VANDETTA
|
Uğur Mumcu Olayı ve Sadık Ülke Amerika 4
UĞUR MUMCU OLAYI “ … Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara Mezar taşlarımıza basa basa devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler Amerikan üsleri kaldırılsın dedik sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular 7 Ocak 1993 Tarihinde Cumhuriyet Gazetsi’ndeki köşesinde Uğur Mumcu bir çok kişinin gözünden kaçan yazısında şöyle diyordu; ‘’Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir MOSSAD,İsrail devletinin gizli istihbarat örgütüdür Bu örgütün,Kürt lideri molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı Barzan’ninin CIA ile ilişkisi belgelendi Kimse bu ilişkiye,’’Hayır olmadı’’diyemiyor CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sidney’de yayınlanan İsrael’s secret War’s-A History of İsrael!s İnteligence Services adlı kitapta sergileniyor Kitap İngiliz The Guardian gazetesinde 1984 yılından buyana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking EnstitüsüEnde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış Kitapta MOSSAD Barzani ilişkileri,İsrail Dışişleri Başkanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor Önsözde,kitabın yayından önce İsrail ordu yetkileri tarafından da incelendiği yazılıyor Kitapta 1967 Arap-İsrail savaş’ından sonra MOSSAD’ın Kürt’lerle ilişki kurduğu Mısırlı ünlü gazeteci Hasan El Heykel’in İsrailli subayların Kürtler aracılığıyla Irak’tan radyo bağlantıları kurduğu 1971 yılında açıkladığı anlatılıyor 1969 yılı Mart ayında Kerkük petrollerine yapılan saldırının da İsrail tarafından yapıldığı açıklanıyor 1972 yılında imzalanan Sovyet Irak Dostluk Anlaşması’ndan sonra İran Şah’ı ABD Başkanı Nixon ile gizli görüşme yapıyor;bu gizli görüşmeden sonra CIA tarafından ‘’Kürdistan Demokratik Partisi’ne üç yıl içinde 24 milyon dolar gönderiliyor Barzani’nin Irak rejimine ayaklandığı yıllarda,ABD_İRAN_İSRAİL üçlüsü bu ayaklanmayı destekliyordu Barzani-ABD ilişkileri,ABD dışişleri eski başkanı Henry Kissinger eliyle yürütülüyordu MOSSAD-Barzani ilişkileride İsrail’in Tahran’daki askeri ateşesii Yaakov Nimradi (MOSSAD ajanı)aracılığı ile gerçekleşiyordu Nimrodi’ninüstlendiği görev ilginç;Nimrodi Sovyet silahlarının Barzani’nin eline geçmesinde rol oynuyor Kitapta,MOSSAD’dan Kürtlere 50bin dolar para verildiği,ABD kaynaklarına dayanarak açıklanıyor 70’li yıllardaki bu ilişkiler bugün sürüyor mu?Kitaba göre sürüyor ’’Körfez Savaşı’sırasında Irak’ın attığı Scud füzelerinin Tel-Aviv’e düşmesi üzerine bu ilişkiler yeniden başladı,baba molla Mustafa ile kurulan ilişkiler,şimdi de oğul Mesut Barzani ile sürüyor MOSSAD,Barzani’ye Avrupa kahvanelerinden çekler vererek bu desteği sürdürüyor Kitapta,mesud Barzani’nin İsrail’e gilice giderek yardım istediği yazılıyor Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek…Gizli yollarla sürecek,açık yollarla sürecek ilgi belli… ilişki de belli… Kürt’ler bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında?Yoksa CIA ve MOSSAD antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?’’ Uğur Mumcu,MOSSAD-Barzani bağlantısı anlatan bu yazıdan 17 gün,Süleyman Demirel’in Suriye gezisinden 5 gün sonra,24 Ocak 1993 Pazar günü arabasının altına konulan C-4 tahrip kalıbının patlaması sonucu olay yerinde hayatını kaybetti Suikastten kısa bir süre sonra gündeme gelen İsrail,Şevket Kazan’ın Adalt Bakan olması ile birlikte yeniden gündeme gelmişti Şevket Kazan tarafından açıklanan ve Mit müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgeye göre 2 Şubat 1993 tarihinde,İsrail’in Türkiye’ye bir suikast timi soktuğu belirtiliyordu Söz konusu bilgi Başbakanlık’a verilen çok gizli bir belgede belirtilmişti Kuşkusuz MİT,kısa bir süre sonra,sözkonusu belgenin kendilerine ait olmadığını belirtecekti Susulması için yeterli bir sebepti çünkü… Bakın Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis,20 Ocak 1997 tarihinde Milliyet gazetsinde Şule Çizmeci’nin bu iki konu ile ilgili sorusunu nasıl yanıtlıyordu; ‘’Türkiye’de bugüne kadar çok olay olmuştur Bunlardan iki tanesi,Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis olayı ise çok önemlidir,İki olay da Türkiye’nin bağımsızlığını hedef almıştır Uğur Mumcu’nun doğrultusu ile babamın doğrultusu aynı yerde kesişiyor O da birtakım karanlık ilişkileri sorguluyordu İkisi de hedefe çok yaklaşmıştı İki olay arasında bağlantı olduğunu düşünüyorum Biri çözümlendiğinde diğerinin de çözümleneceğine inanıyorum’’ Burada Doğan Güreş’in sabotaj iddialarına verdiği cevabın bir bölümünü tekrar hatırlıyalım isterseniz’’’böyle saçma sapan işlerle beni UĞRAŞTIRMAYIN’’yorumsuz… Uğur Mumcu ölümünden 17 gün önce kaleme aldığı MOSSAD-Barzani başlıklı yazısında,Barzani ailesi ile İsrail devleti arasında bulunan çok ilginç bir bağlantıyı a ığa çıkarıyordu! Mumcu 8 Ocak 1993 tarihli ültimatom başlıklı yazısında ise şöyle diyordu; -Yakında yayınlanacak bir kitabımda,Kürt milliyetçileri ile istihbarat örgütleri arasındaki ilişkilere ışık tutacak çok ilginç belgeler açıklayacağım Mumcu,ne yazık ki bu belgeleri açıklamaya fırsat bulamadı Cinayetin işlendiği saatlerinde Cumhuriyet gazetesine bir telefon geldi; -Uğur Mumcu,İslam adına cezalandırılmıştır Yine aynı gün Berlin’den Uğur Mumcu adına imzasız bir mektup gönderildi; -İslam’a zulmedenler ne hissediyorlar Daha sonra yapılan soruşturma çerçevesinde cinayet ne olduğu belirsiz İslami Hareket örgütü’ne ihale edildi,arkasında ise İran gizli servisi ile bağlantılı SAVAMA olduğu açıklandı Uğur Mumcu’nun cenaze töreni,Muammer Aksoy,Çetin Emeç,Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetlerinde olduğu gibi planlanan şekilde gerçekleşti,sokağa dökülen kalabalık şöyle haykırıyordu; - Türkiye laiktir laik kalacak,Türkiye İran olmayacak Ne tesadüftür ki,Mumcu’ya suikast yapıldığı gün Amerikan ambargosu yüzünden ekonomik sıkıntı yaşayan İran’dan gelen kalabalık bir heyet Esenboğa Havaalanına indi Türkiye ile İran arasında Türkmen doğalgazının İran toprakları üzerinden Türkiye’ye taşınması için tam 25 milyar dolarlık bir anlaşma imzalanacaktı Heyet zamanın iktidarı tarafından; -Kusura bakmayın,şu anda ortam oldukça gergin denilerek uygun adım geri yollandı Cumhuriyet gazetesi,Mumcu’nun ölümünden sora bir çok yazısını tefrika halinde yayınladı bir tek yazı hariç anlamışsınızdır gerçi ama yinede söyliyeyim,MOSSAD VE BARZANİ… Medya uzun yıllar uğur Mumcu’nun Laik ve Cumhuriyet üzerine kaleme aldığı yazılardan dolayı katledildiğini kamuoyuna pompaladı Oysa,bakın Ceyhan Mumcu 16 Mayıs 2006 tarihli açıklamasında neler diyor; ‘’Suikastle aynı gün medyanın büyük bir bölümü suikastin İran devleti tarafından yapıldığı konusunda çok yoğun bir propaganda eylemine giriştiler Oysa ki,Uğur Mumcu,İran’ı eleştiren tek bir yazı yazmadığı gibi,bugünde tesettür özelinde sürdürülen laiklik tartışmalarına ilişkin 1992 yılından sonra herhangi bir yazısı yoktur Bu yüzden İran’ın Uğur Mumcu’yu üldürmak için mantıksal bir nedeni bulunmamaktadır Kamuoyunda bu suikastin kaynağının İran olduğu yolundaki düşünce hala değişmemiştir Bu gerçek göz önüne alındığında,işlenecek suikadtler karşısında,toplumumuz bir daha oyuna gelmemeli,sorumluluğu CIA taşeronu işlerini yürüten MOSSAD’da aramalıdır’’ Sizce tam bu noktada kaç kuş bir taşla vurulmuştur?? Ceyhan Mumcu kardeşi Uğur Mumcu’nun ölümünden önce meydana gelen çok önemli bir gelişmenin perde arkasını da şöyle anlatıyor; ‘’Uğur Mumcu özellikle 7 Ocak 1993 tarihli MOSSAD ve Barzani başlıklı yazısının yayınlandığı günden itibaren İsrail büyükelçiliği tarafından arandı israil büyükelçisi tam dört kez Uğur Mumcuyu arayarak ısrarla görüşmek istediğini söyledi Büyükelçi,Uğur Mumcu’nun görüşmenin üçüncü bir kişinin de hazır bulunduğu ortamda yapılması isteğini reddetti Yanlız görüşmeleri gerektiğini söyledi Ankara’da bir restoranda yapılan görüşmeden kısa bir süre sonra suikaste uğradı Dönemin İsrail büyükelçisi’nin görüşmede uğur Mumcu ile neler konuştuğu hala esrarını koruyor İşin peşini bırakmayan Ceyhan Mumcu,birkaç defa İsrail büyükelçiliğinden randevu istiyor ancak kendisine olumlu yada olumsuz herhangi bir cevap verilmiyor… Ceyhan Mumcu dönemin büyükelçisiyle görüşemedi,ancak ondan sonra göreve atanan İsrail büyükelçisiyle görüşebildi aldığı cevap; -Bunu ancak zamanın büyük elçisi bilebilir,biz kimseyi öldürmeyiz oldu yani kervan yürüdü o kadar Şimdi buraya kadar yazılanlardan anladığımız gibi Türkiye üzerinde oynana oyunlar ne derecelere kadar varıyor,olayın failleri kabak gibi ortadayken,olay aslı astarı olmayan taraflara ihale ediliyor Konuyu biraz kaydırdım galiba ama Mumcu konusunda ki çifte oyuna değinmemezlik olmazdı… Peki Türkiye 90’lardan sonra meydana gelen bu iki olayın hedefi olmasına sebep olacak ne yapmıştı; Amerikan genelkurmayı’nın yayın organlarından Joint Forces Quarterly(JFQ)dergisinin kış 1996-97 tarihli sayısında yayınlanan bir makalede 1995 mart’ında gerçekleştirilen çelik harekatı ile ilgili iddialar yer alıyor,harekatala Türkiye’nin Çekiç Güç operasyonuna darbe vurduğu ve operasyonun başarırısızlığına neden olduğu belirtiliyordu Amerikan Hava Kuvvetleri Akademisi öğretim üyelerinden Yüzbaşı Steven R Drago imzasıyla yayınlanan ortak doktrin ve soğuk savaş sonrası askeri müdahale başlıklı yazıda harekat bağımsız askeri eylem olarak belirtiliyordu Çekiç Güç’te görev yapan Drago Çelik Harekatı’nın ABD’nin Çekiç Güç aracılığıyla kurmaya çalıştığı Kürt devletine müdahalesi olarak değerlendiyor ve bunun Çekiç Güç operasyonu’nun birliğini bozduğunu belirtiyordu Drago bu durumun sonucunda resmi adı Provide Comfort(huzur sağlama)olan Çekiç Güç’ün bazı Amerikan birlikleri tarafından Huzursuzluk ağlama diye anılmaya başlandığını belirtiyordu Yüz<başı Drago yazının Çekiç Güç ve Türkiye’ye ilişkin bölümünde şunları söylüyordu;’’Provide Comfort birleşik ve çok uluslu büyük bir başarı olarak başladı fakat daha sonra çok büyük bir başarısızlığa dönüştü Nisan 1991’de başlaya birleşik operasyonda,7 ülkenin kuvvetleri,Irakt’tan Türkiye’nin güneydoğu’suna kaçak Kürt sığınmacıları korumak için koordine edilmişti 3 yıl sonra,Amerikan kuvveyleri Kürt’leri Irak’a karşı korumaya çabalarken,Türkiye,Kürt terörizmine karşı askeri bir sefer düzenledi Bu bağımsız askeri harekat,çok uluslu bir askeri operasyon olan Çekiç Güç’ün birliğini bozdu Harefat şimdiler kimi ABD birlikleri tarafından da huzursuzluk operasyonu olarakta anılmaya başlanan çok uluslu operasyonun başarısıyla sonuçlanmasını tehdit ediyordu Aynı dergi Türkiye’de ordunun artan ağırlığına dikkat çeken bir başka yazıda 1995 sonbahar sayısında yer vermişti Jed C Synder imzasıyla yayınlanan Türkiye’nin daha büyük bir Ortadoğu’da ki rolü başlıklı yazıda Ordu’nun Türkiye ABD i,lişkilerinde,olumsuz rol oynadığı belirtilmişti Makalede Türk ordusu için şu yorum yapılıyordu; Poitikada etkin rol oynayan askerler ve politik liderlerin artan öfkesi,ABD-Türkiye ilişkilerinin temelini oluşturan,karşılıklı savunma anlaşmalarının yenilenmesi konusundaki ABD çalışmalarını güçleştireceğe benziyor Türkiye tüm baskı ve dayatma,uyarı ve gözdağına rağmen ABD’nin Kürt devleti projesini bölge ülkeler ile birlikte engellemişti Türkiye,ABD’nin uyarılarına cevap verebilmişmiydi?Yukarda ki olaylara ve akabindeki gelişmelere bakarsak,Türkiye’nin bu sürece tüm içteki ve dıştaki olumsuzluklara rağmen,özellikle olayı geçmişten beri ele alırsak verdiği cevap hiçte yabana atılacak cinsten değildi Bizim burada asıl sormamız gerek soru Türkiye geçmişte bu sürece verdiği tepkiyi devam ettirebilecek mi?Unutmamalıyız ki karşımızda tarih’den ders çıkaran bir ABD var, ortadoğu’dan kolay kolay vazgeçmeyecek bir ABD var Günümüzde süreçte sona doğru gelmekteyiz,
|