Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
azam, ebu, hanife, imami

Ebu Hanife (İmam-İ Azam) ,

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebu Hanife (İmam-İ Azam) ,



Ebu Hanife (İmam-ı Azam) (Arapça: أبو حنيفة النعمان, Farsça: ابوحنیفه‎‎) (asıl adı: El-Numân bin Sabit bin El-Numân Zuta Arapça: النعمان بن ثابت بن النعمان بن زوطي dır), 699 (Hicri 80) yılında (Muhammed (SAV)'in ölümünden 67 yıl sonra) Kufe'de doğup, 767'de (Hicri 150) Bağdat'ta şehit edildi Sünnilikte ehl-i sünnet itikadının lideri kabul edilir Hanefi Mezhebinin kurucusudur

Babasının adı, Sabit'tir Horasan'ın ileri gelenlerinden bir zatın soyundan olup, Numân ve ailesinin Arap olmadığı kesindir; onun Farisi veya Türk olduğu şeklinde değişik görüşler vardır Dedesi Zuta'nın, İslam dinini kabul ettiği, babası Sabit'in, Halife Ali ile görüştüğü, kendisi, evladı ve zürriyeti için duasını aldığı rivayet edilir Künyesi olan Ebu Hanife'nin "Batıldan Hakka koşanların babası" manasında kullanıldığı rivayet edilmektedir



Ebu Hanife Camisi İrak

Küçük yaşta Kur'anı ezberlemiş ve Arapçanın o zaman tasnif edilmekte olan sarf, nahv, şiir ve edebiyatını öğrenmiştir Gençliğinin ilk yıllarında Eshab-ı kiramdan Enes bin Malik’i, Abdullah bin Ebi Evfa’yı, Vasile bin Eska’ı, Sehl bin Saide’yi ve hicri 102’de en son Mekke’de vefat eden Ebu’t-Tufeyl Amir bin Vasile’yi görmüştür Bunlardan hadis dinlemiştir

İmam-ı Şabi’nin tavsiyesiyle ilme sarılıp, ders halkalarına devam etmeye başlamıştır Ebu Hanife önce kelam ilmini, iman ve itikadı ve münazara bilgilerini Şabi’den öğrenmiştir Daha sonra Hammad bin Ebi Süleyman’ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmine başlamıştır Hammad’ın derslerine on sekiz yıl devam etmiştir

Hocası Hammad’ın dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz’a gidip Mekke ve Medine’de çoğu Tabiinden olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı Ehl-i beytten Zeyd bin Ali’den, Muhammed Bakır’dan ilim öğrendi

Tasavvuf bilgilerini Muhammed Bakır, ondan sonra da Silsile-i aliyyeden olan Cafer-i Sadık'dan öğrendi Eshab-ı kiramdan İbni Abbas’ın ilmini, Mekke fakihi Ata bin Ebi Rebah’tan ve İkrime’den, Halife Ömer ve onun oğlu Abdullah’tan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer’in azatlısı Nafi’den öğrendi Böylece, Eshab-ı kiramdan İbni Mesud ve Ali’den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü Tabiinden öğrendi

Ebu Hanife, İslam dinine yaptığı hizmetleriyle İslamiyet’i iman, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibadetlerde, günlük işlerde İslam fıkhının esaslarını ve şeklini tespit etmiştir Böylece, ikinci hicri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) unvanını almıştır

Ebu Hanife, fıkhı; Leh ve aleyhte olanı bilmek, tanımak diye tarif etmiştir Bu tarife göre fıkhı tespit etmek için, Edille-i şeriyyeye başvururdu Bunlar Kitap, yani Kur’an, Sünnet (Peygamberin sözleri, fiilleri ve takrirleri), İcma-ı Ümmet (Eshab-ı kiramın bir mesele hakkındaki sözbirliği) ve Kıyas-ı Fukaha (hükmü verilmiş meselelere benzeterek bir başka meseleyi hükme bağlamaktır

Ebu Hanife herhangi bir fıkıh mevzuunun işlenmesi veya fetvasının takrir edilmesi, yahut da cevabı bulunmak üzere mevzu (konu) edildiğinde, sırasıyla bu dört kaynağa baş vururdu Önce Kur’an'a bakar, hükmü aranan meselenin işaret yoluyla, iktiza yoluyla, ibare yoluyla veya delalet yoluyla cevabı varsa meseleyi ona göre çözerdi Meselenin halli için Kur’an'da delil bulunmazsa Sünnete, burada da bulamazsa İcma-ı Ümmete bakardı Bu kaynaklarda bulursa meseleyi çözerdi, hükmünü bildirirdi Şayet sırasıyla bu üç kaynakta bulamazsa, o zaman Kıyasa başvurur ve meseleyi çözerdi

İşte Ebu Hanife; en mükemmel usullerle yaptığı uzun çalışmaları ve ictihadı neticesinde çözdüğü ve tedvin ettiği fıkıh (hukuk) bilgileri ile Müslümanların ibadetlerinde ve diğer işlerinde İslamiyet'e doğru bir şekilde uymak için takip edecekleri bir yolu gösterdi ve bu yola “Hanefi Mezhebi” denildi

Talebelerine verdiği dersleri ise mükemmel bir usul ile yürütürdü Bir taraftan fıkhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir (anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu Geçmiş ve yaşanmakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı cinsten olup da gelecekte vuku bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu Dolayısıyla imam-ı A’zam'ın derslerinde geçmiş ve yaşanmakta olan halin meselelerinden başka, geleceğe ait meselelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tespit edilmiştir

Ebu Hanife, ömrü boyunca, insanları, imandan ayırmaya çalışan ve kendilerine “Dehriyyun” denilen fırkalarla mücadele etmiştir Bunların başında ibni Sebeciler, Mürcie, Cebriyye gibi fırkalar gelmekteydi

Ebu Hanife, fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usuller koymuş, Feraiz ve Şurut kitaplarını yazmıştır Ayrıca Eshab-ı kiramın, Peygamber'den naklen bildirdiği iman, itikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi

İlmi Kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetiştirdi Başta gelen talebeleri; Ebu Yusuf ismiyle meşhur Yakub bin İbrahim, Muhammed Şeybani, Züfer bin Hüzeyl, Hasan bin Ziyad, oğlu Hammad, Davud-i Tai, Esad bin Amr, Afiyat bin Yezid el-Advi, Kasım bin Ma’an, Ali bin Müshir, Hibban bin Ali gibi âlimlerdir

Ebu Hanife’nin derslerinde çözülen fiili ve nazari fıkhi meselelerin sayısı altıyüzbini aştığı rivayet edilir İmam-ı Matüridi ondan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazmıştır Yetiştirdiği talebelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yedi yüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadarı ictihad derecesine çıkmıştır Bazı müellifler onun derslerinde yetişen talebelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tespit edip, yazmışlardır Ebu Hanife ticaretle de uğraşırdı

Vefatı

Ebu Hanife bütün zorlamalara rağmen Tağuti sisteme boyun eğmemiş ve sistem adamı olmamıştır Ancak Abbasi Devletinin İkinci Halifesi Ebu Cafer Mansur'un kendi yorumladıkları İslama uymayan davranışlarına ve yönetim anlayışına fetva vermediğinden, Ebu Hanife'yi hapsettirip işkence ettirerek zehirleterek öldürtmüştürVefatından sonra çok kimseler onu rüyasında gördüklerini söylemişler ve kabrini ziyaret ederek, onun şânının yüceliğini dile getiren rivayetler anlatmışlardırMezhebi, İslam âleminin büyük bir kısmına yayıldı Selçuklu Sultanı Melikşah’ın vezirlerinden Ebu Sa’d-i Harezmi Ebu Hanife'nin kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptırdı Daha sonra Osmanlı padişahları bu türbeyi defalarca tamir ettirmiştir

Vasiyeti

Rahman ve Rahim olan 'ın adıyla

İman; lisan ile ikrar, kalb ile tasdiktir Sadece ikrar iman olmaz Çünkü sadece ikrar iman olsaydı, bütün münafıkların mü'min olmaları gerekirdi Keza sadece tasdik de iman olmaz Eğer sadece tasdik îman olsaydı, bütün kitap ehlinin mü'min olması gerekirdi Halbuki ; " şahitlik eder ki, münafıklar yalancıdırlar"(el-Münafikun,1) ve "Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar"(el-Bakara,146) buyurmaktadır

İman artmaz ve eksilmez Çünkü, imanın artması ancak küfrün azalmasıyla; eksilmesi de küfrün artmasıyla tasavvur olunabilir Bir şahsın aynı durumda mü'min ve kâfir olması nasıl mümkün olur? Mü'min gerçekten iman eden, kâfir de gerçekten inkâr eden kimsedir İmanda şüphe olmaz Zira Yüce "Onlar gerçekten mü'minlerdir"(el-Enfal,4) ve "Onlar gerçekten kâfirlerdir"(en-Nisa,151)buyurmaktadır Hz Muhammed'in ümmetinden âsi olan kimselerin hepsi gerçekten mü'min olup, kâfir değillerdir

Amel imandan ayrı, iman da amelden ayrı şeylerdir Mü'minin bir çok zaman bazı amellerden muaf tutulması bunun delilidir Bu muaflık halinde mü'minden imanın gittiği söylenemez Âdet gören bir kadın, namazdan muaftır Fakat, ondan imanın kaldırıldığını, yahut imanın terkedilmesinin emredildiğini söylemek caiz değildir Şâri' o kimseye "Orucu terket, sonra da kaza et," demiştir Fakat "İmam bırak, sonra kaza et," denilmesi caiz değildir Fakirin zekât vermesi gerekmez, demek caizdir Fakat fakirin iman etmesi gerekmez demek caiz değildir

Hayrın ve şerrin takdiri 'tandır Eğer bir kimse hayır ve şerrin takdirinin 'tan başkasından olduğunu söylerse, o kimse 'ı inkâr ve tevhid inancını iptal etmiş olur

Ameller; fariza, fazilet ve masiyet olmak üzere üç kısma ayrılır Farizalar, 'ın emri, dilemesi, muhabbeti, rızası, kazası, kudreti, ilmi, muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i Mahfûz'da yazması iledir Fazilet (farz olmayan ameller) 'ın emri neticesi olan amel değildir Eğer öyle olsaydı, fariza olurdu Fakat fazilet olan ameller 'ın dilemesi, muhabbeti, rızası, kaderi, kazası, hükmü, ilmi,muvaffak kılması, yaratması ve Levh-i Mahfûz'da yazması neticesidir Ma'siyet olan amel 'ın emri neticesi değildir, fakat 'ın muhabbeti, rızası ve muvaffak kılması olmaksızın; dilemesi, kazası, takdiri, hızlanı (yardıma ihtiyaç duyulduğu anda yardımı kesmek), ilmi ve Levh-i Mahfûz'da yazması iledir
'ın ihtiyacı olmaksızın Arş üzerine istiva ve istikrarı vardır Muhtaç olmaksızın arşı ve başkalarını muhafaza eder Eğer 'ın ihtiyacı olsaydı, mahlûklar gibi âlemi icad ve tedbîre kadir olamazdı Oturmak ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş'ın yaratılmasından önce 'ın nerede olduğu sorusu ortaya çıkardı Yüce bundan münezzehtir

Kur'ân, -u Taâla'nın mahluk olmayan kelâmı, vahyi, tenzili, ilâhî zâtının aynı olmayan, zatından da ayrı düşünülemeyen kelâm sıfatıdır O, mushaflarda yazılı dille okunur, kalplerde yer tutmaksızın muhafaza edilir Mürekkep, kâğıt ve yazıların hepsi mahlûktur Zira bunlar kulların fiilleri sonucudur Fakat 'ın kelâmı mahlûk değildir Yazılar, harfler, kelimeler, işaretler kulların anlama ihtiyacından dolayı mânâya delalet eden şeylerdir 'ın kelâmı zâtıyla kaim olup, mânâsı bu delalet edici şeylerle anlaşılır 'ın kelâmının mahlûk olduğunu söyleyen kimse kâfir olur -u' Taâla daima kendisine ibâdet edilendir Kelâmı ise kendisinden ayrılmaksızın okunan, yazılan ve hıfzolunandır

Peygamberimiz Hz Muhammed'den (salluallahu alleyhi ve sellem) sonra bu ümmetin en faziletlisi Ebû Bekr es-Sıddîk, sonra Ömer, sonra Osman, sonra da Ali'dir ( hepsinden razı olsun) "İlk önce iman edenler, herkesi geçenlerdir 'a yakın olanlar onlardır Onlar Naîm cennetlerindedir"(el-Vakıa,10) âyeti bu hususu ifade eder Önceliği olan herkes daha faziletlidir Onları her mü'min ve muttaki sever, buğzedenler münafık ve kötü kimselerdir Kullar amelleri, ikrarları ve marifetleri ile mahlûkturlar Fail mahlûk olunca onun fiillerinin evleviyetle mahlûk olması gerekir
-u Taâla mahlûkatı âciz ve zayıf oldukları halde güçleri olmaksızın yaratmıştır Onların yaratıcı ve rızıklandırıcısı "Sizi yaratan, sonra besleyen, sonra sizi öldüren, sonra dirilten 'tır"(er-Rum,40) âyetine göre -u Taâla'dır Helâl kazanç ve helâlinden mal biriktirmek helâldir Haramdan mal biriktirmek ise haramdır İnsanlar üç kısma ayrılır: İmanında samimi olan mü'min, küfründe direnen inkarcı kâfir ve nifakında sebat eden iki yüzlü münafık -u Taâla mü'mine ameli, kâfire imanı, münafığa da ihlası farz kılmıştır "Ey insanlar; Rabbinizden korkun"(el-Hac,1) âyetinde "Ey mü'minler, 'a itaat edin", "Ey kâfirler; 'a iman edin", "Ey münafıklar; ihlaslı ve samimi olun," mânâsı vardır

İstitaat (kulun fiili için gerekli güç) fiilden önce de sonra da değil, ancak fiille beraberdir Eğer istitaat fiilden önce olsaydı, kul ihtiyacı anında 'tan müstağni olurdu Bu ise "Müstağni olan 'tır Sizler ise muhtaçsınız" (Muhammed,38) âyetine muhalif olurdu İstitaatin fiilden sonra olması, fiilin takat ve istitaatsız meydana gelmesini gerektireceği için muhaldir

Mestler üzerine meshetmek vârid olan hadîse göre caiz olup; mukim için bir gün bir gece, yolcu için üç gün üç gecedir Hadîs, mütevatire yakın olduğu için inkâr edenin küfründen korkulur Seferde namazları kısaltmak ve oruç tutmamak ruhsattır "Sefere çıktığınız zaman namazı kısaltmanızda beis yoktur"(en-Nisa,101) ve "İçinizden kim hasta olur veya seferde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar"(el-Bakara,184) âyetleri bu hususu ifade etmektedir
u Teâla "Kalem"e yazmasını emretmiş, Kalem de "Ne yazayım ya Rabbi" demiştir -u Taâla da ona "Kıyamete kadar olacak şeyleri yaz," buyurmuştur (Ebû Davud, es-Sünne, 16; et-Tirmizî, el-Kader, 17; İbnu Hanbel el-Müsned, V/217, 218, 219)"Onların işledikleri her şey defterlerde kayıtlıdır Küçük, büyük her şey yazılıdır"(el-Kamer,52,53) âyeti bunu belirtmektedir

Şüphesiz kabir azabı vardır Münker ve Nekir suali haktır Bu konuda hadîsler varid olmuştur Cennet ve Cehennem haktır Ve ehli için yaratılmıştır mü'minler için Cenneti "Müttakiler için hazırlanmıştır"(A’li-İmran116) kâfirler için de Cehennemi "Kâfirler için hazırlanmıştır"(el-Bakara,24) âyetlerinde yarattığını belirtmiştir Cennet ve Cehennem'i sevap ve ceza için yaratmıştır Mizan haktır "Kıyamet günü adalet terazilerini kuracağız Hiç bir kimse, hiç bir şeyde haksızlığa uğramayacaktır"(el-Enbiya,47) âyeti bunu ifade eder İnsanın kitabını (amel defterini) okuması haktır "Kitabını oku! Bu gün senin nefsin kendi hesabını görmek için kâfidir"(İsra,14) âyeti bunun delilidir
bu nefisleri ölümden sonra da ellibin sene miktarınca tutan günde; ceza, sevap ve hakların edası için diriltir "Şüphesiz, kabirlerde bulunanları diriltecektir" (et-Tirmizi, el-Kader, 17)âyeti bu hususu' belirtir Cennet ehlinin -u Taâla'ya keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mülaki olmaları haktır Peygamberimiz'in ( salât ve selâm eylesin) şefaati büyük günah işlese de Cennet ehli olan her mü'min için haktır Hz Aişe, Hz Hatice'den sonra kadınların en faziletlisi, mü'minlerin annesi, zinadan uzak, râfizîlerin iftira ve iddialarından beridir Kim ona zina isnadında bulunursa, kendisi zina mahsûlüdür

Cennet ehli Cennet'te, Cehennem ehli de Cehennem'de ebedî kalacaklardır -u Taâla mü'minler için "Onlar Cennetliklerdir, orada ebedî kalacaklardır" (İbn Hanbel, el-Müsned, V, 217,218,219)kâfirler için de "Onlar Cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır" (Ali-İmran,116) buyurmaktadır

Eserleri


Vikisöz'de

Ebu Hanife sözleri bulunur

Fıkhu’l-Ekber: Ebû Hanife’nin oğlu Hammad’ın babasından naklettiği en şöhretli eseridir Ayrı silsilelerle zamanımıza kadar gelen birbirinden kısmen farklı üç nüshası vardır Bu eser başta Ebû Mansur el-Matûridi olmak üzere birçok âlim tarafından şerhedilmiştir Müteaddit defalar Türkçe’ye çevrilmiştir Ehl-i Sünnet akidesini, kısa, özlü ve son derece ihatalı bir şekilde ifade etmektedir


El-Fıkhül-Ebsât: Bu eser, oğlu Hammad, öğrencisi Ebû Yusuf ve Ebû Muti’ b Abdillah el-Belhi tarafından rivayet edilmiştir Sual-cevap tarzında olup yazma nüshaları Kahire Kütüphanesi VII/353′de olan bu risale, Ata el-Cürcâni tarafından şerhedilmiştir

El-Âlim ve’l-müteallim: Bu risalede, öğrencisi Ebû Mukatil’in sorduğu sualler Ebû Hanife tarafından cevaplandırılmaktadır Bu eser de Kahire Kütüphanesi VII/553′de kayıtlıdır el-Pezdevî de “Usûl’ünün mukaddimesinde eserin Ebû Hanife’ye ait olduğunu belirtmektedir

Er-Risâle: Bu eser, Ebû Hanife tarafından Basralı âlim Ebû Osman el-Betti’ye gönderilmiştir Kendisi hakkında Mürcie’den (Küfürle beraber amelin fayda vermediği gibi, inanılınca işlenen günahların da zarar vermeyeceğini iddia eden bir islâm fırkası) olduğu hususundaki ithamları reddetmektedir Eser yukarıda belirtilen rivayetlerle el-Pezdevinin aynı yerdeki şahadeti ile imama nisbet edilmektedir Yazma nüshaları Kahire Kütüphanesi VII/203, 553′de kayıtlıdır

El-Vasıyye: Avrupa kütüphanelerinde ve Kahire Kütüphanesinde (V/264) muhtelif nüshaları bulunan bu eserin Molla Hüseyin b İskender el-Hanefi, Ekmelüddin el-Baberti ve el-Hâdimî tarafından yazılmış şerhleri mevcuttur el-Baberti şerhinin Nuru Osmaniye, Ayasofya, Bayezid ve Selim Ağa kütüphanelerinde yazma nüshaları mevcuttur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.