02-19-2009
|
#1
|
VANDETTA
|
Batı’nın Yeni Silahı Darfur’da Ateşlendi
Bir zamanlar kimse ne kabilesini sorardı ne Afrikalı mı Arap mı olduğunu! Batıda eğitim almış, aydın kimlikli Sudanlılar yıllar önce hastalık tohumlarını içimize attılar! ‘Etnik kökenlerden’ sözetmeye başladı ve olanlar oldu! Batı’ya karşı direnen ve bu yolda Çin gibi Asya devleriyle özellikle petrol konusunda işbirliği yaparak direncini korumaya çalışan Sudan’daki emperyal amaçların boyutlarını görmeye çalıştık
Afrika’nın en büyük ülkesiydi Bir yandan ABD ve dolayısıyla BM baskısı petrol, uranyum zengini Darfur üzerinde yogunlaşıyor, bir yandan içerde ekonomide yolsuzluk, birilerinin kendi çıkarları adına halkın cebinden çalması sonucu iç bunalımı tetikliyordu
25 yıl süren Güney Sudan çatışması sonlanmış ama oraya giren Amerikan turuncu kuruluşların faaliyetleri Sudan’a kanser gibi yayılmıştı Bu ülke çok zengin kaynaklara sahipti Çin’le yakınlaşıyordu Anti emperyalist bir hava ülkeyi kaplıyordu… Buna karşı iç çatışma reçetesi batıyı kurtarırdı KAMPLARDA, ÇADIR KİLİSELERDE İGİLİZCE ÖĞRETİLİYOR 2005′e kadar Darfur’un adı bile duyulmazken, Al Gore’undan Bush’una , AB yetkililerinden BM’sine herkes koro halinde Darfur demeye başladı Aynı anda Afrika boynuzunda yeralan Hint okyanusuna bakan tüm ülkelere kan gölüne döndü Somali, Etyopya, Eritre, Kenya, Çad uluslar arası mihrakların elinin girdiği terör örgütleriyle tanıştılar Bölgeye silah yağmaya başladı Kabile reisleri satın alındı Birileri diğerleri tarafından topraklarından atıldı Batı Birleşmiş Milletleri görevlendirdi Onlar koruyucu melek olarak kamplar kurup topraklarından atılanlara kol kanat gerdi… Aradan geçen birkaç yıl içinde kamplarda yaşamak daha kolay gelecek kimse eski toprağına dönmeyi istemeyecekti Kamplarda çadır kiliseler kurulacak, İngilizce öğretilecekti! Bir zamanlar Kızılderililerin başına gelen onların da başına gelecekti İşsiz güçsüz ve kendi topraklarından koparılmış olanlar lumpenleşecek ve bir çeşit mafyanın ya da silah baronlarının emrine gireceklerdi  PARASI OLMAYAN GENE AÇ! Ben kadınlar ve çocukları izledim Otach kampında bir kareyi size ileteyim Dudakları uyuşturucu bir madde çiğnemekten morarmış bir adam uzun beyaz çöl giysisi içinde yarı yatar vaziyette önündeki mangala kol büyüklüğünde et parçalarını yerleştiriyor Altı kızarmış olanları çeviriyor Çadırın içinden buhur kokuları geliyor… 5-6 adam her biri besili ve keyifli… Ben çekim yaparken yanımdan geçip giden ama gözlerini kızaran etlerin üzerinde bırakan dal gibi bir kaç kadın ve çocuğu unutamıyorum Bir de parası olmayanın açkaldığını, yardım örgütlerinden gelen yiyeceklerin kamp içinde kümeleşmiş bir grup tarafından kabile esasına göre dağıtıldığı ya da parayla satıldığını söylemeliyim KADIN RAHİBELER, ÇOCUK ASKERLER! Toprakları büyük zenginliklerle kaplı Sudan, batının oyun sahası 26 bin Birleşmiş Milletler askeri Darfur’a gidiş için izin bekliyor 9000 adedi zaten Darfur’da Hayat durmuş, kamplar hayatın gerçeği Nyala çarşısı hala geçmişin izlerini taşıyor İnsanların ürettiğini sattığı, kendi yaşamlarını akışı içinde yaşadıkları bir dönemin varlığına işaret ediyor Ama BM arabaları, tuhaf görünüşlü soluk yüzlü adam ve kadınlar rahibeler ve askerler! Nyala yavaşça kendini kaybediyor Hartum’da Darfur’a gidiş izni almak deveye hendek atlatmaktı 3 gün orada bekledik Sonunda haber gelmiş Nyala uçağına binmiştik Kameraman arkadaşım İsmail, kamerayı elinde taşıyordu Nyala’da polis kontrolüne girerken bizi kenara aldılar 14-15 yaşnda çocuk askerler ite kaka bizi havaalanı güvenlik noktasına götürdüler Çocuklardan biri bana sürekli’ Sit!’ ‘Otur!’ diye bağırıyordu Giderek sinirleniyordum En sonunda elimde tuttuğum iki betacam kasedi ekosu bol odada yere fırlattım Büyük bir gürültüyle açıldılar Çocuk irkilerek geriledi Sonra yine parmağını uzartıp bağırarak ‘SİT!’ dedi 3 saat orada bekledikten sonra , Kızılay’ın ricasıyla gelen Sağlık bakanı sayesinde ellerinden kurtulduk 2 boşkasedimize ise el koyuldu! Nyala’da Kızılay evinde kaldım Sağlık bakanlığı doktor ve hemşireleri kızılay’ın nadide çalışanları, Nyala halkının yüreğini fethetmişlerdi Her gece başka bir eve ziyarete gidiyorlar, sabahtan akşama çadırlarda komşu ülkelerden bile gelen hastalara şifa veriyorlardı Her gün 400 hastaya bakılıyor, ameliyatlar bile yapılıyordu Kızılay evinin az ilersinde Hatice’nin bir ana okulu vardı Akşamüstü onlara konuk olduk Avludaki sehpanın üzeri meyvalar ve bisküvilerle bezeli Birbirinden güzel çocuklar ortada koşturuyor, tertemiz giyimli Hatice ve dayısı Muhammed’le söyleşiyoruz Muhammed akşam düşerken diyor ki:
‘Bir zamanlar kimse birbirine ne kabilesini sorardı ne Afrikalı mı arap mı olduğunu! Batıda eğitim almış, kültürlü aydın kimlikli Sudanlılar yıllar önce hastalık tohumlarını içimize attılar! ‘Etnik kökenlerden’ sözetmeye aşladılar! Bizi Araplar ve Afrikalılar diye ayırdılar! Bu Afrikanın çok ülkesinde yapıldı Sonucu batıya yaradı!’
Banu Avar’ın Sudan izlenimleri
|
|
|