| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| azerbaycan, bakış…, bölüm, edebiyatı, genel, türk | 
|  | Azerbaycan Türk Edebiyatı (Genel Bir Bakış…) (Bölüm - 2) |  | 
|  05-13-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Azerbaycan Türk Edebiyatı (Genel Bir Bakış…) (Bölüm - 2)   Azerbaycan Türk    EdebiyatıXVII (Genel bir bakış…) (Bölüm - 2)  yy  ortalarında Şamahı’ya gelen meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Dede Korkut’un mezarının Derbend’de olduğunu ve Şamahıların bu mezarı saygı ile ziyaret ettiklerini yayar  Çağdaş Azerbaycan alimlerinden Emin Abid, Ahmet Caferoğlu, Mikayıl Refili, Ali Sultanlı, Hemid Araslı, Mirali Seyıdov, Şamil Cemşidov, Kamal Abdullayev, Feryad Zenynalov vb  Kitabı Dede Korkut destanları ile ilgili araştırmalar yayınlanmıştır  Kitabı Dede Korkut destanında orta çağ AzerbaycanTürk hayatı tüm boyutları, tüm sahaları ile aksetmiştir  Çocuk eğitiminden devletin yönetilmesine kadar, en farklı meseleler aydınlatılmış, aynı zamanda Oğuz Türklerinin hayat özellikleri, onları başka halklardan ayıran cihetler, dikkati çekecek bir şekilde verilmiştir  Kuşkusuz destan, Türklerin, özellikle de Azerbaycan Türklerinin yalnız çağdaş, yani destanın yazıya alındığı dönemdeki hayatını değil, eski düşünce ve tasavvurlarını, inanç ve kanaatlerini öğrenmek açısından da en kıymetli edebî kaynaklardan birisidir  Kitabı Dede Korkut kahramanlık destanıdır  Çünkü burada ilk sırada, ilinin, ulusunun, kendinin özgürlüğü, egemenliği uğrunda savaş veren, düşman gördüğünde öc almayı düşünen, hakkı, adaleti savunan alp erenlerin hayatı ve mücadelesi tasvir edilmiştir  Çünkü burada vatan uğrunda ölüm, ölümlerin en mümtazi ve şereflisi sayılır; aile şerefi ve namusu her şeyden yüce tutulur  Çünkü buradaki kahramanlar savaş meydanlarında korkunç düşmanla karşılaşmaktan sevinç ve mutluluk duyarlar; zor durumlarda hiç bir zaman birbirlerini yalnız bırakmazlar  Hiç şüphesiz, kahramanlık sayfaları ile birlikte Kitabı Dede Korkut’ta, gönül okşayan sevgi sahneleri, karşılıklı inanma ve inanca dayanan, muhabbetleri yolunda her ıstıraba dayanmayı beceren samimi ve vefalı aşıklar da vardır  Ama destanların tarihietnografik açıdan bir özgürlüğü ve özelliği de, eski Türklerin savaşta, kılıç kullanmakta, ok atmada kadınla erkek arasında fark gözetmeyişini, kahramanlık ve sevgi konuları üzerinde kökleşmiş boylarda, yüksek bedii ustalıkla aksettirmesidir  Kitabı Dede Korkut yalnız kahramanlığın ve sevginin değil, ayrıca bilgeliğin destanıdır  Destanda bu halk bilgeliğinin taşıyıcısı, tüm boylara katılan, her boyun sonunda boy boylayıp soy soylayan, Oğuz kahramanlarının şerefine yeni bir Oğuznâme yaratan Dede Korkut’tur  Dede Korkut’un tarihî bir şahıs olup olmadığı hakkında elde hiç bir ilgi yoktur  Bu açıdan onu, destanın müellifi olarak, adlandırmak da gerçeklikten uzaktır  Dede Korkut sadece efsanevî bir obrazdır, Türk tecrübesinin, Türk bilgeliğinin simgesidir  Dede Korkut, farklı destanlarda tesadüf edilen aşıkozanbakışlarm umumileştirilmiş, toplu bir timsalidir  Kitabi Dede Korkud destanının etkisi ile Azerbaycan yine orta çağ halk edebiyatında gerek konu, gerekse dil açısından bu destana yakın olan “Karaoğlu” adlı başka bir destanın ortaya çıkması da, Dede Korkut’un Azerbaycan muhiti, Azerbaycan Türklerinin varlığı ve hayatı ile ilgisi yönünde yorumlanabilir  Başka bir kahramanlık destanı, Köroğlu XVIXVII yy  Azerbaycan’da cereyan eden tarihîsiyâsî olaylarla, ilgili olarak meydana çıkmıştır  Bu destandaki tarihîlik Kitabı Dede Korkut’taki tarihîlikten daha kesin ve bazı kaynaklarla tasdik olunan bir tarihîliktir  Tarihçi alimlerin ve edebiyat araştırmacılarının ortak fikrine göre, Köroğlu destanında aksetmiş olayların esasında bütün Azerbaycan’ı bürümüş Celaliler isyanı bulunmaktadır  Köroğlu destanının manzum bölümünü oluşturan şiirlere hala XVIII  asrın başlarında yaşamaya alınmış eserlerde tesadüf edilmektedir  Tebrizli Elias Muşeğin 1721′de yazıya alınmış “Neğmeler” kitabında Köroğlu destanmdan götürülmüş 13 koşmaya yer verilmiştir  Azerbaycan şairi Endelib Karacadaği de halk edebiyatı seçmeleri esasında tertip ettiği elyazma antolojisine Köroğlu koşma ve geraylılarını dahil etmişti  Köroğlu destanı da Kitabı Dede Korkud gibi uluslararası bir edebî abidedir  Hem de, yalnız Türk halkları arasında yaygın olan Dede Korkut’tan farklı şekilde Köroğlu, hem Türk (Azerbaycan, Türkmen, Özbek vs  ), hem Fars kökenli (İran, Tacikistan), hem de Hıristiyan (Gürcü, Bulgar vs  ) halklar arasında yayılmıştır   Diğer Halk Edebiyatı örneklerimiz (mesela elyazması Vatikan’da, Berlin’de ve Drezden’de muhafaza edilen Kitabı Dede Korkut, Rus diline tercümesi elde olan, orjinali ise şimdiye kadar bulunmayan onlarla Azerbaycan masalı vs  ) gibi Köroğlu destanının da ilginç bir kaderi vardır  Destanın metni ilk defa Güney Azerbaycan topraklarında derlenmiş ve yazıya alınmıştır  Köroğlu destanını ilk kez derleyen Polonya kökenli Rus diplomatı Aleksandr Hodzko idi  O, XIX  yy  başlarında Sent, Petersburg Üniversitesi’nin Şarkiyat Bölümü’nde tanınmış Azerbaycan şarkiyatçısı Prof  Mirze Cafer Topçubaşı’nm (17892869) talebesi olmuştu, Azerbaycan Türkçesini ve Fars dilini mükemmel bilirdi  Hodzko Azerbaycan Türkçesi ile derlediği destan metnini İngiliz diline aktararak 1842′de Londra’da kitap halinde yayınlatmıştı  Daha sonra 1856′da destanı İngilizce’den Rus diline tercüme etmiş ve Tiflis’te kitap olarak bastırmıştı  Romantik kahraman tipi olan Köroğlu XIX  yy  ’da bir sıra Batılı ve Rus alimlerinin, şarkiyatçılarının dikkatini çekmiş, destanla ilgili makale ve araştırmalar yayınlanmıştır  Azerbaycan ise Köroğlu destanının derlenmesine 1920 yıllarından sonra başlanmış, destanın ilk ilmîtenkitli metni 1949′da yayınlanmıştır  Halk edebiyatı uzmanı Memmedhüseyn Tehmasıb’ın tertip ettiği bu kitaba destanın 17 kolu (yahut boyu) dahil edilmişti  Son yılların folklor derlemeleri sırasında halk arasında Köroğlu destanının yeni kolları yazıya alınmıştır  Köroğlu destanı hakkında 1979′da, Azerbaycan kökenli Fransa alimi Şirin Melikoff’un Paris’te yayınlanan tetkikatı onun geçen asırda olduğu gibi şimdi de Avrupa’nın edebîilmî dairelerinin ilgisini çektiğini göstermekdedir  Köroğlu destanının kahramanı olan Köroğlu Azerbaycan Türkleri arasında bir millî kahraman ve genellikle kahramanlık simgesi durumuna gelmiştir  Büyük Azerbaycan bestekarı Üzeyir Hacıbeyli, bu destan esasında dünyaca ünlü Köroğlu operasmı bestelemiştir  Yalnız Azerbaycan Köroğlusunun kahramı değil, Türkmen, Türk, Özbek, Kazak, Tacik, Gürcü, Kürt, Bulgar Köroğluları da, adaletsizliklere karşı savaşan, ezilenlerin hak ve hukunu savunan cesur bir cengâverdir  Destanın Kafkasya versiyonunun, Gürcü, Ermeni ve Kürt arasında yayılmış Köroğlu boylarının onlara Azerbaycan Türklerinden geçtiği konusunda tetkikatçılar arasında hiç bir fikir ayrılığı yoktur  Orta Asya Köroğlusu ise tabii ki, daha farklıdır  Eğer Kafkasya Köroğlusunda tarihî roman unsurlarını andıran hatlar varsa, Orta Asya Köroğlusu daha çok masal tiplidir, daha fazla nağıl, efsaneye dayanmıştır  Köroğlu kendi kişiliğinde, kılıç vuran bir kahramanla, saz çalarak şiir koşan ince ruhlu bir aşıkı maharetle birleştirmiştir  Bütün destan boyunca o, ezilen halkın, hukuku çiğnenen insanların yanlısı, yardımcısı gibi takdim olunur  Köroğlu halkın yanında olmayı kulların önünde gitmeyi kendisi için şeref bilir; “Qul deyerler, qulun boynun burarlar, Çullar qabağıda geden tirem men…” Delileri ile Çamlıbel’e çekilen Köroğlu her zaman elini ülkenin nabzı üzerinde tutar, nerede bir haksızlık duyulsa, nerede bir adaletsizlik iş lense oraya koşar  Bazen kılıcı, bazen otoritesi, bazen de sazı ile hakkı çiğnenenin hakkını ken disine verir  Bu açıdan da Köroğlu destanın bir çok boyları, Köroğlu’nun muhtelif seferleri (Kö roğlu’nun Bağdad seferi, Köroğlu’nun Erzurum se feri, Köroğlu’nun Tokat seferi vs  ) şeklinde dü şünülmüştür  Destanda Köroğlu yalnız kahraman bir savaşçı, yalnız güzel şiirler yaratan aşık değil, aynı zamanda ince muhabbetle seven, sevgilisi Nigar’m yolunda ölüme bile göz kırpmadan giden sadakatli bir eş, Çamlıbel’deki yüzlerce yiğitdeli için şefkatli bir atadır  Destan Köroğlu’nun do ğumundan ölümüne kadar onun tüm hayat ta rihçesini aksettirir  Azerbaycan Türklerinin vefa, sadakat, yiğitlik, kahramanlık hakkındaki bir çok düşünce ve kanaatler Köroğlu destanında gün ışı ğına çıkarılmış, oradaki bir sıra bilgice şiirler, hal kın arasında yayılarak ata sözü ve masal gibi kul lanılmıştır  XIX  XX  yy  Azerbaycan tarihinde Rus ve İran baskısına karşı barışmaz mücadeleleri ile halkm arasında tanınan Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Katır Memmed, Settarhan vb  kahramanlık hakkındaki destanlar da kuşkusuz kahramanlık destanları sırasına dahildir  Ama bu eserler Kitabı Dede Korkut ve Köroğlu gibi mükemmel değildir  Onlarda yazılı edebiyata etkisi daha dikkati çeken bir şekilde gözükmektedir  Bu da adı geçen destanlarm bir aşığm yaratıcılığının eseri olmasından kaynaklanmaktadır  Muhabbet destanları, yahut bir başka bir deyişle, halk romanları, Azerbaycan Halk Edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır  Eğer kahramanlık destanları mücadele ve savaş dönemlerinin eserleriyse, muhabbet destanları da, daha çok dinç, barışçı hayatı yansıtırlar  Saf, sa mimi sevgi duyguları, sadakat, mânevi bütünlük dostluk, insanperverlik bu destanların esas ko nularıdır  Muhabbet destanlarının tüm dünya folk lorunda olduğu gibi, iki esas kahramanı vardır  Bunlardan birincisi sevgili; ikincisi ise ona ka vuşmak yolunda cefalara, ıstıraplara göğüs geren, bir an olsun geri çekilmeyi düşünmeyen aşıktır  Her aşk destanı, sonu ya mutluluk, ya da kederle biten böyle bir masala çevrilmiş sevgi üzerine ku rulmuştur  Muhabbet destanları bazı özellikleri ile kah ramanlık destanlarından ayrılmaktadır  Bu des tanlar bir kural olarak üstadnamelerle başlar  Her destanın başlangıcında eğitici nasihatçı mazmunu ile dikkati çeken üç üstadname verilir  Üs tadnameler için usta aşıkların eserleri alınır  Des tan güzelleme, yahut duvakkapma ile tamamlanır   Sonda okunan bu aşk şiiri, mutluluğu, birlikte ge çecek hayatın güzelliklerini anlatır; sevgililere güzel hisler iletir  Azerbaycan’da Aşık Garip, Esli ve Kerem, Abbas ve Gülgez, Şah İsmayıl vs  mu habbet destanları halk arasında yaygındır  “Ferhad ve Şirin”, “Leyli ve Mecnin”, “Tabir ve Zöhre” vb halk destanlarının ise halk edebiyatından klasik şiire, yahut aksine, Nizami gibi kudretli bir şairin yaratıcılığından halk edebiyatına geçmesi konusu ise hala edebiyat uzmanları arasmda tar tışılmaktadır  Tabii ki, muhabbet destanlarının dili, üslûbu, kuruluşu, buradaki şiir parçalarının tonu ve mazmunu kahramanlık destanlarından farklıdır  İkinci kısım destanlarımızdaki kahramanlık, harbcilik, savaş rüzgârlarına karşılık; muhabbet konulu halk romanlarında ince, zarif hisler, lirizm hakim durumdadır  Asrımızın başından itibaren, Azerbaycan muhabbet destanlarının bir çoğu esas alınarak halkın geniş ilgi duyduğu opera ve operetler bestelenmiştir  Azerbaycan Halk Edebiyatı yalnız lirik ve epik türlerdeki eserlerle sınırlanmamıştır  Halk edebiyatı örnekleri içerisinde en eski zamanlardan beri dramatik türhalk dramları da yer almaktadırlar  Bu halk dramları ve gösterileri çeşitli münasebetlerle düzenlenen merasimlerden doğarak türemişlerdir  Bu açıdan bu dram ve oyunlar merasimlerle ilgili, sosyal konulu ve ailemaîşet konulu dramlar olarak tasnif edilirler  Mesela, eskiden beri Azerbaycan Türkleri arasında çok yaygın olan halk dramı örneklerinden biri “Kosakosa” oyunudur  Bu oyun Tamahkâr Koşa (köse) ile alçak gönüllü Keçinin karşılaştırılması üzerine kurulmuştur  Nevnji bayramının kutlandığı günlerde sokak ve meydanlarda gösterilen bu gösteride, Tüğsüz Koşa kışın, uzun sakallı Keçi ise baharın simgesi gibi tasvir olunurlar  Zamanın bittiğini, artık gitmeye zorlandığını gören Koşa, kendisi ile mümkün olduğu kadar çok şey götürmek ister  Ama sonunda, Keçi ile savaşta yalnız götürmek istediklerini değil, yaşamını da yitirir  Böylece, sembolik planda bahar kışa üstün gelir, her şey değişir, yenilenir  “Tenbel Kardeş”, “Ekende yok, biçende yok, yeyende ortak kardeş” vs halk dramları da merasim karakterli idi  Bu dramlar, halkın her sene kutladığı mahsul bayramları zamanı oynanırdı  Böyle dramların konusu köy hayatından alınır tarlasında çalışmayanlar, işinin peşinde koşmayanlar, ama sonunda herkesten daha fazla yemek fikri ile yaşayanlar mizahi bir tarzda sahneye getirilirler  Edebiyatın ve hayatın esas konularından biri olan zenginlerle yoksullar, hilekârlarla namuslular arasındaki ebedî mücadele ise “Hanhan”, “Keçel” vs  gibi sosyal konulu halk dramlarında ele alınır  Karagöz tiyatrosu, Kilimarası oyunları, (cambaz), Kendirbaz gösterileri vs  diğer Türk boylan gibi Azerbaycan Türklerinin de gelişmiş bir halk tiyatrosuna, halk dramları geleneğine sahip olduklarını gösteriyor  Azerbaycan Halk Edebiyatının çok az bir kısmı derlenmiş ve incelenmiştir  Ama elde olan bu küçük kısım örnekler de Azerbaycanlıların zengin ve özgün bir manevî mirasa malik olduklarının nişanesidir  Azerbaycan Halk Edebiyatının sistemli şekilde öğrenilmesi, derlenmesi ve tetkik edilmesi yolunda ilk adımlara 1880 yıllarında başlanmıştır  Rusya’nın öğretmen okullarından, özellikle de Gori Öğretmenler Seminarisi’nden mezun olan genç Azerbaycanlı öğretmenler çalıştıkları yörelerdeki, aşık şiirlerini, nağılları, bayatıları, latifeleri, efsaneleri vs  derleyerek Tiflis Rus dilinde 1811916 yılları arasında her sene bir cild olarak yayınlanan SMOMPK (Sbornikpo opisaniyu mestnostey i plemyon KavkazaKafkasyanın yerlerini ve tayfalarını tetkik eden mecmue) toplusunda bazen orijinalleri ile birlikte, bazen de sadece Rusça tercüme olarak yayınlatmıştılar  Azerbaycan Halk Edebiyatının tetkiki, 193040 yıllarında daha ciddî ve ilmî esaslar üzerine geçirilmiştir  Prof  Bagri, Henefi Zeynallı, Veli Huluflu, Yusuf Vezir Çemenzeminli, Emin Abid, Hümmet Alizade, Salman Mümtaz Memmedhüseyn Tehmasıb, Ehliman Ahundov vb  folklor araştırmacıları, halk edebiyatının yüzlerce örneğini derlemiş, onları edebî açıdan tetkik etmişlerdir  Son yıllar zarfında Azerbaycanda ve Azerbaycan Türkleri’nin yaşadıkları diğer bölgelerde bir taraftan halk edebiyatı numuneleri derleniyor, öbür taraftan ise onların tetkiki sahasında çalışılıyor   Azerbaycan Bilimler Akademisinin Nizami Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde Azerbaycan’ın tüm tarihî bölgelerini kapsayan halk edebiyatı antolojilerinin ve halk edebiyatı türlerinin yayılma haritalarının neşrolunmasına başlanmıştır  Aşık Şiiri Azerbaycan Halk Edebiyatının önemli bir kısmını Azerbaycan aşık şiiri, yahut aşık yaratıcılığı oluşturmaktadır  Aşık şiirinin yaratıcıları halkın arasından yetişmiş sanatkarlaraşıklardır  Âşık, Azerbaycan çevresinde zaman zaman halkın inandığı, güvendiği, kendi derd ve kederlerini açıkladığı, zor durumlarda yardımına koştuğu bilge bir insandır  Aşık halkın düşünce ve fikirlerinin danışmanıdır  Ona göre de ata sözlerinin birinde “Aşık el (halk anlamındaV  M  ) anasıdır  ” denilir  Aşık doğrunun, gerçeğin terennümcüsü ve taraftarıdır  Ona göre de başka bir atalar sözünde “Aşık gördüyünü çağırar” (yahi aşık her şeyi olduğu gibi açıklar, söyler manasında) denilir  İlk millî gazetemizin naşiri ve başyazarı Hesenbey Zerdabi şöyle yazar: “Azerbaycan halkı aşığa ele kulak asır ki, lap etini kessen de xeberi olmaz”  Millî musiki sanatımızın klasiği, yalnız aşık şiirinin değil, aşık musikisinin de mahir bilicilerinden biri olarak tanınan Üzeyir Hacıbeyli ise, aşığın Azerbaycan hayatının, Azerbaycan varlığının ve tabiatının ayrılmaz bir parçası olduğunu göstererek şöyle yazıyor: “Aşığa temiz hava, yaşıl çemen, çöl çiçeklerinin etiri, uca dağlar, geniş tarlalar, guşların cehcehi, çayların şırıltısı ilham getirir, aşıg esi azad ressamdır”  Aşık halkın arasında yalnız koşma yahut geraylı çağıran, destan söyleyen, saz çalıp söz koşan bir sanatçı değil, aynı zamanda aklı, büyük hayat tecrübesi, hazırcevaplığı, her açıdan iyimserliği, insanperverliği ile seçilen bir halk öğretmeni olmuştur  Azerbaycan’da aşığa yalnız saygı ile değil, aynı zamanda beklenti ile yaklaşılmış, ondan herkese örnek olabilecek bir yaşam tarzı, bir davranış biçimi beklenmiştir  Azerbaycan aşık şiirinin klasiği Aşık Alesger halkın bu istek ve düşüncelerini dile getiren şiirlerinin birinde şöyle söyler: Aşık olub terki veten olanın, Ezel başdan pürkamalı gerekdir  Oturub durmaqda edebin bile, Me’rifet elminde dolu gerekdir  Xalqa heqiqetden metleb qandıra, Şeytanı öldüre, nefsin yandıra, El içinde pak otura, pak dura, Dalısmca xoş sedalı gerekdir  Azerbaycan halk kültüründe önemli yeri olan aşık, en eski zamanlardan beri halkın arasına varsak, ozan, dede, aksakkal, yanşak ve nihayet aşık isimleriyle tanınmıştır  Azerbaycan folklorcularının araştırmaları VI  VII  yy  da aşığın halk arasında Varsak adıyla tanındığını ve bu addan da varsağı şiir şeklinin günümüze ulaştığını ortaya çıkarmıştır  Sonraki yüzyıllarda, özellikle de VIII  X  asırlarda aşık daha fazla Ozan yahut Dede adı ile meşhur olmuştur  Sonraki asırlarda da sanatı ile ün kazanmış Azerbaycan aşıklarının bir kısmının Dede mahlası ile tanınması bu adın XVI  yüzyıla kadar halk arasında ve aşıklar içerisinde geçerli olduğunu göstermektedir  Halk arasında bugün de popüler olan Qızım, qızım qız ana, Qızımı verem ozana, Ozan axça qazana, Qızım geye, bezene  bayatısı eski Azerbaycan çevresinde ozanaşığm, cemiyetin seçkin temsilcilerinden olduğunu, herkesin ona saygı ile yanaştığını göstermektedir  Azerbaycan’ın eski kültür merkezlerinden biri olan Gence’de şimdi de Ozanlar mahallesi mevcuttur  Orta çağda aşık anlamında kullanılan “Yanşak” sözü, zaman geçtikçe ilk manasını yitirmiştir  Bugünkü Azerbaycan Türkçesi’nde fazla konuşan, geveze anlamlarında kullanılmaktadır  Halk arasında başarısız aşıklara” Yanşak” denilmesi de, bu terimin değişikliğe uğramasının, aslında kötü aşık, beceriksiz aşık manalarını ifade ettiğini gösteriyor  Aşık terimi Azerbaycan Türkçesi’ni XIV  yy  sonrasında dahil olmuştur  Azerbaycan aşık edebiyatının ilk belli temsilcisi XVI yy  ‘da yaşamış ve Şah İsmayıl Hetai’nin muasırı olmuş Aşık Kurbani sayılır  Ama Azerbaycan Edebiyatı’nın ve folklorunun ünlü araştırmacısı Salman Mümtaz 1929′da yayımladığı makalelerinin birinde, XIII  yüzyılda yaşamış halk aşığı Molla Kasım’m şiirlerinden örnekler vermişti: Mügabirden güzar etdim, Ecaib merdüman gördüm  Qaranqu topraq altında, Yatar cism ile can gördüm  Azerbaycan aşıklarının yaratıcılığı, konu açısından oldukça farklıdır  Her zaman hakkın, ezilenin, halkın tarafında olan aşıklar kendi eserlerinde, içinde yetiştikleri toplumun arzu ve isteklerini karşılamaya çaba göstermiş; onun dostunun dostu, düşmanının düşmanı olmak için uğraşmışlardır  Güzelin ve güzelliğin terennümü, sevgi motifleri de Azerbaycan aşıklarının asırlar boyu ele aldıkları, sık sık müracaat ettikleri esas konulardandır  Aşıklar Azerbaycan tabiatının güzelliğini, Azerbaycan insanının manevî sıfatlarım tasvir eden yüzlerce koşma ve geraylı müellifidirler  Azerbaycan Türklerinin tarihi, onların kendi varlıkları, hak ve hukukları uğrunda verdikleri kanlı mücadeleler de aşıkların nazarından kaçmamıştır  Azerbaycan aşıkları da diğer Türk boylarının halk sanatkârlarıAnadolu aşıkları, Kazak ve Kırgız akınları, Türkmen ve Özbek barışılan gibi kendilerinde üç sanatçıyı, şairi, besteciyi ve şarkıcıyı birleştirmiş, halk şenliklerinin, toy ve düğünlerinin tüm ağırlıklarını omuzlarına almışlardır  Büyük geleneklere sahip Azerbaycan aşık sanatı, aşık şiiri şekil açısından da oldukça zengindir  Bazı tetkikatlarda millî aşık şiirimizin 71, bazılarmde ise 84 şeklinin olduğu gösterilmektedir  Türk halk yaratıcılığının hem dil, hem de şekil açısından tam millî örnekleri gibi aşık şiirinin bütün şekilleri hece veznindedirler  Azerbaycan aşık şiirinin en geniş yayılmış şekilleri geraylı, tecnis, koşma, üstadnâme, deyişme, mühemmes, vücudnâme, divani, qıfılbend, recez ve başkalarıdır   Bu şiir şekilleri kendi aralarında da bazı forma değişikliklerine uğramış ve onların daha farklı şekilleri meydana çıkmıştır  Mesela, kendi başına bir aşık şiiri şekli olan koşmanın koşayarpak, koşmamüstezad, sallama koşma vs  gibi şekilleri vardır  Tecnislerin de kendi arasında, cığalı tecnis, ayaklı tecnis, dudak değmez tecnis vs  şekilleri mevcuttur  Bu şekil çeşitliliği, herşeyden önce aşık sanatının zenginliğinin ve büyük geleneklere dayanmasının mahsulüdür  Evvelce de bildirildiği gibi, Azerbaycan aşık şiirinin ilk belli temsilcisi XVI yy  ‘da yaşamış Aşık Kurbani’dir  Güney Azerbaycan’ın Diri köyünde doğduğundan, Dirili Kurbani olarak da tanınmaktadır  Bu aşığın hayatı hakkında Kurbani adlı bir destan da vardır  Kurbani Şah İsmayıl Hetaî’nin çağdaşı olmuş, onun daveti üzerine Tebriz’e gelerek şahın sarayında yerleşmiş ve bir kısım şiirlerini burada yazmıştır  Bu şiirlerin çoğunda aşık kendinden değil, halkın içerisinde yaşadığı kötü durumdan söz açmıştır: Men haqq aşiqeyem, haq yola mayii, Kitabım Qur’andır, olmuşam qayil, Müridim, mürşidim ey Şah İsmayil, Derdimin elinden feryada geldim  XVII  XVIII  yy  Azerbaycan’ın güneyinde ve kuzeyinde yaşamış Aşık AbbasTufarqanlı, Sarı Aşık, Heste Kasım vs gibi üstad sanatkârlar aşık şiirini dikkati çekecek bir düzeye yükseltmiş, onun yeni şekil ve yeni mazmunlarla zenginleştirmiş, halk arasında aşık kültünün daha da gelişmesine imkan sağlamışlardı  Bunlar arasmda Sarı Aşık, bayatının emsalsiz bir üstadı olarak tanınmıştı  Aşık Abbas ve Aşık Valeh’in destan yaratıcılığı sahasında da önemli hizmetleri olmuştur  Onlarn koştukları “Abbas ve Gülgez”, “Valeh ve Zernigar” gibi destanlar yalnız bu sanatkârların hayatı ve çevresi hakkında bilgi vermekle kalmamış, aynı zamanda onların eserlerinden bir sıra örnekleri günümüze taşımışlardı  Azerbaycan’da XIX  yüzyılda yaşanan büyük kültürel gelişme, edebiyat ve medeniyetin yenileşmesi aşık edebiyatını da etkilemiştir  Bu asır içerisinde Azerbaycan aşık edebiyatının, Aşık Alı, Şemkirli Aşık Hüseyin, Aşık Musa, Molla Cüme, Varhiyanh Aşık Mehemmed, Aşık Ehmed, Aşık Elesger, Aşık Hüseyin Bozalqanlı, Aşık Peri, Aşık Beşti, Haltanlı Tağı vb  tanınmış temsilcileri yetişmiştir  XIX  yy  Azerbaycan aşıkları, aşık sanatının geleneklerini devam ettirmekle birlikte, aşık şiirine yeni şekiller ve yeni konular getirmiş, özellikle de bir musiki aleti olarak sazın tekmilleştirilmesi ve aşık havalarının inşâsı sahasında ileri adımlar atmışlardı  Diğer taraftan, evvelki devirlerde yaşamış meslektaşlarından farklı olarak XIX yy  aşıkları sosyal konulara daha fazla ilgi gösterdiler  Azerbaycan’da Çarlık idaresinin tenkidi, halka yapılan mezalim ve baskılara karşı barışmazhk ve mücadele ruhu, yenileşmeye, eğitime ve kültüre çağrı, bu devir aşık şiirinin esas konularını oluşturmakta idi  Azerbaycan aşıkları XIX  yy  ’da yalnız kendi ülkelerinde değil, yurt dışında da iyi tanınıyorlardı  Aşık Ah ve Aşık Alesger Türkiye’de bulunmuşlardı  Dağıstan’da, Kuzey Kafkasya’da,Orta Asya’da ve İran’da Azerbaycan aşıklarının adları ve eserleri biliniyordu  Azerbaycan aşık edebiyatının etkisi ile komşu Ermeniler, Gürcüler, Avarlar, Lezgiler ve diğer Kafkasya halklarının temsilcileri arasında şiirlerini Azerbaycan Türkçesi ile yazan onlarca istidadlı halk sanatkârıaşık yetişmişti  XIX  asırda aşık şiirinde çağdaş kültürün ve yazılı edebiyatın da bazı etikileri gözükmekte idi  Aşık Alesger, Molla Cuma, Mirze Beyler vs  gibi aşıklar edebiyat geleneklerine de sahip idiler; bazı aşıklar kendi ana dillerinin yanı sıra Arap, Fars, hatta Rus ve Fransız dilini de biliyorlardı  Bu da onların şiirlerinin tekmilleşmesine, dil açısından zenginleşmesine ve güzelleşmesine imkan sağlıyordu  Kuşkusuz, XIX  yy  Azerbaycan aşık şiirinin tarihinde bir yükseliş merhalesi idi  Hiç tesadüf değil ki, yalnız Azerbaycan’da değil, tüm Türk dünyasında aşık şiirinin en yüce zirvelerinden biri olarak kabul edilebilecek olan Aşık Alesger, bu dönemde yaşamış ve kendi geleneklerini, aşık şiirini okulunu yaratmıştı   XX  yy  Sovyet döneminde faaliyet gösteren aşıklar, bu gelenekleri yeterli bir şekilde devam ettiremediler  Doğrudur, XX  yy  ’da Azerbaycan’da Aşık Mirze, Aşık Esed, Aşık Hüseyin Cavan, Aşık Şemşir gibi halkın ruhuna yakm, samimi şiirleri ile tanınan aşıklar yetiştiler  Ama XIX  yy  üstad aşıkları ile mukayesede XX  yy  aşıklarının büyük bir kısmı yalnız irsan aşıklar idi  Onlar daha çok üstad sanatkârlarının eserlerini kitle içerisinde irsa ile yetinirlerdi  Diğer taraftan, Azerbaycan aşık şiirinin kendi geleneklerinden uzaklaşmasında, edebiyatın, sanatın, kültürün tüm sahalarının ideolojiye tâbi kılınması da önemli rol oynadı  Aşıklar da, bazı şairler gibi eserlerinden Leninizm fikirlerinin, Sosializm’in üstünlüklerini işlediler  Ve tabii ki, halk, ruhuna uygun gelmeye böyle yabancı aşık şiirlerini halk edebiyatı örneği gibi yaşatmayı düşünmek bile istemiyordu  Bunun da nitecesincîe çağdaş Azerbaycan aşık şiiri bazı başarılarına rağmen tümü ile bir düşüş dönemi yaşamaktadır  Azerbaycan halk edebiyatı Azerbaycan Türklerinin en büyük serveti, onların manevî kimliği durumundadır  Zaman geçtikçe bu büyük servetin değeri daha da artar  Çünkü bu edebiyat, asırların tecrübesini ve bilgilerini yaşadı; çünkü ona halkın tabiatına, düşünce tarzına yabancı olan hiç bir şey katışmamıştır  Tabii ki, Azerbaycan’da yaşanan şimdiki millî özüne geliş, kendine dönüş sürecinde, bu manevî servet hazinesinin önemi ve değeri daha da artmaktadır  Yazılı Edebiyat Azerbaycan yazılı edebiyatı da halk edebiyatı gibi eski bir tarihe maliktir  Ama tabii ki, sözlü edebiyat örneklerinin ortaya çıkış tarihini, yaşını, ihtimallerle, analojilerle belirlemek mümkün olduğu halde, yazılı edebiyat örneklerinin her birinin arkasında müşahhas, gerçek tarih durmaktadır  Şüphesiz, Azerbaycan’ın eski kültür yurdu olması, onun topraklarında farklı devletlerin kurulması, farklı dinî anlayışların yayılması, dünya medeniyetinin “Avesta” gibi muhteşem bir abidesinin burada meydana gelmesi Azerbaycan’da yazılı edebiyatın erken doğuşunu da etkilememiş değildi  Ama hafızalarda yaşayan halk edebiyatı örneklerinden farklı olarak, ömrünü kağıt, deri, pergament, papirüs üzerinde sürdüren yazılı edebiyat örneklerinin büyük bir kısmı, savaşlar, yangınlar vs  nedeniyle günümüze ulaşamamıştır  Bazı edebiyat tarihçileri Azerbaycan edebiyatının tarihini 2500 sene önce yazıldığı tahmin edilen “Avesta”dan başlatışlar  Tabii ki, Azerbaycan Edebiyatı tarihî ile Azerbaycanda ortaya çıkan edebiyatın tarihî farklı anlayışlardır ve millî edebiyatın esas faktörü, esas alameti millî dildir  Dünya kültürünün en eski örneklerinden birisi olan “Avesta”nm ve onun yaratıcısı Zerdüşt’ünSoroastr’ınZaratuştra’nm Azerbaycan’la ilgili olması kendi başına dikkat çekicidir  Zerdüştün kitabının eski Azerbaycanlıların dünya görüşü ve düşünceleri ile ilgisi, bu arada, dünya görüşünü belli bir ölçüde etkilemesi fikri de kabul edilebilir  Ama, tamamen başka bir dilde yazılmış “Avesta” dan Azerbaycan Türklerinin edebiyatının bir örneği gibi söz açmak elbetteki inandırıcı değildir  Ama şunu da unutmamak gerekir ki; Azerbaycan zaman zaman büyük savaşlara sahne olmuş, buraya farklı dillerin, dinlerin temsilcileri gelmiş ve onlar Azerbaycan toprakları üzerinde yüzyıllar boyu yaşamışlardır  Tabii ki, gelen bu medeniyetle yerli Azerbaycan medeniyeti karşılıklı temasta olmuş, biribirini etkilemiştir  Öbür taraftan, savaş ve siyâsî sebeple gelenlerin dili üstün bir duruma geldikçe, Azerbaycan nüfusunun bir bölümü bu dili benimsemek, fikirlerini bu dilde açıklamak zorunda kalmıştır  Mesela, ikiyüz yıla yakın devam eden Rus iktidarı döneminde, Azerbaycan, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Başkırt vs  edebiyatlarında millî mensupluk açısından Türk olan, ama aldığı eğitim nedeniyle eserlerini Rus dilinde yazmaya zorlanan bir takım şair ve yazarlar yetişmiştir   Bu yazarların eserleri ekser hallerde millî konulardadır; mensup oldukları milletin hayatını anlatmaya, onun psikolojisini dile getirmeye özen gösteriyorlar, ama bütün bunlara rağmen onların eserleri yabancı bir dilde kaleme alınmıştır  Aynı durum, Azerbaycan’da VII  VIII yy  Arap işgali döneminde ve bundan sonra başlayan Fars siyâsî ve medenî baskısı ile karakterize edilen dönemde tekrarlanmıştır  Başka türlü söylersek, VII  VIII  yy  Azerbaycan’da bir Arapdilli edebiyat, felsefî ve ilmî fikir gelişmiş, bu edebiyatın yaratıcıları, bu ilmi ve felsefi fikrin temsilcileri Azerbaycan Türkleri olmuş, ama yukarıda anlatılan nedenlerle onlar kendi eserlerini Arap dilinde yazmışlardır  Arapdilli Azerbaycan Edebiyatı Araplar Azerbaycan’a yerleştikten sonra VII  yy  sonlarına doğru burada Arapdilli bir edebiyat ve kültür gelişmeye başlamıştır  Eserlerini Arap dilinde, ama her zaman ElAzerbaycani mahlası ile yazan şairlere, yalnız Azerbaycan sınırları içerisinde değil, hilafetin Şam, Bağdad, Medine gibi kültür merkezlerinde sık sık tesadüf olunuyordu  Arap edebiyatı tarihçilerinden İbn Kuteybe’nin “Kitab eş şiir ve şuarâ”, Ebulferec İsfehâni’nin “Kitab eleğani” eselerinin ve diğer kaynakların verdiği bilgilerden VII  asrın sonu VIII  asrın başlarında Medine’de Azerbaycan’dan gelmiş şairlerin tanındıklarını ve şöhret kazandıklarını öğrenmek mümkündür  Eski devir Azerbaycan edebiyatının tetkikatçılarından Eliyar Seferli ve Halil Yusifli, İbn Kuteybe’nin adıgeçen kitabından şöyle bir cümleye dikkati çekiyorlar: “Medine’de mevalilerden öyle bir şair yoktur ki, aslen Azerbaycanlı olmasın”  Böyle şairlerinden birisi olan Musa Şehevat, VIII  yy  başlarındaki Arapdilli edebiyatta hicivlerin ve medhiyelerin büyük üstadı gibi tanınmıştı  Musa Şehevat’m Azerbaycanlı çağdaşı İsmayıl Yassar ise hemaselerin savaş ve kahramanlık şiirlerinin müellifi olarak edebiyat tarihine girmiştir   Onun eserlerinden, babasının esir olarak Azerbaycan’dan Medine’ye getirildiği, şairin kendisinin ise tam bir Arap eğitimi ve terbiyesi aldığı öğrenilmektedir  Ama hayatını Arap topraklarında geçirmesine rağmen İsmayıl İbn Yassar’ın eserlerinde Azerbaycan’la ilgili motiflere, açıklamalara da rastlanır  Kaynaklar Ismayıl’m kardeşi “Ebubekir” künyeli İbrahim’in ve Mehemmed’in de güzel şiirler müellifi olarak tanındıklarını gösteriyorlar  ,„ Arap Edebiyatı tarihine “ElAzerbaycani” mahlası ile girmiş olan Abdül Abbas elEma, Emeviler hanedanı döneminde Medine’de yaşamış, medhiyeler, mersiyeler ve hicivler müellifi olarak tanınmıştır  O, aynı zamanda savaşı, kahramanlığı terennüm eden şiirler yazmış, eserlerinde Arapların diğer halklara Acem diyerek hakaret etmelerini keskin şekilde tenkit etmiştir  IX  yy  başlarından itibaren Azerbaycan’da halk kahramanı Babekin önderliğinde, Araplara karşı yirmi iki sene devam eden bir isyan olmuştur  Bu isyan Azerbaycan’da Arap hakimiyetini bütünüyle yıkmasa da, herhalde şuurlarda, bir değişiklik meydana getirebilmiştir  Bu dönemde edebiyat tarihinde elAzerbaycani mahlaslı şaire tesadüf edilmiyor  X  yy  Berekeveyh Zencani ve Ebu Abdulla Marağayi gibi Azerbaycan’ın güneyinde yetişmiş şairlerin Arapdilli edebiyatın örneklerini yarattıkları görülüyor  Ama XI  yy  ’den başlayarak, Arap dili bir şiir, edebiyat dili olmaktan çıkar  İlim dili olarak, bazı hallerde XIX  yy  ’a kadar Azerbaycan kültüründe yerini muhafaza eder  Firdevsi’den sonra hızlı bir kalkınma merhalesi yaşıyan Fars dili Yakın ve Orta Doğudaki diğer edebiyatlar gibi Azerbaycan edebiyatını da kendi etkisi altına alır  XII  XIII  yy  Mevlana Celâleddin Rûmî Nizamî Gencevî, Hakânî Şirvani vs  gibi büyük Türk sanatkârlarının eserlerini Fars dilinde kaleme almaları da her şeyden önce Farsçanın bir şiir ve sanat dili olarak gelişmesi ile ilgili idi   | 
|   | 
|  | 
|  |