|  | Jeoloji |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   JeolojiJeoloji, YERBİLİMİ olarakta bilinir  Ana inceleme konusu Dünya olan bilim dalı  Maden yatakları,  su, Su tadı olmayan saydam sıvı  Suyun adeta sihirli bir içecek olduğunu herkes biliyor  Sağlıklı ve güzel olmanın, ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının temel koşulu bol su içmek  Bir oksijen atomu ile iki hidrojen atomunun birleşmesinden meydana gelmiş, adi sıcaklıkta berrak, saydam ve kokusuz bir sıvı  Dünyanın % 71ini, tabiatta bulunan canlıların yapısının büyük bir kısmını su meydana getirir  Yediğimiz gıdaların başlıca bileşenleri de sudur  Mesela, domatesin % 95i, sütün % 87 ?si v doğal enerji kaynakları, petrol, zemin etüdü ve depremleri inceler   Yer bilimi  Yer kabuğunun bileşimi, yapısı ve târihi ile ilgilenir  Jeoloji ilmi, yeryüzünde yaradılışından îtibâren yaşamış canlıları ve çeşitlerini de inceler  Petrol sözcüğü, Yunanca-Latincede taş anlamına gelen "petra" ile yağ anlamına gelen "oleum" sözcüklerinden oluşmuştur  Her dilde aynı anlamı taşımaz  Petrol deyince, yalnız belirli bir yakıtı [Benzin, Gazyağı, Dizel(motorin), Motor yağı, Fuel oil] değil, Doğal halde bulunan ve yeraltından çıkarılan HAM PETROLÜ kastediyoruz  Petrol bir takım hidro karbonların karışımından meydana gelmiş olup, muayyen bir kimyevi bileşimi yoktur  Ay ve Ay Alm  Mond (m), Fr  Lune, İng  Moon  Dünyanın tek doğal uydusu  Dünyanın çapının dörtte birinden biraz fazla olan çapı ile güneş sistemi içinde en büyük uydulardan biridir  Dünya etrafında her kameri ayda bir eliptik yörünge etrafında dönüşünü tamamlar  Dünya ve güneşe kıyasla yerine bağlı olarak ayın şekli birçok zamanlarda (devrelerde) değişerek, tam bir daire veya ince uzun bir hilal şeklinde gözükür  Her ayda birkaç gün, yeni ay denilen zamanda, ay dünyadan bakıldığında tamamen kara meteor taşlarının incelenmesi de jeolojinin konusudur   Dar anlamda özellikle ortalama kalınlığı 35 km olan "yerkabuğunun" bilimidir  Bu şekli ile jeoloji yeryüzünü ve yeryüzü ile insan toplulukları ilişkisini inceleyen coğrafyadan ve yerküresini bütün olarak fiziksel metodlarla araştıran jeofizikten ayrılır  Ancak, bugün bu üç bilim dalı ve bunlara katılan  Göktaşı jeokimya, Jeokimya ``yerkimyası olarakta bilinir``, yeryuvarı ve çevresini oluşturan beş ayrı kütledeki (litosfer, pedosfer, hidrosfer, biyosfer, atmosfer) tüm kimyasal olayları inceleyen bir yerbilim dalı  oseanografi ve meteoroloji yalnızca yerbilimleri adı altında toplanmaktadır  Jeolojinin târihçesi: İlk insan ve ilk peygamber hazret-i Âdem yaratılıp neslinin çoğalmasından îtibâren insanlar yer kabuğundaki maddelerden faydalanmış, maddelerin yapılarını, karaların şekillerini incelemişlerdir  Buna rağmen, bugünkü modern jeoloji ilminin kuruluşu 200 seneyi geçmez  Meteoroloji atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu, gelişimini ve değişimini nedenleri ile inceleyen ve bu hava olaylarının canlılar ve dünya açısından doğuracağı sonuçları araştıran bir bilim dalıdır   Yunanca "ge" yer anlamına gelir  Jeoloji, yer bilimi demektir  Eski çağlarda taşların ve toprakların zamanla değişikliğe uğradıkları az da olsa biliniyordu  Beşinci yüzyılda  Herodot taşlara, fosillere dâir gözlemlerde bulunmuştur  Bilhassa  Mısırda Nil yatağında ve deltasında yaptığı fosil incelemeleri önemlidir  Daha sonra  İbn-i Sina,  El-Biruni,  Ömer Hayyam gibi bilgin ve düşünürler de bu konuda incelemeler yapmışlardır   On yedinci yüzyılda yer kabuğunun tabakalardan meydana geldiği ve tortu maddelerinin zamanla sıkışarak yeni tabakalar meydana getirdiği anlaşılarak üst üste binme kânununun temel prensipleri atıldı  On sekizinci yüzyılda yerkabuğunun katlarının meydana gelmesi için çok uzun zamanlar geçtiği ve katlar arasında fosillerin bulunduğu anlaşılınca jeolojik zaman kavramı meydana çıktı  On dokuzuncu yüzyılda jeolojistler, jeolojinin genel teorilerinden sıyrılıp teferruatlı incelemelere girdiler  1860ta Kuzey Amerikada yapılan incelemelerde, kayaçlarda Mesozoik ve Tersiyer zamanlardan kalma bol miktarda omurgalı hayvan kemikleri bulununca, Hutton ve Playfairin çok önceleri iddiâ ettikleri yerkabuğunun uzun zaman sürerek meydana gelmesi ve yerkabuğunun zamanla kırılıp alttaki tabakaların yüzeye çıkarak daha genç tabakalar üzerinde yer alması üst üste binme kânunu kabûl edilerek jeoloji ilminin gelişmesi bu târihten îtibâren başlamış oldu   On dokuzuncu yüzyılın ortasında Buzul Jeolojisi önem kazandı  Bâzı bölgelerde ana kayaçın üzerinde çok ince malzemeden iri malzemeye kadar meydana gelen bir tabakanın bulunduğu tesbit edildi  Ancak 1840ta  İsviçreli Louis Agassiz buzulların malzeme hareketine sebeb olduğunu ileri sürdü  Alp vâdilerindeki bâzı tabakaların buzullar tarafından sürüklenerek Kuzey Avrupadan getirildiği ve buzulların erimesiyle taşınan malzemenin buralarda kaldığı ileri sürüldü  Buna benzer gözlemler Buzul Jeolojisinin kabul görmesini sağladı   Jeolojinin diğer bir bölümü de Ekonomik Jeolojidir  1848de altının  Californiada ve  Avustralyada bulunması veAmerika ileAvrupadaki hızlı endüstrileşme; kömür, demir ve diğer cevherlere olan ihtiyacı çoğalttı  Bu konuda jeolojinin yardımı arandı  Petrolün keşfedilmesi ve buna olan ihtiyâcın artması, petrolün meydana gelmesinin araştırılması ihtiyacını doğurdu   Jeoloji bilgileri petrol bölgelerinin tesbitinde kullanıldı  Bütün bunlarda yer altı tabakaları daha yakından incelendi ve jeoloji üç boyutlu bir cephe kazandı  Mâdenciliğin ilerlemesi ile jeoloji, mâden cevherlerinin oluşumunda uygulanmaya başladı   1860-1870lerde yeni âletlerin özellikle polarize mikroskopların ortaya çıkmasıyla, jeoloji alanında ilerlemeler görüldü  Genel olarak 0,025 mm civârında kalınlıklı pekçok mineral veya kayaçın ışık geçirdiği tesbit edildi  Bu sûretle kesin bir şekilde minerallerin tanınması ve iç yapısı belirlenmeye çalışıldı  Kristal kayaçlar mineral bileşenlerine göre sınıflandırıldı  Bu sûretle jeolojinin petroloji ve petrografi gibi önemli dalları ortaya çıktı   Yirminci yüzyılda jeolojinin genel çerçevesi ortaya çıkmıştı  Ancak yeni âletlerin yapılması, konuların daha belirli ortaya çıkmasını sağladı  Bu zamanda en çok etkili konu Kıtaların Kayması Teorisi olmuştur  Eskiden beri GüneyAmerikanın Afrikanın batı kısmı ile benzeşimi dikkati çekmiştir  Bunların vaktiyle berâber olduğu çeşitli kimseler tarafından söylenmişse de dikkat çekmemiştir  Ancak Alman jeofizikçisi  Alfret Wegener, 1912de bütün kıtaların tek bir kara parçasından meydana geldiğini ileri sürmüştür  Şimdiki durumun ise, bunların değişik bölünme ve kaymalar sonucu ortaya çıktığını savunmuştur  Ancak bu ayrılmayı meydana getirecek mekanizmanın belirlenememesi ileri sürülen iddiânın kabûlünü geciktirmiştir  1960-1962 arasında Amerikalı Robert Diotz ve H  H  Hessnın Deniz Tabanı Yayılması teorisiyle kabul edilebilir bir mekanizma ortaya konulmuştur  Buna göre ayrılma deniz tabanında meydana gelen çatlaklar sonucu kıtalar birbirlerinden sürekli uzaklaşmaktaydılar  Deniz tabanında yapılan incelemeler bu teoriyi desteklemektedir   Jeolojinin gelişmesinde önemli bir yeri de X ışınlarının kristallere olan uygulamasıdır  Kristallerdeki üç boyutta X ışınının kırılmalarından atomların dizilişi belirlenebilmektedir  Bu tesbitle, jeolojinin bir dalı olan mineroloji laboratuvarlarında X ışını âleti vazgeçilmez bir cihaz olmuştur  Elektron mikroskobla küçük fosillerin incelenmesi, jeolojinin ilerlemesine ayrı bir boyut kazandırdı  Türkiyede jeoloji: Türkiyede bugünkü anlamıyla jeoloji 20  yüzyılın başlarında kurulmuş, günümüze kadar gelişmeler göstermiştir  1915 yılında İstanbul  Darülfünun jeoloji kürsüsüne Alman Walther Penek çağrılmış Vefada bir konaktaki jeoloji ve mineroloji enstitüsünü yönetmiş, öğretim ve araştırma alanlarında çalışmalara girişilmiştir  O devirde Penck ve yardımcısı Hamit Nâfiz Pamir, İstanbul Boğazı ve çevresi ile Bursa ve Uludağda geziler yapmış, jeolojik yayınlarda bulunmuşlardır  1935 yılında bir yandan Mâden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) faaliyetlerine girişirken, bir yandan da üniversite ve bâzı yüksek okullarımızda jeoloji öğretimi araştırmaları ilerleme yoluna girmiştir  MTAnın yayınladığı birçok kitaplar yanında, jeolojik araştırmaların önemli yer tuttuğu bir dergi düzenli olarak, daha sonra Türkiye Jeoloji Kurumu kurularak bültenler yayınlanmıştır  Bu arada Türkiyenin 1  800  000 ölçekli ve 8 paftalık jeoloji ve tektonik haritaları yayınlanmış (1946), daha sonra 1  500  000 ölçekli ve geliştirilmiş bir jeoloji (18 pafta) haritası çıkarılmıştır  Bu gelişmeler sırasında İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinde de jeoloji üzerine çalışmalar olmuş ve büyük gelişme sağlanmıştır   Yer kabuğunun bileşimi ve yerin içi: Yerkabuğunun % 99 kadarı taş, mineral ve mâdenlerden meydana gelmiştir  Yerkabuğunda taşların bileşimine giren başlıca elementler şunlardır  Oksijen (%46  71), silisyum (%27  69), alüminyum (%8  07), demir (%5  05), kalsiyum (%3  65), sodyum (%2  75), potasyum (% 2  58) ve mağnezyum (% 2  08)   Mineraller, tabiatta bulunan ve belirli kimyâsal bileşimi olan homojen cisimlerdir  Çoğunluk katı ve anorganiktir  Kaya tuzu (NaCl) ve necef taşı(SiO2) gibi  Civa sıvı hâlde inorganik, tabiatta ya çeşitli kristaller hâlinde bulunur veya şekilsiz (amorf) hâlde olur  Jeolojinin esas konusu içine giren yer kabuğunun ana maddesi olan taşlar, ya mineral topluluklarıdır veya bir tek mineralin çok sayıda birleşmesinden doğmuşlardır  Meselâ granit ve andezit çeşitli minerallerden meydana gelmiş, mermer ve kuvarsit ise tek bir mineralden teşekkül etmiştir   Sayıları binden çok olan minerallerin on veya on beş kadarı geniş ölçüde taşların bileşimine katılmıştır  Bu mineraller, kuvars, feldispat, mika, amfikol, piroksen, olvin, granat, karbonat (kalsit) ve tuzlar (özellikle jips)dır  Yerkabuğunun yapısında katkıları bulunan minerallerle mâdenler kavramları üzerinde de durmak gerekir  Mineral daha önce de bahsedildiği gibi tabiatta bulunan, belirli kimyâsal bileşimi olan, homojen, bir kısmı kristaller hâlinde, bir kısmı şekilsiz olarak teşekkül etmiş cisimlerdir  Mâdenler ise, yerkabuğunda filiz denilen bileşimler hâlinde bulunan cisimlerdir ki, bunlar yerin çeşitli derinliklerinden mâden cevheri olarak çıkarıldıktan sonra ergitilerek işlenir duruma getirilen maddedir   Jeoloji biliminin dalları: Jeoloji, yerkabuğunun maddesini, târih sırasına göre incelediği için târih bilgilerinden, maddelerin fizik, kimyâ ilminden, fosilleri anlamak için biyoloji ilminden istifâde eder  Konularına göre jeoloji birçok bilim dallarına ayrılır   Jeofizik: Jeofizik, yerkabuğundaki, atmosferdeki ve okyanuslardaki maddelerin fiziksel yapısını inceler  Deprem dalgalarının yayılışı, jeofizik konularına ışık tutar   Jeokimya: Jeokimyâ elementlerin kimyâsal yapılarını inceleyerek onların bulunuş yer ve zamânını tâyin etmeye çalışır  Yüksek sıcaklık ve basınçta ne gibi değişmeler gösterdiğini inceler  Laboratuvarlarda kilometrelerce derinlikteki toprağın altında sıcaklık ve basınçtan maddenin nasıl etkilendiğini tesbit edebilir   Mineroloji: Yerkabuğu kayaçlardan, kayaçlar da birçok minerallerin karışımından meydana gelmiştir  Mineroloji kimyâsal yapılarını ve kristal yapılarını inceler  Minerallerin formları ve kristal yapıları ışık mikroskobu ve elektron mikroskoplarla incelenerek tabiattaki bulunuş şekilleri, endüstrideki üretim usûlleri üzerinde bilgi edinilir   Petroloji: Kayaç maddelerinin başlangıcı, târihi ve zamanla değişimleri üzerinde inceleme yapar  Petroloji aynı zamanda minerallerin meydana geliş şekillerini yüksek harâret ve basınç altında fiziksel ve kimyâsal özelliklerinin değişmesini inceler   Paleontoloji: Paleontoloji, jeolojik devirlerde yaşamış hayvan ve bitkilerin taşlaşmış kalıntılarını(fosil) kayaçlar arasında bularak inceleyen jeoloji dalıdır  Paleontoloji aynı fosillerin bulunduğu yer kabuğu katlarının aynı jeolojik devre rastlamasını ipucu alarak jeolojik devirlerin zamanlamasını belirlemekte jeolojiye büyük ölçüde yardımcı olur   Jeomorfoloji: Jeomorfoloji yüzeydeki kara şekillerini ve bunların jeoloji târihlerini inceleyen joloji dalıdır  Jeomorfolojinin bir dalı olan paleomorfoloji ise, jeolojik devirlerde yüzeyde olup sonra gömülen yüzey karaların yapısını inceler   Jeolojik değişmeler: Jeolojik değişmeler, dünyânın dış kabuğunu çok değiştirmiştir  Değişmelerin herbiri milyonlarca sene sürmüştür  Yüzeydeki değişmeler bilinmekle berâber, yerkabuğu içlerinde de değişmeler olmaktadır  Değişmeleri meydana getiren maddeler gaz (atmosfer), sıvı(hidrosfer) veya katı (litosfer) olabilir  Bu üç madde berâber olarak da değişmeleri meydana getirebilir  Su hava ile, kaya su ile, hava kaya ile temâsa geçer   Yerkabuğunun derinliklerindeki değişmeleri incelemek çok zordur  Dünyânın merkezi yeryüzüne 6400 km mesâfede olmasına rağmen, henüz 8 km derinliğe kadar delinerek inceleme yapılabilmiştir  Derinlerde sıcaklık 2200-2800°Cye kadar çıkmaktadır  Basınç ise atmosfer basıncının 3,5 milyon katına ulaşmaktadır   Yerküresinin iç yapısı: Dünyânın manyetik ve çekim sâhalarından, aytaşları ve meteorların incelenmesinden, sismik incelemelerden elde edilen ipuçları ile yerkürenin iç yapısı hakkında bilgiler elde edilebilmektedir   Yer kabuğunun dış kayalık kısmının kalınlığı oldukça ince olup, yüksek dağlar altında 50 km deniz okyanusları altında 4 km kadardır  Kalın tabakalar granit yapıya sâhipken, ince tabakaları bazalt yapı meydana getirir  Yerkabuğunun altında 3000 km kalınlıkta gittikçe yoğunluğu artan katı bir tabaka mevcuttur  Ayrıca, 6  900 km çapında en içte yüksek basınç altında ergimiş bir kütle hâlinde çekirdek kısmı vardır   Volkan patlaması: Volkan patlaması, ergimiş olan içerdeki kütlenin (mağma) yerkabuğunun bir noktasından dışarıya çıkıp yayılmasıdır  Yerkabuğu üzerine çıkan mağma, "lav" ismini alır  Lavların soğuması ile volkanik kayaçlar meydana gelir  Mağmanın meydana gelişi, iç hareketler sırasında sürtünmelerden açığa çıkan enerji ile kayaçların erimesi sonucu olarak düşünülmektedir  Diğer bir düşünce olarak da, radyoaktif maddelerin biraraya gelmesi ile açığa çıkan ısı enerjisinin kayaçları eritici tesirinin olduğu kabul edilmektedir   Yerkabuğunun hareketi: Tektonik hareketler genel olarak çok yavaş olur  Meselâ dağların yer kabuğunun kırılarak meydana gelişi jeolojik devilerde milyonlarca sene gibi çok uzun zamanda olmuştur  Yer kabuğunda yukarı doğru hareketi ile okyanus dibindeki karalar yüzeye doğru itilerek yeni kıtalar meydana gelmiştir  Bunun tam tersine yerkabuğu aşağı doğru çökerek sular altında kalmıştır   Yerkabuğunun hareketi esnâsında bâzı kayaçlar büyük gerilimler altında kalarak şekil değiştirir  Devamlı basınç altında kayaçların kırılması ile gerilmelerinde âni değişiklik olur ki, bu olayın zelzelelerin bir sebebi olduğu sanılmaktadır  Alp Dağları, Apalanş Dağları, Sierra Nevada Dağları, yerkabuğunun böyle hareketleri sonunda meydana gelen en güzel örneklerdir  Yerkabuğunun HareketlerininMuhtemel SebepleriBüzülme teorisi: Bu teoriye göre yeryüzü ilk olarak erimiş halde bulunmaktaydı  Daha sonra iç tarafının soğuyup büzülmesi sonucu yeryüzünde seviye değişiklikleri, dağlar ve vâdiler meydana gelmiştir  Bu olaylar sonucu ortaya çıkan kuvvetler kayaçlarda fay denilen kırılma çizgilerini meydana getirmiştir   Genişleme teorisi: Büzülme teorisinin tam tersine bu teori yeryüzünün ilk çapının şimdikinin yarısı kadar olduğunu ve yüzünde kalın bir kabuk mevcut bulunduğunu kabul eder  Ancak sonra meydana gelen genişlemeler fayları ve büyük kara kütlelerini ortaya çıkarmıştır  Daha sonra bu kütleler birbirinden ayrılmış ve okyanuslar meydana gelmiştir   Konveksiyon teorisi: Konveksiyon terimi; bir akışkan içinde, akışkanın kendisinin hareket etmesiyle oluşan ısı iletimi mânâsını taşır  Bu teori, dış kabuk altında meydana gelen sıcaklık değişimlerinden dolayı, bâzı kısımların genişleyip üste çıktığını kabul etmektedir  Yeryüzündeki büyük sıra dağları bu şekilde ortaya çıkmıştır   Kıtasal kayma teorisi: Jeologlar tarafından yeryüzünün içinde konveksiyon işlemlerinin devâm ettiği kabul edilmektedir  Bu teoriyi Alman jeofizikcisi Alfred Wegener kurmuştur  Wegenere göre kıtaların hepsi Paleozoikum ve Mezozoikum devirlerinde kıtalar birbirine yapışık idi  Paleozoikum sonuna kadar, hayvanlar Güney Amerika ile Afrika, Asya ve Avustralya arasında kara yolculuğu yapmışlar, Eosen devrinden îtibâren de Afrikada yaşayan hayvanlar, karadan Güney Amerikaya geçmişlerdir  Konveksiyon sonucu bu tek parçadan kıtalar zamanla birbirinden ayrılmış ve bugünkü durumu ortaya çıkmıştır  Bu teoriyi destekleyen müşâhedeler mevcuttur  Kıtaların kayması, dev kıtasal blokların altta bulunan daha çok plastik olan bazalt kayaçlarından daha hafif olduğunu kabul etmektedir   Denge teorisi: Yukarıdaki teoriler kıtaların ve okyanusların meydana gelişlerini açıkladıkları hâlde, bu bilgilerin periyodik yükselme ve alçalmalarına bir açıklama getirmemektedirler  Yeryüzündeki düşey kuvvetlerle bâzı kısımlar yükselmiştir  Ancak daha sonra erozyon etkileriyle bu kısımlar alçak bölgelere taşınmış, okyanusların bâzı bölgelerinde toplanmıştır  Daha sonra meydana gelen düşey hareketlerle, bu bölgeler tekrar yükselmiş, dağları meydana getirmiştir  Böylece bir dengeye doğru gidilmektedir  Bu teoriye göre denge için yüksek yerler, daha hafif kayalardan meydana gelirken okyanusların dipleri daha ağır kayalardan meydana gelir  Böyle olması dengenin sağlanmasının bir sonucudur  Ancak, bu teori, bu sûretle olan periyodik hareketlerin dünyânın yüzeyinin hâlâ neden dengeli düz bir görünüşe sâhib olmadığını açıklıyamamaktadır   Yerkabuğunun aşınması: Yeryüzündeki jeolojik işlemler enerjilerini güneşten alırlar  Güneş enerjisinin dünyânın kara, hava ve su parçaları arasındaki devamlı dağılışı, yer kabuğunun değişmesine sebeb olur  Güneş enerjisi yanında yerçekimi de biyolojik ve jeolojik değişikliklerde etkilidir   Yerkabuğu devamlı olarak aşınır ve bu kısım tekrar bâzı bölgelere dağılır  Bu aşınma, taşınma ve başka yerde depolanma, yerkabuğu varolduğundan bu yana cereyan etmektedir  Kaya ve topraklar, atmosferik etkilerle, akan su, buzullar, rüzgârlar ve dalgaların etkisiyle ufalanır, aşınır  Buna insan ve hayvanların etkilerini de ilâve etmek gerekir  Bu etkilerin bir özelliği de, insanlar tarafından görülebilmeleri veya fark edilmeleridir   Akarsuların etkisi: Erozyona en çok sebeb olan etkidir  Akarsular yataklarını yaparken, etraftaki maddeyi sürükler ve başka bir yere depo ederler  Sürükleme akarsuyun hızlı aktığı, depolama ise suyun akış hızının yavaşladığı yerlerde ortaya çıkar  Sonuç olarak kumsallar, deltalar ve taşma ovaları meydana gelir  Jeolojik olaylar sonucu, toplanmış tabakalardan, aynı özellikte kayalar ortaya çıkar   Hava şartlarının etkisi: Hava şartlarına mâruz kalan yerkabuğu zamanla yağmur suları, rüzgârlar ve don etkisiyle parçalanır ve ayrışır  Bu olayların pek çoğu fiziksel olup, kayaları küçük parçalara ayırma şeklinde ortaya çıkar  Bu sûretle ortaya çıkan toprak bitkisel hayâtı destekleyebilecek özelliğe sâhiptir   Buzulların etkisi: Buzullar yüksek dağlarda meydana geldiği gibi, tamâmen bir kıtayı kaplayacak şekilde de belirebilirler  Buzullar yerçekimi etkisiyle inerken geçtikleri kayalara etkili olurlar  Bâzan kayalar da buz tutarak buzullarla kayar  Bu sırada yerkabuğunda değişikliklere sebeb olur  En sonunda erimeleri sonucu göller meydana gelir  kuzey Amerikanın büyük göllerinin çoğu buzulların erimeleri sonucu meydana gelmiştir  Buzullar beraberlerinde pekçok madde taşırlar ve bunları eridikleri yere bırakırlar   Rüzgârlar da yerkabuğunun değişmesinde özellikle çöl ve yarı çöl bölgelerde, etkili olurlar  Verimli üst toprak aşınıp, tamâmen başka yere taşınabilir  Yeraltı suyu da, yerkabuğu altında mağaralar açarak tesirli olur  Bâzı mağaralarda sarkıt ve dikitlerin meydana gelmesine yeraltı suları sebeb olur  Diğer bir önemli etki de kıyılar boyunca tesir eden dalgalardır  Bunlar, kıyılara çarparak, kayaların parçalanmasına ve kıyı şekillerinin değişmesine sebeb olur  Askıda bulunan bütün maddelerin çökmesinde yer çekiminin tesiri vardır  Ayrıca, yerçekimi dağlık bölgelerde parçalanmış kayaların hareketini kontrol eder  Dalga etkisine benzeyen diğer bir tesir de denizlerde meydana gelen gel-git yâni med-cezir olaylarıdır   Değişen yeryüzü: Yeryüzü için söylenilebilecek tek kesin şey bunun değişmesidir  Bir yandan yeryüzü farkedilir bir şekilde değişirken, eskiden beri etkili olan volkanik ve tektonik hareketler de bu değişikliğe ayrı bir yön vermektedirler  Bunlar belirli devreleri olan periyodik olaylar sonucu ortaya çıkmaktadır   Su dolaşımı: Kayaların parçalanmasında su dolaşımı veya hidrolik çevrim etkili rol oynar  Güneş enerjisi ve yerçekimi ile güç bulan bu hareket, pompalanma, yoğunlaşma ve hareketten ibâret olan bir tabiî "makina"dır  Bu işlemde su denizlerden buharlaşır, rüzgârla iç taraflara taşınır ve yağmur veya kar olarak düşer  Bir kısım su, nehirlerle veya yeraltı suyu olarak denize tekrar dönerken, bir kısmı da buharlaşma veya terleme yoluyla atmosfere iâde edilir  Su yeryüzünde hareket ederken, şeklini fiziksel veya kimyâsal olarak değiştirir, Bu, en önemli çevrim ve etkidir   Kaya dolaşımı: Yerkabuğunda bulunan erimiş daha sonra soğuyarak sertleşmiş kaya atmosferik etkilerle aşınıp, parçalanır  Bunu tâkiben, tabakalar meydana getirmek üzere taşınır  Daha sonra bu tabakalar üsttekilerin etkisiyle katılaşır ve bir tabakalı kaya meydana getirir  Çevrede meydana gelecek ısı ve basınç etkisiyle, bu kaya tamâmen değişikliğe uğrayabilir ve metamorfik kaya meydana getirebilir  Çok büyük ısı ve basınçların etkisiyle bunlardan mağma meydana gelebilir  Mağmanın sertleşmesiyle kaya dolaşımı tamamlanmış olur  Ancak, her zaman dolaşımı bu şekilde tamamlanmayabilir ve bâzı kısa devreler meydana gelebilir   Erezyon devreleri: Oldukça açık olan bir devredir  Meselâ, nehirlerin geçtiği vâdilerin gençlik, olgunluk ve yaşlılık devreleri vardır  Herbir devrenin kendine has vasıfları mevcuttur  Bu devrelerden geçerken, vâdilerin bâzı kısımları nehirler tarafından taşınır, denizlere depolanır  Denizlerdeki tabakalanan kısımların kaya deverânındaki gibi tekrar mağma teşekkülü ile bu devir tamamlanır   Volkanik ve tektonik hareketlerle bütün bu devirler yeryüzünün dinamik bir gezegen olduğuna işâret etmektedir  Milyarlarca yıldır değişen gezegenimiz değişmesine hâlâ devâm etmektedir   En çok kabul gören teoriye göre, yeryüzü 4,5 milyar yıl önce toz bulutundan ibâretti  Kendi radyo aktif ısısı sonucu erimiş bir devre geçirmiş ve bugünkü kabuk ve sıcak çekirdek durumuna gelmiştir  Yeryüzünün şekillenmesinde jeolojik kuvvetler sürekli etkili olmuşlardır  Günümüze kadar geçen devre çeşitli jeolojik zamanlara ayrılarak incelenir  Jeloji'nin ana konu dalları ve ilgili olduğu bilim dalları aşağıda listelenmiştir  Jeoloji   Cataclysmic Jeoloji   Ekonomik jeloji   Jeloji Mühendisliği   Çevre jelojisi   Gemoloji   Jeokimya    Jeokronoloji   Jeohidroloji   Jeomagnetik   Jeomikrobiyoloji   Jeomorfoloji   Jeofizik   Jeostatatik  Jeoteknik    Tarihsel jeloji  Medikal jeloji    Mineraloji   Madencilik   Paleontoloji   Palynoloji   Pedoloji   Petroloji   Gezegen jelojisi   Fiziki jeodezi  Fiziki jeloji    Petrol jelojisi    Quaternary jeloji   Sedimentoloji   Sismoloji   Stratigrafi   Yapısal jeloji   Tektonik   Volkanoloji  Oşinografi  Deniz bilim Fiziki Oşinografi    Kimyasal Oşinografi  Biyolojik Oşinografi   Paleoşinografi   Deniz Jeolojisi   Deniz Jeofiziği    Coğrafya   Beşeri Coğrafya   Jeorafya   Paleocoğrafya  Fiziki Coğrafya   Limnoloji   Limnoloji   Glasiyoloji  Buzulbilim  Glacioloji  Atmosferik bilimler   Atmosferik bilimler   Sistemler/çoklu disiplin    Meteoroloji   Klimatoloji   Paleoklimatoloji   Gaia torileri | 
|   | 
|  | 
|  |