![]() |
Mesneviden Hikâyeler |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Mesneviden HikâyelerPadişah Ve Hasta Cariye Çok eski zamanlarda bir padişah vardı ![]() ![]() Bu padişah bir gün atına bindi ![]() ![]() Yolda giderken bir cariye gördü, o, cariyenin kulu kölesi oldu ![]() Bir kuş kafeste nasıl çırpınırsa, padişahın da ruhu, beden kafesinde öyle çırpınmaya başladı ![]() ![]() Onu alıp arzusuna kavuştuğu için mutlu oldu ![]() ![]() Padişah sağdan soldan hekimler topladı ![]() ![]() Benim hayatımın önemi yoktur ![]() ![]() ![]() Kim, benim canıma derman ederse, her şeyimi, inci ve mercan hazinemi ona vereceğim ![]() Hekimlerin hepsi de dediler ki: “Bu uğurda canımızı feda edercesine çalışalım ![]() ![]() Her birimiz hasta tedavisinde, zamanın İsa’sıyız, elimizde her derdin devası, her hastalığın ilacı vardır ![]() Hekimler, guruplara benliğe kapıldılar da her şeyi kendi ellerinde sandılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hekimler ilaçlardan ne verdilerse, tedaviden ne yaptılarsa, beklenen şifa elde edilemedi ![]() ![]() Zavallı cariye, hastalıktan kıl gibi zayıfladı ![]() ![]() Padişah, hekimlerin hastalığa karşı aciz kaldıklarını görünce, yalın ayak mescide koştu ![]() Mescide girip, mihrapta secdeye kapandı ![]() ![]() Padişah, Hakk’ın huzurunda kendini kaybetti ![]() ![]() ![]() “Ey en az bahşişi cihan mülkü, cihan hükümdarlığı olan ![]() ![]() Ey ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçi sen: ‘Ey kulum, ben senin gizlediğin sırları bilirim, ama sen, yine o sırları meydana dök, isteklerini açığa vur”, buyurdun” Padişah can-ü gönülden yalvararak coşunca, ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O pir diyordu ki: “ Ey padişah, sana müjde, dileklerin kabul edildi ![]() ![]() O gelecek garip, çok değerli bir hekimdir ![]() ![]() ![]() Onun vereceği ilaçtaki kat’i sihir tesirini gör ![]() ![]() O rüyada vaad edilen zaman gelip de gündüz olunca, güneş yükselipte yıldızlar sönük, görünmez bırakınca, Padişah rüyayı kendine gizli olarak gösterilen zatı, görmek için pencere önünde beklemeye başladı ![]() O, gölge içinde güneş gibi parlayan, faziletli, hünerli, bir zatın geldiğini gördü ![]() Bu gelen zat, ufaktan hilâle gibi görünür görünmez bir halde geliyordu ![]() ![]() Padişah, kapıcı ve perdecilerin yerine kendi koştu, o gaipten, ötelerden gelen misafiri karşıladı ![]() Padişah da, gelen misafirde birbirini tanımış, bilmiş birer mana denizi idiler ![]() ![]() ![]() Padişah; “Benim asıl sevgilim, o cariye değil, sensin, fakat dünyada iş işten çıkar, ![]() ![]() ![]() “Ey ötelerden gelen aziz varlık, sen bana Hz Muhammed (sav) gibi ben de kendimi, senin hizmetine adamış Hz ![]() ![]() Padişah ellerini açıp o hekimi kucakladı ![]() ![]() ![]() Elini alnını öpmeğe, ne taraftan geldiğini, nerede bulunduğunu sormaya başladı ![]() Sora sora adanın baş köşesine çekti, götürdü ve; “Nihayet sabırlı bir manevi bir hazine buldum ![]() ![]() “Ey ![]() Ey mübarek yüzü, görünüşü her sualin cevabı olan kamil insan, uzun uzun konuşmak gerekmeden seni görmekle, bütün zorluklar halloluverir ![]() Sen gönlümüzde bulunan sırların tercümanısın ![]() ![]() Ey seçilmiş beğenilmiş ![]() ![]() ![]() ![]() Bulaşma, ağırlama, hatır sorma, yemek yeme işi bitince, padişah o aziz varlığın elinden tuttu, harem dairesine götürdü ![]() Hastanın ve hastalığın durumunu anlattıktan sonra onu, hasta cariyenin karşısına oturttu ![]() Hekim hastanın yüzünü, benzini görüp, nabzını saydı ![]() ![]() ![]() Dedi ki: “öbür hekimlerin çeşitli tedavileri yararlı ve şifalı bir tedavi olmamış, iyi edecek yerde, hastayı harap etmişler ve zayıf düşürmüşler ![]() Hekim hastalığı anladı ![]() ![]() ![]() Hüznünün mealinin çokluğundan gönül hastası olduğunu anladı çünkü onun vücudu sağlamdı, fakat gönlü yaralı ve vurgundu ![]() Hekim dedi ki: “Akrabayı da, yabancıyı da uzaklaştırmak suretiyle, sarayı boşalt, içeride kimsecikler kalmasın ![]() Ben bu hasta cariyeye bir şeyler soracağım, koridorlarda, köşe bucakta kimse bulunup ta bizi dinlemesin ![]() ![]() ![]() Ev boşaltıldı ![]() ![]() Hekim, tatlı ve yumuşak bir sesle hastaya; “nerelisin?” diye sordu ![]() ![]() “O şehirde akrabalarından kimler var? Kime yakınsın? Bağlı bulunduğun özlem duyduğun arkadaşların var mı?” Elini cariyenin nabzına koydu ![]() ![]() Bir kimsenin ayağına diken batınca, dizinin üstüne kor ![]() Önce, iğne ucu ile dikenin başını arar, bulamassa, diken batan yeri tükrüğü ile ıslatır ![]() Ayağa batan diken böyle güç bulunursa, gönüle batan diken nasıl bulunur? Cevabını sen ver ![]() Eğer gönüllere batan dikeni herkez göre bilseydi, insanlara gamlar, kederler gelebilir mi idi? Gönüllere batan manevi dikenleri çıkaracak o hekim çok mahirdi çok üstaddı ![]() ![]() Laf, olsun diye, hikaye yolu ile cariyeden, dostlarının arkadaşlarının halini, ne iş yaptıklarnı sordu ![]() Cariye, memleketine, efendilerine, hemşehrilerine ait bazı vak’aları açıkca hikaye etti ![]() Hekim bir taraftan cariyenin anlattıklarını dinliyor ![]() ![]() Hastanın nabzı, hangi isim söylendiği zaman hızlanırsa dünyada canının o kişiyi istediği anlaşılacaktı ![]() Cariye memlekitini dostlarını saydıktan sonra başka bir şehir ismi söyledi ![]() Hekim; “Kendi memleketinden nasıl çıktın? Daha evvel hangi şehirde idin?” diye sordu ![]() Cariye, bir şehir adı söyledi ve geçti ![]() ![]() Efendilerini ve şehirde bulunanları birer birer anlattı ![]() ![]() Şehir şehir, ev ev anlatıp durduğu, hikaye ettiği halde cariyenin ne nabzı hızlandı nede yüzü sarardı ![]() Hekim çok hoş bir şehir olan Semerkand’dan soruncaya kadar, cariyenin nabzı, sağlıklı bir insanın nabzı gibi, normal bir halde atıyordu ![]() Fakat Semerkant adı geçince, nabzın atışı arttı ![]() ![]() ![]() ![]() O hekim hastadan bu sırrı öğrenince, onu yatağa düşüren derdin, belanın aslını, sebebini bulmuş oldu ![]() O’ndan kuyumcunun şehrin, hangi semtinde, hangi mahallesinde oturduğunu sordu ![]() ![]() ![]() Hekim, cariyeye; “Senin hastalığının ne olduğunu şimdi anladım, seni bu hastalıktan kurtarmak için elimden geleni yapacağım ve ![]() ![]() ![]() “Sevin neşelen, üzüntülerini üzerinden at, bana güven, yağmurun çimenlere yaptığını yapacak, seni yeniden hayata kavuşturacağım ![]() Sen, gam yeme, ben senin gamını, kederini düşünür, onları giderme çarelerini ararım ![]() ![]() Ama, sakın ha, bu sırrı hiç kimseye söyleme, padişah neler konuştuğumuzu sorup soruşturursa ona dahi açma ![]() ![]() ![]() ![]() Şunu iyi bilki; eğer gönlün sırlarına mezar olursa muradın çabucak hasıl olur ![]() Hz ![]() ![]() Tohum toprak içerisinde gizlendiği, zahmetlere katlandığı için, bostan yeşerir ve güzelleşir ![]() O hekim vaadleri lutufları hastayı korkudan kurtardı, içine rahatlık verdi ![]() Hekim cariyeden bu bilgileri aldıktan sonra, kalktı, padişahın huzuruna cıktı, onu, durumdan birazcık haberdar etti ![]() Dedi ki: “Bu derdin tedavisi için, şimdilik gereken tedbir, o adamı buraya getirmemizdir ![]() Altınlar, süslü elbiseler göndererek kuyumcuyu kandır, onu, o uzak şehirden buraya davet et ![]() O tarafa ehliyetli, becerikli, bilgili ve dürüst iki kişiyi elçi olarak gönderdi ![]() O, iki kişi Semerkand’a kadar geldiler ![]() ![]() ![]() Ona dediler ki: “Ey hünerde, ma’rifette ileri gitmiş kişi, ey kuyumculukta eşsiz olan ve en üstün dereceye ulaşan, varlık ![]() ![]() ![]() ![]() İşte felan padişah kuyumcu başlığına seni seçti ![]() ![]() Şimdilik şu süslü elbiseleri altınları, gümüşleri al, padişahın yanına gelince, onun en hassas bendelerinden, sarayın ileri gelenlerinden nedimlerden olacaksın ![]() Kuyumcunun gözleri kıymetli elbiseleri, altınları görünce kamaştı, gurura kapıldı, şehirden, çoluk çocuğundan ayrıldı ![]() Padişahın, canına kastettiğinden habersiz, neş’e içinde yola düştü ![]() Zavallı kendi kanının diyetini, elbise sandıda sırtına giydi ![]() ![]() O garip kuyumcu, yolculuğunu tamamlayıp da şehre gelince, hekim onu padişahın huzuruna çıkardı ![]() Padişah onu görünce, ona iltifatta bulundu, onu pek ağırladı, altın hazinesini ona teslim etti ![]() Sonra hemen padişaha dedi ki : “Ey büyük sultan, o cariyeyi bu kuyumcuya ver ![]() Ver ki, ona kavuşunca, cariye iyileşsin zevkinin ateşi hastalığının ateşini gidersin ![]() Padişah o çok güzel, ay yüzlü cariyeyi kuyumcuya bağışladı ![]() ![]() Böylece onlar altı ay kadar muratlarına erdiler, cariye de tamamiyle iyileşti ![]() Ondan sonra, hekim, kuyumcu için bir şerbet yaptı ![]() ![]() Hastalık yüzünden ![]() ![]() Kuyumcu zayıflayıp çirkinleşti ![]() ![]() ![]() Keşke kuyumcu baştan başa ayıp, ar ve tamimiyle çirkinlik timsali olaydı da, başına böyle kötü hal gelmeyeydi ![]() Kuyumcunun gözlerinden dere gibi kanlı yaşlar akıyor ![]() ![]() “Tavus kuşunun kanadı, canının düşmanı olmuştur ![]() ![]() Ruhumdan ve gönlümden aşağı olan, benim gerçek varlığım olmayan için beni öldüren, bilmiyor mu ki kanın uyumaz ve mazlumun kanı yerde kalmaz ![]() Bu gün benim başıma gelen, yarın onunda başına gelecektir ![]() Bu dünya, bir dağa benzer ![]() ![]() ![]() Kuyumcu bu sözleri söyledi ve hemen toprak altına gitti ![]() ![]() Açıklama :Bu hikayede geçen padişah, ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ruh her bakımdan üstün bir varlık olduğu halde, kendi mevkiini, şerefini düşünmeden, bir cariyeye (=nefis)gönül vermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu güzel hikayenin hakikatini anlar ve üzerinde biraz düşünür isek insan kendinden birşeyler bula bilir ![]() |
![]() |
![]() |
|