![]() |
Yakın Tarihimizde Ki Önemli Ayaklanmalar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yakın Tarihimizde Ki Önemli AyaklanmalarYAKIN TARİHİMİZDEKİ ÖNEMLİ AYAKLANMALAR A ![]() 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() - 31 Mart Vakası (Star Gazetesi - 30 Mart 2003) Patrona Halil İsyanı (29 Eylül - 11 Ekim 1730) İrticaî anlamdaki ilk ayaklanma olaylarından biri Sultan III ncü Ahmet zamanında (29 Eylül - 11 Ekim 1730) meydana gelen Patrona Halil İsyanıdır ![]() yeniçeri olan Patrona Halil ve yandaşları; 29 Eylül 1730 tarihinde Sultan Bayezit Camii'nin Kaşıkçılar kapısı tarafında ellerinde yalın kılıç olduğu halde bayrak açıp, üç - dört koldan hareketle "Şer ile davamız vardır; ümmet-i Muhammet'ten olanlar dükkânlarını kapatıp bayrak altına gelsin ![]() ![]() ![]() ![]() Ayaklanan bu asiler askerî kışlaları da basarak silâhlarına el koymuşlardır ![]() ayaklanma sırasında üç veziri boğdurmuşlar; Sultan III ncü Ahmet'i de tahttan indirmişlerdi ![]() hükümet otoritesini yeniden tesis etmek, devletin huzur ve asayişini sağlamak için Patrona Halil ve yandaşlarını bir tertip sonucu öldürtmüştür ![]() Kabakçı Mustafa İsyanı (1808) Sultan III ncü Selim tarafından batıya dönük özellikle orduda yapılmak istenen ıslahat hareketlerine ve yeniliklere karşı 1808 yılında gerici güçlerin kışkırtması ve girişimleri ile Kabakçı Mustafa İsyanı meydana gelmişti ![]() durumda bırakmış; ayrıca, Sultan III ncü Selim'in tahttan indirilmesi ve daha sonra da şehit edilmesi ile sonuçlanmıştır ![]() lideri Kabakçı Mustafa ile ayaklanmaya ön ayak olan Köse Mustafa Paşa, 300 yandaşı ile birlikte Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa tarafından idam edilmişlerdir ![]() 31 Mart Ayaklanması (13 Nisan 1909) İstanbul'da İngiliz yanlısı Sadrazam Kâmil Paşa'nın da desteği ile gerici ve dine dayanan Volkan gazetesini çıkaran, 6 Şubat 1909 tarihinde de "İttihad-ı Muhammedi” cemiyetini kuran Kıbrıs doğumlu "Derviş Vahdeti"; gerek gazetesinde gerekse kurduğu cemiyetin programında Kuranıkerim ve şeriat hükümlerinin yürürlüğe gireceğini belirtmekte; ayrıca, Avrupa'da eğitim gördükten sonra yurda dönen batı ve modern düşünceli subaylara ve İttihat Terakki Partisi'ne karşı halkı ve askerleri ayaklandırmaya çalışmaktaydı ![]() Söz konusu cemiyet, ayaklanmadan önce 20 ![]() bayraklarla Ayasofya Camii önünde toplanmış ve " ![]() ![]() ![]() bir tarafa bırakıldı ![]() ![]() ![]() ![]() cahil halkı tahrik etmeye çalışmıştır ![]() tarihle 13 Nisan 1909) gününün sabahı İstanbul'da Taşkışla'daki 4 ncü Avcı Taburu ayaklanmış, subayları yakalayıp hapsettikten sonra çavuş ve onbaşıların komutasında Ayasofya Camii'ne gelmişler ve yolda "şeriat isteriz" diye bağırmışlardır ![]() Bu ayaklanmaya İstanbul'daki bazı birliklerle beraber sarıklı ve cübbeli hocalar ve bir kısım cahil halk da katılmıştır ![]() Asiler, kabinenin çekilmesini, II nci Tümen Komutanı Cevdet Paşa ile Hassa Ordusu Komutanı Musa Paşa'nın görevden alınmasını, ayrıca şeriat hükümlerinin kesin olarak uygulanmasını istiyorlardı ![]() ile Adliye Nazırı Nazım Paşa öldürüldü ![]() kurşuna dizildi ![]() boğazlandı ![]() gemisinin erleri tarafından Yıldız Sarayı'na götürülüp Padişah Abdülhamit'in gözleri önünde şehit edildi ![]() ve Adana vilayetlerine de sıçramıştı ![]() şeyhlerle birlikte binlerce insan ellerinde yeşil bayraklarla telgrafhane önünde toplanarak İstanbul'daki isyancıları desteklediklerine dair İttihad-ı Muhammediye Cemiyetine ve Kıbrıslı Derviş Vahdetî'ye telgraf çekmişlerdi ![]() Sonuçta ayaklanmayı bastırmak üzere Mahmut Şevket Paşa komutasında oluşturulan ve komutanlığını Hüseyin Hüsnü Paşa, kurmay başkanlığını ise kolağası (Yzb ![]() Selanik'ten İstanbul'a hareket ederek Yeşilköy'e gelmişti ![]() Trablusgarp valisi Arnavut asıllı İngiliz dostu İsmail Kemal, İstanbul'daki İngiliz elçiliğine sığınmış, İngiliz bayrağı taşıyan bir vapurla Yunanistan'a kaçmıştı ![]() 1909'da Hareket Ordusu, Sirkeci, Aksaray, Edirnekapı ve Beyoğlu olmak üzere dört kol halinde İstanbul'a girdi ![]() Selimiye ve Yıldız kışlalarındaki asiler etkisiz hale getirilmiş ve böylece halkın ve devletin bekasını ilgilendiren önemli bir ayaklanma olayı bastırılmıştı ![]() Osmanlı Padişahı Sultan II nci Abdülhamit, bu olaylardan sonra Millet Meclisince tahttan indirilmiş; yerine 27 Nisan 1909 tarihinde Sultan V nci Mehmet (Reşat) getirilmiştir ![]() kişiyi asmak suretiyle idam etmiştir, idam edilenlerin içinde ayaklanmanın elebaşılarından, irticaî yayın yaparak halkı isyana teşvik eden Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdetî de bulunuyordu ![]() 31 Mart Vakası 31 Mart ayaklanması, geleneksel Osmanlı halk ayaklanmalarının son örneğiydi; bu isyanların amaçları ve müttefikleri hiç değişmedi ![]() Bugünse varoşların eğitimsiz, işsiz, asosyal kitleleri ile tarikat bağlantılı sözde din adamlarından oluşan yeni ittifakın amacı aynı, fakat araç farklı: Artık amaçlarına seçim sandığı aracılığıyla ulaşmayı öğrendiler ![]() ![]() ![]() Yanlış bilinen tarihi gibi, 94 yıl önce İstanbul'u kasıp kavurduğu 11 gün boyunca yaşanan olayları ve nedenleriyle çeşitli ve genellikle eksik, yanlış, çarpıtılmış yorumlara konu olan 31 Mart Olayı, muhalefetin demokratik bir gövde gösterisi olarak başladı, ama siyasal deneyimsizlik sonucu esnaf, suhte ve askerlerden oluşan kitlenin irticai başkaldırısına dönüştü ![]() 31 Mart 1325 (bugün kullandığımız takvime göre 13 Nisan 1909) sabahı erken saatlerde İstanbullular sokaklardan akın akın geçen askerlerin haykırışlarıyla uyandılar ![]() 4 ![]() ![]() subaylarını bağlayan er ve erbaşlar, Arnavut Hamdi Çavuş önderliğinde, isyan sarhoşluğuyla haykırıp ateş ederek Meclis'in bulunduğu Sultanahmet Meydanı'na doğru akıyordu ![]() 'Yaşasın asker!', 'Şeriat isteriz' çığlıkları ile bölünen derin bir uğultu meydanı sarmıştı ![]() Sarı elbiseli avcı askerlerinin süngüleri ışıldıyor, ellerindeki beyaz yeşil bayraklar sabah serinliğinde dalgalanıyordu ![]() ![]() boru sesleri arasında ellerinde yeşil bayraklarla tekbir getirerek Divanyolu'ndan gelen kalabalık bir grup fark edildi ![]() medrese talebeleri (suhte), cami hocaları, vaizlerden oluşan alt düzey ulemaydı ![]() İşte 31 Mart Olayı adıyla tarihimize geçen kanlı ayaklanma böyle başladı ![]() Ayaklanmanın ilk gününde 20'ye yakın mektepli zabit katledildiği gibi, Tanin ve Şurayı Ümmet gazetelerinin matbaası basıldı, makineleri parçalandı ![]() Paşa ile Lazkıye mebusu Emir Arslan Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İ ![]() ![]() gelenleri sanılarak 'yanlışlıkla' öldürüldü ![]() tüfekleriyle sağa sola ateş etmesi sonucu kazara yaralananlar, ölenler öldü ![]() Kısacası İstanbul, isyancıların egemenliği altında kaldığı 11 gün boyunca, geçmiş yüzyılların kazan kaldıran Yeniçerileri'nin günlerine benzeyen olaylara sahne oldu ![]() Geleneksel Osmanlı halk ayaklanmalarının son örneği olan 31 Mart isyanını, Makedonya'daki İ ![]() ![]() Ordusu bastırdı ![]() pek çok askerle birlikte ulemadan, Volkan gazetesi yazarları Derviş Vahdeti ile Enderunlu Lütfi de asıldı ![]() 31 Mart İsyanının Nedenleri Asilerin ilk başta meclisin önünde toplanarak dileklerini mebuslara aktarmak istemeleri, olayın meşrutiyetçi demokratik boyutunu gösterir ![]() gazetelerinde, asker ve din adamlarının Kanun-u Esasi'ye bağlı olduklarının sık sık dile getirilmesi de bir başka ipucudur ![]() olup da bir 'irtica' olayına dönüşmüştü? Bunun için biraz daha geriye, isyandan tam 8 ay 21 gün önce (10 Temmuz 1324/23 Temmuz 1908) ilan edilen Meşrutiyet'in günlük yaşamda yarattığı değişikliklere göz atmak ve bunların siyasal ve toplumsal bağlamdaki gelişmelerdeki yansımalarını değerlendirmek gerekiyor ![]() 1 ![]() 2 ![]() Meşrutiyetin ilanını İstanbullular'ın dinmek bilmez sevinçlerini ifade ettikleri sonu gelmez gösteriler izledi ![]() fotoğrafları elden ele geziyor, adlarına şarkılar besteleniyor, kartpostallar bastırılıyordu ![]() Hürriyeti herkes kendine göre anlıyordu: Meşrutiyeti herkesin istediğini yapma özgürlüğü olarak kabul edip işlerine gitmeyenler bile vardı ![]() ![]() ![]() 'herkesin işinin gücünün başına dönmesi gerektiğine' dair birkaç bildiri yayınlamak zorunda kaldı ![]() Meşrutiyet'in ilanından sonra onlarca yeni gazete ve dergi kuruldu; bu gazete ve dergilerde kadınlar da yazmaya başladı ![]() duyuluyordu ![]() kampanyaları, balolar düzenleniyor toplantılar yapılıyordu ![]() 2 ![]() 2 Eylül'de İstanbul'a dönen Prens Sabahaddin ve taraftarları İ ![]() ![]() yakınlığı göremeyince bir muhalefet partisi kurdular ![]() partinin adı Ahrar (Hürler, Liberaller) Fırkası idi ![]() çok farklı muhalif grupları bir araya toplayan siyasal bir şemsiyeye dönüştü ![]() Geleneksel güç odakları olan Saray (Abdülhamid) ile heyet-i vükelanın yanı sıra, siyasal yaşamın yeni unsurları olarak İ ![]() ![]() ![]() Çoğunlukla genç subay ve küçük memurlardan oluşan İ ![]() ![]() sonra hemen iktidara gelemeyip hükümeti denetlemekle yetindi ![]() gerçekleştirilen seçimlerde (Kasım 1908), İ ![]() ![]() meclise girdi ![]() ![]() ![]() tanınan kişiler olduğundan, İ ![]() ![]() mebuslarına söz geçiremeyince baskıya başvurdu ![]() şiddetlendirdi; muhalefetten Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi'nin öldürülmesi siyasal gerginliği alabildiğine tırmandırdı ![]() 3 ![]() 4 ![]() Meşrutiyetin ilanını izleyen Ekim ayında, yüzlerce yıldır Osmanlı egemenliğindeki bazı Avrupa topraklarından siyasal statüleri hızla değişti ![]() siyasası doğrultusunda, çeşitli Avrupa devletleriyle yürüttüğü denge politikasının sonucu özerk siyasal birimler, yani eyalet-i mümtaze olarak Osmanlı devleti çatısı altında yaşayan Bulgaristan Prensliği, Bosna-Hersek ve Girit vilayetleri, Meşrutiyetten sonra art arda koptu ![]() Avusturya'ya, Girit ise Yunanistan'a iltihakını ilan etti ![]() Avusturya'ya karşı milliyetçi bir nefret doğdu ![]() ![]() Dış bunalımın en önemli sonucu, İttihatçıların zannettiği gibi tek başına Kanun-u Esasi'nin devleti kurtaramayacağının anlaşılması ve halkın gözünde İ ![]() ![]() düşürmesiydi ![]() 5 ![]() 6 ![]() Ordudaki değişiklikler: Yeni rejimin ordudaki ilk reformlarından biri, zamanın gerekleriyle bağdaşmayan askeri sistemde gerçekleşti: Prusya tipi disiplinin uygulanmaya başlaması sonucu, eğitim sırasında namaz, abdest gibi askerin devamlılığını engelleyen dinsel ritüeller olabildiğince azaltıldı ![]() içinde grev hareketlerine yol açtı ![]() ![]() ![]() zabitlerce şiddetle bastırıldı ![]() zabit olma yolunun kapatılmasıydı ![]() Ulema ile ilgili değişimler: Ulemanın yeni rejimden hoşnutsuzluk nedenleri de, modernizasyon süreci içinde yönetici sınıf içindeki imtiyazlı konumlarına indirilen son darbeydi ![]() ![]() ![]() ![]() kemiren doymaz bir kurt olarak gördüğünden, yeni rejimde ulemaya bir rol vermeyi asla düşünmedi ![]() askerlikten muaf tutulan medrese talebelerinden başarısız olanların askere alınacağını açıkladı ![]() Böylece ulema, İ ![]() ![]() ![]() ittifakın en kesin kanıtlarına Derviş Vahdeti'nin Volkan gazetesinde rastlanır ![]() gazete 31 Mart'a çok yakın bir tarihte kurulan İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nin de sözcülüğünü üstlenecekti ![]() Osmanlı Halk Ayaklanmaları Osmanlı toplumu klasik çağ boyunca, çerçevesini devletin çizdiği bir İslam paradigmasıyla yaşamını sürdürürken tam bir uyum içindeydi ![]() (kanunlar) doğrultusunda toplumun her kesimi için bildik bir ırmakta akıyordu ![]() toplumun için ulema-asker bürokrasisi, halk ve 'tebasının babası' olarak 'Padişah'ın sahip olduğu güç, dengeli bir dağılım gösteriyordu ![]() 'aracı' grup olarak, 'patrimonyal bürokrasi' adı verilen bu sistemin en önemli toplumsal katmanıydı ![]() Gel gelelim, devletin Batılılaşmak zorunda kalması tüm bu dengeleri bozdu ![]() buna karar vermesi, halkın da kaçınılmaz olarak Batılılaşmayı kabul etmesini getirmedi ![]() kitlelerce hiç ![]() kapılan geleneksel katmanlar ile 'Batı taklitçisi züppeler' olarak gördükleri oluşan yönetici sınıf arasında, bir daha hiç kapanmayacak bir uçurum açıldı ![]() Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda modernizasyon süreci, yapılan reformlar ile bunların yarattığı tepkilerin getirdiği isyanların tarihine dönüştü: III ![]() Devri'ne karşı Patrona Halil (1730), III ![]() Mustafa (1807), Abdülmecid'in Islahat Fermanı'na karşı Kuleli Olayı (1859), Kırım savaşı ardından birbirini izleyen ekonomik ve diplomatik krizlere karşı 1876'daki suhte ayaklanmaları ![]() Bu isyanların ortak özellikleri, hepsinin İstanbul'da meydana gelmesidir ![]() müttefikler hemen hemen aynıdır: Yeniçeriler (sonradan er ve erbaşlar), esnaf, ulema ve orta sınıfın alt düzeyi kent sakinleri ![]() ne zaman bir de dış bunalım eşlik etse, ayaklanma koşulları tamamlanmış oluyordu ![]() İstanbul'daki geleneksel halk ayaklanmaları sırasında, modernleşmeci devlet örgütü adeta donar; bu 1730'da nasılsa, 1909'da da aynen olmuştu ![]() kaçacak delik aratan, devlet otoritesini tümüyle işlevsizleştiren mekanizma aynen işler ![]() sarılmaz ![]() alanlarının bekçisidir ![]() hakkı vardır ![]() de ![]() ![]() İslami gelenek ve ilkelerin devamını sağlamak her Müslüman'ın bireysel görevidir ![]() Batılılaşma süreci devlet ile halk arasında bir uçurum açmıştı ![]() grup arasındaki uçurumu, eğitsel, siyasal ve toplumsal araçlarla derhal kapatmaya çalışmak olmalıydı ![]() katmanlarında bunu başardı da ![]() mekteplerde, camilerde görev yapan alt düzey ulema idi ![]() gruplar hiç değilse başlangıçta, Batılılaşmayla doğan yeni iletişim kanallarını (gazetelere şikayet mektupları yazmak, cemiyet kurmak, imza toplamak vb ![]() protesto gösterilerinde demokratik çerçeveyi korumak) kullandılar ![]() bağı olmayan halk kesimleri ise bu araçları bilmiyordu ![]() çehresindeki değişimlerden de hoşnut değillerdi ![]() alanlarını korumak için yapabilecekleri tek şey vardı: İsyan ![]() 'İ ![]() ![]() başlayan 31 Mart, işte bu mekanizmalarla 'irtica'a dönüştü ![]() ![]() isyanların ana temasını oluşturan 'nehy an-il-münker'in (şeriatin yasakladıklarını yaptırmamak), 1909'da hala kullanılması, şaşırtıcı bir anakronizme benzese bile, aslında günümüzde de kullanılıyor: Türban, faiz, organ bağışı, vb meselelerde İslami değerlerden oluşan bir yaşam alanı yaratmak ve yeni siyasal muhalefet söylemler oluşturmakta hala etkili ![]() Osmanlı ayaklanmalarının 'çağdaş' unsurlarının artık demokratik süreçleri öğrenmiş ve 'Şeriatin yücelmesini' bugün artık seçim sandığı aracılığıyla gerçekleştiriyor olması ![]() ![]() ![]() *** |
![]() |
![]() |
![]() |
Yakın Tarihimizde Ki Önemli Ayaklanmalar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yakın Tarihimizde Ki Önemli AyaklanmalarYAKIN TARİHİMİZDEKİ ÖNEMLİ AYAKLANMALAR-2 B ![]() Şeyh Eşref Ayaklanması (26 Ekim - 24 Aralık 1919) Millî mücadelemizin başladığı ilk yıllarda Bayburt ilçesi Hart nahiyesinde 26 Ekim - 24 Aralık 1919 tarihlerinde Şeyh Eşref ismindeki bir gericinin liderliğinde millî birlik ve mücadelemizi sarsacak nitelikte gerici hareketler başlatılmıştı ![]() propagandada ahir zaman peygamberi (mehdî) olduğunu ve kendisine kurşun işlemediğini iddia etmişti ![]() Menemen olaylarında Mehdî Derviş Mehmet de kullanmıştı ![]() perdesi" arkasında cahil halkı kandırarak ayaklandırmış ve Türk vatanını parçalamaya kalkan hain emellerin aleti olmuştu ![]() Alay'dan 50 kişilik bir müfreze tedbirsizlikten dolayı Şeyh Eşrefin adamlarına esir düşmüş, Alay Komutanı Bnb ![]() ![]() subaylara - "kâfir" kabul edilerek -imanlarının yenilettirilmesi amacıyla günlerce ibadet ve zikir yaptırılmıştı ![]() müritleri 24 Aralık 1919 tarihinde etkisiz hale getirilmişlerdi ![]() olmuş ve üçü subay toplam 44 kişi yaralanmıştı ![]() 1 nci Düzce Ayaklanması (13 Nisan - 31 Mayıs 1920) İzmit - Adapazarı - Düzce - Bolu civarında, Berzak Saferbey adında bir gericinin teşviki ve İngilizlerin desteği ile 13 Nisan - 31 Mayıs 1920 tarihleri arasında 1 nci Düzce ayaklanması meydana gelmişti ![]() direktifi ile müdahale eden 24 ncü Tümen Komutanı Yb ![]() tedbirsizliğinden dolayı asilere karşı başarılı olamamış, çıkan çatışmada şehit olmuştu ![]() yağmalamışlardı ![]() ![]() ![]() ![]() dinlemeyen Ankara'yı biz de dinlemeyiz ![]() ![]() ![]() ![]() Bolu'da Abdülkadir adındaki genç bir subayı (Menemen'deki Kubilay gibi) önce bıçakla ağır yaralayıp sonra iple astıktan sonra " ![]() ![]() ![]() yerine geldi ![]() ![]() ![]() ![]() Ayaklanmanın bastırılmasında millî kuvvetlere komuta eden Bnb ![]() Kuvayi Tedibiye komutanı Yb ![]() ![]() sırada TBMM açılmış ve 29 Nisan 1920 tarihinde Hıyanet-i Vataniye kanunu yürürlüğe girmişti ![]() bir hâl almıştı ![]() istemişti ![]() idi ![]() ![]() Kuvvetleri asilerle yaptığı çetin muharebelerden sonra bu önemli ayaklanmayı bastırmışlar ve sonuçta isyancıların elebaşısı Berzak Safer Bey ve adamları millî kuvvetlerimiz tarafından hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardır ![]() Şeyh Sait Ayaklanması (13 Şubat - 31 Mayıs 1925) Şeyh Sait Ayaklanması İslami Kürt Devleti kurmak amacıyla Şeyh Sait adında bir asinin liderliğinde 13 ŞUBAT 1925 tarihinde Diyarbakır'ın Dicle (Piran) ilçesinde başlatılmış, Diyarbakır, Bingöl (Çapakçur), Elazığ ve Muş'un ilçe ve köylerine sirayet etmiştir ![]() ayaklanma 31 MAYIS 1925 tarihinde bastırılmıştır ![]() önemli oldukları değerlendirilenler aşağıda sunulmuştur: Şeyh Sait, üzerinde ele geçirilen ve bölgedeki ağa, şeyh ve beylere hitap eden mektubunda özetle: " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() bu dinin elçisidir ![]() ![]() ve Allanın birliğine inananlar İslâm'da birlik olamazsak, cümlemiz behemehal mahv ve yok olacağız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeyh Sait'in asi liderlerine yazdığı diğer mektupta da özetle " ![]() ![]() ![]() dine ait vakıfların, medreselerin, şeyhliğin kaldırılması, fuhuş ve zinanın artması, kadınların ecnebilerle dans etmesi ![]() ![]() ![]() Hükümeti'ne karşı kin ve nefret duygularını aşılamak istemiştir ![]() Gnkur ![]() ![]() gibi, ayaklanmanın gaye ve hedefi; din ve şeriat talebi, hilâfet ve saltanatın iadesi maskesi altında bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasıdır ![]() Şeyh Sait, 13 Şubat 1925 Cuma günü kalabalık bir atlı grubu ile Dicle (Piran)'ye gelmiş, buradaki camilerde verdiği vaazlarda " ![]() ![]() ![]() Millî Eğitim'e bağlandı ![]() Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar ![]() dövüşmeye başlar ve dinin yükseltilmesine gayret ederim ![]() ![]() ![]() ayaklanma hareketinin ilk işaretini vermişti ![]() Şeyh Sait isyanından beş yıl sonra, 23 Aralık 1930 tarihinde Menemen'de meydana gelen gerici ve irticaî olayda da başta asilerin başı Mehdî Derviş Mehmet olmak üzere bir kısım yobaz mürteci grubu Menemen sokaklarında ve olayın meydana geldiği Belediye Meydanında halka hitaben " ![]() ![]() ![]() dinimizden ayırmaya çalışıyorlar, şapka giymeye zorluyorlar diyerek ![]() ![]() ![]() ayaklanmaya teşvik etmişti ![]() Şeyh Sait, kardeşi Şeyh Abdurrahim ve adamları Dicle (Piran)'de bazı mahkumları tutuklamak üzere gelen Ütğm ![]() müfrezesine karşı ateşle mukabele etmiş; müfrezeden bir şehit ve iki yaralı verilmişti ![]() Şeyh Sait'in adamları sopaların ucuna yeşil bayrak ve Kur'an asarak "Sallallah Muhammed ![]() ![]() ![]() ![]() olarak geçecek hareket fiilen başlamıştı ![]() Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk'ta " ![]() ![]() ![]() çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?" demek suretiyle bu konuda hassasiyetini dile getirmişti ![]() Şeyh Sait ve adamları Dicle (Piran)'de isyanı başlattıktan sonra 15 Şubat 1925 tarihinde Genç vilayetini ele geçirmiş, daha sonra Diyarbakır'ın Lice ilçesine yakın Fıs boğazında ayaklanmaya müdahale etmek üzere görevlendirilen 21 nci Süvari Alayı'nı pusuya düşürmüştü ![]() ![]() şehit etmişlerdi ![]() olmuştu ![]() Asi grubu ellerinde yeşil sancak ve göğüslerinin üzerinde Kur'an-ı Kerim olduğu halde bankaları, evleri, dükkanları basıp soyarak kendilerince "hak yolunda" ilerliyorlardı ![]() Türklerden tanrı adına teslim olmalarını istiyorlardı ![]() da olmayacağına dair bildiriler dağıtıyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Hainler, 19 Şubat 1925 tarihinde Diyarbakır'ın ilçesi Hani'yi, 25 Şubat 1925'te Elazığ vilayetini ele geçirmişler; önce Jandarma binası ile bazı askerî tesisleri daha sonra evlen ve mağazaları işgal edip yağmalamışlardı ![]() mahkumları serbest bırakarak adliyedeki evrakı da yakmışlardı ![]() Elazığ'ın düşmesinden sonra asilerin Malatya vilayetini de ele geçirmeleri ihtimaline karşı ATATÜRK, 26 Şubat 1925 tarihinde Malatya yakınında İzoli'de bulunan 17 nci Tugay Komutanı Alb ![]() ![]() ![]() ![]() muharebe ve çarpışma sonucunda değil, mensuplarının ve müritlerinin çağrısına uymak suretiyle ve bunların kendilerine katılması ile Elazığ'a gelebilmişlerdir ![]() silâhı; aldatmayı, bozgunculuğu ve din ile şeriatı vasıta olarak kullanmak suretiyle bilgisizlikten faydalanmaktır ![]() koruyarak kazanmak tercihe değer ![]() bunun gereği olarak olağanüstü tedbir almaya zorunlu olacağınızdan beni haberdar etmelisiniz ![]() ![]() ![]() ![]() Başbakan ismet (İNÖNÜ) Paşa ve Hükümetin TBMM'ye 4 Mart 1925 tarihinde gönderdiği "Takrir-i Sükûn" kanunu ile irtica ve isyan ile memleketin sosyal nizamını, emniyet ve asayişini bozmaya yönelik bütün faaliyet ve yayınlar yasaklanmış ve bu kanuna uymayanların İstiklâl Mahkemelerinde yargılanacağı hükmü getirilmiştir ![]() Asilerin esas hedefi Diyarbakır vilayeti idi ![]() bağımsızlığını ilân edeceklerdi ![]() gecesi Diyarbakır'ın dört kapısına birden taarruz etmişti ![]() arasında yapılan şiddetli ve kanlı çarpışmalar sonunda asiler bozguna uğramıştı ![]() olay ayaklanmanın dönüm noktasını oluşturmuştur ![]() Ordu birlikleri, 26 Mart 1925 tarihinden itibaren Hınıs, Varto, Elazığ ve Diyarbakır istikametinde genel taarruza geçmiş ve sonuçta asilerin ele geçirdikleri yerler tekrar geri alınmıştı ![]() yeniden tesis edilmiştir ![]() 15 Nisan 1925 tarihinde Genç ilçesinin kuzeyinde sıkıştırılan ve yakalanacaklarını anlayan Şeyh Sait ile diğer asi liderler, Doğuya doğru Bulanık üzerinden İran'a kaçmayı plânlamışlar; ancak, Varto güneyinde Çarpuk (Abdurrahman Paşa) Köprüsü civarında birliklerimiz tarafından yakalanmışlardır ![]() Varto'da alınan ilk ifadesinde özetle; " ![]() ![]() ![]() ![]() müstakil Kürt Krallığının ilânı zamanı idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diyarbakır'da kurulan Şark İstiklâl Mahkemesi Başkanı Mazhar Müfit (KANSU)'nun, 26 Mayıs 1925 tarihinde yapılan duruşmada Şeyh Sait'e sorduğu "Diyarbakır'ı almakla ne olacaktı?" sorusuna karşılık olarak Şeyh Sait " ![]() ![]() ![]() sonra kısas tatbik edecektik ![]() ![]() emrediyor ![]() ![]() Üstümüze bu kadar asker gönderileceğini tahmin etmiyorduk ![]() ![]() ![]() vermiştir ![]() Sonuç olarak, Şark İstiklâl Mahkemesinin 28 Haziran 1925 gün ve 341 / 69 sayılı gerekçeli kararına göre Şeyh Sait ile birlikte 48 asi 28 Haziran 1925 gününün gecesi Diyarbakır'ın Siverek kapısında idam edilmişlerdir ![]() kayıplarının dışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütçesinin ilk iki yıl açık vermesine, Musul ve Kerkük bölgeleri ile petrollerinin elden çıkmasına ve bu bölgelerin İngilizlerin hakimiyetine girmelerine neden olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Yakın Tarihimizde Ki Önemli Ayaklanmalar |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Yakın Tarihimizde Ki Önemli Ayaklanmalar![]() ![]() Menemen (Kubilay) Olayı (23 Aralık 1930) Menemen'de Kubilay'ın 23 Aralık 1930 tarihinde şehit edilmesine neden olan irtica olayı, İstanbul'da Erenköy Şevki Paşa Köşkü'nde ikamet eden 84 yaşındaki Nakşibendî tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ile oğlu Mehmet Ali tarafından hazırlanmış, Manisa Askerî Hastanesi imamlığından emekli olan Laz İbrahim Hoca tarafından da teşvik ve tahrik edilmiş, mürteci Derviş Mehmet ve adamlarınca da hunharca icra edilmiştir ![]() Şeyh Esat ve tarikatının amacı, Cumhuriyet Hükümeti'ni yıkmak, ATATÜRK ilke ve inkılâplarına aykırı olarak saltanat ve şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını sağlamaktı ![]() Menemen olayında önemli etkinliği olan Laz İbrahim Hoca, olaydan önce Erbilli Şeyh Esat tarafından Manisa'ya sözde baş Halife olarak atanmıştır ![]() ve civarındaki ilçe ve köylerde Nakşibendi tarikatını yaymaya çalışmış; ayrıca, Cumhuriyet ve ATATÜRK ilke ve inkılâpları aleyhine konuşmalar yapmıştır ![]() Dolayısıyla irticaî hareketlerin oluşmasına ön ayak olmuştur ![]() tarikatın bir toplantısında da Kubilay'ı şehit eden Giritli Derviş Mehmet'in Mehdîliğini ilân etmişti, Kubilay olayının elebaşısı olan Mehdi Derviş Mehmet ve gerici grubu, 06 Aralık 1930 Cumartesi günü akşamı Manisa'da tatlıcı Hüseyin'in evinde yaptıkları son toplantıda, Menemen'de gerçekleştirecekleri irtica eyleminin plânını hazırlamışlardı ![]() İrtica grubu, Manisa'dan hareket ederek Paşaköy, Sünbüllerve Bozalan köylerinden temin ettikleri silâhlarla birlikte 23 Aralık 1930 Salı günü sabahı Menemen'e gelmiş ve buradaki Müftü (Köseköy - Kesikköy) mescidine girmişlerdi ![]() mihraba asılı bulunan (üzerinde "La ilahe illallah inna fetahneke" suresi yazılı) yeşil bayrağı da alarak olayın cereyan ettiği Belediye Meydanı'na gelerek orada bulunan halka " ![]() ![]() ![]() zorluyorlar ![]() ![]() zorlamışlardı ![]() Mehdi Derviş Mehmet, ayrıca, "kendisinin peygamber olarak geldiğini, şeriatı yerine getireceğini, Menemen'in 70 ![]() ![]() bazı yayınlarda ise Halife ordusu tabiri kullanılmaktadır) tarafından kuşatıldığını, Şeriat Bayrağı altına girmelerini, girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini, askerin silâh atamayacağını, kendilerine top ve merminin işlemeyeceğini ![]() ![]() ![]() ayaklandırmıştı ![]() Mürteci grubunun meydandaki bu eylemlerine Menemen Jandarma Bölük Komutanı Yzb ![]() grubu ile orada bulunan halk dağılmamıştır ![]() Yzb ![]() ![]() ![]() ![]() Karşımdan çekil !" demiştir ![]() bazıları tarafından alkışlanmıştır ![]() Ayaklanan bu gerici topluluğun tehlikeli hareketlerini ilk seferde kontrol altına alabilmek amacıyla Menemen'de konuşlu 43 ncü Piyade Alayından P ![]() ![]() Fehmi Kubilay görevlendirilmişti ![]() mevcutlu müfrezesi ile birlikte olayın cereyan ettiği Hükümet Konağı'na (Belediye Meydanında) doğru hareket etmişti ![]() Kubilay olay mahalline gelmiş, müfrezesine süngü taktırmış ve erleri müfreze çavuşunun komutasına bırakarak ayaklanan mürtecilerin yanına gitmişti ![]() Mehdi Derviş Mehmet ile karşılaşmış ve kendisine "yaptıkları hareketin suç olduğunu ve bu kanunsuz eyleme son vermelerini, kan dökmeden buradan çekip gitmelerim" söylemiştir ![]() kurşunu ile yaralanmıştır (bazı kaynaklarda mürtecilerden birinin silâhından atılan mermi ile yaralandığı belirtilmektedir) ![]() Olay mahallinde bulunan Kubilay'ın müfrezesi irticaî gruba ateş açmış; ancak, silâhlarında manevra mermisi bulunduğundan dolayı etkili olamamıştı ![]() bilen Mehdi Derviş Mehmet ise, "bakın bana mermi işlemiyor ![]() cür'etlenmişti ![]() ![]() binasına girmek istemiş; fakat, binanın giriş kapısı kapalı olduğu için girememişti ![]() nedenle, hükümet binasının hemen yanındaki Kazez Camii bahçesine girmişti ![]() Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet ile birlikte Kazez Camii bahçesinde bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay'ın başını gövdesinden ayırmış; yeşil bir bayrağın tepesine takmıştı ![]() Kubilay canavarca bir hisle şehit edilmiş, cehalet ve taassubun kurbanı olmuştu ![]() Mehdi Derviş Mehmet ve irticaî cani grubu, bu cinayetle yetinmeyip Kubilay'ın başını Menemen sokaklarında dolaştırmış, bu sırada kendilerine müdahale eden Şevki ve Hasan adlı kahraman iki bekçiyi de öldürmüşlerdi ![]() yakın ahali ise Kubilay'ın şehit edilmesi esnasında donuk, hissiz ve seyirci kalmış; hatta bir kısmı olayı tasvip edercesine alkış tutmuştu ![]() Bu menfur olaya müdahale etmek üzere 43 ncü Piyade Alay Komutanlığınca Yzb ![]() Ragıp Çaldıran Bey ile Yzb ![]() takviyeli iki bölük görevlendirilmişti ![]() bina, tesis, yol ve kavşaklarda gerekli önlemler alındıktan sonra halkın dağılmaları, evlerine gitmeleri, aksi takdirde ateş edileceğine dair uyarılar yapılmıştı ![]() uyarılara uyulmadığı gibi gericilerin "Bize kurşun işlemez, biz şeyhiz, dervişiz ![]() ![]() ![]() demeleri üzerine ateş açılmış ve bu ateş esnasında Kubilay'ı şehit eden Mehdi Derviş Mehmet ile birlikte Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet öldürülmüşlerdi ![]() Türk Ordusunun kahraman subayı Kubilay ile Cumhuriyet rejiminin sadık bekçileri Şevki ile Hasan'ın cenazeleri, 24 Aralık 1930 tarihinde kendilerine yakışır bir şekilde yapılan törenle Menemen'e defnedilmişti ![]() Ayyıldız tepede devrim şehidi Kubilay ile Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki adına anıt dikilmiş ve bu anıtın üzerine "inandılar, dövüştüler, öldüler ![]() ![]() ![]() bekçisiyiz ![]() ![]() Olaylardan bir hafta sonra 01 Ocak 1931 tarihinde TBMM'nde Başbakan İsmet (İNÖNÜ) Paşa olay hakkında özet olarak; " ![]() ![]() ![]() siyasete alet eden bütün hareketlerin yeniden ortaya çıkmasıdır ![]() karşı gelerek şeriat istemektedirler ![]() ![]() istiyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() Gazi Mustafa Kemal Paşa ise, 27 Aralık 1930 tarihinde Gnkur ![]() ![]() ÇAKMAK'a gönderdiği mektupta, özetle, "Kubilay Bey'in şehit edilmesinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen'deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları bütün Cumhuriyetçi vatanperverler için utanılacak bir hadisedir ![]() Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin idealist öğretmen heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhurıyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ATATÜRK, 08 Şubat 1931 tarihinde Ege bölgesinde yaptığı bir gezide de; " ![]() ![]() ![]() saflığından istifade ederek milletin maneviyatına tasallut eden kimseler ve onların takipçi ve müritleri elbette bir takım cahillerden ibarettir ![]() kurtuluş ufuklarında fasılasız yoi almasına mani olmaya çalışanlar hep bu müesseseler ve bu müesseselerin mensupları olmuştur ![]() daha büyük düşmanı olmamıştır ![]() edenler, Menemen'de Kubilay'ın başı kesilirken lâkaydane seyretmeye tahammül ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle birdir" demiştir ![]() Menemen olayına karışanların yargılanması ile görevlendirilen Divan-ı Harp Başkanı General Mustafa MUĞLALI, duruşmada bulunan sanıklara hitaben; "tarikatın münevver tabakalarından bu millet çok zarar görmüştür ![]() memlekete kötülük yapmışlardır ![]() Nakşibendiler din ve tarikat perdesi arkasında zavallı saf Müslümanları kalpte saklı olan o 'sırla' zehirlemiş ve bu millet sizin aletiniz olmuştur ![]() ![]() Menemen olayının elebaşılarından olan ve Müftü Mescidindeki yeşil bayrağı alıp meydana çıkararak 23 Aralık 1930 gününün sabahından itibaren irtica hareketini başlatan Nalıncı (Mantarcı) Hasan (idam cezası verilmiş; ancak, yaşının küçük olmasından dolayı 24 sene hüküm giymiştir) ismindeki mürteci, yapılan sorgulamasında " ![]() ![]() ![]() edilmiştir) vasıtasıyla Şeyh Esat'ı ziyaret ettiğini, bir süre Erenköy'deki köşkünde misafir kaldığını, bu zaman zarfında köşkteki konuşmaların Hükümet aleyhinde olduğunu, orada bulunan Laz İbrahim Hoca'nın da "Şapkaların atılacağına, feslerin giyileceğine ![]() duyduğunu belirtmiştir ![]() Olayda yaralı olarak ele geçirilen ve bir müddet sonra idam edilen Emrullah oğlu Mehmet Emin sorgusunda; Mehdî Derviş Mehmet'in bir toplantıda, "dünyanın Şeyh Esat Hocanın avucunda olduğunu, isterse tufanlar ve fırtınalar yaratıp dünyayı alt üst edecek kudrette bulunduğunu söylediğini, kendisinin de Arabistan'a hatta Çin'e kadar giderek Hz ![]() dahi dine davet edeceğini" ifade etmiştir ![]() Mehmet Eminin sorgusunun devamında, Mehdî Derviş Mehmet'in "Hz ![]() de bu esrardan içti ve öylece miraca çıkarak Allah ile görüştü" diyerek orada bulunanlara devamlı zikrettirerek esrar içirdiğini, Mehdî Derviş Mehmet'in Menemen'de "Kutbülak tap (Allah'ın vekili) Esat Hoca'ya ve umum şeyhlere telgraf çekeceğiz ![]() ![]() edeceğiz ![]() halifeliği iade edeceğiz ![]() ![]() ![]() ![]() Manisa'dan Giritli Küçük Hasan'ın (hakkında mahkemece idam kararı verilmiş; ancak, yaşı küçük olduğundan 24 sene hüküm giymiştir) yapılan sorgulamasında; " Bozalan köyünde Mehdî Mehmet ve arkadaşlarına iki adet silâh verildiğini, bu köyde bir hafta kadar kaldıklarını, zikir ederek esrarlı sigara içtiklerini ![]() ![]() ![]() ![]() Mahkeme başkanı General Mustafa MUĞLALI, bir sanığın "Vallahi efendim ![]() ![]() ![]() namaz bile kılmıyorum ![]() ![]() General MUĞLALI da; "Biz camilerin kapısına içerisi yasak diye çifte nöbetçi mi diktik? Minarelerin kapılarını mı ördürdük? Müezzinler beş vakit ezan okuyor ![]() gürül mukabele okuyor ![]() ![]() söyleyenlerin ya gözleri kör ve kulakları sağırdır yahut da onlar bu safsata ile kötülükler yapmak istiyorlar ![]() ![]() Mahkemece hakkında idam kararı verilip çok yaşlı olduğu için 24 sene hüküm giyen; ancak, tutuklu bulunduğu sırada ölen Erbilli Şeyh Esat'ın yapılan sorgulamasında " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() çıkardığı tekaya (tekkeler) ve zevaya (zaviyeler) kanunundan sonra tarikatla bir ilgim kalmadı ![]() Hükümete karşı olmadığını sözlerine eklemiştir ![]() Yukarıdaki ifadeler dikkate alındığında, Menemen Olayının hazırlayıcısı olan Nakşibendi tarikatı lideri Şeyh Esat'ın yurt dışı bağlantısı ile ilgili olarak Askerî Mahkeme Başkanı General Mustafa MUĞLALI, verdiği beyanatta "Şeyh Esat, hilâfet komitesiyle alâkasına dair bir itirafname hazırlıyordu ![]() Lavrens (LAWRENCE) ile münasebette bulunduğunu da doğrulamaktaydı ![]() hastalığı bunu yazıp bitirmesine mani olmuştur ![]() ![]() Diğer ayaklanma olaylarında olduğu gibi "Menemen Olayı'nda da Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini din kurallarına dayandırma, siyasî veya kişisel çıkar sağlama, din ve din duygularını istismar ederek halkı ayaklandırma, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkarak yerine Şeriat Devleti kurmayı amaçlayan gerici hainlere karşı devletin meşru güçleri gerekli tedbirleri almış ve suçlulara hak ettikleri cezaları vermiştir ![]() *** |
![]() |
![]() |
|