08-20-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı Türk Devrimi Ve Diyanet
Türk Devrimi ve Diyanet
Türk devrimi, Osmanlı ulemasını, ilmiyeyi tasfiye ettikten sonra, eski kurumları birer birer kaldırdı Din işlerinin düzenlenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu
Bilimsel açıdan devletin egemenliğinde bir devlet memurluğu olan Diyanet İşleri Başkanı bir bürokrattır, Diyanet'in fetvaları laik sistemde bağlayıcı değildir, rehber niteliğindedir Bunun sebebi Türk devriminin ana unsurunun laiklik oluşudur Her ne kadar Batı'da din ve devlet teşkilatları birbirinden ayrı ise, ve devlet bütçesinden din görevlilerine maaş ödenmemekteyse de, Türkiye'de Batı'daki gibi bir ruhban sınıfı, kilise, rahiplik bulunmadığından bu anlamda bir sorun oluşturmamakta, ancak kurumun Sünni-Hanefi yapısı dolayısıyla zaman zaman hem diğer din ve mezheplerce, hem tam laiklik taraftarlarınca eleştirilmektedir
İslam'da ruhbanlık yoktu, ancak siyasi ve sosyolojik olarak ulemanın yapılanışında bir ruhbanlık eğilimi vardı ve bu güçle saltanatla yan yana idi Cumhuriyet rejiminde ise devrimin genel felsefesi dini vicdana indirgemek olduğu için Diyanet kurumu, devlet bürokrasisi içinde olmasına rağmen iktidarın dışında bir yapıdadır Mesela Din işleri Yüksek Kurulu kararları ictihadi kararlar değildir Başörtüsünün zaruri dini emir olduğunu söylese bile fetvanın siyasi ve hukuki bir yaptırımı yoktur, sadece yurttaşları aydınlatıcıdır Çünkü Diyanet'in muamelat sahasında hükümler vazetmesi rejime aykırıdır Devrimin amacı da buydu: Diyanet ibadet işlerine, devlet muamelata ilişkin yasalara bakacaktı
Ruhbanlaşmış ilmiye sınıfı Osmanlı'nın son devirlerinde iktidara dini kılıf sağlama makamı olmuştu Mesela İstanbul hükümeti, milli mücadeleciler için 'bunlar haindir,idamları caizdir' diye fetva çıkarttırmıştı Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Rıfat Börekçi ise, o zaman Ankara'da Müdafaai Hukuk'un başkanı olarak, milli mücadelenin kutsal bir savaş olduğunu, halifenin esarette olduğunu belirten fetvasını Anadolu'ya dağıtmış, İstanbul hükümetince gıyaben idama mahküm edilmişti İstanbul hükümetinin çıkardığı fetvaların ve arama emirlerinin işgalcileri yanıltmak üzere alınmış bir tertip olduğu, Mustafa Kemal ve kuvvacılar hakikaten yakalanmak istenseydi kolaylıkla bunun mümkün olduğu da öne sürülmüştür Sabık başbakanlardan Ecevit de vefatından kısa bir süre önce "Vahdettin hain değildi" açıklamasını yaparak, Mustafa Kemal'in bizzat Sultan Vahdettin tarafından görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş olduğunu zımnen kabul etmiştir
Milli mücadeleden sonra TBMM'nin dünyevi ve uhrevi bütün yetkileri elinde bulundurduğu ilan edilerek, monarşiye ve hilafete son verilmiş, şeriye ve evkaf vekillikleri kaldırılmıştı, bunların bıraktığı boşluğu doldurmak üzere Diyanet kuruldu Diyanet ruhani bir kurum olmadı
Kaynak : Wikipedia
|
|
|