Prof. Dr. Sinsi
|
Ayasofya'da Ki Açıklanamayan Gizemler Ayasofya Efsaneleri
Ayasofya Efsaneleri
921 yıl kilise, 481 yıl da cami olarak hizmet gören Ayasofya, gerçekten çok etkin bir bina İçeri girildiğinde insan ister istemez yüzyılların ağırlığını hissediyor Bu dev yapı büyüklük yönünden Dünya'da dördüncü, kubbe yüksekliği yönündense beşincidir
Yüzyıllarca Hıristiyan Ortodoks Kilisesi' nin yönetim merkezi olan Ayasofya'ya Osmanlılarda çok önem verdiler Bu önem onun maddi ve manevi varlığını büyüttü Çeşitli mitler, öyküler, inançlar üst üste yığıldı Gerçi, Dünya'nın birçok yerindeki ünlü ibadethanelerin kendilerine göre mitleri vardır Yapım zamanlarının eskiliğine göre, çeşitli garip inançların hedefi olmuşlardır Fakat Ayasofya'nın bu alandaki ünü çok fazla Onun her yanı garip öykülerle dolu 
Maketini arılar yaptı
Ayasofya birçok kereler yapıldı ve yıkıldı En son yıkılışı da Bizans tarihinde geçen Nika isyanı sırasında oldu M S 532 yılındaki bu isyan sırasında Ayasofya Bizans İmparatoru Justinyanus kiliseyi yeniden yaptırmaya karar verdi Yapacak mimarı bir türlü bulamadı O günlerde çok ilginç bir olay oldu Bir dini ayin sırasında elindeki kutsal ekmekçiği bir arı kapıp kaçtı İmparator arının saklandığı peteği bulup getirene ödüller vaat etti Sonunda birisi bulup getirdi Hayretle gördüler ki, petek mabet maketi şeklindeydi Mabedin mihrap yerinde de kutsal ekmek duruyordu
Beyazlı delikanlının getirdiği altın
Sonra yapım başladı Sıra kubbeye geldiğinde para bitmişti ve durmak zorunda kaldılar İşte tam bu sırada, beyazlar giymiş bir delikanlı ortaya çıktı Beraberinde çuvallarla yüklü katırlar da getirmişti Delikanlıyı, İmparator Justinyanus'un huzuruna çıkardılar İmparator çuvalların içindeki altını görünce, şaşkınlığını gizleyemedi
Justinyanus buna çok sevindi Olayı yakınlarına anlattı Fakat tılsım bozuldu Beyazlı delikanlı bir daha görünmedi  
Mimar kaçıyor
Duvarlar kubbe seviyesine gelince bu defa, mimarbaşı ortadan yok oldu Roma'ya kaçtığını öğrendiler 7 yıl sonra mimar, Roma'daki işini de yarım bırakıp tekrar İstanbul'a döndü İmparator, mimarbaşını görünce çok kızdı Fakat mimarbaşı ona şöyle dedi:
"Bu koca yapının temelinin çok sağlam olması gerekir, eğer kalsaydım acele ettirecektiniz ve yapının sağlamlığı tehlikeye düşecekti "
Ayasofya'nın yapımı, 40 yıl sürdü Büyük kubbenin üzerine altın bir haç takıldı Bu haç o zamanlar öyle parlaktı ki, güneş vurunca, ışığı Alemdağ'dan,hatta Istranca Dağlanrından dahi görülüyordu
Yılanlar imparatoriçenin cesedini yiyorlar
Justinyanus'un karısı İmparatoriçe Thedora,
güzelliğinden başka bir şey düşünmeyen çok günahkâr bir kadındı Ölünce yılanların kendisini yiyeceklerinden çok korkuyordu Bu nedenle kurşun bir lahit yaptırdı ve kilisenin büyük kapısı üzerine gömülmesini emretti
Ancak efsaneye göre iki yılan, lahitte delikler açarak içeri girdiler ve cesedi yediler Şimdi Ayasofya'nın giriş kapısı üzerinde görülen delikler yılanların açtığı delikler olarak kabul edilir
Terleyen direk
Ayasofya'nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun var Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı
İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor  
Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş  
Terlemenin nedeni 
İnanca göre, Ayasofya'nın büyük bir kubbesi bir depremde yıkılınca, 300 rahip Mekke'ye gitmişler ve orada zemzem suyundan almışlar, bunu Mekke toprağı ile karıştırıp,bu sütunun altına harç olarak koymuşlar Sütunun bu yüzden "terlediğine"inanılıyor
Bir başka inanca göre de Hızır Peygamber, parmağım Ayasofya'daki deliğe sokmuş ve binayı Mekke'ye yöneltmiş yani
Kıbleye çevirmiş
Terleyen direğin ya da diğer adıyla ağlayan direğin öyküsü, görüldüğü kadarıyla Osmanlı döneminde ortaya çıkmış İslam inançlarıyla beslenmiş
Sütunun yapısının gözenekli olduğu ve kılcal damarlar yoluyla temeldeki suyu emdiği ve bu yüzden terlediği, en geçerli bilimsel açıklamalardan biri Ama acaba neden sadece bu direği gözenekli taştan yapmışlar? Bu soru cevapsız kalıyor
Kuyudaki şifalı su
Ayasofya'nın içinde büyük salonun ortasında bir kuyu var Eskiden bu kuyu kalp hastalığına tutulanların sık sık geldikleri bir yerdi Bunlar üç cumartesi art arda aç karnına buraya geli}, sabah namazını kılar ve bu sudan içerlerdi
Bu gelenek cami müze haline getirilene kadar sürdü Kuyunun üzerinde yaklaşık 50 santim çapında, demir bir kapak var 7 metrelik bir çubuk sarkıtıldığında dibine ulaşılamıyor Su hâlâ mevcut, tadı tatlımsı ve mineralli
Bu suyun ne tür bir bir bileşim taşıdığının, incelenmesi gerekir Yüzyıllardır orada durduğuna göre acaba bozulmuş mudur? Sonra niçin kalp hastalığına iyi geliyor? Bu da düşündürüyor Yoksa suyun bir özelliği mi var? Bu soruların cevaplarını, devletin yetkili kurumlarına bırakıyoruz
Geçenlerde bilim dünyası çikolatanın içinde bulunan bir maddenin hormonal etki yaptığını açıkladı Ama bu etki özellikle, aşk yüzünden kalbi kırılanların üzerinde görülüyormuş Demek ki, bu madde,beyinde aşırı üzüntü yaratan merkezi etkiliyor Ayasofya' daki kuyunun şifalı suyunun da böyle bir özelliği neden olması
Esrarengiz kapılar
Ayasofya'nın güney tarafında ufak ve dar bir koridorun ucunda örülmüş bir kapı var Buna "açılmaz kapı" deniyor Anlatılanlara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a girdiğinde Rum Ortodoks Patriği yanındakilerle bu kapının önünde dua ediyormuş
Osmanlı ordusu kiliseye girince, Patrik bu kapıdan kaçıp kaybolmuş ve kapı bir daha açılmamış Her paskalyada bu kapının önünde" kırmızı yumurta kabukları" ortaya çıkarmış  
Bir de "Kapanmaz Kapı" miti var Fetih günü, Fatih'in ordusundan biri bu kapıya öyle bir vuruş vurmuş ki, kapı yere gömülmüş ve bir daha asla açılmamış 
Pençe nişanı
Binanın güneydoğusundaki kubbeyi tutan fil ayağının bir yüzünde 6 metre yükseklikte ele benzeyen bir iz var Kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre, fetih günü, Fatih Sultan Mehmet'in atı ürkmüş, Sultan eliyle bu kemere tutunmuş Atı ise sütunun kaidesini zedelemiş Buraya kadar bir şey yok Ama pençe izinin yerden 6 metre yükseklikte olduğu ve bu yüksekliğe, hiçbir atın erişemeyeceği düşünülürse, olayın esrarı bir anda ortaya çıkıveriyor
Gizli ayin
Bir başka olay Kanuni Sultan Süleyman döneminden Gece bir derviş grubu camiye ibadet etmek için geliyormuş Uzaktan Ayasofya' nın bütün ışıklarının yandığını görmüşler, içeriden ilahi sesleri geliyormuş
Dervişler korkup içeri girmemişler, olay padişaha iletilmiş Kanuni adamlarıyla bizzat gelmiş ve dışarıdan olayı aynen görmüş Sonra içeri girilmesini emretmiş ama içeri girenler kimseyi bulamamışlar Her yer kapkaranlıkmış Bu da Ayasofya'nın, halk deyişiyle, pek tekin bir yer olmadığına işaret eden bir efsane 
Ayasofya'nın mucizelerinin sonu gelmiyor
Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh'un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir diğer inanç Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce, yolcular bu kapıya gelir, dua eder ve Hz Nuh'tan yardım dilerlermiş  
Ayasofya'nın hikâyesi bundan ibaret değil Birçok defa yıkılıp, sonra yeniden yapılan bu güzel yapının tarihi, insanoğlunun Dünya'daki serüveninin küçük bir parçası sanki  
Diğer Gizler ve Efsaneler
Avarlar, Ayasofya?nın altınlarını alıyor
Avarlar, 575 yılında Roma?yı kuşatıyor ve Papa 1 Benedictus, fidye vererek kendini kurtarıyor Ama Avarlar, 614-619 arasında bu kez İstanbul?u kuşatıyor Patrik Sergius, Ayasofya?daki kutsal ama altından olan ne varsa erittirip para haline getirerek Avarlar?a veriyor Avarlar, bir miktar da Bizanslı kadını alarak kuşatmayı kaldırıyor
Arapları Meryem Ana püskürtüyor
714 yılında Araplar yine geliyor ve 718?e kadar kent muhasara altında kalıyor Bu sırada imparator, ?Herkes eline haç alsın, surların etrafında dolaşsın; bu bizi koruyacak? diyor Patrik de ?Meryem Ana ikonalarını alın ve dolaşın; asıl bu bizi koruyacak? diyor Gerçekten de Meryem Ana?nın gebe kaldığı 15 Ağustos günü, Araplar kuşatmayı kaldırıyorlar İmparatorun gücü sıfıra iniyor
Hz Muhammed?in tükürüğü Ayasofya?yı koruyor
Bizans sanatı konusunda sayılı uzmanlardan İngiliz Anthony White?ın aktardığına göre, Hz Muhammed?in peygamber olduğu dönemde Ayasofya?nın küçük kubbelerinden biri çöküyor Tamiratta başarısız olan Bizanslılar, Peygamber?e elçi gönderiyor ve ?Yeniden yerine oturtabilmek için ne yapmalı?? diye soruyorlar Hz Peygamber özel taşlar, kum ve bir de kap içinde kendi tükürüğünü gönderiyor Tükürük harca karıştırılıyor O kubbeye bir daha hiçbir şey olmuyor
Ortodokslarla Katolikler Ayasofya?da ayrılıyor
1054 yılında papanın temsilcisi Kardinal Humbold, patriğin yönettiği ayin sırasında Papa?nın patriği aforoz ettiğini bildiren fetvayı açıklıyor Ayin bozuluyor, kargaşa çıkıyor Böylelikle Ortodoks ve Katolik kilisesi, birbirine darılarak temelli ayrılmış oluyor Ayrılık 911 yıl sürüyor 1967?de 6 Paul, İstanbul?a gelerek dargınlığı sona erdiriyor
Hristiyanların Kutsal Emanetleri çalınıyor
1204 yılında Haçlı orduları İstanbul?u yağmalarken Ayasofya?da ne kadar kutsal eser varsa hepsini kaçırıyor Geçen yıl Vatikan, jest yaparak kutsal emanetlerden bazı bölümleri geri verdi
Deisis Mozaiği?ndeki Hz İsa değil
1264?te İstanbul, Haçlıların elinden kurtarılıyor Bundan sonra, Ayasofya?nın içinde Deisis Mozaiği yapılıyor Bu mozaikteki İsa figürü ABD?li araştırmacı Roberto Solarion?a göre, gerçekten İsa değil, Kemerhisarlı (Tyana?lı) Apollon (Hatırlanacağı gibi Tempo Ocak 2005?te Aytunç Altındal?ın bu konuda bir kitap hazırladığını duyurmuştu Kitap, nisan ayında piyasaya sürüldü ) Bunun ispatı ise mozaikteki İsa figürünün sağ kaşının üzerindeki yara izi İz, 11 sayısına işaret ediyor Pisagorcu tarikat üyesi Apollon?da da bu iz var Figürün Apollon?a ait olmasının nedeni ise paganların Anadolu?da zorla Hıristiyanlaştırılırken, İsa?nın resmini yapar gibi görünseler de, Apollon?un resmini yapmaları
Deisis Mozaiği?ndeki Meryem Ana değil
Mozaikteki Meryem figürü, ellerini İsa?ya doğru uzatmış vaziyette Oysa Hıristiyan şeriatına göre yapılan resimlerde Meryem?in ellerinde İncil ya da İsa olması gerekiyor Dolayısıyla bu figürdeki Meryem, ?anne? değil Mecdeli Meryem olarak da bilinen ve Hz İsa?nın eşi olduğu varsayılan kadına ait
Kutsal Kâse aslında Ayasofya
Kutsal Kâse, aslında Hz İsa?nın içit kabı değil, ?dişil prensip?i temsil ediyor Bu prensibin adı ?Sofya? Yani Kutsal Kâse?nin kendisi Ayasofya ki, Hıristiyanlık inancına göre bütün kiliseler rahim örnek alınarak yapılıyor Bunların en kutsalı da yani ?Kutsal Kâse? de Ayasofya
Bizans?ın ilk gizli teşkilatı Ayasofya?da kuruluyor
Mikail Cellius adlı bir filozof, Bizans?ın ilk gizli teşkilatını Ayasofya?nın mahzenlerinde kuruyor Aynı mahzenler, aynı zamanda Gnostik Hıristiyanların gizli kitabı Picatriks?in de çevirilerinin yapıldığı mekân
İlk düz haç Ayasofya?da kullanılıyor
Hıristiyanlar, İmparator Jüstinyen döneminde Akhineton Haçı adı verilen şekli bırakıyor ve düz haç modeline geçiyor Bu da ilk kez Ayasofya?da kullanılıyor
Çapraz Haç?ın anlamı
Aziz Andre?nin üzerinde idam edildiği haç, çapraz formda İstanbul?daki kilisenin kurucusu sayılan Aziz Andre?nin anısına tavana çapraz haç motifi işlenmiş
Dandolo İstanbul?u alıyor ve ölüyor
Latin komutan Henricus Dandolo, Papa?nın çağrısı üzerine İstanbul?u almak zorunda kalıyor Bizanslıların tehdidi oldukça ilginç: Eğer bu kenti alırsan ölürsün Dandolo kenti alıyor ve ölüyor Mezarı halen Ayasofya?da
Ayasofya kiliseye hiç ait olmadı
Ayasofya kilisenin malı değil Çünkü mekân imparatora ait kabul ediliyor Dolayısıyla 1453?te Fatih Sultan Mehmet de Ayasofya?nın değerini ödeyerek bir vakıfla kendi üzerine geçiriyor Daha sonra da padişahların malı olarak devam ediyor
Ayasofya?daki Hermetik semboller
Dört balık: Tavandaki dört balık sembolü aslında dört Gospel?e atıf Balık, iman anlamına geliyor Bu İsa?da bütünleşmiş olan imanı temsil ediyor
Baklava
Bu şekil, eğer yuvarlak olsaydı kainat anlamına gelecekti Oysa baklava motifi yeryüzü anlamına geliyor Yeryüzünün merkezinde haç, haçın merkezinde de İsa var
Mantra ve sekiz köşeli yıldız
Sekiz çeperli gül, aslında mantrayı temsil ediyor Çevresindeki sekiz köşeli yıldız ise kainatın sekiz köşesi olduğunu gösteriyor Bunlar asıl olarak paganik semboller
Diğer Hermetik semboller
Daire, kainat anlamına geliyor, etrafında da minik noktalar var; onlar da yıldız demek Bu, aynı zamanda şifa sembolü Kenarlardaki defne dalları da Hermetik öğretiye ait var Aradaki haça benzer figürler de bir nevi Hermetik takıyye
Vikingler de Ayasofya?da
İkinci kat balkonlarından birinde, Vikingler?e ait Rune alfabesiyle yazılmış yazılar bulunuyor Bu en mistik yazı tarzlarından biri olan Elgir Rune?u Aynı yazılardan, bodrumdaki mahzenlerde de var

|