Ayet Olan Kağıtların Yere Atılması Caiz Mi?

**Şengül Şirin** · 04-10-2009

Ayet olan kağıtların yere atılması caiz mi?
Gerek maddî, gerekse mânevî olsun; mukaddes değer ve mefhumlara hürmetkâr davranmak, onları muhafaza etmek, Müslüman olarak en tâbiî vazifemizdir

Nasıl Kur’an-ı Kerim’i okuyor, mânâsını yaşamaya çalışıyorsak; Kur’an’a veya âyet yazılı bir kâğıt parçasına da aynı hürmet ve itinayı göstererek uygunsuz yerde bulunmasına razı olmayız

Aynı saygı ve titizliği Cenab-ı Hakk’ın, Peygamberimizin ve diğer peygamberlerin isimleri ile birlikte, âyet ve hadis mealleri için de göstermeye çalışırız

Başka bir ifadeyle, hiçbir Müslüman bir âyet veya mealini, yahut Cenab-ı Hakk’ın ismi bulunan bir kâğıdı hürmetsizlik düşüncesiyle yere atmaz, ayaklar altında çiğnenmesini hoş karşılamaz

Fakat kişi, elinde olmayan sebepler, imkânsızlıklar, mecburiyet ve zarurî durumlar karşısında ne yapacaktır? Üstesinden gelemediği bir halin vukuunda nasıl bir çare bulacaktır? İşte bu ve benzer haller ve meseleler karşısında çare olması bakımından, İslâm hukukunda rahatlatıcı, çözüm getirici birtakım delil ve kolaylıklar mevcuttur

DİKKAT EDELİM AMA

Bu delillerden birisi "umum belvâ"dır

Umum belvâ, kaçınılması, korunması mümkün olmayan şeyler demektir

Çamurlu bir sokaktan yürürken, insanın üzerine çamur sıçraması, bütün hassasiyete rağmen elbiseye idrarın sıçraması ve fırıncıların ekmek kırıntılarına basması umum belvâya gösterilebilecek akla gelen ilk örnekler

İşte bütün bunlardan korunmak çok zor olduğu ve aksi bir emir de dinin ruhundaki kolaylığa ters olduğu için, fıkıh alimlerimiz bunları "genel af" çizgisi üzerinde mütalaa etmişlerdir

Bugün gazete ve dergilerde âyet ve hadis metinleri yer almaktadır

Bu gazete ve dergileri kitap gibi muhafaza etmek, biriktirmek insan gücünün ve imkânının dışına taşmaktadır

Yani, artık bu bir "umum belvâ"dır

Bundan sakınmak, önüne geçmek mümkün olmamaktadır

Dolayısıyla, bundan doğacak bir netice, zaruret ve "umum belvâ"dan dolayı bir mahzur getirmemektedir

Ancak "nasıl olsa mahzuru yokmuş" deyip, insanın kendini salması da doğru değildir

Kişi bu konuda azami hassasiyet gösterip üzerine düşeni yapmalı, diğer durumları da Cenab-ı Hakk’ın rahmetine havale etmelidir

04-10-2009	#1
Şengül Şirin	Ayet Olan Kağıtların Yere Atılması Caiz Mi? Ayet olan kağıtların yere atılması caiz mi? Gerek maddî, gerekse mânevî olsun; mukaddes değer ve mefhumlara hürmetkâr davranmak, onları muhafaza etmek, Müslüman olarak en tâbiî vazifemizdir Nasıl Kur’an-ı Kerim’i okuyor, mânâsını yaşamaya çalışıyorsak; Kur’an’a veya âyet yazılı bir kâğıt parçasına da aynı hürmet ve itinayı göstererek uygunsuz yerde bulunmasına razı olmayız Aynı saygı ve titizliği Cenab-ı Hakk’ın, Peygamberimizin ve diğer peygamberlerin isimleri ile birlikte, âyet ve hadis mealleri için de göstermeye çalışırız Başka bir ifadeyle, hiçbir Müslüman bir âyet veya mealini, yahut Cenab-ı Hakk’ın ismi bulunan bir kâğıdı hürmetsizlik düşüncesiyle yere atmaz, ayaklar altında çiğnenmesini hoş karşılamaz Fakat kişi, elinde olmayan sebepler, imkânsızlıklar, mecburiyet ve zarurî durumlar karşısında ne yapacaktır? Üstesinden gelemediği bir halin vukuunda nasıl bir çare bulacaktır? İşte bu ve benzer haller ve meseleler karşısında çare olması bakımından, İslâm hukukunda rahatlatıcı, çözüm getirici birtakım delil ve kolaylıklar mevcuttur DİKKAT EDELİM AMA Bu delillerden birisi "umum belvâ"dır Umum belvâ, kaçınılması, korunması mümkün olmayan şeyler demektir Çamurlu bir sokaktan yürürken, insanın üzerine çamur sıçraması, bütün hassasiyete rağmen elbiseye idrarın sıçraması ve fırıncıların ekmek kırıntılarına basması umum belvâya gösterilebilecek akla gelen ilk örnekler İşte bütün bunlardan korunmak çok zor olduğu ve aksi bir emir de dinin ruhundaki kolaylığa ters olduğu için, fıkıh alimlerimiz bunları "genel af" çizgisi üzerinde mütalaa etmişlerdir Bugün gazete ve dergilerde âyet ve hadis metinleri yer almaktadır Bu gazete ve dergileri kitap gibi muhafaza etmek, biriktirmek insan gücünün ve imkânının dışına taşmaktadır Yani, artık bu bir "umum belvâ"dır Bundan sakınmak, önüne geçmek mümkün olmamaktadır Dolayısıyla, bundan doğacak bir netice, zaruret ve "umum belvâ"dan dolayı bir mahzur getirmemektedir Ancak "nasıl olsa mahzuru yokmuş" deyip, insanın kendini salması da doğru değildir Kişi bu konuda azami hassasiyet gösterip üzerine düşeni yapmalı, diğer durumları da Cenab-ı Hakk’ın rahmetine havale etmelidir