaya attığı relativite kuramı, kütleyle enerjinin birbirine dönüşebilir olduğunu ve bir parçacığın toplam enerjisinin, momentum p cinsinden, E2=mc2+p2c2 şeklinde yazılabileceğini göstermişti Fotonlar için kütle sıfır olduğundan, bu ilişki E=pc biçimine indirgeniyordu
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#10 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : TarihçeÖte yandan, fotoelektrik olayının açıklığa kavuşmasıyla anlaşılmış olduğu üzere, yine fotonlar için E=hv olduğuna göre, p=hv/c, yani p=h/λ olmalıydı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#11 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : TarihçeBazı çekirdeklerin elektron ışıyarak 'beta' bozunmasına uğradıkları öteden beri biliniyor ve bu bozunma türü üzerinde yapılan ölçümler, herhangi bir aktif maddenin ışıdığı elektronların, süreklilik gösteren enerji değerlerine sahip olduğunu gösteriyordu
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#12 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : TarihçeAslında bu yöndeki çalışmalar, Rutherford'un alfa parçacıklarıyla yaptığı deneyden beri sürdürülmektedir ve R J van de Graaf, kendi adıyla anılan elektrostatik jenaratörü, bir yıl önce imal etmiştir Aygıt, iki palanga arasındaki dönen bir kayışla, kayışın alt tarafındaki bir deşarj odası ve üst tarafındaki metal bir küreden oluşmaktadır Deşarj odasındaki yüksek gerilimle üretilen iyonların, artı yüklü olanları kayışa yapışmakta ve kayış tarafından yukarıya taşınıp, tel fırçalar aracılığıyla metal küreye aktarılmaktadır Kürede biriken büyük miktardaki yükün daha sonra, yüklü parçacıkların hızlandırılması için gereken yüksek gerilimi sağlamakta kullanılması mümkündür Prototip denemelerinde, 1 5x106 V gerilim düzeyine ulaşılır 1932 yılında, Cockroft ve Walton, böyle bir düzeneğe dayalı bir doğrusal hızlandırıcı inşa edip, lityumu protonlarla bombardıman ederek alfa parçacıkları üretir Aynı yıl Ernest O Lawrence, Berkeley'de, protonları 1 MeV enerji düzeyine hızlandırabilen ilk siklotronu inşa eder Çok geçmeden kapasitesi 25 MeV'a çıkartılacak ve bunu, dünyanın çeşitli laboratuvarlarında kurulan, değişik yapılardaki hızlandırıcılar izleyecektir Nötron ve proton etkileşimlerinin incelenmesi deneyleri, bazı sorulara yanıtlar getirmekle beraber, pek çok diğer parçacığın keşfiyle sonuçlanacak; bu ise, yanıtları çekirdeğin temel yapısında yepyeni bir anlayışla son bulan, bir dizi yeni sorunun doğmasına yol açacaktır![]() Çekirdeği bir arada tutan kuvvetlerin işleyişi ve bozunmalar, öncelikli çalışma konuları haline gelmiştir 1934 yılında Enrico Fermi, beta bozunması için, zayıf etkileşimi içeren bir kuram önerir Bu, nötrinoları ve parçacık 'tad'larının değişimi kavramını açıkça kullanan ilk çalışmadır Hideki Yukawa aynı yıl, çekirdekteki çekim kuvvetlerini, protonlarla nötronlar arasında alınıp verilen yeni bir tür parçacığın sağladığı etkileşimle açıklamak üzere, relativite ve kuantum kuramlarını birleştirir 'Pi mezonu' veya kısaca 'pion' adı verilen yeni parçacığın, çekirdeğin büyüklüğünden hareketle, 200 elektron kütlesi ağırlıkta olması gerekmektedir Nükleer kuvvetlerin 'mezon kuramı' doğmak üzeredir 1937 yılında, kozmik ışınların incelenmesi sırasında, elektronun 200 katı ağırlığında, yüklü bir parçacık keşfedilir Önce Yukawa'nın öngördüğü pion olduğu sanılan parçacığın, daha sonra muon olduğu anlaşılır (tüh) 1938 yılında, Lise Meitner, Otto Hahn ve Strassman, nötron bombardımanına tutulan ağır elementlerin kararsız hale gelerek parçalandıklarını saptar Süreçten yeni nötronların çıkıyor olması, 'zincirleme fizyon reaksiyonları'nın mümkün olduğuna işaret etmektedir 1941 yılında Glenn Seaborg, laboratuvarda yapay olarak, transuranyum elementlerinin ilkini sentezler 5 tanesini daha sentezleyecek ve elementler tablosunun değiştirilmesini önerecektir Bu arada nötron ve protonlardan 'nükleon' olarak söz edilmeye, fizik çalışmaları öncelikle savaş çabasına yöneltilmeye başlanmıştır 1942 yılında Enrico Fermi, Chicago Üniversitesi'nde inşa ettiği 'grafit yığını'nda, ilk zincirleme fizyon reaksiyonunu gerçekleştirir Ertesi yıl, Çinli matematikçi Shiing-Shen Chern, çok daha sonraları 'sicim kuramı'nda önemli bir araç haline gelecek olan, 'karakteristik sınıflar' üzerindeki çalışmasına başlar İki yıl sonra Hiroşima ve Nagasaki bombalanmıştır![]() ![]() 1946 yılında, ilk gözlendiğinde Yukawa'nın mezonu zannedilen muon parçacığının, görünür maddenin yapısında yer almayan, 'II Nesil' madde parçacıklarının ilki olduğu anlaşılır Bu beklenmedik keşif, şaşkınlık yaratmıştır Çünkü böyle bir 'üst nesil' parçacığa ne gerek vardır? Güçlü etkileşime girmeyen bu parçacıkla elektron için, 'lepton' terimi kullanılmaya başlanır 1947 yılında, yine kozmik ışınların incelenmesi sırasında, artı ve eksi yüklü iki 'pi mezonu' keşfedilmiştir Başka bir resimde V şeklinde izlere rastlanmış ve V'lerin iki ayağına yol açan yüklü parçacık çiftlerinin, yüksüz birer parçacığın bozunmasıyla ortaya çıkmış olması gerektiği sonucuna varılmıştır Bulucuları parçacıklara 'V parçacığı' adını verir ![]() Richard P Feynman, soyadıyla anılan diyagramları geliştirir 1948 yılında Berkeley senkro-siklotronunda gerçekleştirilen bir çarpışırma deneyinde, ilk yapay pion üretilir Ertesi yıl Enrico Fermi ile C N Yang, pionun bir 'nükleon' ve 'karşıt nükleon'dan oluştuğu önerisinde bulunur Böyle bir 'karmaşık parçacık' kavramı, alışılmışın dışındadır 1949 yılında, 'V parçacıkları'nın K+ ve K- mezonları olduğu anlaşılır Kozmik ışın incelemeleri, yeni tür parçacıkların keşfine yol açmaya devam etmektedir 1951 yılında, nötür K0 ve π0 mezonları keşfedilir![]() Sis odalarıyla 1940'lı yıllarda, epeyce sayıda yeni parçacık keşfedilmişti Fakat bu dedektörlerin iki önemli kısıtı vardı Gaz yoğunluğunun düşük olması nedeniyle, odanın gözlenen kısmında çok az sayıda etkileşim gerçekleşiyordu Öte yandan çalışma hızları yavaş olduğundan, 1950'lerde inşa edilmeye başlanan ve birkaç saniyede bir ışın çarpıştırması yapabilecek olan hızlandırıcılarda kullanılamazlardı Doktora çalışmasını Anderson'la yapan Donald A Glaser, seyrek oluştukları için zor karşılaşılan parçacıkları daha iyi gözlemleyebilmenin yollarını aradı Molekül yoğunluğu gazınkine oranla 10'un birkaç katı faktörle daha fazla olan sıvı kullanmayı düşünmüştü![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#13 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : TarihçeGlaser'ın parlak fikri, kaynama noktasının üstüne kadar ısıtılmış olmasına karşın henüz buharlaşamamış, dolayısıyla geçici bir süre için kararsız halde olan bir sıvı kullanmayı hedefliyordu Kullandığı teknik, sıvıyı; kaynama noktasının hemen altında iken yüksek basınçta tutmak ve hızlandırıcıdan bir parçacık demeti geldiğinde, basıncı ansızın düşürerek 'süper ısıtılmış' hale geçirmekti Yüklü parçacıklar, yolları üzerindeki moleküllerle etkileşip, buhar haline geçmelerine neden olacak ve başlayan yerel kaynamaların ürettiği kabarcıklar sayesinde iz bırakmış olacaklardı 1952 yılında, başarıyla çalışan ilk kabarcık odasını geliştirmişti Hacmi, sadece 3 cc idi ve 140 °C'deki dietil-eterle doluydu ![]() İzlerin fotoğrafı çekilip, basınç yeniden ayarlanıyor ve hızlandırıcıdan gelecek bir sonraki parçacık demeti için hazır hale geliniyordu Fotoğrafın incelenmesiyle de, parçacığın yükü veya kütlesi hakkında bilgi ediniliyordu Glaser'ın bu keşfi, dünyadaki hızlandırıcı laboratuvarlarında 30 yıl sürecek bir dönem başlattı Aynı yıl /\0 ve Δ parçacıkları keşfedilmiş, ağır bir parçacık olan Δ'nın, birbirine benzer dört şekli (Δ++, Δ+, Δ0, Δ-) belirlenmişti 1952 yılında, 1 3 GeV'luk bir hızlandırıcı olan Brookhaven Kozmotronu'nun işletmeye alınmasıyla, tam bir 'parçacık patlaması' yaşanacaktı Parçacıklara vücut veren yapısal düzenin anlaşılmasına çalışılıyordu 1953 yılında Murray Gell-Mann, saçılma verilerinden hareketle, 'hiperyük' adını verdiği yeni bir kuantum sayısının varlığını önerdi Nükleonların iç yapılarının yoklanabilmesi için, yoklama aracını oluşturacak parçacıkların, örneğin elektronların dalgaboylarının, ilgili boyutlara kadar küçültülebilmesi gerekiyordu Daha küçük dalgaboyu daha yüksek enerji anlamına geldiğine göre, bu; hızlandırıcıların gücünü arttırmakla mümkündü ![]() 1953-57 arasında yapılan, yüksek enerjili elektronların çekirdeklerden saçılması deneyleriyle, protonların ve hatta nötronların içindeki yük dağılımları incelendi Belirlenen elektromanyetik yapıları, hala temel parçacık sayılmalarına karşın, bir tür iç yapıya sahip olduklarına işaret ediyordu![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#14 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Tarihçe Kabarcık odası tekniklerinin geliştirilmesinde, Berkeley'deki Luis Alvarez grubu başı çekiyordu 1959 yılında, 180cm uzunluğunda hidrojen dolu bir kabarcık odası; soğutma donanımı, mıknatısı ve destek yapılarıyla birlikte, tüm bir binayı doldurmuştu Odayı dolduran sıvı hidrojen, 26K (-247°C) sıcaklıkta ve 4 atmosferlik ek basınç altında tutuluyor, Bevatron'dan gelen hızlandırılmış parçacıklar için hedef oluşturuyordu![]() Odada güçlü bir manyetik alan vardı ve çarpışma sonucunda oluşan parçacıklar, bu manyetik alanın etkisiyle kıvrımlı izler bırakıyordu Kabarcık odasının çekilen resimleri taranıyor ve izler, çoğu kez üniversitenin farklı bölümlerindeki özel projeksiyon masalarında ölçülerek, 3 boyutlu olarak yeniden inşa ediliyordu Parçacık patikalarının eğrilme yarıçapı, parçacığın yükünü ve momentumunu açığa çıkarırken; karmaşık iz yapısının incelenmesiyle, parçacık etkileşimleri ve bozunmaları ayrıntılı olarak izlenebiliyordu Kabarcık odaları sayesinde, parçacık spektroskopisinin ayrıntıları öğrenildi Çok sayıda kısa ömürlü parçacık keşfedilmiş, güçlü etkileşimin özellikleri incelenmişti Luis Alvarez, kabarcık oadası tekniklerinin geliştirilmesine bulunduğu katkılar nedeniyle, 1968 Fizik Nobel Ödülü'nü alacaktı![]() İnşa edilen en büyük iki kabarcık odalarından birisi, Chicago'daki Fermilab'deydi Diğeri CERN'deki BEBC (Big European Bubble Chamber) idi İkisi de 3 m'den uzundu Odayı dolduran ve hızlandırılmış parçacıklara hedef oluşturan malzeme olarak, yalnızca serbest proton içeren hidrojen değil, çekirdekteki etkileşimleri incelemek amacıyla, propan ve xenon gibi daha ağır malzemeler de kullanıldı BEBC kabarcık odasının gövdesindeki süperiletken bir bobin, 3 7 m uzunluğundaki 35 m3'lük odada 3 5 Tesla şiddetinde manyetik alan yaratıyor ve kabarcık odası tesisin yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyordu![]() ![]() 1962 yılında muon nötrinosu keşfedilir ve daha önce kuramsal olarak öngörüldüğü üzere, elektron nötrinosundan farklı bir parçacık olduğu gösterildi Ardından bir dizi baryon ve mezon gelir Gell-Mann'ın parçacıkları baryonlar ve mezonlar olarak sınıflandırmış olmasına karşın, ortalıkta yüzlerce 'temel' parçacık vardı 'Atomun yapısı' derken, çekirdeğin 'suyu' çıkmıştı ![]() Nitekim, parçacıkların sayısı arttıkça özellikleri, baryonlarla mezonların daha küçük yapıtaşlarından oluştuğuna işaret eden bir düzenlilik sergilemeye başlar Bu durum parçacık türlerinin, SU(3) grubu denilen matematiksel bir sınıflandırma sistemiyle düzenlenmesini sağlar 1963 yılında Gell-Mann ve George Zweig, birbirlerinden bağımsız olarak; baryon ve mezon olarak sınıflandırılan parçacıkların, kesirli yükler taşıyan daha küçük parçacıklardan oluştuğu önerisinde bulunur Gell-Mann'ın 'kuark' adını verdiği bu temel parçacıklar; yukarı, aşağı ve garip olmak üzere; üç çeşittir Spinlerinin ћ/2, elektrik yüklerinin ise sırasıyla +2/3, -1/3, -1/3 olduğu öngörülen parçacıkların, birer de karşıtı vardır Öneriye göre baryonlar üç kuarktan, mezonlar ise bir kuarkla karşıtkuarktan oluşmaktadır Gürsey ve Radicati, kuarkların 3 çeşni ve 2 spin durumunu temel alan SU(6) simetrisinin hadronların sınıflandırılmasında başarıyla kullanılabileceğini gösterirler Kuark düşüncesi ilk elde, kesirli yük hiç gözlenmediğinden, gerçek fiziksel nesnelerin temsilinden çok, parçacık kütlelerinin sergilediği düzenin matematiksel bir açıklaması olarak algılanır Halbuki daha sonraki kuramsal ve deneysel gelişmeler, yalnız başlarına gözlenememelerine karşın, kuarkların gerçek fiziksel nesneler olduğunu gösterecektir![]() 1964 yılında, CERN'deki 2m'lik hidrojen dolu kabarcık odasında çekilmiş olan yandaki resmin incelenmesi, yeni bir parçacığın daha varlığını ortaya koydu Beyaz renkli + işaretleri, odanın üzerinde sabit olup, üç boyutlu patika çizimlerinin hazırlanmasında kullanılıyordu Odanın alt tarafından beş tane K- mezonu girmiş ve bunlardan birisi, odadaki protonlardan biriyle etkileşmişti K mezonlarının momentumu 10GeV/c düzeyinde olduğundan, hızları ışık hızının %99 9'u kadar ve üst düzeyde relativistikti ![]() Manyetik alan, yüklü parçacıkları bükmüş ve yeni parçacık, odada 10cm kadar yol katettikten sonra, nötür bir /\ parçacığı ile bir K- mezonuna bozunmuştu Gell-Mann'ın daha önce varlığını önermiş olduğu Ω- parçacığı, hem de Gell-Mann'ın hesapladığı kütleyle bulunmuştu Demek ki, 'baryon, mezon' sınıflandırması doğruydu![]() Ertesi yıl, leptonların sergilediği düzene bakan bazı araştırmacılar, kuarklar arasında da benzer bir düzenin var olması gerektiği düşüncesinden hareketle, dördüncü bir kuarkın varlığını önerir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
Cevap : Tarihçe |
|
|
#15 |
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Tarihçe
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır |
|
|
|