Prof. Dr. Sinsi
|
Edirne Tarihi
Edirne Tarihi
Tarihöncesi ve İlkçağ'da Edirne
Edirne'nin insandan önceki, yani Paleontolojik dönemine ilişkin genç ve yaşlı hortumlara ait buluntular Edirne Müzesi'nin en ilginç köşelerindendir
Günümüzden 5-6 bin yıl öncesine giden Neolitik dönem sonrası Madenler Çağı başlangıcına tarihlendireceğimiz, yazıdan önceki; yani, tarih öncesi (Prehistorya) dönemine ışık tutan ilk kültür buluntularına ise, Edirne'nin 10 km uzağındaki Avarız Köyü yolu ile Tunca arasında (Çardakaltı mevkiinde) rastlanmıştır
Buradaki buluntular bu alanın bir çeşit köy diye niteleyebileceğimiz yerleşim noktası olduğuna işaret eder niteliktedir Edirne çevresinde yaklaşık M Ö 5300 yıllarına dayandırılan bir başka Neolitik Çağ yerleşim yeri de güneyde Enez'de Hocaçeşme mevkiidir
Kuzeyde Lalapaşa'da ise Edirne çevresini Son Tunç Çağı ile ilk Demir Çağı başlarına ve yaklaşık M Ö 1400 - 900 yıllarına götüren kalıntılar, yani Megalitik Anıtlar adı verilen ve yörede Dolmen veya Kapaklıkaya ve Menhir (Dikilitaş) denilen büyük mezarlar bulunur Edirne sınırları içinde çok sayıda Tümülüs görülebilir (Tümülüs; bir mezar odasını örten toprak yığınıdır )
İlk Çağ'da Edirne'nin bugünkü yerinde ise bir Trak Köyü'nün bulunduğu ve adının Orestia (veya Orestias) olduğu kabul edilmektedir Orestia'yı kuranların Traklar'ın en büyük kolu Odrisler olduğu bilinir
M Ö 1400 - 1200 yılları arasında bu bölgede Akhalar yaşamıştır
M Ö V yüzyıl ortalarına kadar Perslerin hakimiyetinde kalmıştır
M Ö IV Yüzyılda Makedonya Kralı II Filip tarafından Makedonya'ya katılmıştır
Orestia M Ö 280'de Galatlar, M Ö 168'de de Romalılar'ın nüfuzu altına girmiştir
Romalılar Dönemi
Romalılar Orestia'yı Hadrianopolis yaptılar
Trakya günümüzden 2170 yıl önce Romalılar'ın nüfuzu altına girince, Roma Orduları buraları istila etmeye başladılar
Trakya üzerindeki hakimiyetlerini, buralarda bazı krallıklar veya prenslikler kurarak, hatta varolanları koruyarak sürdürüyorlardı Örneğin o dönemlerde Doğu Trakya Krallığı adıyla varolan ve merkezinin Vize olduğu bilinen Krallığı güdümleri altına alarak; bu Krallığı, Doğu Trakya'nın işbirlikçi bekçileri haline getirmişlerdi
Ancak yerli halk, Roma'nın sadık bendesi haline gelen Krallarına karşı ayaklandı Bu tür isyanlar, İmparator Cladius zamanında (M S 44-46) bastırıldı, Trakya bütünüyle Roma'ya katıldı ve Roma İmparatorluğu'nun bir eyaleti oldu
Romalılar buralarda yeni ve kendilerine uygun düşen idari düzenlemeler yaptılar Trakya'da yeni şehirler kurmaya başladılar veya varolan eski kasabaları "Şehir Hukuku" altına alıp kendi kültürlerini iyice yerleştirdiler
Edirne'nin Orestia'dan Hadrianopolis Adına Geçişi
M S 123-124 yılında uzun bir seyahate çıkan İmparator Hadrianus o dönemde küçük bir yerleşim yeri olan ve bugünkü Edirne'nin yerinde bulunan Orestia Kasabasını stratejik konumuyla da çok beğendi ve buraya "Şehir Hukuku" armağan etti Böylece Hadrianus'un Şehri anlamına gelen Hadrianopolis şehri kurulmuş oldu ki; Edirne İlk Çağ boyunca bu adla anılacaktır
Hadrianopolis Hakkında
Hadrianopolis'te diğer Roma Şehirleri gibi idari muhtariyete sahip; iç işlerinde bağımsız, dış siyasette Roma'ya bağlı bir şehir devleti durumundaydı
M S 2 ve 3 yüzyıllar diğer şehirlerle birlikte Hadrianopolis'in de en parlak dönemi olarak kabul edilir
Hadrianopolis yaklaşık 360 000 metrekarelik bir alanı kaplıyordu ve yamuk dörtgen şeklindeki bu alanın etrafı kuvvetli duvarlarla çevriliydi
Her köşede silindirik birer kule vardı ki bu kulelerden günümüze ulaşabilen tek yer Saat Kulesi olarak bildiğimiz, asıl adı Makedonya Kulesi olan yerdi
Kuleler arasında onikişer burç bulunmaktaydı ve dokuz kapısı vardı Kale bir hendekle çevriliydi
Şehir planının Roma Askeri kolonilerinin veya castrum denilen Roma Ordugahlarının planlarına uyduğu görülür Başka bir deyişle burası M S 3 yüzyılda bir askeri istihkam (castrum) olarak kullanılmıştır
Hadrianopolis hakkındaki bilgilerin çoğu günümüze ulaşan sikkelerden (o dönemde kullanılan madeni paralar) elde edilmektedir
Eyalet Başkenti Olduğu Dönemde Hadrianopolis
Edirne, bize yaklaşık 90 yıl başkentlik ettiği dönem öncesinde, Hadrianopolis döneminde de bir eyalete başşehirlik yapmıştır
Hadrianopolis İmparator Diokletianus'un gerçekleştirdiği idari reformlar ve mülki teşkilatlandırma sonrasında Trakya Eyaletinin altı vilayetinden birini teşkil eden Haemimontus'un başşehri olmuştur
Bu durum Hadrianopolis'in kurulduğu M S 2 yüzyılı izleyen 3 yüzyılda da ne denli önemli bir konumda bulunduğunu göstermektedir
Ne yazık ki Hadrianopolis'ten günümüze kalanlar fazla değildir
Bizans Dönemi
Hadrianopolis'ten Edirne'ye : Bizans Dönemi
Hadrianopolis 4 yüzyıldan itibaren çevresinde yaşanan pek çok savaşa tanık olmuş, zaman zaman bu savaşların odak noktası durumuna gelmiş ve işgaller yaşanmıştır
Örneğin Castantinus ile Liciunus'un orduları bu şehir etrafında savaşmışlar, M S 314 yılında Liciunus mağlup olmuş ve Hadrianopolis'e sığınmıştır İkinci savaşta ise, Liciunus, İstanbul'a çekilmiş ve kendisini Roma'da yine mağlup eden Constantinus Roma'yı bırakarak Constantinopolis adını verdiği İstanbul'u başşehir yapmıştır
İstanbul başkent olunca, burasını Orta Avrupa'ya ve Roma'ya bağlayan yol üzerindeki (Via Egnatia Yolu) Hadrianopolis daha da önem kazanmıştır
4 yüzyılın ortalarında ise Trakya, Hunlar'ın ve Gotlar'ın istilasına uğrar
Ostrogotlar Trakya'yı istila ettiklerinde Hadrianopolis'te Got Askerlerinin başında bulunan iki komutan da bunlara katıldı Fakat müstahkem bir şehir durumundaki Hadrianopolis'i zaptedemediler
Gotlar M S 378 de ikinci kez Hadrianopolis üzerine yürüyünce; Trakya topraklarında ve şehir yakınlarında İlkçağ'ın en büyük muhaberelerinden biri yaşandı
Roma İmparatorluğu M S 395 yılında ikiye bölünüp bütün Balkan Yarımadası gibi Hadrianopolis şehri de Bizans'ın (Doğu Roma İmparatorluğu) payına düştükte sonra, kent sıklıkla el değiştirdiği bir sürece girmiştir Örneğin, M S 5 yüzyılda Hun Hakanı Atilla Kumandasındaki askerlerin eline geçti
M S 6 yüzyılda Avarların idaresine girdi Bizanslılar Hadrianopolis'i Avarlardan tekrar geri aldılar ve Avarlar bu toprakladan çekildiler
M S 7 yüzyılın ortalarından itibaren Hadrianopolis Bulgarlar'ın saldırılarına sahne oldu Bu saldırılarda kent bir kaç kez el değiştirdi, yakılıp yıkıldı
M S 812 yılında Bulgar Hanlarından Krum Hadrianopolis'i kuşattı ve 811 yılında ele geçirdi Bu savaşlarda Bulgar Askerlerinin öldürdükleri Bizans İmparatoru Nikephoros'un kafatasını gümüş ile kaplatıp şarap kupası olarak kullandıkları anlatılır
Krum bu savaşta Hadrianopolis halkını da esir almış ve tamamen çevre köylerdeki halkla birlikte Tuna Nehri'nin ötesine Banat toprakları denilen yere sürmüştür ki; kaynaklar o dönemde kentin nüfusunun 12 bin civarında olduğunu yazarlar
Krum ölünce yerine geçen Omurtag, Bizanslılarla uzun süreli bir anlaşma yaptı ve Hadrianopolis yeniden Bizans toprakları içinde kaldı
M S 914'te Bulgar Kralı Simeon Hadrianopolis'i aldıysa da şehir bir süre sonra yine Bizanslılar'ın oldu
Bulgar saldırıları ve Hadrianopolis etrafındaki savaşlar değişik aralıklarla sürdü
Örneğin; M S 1003'te Bulgar Kralı Samuel yortu törenleri sırasında Hadrianopolis'i aldı ve halk (adet olduğu üzere) kılıçtan geçirildi Aynı savaşlarda bu kez Samuel'in askerleri yenildi ve 15 bin esirin gözleri oyuldu
Kral Samuel ordusunun bu durumunu görünce hastalanmış ve ölmüştür
Sonraki yıllarda Hadrianopolis Peçeneklerin kuşatmalarıyla karşı karşıya kaldı M S 1050'de Peçenekler Hadrianopolis önlerinde mağlup oldular 1077'de yeniden kuşattılar Sonuçta bütün bu savaş ve işgallere rağmen Hadrianopolis Bizans'ın elinde kalmıştır
M S 1361'de Osmanlı Türklerince fethedilene kadar 
Hadrianopolis Önce Edrine Oldu : Bizans Dönemi Sonları
1361'e gelinen yıllarda Hadrianopolis bir yandan dış akınlara maruz kalırken diğer yandan da Bizans'ın iç mücadelelerine sahne oluyordu Nitek 1072 yılında Bizanslılar bir isyanla karşı karşıya kalmış ve bu isyan Hadrianopolis'te yaşayan biri tarafından yönlendirilmiştir
Bir sonraki isyanda da yine Hadrianopolis'in rolü etkin olmuştur Peçeneklerin de taraf olduğu bu kargaşa dolu yıllardan sonra Hadrianopolis Kumanlar'ın saldırılarıyla karşılaşmıştır
Haçlı Seferleri ve Sonrası
Birinci Haçlı Seferinde bir dalga Hadrianopolis'e gelmiş, buradan İstanbul önüne gitmiştir
Diğer dalga ise İmparatorun "Aynı şehirde üç günden fazla kalınmaz" yönündeki emrine uyarak Hadrianopolis'te iki gün kalmış; İkinci Haçlı Seferinde Haçlı Ordusu M S 1189'da Hadrianopolis'te kışlamıştır Sonraki yıllarda Dimetoka'da başlayan bir ayaklanma, Hadrianopolis'e sıçrayacaktır
1205 yılında ise İmparator Naibi Henri, Hadrianopolis önüne dayandı Kuşatma oldu Hatta ilk hendek geçilerek merdivenler, kuleler ve diğer aletler faaliyete geçirildiyse de Hadrianopolis halkı bir çıkış yaparak kuleleri yaktılar ve Henri kuşatmayı kaldırmaktan başka çare bulamadı
Hadrianopolis, İznik Prensi'nin işgali ile de karşılaşmıştır Ancak şehir bütün huzursuzluğuna rağmen bir ticaret merkezi olmayı sürdürdü Burası o yıllarda kumaş ticareti merkezi idi ve burada bir çok Avrupalı tüccar yaşamaktaydı
1305'te Hadrianopolis'te kanlı Katalan - Bizans mücadelesi yaşandı Bu olaydan yaklaşık 40 yıl sonra Hadrianopolis'te yaşanan bir isyan ve kanlı sınıf mücadelesi ise kendini 1341'de İmparator ilan eden Kantakuzenos'un Osmanlılardan yardım istemesine yol açtı Sözkonusu sınıf mücadelesinde o, eşraf ve asillerin başındaydı ve Zelotlar denilen zümreye karşı savaştı Türkler'den yardım isteyip Umur Bey'le dostluk kurunca kuvvetlerimiz Kantakuzenos'un yanında savaştı (Bu savaşın da anlatıldığı bir eserde Edirne sözcüğü kullanılmıştır ) Daha sonra Kantakuzenos, damadı durumuna gelen Orhan Gazi'den yardım istedi Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Bey, idaresindeki 10 bin askerle 1352'de kazanılan zafer sonrasında, 1354'te bir gece Gelibolu Kalesini alıverdi
Böylece Trakya akınları da başladı
Osmanlı Dönemine Kadar Kentsel Gelişim
Edirne, tarihi boyunca adım adım giderek büyüyen, gelişen tipik bir kentleşmeden çok, zaman zaman geriye dönümlü bir kentleşme süreci izlemiştir Bu durum esas olarak Edirne'nin coğrafi konumunun öneminden kaynaklanmıştır Denebilir ki, hiç bir kent, coğrafi konumuna Edirne kadar bağlı bir kentleşme süreci izlememiştir Öyle ki, elverişli coğrafi konumu, Edirne'nin hem kentleşmesinin en önemli itici nedeni olmuş, hem de tam tersi, zaman zaman gerilemesinin ve sönükleşmesinin kaynağı olmuştur
Edirne'nin, son derece elverişli coğrafi konumu, onun tarihi, sosyal, siyasi ve ekonomik yaşamını derinden etkilemiş, hatta kenti bütün yönleriyle belirleyen ana etken olmuştur Ancak, kentin bu geriye dönümlü gelişmesinde doğal olayların da payı olmuştur
Edirne, tarihi boyunca sayısız saldırı ve işgale uğradığı gibi, çeşitli zamanlarda yangın, yer sarsıntısı, su baskını, salgın hastalık gibi olaylarla da karşı karşıya kalmıştır Kent, her saldırı, işgal, hastalık ve doğal afetle yıkıma uğramış, harap olmuş ve nüfusu azalmıştır Edirne, kurulduğu ilk dönemden günümüze kadar benzeri olayları her zaman yaşamıştır
Ancak şehir, bütün huzursuzluğuna rağmen bir ticaret merkezi olmayı sürdürmüştür Osmanlılarca fethedilene kadar uzun bir dönem kumaş ticareti merkezi olmuştur Bu nedenle burada bir çok Avrupalı tüccar yaşamıştır Fetihten sonra da sağlanan özgürlük ortamı nedeniyle bir ticaret merkezi olarak cazibesini sürdürmüştür Adriyatik'ten başlayarak İstanbul'a uzanan tarihi Roma Yolu (Via Egnatia) üzerinde bir merkez olarak, her dönem Edirne pazarları yerli ve yabancı tüccarların odak noktası olmuştur
Padişahlar Dönemi
Osmanlı Dönemi Başlangıcı : Edirne'nin Fethi
1361'e doğru önce Dimetoka fethedildi Sultan I Murat Edirne'ye yönelik hareketine, İstanbul yolu üzerindeki Çorlu'yu alarak devam etti Daha sonra Lala Şahin Paşa'yı Edirne'ye gönderdi Kale dışına çıkan Bizans kuvvetleri ile yaşanan savaşta Bizanslılar yenilerek kaleye çekilmek zorunda kaldılar Bundan sonra Sultan I Murat, Hacı İlbey ve Evrenos Bey yönetimindeki uç akıncı kuvvetlerini de yanına çağırdı Bunlar ordunun öncü birliklerini oluşturdular Güçlü Osmanlı Ordusunu Kale kapılarında gören ve zaten yenilmiş olduğundan direnme güçleri kalmayan Bizanslılar da kenti Lala Şahin Paşa'ya teslim ettiler
Sarı Saltuk Sultan Menkıbesinde bizzat Peygamberimiz Hz Muhammet'in Edirne'ye Dar-ün Nasr (üstün şehir) adını verdiği Hikayet-i Beşir Çelebi'de anlatılmaktadır Ayrıca tarihte kentin adı Dar-ül Karar (kıyamete kadar yaşanacak şehir), Dar-ül Mülk(Başkent), Dar-ül Meymene (Ordular Kenti) olarak geçmektedir
Bir değerlendirmeye göre Padişah Sultan I Murat; sevincini çevredeki Müslüman-Türk Beyliklerine mektupla bildirirken, Hadrianopolis adını Edrine olarak değiştirmiş; (Bu isim zaman içinde farklı biçimlerde söylenmiştir ) günümüzdeki Edirne adı ise, 18 yüzyılın ilk yıllarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır
Padişahlar Döneminde Edirne
Sırpsındığı mevkiinde, Balkanlardaki Osmanlı ilerlemesine karşı oluşturulan ilk Haçlı Ordusunun yenilmesinden sonra (1364 - Sırpsındığı Zaferi) Sultan I Murat, 1365 yılında devlet merkezini Bursa'dan Edirne'ye taşıdı
Sultan I Murat Döneminde şimdi Selimiye'nin de bulunduğu alanda bir saray yapıldı Sultan Yıldırım Beyazit zamanında saray büyütüldü Yıldırım Beyazit İstanbul'u kuşatma hareketini buradan yürüttü Edirne ilk yıllarında Rumeli harekatı için bir üs olarak önemsenirken; 1402'den sonra, Süleyman Çelebi'nin hazineyi ve devlet arşivini de buraya taşımasıyla, siyasi merkez olma süreci tamamlandı Bu dönemde Edirne, ünlü Şehzadeler mücadelesine sahne olmuştur
Edirne'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi tarihinde önem kazanması da, tam bu şehzadeler mücadelesi sırasında olmuştur 1402 yılındaki Ankara Savaşı, Sultan Yıldırım Beyazit komutasındaki Osmanlı Ordusunun Timur'a yenilmesiyle sonuçlanınca, Anadolu Beyleri eski topraklarını ele geçirdiler ve Sultan Beyazit'in oğulları arasındaki taht mücadelesi Devletin bir dönem karışıklık içinde kalmasına neden oldu Bu dönem tarihimizde Fetret Devri (1402 - 1413) olarak anılır
1403'te Süleyman Çelebi, 141O yılında da Musa Çelebi Edirne'yi ele geçirdi Edirne'de ilk kez para bastıran Osmanlı Hükümdarı Musa Çelebi'dir Ankara bozgunu ile başlayan karışıklık dönemi, Çelebi Sultan Mehmet'in 1413'te Edirne'yi Musa Çelebi'den geri almasıyla noktalandı Çelebi Sultan Mehmet(I Mehmet), saltanatının bundan sonraki bölümünü Edirne'de geçirdi ve 1421'de burada vefat etti Sultan I Mehmet'in vefatından sonra, taht kavgaları yeniden başladı Tahta çıkan Sultan II Murat'a karşı, önce Sultan Yıldırım Beyazit'in oğullarından Mustafa Çelebi, sonra da II Murat'ın kardeşi Küçük Mustafa ayaklandı Bu isyanları bastıran Sultan II Murat, 1422 yılında Edirne'ye ayak bastı
Fiziki gelişim açısından Sultan II Murat dönemi, Edirne için en verimli yıllar olarak kabul edilir Onun zamanında kent, hızla gelişti 1424 - 1439 yılları arasında Edirne,çeşitli yabancı elçi, heyet ve hükümdarlar tarafından ziyaret edildi Bu dönemde cami, hamam, köprü, medrese, imaret gibi önemli yapılaşmalar yaşandı Aynı yıllarda Edirne, ünlü Şehzade Düğünlerine sahne oldu(Oğulları Mehmet ve Aleaddin için yapılan Sünnet Düğünleri) Tunca Nehri boylarında ikinci sarayın yapımı da bu dönemde başladı Sultan II Murat, Edirne'yi aynı zamanda bir askeri üs olarak değerlendirmiş ve çeşitli seferleri buradan yönetmekle kentin ün kazanmasını sağlamıştır
Fatih Sultan Mehmet Edirne'de dünyaya geldi ve İstanbul'un alınması planları burada oluştu İkinci saray onun döneminde tamamlandı Oğlu Sultan II Beyazıd kendi adıyla anılan Külliye ve ünlü Darüşşifa'yı yaptırdı
16 yüzyıl muhteşem abidelerin inşa edildiği ve şehrin fiziki açıdan klasik formunu kazandığı bir dönemdir Kanuni Sultan Süleyman batıya yaptığı seferler sırasında çoğu kez Edirne'de konakladı Edirne'nin su yolları onun zamanında yapıldı Bu dönem Edirne'nin, özellikle yüzyılın son çeyreğinden itibaren, imparatorluğun sınırlarının genişlemesinin de etkisiyle askeri bir sınır merkezi olmaktan çıkarak padişahların bir dinlenme yerine dönüşmeye başladığı dönemdir Selimiye Camisi bu dönemin ürünüdür
17 yüzyıl hanedan mensupları burasını çoğu zaman sürekli ikamet yeri olarak kullandılar Edirne adeta ikinci payitaht özelliği kazandı İstanbul'un saray çekişmelerinden bunalan padişahlar Edirne'ye sığındı
Sultan I Ahmet ile başlayan Edirne ilgisi giderek arttı Sultan II Osman ve IV Murat döneminde geniş koruluk ve ormanlarıyla Edirne bir av sporu ve eğlenceleri merkezi oldu
Ancak özellikle Sultan IV Mehmet (Avcı Mehmet olarak ta bilinir ) döneminde Edirne gerçek anlamda bir siyasi merkez olarak İstanbul'a rağmen ağırlık kazandı Padişah, vaktinin çoğunu Edirne'de geçirir ve elçileri de burada kabul ederdi
Sultan II Süleyman Edirne'de vefat etti Yerine geçen Sultan II Ahmet'in cülus töreni burada yapıldı
Edirne Vak'ası denilen ayaklanma sonrasında Sultan II Mustafa tahtından oldu O da Edirne'de yaşamayı çok seviyordu Edirne'de dünyaya gelmiş, burada tahta çıkmıştı Döneminde Edirne'ye Köşkler, Çeşmeler yapıldı Bu yıllarda Edirne'nin nüfusu 200 binlere ulaşmıştır
Edirne Vak'ası 18 yüzyılın başında meydana gelen bir ayaklanmadır Bu ayaklanma ile Padişah tahtından indirilmiş, Sadrazam azledilmiş, Şeyhülislam da öldürülmüştür Olayların gelişimi şu şekildedir: Sultan II Ahmet vefat etmiş, yerine Sultan II Mustafa yine Edirne'de tahta çıkmıştı Padişah, devlet işleriyle ilgilenmiyor, vaktinin çoğunu avcılıkla geçiriyordu Sadrazam ve Şeyhülislam ise görevlerini kötüye kullanmakla suçlanıyorlardı İstanbul'daki muhalifler yeni Sadrazam ve Şeyhülislam tayin ederek Edirne üzerine yürüdüler Sultan II Mustafa, Yeniçerilerin de isyancılara katılmasıyla tahtından indirildi Yerine Sultan III Ahmet geçirildi(1703) Şeyhülislam Feyzullah Efendi ise Bat-Pazarında katledildi ve cesedi Kirişhane'ye kadar sürüklenerek Tunca Nehrine atıldı
Sultan III Ahmet sonrası; Edirne'nin, yavaş yavaş gözden düştüğü ve siyasi önemini kaybettiği kabul edilir 18 yüzyılla birlikte kentin talihi tersine dönmüştür Yönetim bozuklukları, başarısızlıklar, Batıda terkedilen kale ve bölgelerden gelen göçlerin de etkisiyle eski ihtişamını kaybetmeye başlayan Edirne, önce depremler ve yangınlarla, sonra da işgallerle sarsılır
Edirne Kıyamı
Edirne 19 yüzyılda da siyasi ve tarihi açıdan hareketli olaylara sahne olur Sultan III Selim'in başlattığı yeniliklerin bunda payı büyüktür Bu yeniliklere karşı 1801 yılındaki ilk ayaklanmayı 1806'daki Edirne Kıyamı izler Sultan III Selim'in Edirne'de Nizam-ı Cedid adı altında, Yeniçerilere alternatif, modern askeri eğitim görmüş yeni birlikler oluşturulması amacıyla, verdiği buyrukla meydana getirilen Kıt'alara karşı, Yeniçerilerin şiddetli direniş göstermesi ve ayaklanması nedeniyle, Padişah kararından vazgeçmek zorunda kalmış ve Nizam-ı Cedid birliklerinin kaldırılmasına karar vermiş, Yeniçeriler de bu karara dayanarak Edirne'de mevcut tüm Nizam-ı Cedid birliklerini katletmişlerdir İşte bu olaya da tarihte Edirne Kıyamı denir
Edirne'nin Bir Osmanlı - Müslüman Kenti Olarak Gelişimi
Edirne fethedildiği dönemde Balkanlar'ın önemli yerleşim alanlarındandı
Fetih sonrasında ise bu şehir; memleketin sosyal ve ekonomik yaşamında rol oynayanlarca ve devlet yönetiminin ileri gelenleri ile hükümdarın öncülüğünde adeta yeniden kurulmuştur
Fetihle birlikte Kent, tarihinin yepyeni bir evresine girmiş oldu Kısa süre içinde çok büyük bir gelişme gösterdi ve dünya tarihinde adları ön sırada anılan kentlerden bir durumuna geldi
Edirne'ye yerleşmeye başlayan ve çoğunluğunu sipahi ailelerinin oluşturduğu Osmanlılar, kale çevresinde yeni mahalleler meydana getirdiler Ne var ki Kaleiçi'nde de bazı düzenlemelere gidildi Müslüman halkın bir bölümü (iki mahalle) buraya yerleştirildi İki kilise camiye çevrildi(1752 depreminde yıkılan Ayasoyfa Kilisesinden dönüştürülen Cami ile Aina varoşundaki(Yıldırım Mahallesi) Yıldırım Camisi), hamam ve imaret yapımına başlandı
Bu yapılanmada uygulanan özgün yöntem; "vakıflar" yoluyla kurulup idare edilen "imaret" sistemiydi Şehrin kale dışındaki ana mahalleleri bu yolla kurulmuştur ki; bu oluşumda cami, hamam, medrese, aşevi gibi sosyal ve dini hizmetlere dönük üniteler de mutlaka yerini alırdı
İşgal Dönemleri
Edirne'nin Yaşadığı İşgaller - Dört İşgal Dönemi
1361 yılında fethedilen Edirne, 1829 Rus işgaline dek 459 yıl işgal yaşamamıştır 1829 Rus İşgaline gelene kadar gerçekleşen tarihi olaylar silsilesi şu şekildedir:
İlk Rus İşgali Dönemi
Sultan III Selim'den sonra tahta çıkan Sultan II Mahmud'un kararıyla, "Vakayi Hayriye - Hayırlı Olay" olarak anılan ve Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla sonuçlanan olaydan sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni kurulan, daha yeterince teşkilatlandırılamamış bir Ordu'yla neredeyse Ordusuz denilebilecek bir döneminde, Ruslar bu zaafı değerlendirip savaş ilan ederler ve ünlü 1828-1829 Osmanlı - Rus Savaşı böylece başlamış olur İki yıl süren bu savaşta, 1828 yılındaki ilk Rus saldırısı durdurulduysa da, 1829 yılındaki ikinci saldırılarıyla Ruslar, Sadrazam Reşit Paşa yönetimindeki Osmanlı Ordusunu yenilgiye uğratırlar ve Edirne fetihten beri ilk kez işgal yaşar Kent, savaşın bitiminde Osmanlı Tarihinin en ağır anlaşmalarından birine tanık olur
Edirne Anlaşması
Osmanlı İmparatorluğu'nun Küçük Kaynarca Anlaşmasından sonra imzaladığı en ağır anlaşmadır Önemli maddeleri özetle şunlardır:
Ruslar, aldıkları toprakları geri verecek, Prut Nehri sınır olmaya devam edecekti
Rus Ticaret Gemilerine boğazlardan geçiş hakkı tanınacak, Rus uyruklular Osmanlı topraklarında serbestçe ticaret yapabileceklerdi
Eflak ve Boğdan'da Osmanlı Askeri bulunmayacaktı
Osmanlı İmparatorluğu 11 5 milyon duka altın savaş tazminatı ödeyecekti
İkinci Rus İşgali Dönemi
Edirne'nin ikinci kez işgali, halk arasında 93 Harbi olarak ta bilinen 1877-78 Osmanlı - Rus Savaşı'na rastlar Nisan 1877'de başlayan savaş, irili ufaklı bir dizi çatışmanın ardından Rusların Edirne üzerine yürümesiyle gelişir Bunun üzerine Kentteki askeri birliklerin komutanı Ahmet Eyüp Paşa kenti boşaltır ve 20 Ocak 1878'de teslim olur Savaş, 31 Ocak 1878'de Edirne'de barış ilkelerini saptayan bir anlaşmayla kesilir Savaşı sonuçlandıran asıl anlaşma ise 3 Mart 1878'de imzalanan Ayestefanos Anlaşmasıdır
1903 yılındaki Bulgar İsyanı dışında Edirne, 1877-78 savaşını izleyen yaklaşık 30 yılda savaş görmedi, barış içinde yaşadı
Bulgar İşgali - Üçüncü İşgal Altındaki Dönem
Edirne, üçüncü kez 1913'te işgal edildi 22 Eylül 1912'de Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan temsilcileri, Sofya'da toplanarak saldırıya yönelik bir bağlaşma anlaşması imzaladılar Bağlaşıklar, Ekim ayı ortalarında Osmanlı Topraklarına saldırdılar
9 Ekim 1912'de de Bulgarlar'ın Edirne saldırısı başlar Ünlü Edirne Müdafii Şükrü Paşa'nın örgütlediği Edirne Savunması, her türlü yokluk ve yoksunluğa rağmen altı aya yakın sürer 26 Mart 1913'te kent Bulgarlar'a teslim edilir
Balkan Savaşı'ndan Tarihi bir kesit : Hıdırlık Tabyası 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı nedeniyle inşa edilen ve en son Balkan Savaşlarında kullanılan Tabyaların en büyüğü Hıdırlık Tabyası'dır Diğer önemli bir Tabya olarak Kıyık Tabyası Balkan Savaşı Müzesi haline getirilmiştir Ancak tarihi açıdan Hıdırlık Tabyası daha büyük önem arzeder Bu tabya; ünlü Edirne Savunması sırasında Komutan Şükrü Paşa'nın karargah olarak kullandığı ve Edirne teslim olduğunda beyaz teslim bayrağı'nın çekildiği tarihi yer olarak bilinir
Edirne Savunması ve Şükrü Paşa Hakkında
Şükrü Paşa 1912-13 Balkan Savaşı sırasında, Edirne'yi kendisinden istenen süreden fazla Savunarak düşmanın İstanbul'a geçmesini önleyen ünlü bir kahramandır Edirne büyük acılar ve yoksulluklar içinde 155 gün düşmana karşı, onun Komutanlığında savunulmuş ve kendisine Edirne Müdafii adı verilmiştir Ancak 5 aylık savunma sonunda, 26 Mart 1913 günü, biraz da Edirne'nin Ata yadigarı ünlü Selimiye Camisi gibi mukaddes mekanlarının, top atışlarıyla yok edilmesini engellemek amacıyla,teslim olmayı kabul ederek kılıcını Bulgar komutanı General İvankov'a teslim etmiştir Ne var ki bu savunmada gösterdiği kahramanlık nedeniyle Kendisine hayran olan ve saygı duyan Bulgar Kralı Çar Ferdinand, Kılıcı Şükrü Paşa'ya Edirne'de iade etmiş ve barış yapılana kadar Paşayı bir esir gibi değil misafir gibi ağırlamıştır
Şükrü Paşa 1857 Erzurum doğumludur Almanya'da dört yıl eğitim görmüş olup, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmekteydi Harbiye ve Darüşşafaka Okullarında balistik ve matematik öğretmenliği de yapan Şükrü Paşa Edirne'ye topçu komutanı olarak tayin edilmişti Tuğgenerallikten Orgeneralliğe kadar süren görevini Edirne'de yaptı Savaş yıllarının olumsuz koşulları nedediyle yakalandığı siyatik hastalığını tedavi için gittiği Bursa Kaplıcalarında zatürre oldu ve bu hastalık nedeniyle İstanbul'da 5 Haziran 1916'da vefat etti Mezarı önceleri Merkez Efendi Mezarındayken yakın zamanda adına yapılan Şükrü Paşa Anıtı'na getirilmiştir "
30 Mart 1913'te imzalanan Londra Barış Anlaşması ile, Türkiye - Bulgaristan sınırı Midye - Enez Hattı olarak belirlendi
Bulgar İşgalinin Sona Ermesi
Böylece Edirne, Bulgaristan'a terkedilmiş oldu Balkan Savaşı neticesinde Osmanlı İmparatorluğu'ndan elde ettikleri toprakları paylaşamayan Balkan Devletleri, yeniden, bu kez aralarında savaşmaya başladılar Bulgaristan, bir süre sonra Romanya ve Sırbistan'ın saldırısına uğrayınca, Edirne'yi boşaltmak zorunda kaldı Bundan yararlanan Osmanlı Hükümeti harekete geçti ve Enver Paşa komutasındaki birliklerimiz 21 Temmuz 1913'te Edirne'yi işgalden kurtardı 29 Eylül 1913'te imzalanan İstanbul Anlaşmasıyla da fiili durum resmiyet kazandı
Edirne'nin Son İşgali
Edirne, I Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte bir başka önemli gelişmeye tanık oldu Yunanlılar'ın Mondros Mütarekesini izleyen günlerde Anadolu ve Trakya'da başlattıkları işgal hareketleri 25 Temmuz 1920'de Edirne ve tüm Doğu Trakya'nın istila edilmesiyle sonuçlandı Edirne, son defa yaklaşık iki yılı aşkın bir süre Yunan işgali altında kaldı
Edirne'nin Kurtuluşu
Kuvvay-ı Milliye'nin gösterdiği güçlü direniş ve Yunanlıları Sakarya'da uğrattığımız ağır yenilgi, İtilaf Devletlerini 1922 yılı içinde tutum değişikliğine zorladı Nitekim Mart 1922'de toplanan Paris Konferansı, Edirne ve Kırklareli dışında, bütün Doğu Trakya'nın bize geri verilmesini önermişti Doğal olarak Ata yadigarı Edirnemizin işgal altındaki durumunun devamını öngören bu tasarı, Ankara Hükümetince reddedildi
Edirne'nin kaderi, Büyük Taarruz'un zaferle sonuçlanmasıyla değişmeye başladı 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesine göre Yunanlılar Karaağaç'ta içinde olmak üzere Meriç'in batısına dek bütün Doğu Trakya'dan çekilecek, yerlerine geçen itilaf birlikleri bu bölgeyi, en çok bir ay içinde Türk Birliklerine bırakacaklardı
Mudanya Mütarekesi, 14 Ekim 1922'den başlayarak yürürlüğe girdi 25 Kasım 1922'de birliklerimiz Edirne'ye ayak bastı Lozan Konferansı uyarınca, Karaağaç Nahiyesi ile İstasyonunun 15 Eylül 1923'te boşaltılmasından sonra, Trakya tam olarak işgalden kurtulmuş oldu ve bugünkü sınırlarımıza ulaşıldı Tarihinde yeni bir sayfa başlayan Edirne, böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin sınır kenti, serhad şehri oldu
|