Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nesil, özlediğimiz

Özlediğimiz Nesil

Eski 04-07-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Özlediğimiz Nesil



Özlediğimiz neslin vasıflarından, birincisi AŞK

Dikkat edin, ihtiyar âşık olamaz Hiç gördünüz mü, genç gibi âşık bir ihtiyar? Olamaz! Kudurabilir, hırsından çatlayabilir, lâkin âşık olamaz!

Yunus Emre, Anadolu ve İslâm ruhunun ebedî genci Ne güzel anlatıyor gence ait ıstırabı, ölüm korkusunu ve zamanın üstüne çıkma ihtiyacını, Bakınız:

"Boyandım rengine, solmazam ayruk,
Âşıkım, ölmezem ayruk"

Aşk Başımıza ne geldiyse aşkımızı kaybetmekten geldi

Bütün beşeriyet için de aynı şey Montesquieu (Monteskiyö) Roma'dan anlatan eserinde Roma'nın yıkılışı için şöyle der: "Aşklarını kaybettiler ve kaybolup gittiler!" Buradaki aşk, dikkat edilirse sadece hakka ait aşk değildir Aşkın esası Allah'a olan aşk Fakat bâtıla olan aşka bile, o aşkın sağladığı bir hayatiyet vardır Âşık daima kuvvvetlidir Eski Roma, bâtıl da olsa aşk sahibi olduğu devirlerde ideâl büyük nizamın en güzel örneğiydi Sonra (İmperyum Romanum) Dünya'yı avucuna alınca, artık Kartaca'dan gelen ve balı akan incirleri yattığı yerde yiyen Romalı, rehavete geçti, aşkını kaybetti Aşk ölünce derhal hayvani fakülteler harekete geçer Romalı aşkını kaybedince o dereceye düştü ki, yemek yemenin zevki adına hususî ilâçlar alıp gaseyan ediyor, tekrar yemek yiyordu Ve Roma yıkılıp gidiyordu Eski Yunan da böyle gitti, bütün gidenler böyle gittiler Allah'ın aşksız adama ve cemiyete rızası yoktur

İslâmda da böyle Abbasîlerin sonunda aşkı pörsüyünce böyle oldu Türk, yepyeni bir aşkla temsil ettiği dinini ancak Kanunînin başına kadar sürdürebildi Aşk, yerini hikmeti kalmayan kabuk bilgilere terkedince; o da böyle bitti, bugünlere yol açıldı

Aşk, aşk, aşk! Aşk öyle bir şey ki, insan nasıl uzuvlarının rahatsızlığını hissederse aşkının eksikliğini de kısmen sezmek ve içten pörsümeye başladığı her zaman, "ben aşkımı neden kaybediyorum?" diye sormak memuriyetindedir Nerde o insan? Aşkı yerine iade için çırpınan insan!

Bizim kaba softa ve ham yobaz dediğimiz bir tip var Bu tip anlayamayan manasınadır, dinî içinden bozan manasınadır, yoksa dine pazarlıksız inanan mânasına değil Softa, dine pazarlıksız iman mânasında kullanılırsa, o zaman softalıktan büyük derece olmadığını biliriz Bir darbımesel vardır; aşksızlık tipini en güzel ifade eder:

"Ölü gözünde yaş, imam evinde aş"

Bu, hakikî imam değil, işi aşa dökmüş, ensesi katmer katmerdir Din büyükleri ölümü tefekkür ediniz ve fazla yemeyiniz derler Bu, işin ince tarafı Aşk olduğu zaman bir zıpzıp Himalâyadır, aşk olmadığı zaman Himalâya zıp zıp kadar küçülür İşte aşkımızı kaybettik ve çöküş devrimiz açıldı Biz de aşkımızı kaybedince çöküş devrine ayak bastık ve bugünedek geldik

Aşksız amel ve posa imanı da gene hiç bir mâna ifade etmez Hazret-i Hasan abdest alırken düşecek kadar sararırmış Sapsarı kesilirmiş Kan kalmayacak kadar, yüzünde

Yanındakiler sorarlar:

"- Niçin bu hale geliyorsunuz?"

Cevabı:

"- Kimin huzuruna çıkmaya hazırlanıyorum, biliyor musunuz?"

İşte amel böyle olur Hazret-i Hasan'ın aldığı abdestle, Bayezid-i Bistami'nin kıldığı namazı eda edecek var mı? Namaz kılarken şeriata hürmetinden kaburga kemiklerinin çatırdadığı duyuluyor büyük Velînin

Aşkın en güzel tablosunu velîlerden İbn-i Semnûn Hazretlerinden bir örnekle ifade edelim İbn-i Semnûn minbere çıkıyor Halka dönük, aşkı anlatmaya başlıyor Gözleri boşluğa doğru, ne yöne baktığı belli değil, büyük bîr vecd içinde O sırada nerden geldiği bilinmeyen bir kuş caminin içinde süzülüp geliyor, Semnûn Hazretlerinin eline konuyor, gagasını tırnağına vuruyor, incecik bir kan şeridi akıyor kuşun gagasından ve kuş oracıkta çırpınıp ölüyor

İbn-i Semnûn hâdise karşısında şöyle diyor

"- Aşka ait kelimelerin nebata ve hayvana tesiri vardır; ancak gafil insana tesir etmez"

Bunu hiç unutmayalım; aşk, herşey onda Benim tek şerefim kendisine mensubiyetimden ibaret olan büyük Velî, bir gün çarşıdan geçerken, bir dükkâncı atılıyor, eline yapışıyor:

"- Efendim diyor; dua edin M Ümmeti kurtulsun!"

O da diyor ki!

"-M Ümmeti mi kurtulsun? Nerede M Ümmeti? Sen bana onu göster, ben de sana hemen kurtulmuş olduğunu haber vereyim!"

M Ümmeti, aşkla cayır cayır yanan Habib gibi insanların teşkil ettiği ümmettir Bir İngilizin yazdığı "İslâmın Yayılma Tarihi" isimli eserde ne büyük aşk levhaları var İslâm aşkla yayıldı, kılıçla diyenler aldanır Bir harpte mücahitlerden biri esir ediliyor, Bizanslılar tarafından Arkada idam sehpaları var Sehpalarda bir çokları asılmış Adamı, yanına getiriyorlar, cellâda "dur!" diyor Cellâd duruyor Papaz Müslümana diyor ki:

"- İşte gidiyorsun!" Ve ölümü anlatıyor, "Dipsiz kuyu, gidiyorsun! Sana 5 dakika müsaade ediyorum! Bu beş dakika içinde sana hak dinini telkin edeyim, yani Hristiyanlığı Hak dini telkin edeyim de bari kurtulmuş olarak git, belki de affedilirsin!"

Böylece hayatının da bağışlanacağını imâ ediyor

Asılmaya mahkûm Müslümanın verdiği cevap insanı eritecek kadar müthiş Diyor ki:

"- Bu beş dakikayı bana verdiğin için senin elini, ayağını öpmek isterim Bu beş dakika içinde asıl ben sana hak dini talim edeyim de, ben zaten kurtulmuş olarak gidiyorum, sen de kurtulmuş olarak kal!"

İşte aşk! Atını diz boyu dalgalara doğru sürüp:

"- Allahım önüme bu okyanusu çıkarmasaydın nâmını daha ileriye götürürdüm!"

Diyen kumandanlar Kesik ayağını eline alıp düşmana hücum eden mücahitler Hazret-i Ali gibi ebedî gençlerin, kılıçlarını tepelerine kaldırdıkları kâfir yüzlerine tükürünce hemen indirip:

"- Seni ben Allah için öldürecektim, şimdi ise nefsim karıştı, kılıcımı indiriyorum!"

Diyen ulvîlikler Hep aşkın, hep aşkın mahsûlü İran kumandanı bir avuç Arap süvarisi karşısında koca ordusunu ve fillerini kaybettiği zaman, onu harp divanına çekiyorlar ve hesap istiyorlar "Getirin ordan okumu!" diyor; getiriyorlar Dayıyor oku yaya ve bir çekişte bir kayayı tuzla buz ediyor:

"- İşte, diyor; ben eğer yenildimse bunların karşısında yenildim Demek bunlarda bizde olmayan bir şey var, o şeye karşı duramadım!"

O şeyin cevabını biz verelim:

- Aşk

Nihayet miraçta tecelli eden aşk hikmeti Allah'ın Resûlü, Cebrail'in kanadında "Sidre-tül-Müntehâ"ya kadar gider Yani son duraktaki ağaç, "Sidre-tül-Müntehâ"

Akl-ı küll'ün temsilcisi olan Melek der ki:

"- Ben bundan bir adım ileriye gidemem, ilerleyecek olursam yanarım, kül olurum!"

Allah'ın Sevgilisi sorar:

"- Buradan ileriye neyle gidilir?"

"-Aşkla!"

Ve kendisini atar nur çağlayanına ve ulaşır İşte aşk bahsinin son kelimesi: Özlediğimiz gencin ilk vasfı aşk Tek heceli, tek kelime: AŞK

Necip Fazıl KISAKÜREK

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Özlediğimiz Nesil

Eski 04-07-2009   #2
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Cevap : Özlediğimiz Nesil



Şimdi ikinci vasfı geliyor Aşkın içinde, aşkın tayin ettiği Sır İdraki

Bu en mühim meselemizdir Sır idraki Bizde kaba mantık, derin idrake hâkim olmuştur Asırlar boyunca, satıh idrak; hep böyle gitti Sır idrakini bilmek lâzım Aşk kadar mühim

Kaba mantığı, tarihte en çok eski Yunan'da (sofistler) gösterir Her şeyi mantık oyununa getirmek isteyen insanlar Bunların karşısına Sokrat çıkmıştır Korkunç adam, büyük adam, tevhitçi ve putlara inanmayan adam Onları kendi açtıkları küçücük mantık çukurlarına düşürerek, suda fare gibi boğmuş, büyük mantığı, mantık üstü mantığı getirmiştir Onun için (sofistik) mantık, kelime oyunu demek (Sofistik) mantığın şaheser kabilinden bir misali var; Sofist âlimlerden birine bir genç gidiyor Diyor ki, hocasına:

"- Ben senin taleben olacağım ve senden avukatlık icazeti, diploması alacağım Ama param yok! İlk kazandığım dâvadan ödenmek üzere beni talebeliğine kabul eder misin?"

"-Evet!"

Diyor hoca ve bir tuğlanın üzerine senet yapıyorlar, ilk dâvadan ödenmek üzere Çocuk tahsilini görüyor ve mezun oluyor Avukatlık yapıyor ve borcunu ödemiyor Bunun üzerine dâva açıyor hocası, -bakın sofistlerin mantığına!- mahkeme heyetinin karşısına çıkıyor, diyor ki:

"- Dâvâlı borcunu ödemedi; ilk kazandığı dâvadan ödeyecekti; dâva açıyorum, ama bu dâvaya lüzum yok Çünkü, eğer ben dâvayı kazanırsam, kazandığım için ödeyecek, kaybedersem yani o kazanırsa, ilk kazandığı dâva bu olduğu için ödeyecek, yani iki türlü de ödeyecek! Mahkemeye lüzum yok!"

Müthiş mantık! Bakın cevabına talebenin: "- Yok, diyor; ben ilmi hocamdan aldım, onun sahte mantık oyunuyla hakikati nasıl tepe taklak ettiğini bilirim Hakikat, tam aksi Eğer ben bu dâvayı kazanırsam, ödememek kararını aldığım için ödemiyeceğim; kaybedersem, kazanamadığım ve şimdiye kadar da dâva kazanmadığım için ödemeyeceğim, her iki halde de ödemeyeceğim Onun için mahkeme lüzumsuz!"

İşte sofistin mantık hilesini yakalama sanatı! Şimdi bize, sahte mantık esnaflığının tam tersi sır idraki lâzım, sır idraki Bütün işportacı, ayağa düşmüş küfür diyalektiği bu sahte mantığı kullanır

(Gagarin) diye bir feza pilotu der ki: "Ben bütün fezayı dolaştım, Allah diye bir şeye rastlamadım!"

Şimdi buna cevap verelim: "Sen Allahı kilometre sırığı mı zannedersin ki, rastlamadım diyorsun? Allah işte senin görmediğin o esîrî âlemde, senin ruhunu mühürlemiş olan mutlak varlık; ve sen onu göremezsin! Çünkü senin görebileceğin şeyler merteklerden ibarettir; sen ancak merteği görebilirsin"

Bir patolog, patolog doktor der ki:

"- Hayatımda onbinlerce kadavra kestim, biçtim, ruh diye bir şeye rastlamadım!"

Bu da zayıf insanları tereddüde düşürebilir Küfrün diyalektiği, sahte mantığı Hemen cevap vereceksin:

"- Gel buraya patolog, sen hayatında biftek yedin mi?"

"-Tabiî yedim!"

Diyecek

"- Bıçağı gördün mü gözünle, çatalı, eti, filân, falan?"

Yine:

"-Evet!"

"- Ya eti yerken dilinin üzerinde ne hissettin?"

"-Lezzet!"

"- Öyleyse göster bana lezzet dediğin şey, nerede?"

Bir gün başmuharrir geçinen bir budala, bana:

"- Allahla kul arasına girilmez!"

Demişti Hep böyle derler: "Alahla kul arasına girilmez, vasıta sokulmaz!"

Ona dedim:

"- Budala, İstanbul'dan Üsküdar'a geçmek için vasıtaya muhtaçsın, ebedî hayata geçmek için vasıtaya muhtaç olunmaz, ne demek?"

Bir tekneye muhtaçsın da ebedî hayata geçilecek olan manevî füzeye nasıl sırt çevirebilirsin? Aslında zaten Allahla kul arasına girilmez

Allah diyor ki:

"Ben kuluma şah damarından daha yakınım!"

Ama böyleyken Allaha giden yolların kılavuzları ve trafik memurları vardır Onlara herkes muhtaç! İşte küfrün bu ucuz diyalektiğine verilecek cevap Daha neler, neler! Kayseri'ye bundan yirmi sene evvel geldiğim zaman bir zatla karşılaştık Bilmiyorum şu dakikada aranızda mı? Ramazan günüydü Sordum:

"- Nedir bu hâl, Ramazan günü yaptığınız?"

Dedi ki:

"- Allah'ın bildiğini kulundan niçin saklıyayım!"

Bunu hep söylerler Samimiyetsizliği bize isnat ederler, kendilerine samimiyeti yakıştırırlar

Ona dedim ki:

"- Allah senin tenasül âletin olduğunu da biliyor, niye saklıyorsun?"

Demek ki, kula karşı utanmak, Allaha karşı hicabın ifadesidir Kula karşı utanmadığını gösteren, Allahtan utanmıyor demektir Yani Allahtan korkmadığını kula göstermenin küfür cesaretini temsil ederler ve bunu samimilik bilirler Orucu tutmayabilirsin, nefs korkunçtur! Git, bir kapkaranlık odada zıkkımlan, fakat gösterme! Nitekim Allah Resulünün huzuruna samimiyet iddiasında bulunan tipler geliyor Zina yaptıklarını itiraf ediyorlar

Allah'ın Resulü buyuruyor:

"- Günahlarınızı saklayınız, meydana dökmeyiniz! Yoksa, size tatbik olunacak cezaya katlanma durumunda kalırsınız!"

En ince hikmet! Çünkü meydan, agora, cemiyet meydanında âlenileşen suç derhal cezasına çarptırılır

İşte bu diyalektiklerin sahibi olacak olan bir nesili bekliyoruz Sır idrakinin gördüğü apayrı bir dünya vardır, muazzam bir dünya Bu dünyada sır idrakî şeriattan başlar Şeriat, bir takım kuru görülen ölçüleri bildirir, yani dış cephesiyle kuru görünüşlü, içiyle mukaddes ve namütenahi ince İnsanlar bu cepheler üzerinde münakaşaya girişirler, bilmezler ki Şeriat ebediyet kasasının süresidir! Ebediyet kasasının şifresi Şifre rakamları kuru görünebilir Ya, kasayı açtıktan sonra? Şeriata bu gözle bakmak lâzım

İmam-ı Gazali şöyle diyor ve akıl ve nefsin hilesini yakalıyor:

"- Bir kâhin dese ki size, filan renk elbisenizi filân gün giymeyin, ölürsünüz! Kâhine inanmazsınız, fakat inanmadan o gün, o elbiseyi giymezsiniz! Buna mukabil inandığınız bir Peygamber geliyor ve Şeriatı tebliğ ediyor; şu kadar namaz, şu kadar şu, bu kadar bu! İnanıyorsunuz! Fakat niçin diye de soruyorsunuz!"

Neden üç de dört değil; neden şu da bu değil? Sır idraki, emirleri topyekûn kabul eder Ve bir noktada gördükten sonra aklın inhizamını, çöküşünü, artık her noktada aklı çökmüş kabul eder Haysiyetli kafa budur Mucize! Ne *****dır bazı insanlar Şu olur mu, bu olur mu, nasıl olur, kamer nasıl ikiye bölünür, nasıl olurda? Ne *****lık! Bunlara demek lâzım ki, sen bir kâğıdı eline aldığın zaman gözünü kapayınca, o tek mi çift mi fark ediyorsun; sende böyle bir zekâ yaşıyor Bu nasıl oluyor? Gözün iğne ucu kadar küçük Ona bütün feza doluyor Nasıl oluyor? Görmek fiili nedir? Efendim, bu hayat topyekûn mucize! Biz bu mucizeleri bedava tarafından aldığımız için, "olur" kabul ediyoruz Sonra ona ters bir şey görünce "olamaz!" diyoruz İşte sır idraki böyle cevap verir kuru akılcılara ve aklın son durağını aklı yıkmakta bulur

Velînin birine sormuşlar: "Allah isterse deveyi iğne deliğinden geçirir mi, geçirmez mi?"

"- Geçirir"

Demiş velî Kuru akıl yine sormuş:

"- Nasıl geçirir, deliği büyüterek mi, deveyi küçülterek mi?"

Velî gülmüş, demiş ki:

"- İsterse deliği büyültür, isterse deveyi küçültür, isterse de ne onu yapar, ne onu, yine de geçirir" İşte sır idrakinin en güzel ifadesi Ve buna göre bir diyalektik sahibi olmak



Necip Fazıl KISAKÜREK

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.