Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, kimdir, sabit, zeyd

Zeyd Bin Sabit Kimdir?

Eski 08-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zeyd Bin Sabit Kimdir?



En meshur vahiy kâtibi Sahâbî: ZEYD BİN SÂBİT
Sevgili Peygamberimiz, Medîne'ye hicret ettikleri zaman, Müslümanlar, akın akın gelip bîat ediyorlardı Bunlar arasında bir de, küçük çocuk vardı Gözleri ışıl ışıl parıldıyordu Peygamber efendimiz onun başını okşadılar Bu sırada oradakilerden biri, Resûlullaha dedi ki:- Yâ Resûlallah! Bu çocuk, Neccaroğullarına mensuptur Size indirilen, Kur'an-ı kerim âyetlerini ezberlemiştirBunun üzerine, Peygamber efendimiz tebessüm ederek, çocuğa sordular:- Senin adın ne, yavrum?
- Zeyd, efendim Sâbit'in oğlu Zeyd- Ne kadar âyet ezberledin bakalım!
- 17 sûre, efendim- Bizlere, biraz okur musun?
- Peki efendim
Kâf sûresini okudu
Bundan sonra, Zeyd, Eûzü-Besmele çekerek, şu meâldeki âyet-i kerimeleri okumaya basladı: (Gökten bereketli bir su indirdik de; onunla bahçeler, biçilecek taneler [buğdaylar] meydana getirdik Ve tomurcukları, birbiri üzerine sıralanmış, uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik ki, kullarımız için, yiyecek rızık olarak yaratılmışlardır Biz onunla, ölü bir memlekete can verdik İşte kabirden çıkış da, böyledir) [Kâf 9-11] Okuması bitince; sevgili Peygamberimiz pek memnun kaldılarKüçük Zeyd'in zekâ ve kabiliyeti karşısında buyurdular ki:- Sen artık, Yahûdilerin dilini de öğrenmeye çalışmalısın! Çünkü biz mektuplarımızı, Yahûdilere emniyet edemeyiz
Gerçekten, o zamana kadar, yabancılarla olan yazışmalarda tercümanlığı, ekseriya Yahûdiler yapıyordu Onların arasında, yabancı dil bilenler fazlaydı Bu sebeple Peygamber efendimiz, Müslümanların yabancı dil öğrenmesini teşvik ediyorlardı
Vahiy kâtibi oldu
Sâbit'in küçük oğlu, çok kısa zamanda İbranîceyi, yâni Yahûdi dilini öğrendi Hem okuyor, hem de mükemmel yazabiliyordu Daha sonra, Süryanîceyi de öğrendiOnun bu çalışkanlığı ve zekâsı, kendisine çok şerefli bir görev kazandırdı Allahü teâlânın Resûlünün kâtipleri arasına katıldı Artık Peygamber efendimize gelen giden mektupları, o tercüme ediyorduBir müddet sonra, Vahiy kâtipliği şerefine de erişti Peygamber efendimize vahiy olunan Allahü teâlânın kelâmını da yazmaya başladı ve vahiy kâtiplerinin en meşhuru olduHz Zeyd'in yaşı büyüdükçe; ilmi de, vazifeleri de büyüyordu Artık Kur'an-ı kerimi tamamen ezberlemişti Ayrıca, fıkıh üzerinde çok ilerledi Savaşlara da katılıyordu İlmiyle olduğu kadar, kılıcıyla da; din düşmanlarına karşı savaşıyorduBir gün sevgili Peygamberimiz, Eshâbıyla oturuyorlardı O sırada vahiy geldi Derin bir vecd içinde kaldılar Ayaklarının biri, Hz Zeyd'in ayağı üzerine geldi Mübârek ayağı o kadar ağırlaşmıştı ki, vahiy kâtibi kendi ayağını eziliyor zannetti Az sonra bu hâlleri geçince, "Yaz, Zeyd" buyurdular ve mücâhidler hakkında indirilen şu âyet-i kerimeyi söyledilerMüminlerin; evlerinde oturanları ile, cihâda çıkanları, eşit değildirler)
Mücâhidlerin şânı büyüktür
Hz Zeyd yazıyordu Cenâb-ı Hakkin bu mübârek kelâmını işiten, Ümmü Mektum'un oğlu Abdullah çok üzüldü Çünkü, kendisinin gözleri görmüyordu Ayağa kalkarak sordu:- Yâ Resûlallah! Evet, mücâhidlerin şânı, böyle büyüktür Lâkin bizim gibi, cihâda çıkmaya gücü yetmeyenler ne yapacak?Tekrar vahiy inmeye başladı Çünkü Peygamber efendimizin mübârek vücudu ağırlaşmıştı O hâlleri geçince, tekrar Hz Zeyd'e, "Yaz" buyurarak, biraz önce yazdığı âyet-i kerimenin devamını yazdırdılarMâzereti, özrü, engeli, sakatlığı olanlar hâriç Bunlar dışında; savaşa çıkan ve çıkmayanlar, şüphesiz eşit değillerdir)
Ümmü Mektum'un oğlu ve onun gibiler, bu habere derecesiz memnun oldularUhud savaşında sevgili Peygamberimiz Zeyd bin Sâbit'i, Sa'd bin Rebî hazretlerini aramaya göndererek buyurdular ki:- Şâyet bulursan, selâmımı söyle ve kendisini, nasıl hissettiğini sor!
Savaş meydanını dolaşan Hz Zeyd, henüz 14-15 yaşlarındaydı Aradığı zatı, kâfir ölüleri ve İslâm şehitleri arasında buldu O da son nefesini vermek üzereydi Yanına yaklaşıp dedi ki:- Ey Sa'd! Resûl-i Ekremin sana selâmları var Kendini nasıl hissettiğini soruyorHz Sa'd, o anda bile tebessüm ederek şöyle cevap verdi:- Sen de, Peygamber efendimize, benim selâmımı arz et! Ben şu anda, Cennet kokularını duyuyorum Medîneli Müslümanlara da şöyle ki, tek kişi kalsalar bile; Peygamber efendimize hizmette, kusur etmesinler Yoksa özürleri, kabûl olunmazBunları söyledikten sonra ruhunu teslim etti Birkaç yıl sonra Hz Zeyd, bu büyük şehidin kızkardeşiyle evlendi
Beraber yiyelim!
Hz Zeyd, çoğu zaman sevgili Peygamberimizle beraber oluyorlardı Bir seher vakti, erkenden Resûlullahın huzûruna geldi Peygamber efendimiz birkaç hurma yiyorlardı Selâmdan sonra, buyurdular ki:- Gel, beraber yiyelim!
- Yâ Resûlallah! Ben, oruca niyetlenmek istiyorum- Ben de niyetleneceğim
Beraberce, hurmayla sahur yaptılar Sonra da, sabah namazına çıktılarGünler, ne de çabuk geçiyordu İki cihân güneşi, bu dünyaya saadet ışıklarını saçtıktan sonra; âhirete teşrif ettiler Artık Müslümanlar için tek teselli kaynağı, Peygamberimizin emirlerini yerine getirmekti Çünkü O, Allahın emirlerini bildiren; en son ve en büyük Peygamber idiFakat bu vefât üzerine, bütün kâfirler, dinsizler, müşrikler ümide düştüler! Hepsi birden, İslâma saldırmaya başladılar Müslümanlar da, olanca güçleriyle karşı koyuyorlardı İlk halîfe Hz Ebû Bekir etrafında, bir hilâl gibi çepeçevre kenetlendiler
Hâfızlar şehit oldu
Onlarla yapılan Yemâme cenginde, çok sayıda seçkin Sahâbe şehit oldu Savaştan sonra halîfe, bir haberci yolladı Hz Zeyd'i çağırttı Halîfenin yanında, Hz Ömer de bulunuyordu Hz Ebû Bekir, Hz Zeyd'e buyurdu ki:- Hz Ömer, �emâme'de, 70'ten fazla Kur'an-ı kerim hâfızı şehit düştü Korkarım öteki savaşlarda, kalan hâfızlar da şehit olurlar İşte o zaman, Allah korusun Kur'an-ı kerim de, Yahûdi ve Hıristiyanların din kitapları gibi, noksan, eksik hâle gelir Bu sebeple, şimdiden tedbir almalıyız Allahü teâlânın kelâmını, sözlerini toplayalım ve yazdıralım�diyorBunun üzerine Hz Zeyd, Hz Ömer'e sordu:- Yâ Ömer! Sevgili Peygamberimizin yapmadıkları bir işi, bizler nasıl yapabiliriz?Bu suâle, halîfe cevap verdi:- Aynı şeyleri, Ömer'e ben de sordum Fakat bana, �fendimiz yaşarlarken, böyle birşey olamazdı Olacağını düşünsek bile, o zaman Cenâb-ı Hak; bütün Kur'an-ı kerimi yeniden Resûlüne vahiy ile bildirebilirdi�diye cevap verdiBunun üzerine Hz Zeyd dedi ki:- HaklısınızHz Ebû Bekir, Hz Zeyd'e buyurdu ki:- Ey Resûlullahın kâtibi! Sen zekî, bilgili ve genç bir Müslümansın Hakkında hiçbir şüphemiz de yoktur Bu zor işi, ancak sen başarabilirsin Şânı yüce kitabımızı, toplayabilir ve bir mushaf hâlinde yazabilirsin Zaten Peygamber efendimize vahiy olunan âyetleri de, yazmıyor muydun?Hz Zeyd çok şaşırdı! Doğrusu, bunu beklemiyordu Dedi ki:- Yâ Emîr-el Müminîn! Vallahi bana, bir dağı yerinden söküp kaldırmayı teklif etseydin; verdiğin bu emir kadar ağır gelmezdi!
Fakat Hz Ebû Bekir buyurdu ki:- Bu, yapılması îcabeden bir iştirHz Ömer de ilâve etti:- Çok şerefli bu vazifeyi, mutlaka yapmaya çalışmalısın!
Mushaf hâlinde yazdı
Hz Zeyd, gerçekten şerefli ve gerekli olan bu işi; uzun çalışmalar sonunda başardı O zamana kadar dağınık olan mübârek âyetleri, îtinayla topladı Hepsini, bir Mushaf hâlinde yazdı Halîfeye teslim etti Böylece, ilk yazılı Kur'an-ı kerim mushafını hazırlama şerefi, ona nasip olduHz Osman zamanında halîfenin emri ile yine Zeyd bin Sâbit başkanlığında bir heyet tarafindan çoğaltılıp, altı tane daha mushaf-ı şerif yazılarak, belli merkezlere gönderilmiştir Böylece bu şerefli vazifeyi de yapmak ona nasip olmuşturGünler, her zamanki süratiyle geçip gitti Hz Ebû Bekir de, ömrünü tamamladı Yerine, Hz Ömer halîfe seçildi
Fıkıh ilmini en iyi bilen
O da Hz Zeyd'i, Medîne kâdılığına, hâkimliğine tâyin etti Çünkü Peygamber efendimiz buyurmuşlardı kiFıkıh ilmini en iyi bilen, Sâbit'in oğlu Zeyd'dir)
Abdullah bin Abbas hazretleri, geniş bilgisine rağmen Zeyd bin Sâbit'in evine kadar gidip, ondan istifade ederdi Bir defasında Zeyd bin Sâbit hazretleri hayvanına bineceği zaman, üzengisini tutmuştu Zeyd bin Sâbit hazretleri, buna mâni olmak istediğinde, İbni Abbas hazretleri demiştir ki:- Biz âlimlerimize böyle hürmet ederiz
Bunun üzerine Hz Zeyd de İbni Abbas'ın elini tutarak öpmüş ve demiştir ki:- Biz de Peygamber efendimizin Ehl-i beytine böyle hürmet etmekle emrolundukOnun adâlet ve bilgisine; devrin halîfeleri bile, seve seve müracaat ettiler Hükümlerine, rızâ gösterdilerBir sene Arabistan'da, kıtlık başgösterdi Hz Ömer, Mısır'dan buğday getirtti Fakat buğdayın hak geçmeden ve herkese yetecek şekilde dağıtılması, zor bir işti Halîfe, bu zor iş için de, Hz Zeyd'i vazifelendirdiMedîne kâdısı, herkes için vesika hazırlattı Buğdaylar, tam bir adâletle dağıtıldı Böylece o kıtlık yılı, hiçbir üzüntü ve şikâyete meydan verilmeden atlatıldı Yermük zaferinde alınan ganimetler de, yine Hz Zeyd tarafından, tam bir adâletle dağıtıldıSonraki halîfe Hz Osman, onun vazifelerini artırdı Kâdılığa ek olarak, bir de, Beytülmal Muhâfızlığını verdi O sıralarda, bir arkadaşına gönderdiği mektupta:- Kardeşim Übey! Cenâb-ı Hak dilimizi, kalblerimize tercüman olarak yaratmıştır Diline hâkim olamayan kimsede, akıl aranmaz Kişi eğer, dilini serbest bırakır ve ağzına gelen herşeyi söylerse; kendi sözleriyle kendi başını kesebilir
Kur'an-ı kerim öncedir
Hz Zeyd 665 yılında vefât eyledi Cenâze namazında, bir arkadaşı, "En büyük fakîh vefât etti" diyerek ağladı Resûlullahın şâiri Hz Hassân bin Sâbit, şiirler yazdı ve dedi ki:- Hassân ve oğlunun vefâtından sonra, onlar gibi şâir nasıl yetişecek? Zeyd bin Sâbit'ten sonra, şiirlerimin mânasını kim anlayabilecek?Tebük gazvesinde, Mâlik bin Neccâr'in sancağını, Ümâre bin Hazm taşırken, Resûl-i Ekrem, sancağı alıp, Zeyd bin Sâbit'e vermişti Ümâre'nin, �â Resûlallah, yoksa aleyhimde birşey mi duydunuz?�demesi üzerine de buyurmuştur ki:- Hayır! Kur'an-ı kerim öncedir Zeyd ise Kur'an-ı kerimi senden daha çok bilir
İslâm ilimleri içinde en yüksek olanı, kıraat ilmiydi Bu ilim sayesinde, Kur'an-ı kerim, bozulmaktan ve değişmekten korunmuştur Bu ilmin mütehassis âlimleri, Kur'an-ı kerimin okunuş şekillerini kaydetmişlerdir Böylece Kur'an-ı kerimin okunması hususundaki tereddütleri bertaraf etmişlerdir
Kıraat âlimleri
Zeyd bin Sâbit hazretlerinin bu ilimdeki üstünlüğü, Eshâb-ı kirâmın ve Tabiînin ileri gelenlerinin îtirafları ve takdirleri ile sabittir Eshâb-ı kirâm arasında kıraat ilminde imamlık derecesine yükselenler, Hz Ebû Bekr-i Siddîk, Hz Ömer bin Hattâb, Hz Osman bin Affân, Hz Ali bin Ebî Tâlib, Übeyy bin Ka'b, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mes'ûd, Ebûdderdâ ve Ebû Mûsel-Es'arî'dir Bunlar, Resûlullah efendimizden bizzat okuyuşlarını tasdik ettirenlerdirHz Ömer, Hz Zeyd'in kıraatı ile Ubeyy bin Ka'b'in okuyuşunu karşılaştırır ve Hz Zeyd'in okuyuşunu tercih ederdi Çünkü o, Kureyş kıraatına tam uygun okuyordu Bu itibarla onun okuyuşunu diğer okuyuşlara tercih etmek îcab ederdi Bütün Müslümanlar, Medîne-i münevverede Hz Zeyd'in etrafında toplanmışlar ve kendisi, bütün ilim ehlinin müracaat yeri olmuşturZeyd bin Sâbit hazretleri, tefsir ilminde de çok ilerde idi Vahiy kâtibi olmak şerefine sahip, fevkalâde zekî, Hulefâ-i Râsidîne yakın olmasından dolayı, birçok âyet-i kerimenin nüzûl sebebini bilir, hakîkat ve hikmetlerine vâkıf bulunurdu Buyurdu ki:- Eshâb-ı kirâm arasında bulunan birtakım kimseler, Uhud harbine giderken, yoldan geri dönmüşlerdi Bunlar Abdullah bin Ubey bin Selûl'e tâbi üçyüz kadar münâfıktı İnsanlar, bunların hakkında iki fırkaya ayrılmış, bir kısmı bunların öldürülmesini, bir kısmı da öldürülmemesini Resûlullahtan istiyorlardı Bunun üzerine şu âyet-i kerime nâzıl oldu(Size ne oluyor ki, o münâfıklar hakkında iki fırkaya ayrılmış bulunuyorsunuz) [Nisâ 88]Hz Zeyd, hadis, fıkıh, ferâiz, ve fetvâ ilimlerinde de son derece bilgili idi Resûl-i Ekrem efendimizden 92 hadis rivâyet etmiştir Hz Zeyd, rivâyet ettiği hadis-i şerifleri doğrudan doğruya Peygamberimizden işitmiş, Onun vefâtından sonra Hz Ebû Bekir, Hz Ömer ve Hz Osman'dan da hadis-i şerif öğrenmişti
İnsanlar bir tarafta
Hz Zeyd bin Sâbit, kendi bulunduğu bir mecliste, bir sahih hadis söylendiği zaman, onu derhal tasdik ve teyit ederdi Nitekim bir gün Ebû Saîd-i Hudrî şu hadis-i şerifi rivâyet etmişti: Resûl-i Ekrem efendimiz Nasr sûresi nâzıl olduğu zaman, onu okumuş ve şöyle buyurmuştu:- İnsanlar bir tarafta, ben ve Eshâbım bir taraftayız
Sonra Resûlullah efendimiz buyurdu ki:- Fetihten sonra hicret olmaz, ancak cihâd ve niyet vardır
Orada hazır bulunan Mervan bin Hakem, Ebû Saîd-i Hudrî'ye, �alan söylüyorsun�deyince, Zeyd bin Sâbit ve Râfi bin Hadic, �bû Saîd doğru söyledi�diyerek onun hakkında hüsn-i şehâdette bulunmuşlardıHz Zeyd, daha Hz Ömer devrinde iken, ferâiz ile ilgili meseleleri bir araya toplamış, bu ilmin esaslarını, bizzat yazarak bir tertip ve düzene sokmuştur Zaten bu ilimdeki üstünlüğünü, Resûlullah Efendimiz, "Ümmetimin içinde ferâizi en iyi bilen Zeyd bin Sâbit'tir" buyurarak tasdik ve taltif buyurmuştur
İlmin yayılmasına hizmet etti
Fıkıh ilminin her meselesinde, Eshâb-ı kirâmın en yüksek müctehidlerindendi Daha Resûl-i Ekrem zamanında fetvâ vermek şerefine kavuşmuştu Fetvâları son zamanlarda büyük ciltler hâlinde toplanmıştır Bütün Müslüman memleketlerinde yayılmış ve herkes bunlarla amel etmiştirZeyd bin Sâbit hazretleri, Mescid-i Nebevi'ye geldiği zaman, müskülü olan ona gelir, meselesini sorar, cevabını alırdı Onun namaz, hayvan kesimi, av hayvanları, hibe (bağış) ve ziraat ortaklığı meselesine ait fetvâları, fıkıh meselelerinin yazıldığı kitaplarda yer almaktadırHz Zeyd bin Sâbit, büyük işler başaran ve büyük hizmetler bırakan bir Sahâbîdir Ümmetin ıslâhı hususundaki gayretleri, yerinde ve zamanında müdâhalelerle işleri yoluna koyma çabaları ve ilmin yayılması hususundaki çalışmaları gibi nice hizmetleri vardırOnun hizmetleri anlatılamayacak kadar çok ve büyüktür Kur'an-ı kerimi tamamen ezberlemesi, emin bir kimse olması, güzel yazı yazması gibi birçok meziyetlere sahiptir Zâten Resûlullah efendimizin zamanında vahiy kâtibi olmak şerefine kavuşmuştuBütün Ehl-i Beyt ve Eshâb-ı Kirâm arasında, o derece üstün bir îtibara erişmişti ki, cuma günleri sokağa çıktıkları vakit, ilim ve irfânına hayran kalan Medîne ahâlisi, kendisini, tam bir istiyakla karşılarlardı Halkın bu teveccühünden utanan Zeyd bin Sâbit hazretleri, hemen evine giderdiBu hâlini soranlara buyururdu ki:- İnsanlardan hayâ etmeyen, Allahtan utanmazZeyd bin Sâbit vefât edince, Ebû Hüreyre demiştir ki:- Bu ümmetin âlimi vefât etti Umulur ki, Allahü teâlâ, Abdullah ibni Abbâs'i ona halef buyurur
Fıkıhta meşhur Sahâbîler
Enes bin Mâlik hazretleri, Peygamber efendimizin şöyle buyurduklarını rivâyet etmektedirÜmmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, Allahın dîni hususunda en şiddetlisi Ömer, en ziyâde hayâya mâlik olanı Osman ve ferâizi en iyi bileni Zeyd bin Sâbittir)
Eshâb-ı kirâm arasında fıkıh ilminde dört Sahâbe meşhurdur Bunlar, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mes'ûd, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Abbâs'dır Bütün dünyaya yayılan fıkıh ilminin kaynağı bu dört büyük Sahâbîdir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.