|  | Doğada Yaratılan Güzellik Ölçüsü: Altın Oran |  | 
|  08-17-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Doğada Yaratılan Güzellik Ölçüsü: Altın Orandoğada yaratılan güzellik ölçüsü: altın oran "    Eğer uygulama veya işlev unsurları açısından hoşa giden ya da son derece dengeli olan bir forma ulaşılmışsa, orada Altın Sayı'nın bir fonksiyonunu arayabiliriz    Altın Sayı, matematiksel hayal gücünün değil de, denge yasalarına ilişkin doğal prensibin bir ürünüdür   L  Pisano Fibonacci Mısır'daki piramitler, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa adlı tablosu, ay çiçeği, salyangoz, çam kozalağı ve parmaklarınız arasındaki ortak özellik nedir? Bu sorunun cevabı, Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıda gizlidir  Fibonacci sayıları olarak da adlandırılan bu sayıların özelliği, dizideki sayılardan her birinin, kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşmasıdır   Fibonacci Sayıları: 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987, 1597, 2584,     Fibonacci sayılarının ilginç bir özelliği vardır  Dizideki bir sayıyı kendinden önceki sayıya böldüğünüzde birbirine çok yakın sayılar elde edersiniz  Hatta serideki 13  sırada yer alan sayıdan sonra bu sayı) sabitlenir  İşte bu sayı "altın oran" olarak adlandırılır   ALTIN ORAN = 1,618 233 / 144 = 1,618 377 / 233 = 1,618 610 / 377 = 1,618 987 / 610 = 1,618 1597 / 987 = 1,618 2584 / 1597 = 1,618 İnsan Vücudu ve Altın Oran Leonardo da Vinci insan vücudundaki ölçüleri belirlerken altın oranı kullanmıştır   Sanatçılar, bilim adamları ve tasarımcılar, araştırmalarını yaparken ya da ürünlerini ortaya koyarlarken orantıları altın orana göre belirlenmiş insan bedenini ölçü olarak alırlar  Leonardo da Vinci ve Corbusier tasarımlarını yaparken altın orana göre belirlenmiş insan vücudunu ölçü almışlardır  Günümüz mimarlarının en önemli başvuru kitaplarından biri olan Neufert'te de altın orana göre belirlenmiş insan vücudu temel alınmaktadır   İnsan Bedeninde Altın Oran Bedenin çeşitli kısımları arasında var olduğu öne sürülen ve yaklaşık altın oran değerlerine uyan "ideal" orantı ilişkileri genel olarak bir şema halinde gösterilebilir  3 Aşağıdaki şemada yer alan M/m oranı her zaman altın orana denktir: M/m=1,618 İnsan vücudunda altın orana verilebilecek ilk örnek; göbek ile ayak arasındaki mesafe 1 birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun 1,618'e denk gelmesidir  Bunun dışında vücudumuzda yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir: Parmak ucu-dirsek arası / El bileği-dirsek arası, Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe / Kafa boyu, Göbek-baş ucu arası mesafe / Omuz hizasından baş ucuna olan mesafe, Göbek-diz arası / Diz-ayak ucu arası   İnsan Eli Elinizi derginin sayfasından çekip ve işaret parmağınızın şekline bir bakın  Muhtemelen orada da altın orana şahit olacaksınız   Parmaklarımız üç boğumludur  Parmağın tam boyunun İlk iki boğuma oranı altın oranı verir (baş parmak dışındaki parmaklar için)  Ayrıca orta parmağın serçe parmağına oranında da altın oran olduğunu fark edebilirsiniz  4 2 eliniz var, iki elinizdeki parmaklar 3 bölümden oluşur  Her elinizde 5 parmak vardır ve bunlardan sadece 8'i altın orana göre boğumlanmıştır  2, 3, 5 ve 8 fibonocci sayılarına uyar   İnsan Yüzünde Altın Oran İnsan yüzünde de birçok altın oran vardır  Ancak bunu elinize hemen bir cetvel alıp insanların yüzünde ölçüler almayı denemeyin  Çünkü bu oranlandırma, bilim adamları ve sanatkarların beraberce kabul ettikleri "ideal bir insan yüzü" için geçerlidir   Her uzun çizginin kısa çizgiye oranı altın orana denktir   Örneğin üst çenedeki ön iki dişin enlerinin toplamının boylarına oranı altın oranı verir  İlk dişin genişliğinin merkezden ikinci dişe oranı da altın orana dayanır  Bunlar bir dişçinin dikkate alabileceği en ideal oranlardır  Bunların dışında insan yüzünde yer alan diğer bazı altın oranlar şöyledir: Akciğerlerdeki bronşlar altın orana göre dallanma yapar   Yüzün boyu / Yüzün genişliği, Dudak- kaşların birleşim yeri arası / Burun boyu, Yüzün boyu / Çene ucu-kaşların birleşim yeri arası, Ağız boyu / Burun genişliği, Burun genişliği / Burun delikleri arası, Göz bebekleri arası / Kaşlar arası   Akciğerlerdeki Altın Oran Amerikalı fizikçi B  J  West ile doktor A  L  Goldberger, 1985-1987 yılları arasında yürüttükleri araştırmalarında 5, akciğerlerin yapısındaki altın oranının varlığını ortaya koydular  Akciğeri oluşturan bronş ağacının bir özelliği, asimetrik olmasıdır  Örneğin, soluk borusu, biri uzun (sol) ve diğeri de kısa (sağ) olmak üzere iki ana bronşa ayrılır  Ve bu asimetrik bölünme, bronşların ardışık dallanmalarında da sürüp gider  6 İşte bu bölünmelerin hepsinde kısa bronşun uzun bronşa olan oranının yaklaşık olarak 1/ 1,618 değerini verdiği saptanmıştır   Altın Dikdörtgen ve Sarmallardaki Tasarım Kenarlarının oranı altın orana eşit olan bir dikdörtgene "altın dikdörtgen" denir  Uzun kenarı 1,618 birim kısa kenarı 1 birim olan bir dikdörtgen altın dikdörtgendir  Bu dikdörtgenin kısa kenarının tamamını kenar kabul eden bir kare ve hemen ardından karenin iki köşesi arasında bir çeyrek çember çizelim  Kare çizildikten sonra yanda kalan küçük bir kare ve çeyrek çember çizip bunu asıl dikdörtgenin içinde kalan tüm dikdörtgenler için yapalım  Bunu yaptığınızda karşınıza bir sarmal çıkacaktır   İngiliz estetikçi William Charlton insanların sarmalları hoş bulmaları ve binlerce yıl öncesinden beri kullanmalarını "Sarmallardan hoşlanırız çünkü, sarmalları görsel olarak kolayca izleyebiliriz  " 7 diyerek açıklar   Temelinde altın oranı yatan sarmallar doğada şahit olabileceğiniz en eşsiz tasarımları da barındırırlar  Ayçiçeği ya da kozalak üzerindeki sarmal dizilimler bu konuda verilebilecek ilk örneklerdir  Yüce Allah'ın kusursuz yaratışının ve her varlığı bir ölçü ile yarattığının bir örneği olan bu durumun yanı sıra birçok canlı büyüme sürecini de logaritmik sarmal formunda gerçekleştirir  Bunun sarmaldaki yayların daima aynı biçimde olması ve yayların büyüklüğünün değişmesine karşın esas şeklin (sarmal) hiç değişmemesidir  Matematikte bu özelliğe sahip başka bir şekil yoktur   Deniz Kabuklarındaki Tasarım Bilim adamları deniz dibinde yaşayan ve yumuşakça olarak sınıflandırılan canlıların taşıdıkları kabukların yapısını incelerken bunların formu, iç ve dış yüzeylerinin yapısı dikkatlerini çekmiştir: "İç yüzey pürüzsüz, dış yüzeyde yivliydi  Yumuşakça kabuğun içindeydi ve kabukların iç yüzeyi pürüzsüz olmalıydı  Kabuğun dış köşeleri kabukların sertliğini artırıyor ve böylelikle, gücünü yükseltiyordu  Kabuk formları yaratılışlarında kullanılan mükemmellik ve faydalarıyla hayrete düşürür  Kabuklardaki spiral fikir mükemmel geometrik formda ve şaşırtıcı güzellikteki 'bilenmiş' tasarımda ifade edilmiştir   Yumuşakçaların pek çoğunun sahip olduğu kabuk logaritmik spiral şeklinde büyür  Bu canlıların hiçbiri şüphesiz logaritmik spiral bir yana, en basit matematik işleminden bile habersizdir  Peki nasıl olup da söz konusu canlılar kendileri için en ideal büyüme tarzının bu şekilde olduğunu bilebiliyorlar? Bazı bilim adamlarının "ilkel" olarak kabul ettiği bu canlılar, bu şeklin kendileri için en ideal form olduğunu nereden bilmektedirler? Böyle bir büyüme şeklinin bir şuur ya da akıl olmadan gerçekleşmesi imkansızdır  Bu şuur ne yumuşakçalarda ne de -bazı bilim adamlarının iddia ettiği gibi- doğanın kendisinde mevcuttur  Böyle bir şeyi tesadüflerle açıklamaya kalkışmak çok büyük bir akılsızlıktır  Bu ancak üstün bir aklın ve ilmin ürünü olacak bir tasarımdır   Biyolog Sir D'Arcy Thompson uzmanı olduğu bu tür büyümeyi "Gnom tarzı büyüme" olarak adlandırılmıştı  Thompson'ın bu konudaki ifadeleri şöyledir: "Bir deniz kabuğunun büyüme sürecinde, aynı ve değişmez orantılara bağlı olarak genişlemesi ve uzamasından daha sade bir sistem düşünemeyiz  Kabuk    giderek büyür, fakat şeklini değiştirmez   Birkaç santimetre çapındaki bir nautilusta, gnom tarzı büyümenin en güzel örneklerinden birini görmek mümkündür  C  Morrison insan zekası ile bile planlaması hayli güç olan bu büyüme sürecini şöyle anlatır: "Nautilus'un kabuğunun içinde, sedef duvarlar ile örülmüş bir sürü odacığın oluşturduğu içsel bir sarmal uzanır  Hayvan büyüdükçe, sarmal kabuğunun ağız kısmında, bir öncekinden daha büyük bir odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı bir sedef tabakası ile örterek daha geniş olan bu yeni bölüme ilerler  Kabuklarındaki farklı büyüme oranlarını içeren logaritmik sarmallara göre diğer deniz canlıları bilimsel adlarıyla şöyle sıralanabilir: Haliotis Parvus, Dolium Perdix, Murex, Fusus Antiquus, Scalari Pretiosa, Solarium Trochleare   Bugün fosil halinde bulunan ve Amonitlerde logaritmik sarmal şeklinde gelişen kabuklar taşırlar   Hayvanlar dünyasında sarmal formda büyüme sadece yumuşakçaların kabukları ile sınırlı değildir  Özellikle Antilop, yaban keçisi, koç gibi hayvanların boynuzları gelişimlerini temelini altın orandan alan sarmallar şeklinde tamamlarlar İşitme ve Denge Organında Altın Oran İnsanın iç kulağında yer alan Cochlea (Salyangoz) ses titreşimlerini aktarma işlevini görür  İçi sıvı dolu olan bu kemiksi yapı, içinde altın oran barındıran _=73 derece 43´ sabit açılı logaritmik sarmal formundadır   Sarmal Formda Gelişen Boynuzlar ve Dişler Filler ile soyu tükenen mamutların dişleri, aslanların tırnakları ve papağanların gagalarında logaritmik sarmal kökenli yay parçalarına göre biçimlenmiş örneklere rastlanır  Eperia örümceği de ağını daima logaritmik sarmal şeklinde örer  Mikroorganizmalardan planktonlar arasında, globigerinae, planorbis, vortex, terebra, turitellae ve trochida gibi minicik canlıların hepsinin sarmala göre inşa edilmiş bedenleri vardır   Mikrodünyada Altın Oran Geometrik şekiller sadece üçgen, kare veya beşgen, altıgen ile kısıtlı değildir  Bu saydığımız şekiller değişik şekillerde de biraraya gelerek yeni üç boyutlu geometrik şekiller oluşturabilirler  Bu konuda ilk olarak küp ve piramit örnek olarak verilebilir  Ancak bunların dışında, günlük hayatta hiç karşılaşmadığımız hatta ismini dahi ilk defa duyduğumuz tetrahedron (düzgün dört yüzlü), oktahedron, dodekahedron ve ikosahedron gibi üç boyutlu şekillerde vardır  Dodekahadron 13 tane beşgenden, ikosahedron ise 20 adet üçgenden oluşur  Bilim adamları bu şekilleri matematiksel olarak birbirine dönüşebileceğini ve bu dönüşümün altın orana bağlı oranlarla gerçekleştiğini bulmuşlardır   16  Yüzyılda altın oran için “hazine” ifadesini kullanan Kepler, beş düzgün cisim arasındaki geometrik dönüşümlere çok önem vermiş ve gezegenlerin yörüngeleri ile bu cisimleri çevreleyen küreler arasında bir ba¤lantı kurmaya çalışmıştır   Kepler, düzgün çok yüzlüleri iç içe geçmiş şekilde gösteren ve bu düzen ile Güneş Sistemi arasındaki bağlantıyı araştıran şemalar geliştirmiştir  (J  A  West & J  G  Toonder, The Case for Astrology, Penguin Books, 1970) Miroorganizmalarda altın oran barındıran üç boyutlu formlar oldukça yaygındır  Birçok virüs ikosahedron yapısında bir biçime sahiptir  Bunların en ünlüsü Adeno virüsüdür  Adeno virüsünün protein kılıfı, 252 adet protein alt biriminin düzenli bir biçimde dizilmesi ile oluşur  İkosahedronun köşelerinde yer alan 12 alt birim ise beşgen prizmalar biçimdedir  Bu köşelerden diken benzeri yapılar uzanır   Virüslerin altın oranları bünyesinde barındıran formlarda olduğunu tespit eden ilk kişi 1950'li yıllarda Londra'daki Birkbeck Koleji'nden A  Klug ile D  Caspar'dır  13 Üzerinde ilk tespit yapılan virüs ise Polyo virüsüdür  Rhino 14 virüsü de Polyo virüsü ile aynı formu gösterir   Peki acaba virüsler neden biz insanların zihnimizde canlandırmasını bile zorlukla yapabildiğimiz, böyle altın orana dayalı özel bir formlara sahiptirler? Bu formların kaşifi A  Klug bu konuyu şöyle açıklıyor: "Caspar ile ben, küresel bir virüs kılıfı için optimum tasarımın ikosahedron tarzı bir simetriye dayandığını gösterdik  Böyle bir düzenleme bağlantılardaki sayıyı en aza indirir    Buckminster Fuller'in yarı küresel jeodezik kubbelerinden14 çoğu da benzer bir geometriye göre inşa edilirler  Bu kubbelerin oldukça ayrıntılı bir şemaya uyularak monte edilmeleri gerekir  Halbuki virüs, bir virüs kılıfı, alt birimlerinin esnekliğinden ötürü kendi kendini inşa eder   Klug'un bu açıklaması çok açık bir gerçeği bir kez daha ortaya koymaktadır  Bilim adamlarının "en basit ve en küçük canlı parçalarından biri"16 olarak gördükleri virüslerde bile hassas bir planlama ve akıllı bir tasarım vardır  Bu tasarım, dünyanın önde gelen mimarlarından Buckminster Fuller'ın gerçekleştirdiği tasarımlardan çok daha başarılı ve üstündür   Dodekahedron ile ikosahedron, tek hücreli deniz yaratıkları olan ışınlıların silisten yapılma iskeletlerinde de ortaya çıkar   Işınlılar (radiolaria), her köşesinden birer yalancı ayak çıkan düzgün Dodekahedron gibi, bu iki geometrik formdan kaynaklanan yapıları, yüzeylerindeki çok çeşitli oluşumlarla birlikte değişik güzellikteki bedenleri oluştururlar   Büyüklükleri bir milimetreden daha küçük olan bu organizmalara örnek olarak, ikosahedron yapılı Circigonia Icosahedra ile dodekahedran iskeletli Circorhegma Dodecahedra'nın adları verilebilir   DNA'da Altın Oran Canlıların tüm fiziksel özelliklerinin depolandığı molekül de altın orana dayandırılmış bir formda yaratılmıştır  yaşam için program olan DNA molekülü altın orana dayanmıştır  DNA düşey doğrultuda iç içe açılmış iki sarmaldan oluşur  Bu sarmallarda her birinin bütün yuvarlağı içindeki uzunluk 34 angström genişliği 21 angström'dür  (1 angström; santimetrenin yüz milyonda biridir) 21 ve 34 art arda gelen iki Fibonacci sayısıdır   Kar Kristallerinde Altın Oran Altın oran kristal yapılarda da kendini gösterir  Bunların çoğu gözümüzle göremeyeceğimiz kadar küçük yapıların içindedir  Ancak kar kristali üzerindeki altın oranı gözlerinizle göre bilirsiniz  Kar kristalini oluşturan kısalı uzunlu dallanmalarda, çeşitli uzantıların oranı hep altın oranı verir  19 Uzayda Altın Oran Evrende, yapısında altın oran barındıran birçok spiral galaksi bulunur   Fizikte de Altın Oran      Fibonacci dizileri ve altın oran ile fizik biliminin sahasına giren konularda da karşılaşırız: "Birbiriyle temas halinde olan iki cam tabakasının üzerine bir ışık tutulduğunda, ışığın bir kısmı öte yana geçer, bir kısmı soğurulur, geriye kalanı da yansır  Meydana gelen, bir, 'çoklu yansıma' olayıdır  Işının tekrar ortaya çıkmadan önce camın içinde izlediği yolların sayısı, ışının maruz kaldığı yansımaların sayısına bağlıdır  Sonuçta, tekrar ortaya çıkan ışın sayılarını belirlediğimizde bunların Fibonacci sayılarına uygun olduğunu anlarız   Doğada birbiriyle ilişkisiz canlı veya cansız pek çok yapının belli bir matematik formülüne göre şekillenmiş olması onların özel olarak tasarlanmış olduklarının en açık delillerinden biridir  Altın oran, sanatçıların çok iyi bildikleri ve uyguladıkları bir estetik kuralıdır  Bu orana bağlı kalarak üretilen sanat eserleri estetik mükemmelliği temsil ederler  Sanatçıların taklit ettikleri bu kuralla tasarlanan bitkiler, galaksiler, mikroorganizmalar, kristaller ve canlılar Allah'ın üstün sanatının birer örneğidirler   | 
|   | 
|  | 
|  |