|  | Cemaleddin Afgani Yaşamı |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Cemaleddin Afgani YaşamıYaşamı Ailesi ve gençliği üzerine çok az şey bilinir  Afgani lakabını(lakabını kendisi seçmişti) almasına ve bu adla tanınmasına karşın, bazı araştırmacılara göre, Afgan değil, Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuş bir İranlıdir  Gençliğinde, büyük olasılıkla din ve felsefe eğitimini ilerletmek için, Irak'taki Şii merkezleri olan Kerbela ve Necef kentlerine, Hindistan'a ve kesin olmamakla birlikte İstanbul'a gitti  Etkilendiği düşünce akımları bilinmemekle birlikte, genç yaşında dinsel açıdan şüpheci bir tutum benimsedi  Yalnızca Afganistan'daki Kandehar'da bulunduğu Kasım 1866 dolaylarından sonraki yaşamı ve etkinlikleri konusunda tutarlı bilgiler vardır  Afganistan'ı 20 yılı aşkın bir süre yöneten Dost Muhammed Han'ın 1863'te ölümünden sonra ülkede, oğullarının taht kavgalarından kaynaklanan iç savaşlar yaşandı  1866'da oğullarından Şir Ali Han başkent Kabil'de iktidarını kurduysa da, öbür iki oğlu, Muhammed Efdal Han ile Muhammed Azam Han, kardeşlerinin egemenliğini tehdit etmeyi sürdürdüler  Ocak 1867'de Şir Ali yenildi ve Kabil'den uzaklaştırıldı  1867-1868'de ülkeyi önce Efdal, onun ölümünden sonra da Azam yönetti  1866 sonlarında Azam, Kandehar'ı ele geçirmiş, Afgani de kısa sürede onun en güvendiği danışmanlarından biri olarak ardından Kabil'e gitmişti  Eylül 1868'de Şir Ali, Azam'ı tahttan indirinceye değin bu görevde kaldı  Bir yabancının kısa sürede bu konuma yükselmesi ilgi çekicidir  Bazı araştırmacılar, o dönemde İstanbuli adıyla bilinen Afgani'nin, Azam ile arası iyi olmayan İngilizlere karşı, Ruslardan para ve siyasal destek sağlayabilecek bir Rus görevlisi olduğunu ya da kendisini böyle tanıttığını öne sürerler  Şir Ali yeniden tahta çıkınca, doğal olarak Afgani'ye güven duymamış ve Kasım 1868'de onur sınırdışı etmiştir  Afgani, daha sonra 1870'te İstanbul'da göründü  Burada verdiği peygamberlik sanattır konulu konferansta peygamberliğin insan yeteneğine ve becerisine dayandığını öne sürdü  Bu görüş, önde gelen din adamlarınca hoş karşılanmadı ve dinden sapma olarak nitelendi  Bunun üzerine İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan Afgani, 1871'de Kahire'ye gitti  Birkaç yıl boyunca buradaki, bir grup genç yazar ve din adamını çevresine topladı; aralarında, sonradan İslamdaki modernist hareketin önderi olan Muhammed Abduh ve Mısır'daki milliyetçi Vafd Partisi'nin kurucusu, Saad Zaglul'da vardı  Ama burada da, Afgani'nin adı sakına ve inançsıza çıktı  O dönemdeki hıdiv, hırslı ve savurgan biri olan İsmail Paşa'ydı  1870'lerin ortalarında, mali konulardaki kötü uygulamaları, alacaklı Avrupa ülkelerinin baskısına ve halk arasında huzursuzluğa yol açtı  İsmail Paşa halkın öfkesini alacaklı ülkelere yöneltmeye çalıştı, ama kullandığı yöntemler çok beceriksizceydi  Fransız-İngiliz baskıları karşısında Sultan II  Abdülhamid, Haziran 1879'da İsmail Paşa'yı hıdivlikten aldı  Afgani, bu gergin dönemde yandaşlarını, önderi olduğu bir mason locasında örgütleyip İsmail Paşa'ya karşı ateşli konuşmalara yaparak güç kazanmaya çalıştı  Böylece, İsmail Paşa'nın oğlu ve ardılı Tevfik Paşa'nın güvenini kazanmayı umuyordu  Ama Tevfik Paşa, Afgani'nin Mısır'da cumhuriyetçilik düşüncesini yaymaya çalıştığı inancıyla korkuya kapıldı ve Ağustos 1879'da onu sınıdışı etti  Afgani, önce Haydarabad'a, ardından Kalküta üzerinden, Ocak 1883'te Paris'e gitti  Avrupa egemenliğine karşı bir savaşçı ve bir İslam reformcusu olduğu yolundaki efsane ve ölümünden sonra yayılan etkisi, büyük ölçüde Paris'teki yaşamına dayanır  Burada, 13 Mart 1884'ten başlayarak, eski öğrencisi Abduh ile birlikte, İngiliz karşıtı el-Urvetü'l-Vuska Türkçesi, "Sağlam Kulp" dergisini çıkarttı  Dergi, Sudan'ın bağımsızlığına kavuşmasını sağlayan el-Mehdi ile ilişkisi, hatta onun üzerinde etkisi olduğunu öne sürüyordu, ama bu doğru değildi  Afgani, Fransız tarihçi ve filozof Ernest Renan ile de, İslamın bilim karşısındaki konumu üzerine ünlü bir tartışmaya girdi  İngiliz hükümetinin Osmanlı padişahı II  Abdülhamid ile yapacağı görüşmelerde aracı olmak için İngilizleri zorladıysa da, başarılı olamadı  Ardından Rusya'ya gitti; 1887, 1888 ve 1889'da Rusya'da bulunduğu belgelenmiştir  Rus yetkililer onu, Hindistan'a yönelik İngiliz karşıtı ajitasyonla görevlendirdi  Afgani daha sonra İran'da göründü; burada da gene şahın danışmanı olarak siyasal bir rol oynamaya çalıştı ve gene sapkınlıkla suçlandı  Nasıreddin Şah'ın, kendisiyle ilgili kuşkuları artınca Afgani de, şaha karşı açık bir muhalefete başladı  1892'de sınırdışı edildi  İran'dan sonra Londra'ya gitti  Burada kısa bir süre kaldı ve yönettiği gazete aracılığıyla şaha ve özellikle bir İngiliz vatandaşına verilen tütün imtiyazına karşı direniş çağrısında bulundu  Ardından II  Abdülhamid'in yakın adamı Ebu'l-Huda'nın çağrısı üzerine İstanbul'a gitti  II  Abdülhamid'in Afgani'yi Panislamizm propagandası için kullanmayı umduğu sanılır  Amin Maalouf'un Semerkand adlı eserinde de II  Abdülhamid'in Afgani'yi diş doktoru aracılığı ile öldürtme girişiminden söz edilir  1896'da İran'daki adamlarından biri Nasıreddin Şah'ı öldürünce Afgani kuşkulu görülmeye başladı ve gözaltında tutuldu  İslam'ın tüm ekollerinden beslenmiş, tahkik ehli bir iman ve eylem adamı olan Cemalettin Afgani, çenesinde başlayan bir boğaz kanseri sonucu 9 Mart 1897'de İstanbul'da vefat etti  Nişantaşı'ndaki Şeyhler Mezarlığına defnedildi  1944'te Afganistan hükümetinin talebi üzerine cenazesi bu ülkeye gönderildi  Kabil'de kabil universite içinda Afgani için bir anıtmezar yapıldı  Kaynak : Wikipedia | 
|   | 
|  | 
|  |