Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allah, sevgisinin, önemi

Allah Sevgisinin Önemi..

Eski 03-02-2009   #1
meLankoLik_asaLet
Icon1861

Allah Sevgisinin Önemi..



Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "De ki: Siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır" (Al-i İmran: 31) Allah'ın sevgisi öyle kıymetlidir ki; bunu hakkıyla ancak kıyamet günü bileceğiz Çünkü bunun mükafatı, insana ancak orada verilir Bazı Evliyalar şöyle demiştir: "Bir hardal tohumu kadar Allah-u Zülcelal'in muhabbeti, benim için yetmiş sene ibadetten daha eftaldir" Yukarıdaki bu ayet-i kerime, bizlere çok geniş çapta bir işarettir Hz Peygamber (SAV) 'e mutabaat; çok ibadet yapmak, Allah'tan çok korkmak, niyeti halis tutmak; bunların hepsi, takva sahibi olmakla mümkündür Çünkü bunlar, bütünüyle Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de mevcut idi Üzerimizde Allah'ın nimetleri sonsuzdur Fakat bu nimetlerin en mükemmeli, İslam dini ve imandır Hakikaten, Allah-u Zülcelal'in nimetleri sayılamayacak kadar çoktur
Hz Peygamber (SAV) bir gün sahabilere şöyle anlatmıştır: "Az önce Cebrail yanımdan ayrıldı ve bana şöyle dedi: "Ya Muhammed, seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın bir kulu vardı Eni ile boyu otuzar dirsek olan ve dört tarafı, dört biner fersah genişliğinde bir denizin ortasında bütün bir adacığın tepesinde, beşyüz yıl boyunca Allah'a ibadet etti Allah-u Zülcelal, orada kendisine, parmak kalınlığında tatlı su akıtan bir pınar ile her gün bir meyve veren bir nar ağacı bağışlamıştı
Akşam olunca, pınarın başına inip abdest aldıktan sonra, nar ağacının o günkü meyvesini koparıp yiyor ve arkasından namaza duruyordu İbadetleri sırasında, Allah'tan, secdedeyken ruhunu almasını, cesedinin ne toprak ve ne de başka bir şey tarafından bozulmamasını ve kıyamet günü, secdedeyken kendisini yeniden diriltmesini istedi
Allah-u Zülcelal de bu isteklerini kabul etti Nitekim bizler, yere inip çıkarken yanına uğrar ve onun secde halinde olduğunu görürdük Bize verilen bilgiye göre bu kul, kıyamet günü yeniden dirilerek Allah'ın huzuruna çıkınca Allah-u Zülcelal: "Ey kulum! Sana rahmetimle mi yoksa amelinle mi muamele edeyim" buyuracak ve bunun üzerine o kul:


"Ya Rabbi! Amelimle bana muamele et!" diyecektir O zaman, Allah-u Zülcelal meleklerine: "O halde, bu kulumun amelleri ile kendisine verdiğim nimetleri mukayese ediniz" buyuracak ve meleklerin yapacağı hesap sonunda, beş yüz yıllık ibadetinin sadece gözünün nimetini karşılayabildiği ve vücudunun diğer nimetlerinin karşılıksız kaldığı görülecektir Bunun üzerine Allah-u Zülcelal: "Kulumu cehenneme atın!" diye emir verecek ve bu emir uyarınca, kul cehenneme doğru yola çıkarılacaktır Cehenneme götürülürken: "Ya Rabbi, beni rahmetin karşılığında cennete koy!" deyince, Allah-u Zülcelal meleklere: "Kulumu geri getirin" diye emir verecektir
Geri getirilecek olan kul, tekrar Allah'ın huzuruna çıkarılınca, Allah-u Zülcelal kendisine: "Ya kulum, seni yoktan var eden kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, Ya Rabbi!" diyecektir Allah-u Zülcelal ona: "Seni yaratmam kendi amelinin mi, yoksa benim rahmetimin mi karşılığıdır?" diye soracak, kul da: "Tabii ki senin rahmetinin karşılığında olmuştur" diyecektir Allah-u Zülcelal: "Ya kulum, beş yüz yıl boyunca ibadet etmeni sağlayan gücü sana veren kimdir?" diye soracak, kul da: "Sen, ya Rabbi!" diyecektir Allah-u Zülcelal: "Seni dağın tepesinde, yeşillikler arasına kim kondurmuş, kim sana tuzlu sudan tatlı su bağışlamış ve kim her gece sana bir nar meyvesi sağlamıştır? Ruhunu, secdedeyken almamı istemen üzerine, bu arzunu yerine getirdim
Bütün bunları yapan kimdir?" diye buyurunca kul: "Sen, ya Rabbi!" diye cevap verecektir Allah-u Zülcelal ona: "Bütün bunlar, rahmetimin eseri olduğu gibi, şimdi de yine rahmetimle seni cennete koyacağım" buyuracaktır Zaten her şey Allah'ın rahmetiyledir" (Hakim, Beyhaki)
Hz Peygamber (SAV) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Şayet Allah-u Zülcelal, bütün yer ve gök ehline azap edecek olsa, muhakkak azap ederdi, bununla onlara zulmetmiş de olmazdı Eğer onlara rahmet ederse, hiç şüphesiz onun rahmeti onların amellerinden kendileri için daha hayırlıdır" (Ebu Davud, İbn Mace)
Hakikaten, bizim gözümüz olduğu için kıymetini bilmiyoruz Gidin âmâ olan kimselere sorun, ne kadar zor olduğunu görürsünüz Tokluğun kıymetini, aç olduğumuz zaman biliyoruz Hülasa; insan her nimetin kıymetini ancak onun yokluğunda bilebilir Biz bolluğun içinde olduğumuz için, Allah-u Zülcelal'in nimetlerinin ne kadar çok olduğunu idrak edemiyoruz
Allah-u Zülcelal, bu konuda şöyle buyurmuştur: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım" (İbrahim; 7)
Allah-u Zülcelal, bizlere İslam dini ve imanı verdiği için bunların ne kadar mükemmel bir nimet olduğunu idrak etmeliyiz ve o şuurda olmalıyız Allah-u Zülcelal, insana dünyada ömür, sıhhat ve afiyet vermiştir Bu sıhhat ve kuvvetle, tabi ki insan, bir şeylerle meşgul olmalıdır İşte en büyük meşguliyet, ibadettir İbadet bir sanattır Her sanatın bir kârı vardır Bu sanatın atölyesi, daima Allah-u Zülcelal ile meşgul olmaktır Bir kimse yalnız kaldığı zaman, kendisi ile Allah-u Zülcelal arasındaki durumu gözetmesi lazımdır
Bu sanatın sermayesi de Allah'a karşı takvalı olmaktır Takva ise; Allah'dan korkmak, O'nun emir ve nehiylerini yerine getirmektir İnsan, sermayesi olmadığı zaman hiç bir ticaret yapamaz Demek ki kişinin sermayesi, Allah-u Zülcelal'e karşı takvalı olmasıdır İnsanın, o zaman elde edeceği kâr da Allah-u Zülcelal'in rızası ve cennettir Hz Peygamber (SAV) 'in bizlere tebliği, bu şekildedir
Kalp temizliğinin islam dininde çok büyük bir yeri vardır Zaten kalp temiz olmadığı zaman niyet ve ihlasta gerçekleşmez Onun için insan kalbindeki bütün mezmum sıfatları çıkarıp yerine güzel evsafları yerleştirmesi lazımdır Anlatıldığına göre, bir zat bir Evliya’dan nasihat istemiş, o Evliya şöyle demiştir: "Allahu Teala senin kalbine baktığında, onda razı olmadığı bir şey görmesin"
Bilindiği gibi zahiri ameller, kalp amelleri için temel ükmündedir Temel sağlam olmadığı takdirde üzerindeki bina sağlam olmadığı gibi, amelleri salih olmayan bir kimsenin kalp temizliğine sahip olması, iyi sıfatlar kazanması ve bunlarla iyi ameller yapması da mümkün değildir Zahiri temizliğe önem verip de kalp temizliğine önem vermemek, bir bahçenin duvar çalışmalarına önem verip, içerde ağaçların susuzluk ve bakımsızlıktan kuruyup dökülmesine aldırış etmemek gibidir
İnsanın kalbi temiz olduğu zaman bütün vücut muhafaza olur Nitekim hikmet ehli bir zat şöyle demiştir: "Ben kalbimi on gece şeytandan, hataralardan korudum Kalbimde beni yirmi sene bunlardan korudu"
Onun için kalp temizliğine çok dikkat etmek lazımdır İnsanın çaresi kalbini Allahu Zülcelal'e sadık yapmasıdır Çünkü kalp Allahu Zülcelal'in nazargahıdır Kalbi Allahu Zülcelal'e bağlamak gerekir Bizlere Allahu Zülcelal'i unutturacak herşeyi kalbten çıkarmak lazımdır Sehl bin Abdullah şöyle demiştir: "Kim kalbini Allah'a teslim ederse, Allah'ta onun âzâlarına sahip çıkar"

İnsan kalbini Allah-u Zülcelal'e teslim ederse, O'da o kimsenin gözlerine, ayaklarına, diline hülasa bütün âzâlarına sahip çıkar Allah-u Zülcelal'in yaratmış olduğu bir et parçası olan kalbimizi O'na teslim etmemek çok gariptir Kalbi Allahu Zülcelal'e teslim edip: "Ya Rabbi! Bu kalbi sen yarattın Onu sana teslim ediyorum Dilediğin gibi yap!" diyerek, Allahu Zülcelal'e teslim etmek lazımdır
Böyle olunca Allah-u Zülcelal'in muhabbeti kalbimize girer ve bütün âzâlarımızda O'nun istediği şekilde olur İnşallah…
Kalp temizliğine çok önem vermek gerekir Nasıl ki bir bahçıvan bahçesindeki zararlı otları temizleyip bahçesine su veriyorsa, bizlerde kalbimizdeki dünya hırsı, riya, kin, hased gibi bütün mezmum sıfatlardan temizleyip, onu muhabbet, zikir gibi güzel sıfatlarla beslememiz lazımdır
Çünkü kalp ıslah olursa bütün âzâlar ıslah olur Kimin azaları ıslah olmamış ise o kimsenin kalbinde manevi hastalık var demektir Bundan kurtulmak için kalbi her an kontrol edip oradaki zarar verici mezmum sıfatlardan temizleyip arındırmak lazımdır Bir kimsenin kalbi mezmum olan bütün sıfatlardan arınıp da güzel sıfatlarla süslendiği zaman o kimsenin bütün niyetleri hayır üzerine olur
İnsan her hangi bir hayır yaptığı zaman, onu Allah için yapması gerekir İnsan her yaptığını Allah-u Zülcelal'in rızasına çevirebilir İnsan, sabah işe gitmek için evinden çıkarken: "Ya Rabbi! Aile efradımın nafakasını üzerime vacip ettin Bir misafir geldiğinde ona ikram etmek için ve sadaka vermek için işime gidiyorum" dediği zaman, insanın bu işi de ibadet sayılır
Salim, Abdullah'ın oğlu, Abdullah da Hz Ömer'in oğludur Demek ki Salim, Hz Ömer'in torunlarından bir tanesidir Salim, zamanında halife olan Ömer bin Abdulaziz'e bir mektup gönderdi Bu mektupta şöyle demiştir: "Ey Halife! İyi bil ki; Allah'ın kuluna yardımı, kulun niyeti ölçüsündedir Kimin niyeti sağlam ve tam olursa, Allah'ın ona yardımı tam olur Kimin niyeti sağlam ve tam değilse, Allah'ın yardımı da o nisbet de azalmış olur"
Kişinin bütün amelleri niyetine bağlıdır İnsan niyetini Allah için yapmak zorundadır Niyetin Allah için olması ise nefsin arzu ve isteklerinden uzak tutulmasıdır Hz Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ameller niyetlere göredir (eline geçecek ancak odur) Kimin hicreti Allah'a ve Resulüne ise onun hicreti Allah'a ve Resulüne sayılır Kimin hicreti kazanmak istediği dünyalığa yahud nikahlamayı düşündüğü bir kadınaysa, onun hicreti niyet ettiği bu şeylere olmuştur" (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bizden ne isteniyorsa bunu iyice düşünmek ve kavramak lazımdır Bu da halis niyete bağlı bir şeydir Halis niyetle yapılan bir amele ne kadar mükafat verildiği buradan anlaşılmaktadır Çünkü Allah-u Zülcelal niyetlere göre mükafat vermektedir Mesela bir kişi ilim okumaya gitmek istese ve: "Ben ilim öğrenip hem kendim amel yapacağım ve hemde başka insanlara da öğreteceğim" gibi bir niyet içerisinde olsa, onun niyeti Allah içindir ve Allah-u Zülcelal o niyete göre mükafat verecektir Bunun tersine ilim öğrenmeye giderken bir mal elde etmek yada bir kadın nikahlamak için gitmişse bunun hicreti bu şeylere olmuş olur Ve bunun halis niyetle bir alakası yoktur
Bir başka misal: İnsan başkalarına sohbet ederken, bu adam ne güzel sohbet yapıyor desinler diye sohbet ederse onun mükafatı ancak o kadardır Ama kendi nefsini vaaz yapıyor gibi, mü'min kardeşlerinin de amel yapması için halis bir niyetle sohbet yaparsa, Allahu Zülcelal onun niyetine göre kat kat mükafat verir Yukarıda geçen hadis-i şerifin ışığı altında insan kendisine çekidüzen vermelidir ki, bütün ameller de niyetin sadece ve sadece Allah için olması gereklidir Anlatıldığına göre, kıyamet günü insanların amel defterleri elle-rine verildiği vakit bir kul amel defterinde hac, zekat, sadaka gibi sevapların yazılmış olduğunu görür ve: "Bunları ben yapmamıştım Herhalde bu benim amel defterim değildir" der Böyle düşünürken Allah-u Zülcelal tarafından: "Ey kulum! Bu senin amel defterindir" diye bir nida gelir Kul: "Ya Rabbi! Bu amellerin hiç birisini ben yapmadım" deyince, Allah-u Zülcelal tarafından tekrar şöyle bir nida gelir: "Ey kulum! Evet yapmadın ama; keşke benim malım olsaydı sadaka verseydim, keşke imkanım olsaydı hacca gitseydim, keşke gücüm olsaydı da bir camii yaptırsaydım diyerek, bunları yapmak için niyetin benim için idi Niyetinin benim için olmasından dolayı bunların, amel defterine sanki yapmış gibi sevapları yazıldı"
Hz Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Bir kimse iyi amel işleyene imrenip, 'keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse, niyeti iyi amel yerine geçer ve bir kimse kötü amel işleyene özenip, 'Keşke imkanım olsaydı bende o ameli işleseydim' derse bunun niyeti de kötü amel yerine geçer" (Tirmizi, İbn Mace)
Bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bir kişi herhangi bir kim-senin bir hayrına gıpta edipte, keşke benim de malım olsaydı bende sadaka verseydim ve yahud bir kişi ilim okumuştur ve insanlara faydası vardır, keşke bende ilim okusaydım da hem kendim ve hemde başkalarına öğretseydim diyerek insan samimi olarak niyet ederse, o kişi sanki bu amelleri yapmış gibi Allah-u Zülcelal ona mükafat verecektir
Bunun karşısında, bir kişi herhangi bir kimsenin kötü amellerine gıpta edipte, keşke benim imkanım olsaydı da böyle yapsaydım, mesela param olsaydı da bende kumar oynasaydım derse, o günahı zahiren işlemese bile sanki işlemiş gibi olur Nitekim anlatıldığına göre, adamın biri iyice acıktığı bir sırada, yolu kumdan bir tepeye uğradı Aç olan midesi ile kuma bir baktı ve: "Keşke bu kum yığını bir un olsa ben bunu bütün yoksullara dağıtırdım" dedi Allah-u Zülcelal o zamanın Peygamberine şöyle vahyederek: "O adama git söyle, Allah senin sadakanı kabul ve iyi niyetine teşekkür ediyor, o kadar sevapta senin defterine yazıyor" buyurdu
İşte niyet böyledir Niyet etmek çok kolay olup hiçbir zahmeti de yoktur Salih amellere niyetin mükafatı kat kat fazladır Bir insan bütün gücünü sarfederek hacca gidiyor, sadaka veriyor ve ancak bunları amel defterine yazdırabiliyor Fakat hakiki niyetle insan yorulmadan zahmet çekmeden aynı sevaba erebiliyor Onun için her insan Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanabilmek için, O'nun razı olabileceği herşeye halis niyetle yaklaşması lazımdır
Şimdi hepimiz iyice düşünelim! Allah-u Zülcelal, Hz Peygamber (SAV) 'i öyle insanların içine gönderdi ki; onlar, kızlarını diri diri toprağa gömüyorlardı Kadın-erkek karışık, hayvan gibi birbirlerine karışıyorlardı Allah'ı tanımayıp, elleri ile yaptıkları putlara ibadet ediyorlardı Fakat, Hz Peygamber (SAV) 'ın niyeti çok halis olduğu için, Allah-u Zülcelal de ona göre kuvvet verdi Hz Peygamber (SAV) , o kadar çok eziyet ve meşakkatlerle karşılaşmasına rağmen, Allah-u Zülcelal için sabretti
İşte, biz Hz Peygamber (SAV) 'in ümmetin-deniz Biz de, az da olsa Hz Peygamber (SAV) 'e mutabaat edip, aynı şekilde hareket etmeliyiz Onlar, şimdi zamanımızdaki gibi tetikle değil kılıçla; düşmanla yüz yüze, karşı karşıya savaşıyorlardı Açlık ve susuzluk içinde, bir hurma ile yetinerek harp yapıyorlardı Peki biz niçin: "Virdimi çekemiyorum, nefsim şöyle etmiyor, böyle etmiyor!" diyoruz Bu son derece yanlış bir şeydir
Namaz kılmak, namaz kılmak için cemaate gitmek, imsaktan önce teheccüde kalmak, işte bunların hepsi harbdir Bunları yapmadığımız zaman, benim kanaatimce, harbden kaçıyoruz demektir Bunları yapmayan kimse, harb olduğu zaman da kaçacak demektir Allah-u Zülcelal bir insana muhabbet veriyor Fakat insan, muhabbetin neden dolayı geldiğini, niçin verildiğini düşünmüyor Halbuki kendisini Allah'a verdiği için, Allah da ona muhabbet vermiştir
Bundan başka, Hz Peygamber (SAV) 'e uymuş, mutabaat etmiş idi Bundan dolayı da muhabbet verilmişti Fakat o mutabaat azaldığı zaman, insanın muhabbeti de azalıyor
Çünkü muhabbet, Hz Peygamber (SAV) 'ın mutabaatına bağlanmıştır Bu dünyada bir şeyimiz kaybolduğu zaman, hemen onu aramaya koyuluyoruz Peki, dünyada geçici olan, adi bir şeyimizi arıyoruz da, neden kaybolan muhabbetimizi aramıyoruz

Halbuki insan, o muhabbetle Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanarak, cennete girip, cehennemden muhafaza olacaktır Haklı olarak, insan nasıl ki, kaybolan dünyalık bir şeyini arıyorsa, Allah-u Zülcelal'in muhabbetini daha ziyade araması lazımdır O muhabbetin tekrar bulunması da, yine Hz Peygamber (SAV) 'e mutabaat etmekle mümkündür İnsan, Hz Peygamber (SAV) 'e mutabaat ettiğinde, yine eski muhabbetini bulacaktır
Peki insan, muhabbetinin doğru veya yanlış olduğunu nasıl bilebilir? Biz Allah-u Zülcelal'i ne kadar seversek, Allah-u Zülcelal de bizi o kadar sever İnsan, herhangi bir yerde Allah-u Zülcelal'in ibadetinden, zikrinden ve hizmetinden bahsederse, onun muhabbetini kazanmış, Allah'a yönelmiş demektir Fakat Allah-u Zülcelal'den değil de dünyadan bahsederse, her ne kadar: "Benim Allah'a muhabbetim vardır!" derse de, yalan söylemiş olur Allah-u Zülcelal'in razı olduğu meclislerde oturmak, doğruluğun alametidir
Daha açık olarak insan, muhabbetinin doğru olup olmadığını şöyle meydana çıkarabilir Mesela, insanın günlük virdi vardır, diğer tarafta da nefsinin istekleri vardır Bu ikisi karşı karşıyadır Eğer insan, virdini çekmeyi tercih ederse, onun Allah-u Zülcelal'e muhabbeti var demektir Fakat insan Allah'ın zikrini bırakıp nefsin isteklerine uyarsa, her ne kadar: "Ben Allah'ı seviyorum" derse de, bu doğru sayılmaz
Hepimiz bunu derinlemesine düşünüp tecrübe edelim İnsan Allah'ın zikriyle meşgul olduğu zaman, kalbi çok mutmain olup, dünyası da cennet gibi olur Buna karşılık, insan Allah zikriyle meşgul olmayıp bütün dünyanın hükümdarı da olsa, o kimse felah bulamaz, rahat da edemez Şimdi biz buradayız Fakat şu an, kabre doğru gittiğimizden haberimiz var mı? Allah-u Zülcelal, bu ömrü bizlere sayı ile vermiştir Onun için ömrümüzü boşa sarfetmeyip, tefekkür etmemiz lazımdır Bir insan bir Evliyanın yanına giderek,
"Kurban bana nasihat et!" demiş Evliya: "Senin annen-baban yaşıyor mu?" diye sormuş Adam: "Hayır!" diye cevap verince Evliya: "Ben sana ne diyeceğim Bak annen-baban vefat etmiş Demek ki sıra sana gelmiştir" demiştir

Nitekim, Hz Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İbret için insana ölüm yeter" (Beyhaki)
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Allah Sevgisinin Önemi..

Eski 03-02-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Allah Sevgisinin Önemi..



Nitekim, Hz Peygamber (SAV) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İbret için insana ölüm yeter" (Beyhaki) Emeğine,kalemine sağlık esmer_yar
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.