08-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehadete Yürümüş Bir Yiğit
Enes b Nadr
Enes b Nadr, Bedir’de bulunamamıştı O, ailesi, topyekün nura koşmuş, nura kavuşmuş, nurlanmış, nur olmuş ve sonra hakikati neşretme yoluna girmiş bir aileden idi Ama her nedense, elinde olmayan bir kısım sebeplerden ötürü Bedir’e iştirak edememişti Bundan dolayı da hep hayıflanıyordu hele Bedir’in arslanları geri dönünce, ellerini dizine vurdu ve "Yazık bana, Allah Rasulü ile bu ilk muharebede bulunamadım; bulunup da, canımı can pazarına salamadım ve şehid olma fırsatını kaçırdım Ama bir daha Allah bizi kâfirlerle karşılaştırırsa, onların benden çekeceği var" dedi  
Aradan henüz bir sene geçmişti ki; Kureyş, müslümanların beş-on katı bir kuvvetle, Bedir’in intikamını almak için korkunç bir kin ve nefret duygusuyla Medine kapılarına kadar gelmişlerdi gelmişler ve Medine’ye beş-altı km mesafede bulunan Uhud etek*le*ri*ne karargah kurmuşlardı Daha sonraları, bu dağın adına izafeten bu harbe "Uhud Harbi" denilecekti Bedir’de bulunamayan Enes b Nadr, tam gerilimiyle şimdi Uhud’daydı Harb, iyiden iyiye kızıştığı sırada o, sağa sola koşuyor ve karşılaştığı her düşmanı püskürtüyor ve hemen her noktada, Rasûl-i Ekrem uğruna hem de hiç tereddüt etmeden ölümün üzerine yürüyordu Ne var ki, bu âteşîn insanı yutacak ölüm henüz görünürlerde yoktu Harb, bitmek üzereydi ki o da melûl, mahzun geriye dönmeye hazırlanıyor ve şehid olmadan dönüyorum diye de üzülüyordu Tam bu esnadaydı ki, Halid b Velid hadisesi meydana geldi ve derken İslâm saflarında yarılmalar, dağılmalar olmaya başladı Hatta bir ara, Efendimiz’in vefat ettiği şayiası bile duyuldu Bu şayia paniği daha da artırdı Ancak, bütün bu olup bitenler karşısında bir adam vardı ki, geriye tek bir adım bile atmamıştı Hâlâ düşmanın üzerine yürüyor ve bir taraftan da "O’nun öldüğü yerde siz niye yaşıyorsunuz ki?" diye bağırıyordu Bu adam, Enes b Nadr’dı ölümün kara sevdalısı Enes b Nadr şehadet şerbetini içmeyi kendine gaye edinmiş olan Enes b Nadr ve bir ara ellerini açıp da:
"Allah’ım şunların yaptıklarından Sana sığınırım" dedi ki işaret ettiği kimseler kâfirlerdi Allah’ı, Peygamberi tanımayan karanlığın çocukları kâfirler(!) Evet Enes b Nadr, onların yapıp-ettiklerinden kendisinin berî ve uzak olduğunu ilân ediyor ve Allah’a sığınıyordu Sonra, bir de panik içindeki müslümanlara baktı ve gözleri buğulandı Bu manzara kendisine çok ağır gelmişti Düşman, ona bir şey yapamamıştı ama, İslâm saflarında gördüğü çatlaklık, âdeta zağlı bir ok, bir hançer gibi sînesine saplanmıştı ve sözlerine şöyle devam etti:
"Allah’ım, şunların yaptıkları adına da Sen’den özür diliyorum "
Daha sonra da ardına bakmadan tek başına düşman saflarına dalmıştı Lûgattan bir kere daha bir kelimenin kaydı düşmüştü; bu kelimenin adı, korkuydu Enes b Nadr o esnada korku denen şeyi hiç mi hiç düşünmüyordu Çünkü O, hayattan daha çok ölümü seviyordu
Harb, her şeye rağmen yine müslümanların lehine neticelenmişti Düşman, verdiği ağır zayiat ve bıraktığı ağırlıklarıyla çekip gitmişti Buna kaçıp gitme de denebilir Zira daha sonra Allah Rasulü, yanına aldığı bir grup insanla onları takip edecekti ve düşman da bir daha geriye dönmeyi göze alamayacaktı 
Uhud’da müslümanlar yetmişe yakın şehid verdiler Aralarında Enes b Nadr da vardı; 70 küsur yara almış ve sonunda şehadeti yakalamıştı Kur’ân onu ve onun gibi olanların dasitânî durumlarını ifade ederken şöyle buyurur:
مِنْ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا الله عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً
"Müminlerden öyle er oğlu erler vardır ki, Allah’a verdikleri sözü yerine getirmiş ve bu uğurda canlarını vermişlerdir Kimileri de, bu anı beklemektedirler Onlar, ahidlerini asla değiştirmediler " (Ahzab, 33/23) İşte Enes b Nadr da sözünü yerine getiren bu babayiğitlerdendi [1]
|
|
|