Prof. Dr. Sinsi
|
Darwin'e Göre Duyular
Ağlamak, gülmek, üzülmek gibi duygularımızı ifade ettiğimiz davranışları, kalıtımsal olarak devralıyoruz Bütün canlılarda birçok duygu ifadesi ortak Gözyaşlarının kimyasını inceleyen bilim adamları, ağlama nedenine bağlı olarak gözyaşının kimyasal içeriğinin değiştiğini açıklıyorlar
Eğer, çok üzüldüğümüz için ağlıyorsak, gözyaşımızdaki protein çeşidi ve miktarı, gözümüze toz gibi yabancı bir nesne girdiğinde döktüğümüz gözyaşındakinden oldukça farklı Bu bulgular ışığında bilim adamları, gözyaşlarının vücudun üzüntü ve stres sırasında salgıladığı kimyasallardan bir çeşit kurtulma yolu olduğu teorisini geliştirdiler
Pekala, nasıl ağlıyoruz ya da bir başka deyişle bu tip fizyolojik sebeplerin yanında anatomik olarak ağlamamızı sağlayan nedir?Ağlamak, birkaç hayvan türü dışında sadece insanın sergileyebildiği bir ifade şekli Evrimsel olarak, insanoğluna en yakın hayvan olan maymunların ağlama yetisine sahip olmaması, bizim bu ifade şeklini, evrimimizin son basamağında kazandığımızı gösteriyor
Evrim Hakkında Bilmemiz Gerekenler
Evrim hakkında bilmemiz gereken en önemli noktalardan biri, şu an yaşayan hiçbir türün bizim atamız olmadığıdır Her tür kendi yegane evrimsel tarihine sahiptir ve en az insanoğlu kadar moderndir Evrim söz konusu olduğunda yapılan en büyük hatalardan biri, insanın günümüz maymun türlerinden evrim geçirerek ortaya çıktığı düşüncesidir Ancak, gerçek şu ki insanoğlu ve maymunlar nesli tükenmiş ortak bir ataya sahiptir ve günümüz maymunları tamamen modern türlerdir
Evrim düşünüldüğünde, genelde akla hep morfolojik değişimler gelse de, aslında davranışsal değişimleri de gözönünde bulundurmamız gerek Bir organizmanın başarısı, davranışlarına -belki içgüdüsel davranışlar demek daha doğru olabilir- bağlıdır Bu davranışlar, organizmanın öncüllerinin deneyimleri sonucu, genlerinde depolanmış ve hayatta kalma şansını arttıran faktörlerdir Çünkü, türün bireyleri arasındaki en temel iletişim yoludur
Korkuda Ortak Yönler
Şimdi, tekrar başlangıçtaki noktamıza dönecek olursak; hangi anatomik yapılarımız duygularımızı ifade etmemizi sağlıyor? Bu davranışlar içgüdüsel ve evrensel olabilir mi ve insanoğlu duyguların ifadesi söz konusu olduğunda gerçekten diğer hayvanlarla benzerlik gösteriyor mu?
Darwin'in Expression of Emotions in Man and Animals (1872) kitabında ele aldığı örneklere geçmeden önce, bu davranışların nasıl ortaya çıktığına bir göz atalım Acaba, bu davranışlar Darwin'in düşündüğü gibi belli bir duyguyu ifade etmek için ilk önce türün birkaç bireyi tarafından uygulanıp, ardından diğer bireylere sıçramış ve zamanla evrensel olmuş olabilir mi?Tüm hayvanların paylaştığı, en temel duygulardan biri olan korkuyu incelemek, bu tip davranışların gerçekten içgüdüsel olup olmadığı hakkında bizi aydınlatabilir mi?
Hayvanlar korktukları zaman titrerler Her ne kadar, titreme aşırı mutluluk ya da öfke halinde görülse de, çoğunlukla korkunun muhtemel bir göstergesidir Hayvanlarda korkunun ya da öfkenin bir diğer ifadesi vücuttaki tüy ve kılların dikilmesidir Böylece, hayvan olduğundan büyük ve korkutucu görünecek ve karşısındaki düşmana kolay bir av olmadığı mesajını verecektir
İnsanlara baktığımızda, hayvanlara benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz İnsanlar ve hayvanlar korktukları zaman ağızlarını ve gözlerini açar, hareketsiz durur ve neredeyse hiç nefes almazlar İlk olarak ağzın açılması, daha fazla havanın vücuda girmesini ve bireyin daha uzunsüre hareketsiz kalarak düşmanın dikkatini çekmemesini sağlar
Her ne kadar insanların vücudu hayvanlar gibi kıllarla kaplı olmasa da, korktuğumuzda derimizin yolunmuş tavuk benzeri bir görüntü alması, aynı refleks davranışın insanlarda da varolduğunu ve hayvanlardakiyle aynı kasların kasıldığını gösteriyor Bu refleks bize bir zamanlar tüm vücudu kıllarla kaplı atalarımızdan miras kalmıştır
Korku anında sergilenen bu tepkisel davranışların istemli ya da içgüdüsel olarak gerçekleştiğini anlayabilmek için Hoimar Von Ditfurth'un, Dinozorların Sessiz Gecesi-2 kitabında verdiği bir örneği hatırlamak bize yardımcı olacak Ditfurth, bu kitabında tavuklar üzerinde yapılan bir deneyi açıklar Deneyde, bilim adamı bir tavuğun beyninin çeşitli bölgelerine elektrotlar yerleştirir ve elektrik akımı ile özellikle orta beynin belli bir bölgesini uyardığında, biraz önce açıkladığımız korku anında ortaya çıkan davranışları sergilediğini görür
Çevrede hayvanın korkmasına sebep olabilecek bir şey olmadığı halde, beynin bu bölgesi uyarıldığı anda hayvan korkmaya ve içgüdüsel olarak belli "şablon" davranışları uygulamaya başlar Bu davranışlar hayvanın beyninde bulunan hazır programlardır ve beyin doğal olarak uyarıldığında harekete geçerek hayvanın yaşamını kolaylaştırır, doğal seçilimle ayıklanır ve genler yoluyla gelecek nesillere geçerler
İnsanlarda ise büyük beyin kabuğunun ortaya çıkardığı bilinçli davranışlar yüzünden bu tip hazır programların varlığı pek belirgin değil Ancak, karanlıkta yapayalnız kaldığımız bir anı düşünelim Görme yeteneğimizi büyük ölçüde kaybettiğimiz için beyin kabuğu etraftaki gelişmeler konusunda tereddüte düşecek ve orta beyin baskın konuma geçecektir
Böyle anlarda, hiç sebep yokken korkmaya başlar, sanki karanlıkta hayaletlerin bize saldıracağını hissederiz Bu hayaletler aslında karanlıkta bizden daha iyi görebilen ve bir zamanlar atalarımız ormanlarda yaşarken gece onlara saldırmış olan hayvanların beynimizdeki kopyalarıdır Bu davranışların pekçoğunun beynimizde hazır programlar halinde bulunabileceğini ve içgüdüsel olabileceğini gördüğümüze göre, şimdi pek çok hayvanda ortak olan ifade şekillerine bir göz atabiliriz
Ses ve Benzerlikler
İnsan dahil pek çok hayvan duygularını ifade edebilmek için sesini kullanır Hayvanlar, çok fazla korktuklarında belki de türün diğer bireylerini potansiyel bir düşmana karşı uyarabilmek için çığlık atarlar Belli durumlarda sesin kullanılmasında alışkanlığın da rolü var Özellikle, sosyal hayvanların ses organlarını daha serbest kullandığını görüyoruz
Öfke, sevinç, korku, acı, memnuniyet; hepsinin ifadesinde ses organlarının katılımı var ve öyle görünüyor ki, aynı ses hemen hemen her türden hayvanda aynı duyguları uyandırıyor Benzerlik, sinir sisteminin tüm türlerde benzer mekanizmalarla işlediğini gösteriyor Örneğin, bir kuşun şarkısı bize mutluluk verirken, korkutucu bir çığlık hoşumuza gitmez
Yazının başında da bahsettiğimiz gibi, ağlamak, üzüntünün bir göstergesi Sadece insanlar değil, diğer hayvanların da üzüldüklerinde bağırdığını görüyoruz Bağırırken, gözlerin çevresindeki kaslar kasılır ve bu göz kapaklarının kapanmasına sebep olur Göz kapaklarının kapanması ve gözün kaslarla sıkıştırılması ise göze kan hücumunu engeller ve böylece gözü korur İnsanlarda, göz ne zaman çevresindeki kaslar tarafından sıkıştırılsa gözyaşları salgılanır
Ağlama eylemini gerçekleştirebilen yegane tür insandır Gözyaşlarının en önemli görevi gözde sürtünmeyi engellemek ve burunu ıslak tutarak koklama gücünü arttırmaktır Üzüntü, hemen her türde isteksizliğe, hareketsizliğe sebep olur Birey, çok yavaş nefes alır ve genelde bu nefes alışlar iç çekmeleriyle bölünür Tüm bu melankolik davranışlar bilinçdışı ve içgüdüsel olarak sergilenir
Hayvanlar saldırganlaştıklarında, kalp atışları ve dolayısıyla kan dolaşımları hızlanır ve bu da özellikle insanlarda yüzün kızarmasına sebep olur Vücut her an saldırabilmek ve düşmanı korkutabilmek için diktir ve tehditkar bir görüntü sergiler
Mutluluk Anları
Mutluluk anlarında ise hayvanlar amaçsız hareketlerle çevrelerinde gezinir ve gülerler Maymunlar ve insanlarda alkışlamaya da rastlıyoruz Aşırı mutlulukta attığımız kahkahalar da reflekstir ve çevremizdekilere mutlu olduğumuzu belirtir Sevgi de mutluluk gibi bize zevk veren bir duygu
Sevgimizi birine göstermek için güleriz, gözlerimiz parlar Sevgimizi gösterebilmek için fiziksel temasta bulunma ihtiyacı, Darwin'e göre çocukluğumuzda annemizden gördüğümüz yakın temas ve sevginin bir ürünü ve kalıtımsal Tüm hayvan türlerinde fiziksel temas, birbirine sarılma, sevginin göstergesidir Örneğin, kediler ve köpekler sahiplerine sürtünmekten, yavrularını yalamaktan büyük zevk alırlar Sevdiğimiz birini öpmek de aynı şekilde fiziksel temas ihtiyacından doğar
Darwin, tüm bu duygu ifadelerinin kalıtımsal ve evrimsel olduğunu düşünüyor ve bu ifadelerin başta istemli olarak sergilendiğini, zamanla öğrenilerek alışkanlık haline geldiğini ve doğal seçilimle kalıtımsallaştığını ve gelecek nesillere geçtiğini söylüyor Duyguların ifadesinin kalıtımsal olduğunu özellikle kör insanları incelediğimizde daha iyi anlıyoruz
Körlerin hiçbir yüz ifadesini ve vücut hareketini taklit yoluyla öğrenme imkanları yoktur Ancak, incelendiğinde hepsinin bu bahsettiğimiz ifadeleri sergilediğini görürüz Duyguların ifadesi evrenseldir, çünkü hangi ırktan insana bakarsak bakalım aynı yüz ifadeleri her zaman aynı duyguların göstergesidir
Gözlemlerimiz, tüm ırklardan genç, yaşlı tüm insanların ve pekçok hayvanın belli duygularını aynı şekilde ifade ettiğini gösteriyor İnsanlar ve hayvanlar arasındaki bu benzer davranışlar kökenimiz hakkında bize bir ipucu veriyor Öyle görünüyor ki, duyguların ifade edilebilmesi en önemli iletişim yollarından biri ve bireyin bir toplum içinde yaşama şansını arttırdığı için türlerin evriminde doğal seçilimle korunarak, bir nesilden diğerine geçiyorlar
|