09-07-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aldatmak / Ahmet Altan
KİTAP HAKKINDA
Aldatma fiilinin oluşması için ne gibi hazırlayıcı faktörlerin olması gerektiği tartışılır Bu konuda çok farklı görüşler vardır Ama bence ev içinde eşler arasında oluşan küçük sorunlar yada zamanla eşler arasındaki ilişkinin sıradanlaşmasının aldatmanın temel nedeni gibi gösterilmesi yanlış
Aldatmanın temelinde, sadece kendisini düşünen ve yaşamdan kuralsızca maksimum fayda sağlamaya çalışan bir kafa yapısının oluğunu düşünüyorum
Aldatma fiilinden aldatandan çok aldatılanın zarar gördüğü kanısındayım Çünkü aldatan insan bu fiili tamamen kendi fiziksel ve ruhsal tatmini için yapıyor Bunu yaparken de yaptığının yanlış olduğunu biliyor Kendi iradesiyle de bu yolu seçiyor Doğal olarak da bunun sonuçlarına katlanmak zorundadır Ama aldatılanın bu konuda bazı hataları olsa dahi böyle bir davranışla cezalandırılmayı hak ettiğine inanmıyorum
Yazar kitapta çoğumuzun benzerlerini defalarca görüp duyduğu basit bir olayı konu almış Yazar aldatmanın temelinde yatan sorunlardan çok bu fiilin sonuçları üzerinde durmuş Kitapta aldatmanın temelinde yatan sorunlardan veya bir başka ifadeyle aldatmak fiilini hazırlayıcı faktörlerden de bahsedilmiş Ama kitabı okurken bunların çok basit ve yüzeysel kaldığını görüyorsunuz Yazar kadın kahramanın aldatma fiilinden aldığı zevki vurgulamak için uğraştığı kadar, kadını bu yola iten sebeplere kitabında yer vermek için uğraşmamış
Kitabı okurken bazen kendime acaba yazar aldatmayı savunuyor mu diye sormadan edemedim
Kitabın arka kapağında yazar için ‘ Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi…’ yazıyor Ama ben bu kitapta aşka dair hiç bir şey bulamadım Bu kitabın neresinde aşka dair bir şeyler var? Bir de hangimiz bu kitaptan etkilenerek hayatımızda ve insanlara bakış açımızda değişiklik yaptık? Buna benzer bir olayı daha önce hiç duymayanımız var mı?
Ben umduğumu bulamadım Yapılan onca reklamı hak etmiyor bu kitap Kitabın tek farklı yönü var o da sonuç kısmı Kitabın kadın kahramanı aldatmaktan aldığı zevki, sevgilisiyle arası bozulunca kriptomani de arıyor Bunun sonucu olarak da yakalanıyor
Kitapta yazarın kısa özgeçmişi var Burada 1985’de yazdığı ikinci kitabı Sudaki İz’in toplatıldığı ve müstehcenlıkten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldığı yazılmış Okuduktan sonra bu cümle üzerinde biraz düşündüm Bir yazar toplatılıp yakılacak kadar müstehcen bir kitabı niye yazar? Müstehcenlikle yazar bu topluma ne verebileceğini düşünüyor? Müstehcenlikte sınır nedir? Sanat eserleri söz konusu olunca müstehcenlıkte sınır yok mudur?
Bence müstehcenlıkten sanat olmaz Sanatın topluma bir şeyler vermesi lazım
Romandan aklımda kalan bazı noktalar var:
Aydan Cem’le daha üçüncü görüşmesinde kocasını aldatmaya başlıyor İnsan bu ne hız diye sormadan edemiyor Ben kitabın 120 sayfasına gelinceye kadar hep kafamdan bu ilk olamaz diye düşünüyordum 120 sayfada da kocasını ilk defa aldatmadığını örgendik
Aydan ilişkisinin son safhasına doğru aşığını önce kocası yokken, daha sonra da kocası evde uyurken evine alıyor ve onunla birlikte olmaktan çekinmiyor Yazar bunları daha fazla heyecan almak için yapılan hareketler olarak gösteriliyor Bence böyle davranışların temelinde kin ve intikam duyguları mutlaka vardır Bu bir meydan okumadır
Aydan tüm olanları kocasına anlatınca kocasının oturup ağlaması da bana çok zavallıca bir hareket olarak göründü Bu davranışı sergileyen birinin eşini tüm bu olanlara rağmen affetmesi de çok normal
Aydan hayatına giren erkekleri kıyaslıyor Bu kıyaslamada da en önemli kıstas cinsellik Aydan arada bir özlediği zaman gördüğü ve onun dışında kendisini hiç aramayan birini hayatının en önemli varlığı haline getiriyor Oysa bu insanla her anını birlikte geçirse belki de ona daha farklı bakacaktır
Haluk’un genç bir doktorken eşini çalıştığı hastanenin baş hekiminden kıskanmaması ve kendi geleceği için eşini o adamın önüne atması da çok ibret verici bir olay Bir erkeğin karısını yükselmek için kullanması ona hiç değer vermediğini gösterir
Bence Haluk Aydan’dan boşanmalıydı Çünkü o artık Aydan için önemli biri olamaz Karısının hafızasında Cem hep var olacak Her birlikteliklerinde onu mutlaka Cem’le kıyaslayacak Belki de ilk fırsatını bulduğunda onu tekrar aldatacak Aldatmanın cezası ık olmalı
Bence kitabı okuyun ama uygulamaya kalkmayın…… 
YAZAR HAKKINDA
Ahmet Altan, 1950 yılında doğdu Orta ve lise öğrenimini çeşitli okullarda dolaşarak tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne devam etti, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi Yirmi dört yaşında gazeteciliğe başladı Gece muhabirliğinden genel yayın müdürlüğüne kadar gazeteciliğin hemen hemen bütün kademelerinde çalıştı 1987 yılında köşe yazarı oldu, 1990'da genel yayın müdürüyken gazeteciliğe ara verdi Çeşitli televizyon programları hazırladı Birçok yazısından dolayı yargılandı ve 1995 yılında bir buçuk yıl hapse mahkûm edildi İlk romanı Dört Mevsim Sonbahar 1982'de yayınlandı 1985'te yayınlanan ikinci kitabı Sudaki İz, toplatıldı ve müstehcenlikten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldı Üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi 1991'de basıldı Dördüncü romanı olan Tehlikeli Masallar 1996 Ekim'inde yayınlandı ve rekor sayılacak baskı sayısına ulaştı Deneme kitapları Geceyarısı Şarkıları 1995'te, Karanlıkta Sabah Kuşları 1997'de yayınlandı Ahmet Altan'ın 1998'de yayınlanan romanı Kılıç Yarası Gibi, 1999 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı
|
|
|