Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, esbat, yusuf

Yûsuf Bin Esbât

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yûsuf Bin Esbât




YÛSUF BİN ESBÂT

Velîlerden, hadîs, fıkıh ve kırâat âlimi Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir Nesebi, Yûsuf bin Esbât bin Vâsıl eş-Şeybânî, el-Kûfî'dir Künyesi Ebû Muhammed’dir Haleb ile Antakya arasında bir köyde doğdu Antakya’da yaşadı 810 (H195) de vefât etti 811’de vefât ettiği de rivâyet edilmiştir

Âmir bin Şüreyh, Süfyân-ı Sevrî, Yâsîn ez-Zeyyât gibi zâtlardan hadîs-i şerîf rivâyet etti Kendisinden; Ebü’l-Ahvas, Mahmûd bin Mûsâ, Müseyyib bin Vâhid ve Abdullah bin Habîb el-Antakî gibi âlimler rivâyette bulundular Hadîs-i şerîf ilminde sika, güvenilir bir zât olup, zamânının en üstünlerindendir

Haram ve şüphelilerden çok sakınır, çok ibâdet ederdi Kendi hâlinde yaşar, hâlini belli etmezdi Kalbinde dünyâ sevgisine yer yoktu Nefsinin isteklerine hiç uymaz, her an Allahü teâlâyı hatırlardı Helâlden lokma bulabilirse yer, bulamazsa sabrederdi “Allahü teâlânın rızâsının onda dokuzu helâl rızıktadır” buyururdu Dokumacılık yaparak nafakasını temin etmeye çalışırdı Dünyâ malına ve lezzetlerine hiç iltifat etmezdi Kırk sene müddetle iki gömlekle idâre etti Birini yıkar, diğerini giyerdi Âhiretteki sonsuz nîmetleri terk edip de, dünyânın geçici, yalancı ve aldatıcı zevklerini tercih edenlerin zavallılıklarını, gafletlerini ve yakalandıkları bu hastalığın tehlikesini bildirmek için, hazret-i Ali’nin; “Dünyâ çöplük gibidir Kim ona tâlib olursa sıkıntılarına katlanmaya hazır olsun” sözünü sık sık tekrâr ederdi Hastalandığında kendisinin haberi olmadan, sultanın doktorlarından birini çağırdılar Doktor muâyene edip gideceği zaman, Yûsuf bin Esbât oradakilere sordu: “Doktor muâyene ettiği hastalardan, âdet olarak ne alır?” Onlar da; “Altın alır” dediler Bir kese çıkardı ve; “Bunu ona veriniz” diyerek yanındakilere uzattı Baktılar, kesenin içinde on beş altın var “Bu çok fazladır” dediler Bunun üzerine, “Olsun, ona verin Böyle yapmaktaki maksadım, fakirlerin, sultandan daha mürüvvetli olduğunu bildirmektir” buyurdu

Huzeyfet-ül-Mer’aşî’ye yazdığı bir mektûbunda şöyle nasîhat etti: “Allah’tan korkup takvâ üzere ol Haramlardan sakın Öğrendiğin ilimle amel et Kendi hâlinle meşgûl olup, her an Allahü teâlâyı hatırla, ama bu hâlini Allahü teâlâdan başka kimse bilmesin Her canlının mutlaka tadacağı ve kimsenin çâre bulamadığı ölüme şimdiden hazırlıklı ol Çünkü ölüm geldikten sonra artık âh etmekten, pişman olmakdan başka bir şey yoktur Vesselâm

Yûsuf bin Esbât hazretlerine sordular: “Zühdün gâyesi nedir?” O da; “Sana ihsân olunan nîmete şımarmamak, nasîb olmayan şeye de (niye nasîb olmadı) diye üzülmemektir” buyurdu “Tevâzuun gâyesi nedir?” diye sordular “Evinden çıktığın zaman karşılaştığın herkesi kendinden üstün bilmendir” buyurdu

Bir gün etrafındaki gençlere; “Ey gençler! Fırsatı ganimet biliniz Sizlere hastalık ve ihtiyarlık gelmeden önce sıhhatinizin kıymetini biliniz Allahü teâlânın ihsânı olan bu zamanı, Allahü teâlâya ibâdette kullanın Ben şimdi yaşlandım Sıhhatim gitti Onun için namazımın rükû ve secdelerini âdâbına uygun yapamıyorum Çünkü bunları tam yapabilmek için uygun olan gençlik ve sıhhat, artık benden uzaklaştı Namazının rükû ve secdelerini tam yapıp bütün edeblerine riâyet eden kimselere imreniyor, onlar gibi olmak istiyorum

“Ben Kur’ân-ı kerîmin hükümlerine uygun amel edemediğim için çok korkuyorum Hattâ Kur’ân-ı kerîm okurken azâb âyetlerine gelince korkum o kadar artıyor ki, devam edecek hâlim kalmıyor Bu sebeple her gün yetmiş kerre tövbe, istigfâr ediyorum” buyurdu

Kendisine sordular ki: “Hemen ölmeyi arzu eder misin?” cevâbında; “Hayır daha yaşamak isterim Belki bir gün günahlarıma çok pişman olmak ve sâlih ameller işleyip iyiler arasına katılmak nasîb olur” buyurdu

Buyurdu ki: “İnsanların medhetmelerine, çok övmelerine kavuşmak arzusundan çok sakının Zîrâ çok tehlikelidir O, tam uçurumun kenarıdır O, ateşle oynamaktır Allah korusun bir an gaflet, insanı ebedî saâdetinden mahrûm eder

“Az bir şekilde şüpheli şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevazû sâhibi olmak, nefsin istemediği bir çok ibâdeti yapmakdan daha sevâbdır

“Zühdün esası, sıkıntılara katlanıp, şehvetleri terk etmek ve yenilen lokmanın helâlden olmasına dikkat etmektir

“Güzel ahlâkın alâmetleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabûl etmek Kendine ve herkese ve hattâ her mahlûka karşı merhametli ve insaflı olmak Kimsenin aybını araştırmamak Başkasında bir kusur görünce, dalgınlıkla olmuştur istemiyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabûl etmek Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak Büyük-küçük herkese karşı edebli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır

“Tövbenin doğru ve makbûl olmasının alâmetleri: Tekrar o günahı işlemeye sebeb olabilecek kimselerden uzak durmak Lüzumsuz lâfları terk etmek Allahü teâlâyı inkâr edenlerle görüşmemek Hayr ve sevap yapmak İşlemiş olduğu günahtan dolayı çok pişmân olup yaptığı tövbeyi bozmamak İşlediği günahta kul hakkı varsa, hak sâhibine iâde etmek Allahü teâlâ için olmayan her şeyi kalbinden çıkarmaktır

“Sabırlı olmak isteyen kimse; öfkesini yenmeli, kalbinde Allahü teâlâdan başka bir şeye yakınlığın olmaması için çalışmalı Bir musîbet veya sıkıntı geldiği zaman, inleyip sızlamamalı İbâdetleri “Güzel yapabiliyorum” düşüncesinden uzak olup, amellerini kusurlu bilmeye devâm etmeli, farzları ve vâcibleri yapmakta tembellik yapmayıp, en güzel şekilde yapmaya çalışmalı, yapılan bütün işlerin dîne uygun olmasına gayret etmeli ve önceden yapılan hatâ ve zararları telâfi etmek için uğraşmalıdır

“Hayâ sâhibi olmanın alâmetlerinden bâzıları şunlardır: Gönlü kırık ve mahzûn olarak Allahü teâlâya kavuşacak, O’na hesab verecek olmanın büyüklüğünü düşünmelidir Hiçbir zaman düşünmeden konuşmamalı, sonunda mahcûb olacağı işleri yapmaktan çok sakınmalıdır Bütün âzâlarını, İslâmiyyete uygun olmayan her hâlden uzak tutmalıdır Dünyâ gösterişini terk etmeli, bunların yaldızlı, yalancı ve geçici zevkleri, Allahü teâlânın rızâsını unutup, sonsuz saâdetden mahrum kalmağa sebeb olmamalıdır Mezarlığı ve ölümü çok hatırlamalı, ölümün bir gün mutlakâ kendisine de geleceğini hiç unutmamalıdır Her an ölüme hazır olmalıdır

“Allahü teâlânın dostlarına şu üç şey verilmiştir Bunlar halâvet (yumuşaklık ve tatlılık), mehâbet (büyüklük, heybet) ve muhabbet (sevgi, iyilik, güzellik)tir

“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek Fakir, garib kimselere de yumuşaklıkla muâmele etmek Rütbe itibâriyle küçük olanlara şefkatli olmak Kendisine karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak Zenginlere karşı vekarlı olmak Cenâb-ı Hak’tan gelen her şeye rızâ göstermektir

“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması Dünyâya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması Nefsin isteklerini yapmaması, mühim işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması Âhireti, dünyâya tercih etmesidir

“Öyle bir tevekkül sâhibi olmalıdır ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdir ettiği şeyden başka, başına hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır

“Allahü teâlâya olan muhabbetin alâmetleri: Dünyâda huzurlu olduğu halde, âhireti arzu etmek Sıhhatli olduğu halde ölümü istemek Allahü teâlâyı çok anmak, bununla rahatlamak ve bundan zevk almak Cenâb-ı Hak’tan gelen dertleri ve belâları nîmet bilip, bunlara sabretmek, sevinmektir

ONA AĞLIYORUM

Yûsuf bin Esbât hazretleri buyurdu ki: “Ben Allahü teâlâdan şu üç meziyete sâhib olmayı istiyorum: 1) Vefât ederken hiç param olmasın, 2) Vefât ederken hiç borcum olmasın ve 3) Vefât ederken kemiklerimde et kalmasın” Ölüm hâlinde iken, kendisini ziyârete gelen hazret-i Huzeyfe-i Mer’aşî, onu çok fazla ızdırap içinde göz yaşı döküp inliyor gördü “Allahü teâlâya kavuşacaksın Şimdi ağlayıp inlemek zamânı mıdır? Niçin kendini üzüyorsun?” dedi Bunu duyunca; “Ne yapayım Vallahi ben bu zamana kadar yaptığım ibâdetleri, tam bir ihlâsla yapabildiğimi zannetmiyor, ibâdetlerimin kabûl olup olmadığını da bilemiyorum Acaba hâlim ne olur? Ona ağlıyorum” buyurdu Hazret-i Huzeyfe, Yûsuf bin Esbât hazretlerinin bu sözlerini işitince; “Şu sâlih zâta bakın ki amelindeki ihlâsından korkuyor O böyle söylerse bizim hâlimiz nasıl olur?” diyerek istigfâr ettiVefâtı arzu ettiği gibi oldu Zayıfladığından derisi kemiğine yapışmış gibiydi

ÖLÜME HAZIRLANIN!

Yûsuf bin Esbât var ki, Allah adamlarından,
Çok fazla korkuyordu, âhiret azâbından

Haramlardan kaçmaya, ederdi fazla gayret,

Gece gündüz Rabbine, yapardı çok ibâdet

Nefsî arzularını, getirmezdi yerine,
Hiç iltifat etmezdi, dünyâ lezzetlerine

Yalnız iki gömlekle, geçirmişti ömrünü,
Birini yıkasaydı, giyerdi öbürünü

Derdi ki: "Âhiretin, sonsuz olan nîmeti,
Yanında, bu dünyânın hiç olur mu kıymeti?

Dünyâ çöplük gibidir, değmez talep etmeye,
İsteyen, derdini de, hazırlansın çekmeye"

Birine nasîhatte, buyurdu: "Kork Allah'tan,
Her günahı ateş bil, hiç ayrılma takvâdan

Herkesin tadacağı, çâre bulamadığı,
Ölüm için şimdiden, iyi yap hazırlığı

Aksi halde üzülür, eyvâh edersin, fakat,
O gün sana kimseden, erişmez bir menfaat"

Bir gün de nasîhatte, buyurdu ki: "Ey gençler,
Fırsatı nîmet bilin, bu ömür çabuk geçer

Bir hastalık gelmeden, nîmet bilin sıhhati,
Çok yapın bu gençlikte, ibâdet ve tâati

İstifâde edin ki, bugün gençliğinizden,
Zîrâ yarın o dahi, gidecek elinizden"

Derdi ki:"İyi insan, güler yüzlü olur hep,
Süslemiştir o kulu, tevâzu ve edep

O, arkadaşlarına, aslâ etmez îtirâz,
Ve katiyyen kimsenin, aybını araştırmaz

Bir kusur görse bile, derhal kapar gözünü,
Özür dileyenlerin, kabul eder özrünü

Kendi kusurlarını, düşünür ince ince,
Bunların affı için, tövbe eder gün gece

Öyle kaplamıştır ki, bu günah derdi onu,
Düşünemez gayrinin, ayıp ve kusurunu

O, devamlı bakarak, hatâ ve kusuruna,
Der ki: "Nasıl çıkarım, ben Hakk'ın huzûruna?"

"Allah korkusu ile, ağlar inler ve titrer,
Âhiret hesabını, o kendine dert eder

Konuşmaktan ziyâde, susar o, daha fazla,

Sonu pişmanlık olan, işleri yapmaz aslâ

O, her bir âzâsını, korur günah yapmaktan,
Zîrâ çok korkmaktadır, Cehennem'de yanmaktan

Rabbinin rızâsına, uygun yapar her işi,
Çekinir fiyakadan, terk eder gösterişi

Aldanmaz bu dünyânın, geçici zevklerine,
Zîrâ müştak olmuştur, Cennet nîmetlerine

Ölümü hatırından, çıkarmaz hiçbir zaman,
Ebedî yolculuğa, hazırlanır durmadan

O, dünyâda yolcu ve garip kimse gibidir,
Bilir ki dünyâ fâni, âhiret ebedîdir

Derdi ki: "Ne kadar çok, muhtaç isen Rabbine,
O kadar ibâdet ve kulluk yap kendisine

Kudreti de ne kadar, çok ise seninkinden,
Sen dahi o kadar çok, kork titre kendisinden

Ve Rabbin ne kadar çok, yakınsa sana şâyet,
Sen dahi o nisbette, kendisinden hayâ et"

1) Tezkiret-ül-Evliyâ; s224
2) Hilyet-ül-Evliyâ; c8, s237
3) Tabakât-ül-Kübrâ; c1, s68
4) Tehzîb-üt-Tehzîb; c11, s407
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c3, s43

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.