|  | Galatlar |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   GalatlarAnkara ile birlikte Kırıkkale'yi ve yakın çevresini kapsayan bölge Galatia olarak biliniyor  Galatlar'ın ve bölgenin ilginçliği hep doğudan batıya doğru bilinen göçlerin tersi olmasından da geliyor  MÖ  278-277 yıllarında Ankara Türkiye Cumhuriyetinin başkenti ve ikinci büyük şehri  Nüfus bakımından İstanbul'dan, yüzölçümü bakımından da Konya'dan sonra ikincidir  Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Aksaray ve Eskişehir arasında yer alır  38°33' ve 40°47' kuzey enlemleri ile 30°52' ve 34°06' doğu boylamları arasındadır  Batıdan doğuya, kuzeyden güneye transit yolların düğüm noktasıdır  Orta Avrupa'dan göçüp bölgeye yerleşen Galatlar'ın 20 bin kişi oldukları biliniyor   İstanbul Boğazı'nı geçerek bölgeye gelen Galatlar bir Kelt kavmiydi  Geniş bölgede üç boya ayrılarak yerleştiler  Sivrihisar ( Pessinus ), Ankara (Ankyra ) ve Yozgat Büyüknefes ( Tavium ) bu üç boyun merkezi oldu  Bölgede yapılan yüzey araştırmalarında Polatlı'da Basrikale ve Hisarlıkaya, Sakarya Irmağı'na hakim Çanakçı ve Çağlayık, Beypazarı'nda Tabanoğlu ve Dikmenkale, Ayaş'ta Canıllı, Keçiören'in Bağlum köyünde Hisartepe ve daha başka kale kalıntıları belirlendi  Kalelerin bazıları çevredeki kaya kitlelerine bağlanarak yapılmıştı  Galatia'nın MÖ  1  yy'ın sonlarında Roma egemenliğine girmesinden sonra Anadolu'nun bu Avrupalı konukları kendi kültürel kimliklerini koruyamayarak asimile olmuşlar  Galatlar kimdir?"İndo Avrupa kavimlerinden biri olan Keltlerin ilk izlerine M  Ö  600 sıralarında Güney Fransada rastlanmaktadır  Daha sonraları İsanın doğumundan önceki yüzyıllarda Keltler (Galatlar) bütün Avrupaya yayılmış ve bir bölümü Kuzey İtalyada diğer bölümü Alp ve Pirene Dağları ile Ren Irmağı arasında kalan ve Belçikaya değin uzanan bölge içinde oturmuşlardır   Keltlere Hellenler Keltai ya da Keltoi, Romalılar ise Galli (tekil hali Gallus) derlerdi  M  Ö  278/277 yılında üç büyük boy halinde Anadoluya akın edip sonraları Kızılırmak yayı içinde ve Ankara ile Pessinus yörelerinde oturan Keltleri ise Hellenler Galatai (tekil hali Galates) adı ile anıyorlardı  " (Ekrem Akurgal, Galatlara yazdığı önsözden) "Eskiçağ yazarlarına göre onlardan daha iyi sihirbaz, daha üstün kahin yoktu  Fakat güçlerini şarlatanlar gibi kullanmazlardı  Cinlere ve halkın tanrılar adını verdiği güçlere de pek güvenmezlerdi  Toprak Anayı dölleyen bir Tanrı Baba-Göke inanıyorlardı   Toprak Ana bütün doğa güçlerinin anasıydı  Su, toprak, ateş, hava  Kaynakların, dağların, ağaçların, yıldırımın, canlıların, dünyada olup bitenlerin anası  Grekler Kelt (Galat) ilahlarının yüzleri, belirli adları olmamasına çok şaşarlardı  Fakat Greklere mi düşmüştü söz söylemek? Onlar ki ruhun ölümsüzlüğüne, hayatın kurtarıcı gücüne bile inanmazlardı  Kendi tanrılarıyla alay ederlerdi  " (Fernand Lequenne, Galatlar, S  6) "Keravnos yakalanır, Keltler tarafından parça parça edilir, başı bir mızrağa geçirilir ve daha direnen Makedonya kuvvetlerine gösterilir  Yenilgi kesinleşir  Sağlam Keltiber kılıçları da işi tamamlar  Yaralılar ve ölüler üst üste yığılır  " (Lequenne, S  12) "Bol pantolonlu savaşçılar Bizans ve Pontos Euxinus (Karadeniz) için anahtar durumunda olan ve daha sonra onların adıyla anılacak olan Gallipoli /Gelibolu yarımadasına yayıldılar  " (Lequenne, S  15) "M  Ö  277 yılında Galatlar Asyaya geçti  " (Lequenne, S  35) "(Anadoluda) Galatların düşmandan ve kendilerine kinle bakan yüzlerden başka bir şeyle karşılaşmadıklarını sanmayalım  Hiç de böyle değil  İskenderin seferlerinden beri Asyada kol gezen bir sürü maceraperest onlara katılıyordu  Aynı zamanda Helenizme karşı derin bir tepki göstermeye hazır olup dlan Anadolunun yerli halkı bu poturlu adamları öç alıcı olarak görüyordu  Volk-Tektosaglar (Kelt boyu) kendilerine düşen ve tutunmalarına olanak veren yüksek yaylalardaki bu tepkiyi çok daha güçlü bulmuşlardı  " (Lequenne, S  38) "Ptolemaios IInin adı tarihe ?kardeşlerini seven olarak geçer  Çünkü tahtını sağlamlaştırmak için bütün kardeşlerini öldürtmüştü  " (Lequenne, S  39) "Tektosagların 50 yıldan beri yaşadıkları ülke belki de Asyanın en fakir yörelerinden biridir  Fakat o çağda şimdikinden daha çok orman, tarla ve çayırlara sahipti (Anadolu)  Bozkır daha azdı  Ankara civarında şimdiki kurak tepelerin yerinde geniş ormanlar uzanıyordu  Burada Filistin, Lübnan ve Asyanın birçok bölgesinde olduğu gibi bir ağaçsızlaşma ve kuraklaşma söz konusudur  Günümüzde modern İsrail kendi bölgesinde büyük ekim olanakları olduğunu kanıtladı  Türkiyede aynı şeyi iyi bir tarımcı olan Mustafa Kemal yaptı  " (Lequenne, S  54) "Ormanlar özellikle yaylayı Bithynia, Karadeniz ve Kafkasya yönünden saran dağların üstündeydi  Galatların pek sevdiği meşe, gürgen ve çam ormanları  Bunlar Keltlerin kutsal hayvanları olan geyikler ve yaban domuzlarıyla doluydu   Öte yandan Karadenize doğru alçalan yüksek yaylalar (ortalama yükseklik 1000 metre) ve bazan bulutları yere kadar inen uçsuz bucaksız bir gök  Küçük Asyanın diğer bölgelerinin ağır havasından uzak, kuru, temiz bir hava   Kartallar ülkesi  Bozkırlar: Ararata (Nuhun gemisinin dağı), Kafkasyaya doğru yavaş yavaş yükselen Asya steplerinin başlangıcı  İran Yaylasından geçip, daha ötede dünyanın damına doğru yükselen dağlar  Bu steplerden kışın dondurucu rüzgarlar ve kurt sürüleri gelir  Kayalık yerlerde ot cılızdır  Fakat başka yerlerde ilkbahar gelince bitkiler özsuyla dolup taşar  Asyaya özgü görkemli bir fışkırma, bir çiçek ve ot okyanusu doğar  Bu yaz kuraklığına kadar sürer   Çok sayıda başıboş sığır, domuz, at sürüleri  Daha fakir yörelerde koyunlar, Asya kökenli uzun, ipek tüylü keçiler (Ortaçağda Angora denilen ünlü Ankara keçileri) her yanda kaçışan tavşanlar  Görülmedik şekilde saf ve bol tane veren geriş arpa ve buğday tarlaları  Doğuştan tarımcı, iyi ekmekçi, hayvan yetiştiricisi olan ve et saklamayı bilen yeni gelenler, sucuklar, biralar ve Galat ekmeğiyle ileride ün yapacaklardır  " (Lequenne, S  55) "Galat Yaylasına çıkmak için her yanda köpüklü sellerin aktığı vadiler aşılır  Karadenize dökülen iki büyük nehir vardır  Batıda Frigya Yaylasının vahşi tepelerinden doğan, kutsal Gallos Irmağının birleştiği Pessinustan itibaren gemilerin geçmesine elverişli olan, bol balıklı Sangaros (Sakarya)  Doğuda Yukarı Fıratın yakınındaki yüksek yaylalardan doğup, dar boğazlardan akan, bulanık sulu, gemisiz, balıksız Halys (Kızılırmak)   Bu iki nehrin güney kolları arasındaki yayla, İonyaya doğru ortasında Tatta (Tuz Gölü) bulunan büyük bir tuz çölüyle korunur  Strabonun yazdığına göre, göl o kadar tuzludur ki, üstünden geçen kuşlar, kanatlarına biriken tuz billurlarının ağırlığından hemen düşer ölürler   Ölü Deniz kadar geniş olan Tuz Gölü, bu bakımdan da ona benzer  Fakat bu bulutlara doğru yükselen bir ölü denizdir  Çevresinde Filistinde olduğu gibi çakallara, hatta antiloplara, çalılık leoparlarına ve en çok da çekirgelere rastlanır   Kuzeyde doğu batı doğrultusunda üstü bol çayırlar ve ormanlarla kaplı olan dağ silsilesi Karadeniz etkisindedir  Zirvelerinden biri Anadoluda pek çok tepeye verilen Olympos (Aladağ) adını alır  Bütün bunlara, Avrupa yönünde Frigyada olduğu kadar, Kafkasyaya doğru Kapadokya yöresinde her yanda sık sık duyulan depremleri katalım   İnsanı az fakat korunmaya çok elverişli olan bu yerlerin anlaşılmaz bir saflığı vardır  Gene de olağanüstü bir stratejik nokta olduğunu tekrar edelim: Asyadan Bizansa gitmek için daha uygun bir yol yoktur  Değerli mallar (ipek, baharat, fildişi) taşıyan güç yolculukların kervan yolu, seçkin yolcuların yolu, kışkırtıcı büyük dinsel fikirlerin, en korkunç akınların yolu   Tektosağlar ırkdaşlarını ve onlarla beraber gelenleri (Germenler, her ırktan macera arayan arkadaşları) karşıladıkları zaman başkent Ankara olmak üzere merkezdeki durumlarını korudular  Gerçi böyle yapmakla en zengin bölgeyi ellerinde tutmuş olmuyorlardı  Fakat ileri görüşlülüğün bölgesiydi burası  -Nitekim bir gün, her yandan düşmanla çevrilmiş olan Mustafa Kemal sonuna kadar bu bölgeyi elinde tutacak ve zaferini buna borçlu olacaktır-  " (Lequenne, S  56) "22 Martta (İlkbahar gündönümü) tanrıçanın aşkına hadım olmuşlar, rahiplerin yönetiminde kesilmiş çamı tapınağa götürüyorlardı  Çam Attisin altında erkekliğini kurban ettiği ağaçtı  Galler ve sırdaşlar saçlar darmadağınık, yas işareti olarak göğüslerine vurarak çam kozalaklarıyla kan çıkıncaya kadar vücutlarını yaralıyorlardı  Arka arkaya üç gün üç gece uyumadan gözyaşları içinde hazin bir cenaze töreni yapılıyordu  " (Lequenne, S  93) "Ancyra Anadolunun en güzle şehri olmuştu  Bu bakımdan burada oturanlar Augustusun kente yaptığı iyilikler için ne kadar şükran duysalar haklıydılar  Forum, tiyatrolar, sirkler, hamamlar, yollar, kaldırım taşları döşenmiş caddeler, saraylar ve güzel villalar  Her yerde heykeller vardı: Delphoinin zaptından beri kibar Tektosaglar epeyce değişmiş diye düşünülebilir  Ayrıca bundan sonra Sebate Tektosagon adını alır  Büyük İskenderin oturduğu ve Hindistana kadar Helenleştirme planını kurduğu Ancyra kaderini çizmiş gibi görünmektedir   Galatlar her şeye rağmen geleneklerine bağlı kalmışlardır     Tıka basa yenilen bir o kadar da konuşulan şölenler geleneği  Bu şölenlere ne kadar çok davetli çağrılırsa o kadar iyiydi  Hiç durmadan soru yağmuruna tutulan yabancılar  Eski yazarlar aylar boyunca sofralarını açık tutup gezicileri yiyip içmeye ve serüvenlerini anlatmaya zorlayan Galat Tetrahlarından söz eder  " (Lequenne, S  138) "Hıristiyanlar, Jeanın deyimiyle ?Kanlı bir hayvan üstüne binmiş fahişeler anası adını verdikleri Kibeleyi aşağılık bulduklarını saklamazlar  Galyada olsun Anadoluda olsun pek çok hıristiyan, Ana ile alay ettikleri gerekçesiyle öldürülür  " (Lequenne, S  161) "Selçuklu Türkleri Aral Denizi steplerinde göçebe olarak yaşıyorlardı ve Arapları bile yumuşatmış olan aşırı zengin Pers ülkesine yavaş yavaş sızıyorlardı  Selçuklular kısa süre önce müslüman olmuştu  Politika gereği başlar (yöneticiler) bu dine girmişti  Oysa büyük kitleler bütün Ural Altaylılar gibi şamanlığa bağlı kalmışlardı  Kam gökyüzü ile toprak arasındaki bağlantının daha sıkı olduğu eski zamanlardaki gib etkiliydi  Gök Tanrı ? Baba ? Yüce Tanrı, yaratıcı (Tengri) ve evvelce onunla bir olan Toprak Ana (Umay)   Umay arılaşmayı ve Gök ile yeniden birleşmeyi ister  (Göller Bölgesi Türklerinin Umay ile birleştirdikleri Fatma Anaya taptıkları biliniyor  ) "451 yılı, kendisinin Tanrının musibeti olduğunu bilenin yılıdır  Attila imparatorluk sarayında bunca özenle boşu boşuna yetiştirilmemiştir  İmparatorluğun ordularında paralı asker olarak bulunan Hun askerlerinin bağlılığını güvenlik altına almak için sarayda rehinedir  Latince konuşur, Romalıların ahlak bozukluğundan, kendilerini beğenmişliğinden nefret eder  Türk steplerinin insanı olarak madenden ve ağaçtan yapılan tanrılara tapanları hor görür   Keltler gibi çok eski Orhon yazıtlarında söylendiği üzere Yukarıdaki Gökyüzünün çökmesinden ve ayağının altındaki toprağın yarılmasından başka hiçbir şeyden korkmaz  Nihayet bir gün Germenlerin hatta Galyalıların bazı giz dolu çağrılarına cevap vererek, her çeşit milleti çok büyük bir ordu halinde harekete geçirir  Ve pek çoğunun alkışları arasında kendisinin Batıyı kokuşturan Grek Roma çürümesinin mezar kazıcısı olduğunu ilan eder   Buna rağmen piskoposların, ermişlerin, onu ne kadar etkiledikleri ve hatta durdurdukları da bir gerçektir  452de Papa Leon ve rahipleri üstlerinde tören giysileriyle Romaya yaya olarak iki günlük uzaklıkta olan Hun Ordusunun önüne çıkarlar  Attila ile görüşme ancak birkaç dakika sürer  Bu iki kişinin ne konuştuklarını kim bilecektir? Attila ordularına çekilmelerini emreder  Olay bütün dünyada derin yankılar uyandırır  " (Lequenne, S  182) "Türkler, Hunlar gibi her çeşit yobazlığın, putperestliğin düşmanıdırlar  Hoşgörülü, disiplinlidirler, memur ve köylü olarak bağlanmasını bilirler  Birkaç kez Bizans ile bağdaşıklık kurarlar  Arap kargaşalığı bunların önünde fazla dayanamaz  1051de İsfahana, 1055de Bağdata girerler  Sonra da Ermenistana ve Kapadokyaya (1059)  1071de Bizans Malazgirtte korkunç bir yenilgiye uğrar  Bununla beraber Anadoluda kalmak niyetinde olmayan Türkler geri çekilir  " (Lequenne, S  182) "İşte bu sırada Roussel de Bailleul, Bizans İmparatoruna ihanet ederek, başında kendine bir krallık koparmak sevdasına düşer  Galat Kalesinin yakınlığına güvenerek bütün Küçük Asyayı zaptetmek üzereyken Bizans, tarih önünde bir daha düzeltemeyeceği bir hataya düşer  Selçukluları yardıma çağırır  Yüz bin Türk yaylalardan Marmaraya doğru ilerler ve bir daha da geri dönmez  " (Lequenne, S  182) "Galat kaleleri birkaç yıl daha direnecektir  Sonra her şey biter  Bundan sonra bilinen Türklerin Kale halkıyla oldukça iyi anlaştıklarıdır  Ordularına serüveni pek seven bu insanları alırlar  İlk Kelt-Türk kardeşliği  " (Lequenne, S  182) "Bunun yanında Galat yaylasından pek çok ortodoks ve diğer mezheplerden hıristiyanlar kaçmaya başlar  Pek çoğu Boğazları geçer  Paulicienler zamanında başlamış olan hareketi sürdürerek Balkanlardaki Bogomilleri, Lombardiadaki Paterenleri güçlendirir  Bir gün daha uzaklara oğul vereceklerdir  Almanyanın, Flandrın, Provencein babacan adamları, garipleri  En güçlü olarak da Fransadaki Beziers, Narbonne, Carcasonne, Toulouse, Albi Bölgesinde Cathare ?Katharoileri oluştururlar   Bu mezhebin inançlıları; temiz ahlakları, fakirlikleri, tanrı aşkları ile çevrelerindeki yozlaşmış Hıristiyan inançlıları ve rahiplerinden kesin şekilde ayrılır  İncili halkın anlayabileceği bir dilde yayarlar  Bu mezhebin doktrini Anadolu keşişleriyle vaktiyle ilişki içinde olmaları nedeniyle çok zenginleşmiş Mani dini Mitosları daha da arılaşmıştır  Mani dininden, dünyanın ve etin şeytan tarafından yaratıldığı inancını  Bu dünyadaki hayatın geçiciliği fikrini almışlardır: Protestanlardan önce rahip hiyerarşisine karşı çıkmışlardı   (Lequenne, S  182) | 
|   | 
|  | 
|  |