Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1611, 1682, alem, çelebi, evliya, seyyahi

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)



Seyyah-ı Âlem
Evliya Çelebi (1611 - 1682)





Evliya Çelebi (d 25 Mart 1611, İstanbul - ö 1682, Mısır), 17 yüzyılın önde gelen gezginlerindendir Kırk yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır

25 Mart 1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu Babası Derviş Mehmed Zilli, I Süleyman’dan I Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş ve seferlere katılmıştır Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiştir

Evliya Çelebi, çok iyi bir öğrenim gördü Önce mahalle mektebine gitti Daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'ne girdi Burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun'a devam etti








Okul öğreniminin dışında özel hocalardan Kur'an, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri aldı Kur'an'ı ezberleyerek hafız oldu

Evliya Çelebi, öğrenimini bitirdikten sonra sarayda görev aldı Yaptığı işlerle padişah ve devlet ileri gelenlerinin beğenisini kazandı Bu yüzden çok yüksek görevlere getirilmesi düşünülüyordu

Evliya Çelebi'nin düşünceleri ise çok farklıydı Daha küçük yaşlarından itibaren içinde müthiş gezi arzusu vardı Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak istiyordu Bu yüzden sarayda fazla kalamadı Kendisinin anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başladı







Seyahatname'den Yemek Adabı




Gördüğü rüya şöyledir Rüyasında İstanbul'da Yemiş İskelesi civarında Ahi Çelebi Camii'ndedir Orada muazzam bir cemaat vardır Dikkat eder, HzMuhammed(sav)'i baş tarafta görür Dört sadık halifesi ve diğer ashabı da hep oradadır HzMuhammed (sav)'in yanına gidip ondan şefaat dilemek arzusundadır Ama bir türlü cesaret edip de gidemez En sonunda bir cesaretle gidip "Şefaat ya Resulallah" diyeceğine, "Seyahat ya Resulallah" der Böylece, 70 yaşına kadar sürecek ve çeşitli tehlike, sıkıntı ve hadiseler geçirmesine rağmen vazgeçmeyeceği seyahati başlar







Kütahya'daki Evliya Çelebi Heykeli




İlk gezisini, İstanbul ve çevresine yaptı Daha sonra İstanbul dışına çıktı Artık, gezileri birbirini izliyordu Tam elli yıl boyunca durmadan gezdi Gezdiği yerler arasında o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan hemen hemen bütün yerler vardı

Evliya Çelebi, bu gezileri sırasında çok ilginç yerler gördü Yeni insanlarla tanıştı Birçok olayla karşılaştı Karşılaştığı ilginç olayları okuyucuya anlatarak kitabına renk kattı Gezileri sırasında birçok kez ölümle burun buruna geldi Savaşlara katılarak hem savaşları hemde o yerleri anlattı Gezmek için gittiği son yer Mısır oldu 1682 yılından sonra vefat etti

Evliya Çelebi'nin bugün bile önemini taşıyan Seyahatnamesi işte bu gezilerin ürünüdür





Evliya Çelebi Seyahatnamesi


Evliya Çelebi - Nil Nehri Haritası



Seyahatname, Evliya Çelebi tarafından 17 yüzyılda yazılmış olan çok ünlü bir gezi kitabıdır 10 ciltten oluşur

Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır

Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır Evliya Çelebi'nin 10 ciltlik Seyahatnâmesi, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir Eser bu yönden Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir































Alıntı Yaparak Cevapla

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)

Eski 08-03-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)






Anadolu, Ortadoğu ve Balkanlar’da her şehir kendi tarihini Evliya Çelebi’den öğrendi



Edirne’de Çeşme Meydanı
Evliya Çelebi 1652 yılında yanında bulunduğu Melek Ahmet Paşa
ile birlikte Edirne’ye gelmiş ve
paşa hastalanınca 20 gün Edirne’de konaklamıştı




Çelebi’miz Almanca ve Farsça kelimeler üzerindeki benzerlikleri not ederek işe başlar Her halükarda bir İndo-Avrupa lisan grubundan bahsedecek değildir Evliya’mızın Doğu Anadolu’daki Kürtçe vokabüler üzerindeki kayıtları dikkate değerdir Ve bu kayıtların bugün için hâlâ önemli olduğunu belirtmek gerekir (Evliya Çelebi, Diyarbakır Editör: Martin van Bruinessen) Bu kitapta Bosforth’un makalesi Evliya’nın filolojik değerini ustalıkla irdeleyen bir çalışmadır Dankoff ve diğer uzmanlar Evliya’nın Kafkas dilleri üzerindeki kayıtlarını dikkatle takip ediyorlar Hassaten artık kaybolduğu söylenebilecek Ubuhçadan devşirdiği kelimeler kayda değerdir Evliya’nın Kafkaslar üzerindeki kayıtları bu kavimler için bir şanstır Ve seyyahımızın dehasının bir işaretidir 10 ciltlik kitabının birincisi İstanbul ve civarı; ikincisi Anadolu, Kafkasya, Girit ve Azerbaycan’dan söz eder Dedik ya Evliya bir ilginç dehadır; zamanında henüz çok tahrip olmayan Girit’in Minos uygarlığına ait eserlerini ve duvar resimlerini tetkik etmiş, bu kavimle Mısır arasında bağlantı kurmuştur Evliya’nın keskin zekâsı ve gözünden Mısır’ın ve Girit’in zenginlikleri kaçmamıştır Yaptığı mukayeseler bugün adeta doğrulanır gibidir Üçüncü cilt Suriye, Filistin, Kürdistan, Ermenistan bölgeleri; dördüncü cilt Doğu Anadolu, Irak ve İran; beşinci cilt Rusya ve Balkanlar; altıncısı Macaristan’a yapılan ve bizzat katıldığı seferler; yedincisi çok erkenden Almanca’ya çevrilen Avusturya, Kırım ve bazı Kafkas bölgelerinin tasviri; sekizincisi Yunanistan, Kırım ve Rumeli; dokuzuncusu Mekke’ye yaptığı hac ziyareti ve onuncusu da Mısır ve Sudan seyahatleridir







Münif FehimHürriyet Arşivi



42 yılda yapılan bu seyahatler muhteşem bir eseri meydana getirmiştir Avusturya Viyana seyahatnamesi, Beylerbeyi Karamanlı Kara Mehmet Paşa’nın sefaret heyetiyle yapılmıştır Evliya Çelebi, Vestfalya diplomatik usullerini henüz tanımayan Osmanlı’nın Avusturya ile sefaret heyetinin kabulü ve ağırlanması üzerindeki münakaşa ve müzakerelerini oldukça canlı ve dikkatli tasvir eder

ErIch Prokosch’un 17 Yüzyılın İkinci Yarısında Kahire adlı eseri Evliya’nın muhteşem Mısır seferi için başvurulacak en ciddi çalışmalardandır Burada Nil’deki hayvanat cinslerinden bahsetmekle yetinmeyip Mısır’ın fellahlarının timsahlarla kurduğu garip bağlantılardan da bahseder Fantezi eseri olduğu gibi gerçek de olabilir Kimselerin dilinden düşmeyen Evliya Çelebi’nin doğum tarihini ve yerini kendi söylüyor; İstanbul Unkapanı Babasının adı malum Mesleği ve içtimai statüsü, soyu sopu, anası ve akrabaları malum; imparatorluğu yöneten kişiler… Evliya’nın babası Derviş Mehmet Zılli sarayın kuyumcubaşısı, seferlere de katılmış Aslen Kütahyalı olan bu ailenin 15 asırdan beri İstanbul’da yerleştiği kaydediliyor O zamanki Unkapanı gözde bir semtti Evliya Çelebi mükellef bir evde müreffeh bir İstanbul ailesinin çocuğu olarak yaşamına başladı Mahalle mektebinin yanı sıra mutlaka babadan ve etraftan eğitim desteği gördü







Charles Texıer
Harles Texıer, Description Da L’asıe Mineure
Paris (1849)



Seyyah Charles Texier’nin gravüründe Konya Kalesi’ndeki Pazar Kapısı Evliya Çelebi zamanında Konya İç Kalesi tamamen sağlam durumdaydı

Padişahların kuyumcubaşısının oğlu, mahalle mektebinden sonra Hamit Efendi Medresesi’ne girdi Yedi yıl kadar bu medresede okudu Ama asıl Evliya’yı şekillendiren yer, Saray-ı Amire’nin Enderun’udur Evliya Çelebi devşirme değildi Saraydaki akrabaları ve ricalin sayesinde padişah sarayına takdim edilmiştir Birkaç yıl kaldığı Enderun’da hüsnühat, musiki, spor, Arapça ve Farsça gibi dersler ve asıl önemlisi hafız-ı Kuran gibi yeni kabiliyetlerle sivrildi Enderun onun devrinde henüz parlak bir Osmanlı mektebi sayılır Orada yetişenlerin dili hakikaten Osmanlıcadır Ve adabımuaşeret bilirler, çok şeyden anlarlardı







Evliya Çelebi’nin Enderun’da bulunduğu
dönemdeki Sultan IV Murad



Evliya buradan tımarlı olarak çıktı Göze batan ve uzun yıllarını orada geçiren bir Enderunlu değildi şüphesiz Lakin Evliya diplomatlık yapacak derecede devlet müzakere ve yazışmalarına vâkıf oldu Enderun, Evliya Çelebi’nin kıvrak kaleminde, musiki bilgisinde etkin bir mektep oldu Babasının muhiti sayesinde âlimler ve sanatkârlar arasında dostlar edinebildi Bu onun ufkunu açmıştır Büyük bir musikişinas değildir Böyle bir şair de tanımıyoruz Belki de devrin tezkirelerinde (biyografi mecmuası) Evliya’dan bahsedilmemesi ona bir haksızlıktır







J Carne
Syria, The Holyland- Asia Minor (1836)



William Henry Barlett’in gravüründe Hatay Antakya’da Ulu Cami Memluklar döneminden kalan cami şehrin en eski camisidir

Tam ismini bilmiyoruz Niye bilmiyoruz? Sözlü kültürle yaşadı Kendi yazdığı olmasa muhtemelen İstanbul’dan ağızdan kulağa nakledilen meşhur isimlerinden olacaktı Ve eriyip gidecekti Anasının akrabaları ise devletlulardı Kafkasyalı anne sayesinde Melek Ahmet Paşa’nın maiyetine bile girdi

Ulema ve meşayih meclislerinin etkisiyle bir muharrem gecesi rüyasında Resulüekrem Hazretlerini gördüğü, “Şefaat ya Resulullah” yerine “Seyahat ya Resulullah” deyip kendisine sağlık ve seyahat bahşedildiği hep söylenir Bu vakanın haftasına akraba davetiyle Bursa’ya giden bir gruba katıldı Görev delisiydi Ardından seferlere katıldı, savaşlara katıldı, ülkelerden geçti Elçilik heyetlerine katıldı Viyana’ya kadar gitti Tüccar kervanlarına katıldı Hacca gitti Gezmeyen bir milletin tek gezgini oldu Bu uzun seyahatlerdeki emniyet ve konforu toplumun seçkin idareci sınıfına olan ünsiyeti ve tanışıklığıyla sağladı Gerçekten hoşsohbet olmalıydı Herkes ona her şeyi anlattı ve herkes onu yanında istedi Görüp duyduklarını değerlendirecek irfana sahipti Evliya Osmanlı toplumunun seçkiniydi Ve gelecek nesillere o imparatorluğu en çok tanıtan ve sevdiren kişi oldu







Robert Walsh
Constantinople And The Scenery Of Asia Minor (1839)
Edirne Sarayköy’de bir kervan molası



Sevimli, rahat bir dili vardı Lügatten kaçınırdı Hiç şüphesiz abartı dediğimiz latifeler, kendine has masumane şişirmeler onun üslubunun bir parçasıydı Ama ciddi bilgilerden ayırt etmek kolaydır Nihayet Evliya Çelebi Baron Münchhausen tarzında bir edebiyat yapmıyordu

İşte çok tanıdığımız, çok bildiğimiz sanki her akşam görüşmüş kadar aşina olduğumuz ama hakkında en basit bilgilere bile kesinlikle sahip olamadığımız Evliya’mız Üstelik onun yeteneklerini ve katkısını değerlendirirken onlarca sene ne kadar laubali ve saygısızdık Bir bakıma her şehir kendisini onunla tanımıştır Küçük kasabalarda bile birtakım okuması yazması olanlar onun seyahatlerinden beldeleri ile ilgili istinsah (kopya) etmişler ve etraftakiler “Falan bey veya amcada bir yazma eser var Burası böyleymiş” diye konuşurlardı Bugün bütün milletlerin filologları Evliya Çelebi tetkiklerine başvuruyor Bu tarafına birkaç yıl evveline kadar el değmemiştir Ama Evliya’nın kitabından birtakım latifeleri onun ciddi raporu gibi ele alıp uydurukçu diye tasvir edenler okul kitaplarına kadar girmiştir







16 yüzyılda Viyana
Mıchel WolgemutNuremberg Chronicle



Evliya Çelebi, Osmanlı elçisi ile Viyana’da: Bu şehri öyle süpürürler ki bal döksen yalanır

Evliya Çelebi’nin seyahat hatıralarından en önemlilerinden biri Viyana’da gördükleridir Çelebi,Viyana’da hem elçinin siyasi temaslarını hem de bir Avrupa şehrinde tanık olduğu farklılıkları tüm detaylarıyla anlatır

Evliya Çelebi 1663 yılında yani ikinci Viyana kuşatmasından tam 20 yıl önce elçi Rumeli Beylerbeyi Kara Mehmed Paşa ile birlikte bu şehre gitmişti Elçilik heyeti şehrin dışındaki meşhur bir sayfiyede bir hafta dinlendi Sıra şehre girmeye geldiğinde hemen bazı güçlükler çıkarılmaya başlandı Evliya Çelebi, Kral I Leopold’un, elçinin şehre girerken Osmanlı sancak, bayrak ve alemlerini açmasını, mehterin çalmamasını ve kendi subaylarının ve saray görevlilerinin elçinin önünde yürümesini isteğini belirttikten sonra Kara Mehmed Paşa’nın bu taleplere verdiği yanıtı şöyle anlatır: “Baka kâfirler… Sizin beni burada bir hafta oturtmanızın aslı ve sonu buna mı çıktı? Sizin kanununuz böyle ise o dinsiz, kâfirin kanunsuz batıl ayinleridir Ben Rumeli Beylerbeyisiyim Mazul da olsam, vazifede de bulunsam dava dinleyip suçluları katl ve siyaset ederek ve yedişer kat mehterhanemi çalarak alay ederim ve alayıma ecnebiden adam koymam Eğer girerse vur ederim Ben padişahın elçisi olayım da niçin peygamber sancağını açmayayım ve niçin alayımın içine kâfirleri koyup borularını, davullarını ve deccallerini çaldırayım Ben bu teklifle sizin krala varmam Osmanoğulları kanununu bozmam Beni öbür elçilerle kıyas etmeyin







Evliya Çelebi Viyana’da iken tahtta bulunan
Habsburg hanedanı üyesi ve
Kutsal Roma İmparatoru Leopold I



Evliya Çelebi kralın Kara Mehmed Paşa’nın binmesi için gönderdiği sekiz atlı arabayı da paşanın “Ben arabaya binmem Biz Osmanlı’yız Bizim âdetimiz küheylan atlara binmek, cirit oynayıp gazalara gitmektir Bizim İstanbul’da böyle arabalara avratlar biner” diyerek reddetiğini aktarıyor

Elçi ile şehre giren Evliya Çelebi, o günlerin Viyana’sını da şöyle anlatır: “Sokakları cümle hendese üzerine satrançvari açılmıştır, pak ve temiz kaldırım döşelidir Bu şehre attan başka havyan giremez At gezip kirletse hemen dükkân veya ev sahipleri gelir temizler, öyle mücella süpürürler ki bal döksen yalanır Çarşı ve pazarı cümle bin beş yüz dükkândır Öyle bakımlı ve süslüdür ki Mısır hazinesi gibi mal vardır

Her esnafı ayrı yolda olup saatçiler, kuyumcular, kitap basanlar, berberler ve terzilerin çarşıları Çin resimhanesi gibi süslüdür Belli zamanlarda çalan, ayı ve günü anlatan, güneşin hareketlerini gösteren asma saatler yaparlar

Demirden dört ayak üzerinde çarkları var, yelpazeye benzer Tirşe deriden ya da güderiden yelpazelerdir Bunun çarklarını kurup şiddetli sıcakta yanına koysan o döndükçe oda içinde rüzgârdan oturulmayıp kürk giymek gerekir

Evliya Çelebi’den Boğaziçi: Kazakları görünce ateş yakıp haber verirler







Ivan AıvazovskyKercu (1839)



Bulunduğu Kerç (Yenikale) şehri Çelebi uzunluğu bin adım olan Kerç Kalesi’nin içinde Sultan Bayezid Veli Camii’nin dışında 200 kâgir yapı, bir hamam, on iki dükkân ve bir adet kilise bulunduğunu belirtiyor







19 yüzyılda Boğaziçi’nde bir kahvehane



Beşiktaş: Havası gayet latif, lebi deryada vasi fezalarda alçak bayırlar üzerine kat kat bağlı bahçeli altı bin kadar yalı ve evleri muhtevidir Kaptan Cafer Paşa, Kaptan Kazım Paşa yalılarında ikişer yüz oda, üçer hamam, birer cami vardır

Ortaköy: Eskiden Hıristiyan yatağı imiş İki yüze yakın olan dükkânı vardır ki çoğu meyhanedir Han, imaret, medresesi yok ama bağ ve bostanları çoktur

Arnavudköyü: Lebi deryada bin kadar bağlı bahçeli mamur haneleri vardır Rum ve Yahudiye mahsus olup cami, mescid, medrese, imaret yoktur Ekmeği ve peksimedi pek beyazdır Rum Hıristiyanların ekseri kavmi Laz’dır Cemaati Müslimini gayet azdır

Rumelihisarı: Lebi deryada dar yerde olup bağsız ve behçesiz kayalar üzerinde kat kat bin altmış kadar hanedir Üç camisi, on bir mescidi, bir mektebi sibyanı, bir hamamı, iki yüz dükkânı vardır Halkı balıkçı, kale neferi, kayıkçı ve sair esnaftır

Yeniköy: 3 bin haneli bağlı bahçeli bir şehirdir Halkı Trabzonlu olduklarından kavgacı insanlardır Medrese, bedesten gibi imaretleri yoktur ama tüfenk endaz askeri çoktur Zira bir tarihte bayram günü Kazaklar Karadeniz boğazından üç yüz şayka ile gelip bin adam esir ve beş Mısır hazinesi mal alıp gitmişlerdir

Yoroz Kalesi: Kavak kasabasının kuzeyinde, siyah renkli kaledir Fatih Sultan Mehmed tamir edip içine asker koydu Halkı odunculardır Bu kale halkı Karadeniz’de Kazak şaykaları görünse ateş yakıp etraf köylere haber verirler

Çubuklu: II Bayezid şehzadesi Selim’i Trabzon’dan getirtip kızıp burda şehzadeye 8 çubuk vurmuştur ki 8 sene hilafetine işarettir Kızılcığı meşhurdur

Anadolu Hisarı: Hisarın taşra varoşu bin seksen hanedir Bu kasabada asla kefere yok, ahalisi hep Müslümandır Kale Camii’nden başka birkaç mescidi vardır Halkı ehli zevk, garip dostu adamlardır






Alıntı Yaparak Cevapla

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)

Eski 08-03-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Seyyah-İ Âlem | Evliya Çelebi (1611 - 1682)







Evliya Çelebi’nin Mezarı Nerededir?


Çelebi’nin seyahatlerini yaptığı dönemde tahtta bulunan ve
Avcı namıyla bilinen Sultan IV Mehmed
Padişahın PortesiTürkiye İş Bankası



Evliya Çelebi çok sevdiği ve oturmaktan bıkmadığı Mısır’da 1682’de mi vefat etti? Mezarı orada mı? Bütün ömrünce bekârdı ama Mısır’da evlendiği söyleniyor, doğru mu? Yoksa bazılarının söylediği gibi İstanbul’a döndü ve 1684’te orada mı vefat etti? Meyitzade Kabristanı civarında aile kabristanında bulunduğu söyleniyor Eğer öyleyse bu kabir nerede? 1950’lerin sonunda İstanbul’u modernleştireceğiz diye Kâtip Çelebi’nin Unkapanı’ndaki mezarını bile tarumar etmekten çekinmeyen zihniyet, Evliya’ya da mı musallat oldu? Bu kültür abidemizin yıldönümünde hangi kabri ziyaret edeceğiz?




Evliya Çelebi’yi Müteferrika Keşfetmeliydi



Evliya Çelebi’nin dünyada eşi bulunmaz bir eser olarak nitelediği ve onarılmasını dilediği
Erzurum’daki Çifte Minare Medresesi
Edmund Ollier
Cassells Illustrated History Of The RussoTurkish War (1890)




Türkiye ve çevresindeki ülkeler için eşsiz kıymetteki Seyahatname’nin sahibi Evliya Çelebi nasıl anılacak? Tarihçiler, dilciler, coğrafyacılar, edebiyatçılar, antropologlar, arkeologlar en fantastik öğretmenlerini yeniden keşfetmeye ve dünyayla buluşturmaya hazırlanıyorM Sabri Koz






Evliya Çelebi’nin Mısır’da ziyaret ettiği
Ahmed İbni Tolun Camii



UNESCO her yıl çeşitli ülkelerden 100’den fazla insanı anma listesine alarak ilan eder 2011’de de doğumunun 400 yılı münasebetiyle Evliya Çelebi yer aldı bu listede Ayrıca Avrupa Konseyi de benzer bir karar aldı Sevindirici ve umut verici kararlar Bir ö17 yüzyıl insanı olan Evliya Çelebi, büyüklüğü çok geç fark edilmiş bir gezgin ve yazar








Nil Nehri’nde felukalar Evliya Çelebi, 1672’de hac seyahatinden sonra Mısır’a gitti Afrika’nın iç bölgelerine, Sudan ve Habeşistan’a kadar ulaşan Evliya Çelebi, yolculuğunda Nil Nehri hakında da notlar tuttu







Osmanlı tarihinin uçmak için yaptıkları girişimleriyle tanınan iki ilginç şahsiyeti; Hezarfen Ahmed Çelebi ve Lagari Hasan Efendi ile ilgli bilgiler Evliya Çelebi’nin Seyahatname’siyle günümüze ulaştıResimli Tarih Mecmuası







Evliya Çelebi Seyahatname’sinde “hoş havalı gönül alan” diye tarif edilen Tebriz şehriMatrakçı Nasuh
Beyan-ı Menazil-i Sefer’i Irakeyn






Seyahatname’nin yazma nüshasından bir sayfa
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Arşivi








Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.