Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
sanatı, sedef

Sedef Sanatı

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sedef Sanatı



Sedef Kakma Sanatı
Sedefkârlık



Sedef;

Midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğundan elde edilen sedefcilikte kullanılan pırıltılı gökkuşağı renklerini yansıtan değişik renklerde sert taşçıl deniz kabuğu
Sedef, sıcak denizlerin akıntılı sularında Tuz, kireç ve fosfordan oluşan kalker bir maddedir

Sedefin aslı, bilindiği gibi deniz yumuşakçalarının kabuklarıdır Taşıdığı renge göre beyaz, arusek, çöp sedef gibi isimler alır

Çok çeşidi bulunmasına karşılık sedefçilikde yalnızca belirli özelliklere sahip olan sedefler kullanılmıştır

Sedefin bir sanat eserinde ya da süsleme olarak kullanılabilmesi için işlenebilir kalınlıkta olması, gökkuşağının renklerini yansıtması renklerin göz zevkine uyması gerekmektedir





Sedefkâr;

Sedef üzerinde çalışan, sedef kullanarak eşya yapan, sedef işleyen kimse
Sedefçi ile Sedefkâr arasındaki fark;

Sedefkârlar, ince marangozluk işleri yapan kişilerdi Bunlar sedef, fildişi, kemik ve benzeri maddeleri ustaca kullanarak çeşitli eşyalar yaparlardı Sedefçiler ise yalnızca sedefi işleyen kişilerdi Yani sedefçiler zanaatçı, sedefkârlar ise sanatçı idi Osmanlı Devletinde mimarlar ilk önce sedefkârlık eğitimi görür, sonra mimar olurlardı Mimar Sinan ile mimar Mehmet Ağa da bu öğrenimi alıp mimar olan ünlü kişilerdi Tarihi Bilgi

Yazılı kaynaklara baktığımızda, 15yy' da Topkapı Sarayı Müzesi'nde birçok sedefli eşya görmekteyiz
Müzenin 1505 tarihli hazine defterinde sedefli eşyaların varlığı bildirilmektedir

Hatta Raht Hazinesine ait defterlerde sedefli eğer takımlarının kayıtlarına rastlamaktayız , fakat bu takımların üzülerek günümüze ulaşamadığını söylemeliyiz

16yy ; Yavuz Sultan Selim'in türbe kapısı, Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Cami kapı ve pencere kanatları, Süleymaniye Cami kapı ve pencere kanatları,3 Murat'ın yatak odası kapı kanatları
Bu dönemde sarayda sedefkârların bir atölyesinin bulunduğunu ve sedefkârların burada geometri dersi okudukları da kaynaklarda yer almaktadır


Bu yüzyılda saray atölyesinden Mehmet Usta, Dalgıç Ahmet ve Mimar Mehmet Ağa yetişmiştir


17yy ; sedef sanatında değişik bir tarz ortaya çıkmıştır, geometrik şekiller yerini bitkisel motiflere bırakmış
Bu dönem eserleri, Sultan Ahmet Cami Revan ve Bağdat köşkleri, Valide Sultan Dairesi, Yeni Valide Cami, en güzel örneklerdir, 1 Ahmet'in tahtı, 4 Mehmet'e ait saltanat kayığı, güzel örneklerdendir


Evliya Çelebi, 4 Murat döneminde sedefkârların 100 dükkân 500 kişi, pirlerinin ise Şuayb-Hindi olduğunu yazar

Sedef, renklerinin albenisi, işlenebilme özelliği ve gökkuşağının tüm renklerini yansıtmasıyla ilgi çekmiş, Sümerlerden beri çeşitli amaçlarla kullanılmıştır

Sedefçilik doruk noktasına Osmanlı döneminde ulaşmış, en özgün örnekleri bu dönemde verilmiştir

Edirne'deki 2 Beyazıt Cami kapı kanatları, bir rivayete göre Fatih Sultan Mehmet'in som sedeften yapılan tabutu, 3 Murat'ın Ayasofya'daki türbesinin kapı kanatları, Sultan Ahmet Camii'nin pencere ve cümle kapılarının kanatları, Balıkesir'deki Zağanospaşa Camii'nin kapı kanatları, mimari yapılarda kullanılan sedef işçiliğinin en görkemli örneklerini oluşturmaktadır

19yy ve 20yy ; Avrupa barok ve rokoko tarzı mimariyi etkilemiş ahşap daha az kullanılmaya başlanmış, sedef işlemeli eserler azalmıştır

Bu dönem eserleri II Mahmut tuğralı çekmece, II Abdülhamit'e gönderilen hediyelerdir



20yy'ın ilk yarısına kadar devam eden sedef sanatı, bu dönemin en ünlü ismi Vasıf Ustanın 1940 da ölümüyle son bulmuş

Küçükyalı'lı İsmail Usta ve Nerses Ustanın ölümüyle de bu dönemin son sedefkarları tarih sayfalarındaki yerini almıştır

Vasıf Usta ; Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında yüzen bir sergi haline getirilen Karadeniz gemisi ile çıktığı Avrupa gezisi sırasında, bu vapurun bir kamarası, Atatürk tarafından kendisine, atölye olarak tahsis edilmiş

Ve bu yolculuk sırasında yaptığı çalışmalarda, çekmeceler, levhalar, çeşitli müzik aletleri yapmıştır

Vapurun geziye çıkmadan önce Atatürk tarafından da ziyaret edilmesi Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında sedef sanatı için önemlidir ve ilginçtir

Yaşamının son yıllarında Güzel Sanatlar Akademisinde görev yapmış, o dönemde yaptığı sedefli kapı yüzyılın son sedefçilik örneği olarak Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesine konmuştur

Günümüzde ise özel tercih ve çabalarla bazı sanatçılar tarafından sayılı çalışmalar devam etmekde

Salih Balakbabalar ve Zeki Kuşçuoğlu gibi hocalarımız tarafından akademik olarak da yaşatılmakta ve gelecek nesillere taşınmasında çaba ve gayretlerin son bulmadığını ispatı olmaktadır

Sedef işçiliğinde sedefle beraber birçok malzemede kullanılırdı


Bu malzemelerin başında ağaçlar gelirdi, kakma yönteminde oyulmaya elverişli ceviz, yapıştırma tekniğinde ise hava değişiminden pek fazla etkilenmeyen ıhlamur ağacı kullanılırdı

Maun, abanoz, pelesenk yine tercihler arasındaydı

İnce çıta ve kaplamaların çeşitli renklerde boyanmasından oluşan filetolar, bağa, fildişi ve kemikler de sedef işçiliğinin diğer malzemelerini oluştururdu

Sedefe şekil verirken kullanılan kıl testere, 1560 yılında saat zembereğinden eğe ile hazırlanan ince kıl testereler kullanılmasıyla ilk temellerini attı

Kıl testere bu sanatın en önemli aleti ve ustalık göstergesi oldu












Sedef Sanatından Kullanılan 3 Teknik
Gömme;

Gömme tekniğinde önce sedeflenecek işin iskeleti hazırlanırdı
Bu iskelet için genellikle ceviz, abanoz ve meşe ağaçları seçilirdi Kâğıt üzerine çizilen desen, ağaç üzerine aktarılması için tutkal yapıştırılır, koyu zemine çelik, açık zemine ise kurşun kalemle çizilirdi

Sonra sedeflerin yerleri tespit edilir, bu yerler iki ya da üç mm derinliğinde oyulurdu

Oyulan yere göre kesilen sedef sıcak tutkalla yapıştırılırdı En iyi yapıştırıcı madde, istiridye kabuklarını iyice döverek ince bir toz haline getirdikten sonra bir tülbentten geçirip bu tozu yumurta akıyla macun haline getirerek elde edilirdi

Usta sanatçılar bu tür yapıştırıcı kullanırdı

Yapıştırmadan sonra kaba tesviye, tüm gömme işlemi tamamlandıktan sonra ise ince tesviye yapılırdı


Kaplama;

Kaplama tekniğinde masif ağacın üzeri kaplanır sonra bu kaplama üzerine süsleme uygulanırdı
Sedefin konacağı yerler ise boşaltılırdı

Bu tarzın en zor yanı ham süsleme malzemesinin inceltilmesi ve kaplama kalınlığına indirilmesiydi

Çoğunlukla aynalar ve çekmeceler bu teknikle yapılırdı

Macunlama;
Macunlama tekniğinde işlenmeyecek kadar küçük sedefler belirli bir zemine yerleştirilir

Aralarında ki boşluklar ağaç tozu ve tutkal karıştırılarak yapılmış macunla doldurulurdu

Bundan sonra, önce sedefler görülünceye dek takozlu zımparayla kaba ve ince tesviye, ardından da cilalama işlemi yapılırdı

Sedef eşyalar yapıldıkları yöreye, yapım tekniğindeki kimi ayrıntıya ve motiflerine göre farklılıklar gösterir,
Eser-i İstanbul, Şam işi, Viyana işi ve Kudüs işi olarak isimlendirilirdi
Bunlardan ilk ikisi tamamen Osmanlı karakteri taşırlar; gömme veya kaplama tekniğiyle hazırlanan "İstanbul işi" eserlerde; fildişi, bağa (kaplumbağa inceltilmişi) ve kemik gibi yardımcı unsurlar kullanılır Bağanın altına 'altın varak" yapıştırılır

Sedef ve diğer malzemenin daha ziyade geometrik biçimlerde kullanıldığı bir işçilik şeklidir



































Kaynak;Osmanlı Esnafı; Burçak Evren sayfa: 121

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.