Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
barbar, medeni

Kim Barbar, Kim Medeni ?

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kim Barbar, Kim Medeni ?



-BİZ -
im Barbar, Kim Medeni ?[/url]

Biz tarih boyunca adalet ve hoşgörü ile kol kola yürümüş bir milletizBaşka halkların değerlerine, kültürlerine ve inançlarına saygıyı esas alan özelliğimiz dost söyler, düşman söylerKültür ve medeniyetleri yakıp yıkan değil, sahip çıkarak yaşatan bir toplumuz biz


Batı dünyası, bugünkü teknolojik seviyeye ve zengin ekonomiye coğrafi keşiflerden sonra , dünyanın değişik bölgelerini sömürgeleştirip yer altı ve yer üstü kaynaklarına elkoyarak, zavallı halkları da köle olarak çalıştırmak suretiyle kan ve gözyaşı üzerine kurduğu ,şüphe götürmez bir gerçektir


Atalarımızda her zaman şöyle bir duygu mevcuttuFethettikleri yerlerde bulduklarına saygı gösterir, onarır ve yenilerini inşa ederdiBu his , gördükleri ve bulduklarından daha iyisini yapabilme güvenlerinin bir neticesiydiBizim dışımızda özellikle Haçlılar , işgal ettikleri her yerde önce İSLAM ‘a ve TÜRK ‘ e ait ne varsa hepsini yakıp , yıkıp yok ettiklerine dair, tarih kaynaklarında birçok bilgi mevcutturBir örnek vermek gerekirse bu örnek tezimiz doğrulamaya yetecektir sanırım


II Balkan Savaşı’nda Eski Zağra ‘ da çok güzel bir mimari üslupla yapılan camii Bulgar Komutanı General Savof yıktırmıştırBu olaya Fransız gazeteci Stephan Laussene tanık olmuşturBunun üzerine gazeteci Bulgar Komutana O güzelim Camii neden yıktırdığını sorduğunda ,Bulgar Komutanı Şu cevabı verir:


“Türk’ e ve İslam ‘ a ait eserlerin var olduğu beldelere “BİZİM” deyemeyeceğimiz yolundaki kanaatine saygı göstermeye mecburum


Bunun üzerine Fransız gazeteci şu değerlendirmeyi yapar:


“Bulgarların bu kanaati kendiliğinden olmamıştırSadece asırlardır süren başta öğretmenlerin ve papazların tahrik ettiği kin duygularının mahsulüdürBen bu kaba duyguda, yakıp yıktığından yerine benzerini yapamamanın mahcubiyeti ve mecburiyetinin damgasını buluyorum


Rumlarla meskun bütün alanların halkı,Osmanlı idaresine severek girmişlerdiTürk milletinin getirdiği adil , huzurlu idarenin ünü her tarafa yayılmıi, zulüm altında inleyen toplumlar için bir cazibe merkezi haline gelmiştir


İngilizler ise Hindistan’ı işgal edince , Süleymaniye camiinin maliyetinin 3 misli altın harcanarak 25 yılda tamamlanan Tac Mahal ‘deki sayısız inci, zümrüt ve yakutları sökerek Londra’ ya kaçırmışlardır


Hz Peygamber ‘in Mekke ‘yi , Hz Ömer ‘in Kudüs ‘ü , Fatih ‘in İstanbul ‘ u fethettikleri zaman, kılıçtan geçirmeleri beklenen halkı affetmeleri , hatta dillerinde , dinlerinde ve mülklerinde serbest olduklarını ilan etmelerindeki hoşgörü ve merhametli davranışa, acaba dünya tarihinin hangi safhasında rastlanmıştır?


III Haçlı seferide İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar ‘ı sarayında tedavi ettiren ve ona her türlü yardımı yapan Selahaddini Eyyübi değil midir ?


Malazgirt Savaşı’ndan sonra esir aldığı Bizans imparatoru Romen Diyojen ‘ e en büyük insanlık dersi veren de Alparslan’ dan başkası değildir


Macaristan İlimler Akademisinin ortaya çıkardığı gerçeğe göre , Osmanlı Devleti Macaristan ‘a hakim olduğu dönemde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe vergi toplamış, buna karşılık ise aynı yıl Macaristan ‘ a 20 milyon akçe yatırım yapmıştır


Bir Macar bilim adamı : “500 sene hakimiyetleri altında yaşadığımız Osmanlılar, bize hayat hakkı tanımasalar ve her gün Gayri Müslim öldürselerdi , bugün Yunan, Sırp, Bulgar ve Romen halkından bahsedilmezdi derkenBaşka bir Macar yazar olan Sandor Takads da şöyle der:


Padişahlar olsun, Budin Beylerbeyleri olsun, tam iki ikiyüz yıl boyunca zavallı esirlere karşı insanca davranılmasını emir ve talep etmişlerdirBuna karşılık bizimkiler, Tür esirlerinin uzuvlarını kesiyor ve çeşitli eziyetlerde bulunarak onları fidye ile kendilerini kurtarmaya zorluyorlardı


Bir Macar Başkonsolosu ise :


“Osmanlı Devleti, İslam’ın hoşgörüsünü milletleri kaynaştırmak suretiyle Balkanlarda 500 yıl devam ettirdiOsmanlı sistemi kültürel sistemi self- determinasyon hakkını tanırken, Hıristiyan ve Yahudilerin yaşama haklarını da garanti ettiAma aynı hoşgörü,İslam toplumlarında insana saygı ve adaletin esas alınmasıdır” diyordu


Onsekizinci asra kadar batıda akıl hastaları, bunun içine şeytan girmiş diye diri diri yakılırken, Salpeetriere hastanesinde bir delinin zincirini koparmasından sonra görevli kadının korkudan kaçıp, çatlayarak ölürken , Osmanlı ‘ da akıl hastaları özel bir diyet ve müzik ile tedavi edilirdi Sırf bu hizmet için çeşitli vakıflar kurulduğunu gören Mongeri Pere adlı batılı seyyah : “Burası Avrupa ‘nın asırlarca sonra tehayyül edeceği bir hayal müessesidirDemekten kendini alamaz


İlim adamlarımız en güzel medreseleri kurarak meydana getirdikleri ilim ve kültür ile dünya medeniyetine yön verdiler


Hattatlarımız Arap kaligrafisini zirvelerde taçlandırdılar


Tüccarlarımız dev kervan saraylar inşa ederek malların daha rahat ve emin taşınmasını, böylece dünya ticaret sirkülasyonunu rehabilite ettiler


Ordularımız Orta Asya ‘dan , Viyana ‘ ya , kadar mehter ve tekbirle şan ve şerefle yürüdüler


4 Haziran 1672 ‘ de Polonya seferine çıkışındaki ihtişamını gören ve gözleir kamaşan Fransız Büyükelçiliği tercümanı Golland :” Eski çağda tasvir edilmiş şekliyle savaş tanrısı olan Mars , gökten inip bu manzarayı görse utanç ve korkusundan hemen geldiği yere geri dönerdiDerken , Napolyon da :” İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardırErkeğin cesur, kadının namuslu olması …Bu iki meziyetin yanında hem kadını hem erkeği şereflendiren iki fazilet vardırİcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardırBundan dolayıdır ki , Türkler öldürülebilir lakin mağlup edilemezlerdiyordu



Bir İtalyan şairi ise: “ Türk düşmana karşı müthiş bir kasırga , fırtına , coşkun bir deniz olduğu halde , dostuna ve silahsız düşmanına karşı bir seher yeli, berrak bir göl, seyrine doyulmaz bir güldürdeğerlendirmesini yapıyordu


Osmanlı Devleti ‘ne ,Bulgaristan 545, Yugoslavya 539 , Arnavutluk 535 , Romanya 490 , Suriye , Lübnan , İsrail, Ürdün ve Irak 402 , Yemen 401 , Gürcistan , Körfez Ülkeleri , Nijer , Cad , Senegal , Nijerya , Kamerun, Gambiya , Gine , Uganda , Tanzanya ve Kenya 400 , S Arabistan 399 , Mısır ve Sudan 397 , Libya 394 , Habeşistan ve Somali 350, Cezayir, 313 ,Tunus ve Ukrayna 308, Kıbrıs 293, Macaristan 160, Hindistan ve Pakistan 100, Moritanya ve Fas 50 , Singapur , Malezya , Endonezya , Poşonya ,Beyaz Rusya, Barı Rusya ve Azarbeycan 25 yıl bağlı yaşamışlardırVe bu halklar dinlerini, mezheplerini , dillerini, ve kültürlerini tam bir serbest ortam içinde yaşamışlardırOsmanlı hoşgörü ve adalet anlayışından ayrılmamış ve kesinlikle asamile politikası gütmemiştirOnun yerinde başka bir devlet olsa idi acaba bu halklar varlıklarını idame ettirebilir miydi?


Bizdedir sevilmeden sevmek, yaşatma isteği ile yanıp tutuşmakBizdedir hoşgörü , şefkat, iyilik ve fazilet Bizdedir adalet ,insanlık , vicdan , izan , insaf ve edep Bizdedir misafirperverlikBizdedir komşusu açken tok yatmamak Kendisi için arzu ettiğini başkası için de arzu etmekBizdedir kahramanlık, yiğitlik ve mertlik Bizdedir din, vatan ve bayrak uğruna seve seve ölüme koşmak…



YA ONLAR ÖYLE Mİ ?



Haçlılar Kudüs ü ele geçirince günahsız , silahsız ve çaresiz çoluk çocuk kadın erkek, genç yaşlı yüz bine yakın insanı kılıçtan geçirmediler mi ?


Raşit Erer “Haçlı Seferleri “ adlı eserinde , Gödrufoi Dö Buyyon ‘un Papa II Urban ‘a yazdığı mektupta şu bilgileri verdiğini ifade ediyor :


“Kudüs te bulunan bütün Müslümanları katlettik Malumunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atalarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz


Batılı bilgin Arşimed ‘in kendisini yakalamaya gelen askere “Şekillerimi bozma “ diye karşı çıkmış, askerin buna öfkelenerek kılıcını Arşimed e saplamış ve onu öldürmüştür


Rene G Roussed adındaki tarihçi yukarıdaki bilgileri doğruladıktan sonra, şunları da ilave eder :


“Haçlılar Kudüs’ te , o kadar çok Müslüman kestiler ki, atalarının ayakları kan deryasına battıkça , insan etleri duvarlara sıçrıyordu


Daha dün Saray Bosna ‘ da , zalim Sırplar, 40 000 masum kadının ırzını çiğneyip, çocuklarını doğramadılar mı? Esir kamplarında akla hayale gelmedik işkence etmediler mi ? Tam 300 000 insanı katletmediler mi?


Karabağ ‘da Ermeniler Azerilerin topraklarını işgal edip, esirlerin kulaklarını, burunlarını ve diğer uzuvlarını hunharca kesip, işkence edip, öldürmediler mi ? Ve daha nicesi


Beni Ahmer Devleti’ ne giren Hıristiyanlar İslam Kültür ve medeniyetine ait ne buldularsa yakıp yıkmışlar ve taş taş üstüne bırakmamışlardırTam 600 Camii , 80 medreseyi , 50 hastaneyi ve 900 hamamı yerle bir etmişlerdirKuzey Afrika ‘ ya geçmeyen Müslümanların hepsini kitleler halinde kılıçtan geçirip, katletmişlerdir”…İspanya ‘ da engizisyon zulmünden kaçan Yahudilerin bir kısmı da Osmanlı topraklarına sığınarak, çeşitli şehirlere yerleştirilmiştir


Avrupa ‘ da bin yazma eseri bir arada tutan tek bir Kütüphane bulunmazken , Müslüman Endülüs’te , onbinlerce kitaptan oluşan kütüphaneler bir hamlede harap edilmiştirEngizisyon mahkemesinin kararı ile , sadece Gırnata ‘ da bir milyon cilt kitap yakılmıştır Bizzat kardinal Ximens kendi eliyle 80 000 el yazması eseri yok etmiştir


Kızıl Sovyet rejimini yerleştirmek için , Lenin ve Stalin minyonlarca Kırım, tatar , Kırgız, Özbek , Azeri ve daha nice masum ve mazlum insanlarımızı sırf inançlarına , topraklarına ve kültürlerine sahip çıktılar diye hunharca, zalimce ve gaddarca öldürmüşler ve Sibirya esir kamplarında bir hayvana dahi reva görülmeyecek bir muameleye tabi tutmuşlardır Sürgüne tabi tutulan 18 Mayıs 1944 ‘te 238000 , 500 tatar Türk’ünden 109 956 sı hayatlarını kaybetmişlerdir Bolşevik ihtilali’nin meydana geldiği 1917 ‘den 1957 yılına kadar 40 yıl içinde toplama kamplarında tam 24 milyon insanın canına kıyılmıştır


Yunan eski başbakanı Papandreu Kiliselerin mallarına el koymaya teşebbüs edince, papazlar Osmanlı ‘dan kalma tapularını ellerline alarak :


“Bize bunu Müslüman olan Osmanlı bile yapmadı , ve haklarımıza hepsi saygılı kaldıSen ne yapmak istiyorsun ? “ demişlerdiAma aynı Yunanlılar İstiklal Harbi ‘nde cennet Vatanımıza girip, zalimliğin en acımasız şekliyle , kundaktaki bebekleri havaya fırlatıp kasatura tutarak , ihtiyarları hançerleyerek, kadın ve kızların iffetlerini çiğneyerek öldürmüşle, Ve camilerimizi , mekteplerimizi yakıp yıkmışlardırDaha dün Bulgarlar, 300 binden fazla soydaşımıza her türlü zulmü yaptıktan sonra evlerini barklarını terk ettirip , birer valizle kapıya koymadılar mı ?”


Kıbrıs ‘ta Rumlar yıllarca bir vampir gibi kanımızı emmediler mi? Ermeniler Doğu bölgelerimizde 1400000 Müslüman Türk ‘ü akla hayale gelmedik işkencelerle katletmediler mi ? Ve daha niceleri …


Fransa ‘da 2 çocuğunu doğuran her anneye yıl boyunca her 4 bin Frank teşvik primi veriliyor Ancak aynı Fransa Müslüman ülkelere nüfus planlaması uygulaması için milyonlarca Frank hibe ediyor


Mazi ile övünmek müflislerin harcıdır derlerFakat mazi milletlerin köküdürAnadolu ‘ da kökü toprağın altına dal budak sarmış olan ağaçlara , ulu çınar derler…Biz mazimizle kuru kuruya iftihar etmiyoruzOndan kuvvet , ibret ve ilham alarak istikbale yürüyoruz


Bir de Osmanlı toplumuyla Batı toplumuna mukayeseli bakalım


Bizans ‘ta Balkanlar ‘ da Ve Avrupa ‘da toplum ; asiller , rahipler ve burjuva , köylüler, serfler ve köleler diye sınıflara ayrılmıştıBu sınıflar arasında hukuki bir eşitlik olmadığı gibi, aralarında büyük farklar olan sınıfların birinden diğerine geçmekte mümkün değildiZani ya da adam bir asilzadeye iki sene ceza verilirken , diğer sınıftan bir aynı suçu işlerse , daha ağır ceza bazen de idam cezası veriliyordu Memur , Subay ve Nazır olmak yalnız asillerin hakları idiHalktan bir ailenin çocuğunun okuyarak üst makamlara yükselmesi nadirdi Paris ‘te ancak 16 yy da (1531 ) her evde bir tuvalet bulunması emredilmiştirAlmanya ‘ da ise 17 yy a kadar pisliklerin sokağa dökülmesi adeti devam etmiştir 18 yy sonlarında dahi İngiltere ‘ de kocaların eşlerini , boyunlarına taktıkları bir iple pazara götürüp sattıkları görülmektedir


Osmanlı Türkleri temizlik anlayışı yanında , sınıfları da birbirine karıştırmış Allah ve kanun önünde eşit insanlardan müteşekkil yeni bir toplum düzeni kurmuşturYüksek mevkilere çıkmak için şunun ya da bunun soyundan gelmeye değil, sadece ehliyet ve kabiliyete bakılmıştır


Türk kadıları hukuk açısından bir köylü ile padişahı eşit görüyorlardıBursa ‘ da Yıldırım ‘ ın şahadetini kabul etmeyen , İstanbul ‘ da Fatih ‘in kolunun kesilmesine karar veren kadılar vardı


Okuyan , ehliyet ve kabiliyeti olan her ailenin çocuğu için en üst makamların sadrazamlık veya şeyhülislamlığın yolu açıktı


Avusturya elçisi Busbecg der ki :” … Vazife ve memuriyetler herkesin liyakat , seciye ve kabiliyetlerine göre verilirBöylece her işin ehli adamlar tayin olunurTürkler üstün meziyetlerin ve kabiliyetlerin doğuştan geldiğine, bir miras olarak ecdattan intikal ettiğine inanmazlarBunun kısmen Allah vergisi , kısmen de Sa ‘y- ü gayretin mükafatın olduğunu kabul ederler Türklerin giriştikleri her işte başarı kazanmalarının sebebi bu olsa gerekBizdeki uygulama ise büsbütün değişiktirEhliyet ve liyakatin biz de yeri yokturHer yerde her işte asalet, yani mevkii ve rütbe verilecek şahsın kimin neslinden geldiği aranır


IDünya Savaşı sonlarına kadar Viyana Ünv de Ord Prof olan Commor adından bir Katolik alim , zelzeleyi” şeytanın titremesi “, diye tanımlamakta , dünyanın güneş etrafında döndüğünü kabul etmemekte ve büyücü kadınların diri diri yakılmasını istemekte idi “Dünya dönüyor diyen Galile ‘ye Batı ‘nın uyguladığı zulüm hala belleklerdedir


Bursa’ nın Osmanlı ‘ya başkentlik ettiği Anadolu ‘yu gezen Fransız seyyah Bronguire şu bilgileri kaydediyor “Ben Anadolu ‘nun hiçbir yerinde çıplak ayakla gezen bir köylüye rastlamadım Bizde ise ayakkabı giyen köylü yok gibidir


ABD ‘ de uyuşturucu kullananların % 80 i beyaz olmasına karşılık, uyuşturucuya bağlı hüküm giyenlerin % 28 nin siyah % 7 sinin beyaz nüfus olması neyi ifade eder acaba? ABd ‘nın ihracatını gerçekleştirdiği tarım ilaçlarının % 25 nin kendi ülkesinde satışına izin verilmeyen tehlikeli ilaçlardır


Avrupa ‘ da egemen olan Töton kabilelerinin (germenler ) asırlar boyunca rakiplerini öldürdükten sonra pişirip yiyecek kadar vahşileşebilmişlerdirDr Sedar Cereci nin “Vahşi Batı “eserinde belirttiğine göre İngilizler Hindistan ‘da kendi ürettikleri tekstil mallarını , ünlü Hint kumaşlarına karşı rakipsiz kalabilmek için , Hint yerli tekstil Sanayini tam 40 bin kumaş imalatı ustasının parmaklarını kestirecek kadar alçalabilmişlerdir20 yy da dahi Meksikalı zengin çiftlik sahiplerinin helikopter kiralayarak bakir ormanlarda yaşayan amazon havzasındaki yerlileri sırf eğlenmek için avlayacak kadar insanlıktan uzaklaşabilmişlerdir


Bu gerçekler karşısında kimin barbar , kimin medeni olduğu sanırım daha yakından görülmüştür


İşte onlar …İşte BİZ…

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.