|  | Kuantum Anlayışında Kozmik Tezahür |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Kuantum Anlayışında Kozmik TezahürKUANTUM ANLAYIŞINDA KOZMİK TEZAHÜR Güç alanlarının karşılıklı dinamik etkileşiminden ortaya çıkan evren anlayışı yani olasılık ve bilgi açısından zengin bir evren anlayışı, her ne kadar buna mekanik kuantum fiziği, kaos teorisi, mikro ve moleküler biyoloji, ekoloji, iletişim bilimleri ve bilgisayar teknolojileri aracılığı ile atalarımızın uygun görmediği anlayış ve teknikleri kullanarak yeni bakış açılarıyla bakıyorsak da, aslında yeni değildir  Varoluş veya can sözcüğünü alan sözcüğünün yerine koyarsak, ve de enerji veya güç sözcüğünü de hayat sözcüğünün yerine koyarsak, kadim gizemlerin ve mistik öğretilerinin bakış açısına çok yaklaşırız  Bu bakış açısına göre, her şey canlıdır ve cansız                    şeylerle değil, canlı varlıklarla her düzeyden karşılıklı                    etkileşim içinde olduğumuz bir evrende yaşamaktayız   Birçok ruhsal öğreti, her şeyin meydana geldiği asli bir teklikten ya da ruhtan söz eder  Bu kadim öğreti, çağdaş fiziğin ortaya çıkartılan yeni                    imajlarıyla da paraleldir   Örneğin, fizikçi David Bohm, "Bütünsellik ve Saklı Düzen" adlı kitabında her şeyin iç içe olduğu temel bir durumun varlığını tartışıyor  Bu düzen,                    evrenin kendisini dolaylı olarak ifade ettiği bütünselliktir;                    sırayla, evrendeki her madde ve nesne bu bütünselliği, saklı                    düzeni içerir  Kozmosun tamamı her birimizin içinde saklıdır  Saklı düzende, ne bizim bildiğimiz zaman ne de mekan vardır  Bütünselliğin                    derinliğinde her şey, her şeyin bir parçasıdır  Evrenin bu                    tanımının kuantum mekaniğinin bir yorumundan geliyor olmasına                    rağmen, bu mistik deneyimlerden elde ettiğimiz tanımın                    aynısıdır  Modern fizikte ve                    kozmolojide evren, maddenin de oluştuğu enerji ve alanlardan                    meydana gelmiştir  Enerji her şekli alabilirken, alanlar da                    enerjiyi şekillere dönüştüren modelleri oluşturur  Hem enerji                    hem de alanların tek bir bütünden meydana geldiği yönünde bir                    hipotez öne sürülmektedir ve bu büyük olasılıkla Bhom’un saklı                    ya da örtülü düzenidir  İşte burada, bizlere çeşitli dinsel                    geleneklerden tanıdık olan temel bir yaratıcı üçlemeyle                    karşılaşıyoruz  Enerji ve alanların karşılıklı etkileşimleri sistemleri, birbirine bağlı olmanın örneklerini, karşılıklı tesirleri ve davranışları yaratıyor  Biz dahil  Sistem diye bildiğimiz her şeyi bu yaratıyor  Sistem, bir olayı ve koşulu bütünsel-holistik olarak                    tanımlamanın yoludur  Bazı sistemler bilgi ve enerjiyi öyle bir işleme tabi tutarlar ki, o sistem var olan durumunu aşıp yeni bir duruma geçmektedir  Uygun enerjiyle                    sistem kendini yenileyebilir, dönüştürebilir  Böyle sistemlere                                                         “kendi kendini düzenleyen sistemler”                    denir  Bütün yaşayan                    sistemler, canlı varlıklar kendi kendini düzenleyen                    sistemlerdir ve bu, dünya ve onun ötesinde kozmos için                    geçerlidir  Sistemlerin çalışması, özellikle de kendi kendini yenileyebilenler, yeni bazı bilim dallarının gelişmesine neden olmuştur, örneğin dinamik bilimi, karmaşık sistemler bilimi ve kaos matematiği gibi   Araştırmalar bilim                    adamlarını evrendeki çoğu sistemin özellikle de kozmosla                    bağlantılı olanlarında doğrusal olmayan ve yabancı çekim                    alanları ile tanımlanabilen kaotik sistemler olduğu bilgisine                    götürmektedir  Böyle sistemler tanımlanamıyor; yani                    davranışları hiçbir şekilde önceden kestirilemiyor  Böylelikle, evrenin kalbinde sürpriz olasılıklar  Kaos ve                    fırtınalar vardır  Bizler önceden bilinen, bir saat gibi                    çalışan mekanik bir kozmosta yaşamıyoruz  Kapılar yeni                    keşiflere, yeni doğuşlara, yeniliklere ve değişimlere her                    zaman açıktır  Peki ya tezahür açısından tüm bunların anlamı ne? Bu içsel sanatı kullanabilmek için bir kaos matematikçisi ya da kuantum mekaniği fizikçisi olmamıza gerek yok  Ne var ki bizlerin, içinde tezahürün de meydana                    geldiği evreni yeniden ele almamız gerekmektedir  Son yüzyılın                    bilimsel dünya görüşü, ne yazı ki çoğu insanın aşina olduğu ve                    toplumsal imajinasyonumuzu yönetmeye eğilimi olan, canlıklarla                    nesnelerin zaman ve mekanla birbirinden ayrıldığı bir dünya                    görüşünü öne sürmektedir  Bu dünya öyle bir dünyadır ki,                    hareket mekaniğinin yasalarına, etki ve tepki ilkesine ve                    bunun gibi yasa ve ilkelere göre birbirleriyle etkileşen ya da                    birbirinden izole edilmiş parçacıklarla doludur  Her ne kadar modern görünseler de, yaratıcı vizüalizasyon, pozitif düşünce, elde edilmiş bir şuurluluk hali, bir yerde Yeni Düşünce hareketi ve onun kendi içinde çeşitlenen dalları hep bu klasik bilimsel dünya görüşüne dayanmaktadır; ayrı parçacıkların dünyasına  Böyle bir dünya görüşünde tezahür fenomeni, bu                    görüşün tamamını kabul ettiğimizde zamanın ve mekanın içinden                    bize doğru, bizden ayrı bir şeyi, kişiyi veya koşulu bize                    doğru sürükleyen manyetizma gibi bir şey olarak görülecektir  Tezahür mıknatısı zihnimizde bulunan imaj ve inançlarla                    çakışan her şeyi bize doğru çekmektedir  Bu birçok soruyu gündeme getirmektedir  Zamanın ve mekanın içinden gelip tezahür                    edeceğimiz şeyi bize doğru iten güç ya da enerji nedir? Bu                    acaba bir tür                     “psişik” manyetizma olabilir mi? Değilse başka                    ne olabilir? Bunun dışında, bu klasik dünya görüşünde, bizler tezahür ettirmek istediğimiz şeyden ayrı olarak işleme geçiyoruz  Bu ayrılık hali, bir eksikliğin                    farkına varmak olarak açıklanabilir  Bizler işimizin,                    yaratıcılığımızın, inancımızın, güvenmemizin,                    olumlamalarımızın ya da pozitif düşüncelerimizin verdiği güçle                    uzak olmanın ve ayrılığın yarattığı engellerden bir şekilde                    kurtulmalıyız  Bize ne olmasını istiyorsak kalkıp onu                    tasarlamalıyız  Modern fiziğin dünya görüşüne göre, bu ayrılma hali var olmayabilir  Bizler evrene                    çok ince ve önemli araçlarla bağlıyız  Eğer David Bohm’un                    saklı düzen yaklaşımını kabul edersek,                   o zaman zaten kendi üzerimize çekmek istediğimize sahibiz demektir  Bu meydan okuma, belirli bir zaman ve mekan boyutunda bize gelmesini sağlamak için değil, tezahür ettirerek biçimlendirdiğimiz örneği deneyimleyerek yorumlamak içindir  Öyleyse tezahür,                    yaşamlarımızı istediğimiz yeni biçimine sokabilmek için                    gerekli olan uygun enerjiyi yeniden modellendirmek, meydana                    getirebilmektir diyebiliriz  “Kelebek etkisi”                     düşüncesi ile mutabık                    kalarak, eğer varlığımızın dinamik alanlarına, doğru zamanda                    doğru imajı ya da düşünceyi sunarsak, yani içinde kendi                    alanımızın saklı olduğu dünyanın daha geniş bir alanına bunu                    yaparsak, istediğimiz tezahürü meydana getirebiliriz  Bu                    dinamik sistemde, tezahür ettirmek istediğimizin imajı,                     “tuhaf                    çekici” dir; geleceğin bilinmezliğini yönlendirip belirli bir biçime                    sokan ilkeyi düzenleyici ve yeniden modellendirici                    özelliktedir  Böyle bir dünya görüşüne göre, bizler istediğimizi elde etmiyoruz, istediğimize dönüşüyoruz  Alanlara ait bu görüş, bir tezahür                    kozmolojisinin oluşumunu sağlamaktadır  Bu oluşumla ilgili altı ilişkili düşünce daha vardır  Ben bunlara tezahürün altı ana                    desteği adını veriyorum  İlk üçü dalgalar, karşılıklı                    ilişkiler ve ortak enkarnasyonlardır; bunlar kozmosun                    yapısıyla ilgilidirler  Alanlar kavramı gibi, onlar da evrenin                    bedenini yansıtırlar  Diğer üçü; zihin, öz ve bir oluş içinde                    olup kendini bu yapıyla ifade eden ruhla ilişkilidir  Onlar                    evrenin ruhunu yansıtırlar  Beden ve ruh iki ayrı varlık                    değildir ama tek bir gizemin, tek bir evrensel enkarnasyonun                    iki ayır suretidir  | 
|   | 
|  | 
|  |