gülgüzeli
|
Ezmezsen Ezilirsin
Dinimiz ister müslüman olsun ister kafir olsun hiç bir insana en küçük bir zararın dahi verilmesini yasaklamış ve bunu kul hakkına gireceğini ve böyle bir davranışı günahların en büyüklerinden saymıştır
Gerçek adaleti Kuran'da, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle hükmetmek, insanların hakkını korumak, zulme asla rıza göstermemek, zalime karşı mazlumdan yana tavır almak, ihtiyaç içinde olanlara yardım eli uzatmak olarak emretmektedir Bu adalet, bir karar vermek gerektiğinde her iki tarafın da hakkını korumayı, olayları çok yönlü değerlendirmeyi, ön yargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkaniyeti, dürüstlüğü, hoşgörüyü, merhameti ve şefkati gerektirir Bunlardan birinin eksikliğinde, ya da birinin ağır basmasında gerçek adaleti uygulamak zorlaşır Örneğin olayları itidalli değerlendiremeyen, heyecanına ve hislerine kapılan bir insan sağlıklı karar veremeyecek, bu duygularının etkisinde kalacaktır Oysa adaletle hükmeden bir kişi tüm kişisel duygu ve düşüncelerini bir tarafa bırakmayı, kendisinden yardım talep eden iki tarafa da hakkaniyetli davranmayı, her şart ve durumda doğrulardan yana olmayı, dürüstlükten ve doğruluktan asla taviz vermemeyi Kuran ahlakı ölçüsünde kendine yol edinmelidir Kişi, öyle bir ahlaka sahip olmalıdır ki, kendi çıkarlarından önce karşı tarafı düşünmeli, kendisine bir zarar gelecek olsa dahi, eğer hak karşı taraftan yanaysa, adil olabilmelidir
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, için, hakkı ayakta tutun Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın Adalet yapın O, takvaya daha yakındır 'tan korkup-sakının Şüphesiz , yapmakta olduklarınızdan haberi olandır " (Maide Suresi, ayetinde de bildirildiği gibi, insanın tüm yaptıklarını bilmektedir 'tan korkup sakınan ve ahiret gününde hesaba çekileceğini bilen bir kişi 'ın hoşnutluğunu kazanmak için adaletle hükmeder Bilir ki, tüm yapıp ettikleriyle, söylediği her sözle ve aklından geçen her düşünceyle onu ahiret gününde sorguya çekecek ve bunlarla eksiksiz bir şekilde karşılık görecek…
İşte bu nedenle de, insanın 'ın rızasını kazanması, cehennem azabından kurtulması ve 'ın sonsuz nimetlerine kavuşabilmesi için yapması gereken şey, Kuran ahlakını eksiksiz bir şekilde yaşamaktır Bunun için her insanın, bu ahlaka ulaşmak için bireysel olarak çaba sarf etmesi, tüm bencil isteklerini ve kişisel menfaatlerini bir yana bırakıp, adaleti, merhameti, hoşgörüyü, şefkati ve barışı kendine yol edinmesi gerekir Kuran'da gerçek adaleti ayrıntılı olarak tarif etmekte, her türlü anlaşmazlığın adaleti ayakta tutmakla çözüleceğini bildirmektedir Adil yöneticilerden ve adil insanlardan oluşan bir toplumda her türlü anlaşmazlığın kolaylıkla çözüleceği açıktır Kuran'da adaletin eksiksiz olarak tarifi yapılmış, iman edenlere karşılaşacakları olaylar karşısındaki tutumları ve adaletin nasıl uygulanacağı bildirilmiştir Bu iman edenler için çok büyük bir kolaylık ve 'tan bir rahmettir Bu nedenle de iman edenler hem 'ın hoşnutluğunu kazanmak, hem de huzurlu, güvenli ve barış içinde bir hayat yaşayabilmek için insanlar arasında eksiksiz bir şekilde adaleti uygulamakla sorumludur
Adalet, dil, ırk, etnik köken gözetilmeden, tüm insanlar arasında eşit olarak uygulanmalıdır
Dünya üzerinde gelişen olayları incelediğimizde adaletin yer, zaman ve kişilere göre farklı şekilde uygulanabildiğine şahit oluruz Örneğin bazı toplumlarda kişilerin tenlerinin rengi adaleti uygulayan kişilerin kararına etki eder Beyaz ten rengi olan bir kişiyle siyah ten rengi olan kişiye aynı durumlarda, aynı kararla hükmedilmez Bazı toplumlarda ırk çok büyük bir önem taşımaktadır Geçtiğimiz yüzyılda Hitler'in Ari ırkı diğer ırklardan üstün görüp, milyonlarca insanı sırf ırkları nedeniyle yok etmek istemesi bunun bir örneğidir Günümüzde de ırkları, tenlerinin rengi nedeniyle zalimce ve adaletsiz muamelelerle karşılaşan insanlar vardır ABD'de ve Güney Afrika'da yıllarca siyah ırka ikinci sınıf insan muamelesi yapılmış, çok sayıda Asya ve Afrika ülkesinde sırf ırk farklılıkları yüzünden çok şiddetli tartışmalar yaşanmıştır
Oysa Kuran ayetlerinde farklı halkların ve kabilelerin yaratılmasının hikmetlerinden biri, insanların "birbirleriyle tanışmaları" olarak bildirilir Hepsi de 'ın kulu olan farklı milletler veya kabileler, birbirleriyle tanışmalı, yani birbirlerinin farklı kültürlerini, dillerini, örflerini, yeteneklerini öğrenmelidir Farklı ırk ve milletlerin bulunmasının bir amacı, çatışma ve savaş değil, kültürel bir zenginliktir Bu çeşitlilik 'ın yaratışındaki bir güzelliktir Bir insanın daha uzun boylu, birinin kısa boylu olması, bir kişinin teninin beyaz diğerinin sarı renk olması bu kişiye herhangi bir üstünlük getirmediği gibi, bir eksiklik olarak da nitelendirilemez Bunların her biri 'ın takdir etmesiyle ve çok büyük hikmetlerle yaratılmıştır Ancak bu farklılıkların Katında hiçbir önemi yoktur İman eden bir insan tek üstünlüğün takva ile, yani korkusu ve 'a imandaki üstünlükle olduğunu çok iyi bilir , Hucurat Suresi'nde bu gerçeği şu şekilde bildirir:
Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık Şüphesiz, Katında sizin en üstün (k erim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır Şüphesiz , bilendir, haber alandır (Hucurat Suresi, 13)
Ayette de bildirildiği gibi 'ın emrettiği adalet anlayışı hiçbir ayrım yapmadan her insana eşit, hoşgörülü ve barış içinde bir tavrı gerektirir
Peygamberimiz Hz Muhammed de yaşadığı dönem boyunca farklı ırktan halklara karşı büyük bir adaletle davranmıştır İnsanların ırkları nedeniyle farklı muamele görmesini her zaman şiddetle eleştirmiş, böyle bir ahlakı "cahiliye ahlakı" olarak tanımlamıştır
Peygamberimiz (sav), kavmine, cahiliye toplumunda insanların sadece renkleri ya da ırkları farklı olduğu için birbirlerine karşı düşmanca duygular besleyebildiklerini hatırlatmış ve Müslümanları Kuran'da çirkin gösterilen bu davranıştan sakınmaya davet etmiştir Bundan 1400 yıl önce Peygamberimiz Hz Muhammed aracılığıyla insanlara bir rahmet olarak gönderilen Kuran'da, tüm bu ilkel mantıklar ortadan kaldırılmış, tüm insanların, rengi, ırkı, dili ne olursa olsun eşit olduğu bildirilmiştir Peygamberimiz (sav) cahiliye inancında var olan, insanları ırka ve renge göre değerlendirme anlayışının basitliği üzerinde durmuş ve Veda Hutbesinde Arap kavmine hitaben şöyle söylemiştir:
"Soylarla övünülmez Araplar, Arap olduklarından Acemlerden; Acemler de, Acem olduklarından Araplardan üstün sayılamazlar Çünkü Katında en yüce olanınız, ona karşı gelmekten en fazla kaçınanınız (en takvalınız)dır "
Peygamberimiz (sav) bu sözleriyle insanlara bir kez daha Hucurat Suresi, 13 ayette bildirilen, insanlar arasındaki üstünlüğün sadece takvaya göre olabileceği gerçeğini hatırlatmıştır İslam, Peygamber Efendimizin de bildirdiği gibi bu ilkel bakış açılarını tamamen ortadan kaldırmaktadır Islam ahlakının yaşandığı bir ortamda, bir insan ne Yahudi, ne zenci, ne de Kızılderili olduğu için suçlanamaz, farklı bir muameleye maruz kalamaz, mağdur edilemez Bu, 'ın takdiridir ve her insanı en güzel şekliyle yaratmış, en güzel sureti vermiştir İnsanlara düşen her zaman ve herkese karşı adil, saygılı, hoşgörülü, merhametli, barışçıl ve sevgi dolu olmaktır
Bunun yanı sıra kişinin fakir ya da zengin olması da müminin adaletle hükmetmesini engellemez, kararlarını etkilemez Bir insanın sadece maddi güç sahibi olduğu için diğer insanlara haksızlık yapması, zulmetmesi ve bundan da hiçbir karşılık görmeden kurtulması çok büyük bir haksızlıktır Oysa günümüzde bazı dünya devletlerine baktığımızda, zenginleri kollayan, fakirlere ise ikinci sınıf insan muamelesi yapan bir anlayışın hakim olduğu görülmektedir Buna göre bazı zenginler adaletten daha fazla faydalanmakta, fakirlerden üstün tutulmayı kendilerinde bir hak gibi görmektedirler Dahası, adalet mekanizmalarını kendi menfaatleri için yönlendirmeye çalışmaktadırlar Bu anlayış dinin yaşanmadığı toplumlarda çok büyük adaletsizliklere neden olmakta, insanların bir bölümü çok büyük bir sefaletle mücadele ederken, diğerleri zenginliklerinin verdiği ayrıcalıkları kullanmaktadır
Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen adaletin hakim olması, insanlar arasında toplumsal barışın sağlandığı bir hayatın hakim kılınması mümkündür Bu, Kuran ahlakının hakim kılınmasıyla ve insanların Kuran ahlakından taviz vermemeleriyle olabilir Çünkü bir ayetinde şu şekilde emreder:
… için şahidler olarak adaleti ayakta tutun (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü onlara daha yakındır Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın… (Nisa Suresi, 135)
'ın bu emri uyarınca 'tan korkan mümin, karşısındaki kişi fakir de olsa zengin de olsa, her ne şart olursa olsun, mutlaka adaletle hükmeder, o kişinin maddi durumu nedeniyle farklı bir tutum içine girmez Çünkü zenginlik ya da fakirliğin 'ın insanları denemek için yarattığı geçici dünya şartları olduğunu bilir İnsan öldüğü zaman dünyadaki malının ve mülkünün hiçbir değeri kalmayacak, sadece takvasıyla karşılık bulacaktır 'ın hoşnut olacağını bildirdiği tavır ise hakkaniyettir, adalettir, dürüstlük ve doğruluktur Bu güzel ahlakın karşılığı ise sonsuz ahiret mükafatlarıdır
yetimler konusunda kesin bir adaleti emretmiştir
Kuran'da adaletin ayakta tutulması konusunda verilen örneklerden biri de yetimlerin malları konusundadır Ayetlerde yetimlerin mallarını, onlar bu malları kontrol edebilecek yaşa gelene kadar, en adil şekilde kullanmak emredilmiştir En'am Suresi'nde şu şekilde buyurulur:
"Yetimin malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın…(En'am Suresi, 152)
başka ayetlerinde de, yetimler erginlik çağına ulaşmadan onların mallarını çarçabuk tüketmeye çalışmamayı hatırlatmakta, insanları tamamen adil bir tutumla hareket etmeye çağırmaktadır Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
Yetimlere mallarını verin ve murdar olanla temiz olanı değiştirmeyin Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin Çünkü bu, büyük bir suçtur (Nisa Suresi, 2)
Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun Hesap görücü olarak yeter (Nisa Suresi, 6)
Erginlik çağına erişinceye kadar, -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına yaklaşmayın Ahde vefa gösterin Çünkü ahid bir sorumluluktur (İsra Suresi, 34)
Ayetlerde bildirilen ahlakın aksi yönünde hareket ederek yetimlerin mallarını zulümle tüketenler ve adaletsizce harcayanlar sonsuz azapla uyarılmışlardır "Gerçekten, yetimlerin mallarını zulmederek yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar Onlar, çılgın bir ateşe gireceklerdir " (Nisa Suresi, 10) ayeti ile insanları adaletsiz davranmaktan menetmiştir Bu örnekte de görüldüğü gibi Kuran'da tarif edilen adalet insanın tüm hayatını kapsayan bir adalettir İnsanın adaleti uygulama konusunda gösterdiği titizlik ise, o kişinin ebedi hayatında cennet veya cehenneme gitmesine etki etmektedir
__________________
|