Davraniş |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişDAVRANIŞ Davranışlar, insanların veya hayvanların, anlamlı ve yorumlayabilir faaliyetlerini kapsar Konumuz itibariyle, hayvan davranışlarından ziyade insan davranışlarını inceliliğimiziçin, insan davranışlarını inceleyeceğimiz için, insan davranışlarını tanımlayan temel noktaları belirleyelim İnsan davranışları:(1) Esas itibarıyla bir nedene dayanır (2) Bir hedefe ve amaca yöneliktir ![]() (3) Bu davranışa yol açan bir ( ihtiyaçtan kaynaklanan) güdü yada etki vardır ![]() İnsan davranışının kendine özgü bir mantığı ve çoğunlukla, diğer insan davranışlarıyla bütünleşmiş sosyal (Toplumsal) bir yönü vardır Dışarıdan gözlemlendiğinde, bireyse olarakgörülen bir çok davranış biçimi, aslında sosyal bir davranış biçimidir Her insan, belirli birtoplumsal, grupsal, örgütsel çevrede, diğer insanlarla birlikte yaşar Çalıştığı masasındabilgisayarının ekranına bakan kişi, tek başına olmasına rağmen, aslında, örgütsel iş bölümü içinde kendine düşen görevi yerine getirmektedir Taksisini süren sürücü de gene, toplumsalrolünü oluşturan mesleğini icra etmektedir Daha geniş olarak düşünürsek, aslında herdavranış, her iş, her görevi her rol, toplumsal iş bölümünün ve gerekliliklerin bir sonucudur ![]() Davranışın “Ne denli, hedefe yönelik ve güdülü” olduğu var sayımı, rasgeleliği ve nedensizliği ortadan kaldırır; oluşan her davranışın bir dış uyaranı vardır Güdüleme ise,“Organizmayı harekete geçiren içsel bir dürtü veya güç” anlamına gelir; ve genellikle insanın ihtiyaçlarına dayanır Son olarak, organizmanın faaliyetlerini yönelttiği bir sonuç, bir hedefbulunduğundan, davranış rasgele değildir ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#2 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişDAVRANIŞ BİLİMLERİ Toplum ne grup ilişkilerinin incelenmesinde, davranışsal ve durumsal yaklaşımın geçerli olması, davranış bilimleri adı verilen bir bilim dalı oluşmasına yol açmıştır Davranışbilimlerini oluşturan bilim alt – disiplinleri yeni birer uygulama alanları oluşturmazlar; fakat, bunların birbirleriyle ilişkisinin kurulması ve günlük yaşantının analizinde bunlardan daha etkin biçimde yararlanılması oldukça yendir ![]() Davranış bilimlerini meydana getiren alt – disiplinlerin başlangıcını, MÖ IV Yy ’daeski Yunanistan’da yaşayan Aristotle’a kadar götürmek mümkündür 1830’larda ise A Comte“Sosyoloji” terimini ortaya atarak, davranış bilimlerinin özünü oluşturmaya yardımcı olan disiplinin ana hatlarını kurmaya başlamıştır Bugünkü anlamına yaklaşan davranışbilimlerinin de gene, 1800’lerin sonlarında, 1900’lerin başlarında ortaya çıktığını söyleyebiliriz İnsan davranışlarının ilk kez sistematik araştırması, 1879 yılında Almanya’daWilhel Wundt’un deney laboratuarında başlamıştır Gene, 1800’lerin ikinci yarısında,antropoloji alanında önemli çalışmalar görülür “Davranış Bilimleri” ise, 1940 yıllarındageliştirilmiş bir deyim olup, ABD’de Ford Vakfı’nın insan davranışlarıyla ilgili bir araştırma programının sınırlarını çizmek amacıyla ortaya atılmıştır Programın amacı, “SosyalBilimlerden Biyoloji ve Fizyoloji Bilimleri’ne kadar, insanla ilgili bilimlerin, insan davranışları arasından bulgularını organik bir bütünlüğe kavuşturmaktır ” Bu bilimdenbeklenen amaç, insan davranışlarını yöneten evrensel kuralların anlaşılmasıyla, dünyada, ekonomi, devlet yönetimi, uluslar arası ilişkiler, yöneticilik vb gibi alanlarda, barış veesenliğin sağlanmasına daha etkili bir katkıda bulunma umuduydu ![]() Davranış bilimlerini oluşturan alt – disiplinler, sosyoloji, antropoloji ve psikoloji (Sosyal Psikoloji dahil) temel olmak üzere, ekonomi (pazarlama dahil), siyasal bilimler, eğitim, tarih ve en yeni olarak da iletişimdir Davranış bilimlerini temel disiplinlerine göredüzenlenmiş bir şemayla gösterirsek, şöyle bir görünün ortaya çikar ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#3 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişDiğer sosyal bilimler ile davranış bilimleri arasında ne fark vardır ? diye sorulursa, ana farkın, bilgi toplamada kullanılan metodolojide olduğunu söyleyebiliriz Davranışbilimlerinde veri toplamada, orijinal ve doğrudan gözleme dayanan bilimsel yöntemler kullanılırken; örneğin, ekonomi, tarih vb bilim dalları dolaylı yollardan inceledikleri olaylarhakkında bilgi toplamak, dökümanlara inmek zorunda kalmaktadır Davranış bilimlerininiçinde yer aldığını belirttiğimiz “Bu alt – disiplinler ne zaman ve hangi durumda” “davranış bilimi” olarak tanımlanırlar? Diye sorulursa, “bunların insan davranışlarını gözlem ve araştırma yoluyla inceledikleri bölümleri” davranış bilimleri kapsamına sokulmalıdır ![]() Örneğin, arkeolojide eski çanakların salt biçimlerine duyulan ilgi, antropolojinin bu alt bölümünün davranış bölümlerinin kapsamına girmesi için yeterli değildir Veya devletkurumlarının yapısını hukuksal açıdan inceleyen bir siyasal birim çalışması da bu kapsama sokulamaz; ama seçmenlerin oy kullanma davranışına ilişkin bir inceleme, bir davranış bilimi çalışmasıdır Aslında, sosyal bilimler ile davranış bilimleri arasındaki farklar biraz belirsizolduğu gibi, bu bilimlerin kendi içlerinde alt – disiplinlere ayrılması da (Bunların birbiri ile çok yakın bağıntısı nedeni ile) yapay ve akademik bir amaç taşır Fakat, davranış bilimlerinin,uygulamada, çeşitli bilim disiplinlerini kapsayan bütüncül ve birleştirici yaklaşımı, bu yapay bölünmeyi bir ölçüde ortadan kaldırmaktadır ![]() Davranış bilimlerini oluşturan alt – disiplinleri tek tek kısaca gözden geçirmemiz bunların, davranış bilimleri yaklaşımına katkılarını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#4 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişSOSYOLOJİ (TOPLUM BİLİMİ) Sosyolojinin ilgi alanı, esas itibarıyla, insan – insan ilişkileri ve bu ilişkiler doğrultusunda oluşan sosyal grupların sebep ve sonucunu tartışmak olduğuna; ve sosyolojik incelemelerde, tarihsel ekonomik ve politik analizlerde bulunduğuna göre, sosyoloji bilimini “İnsanla ilgili tüm sosyal ilişkilerin sentezini yapan ve genelleyen bilim dalı” olarak tanımlamak mümkündür Sosyoloji, insanların sosyal davranışlarına yönelmiş bilimsel biryaklaşımdır Toplumdaki özsel süreklilik ve temelde benzer olma gerçeği, sosyal yaşamınbilimsel açıdan incelenmesini olanaklı kılmaktadır Sosyoloji, bireylerle tek tek uğraşarakdeğil, insan “birlikteliği” gerçeği üzerine odaklaşarak, toplumun her yerinde var olan sosyal etkileşimin örüntüleşmiş düzenliliklerini inceler ![]() Psikolojinin konusu, insan ve insana yakın hayvanların (Lower Animal) davranışlarıdır Davranış , organizmanın öylesine bir eylemidir ki, başkaları tarafındangözlenebilir yada geliştirilen bir aygıt aracılığıyla ölçülebilir İnsan davranışlarınınkarmaşıklığı yukarıda vurgulanmıştı İnsan çevreden ve kendisinden gelen güçlerin etkisiyledavranışını farklı form ve şiddetlerde sergileyebilir Bu nedenle, “ insan davranışı hangifaktörlere göre değişir ?” sorusunun yanıtlanması, uzun bir çabayı gerektireceği halde, yinede verilecek yanıt geçersiz kalacaktır İnsanın yaşı, cinsiyeti, içinde bulunduğu fiziki ortamınözellikleri, sağlık düzeyi, ait olduğu alt kültür, kullandığı araçlar, daha önceden öğrenmiş olduğu şeylerin gösterdiği davranış açısından kullanılabilirliği, güdülenme düzeyi, değer yargıları, konu ile ilgili daha önceki deneyimleri, genel yaşam amacı, vb bir yığınözelliklerinin bilinmiş olmasına karşın, yinede yargısal düzeyde davranışının anlaşılabilmesi güçtür Diğer yandan psikolojinin konusu olarak davranışının çok determinantlı olması vedevamlılık göstermesi, bir handikap olarak değil, insan davranışını zenginleştirici bir özellik olarak değerlendirilmelidir ![]() Toplumsal yapı içerisinde yaşamını sürdüren insanın davranışları, davranışına anlam vermeyi kolaylaştırmak amacıyla göreli olarak farklı biçimlerde sınıflanabilir Ekonomik,sosyal, sanatsal, askeri, siyasal, dini, vb davranışlardan söz edilebileceği gibi gösterilendavranış, davranışın yöneldiği objeye göre de sınıflanabilir Örneğin; kendimize yönelik –diğer insanlara yönelik davranışlarımız gibi Davranışın yöneldiği objenin canlı – cansızolması, tanıdıklık düzeyi, çekiciliği vb özellikleri de davranışı farklılaştırır![]() Yukarıda belirtilenler dışında, insanın fizyolojik yapısının sonucu gösterdiği davranışları da vardır Fizyolojik davranışlar, gösterdiği özelliklerine göre istemli – istemsizboyutunda sınıflanabilir Çoğunlukta, nöroloji, biyoloji ve diğer sağlık bilimlerinin çalışmaalanlarını oluşturan bu tür davranışlar psikoloji açısından da önemlidir Çünkü, psikolojiaçısından dolaşım sisteminin nöro – fizyolojik yapı ve fonksiyonu değil, örneğin stres vericilerin bu sistemin işleyişine olan etkilerini çalışmak önemlidir Özet olarak, nöro –fizyolojik yapının özellikleri ve işleyişi, doğrudan psiko – sosyal davranışların form ve şiddetini etkileyecektir ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#5 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişDAVRANIŞIN ÜÇ BOYUTU Davranış, gözlenebilen ve geliştirilen bir aygıt aracılığı ile ölçülebilen bir eylem olarak tanımlanır (Hilgard, 1962, S 6) Davranışçı psikolojinin empoze ettiği bu davranış kavramı,yalın anlamıyla yorumlandığında, psikolojinin çalışma alanını daraltır, psikolojik olay olgularını açıklama çabalarını kısırlaştırır Günümüz psikoloji bilgi birikimi, davranışkavramının kapsamını genişletmiş, anlamca zenginleştirmiş, insan davranışları için gözlenebilir, ölçülebilir olma koşullarına daha geniş, yeni anlamlar yüklemiştir Eski psikolojiliteratüründe yer alan davranış = tepki formülü, artık yeteri kadar açıklayıcı değildir Güncelliteratürde, insan davranışının potansiyel yada eylemde üç boyutlu olabileceği görüşü giderek kabul görmektedir Bireyin davranışları, BİLİŞSEL (Cognitive), DUYUŞSAL (Emotional),DEVİMSEL (Motor) niteliklerden birinin ön planda olup, diğerlerinin fonda yer aldığı bir özellik gösterir Matematik ödevlerini yapmakta olan ilk okul ikinci sınıf öğrencisinindavranışlarından söz ederken, onun kalemiyle deftere işaretler koymasından değil, (bu eylem fon özelliği gösterir) zihinsel eylemlerinden söz etmekteyizdir Yine, insanın her davranışınaduygusal bir tonun hakim olduğu hatırlanırsa, duygusal boyut ile zihinsel boyutun birbirleriyle yakından ilişkili olduğu, birbirlerinin oluşumunu etkiledikleri kolayca anlaşılabilir Her davranış, şekil – fon ilişkilerine bağlı olarak üç temel boyut içerir![]() |
|
Davraniş |
|
|
#6 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişDAVRANIŞ AÇISINDAN İNSANIN DONANIMI Psikolojik olay ve olgu kavramını daha iyi anlayabilmek için, insanın davranışsal kapasitesinin zenginliğine dikkat çekilmelidir İnsan vücudu vasıtasıyla davranışta bulunur![]() İster eylem biçiminde, isterse zihinsel – emosyonel biçimde olsun her davranışın vücutta nörofizyolojik öncülleri ve sonuçları vardır Karmaşık nörofizyolojik yapısı insanı diğerhayvanlara göre, davranış bakımından daha zengin duruma getirir Nörofizyolojik yapısıgelişmemiş insanlardaki davranış sınırlılığı bu yargıyı doğrular niteliktedir ![]() İnsan, iki özelliğinin ürünü olarak zengin bir davranış potansiyeline sahiptir ![]() 1 İnsan, engin zihinsel işlem kapasitesine sahiptir Bu özellik ona geçmiş olaylarıhatırlama, olay ve olgular arasında ilişkiler kurabilme, olay ve olguların seyrini değerlendirerek tahminlerde bulunabilme ve gelecekteki davranışlarını planlayabilme olanağı verir ![]() 2 İnsan, nöro – maskülar ve morfolojik yapısının ürünü olarak zengin bir vücutmanipülasyon yeteneğine sahiptir Özellikle el manipülasyonu açısından diğerhayvanlardan çok üstündür (Lane, 1964, S 25) İnsan, manipülasyon yeteneğinedayanarak bir çok materyali, (Zihinsel gücünün de yardımıyla) kullanarak çevresini düzenleyebilir Davranış açısından değerlendirildiğinde, insan oğlunun oluşturduğumedeniyetler anılan iki özelliğin etkileşiminin ürünüdür Makineler, aygıtlar, çevreselyapıdaki yeni düzenlemeler, vb insanın zihin ve vücut davranışlarındaki zenginliğiningöstergeleridir ![]() Günümüzde insanın el davranışlarının yerini, zihin manipülasyonlarının ürünü olan, bilgi işlem makineleriyle donatılmış aygıtların aldığı gözlenmektedir Bu aygıtlarınyaygınlaşmasının, insanın genel anlamda, vücut ve el becerilerinin önemini azaltacağını ön görmek gerçekçi bir yargı olamaz En azından sanatta ve sporda insanlık, iki zenginlikkaynağından ikisini de birlikte kullanma ihtiyacı duyacaktır ![]() İnsan davranışlarının bazı özelliklerini hatırlamamız, onu daha iyi anlayabilmemize yardımcı olacaktır Öncelikle, tüm davranışlar nedenseldir Birey olarak şu andaki biz, dahaönce gerçekleşmiş olan tüm oluşumların ürünüyüzdür Davranışlarımız, doğum öncesindengetirdiğimiz kalıtsal özelliklerimiz ile, içinde yaşadığımız çevresel koşulların bize sunduğu olanakların ürünüdür İki kaynaktan gelen potansiyelin kullanılması, bireyin deneyimlerine veöğrenme düzeyine bağlı olacaktır Davranışın açıklanmasında kalıtım ve çevre faktörlerindenbirisine verilecek aşırı önem, doğal olarak diğer faktörü unutturacaktır Bu nedenle birkaynaktan gelen faktörlerin önemi gösterilmeye çalışılırken diğer kaynaktan gelebilecek faktörler göz ardı edilmemelidir Örneğin, sosyal izolasyonun okul başarısına olan etkisiniçalışırken, bireyin IQ’sunun kalıtsal faktörler ile de ilişkili olduğunu, psikoloji literatür bilgilerimize dayalı olarak hatırlamalıyız ![]() Canlı ve etkin bir varlık olan (irade gücüne sahip) insanın davranışları için ortaya konulacak nedenlerin sabit (Statik, değişmez) olamayacağı açıktır Yaşam durmaksızın devamederken insan da sürekli olarak birbirleriyle etkileşen, değişen nedenlere bağlı olarak davranışlarını yeniden yorumlamakta, değerlendirmekte, yapılandırmakta ve sonuçta değiştirmektedir ![]() Davranışın iki kaynağı Kalıtsal Çevresel Davranış = Özellikler Koşullar Davranışın nedenleri o kadar birbirine geçmiş ve birbirine bağımlıdır ki, bu nedenle psikolojide tek determinanta dayalı açıklamaların doğru olabilmesi, yalnızca bir şans olacaktır ![]() Psikolojik Olaylarda Neden – Sonuç İlişkisi Ara değişkenler ![]() (sabit tutulmaya çalışılmalıdır) Bağımsız ![]() ![]() BağımlıDeğişken Değişken (Değişkenler Kombinezonu) Isı 0°C …………………… Buz 30°C …………………… Ilık 100°C …………………… Buhar 30 IQ …………………… Öğrenemez 75 IQ …………………… Zor Öğrenir 110 IQ …………………… Öğrenir Örneğin, çocuğun okuldaki başarısını yalnızca IQ’ ne bağlayarak bir tek belirleyici ile açıklamaya çalışmak problemi yalınlaştırmak gibi görünebilir Hatta, dayanak aldığımızdeterminantın olgunun ortaya çıkmasını sağlayanların en önemlisi olduğunu söyleyebiliriz ![]() Yine de okul başarı – başarısızlığının nedenlerini doğru olarak tanıyıp, problemin göreli çözümüne ulaşılmak isteniyorsa, belirleyici etkilerinin ölçümü yapılmalı, sabit değerler olarak tutulmaları güç de olsa, tüm determinantlar ( IQ, ailenin sosyo – ekonomik düzeyi, çocuğun güdülenme düzeyi, okulun sosyal yapısı, öğretmen yeterliliği, arkadaş grubunun etkisi, TV’nin etkisi vb ) dikkate alınmalı, olası etkileri ayrı ayrı değerlendirilmelidir Yukarıdakiaçıklamalardan sonra, bireyin yargılamak durumunda olduğumuz davranışlarının çok nedenli ve çok boyutlu nitelikte olduğu sürekli hatırlanmalıdır Çok nedenlilik ve çok boyutlulukilkesinin, söz konusu davranışın her bir nedeni ( determinant ) için de geçerli olduğu açıktır ![]() Davranışlarımız doğrudan yada dolaylı olarak çevreye yöneliktir Sosyal ve fizikiçevremize yönelik davranışlarımızı karşılaştıracak olursak, fiziki çevremizi düzenlemeye yönelik davranışlarımızın sanıldığı kadar büyük boyutlarda olmadığı, çabalarımızın daha çok ( fiziki çevremizdeki yapıyı değiştirmeye yönelik çabalarımızın çoğunu da kapsayacak biçimde ) doğrudan diğer insanları yada ilişkitlerini hedef aldığı söylenebilir Evinde çiçekyetiştiren birey, bu davranışıyla fiziki anlamda sadece çiçek yetiştirmeyi değil, psiko – sosyal farklılığının bir göstergesi olarak, psikolojik düzeyde estetik beğenisini çevresindeki diğer insanlara gösterme, yetiştirdiği çiçeklerle bir eser, değer oluşturma duygusunu yaşamayı da amaçlayabilir Ancak; bireyin söz konusu amaçlarının ne düzeyde bilinçli olduğununsöylenebilmesi güçtür Sadece gözlemlere dayalı olarak bireysel davranışların psikodinamiğini açıklamaya yönelik çabalar bilimsel bir yaklaşımın ifadesi olmadığı, yanılgılara da son derece açıktır ![]() Bireyin gösterdiği davranışlarının önemli nedenlerinden biriside içinde bulunduğu sosyo – ekonomik ve kültürel yapıdır Davranışta bulunan bireyin değer yargılarını, inançsistemini, ideolojik görüşünü, geleceğe yönelik umutlarını vb bilmeden davranışınıanlamlandırabilmek olanaksızdır Söz konusu bu özellikler, bireysel olmaktan çok, kültürelolarak kazanılmıştır Ancak, yukarıdaki anlatımdan, insan davranışının oluşumunda bireyselözelliklerin etkili olmadığı gibi bir sonuç çıkarmak yanlış olur Vurgulanmak istenilen,bireyin içinde yaşadığı kültürel yapının da davranışın oluşumunda önemli etkiye sahip olduğudur ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#7 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Davranişİnsan organizması, dış dünyadan gelen uyarıcıları pasif olarak kodlayan ve gelen mesajlara aynı anlamları veren otomatik aygıtlar değildir Gelen mesajların (Uyarıcı)anlamları, bireylerin deneyimine, kronolojik yaşına toplumsal statüsüne vb bağlı olduğukadar, temel belirleyici, söz konusu anılan determinantların ürünü de olsa, bireyin özgün zihinsel yapısıdır (Lane, 1964, S 23 – 28)Algı psikolojisi, günlük yaşamın her anında, sürekli olarak uyaran bombardımanı altında olduğumuzu uyarıcıdan gelen özellikler ve kendi özelliklerimize göre söz konusu uyaranları seçip, algıladığımızı bildirmektedir Algısal süreçte, algısal kayıp ve çarpıtmanınkaçınılmazlığı bir yana, özellikle kültürel niteliklerimiz, algısal yapılandırmamızı doğrudan göstereceğimiz tepkileri ise dolaylı olarak belirler Yaklaşık aynı şiddetteki bir uyaranarasından, niçin özellikle bazılarına ilgiliyiz ? Bu olgunun bir nedeni içinde bulunulan kültürel yapının özellikleri ise diğer bir nedeni, bireyin bir biçimde oluşturduğu, büyük oranda öğrenmelerinin ürünü olan, sistemli yargılar bütünü; “Felsefi görüşü”dür Bireyin “Felsefiyapısı” olarak adlandırılan değer temelli bu mantık sistemi, kendi içinde şu yada bu düzeyde tutarlıdır (Lane, 1964, S 30) Sistem içerisinde tutarsız olarak görülen öğeler (Tutumlar,inançlar, değer yargıları) bireyin özgün değerlendirmesiyle, birbirleriyle ilişkisiz görülerek tutarlı mantık sistemi korunmaya çalışılır ![]() Hem nedenlerde, hem de nedenin gelişim sürecinde, davranışların çok boyutlu ve sürekli bir değişim halinde olduğu hatırlanmalıdır Bilimsel tutumun bir gerekliliği olarak,(Mutlaklık ve değişmezliğe inanmayarak), madde ve olgular için değişim ve ardıllığın esas olduğuna inanıyorsak, söz konusu çoklu nedensellik ve değişim süreci içerisinde insan davranışlarını verilendirip yargılayabilir Bunu sağlamak için, her bilimde olduğu gibipsikolojide de özgün araştırma yöntemleri geliştirilmiştir ![]() Bilimsel çalışma dinamik olduğu kadar şaşırtıcı, bazen de çelişkili bir eylemdir ![]() Gözlem, açıklama ve anlama arasında sürekli bir etkileşim söz konusudur Bu nedenle birdefaya özgü değerlendirme, olgunun bilimsel açıklaması için yeterli değildir ![]() |
|
Davraniş |
|
|
#8 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
DavranişBilimsel bir anlayışın gelişmesi için aşağıdaki sürecin izlenmesi gerekir ![]() 1 İnformal gözlem ve temel sorunun oluşturulması![]() 2 Soruya verilebilecek deneme türü, geçici bir yanıtın oluşturulması![]() 3 Sorunun yanıtı olan hipotezin geliştirilmesi![]() 4 Hipotezin geçerliliğinin test edilmesi![]() 5 Teorinin oluşturulması![]() Bilimsel eylemin başlangıç noktası daima, bilim adamının bir gözlemidir Bazen bilimadamları bir kaza sonucu gözledikleri olgulara dayalı olarak hipotezlerini oluştururlar ![]() Olgunun niçin ve nasıl oluştuğu sorusu, araştırmacının gözlemine dayalı olarak, geçici bir süre için yanıtlanabilir Mantıksal olarak ulaşılan bu geçici yanıt daha sonra kontrollükoşullarda test edilir Oysa sıradan insanlar için, olguya ilişkin ulaşılan yanıt son duraktır veinsanlar daha fazlasını merak etmezler Bilim adamı olayın oluşumunu kontrol edinceye kadararaştırmasını sürdürür (Bu aşamadan sonra ise yeni olgular ve yeni sorular söz konusudur)![]() Bilim adamının gözlemleri, gözlemlerine dayalı olguları saptaması, oluşturduğu geçici soru ve yanıtları benimsediği kuramsal yaklaşıma bağlı olduğu gibi, uygulayacağı araştırma metodu ve ulaşacağı yeni sorular da, anılan kuramsal temele bağlı olacaktır Bu anlamı ilekuram, ulaşılan yeni bilginin temelini oluşturur Diğer yandan bilimsel araştırmalarla ulaşılanyeni bilgilere dayalı olarak kuramlarda gelişerek daha fonksiyonel hale gelirler ![]() Psikolojik olguların çok determinantlılığı ve çok fonksiyonluluğu onları statik olarak belirleye bilmemizi olanaksızlaştırır Ancak alınan olgular ne adar manüpüle edilebilir veonlara ilişkin ne kadar bilgi sahibi olunabilirse, psikolojik olgulara ilişkin o oranda anlayış geliştirilebilir Örneğin psikoloji yazınlığında, stres kavramının tanımlamasına ilişkin farklıyaklaşımlara rastlanır Bu tanımlamaların bazılarında uyaran koşulları, bazılarında ise bireyingösterdiği tepkilere önem verilmiştir İki kaynağın birlikte değerlendirilmesi kavramı dahaanlaşılır hale getirecektir ![]() OLGU Uyaran temelli tanımlamalar Tepkisel tanımlamalar Acı verici bir durumla karşılaşma korkusu Organizmanın varlığına yönelik ciddi bir tehdit Korkutucu bir durumla karşılaşma, durumu gözleme Zaman sınırlamasında bireye yapamayacağı kadar zor görev verme STRES Fizyolojik göstergelerin ölçüm sonucu (Kalp atışı, terleme, kas gerginliği) Bireylerin kaygı, endişe ve gerginliklerini ifade etmeleri Başkalarının bireyin stres açıklayan davranışlarından anlam çıkarması Stres altında bireyin görev içeren davranışlarını (Performans) gözlemek PSİKOLOJİNİN KONUSU İnsanlar tarih boyunca kendi aralarındaki ilişkilere ve kendilerine yönelik problemleri çözümünü bulmak için çaba göstermişlerdir Kaynaklar psikolojinin başlangıcı eski Yunanfilozoflarına ve özelikle de Aristoteles ve Plato’na dayandırır Felsefe içerisinde yer alanpsikolojik konusu insanın ruhsal davranışlarıdır ![]() Psikolojik sözcük anlamı, psycho = ruh, logie = bilim, iki sözcüğün birleşmesiyle, ruhbilim olarak kavramlaştırılır Bu kavramlaştırılmaya, psikolojiye giriş kitaplarındaçoğunda rastlanabilir Ruhsal olay tanımının, bazen sadece zihinsel-duygusal yaşantıları için(Sarp, 1966,s 1-8), bazen de organizmanın nörofizyolojik yapısının fonksiyonu anlamındakullanıldığını gözlemek olanaklıdır ( Öz ak pınar, 1987 s 1) klasik Yunan uygarlığında hakimolan düalist düşünce biçimi göz önüne alındığında, psikolojinin ruhsal olayları konu edinmesinin kaçınılmaz olduğu kolayca kavranılabilir Özelikle platon’un (M Ö 427-347)eserlerinde açıkça gözlenebileceği gibi, bu düşünce biçimine göre yeryüzündeki varlıklar, idea’lar dünyasındaki varlıkların görüntüleridir (mağara benzetmesi) ![]() Eski Yunan düşünce sistemi değerlendirmeye alınırsa; bu uygarlıkta plüralist bir inanç yapısı yaygın iken, düalist bir düşüncenin hakim olduğu görülür Varlık iki bölümden oluşur![]() Birincisi gerçek olan ve ideler dünyasında yer alan bölüm, ikincisi ise bu gerçek bölümün yer yüzündeki yansıması, gördüğümüz, dokunduğumuz bölüm Psikoloji görünen varlıklarındavranışlarının bilimi olmak yerine gerçek varlıkların (ruhların)bilimidir Oysa en azından budünyada idelere (ruhlar) ulaşmak olanaksız olduğuna göre pratikte antik Yunan medeniyetinde de psikolojik insanın davranışlarını konu edilmiştir Aristo’nun öğrenmeyiçağrışın ilkesine dayandırması, insanların kişilik özelikleri kan renklerine bağlaması vb budüşünceyi doğrulamaktadır ![]() İnsanın ruhu özü, bedeni ise ruhunun görüntüsüdür Psikolojinin konusu da, doğalolarak, gerçek varlık olan insanın ruhu olmalıdır ![]() |
|
|
|