Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ile, marazî, müptela, vesvese

Ey Maraz-İ Vesvese İle Müptelâ!

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ey Maraz-İ Vesvese İle Müptelâ!




EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ!

Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider

Öyle ise, şu musibetli vesvesenin aksâm-ı kesiresinden kesîrü’l-vuku olan yalnız Beş Vechini beyan edeceğim; belki sana ve bana şifa olur Zira şu vesvese öyle birşeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder Tanımazsan gelir, tanısan gider

BİRİNCİ VECİH – BİRİNCİ YARA

Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder Kalbe “Eyvah!” dedirtir, ye’se düşürtür Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister Bu yaranın merhemi budur:

Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetm dahi şetm değildir Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir Şetm ise hükümdür Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder Zarar anlar, zarara düşer Zaten şeytanın da istediği odur


İKİNCİ VECİH

Budur ki, mânâlar kalbden çıktıkları vakit, suretlerden çıplak olarak hayale girerler, oradan suretleri giyerler Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında bir nevi suretleri nesceder Ehemmiyet verdiği şeyin suretlerini yol üstünde bırakır Hangi mânâ geçse, ya ona giydirir, ya takar, ya bulaştırır, ya perde eder Eğer mânâlar münezzeh ve temiz iseler, suretler mülevves ve rezil ise, giymek yoktur, fakat temas var Vesveseli adam, teması, telebbüsle iltibas eder “Eyvah!” der “Kalbim ne kadar bozulmuş Bu sefillik, bu hisset-i nefs, beni matrud eder” Şeytan onun şu damarından çok istifade eder

Şu yaranın merhemi şudur: Dinle ey biçare! Nasıl ki senin namazın edeb-i nezihânesinin vesilesi olan zahirî taharete, batnının bâtınındaki necaset ona tesir etmez ve bozmaz Öyle de, maânî-i mukaddesenin, suret-i mülevveseye mücavereti zarar etmez Meselâ, sen âyât-ı İlâhiyeyi tefekkür ediyorsun Birden, bir maraz, ya bir iştiha, ya bevl gibi bir emr-i müheyyic şiddetle senin hissine dokunuyor Elbette senin hayalin, devâ-i illet ve kaza-i hâcetin levazımatını görecek, bakacak, onlara münasip süflî suretleri nescedecek Ve gelen mânâlar ortalarından geçecekler Geçeceklere ne beis vardır, ne televvüs var ve ne zarar var ve ne hatar var Yalnız hatar ise, hasr-ı nazardır, zann-ı zarardır


ÜÇÜNCÜ VECİH

Budur ki: Eşya mabeynlerinde bazı münasebât-ı hafiye bulunur Hattâ, hiç ümit etmediğin şeyler içinde münasebet ipleri bulunur Ya bizzat bulunur; veya senin hayalin, meşgul olduğu san’ata göre o ipleri yapmış, onları birbiriyle bağlamış

Şu sırr-ı münasebettendir ki, bazan bir mukaddes şeyi görmek, bir mülevves şeyi hatıra getirir Fenn-i beyanda beyan olunduğu gibi, “Hariçte uzaklık sebebi olan zıddiyet ise, hayalde sebeb-i kurbiyettir” Yani, iki zıddın suretlerinin cem’ine vasıta, bir münasebet-i hayaliyedir Bu münasebetle gelen tahattura “tedâi-yi efkâr” tabir edilir Meselâ, sen namazda, münacatta, Kâbe karşısında, huzur-u İlâhîde iken, âyâtı tefekkürde olduğun bir halde, şu tedâi-yi efkâr, seni tutup en uzak mâlâyâniyât-ı rezileye sevk eder

Senin başın böyle bir tedâi-yi efkâra müptelâ ise, sakın telâş etme Belki intibaha geldiğin anda dön “Aman, ne kusur ettim!” deyip tetkikle meşgul olup durma; tâ o zayıf münasebet, senin dikkatinle kuvvet peyda etmesin Zira, teessür gösterdikçe, ehemmiyet verdikçe, senin o zayıf tahatturun melekeye döner, bir maraz-ı hayalî olur Korkma, maraz-ı kalbî değil Şu nevi tahattur ise, galiben ihtiyarsızdır Hususan, hassas asabîlerde daha galiptir Şeytan şu nevi vesvesenin madenini çok işlettirir


Şu yaranın merhemi şudur ki:

Tedâi-yi efkâr, galiben ihtiyarsızdır; onda mes’uliyet yoktur Hem tedâide mücaveret var, temas ve ihtilât yoktur Onun için, efkârın keyfiyetleri birbirine sirayet etmez, birbirine zarar vermez Nasıl ki, şeytan ile melek-i ilham, kalb taraflarında mücaveretleri var Ve füccar ve ebrârın karâbetleri ve bir meskende durmaları zarar vermez Öyle de, tedâi-yi efkâr saikasıyla, istemediğin pis hayalât gelip nezih efkârın içine girse, zarar vermez-meğer kasten olsa veya zarar zannıyla onunla ziyade meşgul olsa Hem bazan kalb yoruluyor Fikir, kendini eğlendirmek için rastgele birşeyle meşgul olur Şeytan fırsat bulur Pis şeyleri önüne serpiyor, sürüyor


DÖRDÜNCÜ VECİH: Amelin en iyi sûretini taharriden neş’et eden bir vesvesedir ki, takvâ zannıyla teşeddüd ettikçe, hal ona şiddetlenir Hattâ bir dereceye varır ki, o adam amelin daha evlâsını ararken, harama düşer Bâzan bir sünnetin araması, bir vâcibi terkettiriyor “Acaba amelim sahih oldu mu?” der, iade eder Bu hal devam eder Gayet ye’se düşer Şeytan şu halinden istifâde eder, onu yaralar Şu yaranın iki merhemi var:

Birinci merhem: Bu gibi vesvese ehl-i itizale lâyıktır Çünki, onlar derler: “Medâr-ı teklif olan ef’al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibariyle ya hüsnü var; sonra o hüsne binaen emredilmiş veya kubhu var; sonra ona binaen nehyedilmiş Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün ve kubh, zâtîdir; emir ve nehy-i İlâhî ona tabidir” Bu mezhebe göre, insân her işlediği amelde şöyle bir vesvese gelir: “Acaba amelim nefs-ül-emirdeki güzel sûrette yapılmış mıdır?” Amma mezheb-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemâat derler ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emreder, sonra hasen olur Nehyeder, sonra kabih olur ” Demek emir ile güzellik, nehy ile çirkinlik tahakkuk eder Hüsün ve kubh, mükellefin ıttılaına bakar ve ona göre takarrür eder Şu hüsün ve kubh ise, sûrî ve dünyaya bakan yüzünde değil, belki âhirete bakan yüzdedir

Meselâ,sen namaz kıldın veya abdest aldın Halbuki namazını ve abdestini fesada verecek bir sebeb, nefs-ül-emirde varmış Lâkin sen ona hiç muttali olmadın Senin namazın ve abdestin hem sahihtir, hem hasendir Mu’tezile der: “Hakikatte kabih ve fâsîddir Lâkin senden kabûl edilir Çünki cehlin var, bilmedin ve özrün var” Öyle ise Ehl-i Sünnet mezhebine göre, zâhir-i şeriate muvafık olarak işlediğin ameline: Acaba sahih olmuş mu? deyip vesvese etme Fakat, “Kabûl olmuş mu?” de Gururlanma, ucbe girme

İkinci merhem: Dinde harec yoktur 1 لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ



Mâdem dört mezheb haktır Mâdem istiğfara müncer olan derk-i kusur ise, gurura müncer olan hüsn-ü amelin rü’yetine -böyle vesveseli adama- müreccahtır Yâni böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır Mâdem böyledir, sen vesveseyi at Şeytana de ki: Şu hal, bir harecdir Hakikat-ı hale muttali olmak güçtür Dindeki yüsre münafîdir 2 لاَحَرَجَ فِى الدِّينِ


3 اَلدِّينُ يُسْرٌ

esasına muhaliftir Elbette böyle amelim bir mezheb-i hakka muvafık gelir O bana kâfidir Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek ibâdeti lâyık-ı veçhile edâ edemediğimden istiğfar ve tazarru’ ile merhamet-i İlâhiyyeye dehâlet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabûl olunmak için mütezellilane bir niyaza vesiledir


BEŞİNCİ VECİH: Mesâil-i îmaniyyede şüphe sûretinde gelen vesvesedir Bîçare vesveseli adam, bâzan tahayyülü, taakkul ile iltibas eder Yâni: Hayale gelen bir şüpheyi, akla girmiş bir şüphe tevehhüm edip, îtikadına halel gelmiş zanneder Hem bâzan tevehhüm ettiği bir şüpheyi, îmanâ zarar veren bir şek zanneder Hem bâzan tasavvur ettiği bir şüpheyi, tasdik-ı aklîye girmiş bir şüphe zanneder Hem bâzan bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder Yâni dalaletin esbabını anlamak sûretinde kuvve-i müfekkirenin cevelânını ve tedkikatını ve bîtarâfâne muhakemesini, hilâf-ı îman zanneder İşte telkinat-ı şeytaniyyenin eseri olan şu zanlardan ürkerek: “Eyvah! Kalbim bozulmuş, îtikadıma halel gelmiş” der O haller, galiben ihtiyarsız olduğundan, cüz’-i ihtiyârîsiyle ıslah edemediğinden ye’se düşer Bu yaranın merhemi şudur ki:

Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tevehhüm-ü küfür dahi, küfür değildir Tasavvur-u dalâlet dalâlet olmadığı gibi; tefekkür-ü dalâlet dahi, dâlalet değildir

Çünki: Hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür; tasdik-ı aklîden ve iz’ân-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar Onlar bir derece serbesttirler Cüz’-i ihtiyariyyeyi pek dinlemiyorlar Teklif-i dinî altına çok giremiyorlar Tasdik ve iz’an, öyle değiller Bir mizana tabidirler Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasılki tasdik ve iz’an değiller Öyle de: Şüphe ve tereddüd sayılmazlar Fakat, eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstakar bir hale gelse, o vakit hakikî bir nevi şüphe, ondan tevellüd edebilir Hem bîtarâfâne muhakeme namıyla veya insaf nâmına deyip, şıkk-ı muhalifi iltizâm ede ede, tâ öyle bir hale gelir ki, ihtiyarsız taraf-ı muhalifi iltizâm eder Ona vâcib olan hakkın iltizâmı kırılır O da tehlikeye düşer Hasmın veya şeytanın bir vekil-i fuzulîsi olacak bir hâlet, zihninde takarrür eder Şu nevi vesvesenin en mühimi budur ki: Vesveseli adam, imkân-ı zâtî ile imkân-ı zihnîyi birbiriyle iltibas eder Yâni: Bir şeyi zâtında mümkün görse, o şeyi zihnen dahi mümkün ve aklen meşkûk tevehhüm eder Halbuki İlm-i Kelâm’ın kaidelerindendir ki: İmkân-ı zâtî ise, yakîn-i ilmiyye münafî değil ve zaruret-i zihniyyeye zıddiyeti yoktur Meselâ: Şu dakikada Karadeniz’in yere batması, zâtında mümkündür ve o imkân-ı zâtî ile muhtemeldir Halbuki yakînen, o denizin yerinde olduğunu hükmediyoruz, şüphesiz biliyoruz ve o ihtimal-i imkânî ve o imkân-ı zâtî, bize şek vermez, bir şüphe getirmez, yakînimizi bozmaz Meselâ: Şu güneş, zâtında mümkündür ki, bugün gurub etmesin veya yarın tulû’ etmesin Halbuki bu imkân yakînimize zarar vermez, şüphe getirmez İşte bunun gibi, meselâ: Hakaik-i îmaniyyeden olan hayat-ı dünyeviyyenin gurubuna ve hayat-ı uhreviyyenin tulûuna, imkân-ı zâtî cihetinde gelen vehimler, yakîn-i îmanîye zarar vermez

Hem 4 لاَعِبْرَةَ ِلْلاِحْتِمَالِ الْغَيْرِ النَّاشِئِ عَنْ دَلِيلٍ



yâni: “Bir delilden neş’et etmeyen bir ihtimalin hiç ehemmiyeti yoktur” olan kaide-i meşhûre; hem usûl-üd-din, hem usûl-ül-fıkhın kaide-i mukarreresindendir

Eğer desen: “Bu derece mü’minlere muzır ve müz’ic olan vesvese, ne hikmete binaen bize belâ olmuş?”

Elcevab: İfrata varmamak, hem galebe çalmamak şartıyla, asl-ı vesvese teyakkuza sebebdir, taharriye dâîdir, ciddiyete vesiledir Lâkaydlığı atar, tehâvünü def’eder Onun için Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı imtihanda, şu meydân-ı müsabakada, bize bir kamçıyı teşvik olarak, vesveseyi şeytanın eline vermiş Beşerin başına vuruyor Şayet ziyâde incitse, Hakîm-i Rahîm’e şekva etmeli


5

اَعوُذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

demeli

Alıntı( risale-i nur)



dipnotlar:

1 : “Dinde zorluk yoktur” (Şer’î bir hükümdür)

2 :“Dinde zorluk yoktur” (Şer’î bir hükümdür)

3: “Din kolaylıktır” Buhari, Îmân: 29; Nesâî, Îmân: 28; Müsned, 5:69

4: bk Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk-i İslâmiye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kamusu 1:279

5 : “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.