VANDETTA
|
Ölümün Kovaladığı Adam-Adnan Menderes

Menderes'in gençlik yıllarında ölüm,elini sık sık onun omuzuna koyar Yalnız 1918-1922 arasında,hepsi de ölümle bitebilecek olan dört ağır hastalık geçirir Çocukluğundan beri onun yakasını bırakmayan verem korkusu ve yalnızlık kompleksi ise,hele bu hastalık devrelerinde onu,buhranlar içinde kıvrandırır
Ölümün Kovaladığı Adam
Adnan'ın kendini bildiği günden beri onun ruhunu saran ve hayatının daha ilk adımlarında bütün yakınlarını alan veremin korkusu,daima üstündeydi Fakat iş bu kadarla da kalmadı Bütün gençlik yıllarında onun yakasını bırakmayan ağır ve öldürücü hastalıklar,gene onun üzerine saldırdılar Hemde bu defa,bütün kurtuluş ümitleri de kesilerek İlk hastalık gene tropika oldu Yani zehirli sıtma Daha bir buçuk sene evvel geçirdiği tropikadan ve sonra bir kara hummadan sonra bu yeni hastalık herşeyden evvel,hakikaten maneviyat bozucuydu Ama o günlerde ortalık,zaten tropikadan kırılıyordu Ortada ise ne doktor,nede ilaç vardı Bu vaka,1920 yazı sonuna doğru,yani onun Söke'de kurulan askeri idareden,muzaharet bölüğü subaylığı vazifesini aldığı günlerden önceye rastlar O günlerde Adnan,henüz kendi çiftliğinde ve adını kendilerinin buldukları üç kişilik Ay-Yıldız çetesindedir Tropika,Adnan'ı yakaladığı zman,Etem de aynı hastalığa tutulur Ve köy,hemen baştan başa hastadır Tabutlar köyden,hergün yeni ölüler taşırlar Fakat ne var ki,çaresizliklerle de olsa,mücadele edilecekti Tabii iş Etem'e düştü Çünkü Adnan göz göre göre ölüme gitmektedir Etem,adeta sürüklenircesine İtalyan kumandanına tanışır Bersaglieri Çekista birliğinin kumandanı Kapiten Aldo Moro'nun yeri,Çakırbeyli'nin doğusunda,Bataköy köprüsü başındadır Adnan'ın ve Etem'in yabancı dil bilmeleri,o bölgenin okumuş gençleri olmaları,bu gençler için bir avantajdır Kapitenin emrinde doktor yoktur Ama çiftliğe bir eczacı kalfası gönderir Gelen,hastayı daha ilk bakışta ağır bulur Ancak biraz kinin verebilir Ve ne pahasına olursa olsun,onun Çine'ye götürülmesini tavsiye eder Çünkü orada İtalyan karagahı ve teşkilat vardır Zaten Etem'in de buna ihtiyacı var Hastalar için bir katır arabası bulunup içine bir yatak serilir Adnan'ı kucakta taşıyıp arabaya yatırdılar Hasta daha o sırada kendinde değildir Etem de arabada bir yana büzülür Katırlar huysuzdur,sıcak dayanılmaz derecede yakıcıdır Azılı karasinek,sivrisinek sürüleri,yolcuların başını bir an bırakmazlar Ve hastaların,ellerini kaldırıp bunları kovalayacak halleri yoktur Şimdi bir nefeslik yol olan Çine'ye tam altı saatte varırlar İtalyan Enfermeriya birliği oradadır Ama Adnan komaya girmiştir 
Bu Genç Ölecektir!
İtalyanlar Menderes için ellerinden geleni yaparlar Evvela her iki hastayı sedyelere alarak iki ayrı portatif çadıra yerleştirirler Adnan'ı daha ilk gören ''doktor,başını iki tarafa sallar Ve sanki:Sana uğurlar olsun arkadaş'' der gibi,ağzına sert bir konyak dayar Zorla içirir Adnan ne duyar,ne işitir O derin ve belki de son dalgınlıktır Fakat İtalyanlar nazik davranırlar Bu iki hastaya Kamaço adında hoş bir hizmetçi eri tahsis ederler Kamaço güler yüzlüdür,şendir ve umutludur Çadırlara süt,kahve ve şişeleri taşır Eğer içen olursa! Ondan sonra da İtalyan doktorlar işe girişirler Ama sonunda kendilerini aciz görürler Antalya'dan mütehassıs doktor isterler İstenen doktor gelir Bu,bir İtalyan doktor binbaşıdır Hastaları dikkatle muayene eder Ve Adnan'ın başı ucunda son teşhisini koyar;Bu genç ölecektir!  Ama eğer yaşayabilirse ve dayanabilirse,hastanın Rodos adasına nakledilmesini de tavsiye eder O zaman da bir ilçe olan Çine'de ve civarında ise bir Türk doktor yoktur Fakat beklenmeyen birşey olur Bir yerlerden,Binbaşı Adil veya Akif bey isminde bir Türk doktoru peyda olur,işe el koyar Bu hasta o yollara dayanamaz,zaten Allah ne yazmışsa o olacaktır Hele birde biz işimize bakalım Evet,Allah ne yazmışsa o olacaktır Birkaç gün beklenir Sonra İtalyanlara uzun uzun teşekkürler edilir Hastaları da Çine'nin içinde Nuri Efendinin hanına naklederler O devirde ve Anadolu'nun ücra bir kasabasında,bir han odasının ne olduğunu,bilmem düşünebilirmisiniz?Ama hastalara bir nevi ferahlık gelir,İtalyan portatif çadırlarından Türkler arasına ve bir Türkün damı altına geçiş,onlarda sanki,evlerine dönmüş gibi hisler uyandırır Doktor da kendi bildiği tedbirleri almaktadır Neticede şu olur k,Adnan artık,zaman zaman kaydığı dalgınlıkdan kurtulmuştur Gözlerini açar Nerede olduğunu anlamaya çalışır Etem de canlanır HEr gün iğne ve besleyici gıdalar,hastalar nihayet iyileşir
Ama Ölüm Menderes'in Peşini Bırakmaz
Hastalar güçlenirler,kuvvetlenirler Çiftliğe bile dönülür Çiftlik ve köy bu tropka salgının da biraz daha boşalmıştır Fakat bizim gençler kendilerini toplayınca ve işte o günlerdir ki,Söke'ye topçu Yarbay Osman Beyin yedek subayları davetine koşarlar Evvela Dalaman muzaheret bölüğünde,sonra Koçarlı İnzibat kumandanlığı emrine geçer Ama işte orada Adnan'ın uğursuz perisi,gene onun üzerine saldırır Bu sefer de hastalık karaciğer iltihabıdır Hasta hızla ağırlaşır,zaten narin çelimsiz,gelişememiş,güçlenememiş olan vücut,art arda denilecek hastalıklarla da zedelenmiştir Mukavemetini kaybetmiştir Tropika,kara humma,gene tropika,şimdi de karaciğer iltihabı Ama iyi bir tesadüf olur Bu sefer Söke'de Dr İsmail Hakkı Bey vardır İlk ve tehlikeli günler Koçarlı'da geçirilir Ama o zaman Koçarlı'nın içi,karmakarışık bir yerdir Adnan'ı bir bağ kulesine naklederle Burada da temizlik,nazik,güler yüzlü insanlar vardır Kızlar burada da etrafında pervane olurlar Doktorun her dediği yapılır Adnan biraz toparlar,O zaman Söke'den araba getirilir Adnan'ı arabayla Söke'ye naklederler Menderes;büyük bir ilgi gördüğü bu evin sahibini de daima hatırlamıştır Kuva-yı Milliye reisi Ömer Ağanın oğlu Mehmet Ağa  Orada kendi evindekinden daha iyi bakılır Dr İsmail Hakkı bey,hastasını sonuna kadar nezareti altında bulundurur Menderes ayağa kalktığı zaman gene her hastalık sonunda görüldüğü haldedir,nice kiloları kaybetmiş,zaten narin olan çelimsiz bir yapısı olan bu genç,gene ancak 40-45 kilolarda görünür Ayakta hayalet gibidir Yürürken tüy gibi sallanır Yedek subay ceketinin yakasından görünen boynu,neredeyse kopacak kadar incedir Acındırıcıdır  
|