Prof. Dr. Sinsi
|
Cemaleddin Afgani Yaşamı
Yaşamı
Ailesi ve gençliği üzerine çok az şey bilinir Afgani lakabını(lakabını kendisi seçmişti) almasına ve bu adla tanınmasına karşın, bazı araştırmacılara göre, Afgan değil, Hemedan yakınındaki Esedabad'da doğmuş bir İranlıdir Gençliğinde, büyük olasılıkla din ve felsefe eğitimini ilerletmek için, Irak'taki Şii merkezleri olan Kerbela ve Necef kentlerine, Hindistan'a ve kesin olmamakla birlikte İstanbul'a gitti Etkilendiği düşünce akımları bilinmemekle birlikte, genç yaşında dinsel açıdan şüpheci bir tutum benimsedi
Yalnızca Afganistan'daki Kandehar'da bulunduğu Kasım 1866 dolaylarından sonraki yaşamı ve etkinlikleri konusunda tutarlı bilgiler vardır Afganistan'ı 20 yılı aşkın bir süre yöneten Dost Muhammed Han'ın 1863'te ölümünden sonra ülkede, oğullarının taht kavgalarından kaynaklanan iç savaşlar yaşandı 1866'da oğullarından Şir Ali Han başkent Kabil'de iktidarını kurduysa da, öbür iki oğlu, Muhammed Efdal Han ile Muhammed Azam Han, kardeşlerinin egemenliğini tehdit etmeyi sürdürdüler Ocak 1867'de Şir Ali yenildi ve Kabil'den uzaklaştırıldı 1867-1868'de ülkeyi önce Efdal, onun ölümünden sonra da Azam yönetti 1866 sonlarında Azam, Kandehar'ı ele geçirmiş, Afgani de kısa sürede onun en güvendiği danışmanlarından biri olarak ardından Kabil'e gitmişti Eylül 1868'de Şir Ali, Azam'ı tahttan indirinceye değin bu görevde kaldı
Bir yabancının kısa sürede bu konuma yükselmesi ilgi çekicidir Bazı araştırmacılar, o dönemde İstanbuli adıyla bilinen Afgani'nin, Azam ile arası iyi olmayan İngilizlere karşı, Ruslardan para ve siyasal destek sağlayabilecek bir Rus görevlisi olduğunu ya da kendisini böyle tanıttığını öne sürerler Şir Ali yeniden tahta çıkınca, doğal olarak Afgani'ye güven duymamış ve Kasım 1868'de onur sınırdışı etmiştir
Afgani, daha sonra 1870'te İstanbul'da göründü Burada verdiği peygamberlik sanattır konulu konferansta peygamberliğin insan yeteneğine ve becerisine dayandığını öne sürdü Bu görüş, önde gelen din adamlarınca hoş karşılanmadı ve dinden sapma olarak nitelendi Bunun üzerine İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalan Afgani, 1871'de Kahire'ye gitti Birkaç yıl boyunca buradaki, bir grup genç yazar ve din adamını çevresine topladı; aralarında, sonradan İslamdaki modernist hareketin önderi olan Muhammed Abduh ve Mısır'daki milliyetçi Vafd Partisi'nin kurucusu, Saad Zaglul'da vardı Ama burada da, Afgani'nin adı sakına ve inançsıza çıktı O dönemdeki hıdiv, hırslı ve savurgan biri olan İsmail Paşa'ydı 1870'lerin ortalarında, mali konulardaki kötü uygulamaları, alacaklı Avrupa ülkelerinin baskısına ve halk arasında huzursuzluğa yol açtı İsmail Paşa halkın öfkesini alacaklı ülkelere yöneltmeye çalıştı, ama kullandığı yöntemler çok beceriksizceydi Fransız-İngiliz baskıları karşısında Sultan II Abdülhamid, Haziran 1879'da İsmail Paşa'yı hıdivlikten aldı Afgani, bu gergin dönemde yandaşlarını, önderi olduğu bir mason locasında örgütleyip İsmail Paşa'ya karşı ateşli konuşmalara yaparak güç kazanmaya çalıştı Böylece, İsmail Paşa'nın oğlu ve ardılı Tevfik Paşa'nın güvenini kazanmayı umuyordu Ama Tevfik Paşa, Afgani'nin Mısır'da cumhuriyetçilik düşüncesini yaymaya çalıştığı inancıyla korkuya kapıldı ve Ağustos 1879'da onu sınıdışı etti
Afgani, önce Haydarabad'a, ardından Kalküta üzerinden, Ocak 1883'te Paris'e gitti Avrupa egemenliğine karşı bir savaşçı ve bir İslam reformcusu olduğu yolundaki efsane ve ölümünden sonra yayılan etkisi, büyük ölçüde Paris'teki yaşamına dayanır Burada, 13 Mart 1884'ten başlayarak, eski öğrencisi Abduh ile birlikte, İngiliz karşıtı el-Urvetü'l-Vuska Türkçesi, "Sağlam Kulp" dergisini çıkarttı Dergi, Sudan'ın bağımsızlığına kavuşmasını sağlayan el-Mehdi ile ilişkisi, hatta onun üzerinde etkisi olduğunu öne sürüyordu, ama bu doğru değildi Afgani, Fransız tarihçi ve filozof Ernest Renan ile de, İslamın bilim karşısındaki konumu üzerine ünlü bir tartışmaya girdi İngiliz hükümetinin Osmanlı padişahı II Abdülhamid ile yapacağı görüşmelerde aracı olmak için İngilizleri zorladıysa da, başarılı olamadı Ardından Rusya'ya gitti; 1887, 1888 ve 1889'da Rusya'da bulunduğu belgelenmiştir Rus yetkililer onu, Hindistan'a yönelik İngiliz karşıtı ajitasyonla görevlendirdi Afgani daha sonra İran'da göründü; burada da gene şahın danışmanı olarak siyasal bir rol oynamaya çalıştı ve gene sapkınlıkla suçlandı Nasıreddin Şah'ın, kendisiyle ilgili kuşkuları artınca Afgani de, şaha karşı açık bir muhalefete başladı 1892'de sınırdışı edildi
İran'dan sonra Londra'ya gitti Burada kısa bir süre kaldı ve yönettiği gazete aracılığıyla şaha ve özellikle bir İngiliz vatandaşına verilen tütün imtiyazına karşı direniş çağrısında bulundu Ardından II Abdülhamid'in yakın adamı Ebu'l-Huda'nın çağrısı üzerine İstanbul'a gitti II Abdülhamid'in Afgani'yi Panislamizm propagandası için kullanmayı umduğu sanılır Amin Maalouf'un Semerkand adlı eserinde de II Abdülhamid'in Afgani'yi diş doktoru aracılığı ile öldürtme girişiminden söz edilir 1896'da İran'daki adamlarından biri Nasıreddin Şah'ı öldürünce Afgani kuşkulu görülmeye başladı ve gözaltında tutuldu
İslam'ın tüm ekollerinden beslenmiş, tahkik ehli bir iman ve eylem adamı olan Cemalettin Afgani, çenesinde başlayan bir boğaz kanseri sonucu 9 Mart 1897'de İstanbul'da vefat etti Nişantaşı'ndaki Şeyhler Mezarlığına defnedildi
1944'te Afganistan hükümetinin talebi üzerine cenazesi bu ülkeye gönderildi Kabil'de kabil universite içinda Afgani için bir anıtmezar yapıldı
Kaynak : Wikipedia
|