Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fıkraları, hocanın, ingilizce, nasrettin, türkçe

Nasrettin Hocanın Fıkraları İngilizce Türkçe

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nasrettin Hocanın Fıkraları İngilizce Türkçe



Nasrettin Hocanın İngilizce Türkçe Fıkraları

My Sons Father Died

One day they see Hodja dressed in black and ask:

What happened, Hodja Effendi? You’re dressed in black!

My son’s father has died, and so I’m mournful!

Oğlumun babası öldü de

Bir gün Nasreddin Hoca’yı siyah elbiseleriyle görenler:

- “Ne oldu Hoca efendi” demişler, “bu gün karalar giymişsin?”

- “Oğlumun babası öldü de ” demiş Hoca, “O'nun yasını tutuyorum

Öğüt : Kültürümüze ve ahlâkımıza uygun her renk ve model elbiseyi giyebiliriz Tereddüt ettiği konuları bilene danışmak akıllı insanın özelliğidir

Bath Tip - Hamam Bahşişi

One day Hodja goes to the Turkish bath The keepers, of the bath don’t care for him at all They give him an old and torn bath towel Hodja doesn’t say anything When he is leaving the bath, he gives them a generous tip

When he comes to the same bath a week later, he is served very well this time, but he gives them a very little tip

The keepers of the bath say:

-

“Effendi, are you giving such a little tip for our great care and respect?

Hodja says:

-

“The tip I’m giving today is for last week’s service The tip I gave last week was for today’s service

Hamam Bahşişi

Hoca bir gün hamama gider Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir

havlu verirler Hoca sesini çıkarmaz Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır

Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır

-“Efendi” der hamamcılar, “gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?”

- “Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi” der Hoca, “geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı Böylece ödeştik !”

Mum Will Cry!

One of Hodja’s sons is a potter in a nearby village One day he says:

“Dad, I spent all my money on these pots If it is sunny and they all dry in time, I’ll be rich But if it rains, my mum will cry (it is an idiom in Turkish which means to be in distress h to be in a great difficulty)

Then Hodja calls on his elder son who lives in another village His son says:

“Dad, I spent all my fortune on this farm If it rains in time, I’ll become rich But there is drought, my mum will cry

Hodja returns home bored His wife says:

“What happened, Effendi? Why are you sulky today?”

“That is not important You think of your own case It doesn’t matter whether it rains or not; one of our sons mother will cry in any case

Birinin anası ağlayacak

Hoca'nın oğullarından biri yakın köylerin birinde çömlekçilik yapıyormuş Bir gün Hoca yanınagidince :

Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım”demiş “ Hava güneşli olurda zamanında hepsikurursa zengin olacağım Ama yağışlı olursa anam ağlayacak!”

Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturanbüyük oğluna uğramış

Oğlu :

- “ Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanında rahmet yağarsa zengin oldum gitti Kuraklık olursa anam ağlayacak” demiş

Hoca eve canı sıkkın dönmüş

Karısı :

Hayrola efendi, yüzün neden asık” demiş

Benimki bir şey değil” demiş Hoca, “asıl Sen kendi halini düşün Yağmur yağsa da yağmasa da bizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak”

While Nasreddin Hodja is traveling on a summer day, he feels very thirsty at noon He sees a lake nearby He sits by the lake to drink some water He puts some water in his palm and drinks a mouthful of water quickly But it causes nausea and he tries to spit out the water He tastes Acıgöl’s water for the first time, and its water with sodium sulphate disturbs his stomach While he is looking round, he comes across a small spring When he understands that it is fresh water first he rinses his mouth, then he drinks it He also waters his donkey Later he looks at Acıgöl rising in waves noisily and puts some freshwater from the spring into his hands:

“Don’t put on airs like the rich but mean man’s property What you call water must be like this!” he says scattering the water in his hands to the lake

Su dediğin böyle olur

Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken,öğle vaktine doğru bir hayli susar İlerde bir gölgörür Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla birkaç yudum yutar; amma midesi bulanır, tükürmeğe çalışır İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl'ün

sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir

Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına rastlar Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önce ağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer, Eşeğini de sular

Şakır şakır dalgalanan Acıgöl'e şöyle bir bakar, su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün kenarına gelir;

- “Cimri zenginin zekâtsız malı gibi şişinip

durma! Su dediğin böyle olur” diyerek avucundaki suyu şak diye gölün yüzüne savurur

Nightingale Junior

One day Hodja climbs one of the charity trees by the roadside and starts eating some figs A traveler who is going by calls:

-Halloo! Who are you? What are you doing there?

-“I’m a nightingale” says Hodja

The man:

-“What a peculiar voice! Does a nightingale sing like this?”

-“What can I do? An inexperienced nightingale sings like this

Acemi Bülbül

Hoca bir gün, yol kenarındaki hayrat ağaçlardan birine çıkmış, incir yemeğe başlamış Yanından geçen bir yolcu seslenmiş:

- “Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?”

- “Ben bülbülüm” demiş Hoca

Adam :

- “Öyleyse öt bakalım” deyince, Hoca karga gibi acayip sesler çıkarmış

- “Bu ne biçim bülbül sesi yahu”, demiş adam

“Bülbül hiç böyle mi öter

- “Ne yapalım” demiş Hoca, “acemi bülbül bu kadar öter!”

They ask Hodja:

-“Do you know how to play the stringed instruments?”

-“Yes, I do,” says Hodja

-“Ok, then Play it,” they say giving him the stringed instrument (We call this instrument “saz” in Turkish It is used to play oriental music)

Hodja takes the plectrum into his hand and starts striking the strings without striking the frets, and so produces same odd sounds

-“Oh, Hodja Do you play the saz like this? You should strike the frets; first and as you strike the strings with the plectrum, notes are produced in accordance with the tune,” they say,

-“The ones who cannot find the frets play it like that I’ve found the fret as soon as I’ve taken the saz into my hand So why should I lose time trying to find the fret?” says Hodja

Saz Çalmayı Bilirmsin?

Hoca'ya sormuşlar :

- “Saz çalmayı bilir misin?”

- “Bilirim” demiş

- “Buyur, çal bakalım” diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar Hoca mızrabı almış, perdelere basmadan tellere vurmağa, tuhaf sesler çıkarmağa başlamış

- “Saz böyle mi çalınır a Hoca?” demişler, “parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar

- “ Perdeleri bulamayanlar öyle çalar” demiş

Hoca; “ Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye boşuna gezineyim


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.