Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Ege Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
muğla, stratonikeia

Muğla Stratonikeia

Eski 08-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muğla Stratonikeia



MUĞLA Stratonikeia Resimleri ve Tarihi

Günümüzde Yatağan Termik santralının burada kurulması yöreyi olumsuz etkilemiş, çıkan zehirli gaz ,vs dolayısıyla köy terk edilmiştir
Antik çağ yazarlarının Karia’da bir kent olarak isminden söz ettiği Stratonikeia Eskihisar köyü ile iç içedir Pluturcharkhos’un belirttiği gibi kent ismini, yaygın bir mitolojik öyküye göre genç ve güzel bir kadın ile onun coşkulu aşkından almıştır
Karia’nın bu antik kentinde Stratonikeia isimli, güzelliğiyle ün yapmış bir kız yaşarmış, Kral Seleukos Nikator’un karısı ölünce kendine yeni bir eş aramış ve sonunda Stratonikeia’yı görmüş ve onunla evlenmeyi istemiş Bu sırada kız, Seleukos’un oğlu Antiochos ile çılgın bir aşk yaşıyormuş Buna rağmen kral ile evlenmek zorunda kalmış Ancak Seleukos oğlunun sevgilisi ile evlendiğini bilmiyormuş Düğünün hemen ardından Antiochos hastalanmış, yataklara düşmüş, hastalığına hiçbir hekim çare bulamamış O sırada Karia’da bulunan ünlü bir Mısırlı hekim olan Herostratos saraya çağırılmış, hastayı bir de onun görmesi istenmiş
Mısırlı hekim de günlerce uğraşmış ama hastanın tedavisini o da yapamamışBir gün Stratonikeia hastanın odasına girmiş ve o anda Antiochos’un yüzü kızarmış, kalbi daha hızlı atmaya başlamış Bu durumu gören, iki sevgilinin bakışlarından bir şeyler sezinleyen hekim Stratonikeia odadan çıkar çıkmaz Antiochos’u sıkıştırmış ve gerçeği öğrenmiş

Oğlunuz benim karıma aşık ve o yüzden de yataklara düşmüştür
Bunun üzerine kral :
Benim sevgili oğlumdan karını esirgeyecek misin? Oğlumu kurtarmalıyız
Deyince hekim düşünmüş ve sonra yanıtını vermiş:
Kralım siz kendinizi benim yerime koyun Siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız?
Oğlum, benim karımı sevmiş olsaydı hiç düşünmez verirdim Çünkü Antiochos benim her şeyimdir
Hekim de zaten böyle bir anı kollamaktaymış Hemen yanıtını vermiş;
-O halde size gerçeği söylemeliyim Oğlunuz kraliçe Strtonikeia’ya aşıktır Siz onunla evlenmeden önce de birlikte büyük bir aşk yaşamışlar
Kral son derece şaşkındır
Peki o halde evlensinler Demiş

İşte Antiochos uğruna babasını kaybettiği güzeller güzeli sevgilisi Strotonikeia’’ın adına bu kenti kurmuş Bu olaya değinen Byzantion’lu Stephanos MÖ281-261 yılları arasında kentin kurulduğunu söyler
Plutarchos de Kral Seleukos’un karısı Stratonikeia ile oğlu Antiochos’un yaşadıkları aşka değinmiş ve: “Baba kral , genç karısı ile oğlu arasında geçen gizli aşkı öğrenince MÖ294’de karısından ayrılmış ve her ikisini de ülkenin kuzeyine göndermiştir” demiştir Öte yandan antik yazarlardan Appian da kenti bu tarihte Seleukos’un genç karısı adına kurduğunu ileri sürmüştür
Antik çağ tarihçilerinden Pausanios ile Stephanos aynı yerde bulunan Khrysaonis ve İdrias isimli iki kentten söz etmişlerdir Ancak bu iki ismin kentten çok bölge ismi olması da olasıdır Nitekim İdrios ismiyle bilinen bölgede bir konfederasyon kurulduğu; Zeus Khrysaoraus’un burada önemli bir mabet olduğu antik tarihlerde yazılıdır Ayrıca Khrysaonis ismi de bazen Karia birliği ile eş tutulmuştur
Bir görüşe göre de Lykialılar tarafından kurulan ilk kenttir Buradaki ilk antik yerleşim Akdağ ve Kurukümes tepelerinin kesiştiği noktada, Kadıkulesi’nin kuzey yamaçlarında kurulmuştur Bu tepenin güney-doğusu sarp ve kayalık olup mahalli halk tarafından “Karşıyaka” ismiyle anılır İşte burası topografik yapısından ötürü savunmaya son derece elverişli olduğundan ilk yerleşimin surları buradadır MÖ IVyüzyıla ait olan bu sur aşağı yukarı 3500 m uzunluğunda olup, iki taraftan tiyatronun arka hizasında birleşir Aşağıdaki şehir kurulduktan sonra burası da MÖ IIIyüzyıla ait bir sur duvarı ile çevrilmiştir Yukarıdaki şehir Zeus Khrysaoreus’a (altın kılıçlı Zeus) ait bir kült merkezidir

Ö VIyüzyılda Lydia krallığı bölgeye egemen olmuşsa da Persler MÖ546’da buna son vermişlerdi Bu durum Büyük İskender’in Batı Anadolu’ya gelişine kadar sürmüştür İskender’in ölümünden sonra Anadolu’da generaller arasında gelişen savaşlardan ötürü kendilerini korumaya çalışan yöre halkı Stratonikeia’nın olduğu yerdeki kutsal bir alanda toplanmışlar ve kendi aralarında bir birlik kurmuşlardır Khrysaonis Birliği olarak tarihe geçen bu birliğin konumu henüz anlaşılamamıştır Seleukoslar Manisa yakınlarında Lysimachos ile yapılan Kurupedion savaşını MÖ 281’de kazandıktan sonra tüm yöreye egemen olmuşlardır Kral Seleukos’un aynı yıl ölmesi üzerine, ülkenin yönetimi oğlu Antiochos’a geçmiştir Bu devirde kent gelişmiş ve görkemli yapılarla bezenmiştir Makedonya’dan getirilen göçmenlerle de nüfusun artması sağlanmıştır
Bundan sonra Stratonikeia birkaç kez Rodos’un eline geçmiştir Tarihçi Titus Livius Rodosluların MÖ201’de ellerinden kaçırırlar fakat MÖ197’de kent tekrar Rodos Pareasının eline geçer MÖ 167’de Rodos elçisi Roma senatosuna giderek bu kentin kendilerine verilmesini istemiştir Pontus kralı Mithridates Roma bağımlısı olan Stratonikeia’yı MÖ 88’de ele geçirmesinin ardından kent Sulla tarafından geri alınır Romalılar Pontuslulara karşı koyuşlarından dolayı kenti ödüllendirir ve bundan sonra da bağımsız bir kent olur Stratonikeia Roma egemenliği altında da önemini korumuş, Bizans döneminde Aphrodisias’a bağlı önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur Ancak uğradığı deprem sonunda önemini yitirerek terkedilmiştir

Laumonier 1933’de yayınladığı “Notes sur un voyage un Caria” isimli kitabında tanıtmıştır Prof DrYusuf Boysal 1967 yılında burada kazılara başlamış ve bu çalışması halen de sürmektedir Bu kazılarda çıkan kitabelerden kentin bütün tarihçesi ortaya çıkmıştır Ayrıca Roma dönemine ait olan birçok yapıları da ortaya çıkarmıştır
ALaumonier’in sözünü ettiği kentin ünlü mabedinin tiyatronun bulunduğu terasın altında olduğu da kazılar sonunda ortaya çıkmıştır Ancak bu mabedin kimin tarafından ve hangi tanrıya saygı duyulması için yapıldığı aydınlanamamıştır
George EBean’in Serapis Mabedi olarak isimlendirdiği bu mabedi Haufmann ve ProfEkrem Akurgal Bouleterion olduğunu iddia etmiştir Ancak yapılan araştırmalar bu yapının geç Helenistik veya erken Roma döneminde yapıldığı da ileri sürülmüşse de bu da açıklık kazanamamıştır Yapının içerisindeki oturma kademelerine güney ve kuzeydeki merdivenlerle çıkılmaktadır Oldukça yüksek duvarları son derece ince bir taş işçiliği ile yapılmıştır
Kuzey duvarının dış yüzünün tamamı ile iç yüzünün bazı kısımlarında Grekçe ve Latince kitabeler ile kaplanmıştır Bu yazıtlarda savaşın önlenmesi ve uzak denizleri bağışlaması için Helios,Zeus ve Serapis’e sunulan adaklardan söz edilmektedir Ayrıca diğer bir yazıtta ise bir yılın aylarını simgeleyen on iki dize bulunmaktadır Ekim ayı ile başlayan dizelerin sağında Grek sayıları ile belirtilen ayın günleri yer almaktadır Akrostiş oluşturacak biçimdeki dizelerin ilk harflerinden yazarın Menippos isimli bir kişi olduğu anlaşılmaktadır Burada Menippos, iyi eğitim görmemiş kentli dostlarının akıllarını güçlendirmeyi amaçladığını yazmaktadır

Akropolü kuşatan surların pek azı günümüze gelebilmiştir Ancak günümüze ulaşan kalıntılardan taşların oldukça geniş ve ince bir işçiliği olduğu dikkati çekmektedir Kapı kemerinin bir bölümü ile önündeki Korinth düzenindeki yivsiz sütun günümüze ulaşabilmiştir
Çevresinde Roma ve geç Antik döneme tarihlenen birçok heykeltraşi eser bulunmuştur Üzerinde bir araba yarışının da tasvir edildiği bu anıtsalkapı Lagina’ya kadar uzanan kutsal yolun başlangıcıdır Mimari elemanların üzerinde görülen bezemelerözellikle korinth başlıkları bu kapının MSIIyyın ortalarında yapıldığına işaret etmektedir Bunun yanı sıra yerleşim alanının kuzey-doğusunda bir kalenin kalıntıları ile karşılaşılmıştır
Bouleterion’un batısındaki agora son kazılarda ortaya çıkmıştır Agoradan günümüze yalnızca mermer duvarları çok iyi bir durumda gelebilmiştir Agora duvarlarının kalıntıları köyün sokaklarından birinde boylu boyunca uzanır Bu duvarın kuzeyinde Yusuf Boysal’ın 1980’ deki kazısında çıkardığı yuvarlak yapı da Agora’ya bağlı bir ünitedir

Oturma kademelerinden 10000 kişilik bir tiyatro olduğu anlaşılmaktadır Cavea, orijinal konumunu korumuş olup Mimar Vitrius’un koyduğu kurala uygun olarak kuzeye bakar ve merdivenlerle dokuz künei’ye ayrılırScene Roma devrinde yeniden yapılmıştır
Yusuf Boysal’ın 1985’de yaptığı kazıda ortaya çıkardığı Tiyatro’nun Roma İmparatoru Augustos zamanında yenilendiği anlaşılmaktadır Bu dönemde Hellenistik devirde yapılmış olan Scene’nin yerine üç katlı bir scene inşa edilmiştir Diazoma ve sahne binası halen toprak altındadır Mimari üslubundan Helenistik dönemde yapıldığı ve Roma zamanında da bazı eklemelerin yapıldığı anlaşılmaktadır Bölgede görülen depremlerden tiyatro binası çarpılmıştır Batı Paradosunun yeri belli olmasına karşılık doğu girişi belirsizdir
Heredotos’un Karia’ya gelenlerin toplandığı ve önemli kararların alındığını söylediği Augustos mabedi Tiyatro’nun cavea’sının hemen arkasında oluşturulmuş bir teras üzerinde yer alır ve kente hakim bir konumdadır Tapınağın tiyatro caveasının arkasında ve orkestra aksında yer alması Anadolu’nun hiçbir yerinde rastlanmamıştır
Tapınağın ebadı dıştan 7,15 x 1111 mdir Yivli sütunlar attik ion kaide üzerinde üç tamburun üzerinde yükselir Yerel olarak “tuz taşı” diye adlandırılan beyaz mermerler çok ince bir işçilikle işlenmiştir Mimari elemanlarından ve çeşitli motiflerin stillerinden Augustos tapınağıdır MS Iyüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş olduğunu gösterir

Kazılarda ortaya çıkarılan 105 x 180 m ölçüsündeki kuzey duvarı boyunca yapılan çalışmalarda Gymnasium’un dikdörtgen plânlı ve oldukça büyük ölçülerde bir yapı olduğu anlaşılmıştır Helenistik Çağda Miletos’da yapılan Gymnasium ile arasında oldukça büyük bir benzerlik vardır
Kuzey duvarının ortasında yarım daire plânlı bir eksedra ve bunun iki yanında da yine dikdörtgen plânlı ikişer büyük oda bulunmaktadır İtinalı bir işçiliği olan bu odaların mermer duvarlarının büyük bir bölümü ayaktadır
Kentin batısındaki nekropol alanının ortasından geçen kutsal yol 1985 ve 1986 yıllarında buradan kömür çıkarılmasından ötürü ortadan kalkmış mezarların çoğu kömür yığınlarının altında kalmıştır Burada rastlantı sonucu ortaya çıkan mezarlardan birisinde bulunan bir cam şişe bugün Bodrum Arkeoloji Müzesi’ndedir Ampboriskos denilen bu şişe bugüne kadar ele geçen tek örnektir Parfüm şişesi olduğu sanılan bu ampboriskosun üzerinde kabartma olarak Troia savaşından sonrası resmedilmiştir

Bu mezarların taşları Muğla Müzesi’nde sergilenmektedir
Evlerin duvarlarında antik parçalar bolca kullanılmıştır Hatta bunlardan birinin pencere sövesinde Çift Ağızlı Labrandis baltası motifinin işlendiği parça da vardır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.