|  | Minos Uygarlığı. |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Minos Uygarlığı.<b>Minos Uygarlığı Batı Rönesans ile beraber Yunan düşüncesini keşfettikten sonra Yunan uygarlığı üzerine bir çok araştırmalar yapılmış , on dokuzuncu yüzyıldan sonra da sistemli kazılara başlanmıştı  Ancak Girit ve çevresi on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar ihmal edilmişti  Oysa Yunan kültürüne etki eden en büyük merkezlerden biri Girit adası idi  <b>Girit’te araştırmalar yapan ilk isim ünlü Heinrich Schiliemann idi  Efsanelerden yola çıkan Schiliemann Girit’te kazı yerleri belirlemiş fakat bu çalışmalar Schiliemann’ın ölümü nedeniyle gerçekleşmemişti  Girit’te ilk kazıları yapan en önemli kişi kuşkusuz Sir Arthur Evans’dır  İlk yazı örnekleri üzerine araştırmalar yapan Evans Girit’e geldikten sona buradan ayrılamamış ve ilk kazıları başlatmıştır  Knossos’da kazılara başlayan Evans buradaki kalıntıların yanı sıra bir çok da yazılı tablet bulmuştur  Ünlü sarayı da bulan Evans daha sonra adanın bir çok yerinde kazılar yapmıştır  Evans dışında bir çok arkeoloji ekipleri de yüzyılımız içinde Girit’te kazılar yapmış ve bir çok buluntuyu gün ışığına çıkarmışlardır  GİRİT TARİHİNİN ANAHATLARI Günümüzde de Girit kronolojisi , bütünüyle olmasa da , Evans’ın yaptığı çalışmalara dayanmakta ve onun terminolojisini kullanmaktadır  İlk Çağ Girit tarihini şu ana başlıklarla özetleyebiliriz : 1  Neolitik dönem ( MÖ 6000 - 2600 ) Girit paleolitik dönem boyunca iskan edilmemiş gibi gözükmektedir  Adaya ilk gelenlerin Anadolu’dan geldikleri sanılmakta ve adada Neolitik dönemin bu şekilde başladığı kabul edilmektedir  Bu dönemde konut inşaatı ve alet kullanımı gelişmiş ve ilk ana tanrıça idolleri ortaya çıkmıştır  Ayrıca bu dönemde Girit çevresindeki adalarla ilişki içine de girmeye başlamıştır  2  Eski Minos Dönemi ( MÖ 2600 - 2100 ) Bu dönem aynı zamanda adada ilk metalin kullanıldığı zamanlardır  Evans’a göre adada ilk metal kullanımı buraya kaçan Mısır’lılar tarafından başlatılmıştır  Ancak bu görüş zamanla terk edilmiş ve adadaki metal kullanımına geçişte kaynağın Anadolu olduğu anlaşılmıştır  Böylece adanın doğu bölümünün de uygarlaşmada Anadolu ile bir köprü teşkil ettiği görülmüştür  Bu dönemde Girit çevresindeki adalarla da ticaret ilişkilerini geliştirmiştir  Bu da büyük ölçüde Girit’in denizcilikte , bölgedeki diğer uygarlıklara göre , ileri olmasından kaynaklanmıştır  Bu dönemin sonuna doğru Knossos önem kazanmaya başlamıştır  3  Orta Minos Dönemi ( MÖ ~ 1600 - 1400 ) Bu dönemde Girit Uygarlığında hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir  Bu dönemin en önemli özelliği Anadolu ile olan ilişkilerin zayıflaması , buna karşılık Mısır ile olan ilişkilerin kuvvetlenmesidir  Buna bağlı olarak Girit’in doğusu zamanla önemini kaybetmiş ve orta kısımlar kuvvetlenmeye başlamıştır  Girit Kronolojisinde bu dönem sarayların yapımına göre Eski ve Yeni Saraylar Devirleri olmak üzere ikiye ayrılır  Eski Saraylar Devri MÖ 2000 ile 1700 yılları arasına tarihlenir  Bu dönemde Girit yüzünü Ege adaları ve Mısır’a çevirmiş ve buralarda yoğun ekonomik ilişkilere girmiştir  Öte yandan Anadolu ile olan ilişkiler zayıflamaya başlamıştır  Ekonominin ağırlığının doğudan orta bölgelere kayması da bu dönemde hızlanmıştır  MÖ 2000 yılında adanın doğu bölgesinde , Mallia’da inşa edilen bir sarayın 1900’de itibaren kullanılmamaya başlanması bu bölgenin ekonomik gerileyişi hakkında da ipuçları vermektedir  Eski Saraylar devrinde Orta Girit’e bulunan iki şehir ön plana çıkmıştır  Bunlardan birincisi Ege adaları ile ticareti geliştiren Knossos öteki de Mısır ile ticareti geliştiren Paestos’dur  Bu şehirlerdeki ekonomik zenginlik kalıntıları gün ışığına çıkartılan saraylarla da ortaya konmuştur  Her iki şehir arasında zaman zaman çekişmeler olsa da Knossos üstünlüğünü ortaya koymuştur  Bu dönemin sonunda bölgedeki binalarda bir yıkım göze çarpmaktadır  Bu yıkımın kaynağı büyük bir olasılıkla adaya dışarıdan gelen istilacılar olmakla birlikte daha araştırılmaktadır  Yeni Saraylar devrinde ise , Girit uygarlığı sanki hiç bir kesintiye uğramamış gibi devam etmektedir  Knossos’da , Phaestos’da ve Mallia’da yeni saraylar inşa edilmiş , eskileri de onarılmıştır  Bu dönemde Girit şehirleri arasında rekabet devam etmiş de olsa Knossos her bakımdan üstünlüğünü ortaya koymuştur  4  Yakın Minos Dönemi ( MÖ ~ 1600 - 2100 ) Bu dönem Knossos krallığının egemen olduğu dönemdir  Evans bu dönem uygarlığını , efsanevi kral Minos’dan ötürü , Minos uygarlığı diye adlandırmayı uygun bulmuştur  Bu dönemde Knossos’da Minos diye bir kralın bulunduğuna dair tarihi belgeler yoktur , ancak MÖ 1700-1400 yılları arasında hüküm süren bir hanedanın krallarının Minos ya da buna benzer bir isimle adlandırıldığı düşünülmektedir  Bu dönemde Girit’in büyük bir deniz üstünlüğüne sahip olduğu bilinmektedir  Thukydides bu konuda şöyle yazmaktadır :“ Geleneğe göre bir donanmaya ilk olarak Minos sahip oldu ; bugün Yunan Denizi adını verdiğimiz şeyin büyük bir kısmına gücünü kabul ettirdi ; Kyklades adalarına boyun eğdirdi ve Karia’lıları kovduğu bu adalarda ilk olarak koloniler kurdu; adalara vali olarak öz oğullarını yerleştirmişti ; ayrıca vergilerin toplanmasını daha kolayca sağlamak amacıyla korsanlığı elinden geldiğince ortadan kaldırdı  ” ( Peloponnesos Savaşı 1 , 4) Knossos ayrıca , bu dönemde diğer Ege adalarına hükmetmeye başlamış ve gücünü Yunanistan’a , anakaraya kadar genişletmiştir  Mısır’da , On sekizinci sülale de Keftiu ülkesine yani Girit’e hediyeler göndermiştir  Ancak Girit uygarlığının sonu MÖ 1400 yılına doğru bir yıkımla gelmiştir  Bu dönem saraylarında, yapılarında bir yangın izine rastlanmaktadır  Yıkımın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte dışarıdan gelen bir istila ya da içeriden bir ayaklanma olasılıkları tartışılmaktadır  Bu yıkımdan sonra ise gelen Akha istilaları adayı Helenleştirmiş ancak uzun yıllar boyunca eski kültürü ve dili koruyanlar olmuştur  Daha sonraları Miken egemenliğine giren Girit MÖ 1100 yıllarında da Dor hakimiyeti altına girmiştir  Bu dönemde bir kere daha yakıp yıkılan Girit artık bir Yunan şehri olarak eski, görkemini kaybetmiştir  GİRİT İLE İLGİLİ KLASİK KAYNAKLAR VE EFSANELER Klasik Yunan Mitolojisinde Girit ile ilgili anılar yerini mitoslara bırakmış ve burası ile ilgili değişik mitler oluşmuştur  Bunlardan en önemlisi kuşkusuz Minos ile ilgili olan mitlerdir  Minos adının belli yaşamış bir krala mı ait olduğu yoksa Midas , Cæsar gibi yaşamış kişilerden alınan bir unvan mı olduğu tartışmalıdır  Ancak mitolojik öykülerde Girit dönemini anlatmak için kullanılmaktadır  Mitolojide de Minos boğa kültünden ayrı olarak geçmez  Mitolojiye göre Minos Zeus ile Europe’nin üç çocuğundan biridir  Minos efsanesini Azra Erhat şöyle anlatır :“ Minos Girit tahtına çıkmak isteyince üç kardeş arasında kavga kopmuş, ama Minos tanrıların kendisinden yana olduklarını ileri sürmüş, bunu kanıtlamak üzere de Poseidon tanrıdan bir dilek dilemiş, denizden bir boğa çıkarmasını istemiş ve bu boğayı da gene tanrıya kurban etmeye söz vermiş  Dilediği gibi olmuş, denizden köpükler gibi ak bir boğa çıkagelmiş  Minos boğayı almış, tahta oturmuş ama hayvanı tanrıya kurban etmeyi unutmuş  Güzelim ak boğayı sürülerinin arasına damızlık olarak göndermiş  Bu duruma çok kızan deniz tanrı, ak boğayı Minos’un başına bela etmiş; bir efsaneye göre de hayvan kudurmuş , ortalığı kasıp kavurduğu bir sırada Herakles’in elinden öldürülmüş, ama iş bununla da kalmamış, kralın karısı Pasiphae bu boğaya doğadışı bir aşkla tutulmuş ve onunla birleşmiş  Kral Minos güneş tanrı Helios’un kızlarından Pasiphae ile evlenmişti  Bir zamanlar Europe gibi boğaya vurulan Pasiphae ak boğayla birleşebilmek için Daidalos’a bir inek heykeli yaptırır, içine girer ve gebe kalarak Minotauros’u doğurur  Ondan sonra da doğurur  Ondan sonra da Girit sarayının yaşamı karmakarışık olur  Helios döllerinin hepsi gibi Pasiphae de büyücüdür, seviştiği boğayı öldürttü diye Minos’u büyüler, yatağından yılanlar, çıyanlar, akrepler çıkmasını sağlar  Bunlar işi çapkınlığa vuran Minos’un yatağına giren her kadını sokup öldürmekteymişler  “ Minos hakkında anlatılagelen bu efsaneler de Minos’un Yunan mitolojisinde Midas’a benzer bir yer aldığını göstermektedir  Bu efsanede boğa kültünün önemi de dikkat çekmektedir  Burada Minos’un boğayı kurban etmemesi ve sonrasında da bu boğayı öldürmesi sonucu bir tür lanetlenme ile karşı karşıya kalması anlatılmaktadır  Başka bir efsaneye göre de bu yılanların,çıyanların ve kreplerin Minos’un sperminden çıkması , Girit kraliyet soyuna karşı da bir tepki olduğunu göstermektedir  Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da Pasiphae olarak gözükmektedir  Pasiphae’nin, Helios soyundan olması ve büyücü olması boğa ile ilintili ay kültü ile güneş kültü arasındaki bir karşıtlığı yansıtmaktadır  Bütün bunların yanında Minos, Yunanlılara göre halkının üzerinde adil ve düzgün bir şekilde hüküm sürmüş bir hükümdardır  Minos’un hükümdarlığı da , doğu kültürlerinde olduğu gibi tanrısaldır  Minos da kanunları Zeus’un iradesi ile yapmaktadır  Bunu kanıtlamak için de her dokuz yılda bir İda mağarasına gitmektedir ve burada tanrısal ilhamı da almaktadır  Minos’un mitolojide bir çok yere gitmiş olması da Girit kolonilerinin buralara uzandığını göstermektedir  Minos ile ilgili en ünlü efsanelerden biri de yukarıda kısaca sözü geçen Minotauros efsanesidir  Azra Erhat , Mitoloji Sözlüğü’nde (bkz Kaynakça) Minotauros’u şöyle anlatır:“ Adı Minos’un boğası anlamına gelen Minotauros insan bedenli boğa başlı bir canavarmış  Tanrı Poseidon’un kral Minos’a gönderdiği bir boğa ile Minos’un karısı Pasiphae’den doğmaymış  Minos bu korkunç yaratığı saklamak için mimarı Daidalos’a Labyrinthos sarayını yaptırmış  Theseus Minos’un kızı Ariadne’nin yardımı ile Minotauros’u öldürmüş  Minotauros Girit sarayında derin izler bırakmış olan Girit’e özgü bir boğa kültünün simgesi olsa gerek  “ Aslında bu efsane çok önemli ipuçları da vermektedir  Minotauros sadece Minos’un boğası anlamına gelmemekle birlikte bir bileşik isim olarak Boğa Minos anlamına da gelmektedir  Eğer Minos’u bir unvan olarak düşünürsek Boğa Kral gibi bir anlam kazanabilir  Bu ise daha eski dönemlerden kalan bir unvanı ya da bir tapınakta duran bir Boğa-tanrı heykeli ile ilişkili bir kültü düşündürtmektedir  GİRİT’TE MİNOS DÖNEMİ İNANÇLARI Bütün eski topluluklarda olduğu gibi Girit’te de din toplumsal hayatta önemli bir yer tutuyordu  Yapılan kazılar önemli dini merkezleri ortaya çıkartmış ve dönemin inançları hakkında bilgi vermiştir  Ancak o dönemlerden kalan yazılı belge eksikliği nedeniyle bazı dinsel törenlerin içeriği tespit edilememiş , sembollerin açıklanması tam olarak yapılamamış ve Girit halkının dini yaşayışları tam olarak açıklığa kavuşmamıştır  Girit’te de Anadolu’da olduğu gibi ilk zamanlarda anaerkil bir kültün var olduğu bulunan ana tanrıça figürlerinden anlaşılmaktadır  Araştırmalar Girit’te bir çok farklı ana tanrıça kültünün de varlığını göstermiştir  Girit dininin en büyük özelliği yaygın sembol kullanımıdır  Bugün tamamı çözülmemiş olsa da bir çok sembolün tanrısal kuvvetleri simgelemek için kullanıldığı tespit edilmiştir  En sık rastlanılan sembollerden biri boynuz çifti idi  Boğa kültünün yaygın olduğu bir yerde boynuz sembolizminin olması da doğaldır  Ayrıca doğuda olduğu gibi yukarı bakan boynuz çiftinin ay kültü ile de ilişkili olduğu düşünülebilir  Sık rastlanan bir başka dini sembol de , klasik dönem boyunca da Zeus’un simgesi olarak önemini koruyacak olan çift başlı baltadır  Çeşitli törenlerde tören aleti olarak gördüğümüz çift başlı balta çeşitli dini betimlemelerde de yer almaktadır  Çift başlı balta ilginç bir etimolojiye de ışık tutmaktadır  Yunanca da labr…j / labris diye adlandırılan çift başlı balta LabÚrinqoj/Labirent sözcüğünün kökeninde bulunmaktadır  Knossos sarayına eskiden LabÚrinqoj denildiği düşünülürse bu ismin bu sarayda sık sık sembolü bulunan çift başlı baltadan geldiği düşünülebilinir  Bu sözcükten türeme sıfatların klasik çağda Zeus’a da verildiğini görmekteyiz  Girit dinine ait bir ilginç sembol de haçtır  Haç tekerlek ya da gamalı haç olarak bazen de başka görüntülerle resmedilmekteydi  Alexiuo “ en akla yakın teoriye göre , haç ve tekerlek , yıldız ve güneşi simgeliyordu  Haçın kolları güneşin veya bir yıldızın ışınlarını , tekerlek de , ilkel insan tarafından göğü boylu boyunca kateden bir arabanın tekerleği olarak düşünülen güneş kursunu temsil ediyordu  ” demektedir  Bizim görüşümüze göre haçın daha derin bir sembolizmi vardır ve diğer doğu dinlerinde de görülen bu sembolizmin açıklanması başka bir çalışmanın konusudur  Diğer ilkel dinlerde olduğu gibi burada da fetişizme ait buluntular mevcuttur  Yapılan kazılarda , halkın üzerlerinde çeşitli idoller taşıdıkları , göktaşlarını ve bazı özel taşları bir kült nesnesi olarak kullandıkları tespit edilmiştir  Girit uygarlığının ilk çağlarında çıplak kadın figürleri sık kullanılan idoller arasındaydı  Ayrıca bu dönemlerde çan biçimli idoller de sık kullanılıyordu  Eski Girit dininde ağaç ve hayvan kültleri de önemli bir yer tutmaktadır  Bir çok yerde kutsal ağaçlar olduğu , ve bunların yanında kült merkezlerinin oluşturulduğu bugün bilinmektedir  Bazı dini tasvirlerden görüldüğü üzere kutsal ağaçlar çitle çevriliyor ve buralarda dini ayin yapılıyordu  Törenin tam olarak nasıl olduğu tam bilinmemekle birlikte töreni gerçekleştirenlerin ağaca dokundukları , etrafında dans ettikleri tespit edilmiştir  Bazı törenlerde ağacın kökünden sökülmesi de gerçekleşmekteydi  Ayrıca ağaç figürleri ile birlikte çift başlı balta figürlerinin de görülmesi ilginçtir  Hayvan kültleri arasında ise en önemli yer tutan kuşkusuz boğa kültüdür  Boğa kültü Yunan mitolojisindeki bir çok mit içinde yer almaktadır  Boğa kültünün Anadolu kaynaklı olduğu düşünülmektedir  Ancak Girit’e kültür olarak yakın olan Mısır’da da boğa ile ilgili Apis ve Hather kültlerinin olması kültürel etkileşimin daha karmaşık olduğunu göstermektedir  Dini tasvirlerde ayrıca , hayvan başlı , insan vücutlu tasvirler de görülmektedir  Bunların maske takılarak yapılan dini törenlerle ilişkili oldukları düşünülmektedir  Bu varlıkların aynı zamanda libasyon hizmetinde bulunduklarının da görülmesi bu törenlerle olan ilişkiyi güçlendirmektedir  Girit kültüründeki insan biçimli tanrıların ne zaman ve nasıl ortaya çıktıkları ise tam olarak bilinememektedir  Ana tanrıça figürleri , tıpkı Anadolu’da ve Mezopotamya’da olduğu gibi bitki ve hayvan dünyasına hükmeder biçimde ortaya konmuşlardır  Yine Anadolu ve Mezopotamya’da olduğu gibi Ana tanrıça burada da hayat ağacı ve çeşitli hayvanlarla birlikte resmedilmektedir  Ana tanrıça gösterimleri yere bağlı olarak da değişebilmektedir  Örneğin bir dağ yakınında ana tanrıça bir dağ tanrıçası görünümünü almakta , ekili alanlar yakınında ise tarımla ilgili özellikleri taşımaktadır  Bir önemli ana tanrıça tasviri de yılanlı tanrıçadır  Bir görüşe göre kişileştirilmiş yılan tasviri olan bu figürler başka bir görüşe göre ise yılan sembolizmi ile ana tanrıçanın yer altı dünyasına da hükmettiğini gösteren bir figürdür  Ancak bizim görüşümüze göre bu ana tanrıçanın yılanlardan koruma özelliğini de gösteriyor olabilir  Bunun yanında ana tanrıça figürü ile birlikte bir erkek figürüne sık rastlanmamaktadır  Bu durum bazı araştırmacılara Girit’te “tek tanrılı” bir din olabileceğini düşündürtmüşse de bu konuda kesin kanıtlar bulunamamıştır  Zeus ile ilgili inançlarda bile Girit’tin bu kadar önemli olması orada da Ana tanrıçaya eşlik eden bir tanrı olduğunu düşündürtmektedir  Ayrıca bulunan bazı tasvirlerde erkek tanrının aslanlarla beraber olması ve silahlı olarak resmedilmesi Girit’te erkek tanrı tapımı olduğunu göstermektedir  Kült merkezleri Yapılan kazılar Girit’te bir çok kült merkezini açığa çıkartmıştır  Bu kültürde klasik Yunan kültüründe örnekleri olduğu gibi büyük tapınaklar inşa edilmediği için kült merkezleri ancak oralarda bulunan mücevher , heykel , silah gibi sunularla ya da kutsal kaplar , libasyon kapları , üç ayaklı kazanlar gibi eşyalarla tanınabilmektedir  Önemli kült merkezleri en eski zamanlardan beri kullanılmış olan ve mitlere konu olmuş mağaralardır  Girit’te bir çok mağarada kült töreni yapılmaktaydı  Yapılan araştırmalarda bir çok mağarada adak idollerinin bulunması bu görüşü desteklemektedir  Mağaralar içinde en önemli olanı , klasik devirde de içinde Rhea’nın Zeus’u doğurduğuna inanılan , Dikta mağarasıdır  Bu mağaranın en eski dönemlerden itibaren bir kült merkezi olduğu bilinmektedir  Orta Minos devrinin ilk dönemlerinde , dağ tepelerinde , kutsal bir ağacın civarında , kaynak kenarlarında ve kayalıklarda kült merkezleri oluşturulmuştur  Yine aynı dönemde ev içlerinde de kutsal yerler belirlenmeye başlamıştır  Dağ tepelerine ya da çıkılabilen sarp kayalıklara duvar örülüyor ve buralardaki kutsal alanlar belirleniyordu  Bu alanlarda festival zamanlarında törenler yapılmaktaydı  Ayrıca buralarda yaz ve kış gündönümlerinde ateş yakılarak tören yapıldığı ve ateşlere adak eşyaları atıldığı da ortaya çıkarılmıştır  Dinsel törenler Diodorus’a göre “ Girit’liler tanrılara yakarışların , kurban törenlerinin ve gizemlerin kendi buluşları olduklarını ve diğer toplumların bunları kendilerinden aldıklarını söylerler  “ İçerikleri tam bilinmese de bu törenlerin Girit kültüründe büyük rol oynadıkları kesindir  Girit’te kanlı kurban ayinleri de önemli bir yer tutmaktaydı  Boğa , keçi ve domuz sık kurban edilen hayvanlar arasındaydılar  Kurban töreni sırasında aynı zamanda meyve ve başka yiyecekler de sunuluyordu  Hagia Triada’da bulunan bir lahit üzerindeki betimlemelere göre Alexiou bir kurban törenini şöyle anlatmaktadır :“ Hagia Triada lahdinde tahta bir masa üzerine sıkıca bağlanmış bir boğa betimlenmiştir : Hayvan henüz öldürülmüştür , boğazından kan akmakta ve bu bir kabın içinde toplanmaktadır ; bu arada daha küçük başka hayvanlar da, muhtemelen keçi ve koçlar masanın altında kurban edilme sıralarını beklemektedir  Kurban kesimi flüt eşliğinde cereyan eder  Sonunda içleri kan dolu kaplar , kulplarından bir sırık geçirilerek , bunu omuzuna yerleştiren bir kadın tarafından götürülür  Rahibe kapları alır ve iki çifte balta arasında duran daha büyük bir kovanın içine kanları boşaltır  Şüphesiz ki bu , kurban töreninin doruk noktası , en kutsal anıdır  Yedi telli bir Lyra’nın nağmeleri buna eşlik eder  Knossos’da , Büyük Rahibin Evi’nde olduğu gibi, diğer bazı durumlarda da , kan veya bir başka sıvı yerdeki bir çukura boşaltılır , buradan bir oluk ile akıtılır  Diğer dinlerdeki paralellerine dayanarak , kurban töreninde hazır bulunan inananların , kutsal hayvanın vücudundan birer parça aldıkları düşünülebilir  Kurban edilen hayvanların derileri tapınağa adanır  Hagia Triada reliefli kasesindeki işte bu konuyu işler  Yine muhtemeldir ki , kurban töreni sırasında , tıpkı Homeros’un anlattığı gibi , kesilecek hayvanın başından aşağı öğütülmüş tahıl serpilirdi  “ Ayrıca Girit halkının hayvan idollerini de tapınaklara adadıkları bilinmektedir  Bayram zamanları ise danslarla kutlanıyordu  Dans ele geçen buluntulara göre en önemli dinsel törenlerden biri sayılmaktadır  Çeşitli kaplarda , mühürlerde hatta saray duvarlarında dans eden figürler rastlanmaktadır  Bayram zamanlarında ateş yakmak , salıncakta sallanmak sık yapılan törenler arasındaydılar  Ele geçen tasvirlere göre boğa oyunları da yılın belli zamanları yapılıyor ve önemli bir yer tutuyordu  Festival zamanları tören alayları oluşturmak , tıpkı diğer bazı doğu dinlerinde olduğu gibi , Girit’te de sık rastlanan bir uygulama idi  Bayram zamanları tam olarak saptanamamış olmakla birlikte en önemli iki bayram İlkbahar bayramı ve zeytin toplama zamanı idi  Girit kültüründe ayrıca bir ölüler kültü olduğu da söylenebilir  Ölülerin eşyaları ile , hatta lamba ile gömüldüğü göz önüne alınırsa Girit halkının ölümden sonra bir hayatın varlığına inandıkları söylenebilir  Lahitler üzerindeki dinsel figürlerin bolluğu da bu nedenle olmalıdır  Ayrıca mezar civarlarında sunular bulunması da bu görüşü güçlendirmektedir  Kült gerekleri rahipler değil rahibeler tarafından yerine getirilmekteydi  Bunun da ana tanrıça kültünden ötürü doğal olması gerekmekteydi  Rahipler ise daha geç devirlerde ortaya çıkmışlardır  Betimlemelerde gördüğümüz üzere rahip ve rahibeler törenlerde hazır bulunmaktaydılar  Rahip ve rahibeler törene katılan diğer kişilerden üzerlerindeki kıyafetlerle ayırt edilebilmekteydiler  Rahip ve rahibelerin törenler sırasında doğu kökenli giysiler giymeleri ise Girit dininin doğu kökenleri hakkında düşündürtücüdür  KAYNAKÇA ALEXIOU Stylianos , Minos Uygarlığı ( çev  Elif Tül Tulunay ) , Arkeoloji ve Sanat Yayınları , İstanbul , 1991 COTTRELL Leonard , The Anvil of Civilization , Mentor Books , New York , 1957 ERHAT Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1978 HAFNER German , Art of Crete , Mycenae , and Greece , Harry N  Abrams, Inc , New York , 1968 HIGGINS Reynold , Minoan and Mycenaean Art , Thames and Hudson , London , 1997 MACKENZIE Donald , Crete & Pre-Hellenic Europe , Senate , London , 1995 MANSEL Arif Müfid , Ege ve Yunan Tarihi , Türk Tarih Kurumu Yayınları , Ankara , 1971 PLATON Nicolas , Crète , Les Editions Nagel , Genève , 1968 TAYLOUR Lord William , The Mycenaeans , Thames and Hudson , London , 1994 THUKYDIDES , Peloponnesos Savaşı ( çev  Tanju Gökçöl ) , Hürriyet Yayınları , İstanbul , 1976 TULARD Jean , Histoire de la Crète , Presses Universitaires de France , Paris , 1979 WALTZ Pierre , Le Monde Egéen Avant les Grecs , Collection Armand Colin , Paris , 1947  </b> | 
|   | 
|  | 
|  |