Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Dualar

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dualar, dökük, kırık

Kırık Dökük Dualar!

Eski 08-05-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kırık Dökük Dualar!







Kırık Dökük Dualar!
Prof Dr M Yaşar Kandemir


Doğru yolu bulmak ve hep orada kalmak; insanın en önemli meselesi budur Sırât-ı müstakîm dediğimiz İslâm’ın aydınlık yolundan dışarı çıkmamak her Müslümanın canla başla istemesi ve üzerinde titizlikle durması gereken konudur Cenâb-ı Mevlâ hidâyeti bir şekilde nasip edebilir; ama hep hidâyet üzere kalabilmek için kulun gayreti gerekir Tıpkı bir mirasa konan kişinin servetini koruyabilmek için çaba sarfetmesi gibi

Esasen biz de bir tür mirasyediyiz Gözümüzü dünyaya açınca, kendimizi İslâm servetinin içinde buluverdik Şeytanın ve nefsimizin bu serveti yağmalamasına izin vermemek bizim en büyük meselemiz olmalıdır

İki Cihan Güneşi Efendimiz bile (’ın selâmı Onun üzerine olsun), hep Müslüman kalabilme niyazıyla şu duayı dilinden düşürmezdi:

“Yâ mukallibe’l-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik: Ey kalpleri halden hale çeviren ! Benim kalbimi dininden ayırma!” (Tirmizî, Kader 7, Daavât 90, 124; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 182, VI, 91, 251, 294, 302, 315)

Cenâb-ı Hakk’ın devamlı surette gözetiminde olduğu halde Fahr-i Âlem Efendimiz sık sık böyle dua ederse, elbette bizim de imanımızı korumak için daha çok gayret sarfetmemiz ve sık sık “Kalbimi dininden ayırma, yâ Rabbî” diye yalvarmamız gerekir



Peygamber dualarının güzelliği

Fakat biz, Kâinâtın Sahibine nasıl dua etmek, nasıl yalvarmak ve Ondan neler istemek gerektiğini bilmiyoruz Ellerimizi kaldırıp duaya başladığımızda, çoğu zaman ağzımızdan hiç de duaya benzemeyen, Cenâb-ı Mevlâ’nın huzuruna takdim etmeye lâyık olmayan kırık dökük sözler çıkıyor “Ben ne söylüyorum, tamburam ne çalıyor” atasözünde olduğu gibi, dilimizden dökülen sözler, gönlümüzden geçenleri yansıtmıyor

Şu bir gerçektir ki, herkes usûlünce dua edemez Güzel dua edebilmek Cenâb-ı Mevlâ’nın bir lütfudur Kâinâtın Rabbi bu lütfu herkesten önce elçilerine ihsân ettiği için en güzel duaları onlar yapmışlardır Peygamber dualarındaki derinlik, bu sözlerin ilâhî bir kaynaktan süzülüp geldiğini hemen göstermektedir Meselâ Dâvûd aleyhisselâm’ın yaptığı, Peygamber Efendimiz’in de yapılmasını tavsiye ettiği şu duadaki erişilmez derinliği fark etmeye çalışalım:

“Allâhümme innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhibbüke, ve’l-amele’llezî yübelligunî hubbeke Allâhümmec‘al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine’l-mâi’l-bârid

Bu duanın anlamı şudur:

ım!

Senden, seni sevmeyi,

seni sevenleri sevmeyi,

ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim

ım!

Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!” (Tirmizî, Daavât 73; Tefsîr 39/4)

İşte bu sebeple biz, her şeyi olduğu gibi, dua etmeyi de Peygamberler Sultanı Efendimizden öğrenmek durumundayız O Gönüller Sultanı, dua ve niyazlarında, bir dua hazinesi olan Kur’ân-ı Kerîm’den çokça faydalanmış, ardından da vahiy nurunun cilaladığı gönlünden kaynayıp gelen yakarışlarını Mevlâ’sına arzetmiştir

Namaza durunca

Şimdi bütün dikkatimizi toplayıp, Resûl-i Kibriyâ’nın bir namaz esnasında yaptığı dua ve niyazlardaki olağanüstü güzelliği anlamaya gayret edelim

Hz Ali’nin haber verdiğine göre, ’ın Elçisi farz namaz kılacağı zaman, tekbir aldıktan sonra şu iki âyeti okurdu:

“Doğrusu ben, tek 'a inanan bir kimse olarak, gökleri ve yeri yoktan var edene yüzümü çevirdim Ben 'a şirk koşanlardan değilim" (En’âm 6/79)

“Benim namazım da, ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de yalnızca âlemlerin Rabbi içindir O'nun eşi ortağı yoktur İşte ben bununla emrolundum Müslümanların ilki de benim” (En’âm 6/162-163)

Ardından, Âlemlerin Rabbine olan sonsuz bağlılığını ve Ondan neler istediğini şöyle ifade ederdi:

ım!

Biricik hükümdar Sensin

Senden başka ilâh yoktur

Sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum

Ben nefsime zulmettim; günahlarımı itiraf ederim

Bütün günahlarımı affeyle Çünkü günahları Senden başka kimse affedemez

Beni en güzel ahlâka ilet Ahlâkın en güzeline Senden başka kimseler iletemez

Kötü ahlâkı benden uzaklaştır Kötü ahlâkı Senden başka kimseler benden uzaklaştıramaz

Ben hep Sana itaat ederim

Daima Senin hizmetindeyim

Bütün hayırlar Senin kudret elindedir

Kötülük Sana nispet edilemez

Varlığım Sendendir; dönüşüm yine Sanadır

Hayır ve ihsanın, bereketin pek çoktur ve Sen yücesin

Beni bağışlamanı diliyor, Sana tövbe ediyorum

Rükûda

Efendimiz aleyhisselâm rükûa varınca, Cenâb-ı Hakk’a nasıl boyun eğdiğini, içinde bulunduğu duruma uygun şekilde şöyle ifade ederdi:

ım ben sadece Sana rükû ettim

Sadece Sana iman ettim

Sadece Sana teslim oldum

Gözüm, kulağım, beynim, kemiklerim ve sinirlerim hep Sana boyun eğdi

Rükûdan doğrulunca şunları söylerdi:

ım! Gökler ve yer dolusu, gökle yer arasındakiler dolusu, onların dışında olup da senin dilediğin şeyler dolusu sana hamdolsun

Secdede

İnsanların Biricik Efendisi alnını secdeye koyduğunda şöyle derdi:

ım! Sadece sana secde ettim

Yalnız sana iman ettim; Sana teslim oldum

Benim yüzüm kendini yaratıp ona şekil veren, kulağını ve gözünü vâreden Rabbine secde etti

Yaratanların en güzeli olan pek yücedir

Tahiyyattan sonra ve selâm vermeden önce de şöyle dua ederdi:

ım! Şimdiye kadar yaptığım,

bundan sonra yapacağım,

gizlediğim ve açığa vurduğum,

ölçüsüz bir şekilde işlediğim,

ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle!

Öne geçiren de Sen, geride bırakan da Sensin

Senden başka ilâh yoktur” (Müslim, Müsâfirîn 201; Ebû Dâvûd, Salât 119; Tirmizî, Daavât 32)

Cibrîl kanadının serinliği

Hangi insan, kendini ve bütün âlemi en mükemmel şekilde yaratan o Yüce Kudrete duyduğu sonsuz hayranlığı, nihayetsiz şükrânı böylesine kapsamlı ifadelerle dile getirebilir? Bu dua ve niyazlarda, göklerin engin derinliği, Cibrîl kanadının serinliği hissedilmiyor mu?

Secdeye vardığında, huzûr-ı ilâhîde olduğunu hissederek, iman tazeler gibi bir edâ içinde “Benim yüzüm kendini yaratıp ona şekil veren, kulağını ve gözünü vâreden Rabbine secde etti” diye yere yüz sürmek nasıl bir kulluk şuurudur?

Yüce Rabbim hepimize bu şuuru ihsân eylesin

Evet, mârifet, hidâyet üzere kalabilmektir Hidâyet üzere kalabilmek yani Cenâb-ı Hakk’a giden o aydınlık yolda bir ömür boyu yürüyebilmek için, ’a olan bağlılığını, Resûlullah’ın öğrettiği dualarla her fırsatta dile getirmek ve Onun bize tavsiye ettiği iyi ve güzel işleri yapmak şarttır

Hidâyet Güneşi Efendimiz’den öğrendiğimiz bir hidâyet duasıyla sohbetimiz bitirelim:

“Allâhümme innî es’elüke’l-hüdâ ve’t-tükâ ve’l-‘afâfe ve’l-gınâ:

ım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği isterim” (Müslim, Zikir 72)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.