![]() |
Osmanlı'da Kadın Şairler |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Kadın ŞairlerOsmanlı'da Kadın Şairler TASVİR VE TARİHÇE Osmanlıda kadın şairler kadar, kadın şairler üzerine yapılmış araştırmaları da gözden geçirmek isteyen bir araştırmacı hayal kırıklığına uğramayı peşinen göze almak zorundadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı kadın şairlerini gözden geçirmemize yarayacak zaman çizgisi, Tanzimat zihniyeti ile ikiye bölünmek zorundadır ![]() ![]() ![]() Divan edebiyatı ve bunun Tanzimat yılları içindeki uzantısı, yani XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() A-GELENEKSEL DÖNEM Anadolu sahasındaki ilk şuara tezkiresi sayılan Sehi Bey Tezkiresi'nden başlayarak tüm tezkirelerde Divan edebiyatının bir mensubu olarak yer tutan kadın şair sayısındaki ürkütücü tenhalık Osmanlı edebiyatından kadınlara düşen pay hakkında fikir vericidir ![]() Çoğu İstanbul, Trabzon (Fıtnat, Saniye, Mahşah) ve Amasya (Zeynep, Mihrî, Hubbî) gibi bölgelerde yetişmiştir ![]() ![]() Bu kadın şairlerin hemen tümü baba ya da eş vasıtasıyla, genellikle de her iki taraftan, sosyal statüsü ve refah düzeyi yüksek ailelere mensupturlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çoğu ilmiye sınıfına mensup babaların kızı olarak müreffeh bir aile yapısı içinde dünyaya gelen, konak veya yalılarda Osmanlı teşrifatının kendine özgü büyüsünü teneffüs ederek büyüyen bu kızlar, kız çocuklarının eğitimi hususunda toplumun genel anlamda 'yeterli' bulduğu tahsil tanımı ile yetinmeyen babalarının teşviki ve programı doğrultusunda, Osmanlı eğitiminin önemli bir kısmını teşkil eden 'konak eğitimi' ile evde ve özel hocalar elinde yetişmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geleneksel dönemde kadın şairlerin bir kısmının ehl-i tarik olduğu dikkat çeker ![]() ![]() ![]() ![]() Sosyal yapılanma itibarıyle devrinin üzerinde yer alan ailelerin ikliminde yetişen bu kadınlar, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren aile çevresinde gerçekleşen şiir-edebiyat sohbetlerine, meclislere, sanat çevrelerine katılma imkânı bulmuşlar, böylece kültürel anlamda hemcinslerinin önüne geçebilmişlerdir ![]() Evlilik hayatlarında çoğunun mutlu olamadığı dikkat çeker ![]() ![]() ![]() Bir kısmı güzel sanatların birkaç dalına aynı anda ilgi göstermiş, şairliğin yanı sıra musıkişinas ya da bestekâr (Leylâ, Zeynep, Mahşah) ve hattat (Ani, Feride, Trabzonlu Fıtnat) olarak da isim yapmıştır ![]() Ancak söyledikleri şiir, kısmen Mihrî hariç tutulursa, bir kadın kalbinde mevcut bulunabilecek duyguların ifadesi olmaktan ziyade dönem edebiyatının klişeleşmiş mazmunlarıyla terennüm edilen bir erkek kalbinin yansımalarını verir ![]() ![]() Zeynep Hatun: Fatih dönemini Mihrî Hatunla birlikte temsil eden Zeynep Hatun, adı bilinen ilk Türk kadın şairi olup, kaynaklarda Amasyalı ya da Kastamonulu olduğu ifade edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih adına tertip edilmiş bir Divan sahibi olup, eldeki şiirlerine bakılırsa açık ve sade bir söyleyişin sahibidir ![]() Senin hüsnün benim aşkım senin cevrin benim sabrım Cihanda dem-be-dem artar tükenmez bî-nihâyettir, beyti ünlüdür ![]() Mihrî Hatun: Fatih dönemi şairlerinden olan Mihrî Hatun, Zeynep Hatunla birlikte adı bilinen ilk Türk kadın şairlerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() Dillere destan bir güzelliğin, hayranlık uyandırıcı bir kültür ve birikimin sahibi olmasına rağmen kendisine yöneltilen bütün evlilik tekliflerini geri çevirerek ömrü boyunca bekâr kalmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kolay söyleniyormuş izlenimi veren sade bir şiiri vardır ve bunlar arasında en başarılı bulunanları nazireleridir ![]() ![]() Necati'nin ünlü Döne Döne redifli gazeline nazire olarak yazdığı ve; Âteş-i gamda kebâb oldu ciğer döne döne Göklere çıktı duhânımla şerer döne döne matlalı gazeli bunlardan biridir ![]() 1506 yılında Amasya'da ölen Mihrî Hatun'dan geriye eser olarak Divan'ı kalmıştır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı'da Kadın Şairler |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Kadın ŞairlerHubbî Hatun: Hubbî Hatun bir XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazel ve kasideler yazan, Hurşid ve Cemşid adlı üç bin beyti aşkın bir mesnevisi olan Hubbî Hatun 1590 yılında İstanbul'da ölmüştür ![]() Sıtkî Hatun: XVII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ani Hatun: Ani Fatma kültürlü bir ailenin kızı olarak İstanbul'da doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fıtnat Hanım: Asıl adı Zübeyde olan Fıtnat Hanım bir şeyhülislâm kızı olup adı bize kadar gelen kadın şairler arasında en dikkat çekicilerden birisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Güller kızarır şerm ile ol gonce gülünce, mısraı ile başlayan şarkısı çok ünlüdür ![]() Leylâ Hanım: Bir kazasker kızı olan Leylâ Hanım, Keçecizâde İzzet Molla'nın yeğenidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pür âteşim açdırma sakın ağzımı zinhâr mısraıyla başlayan Zâlim beni söyletme derûnumda neler var nakaratlı şarkısı çok ünlüdür ![]() Şeref Hanım: Şeref Hanım şairi bol ve kültürlü bir ailenin kızı olarak 1809 yılında İstanbul'da doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sırrî Hanım: Asıl adı Rahile olup Diyarbakırlıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âdile Sultan: Dönemi, kadın şairler bakımından diğer dönemlere nazaran daha zengin bir görüntü veren II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nakıye Hanım: Şeref Hanımın yeğeni olan Hatice Nakıye Hanım 1845 yılında doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Münire Hanım: Bir sadrazam kızı olan Münire Hanım 1825 yılında doğmuş ve iyi bir eğitim almıştır ![]() ![]() ![]() Feride Hanım: Kültürlü bir aileden gelmekte olan Feride Hanım 1837 yılında doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Saniye Hanım: 1836'da Trabzon'da doğan Saniye Hanım şiir zevkini de aldığı babası tarafından eğitilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Fıtnat Hanım (Trabzonlu, Hazinedarzâde): Tanzimat yıllarında yaşadığı halde geleneksel çizgide şiirler yazan ve kendisinden yaklaşık 1,5 asır evvel yaşamış adaşı Zübeyde Fıtnat'la karıştırılmaması için imzasını 'Yeni Fıtnat' olarak atan Hazinedarzâde Fıtnat Hanım 1842 yılında Trabzon'da doğmuştur ![]() ![]() Dört yaşında iken ailesiyle birlikte İstanbul'a gelen Fıtnat Hanımın eğitimine ailesi tarafından önem verilmiş, çok iyi derecede Farsça öğrenmesi ve tahsiline evliliğinden sonra da devam etmesi sağlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Leylâ Hanım (Saz): 1845 yılında İstanbul'da doğan Leylâ Hanım hekimbaşı İsmail Paşa'nın kızıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahşah Hanım: 1864 yılında Trabzon'da doğan Mahşah Hanım özel hocalardan iyi bir eğitim alarak yetişmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Buraya kadar saydığımız isimlerin dışında, daha az tanınmakla birlikte, Hatice İffet, Hasibe Maide, Feride, Habibe, Şerife Ziba, Fatma Kâmile gibi şairler de XIX ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı'da Kadın Şairler |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Kadın ŞairlerB-YENİLEŞME DÖNEMİ 1839'da gerçekleşen Tanzimat hamlesi, sosyal hayattaki yirmi yıllık bir uyum ve düalizm devresinden sonra 1860'da, ilk özel gazete Tercüman-ı Ahval'in yayın hayatına girmesi ile izlerini edebiyatta da göstermeye başlar ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat Yılları Tanzimat yılları bir yandan eskiyi bünyesinde sürdürmeye devam ederken, bir yandan da sosyal ve edebî anlamda yeniliğe geçişin temsilcisi kadınlar kültür semalarında kendilerini göstermeye başlamışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batı ölçeğine göre gerçekleştirilmesi telkin edilen hayat bu dönemde kadın ediplerin, edebî kimlikleri kadar sosyal bir oluşun uzuvları olarak da dikkat çekmesine zemin hazırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fakat dönem kadın imzalarına karşı güvensiz, kadınlar ürkek ve çekingen olsalar da Tanzimat yıllarından başlayarak, edebî ve sosyal hüviyetleri az ya da çok iç içe geçmiş öncü kadınlarla karşılaşmaya başlarız ![]() ![]() ![]() ![]() Nigâr Hanım: Tanzimat döneminde yaşamış olmakla birlikte şiirlerinde yenileşmenin etkisini taşımayan Leylâ ve Fıtnat Hanım gibi kadın şairlerden sonra yeniliğin ilk temsilcisi olarak Nigâr Hanımdan[2] söz etmek gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nigâr Hanım, döneminde sosyal hayattaki değişimin kadın ölçeğindeki en önemli temsilcisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ferdiyetçi bir muhteva taşıyan şiirinde Balkan Harbi ve I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nigâr Hanıma gelinceye kadar kadın şairlerde az veya çok ölçüde fakat daima hissedilen erkek söylemi Nigâr Hanım ile etkisini kaybetmiştir ![]() ![]() ![]() Makbule Leman: Yenileşme döneminin Nigâr Hanımla birlikte burç isimlerinden biri olan Makbule Leman[3] 1865 yılında İstanbul'da doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdülhak Mihrünnisa: Abdülhak Hamid Tarhan'ın en küçük kardeşi olan Abdülhak Mihrünnisa 1864 yılında İstanbul'da doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı'da Kadın Şairler |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı'da Kadın ŞairlerMeşrutiyet Yılları II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İhsan Raif: 1877 yılında Beyrut'ta doğan İhsan Raif[4] bir mutasarrıf kızıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaşar Nezihe: 1880 yılında İstanbul'da doğan Yaşar Nezihe[5] yoksul bir ailenin çocuğudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şükûfe Nihal: 1896'da İstanbul'da doğan Şükûfe Nihal, özel hocalardan eğitim almış, Edebiyat fakültesini bitirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II-TAHLİL VE NETİCE Buraya kadar tasvirini ve tarihçesini gözden geçirdiğimiz 'Osmanlıda kadın şair' olgusu; Osmanlıda geleneksel dönem içinde kadın şairin erkek meslektaşlarına nisbetle neredeyse yokluğu anlamına gelmekte; yenileşme döneminde ise, toplumsal varlık bilincine ulaşan kadın şairin, bir türlü aradaki farkı kapatıp da şiirde olgunluk noktasını yakalayamayışını işaret etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durum beraberinde toplumsal yapıyla birinci dereceden ilişkili bir tahlil denemesi getirmek zorundadır ![]() ![]() Divan geleneği içinde yetişen kadın şairlerin kendilerine mahsus duyguları işleyerek şiir haline dönüştürmek yerine erkeksi bir söylemi yüklenmelerinin nedenlerinden ilki mevcut toplumsal yapının kadın üzerinde oluşturduğu baskı olarak gösterilebilir ![]() 'Eski ve yeni şairlerimizin eserlerinde görülen, vuslat, visal, firkat, firak, hicran, tahassür, zâlim, yar, gönül, aşk, muhabbet, sevdâ, sevmek, nefret, vicdan, pâre, gözyaşları, uykusuzluk, nedâmet, âh u zar, figan, nâme ve benzeri kelimelerin cilve yeri olan mısralar, beyitler, manzumeler pek ziyade açık saçık telâkki olunuyordu ![]() ![]() Yenileşme dönemine dahi taşınan böyle bir yapılanmanın geleneksel dönem içinde kadın ruhunda nasıl bir sakınım içgüdüsü gelişimine sebebiyet verdiği tahmin edilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 'Mihrî, Zeynep, Leylâ, Fıtnat, Şeref gibi divanları ve hatıraları eski tezkirelerle kimsenin uğramadığı kütüphanelerde uyuyan şairleri bir yana bırakacak olursak, diyebiliriz ki, Nigâr Hanım edebiyatımızda canlı ve samimi eserler bırakabilen hemen ilk şairemizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sebebi ne olursa olsun, geleneksel dönemde kadın şairlerin, duygularını bir içtenlik öğesi olarak şiirlerine yedirememiş olmaları asırlar sonraki hemcins meslektaşlarını da etkileyecek ve XX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Roman ve düzyazı vadisinde ise gelenek yoksunluğundan kaynaklanan bir eşitsizlik söz konusu edilemeyeceği için kadın ve erkek edipler arasında eşit kabiliyetler eşit eserler altına imza atabilmektedirler ![]() ![]() ![]() Başka edebiyatlarda da modern öncesi dönemlerde ünlü kadın şair (örneğin Shakespeare ayarında biri) yetişmemiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buraya kadar üzerinde durduğumuz ve sosyolojik sebep olarak adlandırabileceğimiz bu zemin, yedeğinde edebî olarak adlandırabileceğimiz bir başka sebep taşır mı? Kadın şairin erkek söylemini yüklenerek döneminde mevcut ve geçerli enstrümanı kullanabilme becerisini sergilemeye kalkıştığını düşünebilir miyiz? Yanı sıra, mazmunlar sisteminin klişeleşmiş olması ve Divan edebiyatındaki sevgili tipinin neredeyse cinsiyetinden soyutlanmış bir kimliksizlik göstermesi, kadın şairlerin erkek gibi yazma temayülleri hususunda toplumsal yapıyı mazur gösterecek bir çözüm önerisi sunmaya kâfi midir? Yani erkek şairler de 'öyle' yazıyorlardı diyerek çözüme ulaşabilir miyiz? Pek öyle görünmüyor ![]() ![]() ![]() Son olarak psikolojik boyutta kadın karakteri ve şiir etme hali arasındaki ilişki üzerinde durulabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yazının konusu ne roman ne de Halide Edip olmakla birlikte, bitirirken bu isim üzerinde durmanın mevzumuzla alâkası vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alıntıdır ![]() |
![]() |
![]() |
|