Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dua, kabirlerde

Kabirlerde Dua

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kabirlerde Dua




Kabirlerde Dua


İslâm’da dilek ve istekler sadece Allah’a arzedilir Allah’tan başkasına sığınmak ve O’ndan gayrisinden mağfiret dilemek doğru değildir Gerçek böyle olmasına rağmen, halkımızdan bazıları dua şeklini ve adabını adeta değiştirmişlerdir Duaya bir sürü bâtıl hareketleri sokmuşlardırBazıları dua ederken sanki kavga ediyor gibi bağırıp çağırıyor Kimisi dua yapmak için türbelere, yatırlara koşuşturuyor Kimisi de mezarlara elini yüzünü sürmekte, türbelerin eşik ve pencerelerini öpmektedir Bir çeşit tapınma hareketleri yapmaktadırlar
Bu hareketlerin cümlesi yanlıştır ve batıldır
Şu bir gerçektir ki, dua etmek için kabir başına, yatır taşına gitmeye gerek yoktur Zira kabirde yatan mevtalar insanların dileklerini yerine getiremezler Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar Çünkü İslâm’da Allah’a sığınmak, O’na dua etmek için bir aracıya ihtiyaç yoktur Kul, vasıtasız Allah’a iltica eder Bu itibarla bir kimse,
“Falan yatıra gittim ona dua ettim o mübarek zatın himmetiyle duam kabul oldu” derse bu caiz değildirKabirler; ölümü düşünmek, ahireti hatırlamak ve insan hangi mevkide olursa olsun bir gün gelip mezarda yatan gibi toprak olacağını görmek ve ibret almak için ziyaret edilir

Nitekim Allah Elçisi sevgili Peygamberimiz Hz Muhammed (SAS) bir hadislerinde:
“Kabirleri ziyaret edin çünkü ziyaret sizi dünyada zahidâne yaşatır, size ahireti hatırlatır, sizi gafletten uyandırır “ buyurmuşlardırKabir başına varınca, ölenlerin ruhuna Kur’ân okumak, okunan Kur’ân’ın sevabını mevtaların ruhuna “Allah rızası için” armağan etmek caizdir ve sevaptır Ancak, “Duam oraya gitmekle kabul olacak” inancı yanlıştır
Gezliğimiz ve gördüğümüz bazı yerlerde tesbit ettik ki türbelere, kabirlere gidenler, orayı adeta bir piknik yerine çeviriyorlar Yeme ve içmeler yapılıyor, adaklar dağıtılıyor Kur’ân ve mevlitler de okunuyor Fakat dua bittikten sonra, bazı türbelerin bahçelerinde salıncaklar kurulup şarkılar söyleniyor Zevk ü sefa yapılıyor Bu yanlıştır ve İslâm adabına uygun değildir Türbe ve kabristanlıklarda bu’adetlere son vermek gerekir
Bu tesbitten sonra İslâm’a göre dua nedir? Nerede ve nasıl yapılmalıdır?

Kısaca bunu açıklamaya çalışalım:
a) Dua ve Adabı:
İnsanın yüce yaratıcıya karşı yapmak zorunda olduğu kulluk görevlerinden biri de DUA’dır Sevgili Peygamberimizin bildirdiğine göre “Dua bir ibadettir”
Gerçekten de dinler tarihinin bize ulaştırdığı bilgilerden öğreniyoruz ki insanoğlu yeryüzünde hangi tür inancı taşırsa taşısın, hiçbir zaman dua etmek lüzumunu hissetmekten uzak kalmamıştır Çünkü insanoğlu yaratılışı gereği daima üstün bir kudrete bağlanmış, ona inanmış ve ondan yardım dilemiştir İşte dua, bu inanışın dile getiriliş biçimidir
Aslında dua, kelime anlamı bakımından; Allah’tan yardım dileme anlamına “çağrıda bulunmak, davet etmek”, “yardım ve esenlik istemek” anlamlarına gelmektedir Muhammed Hamdi YAZIR dua’yı şöyle tarif etmektedir
“Dua; küçüğün büyükten, acizin kâadirden hacet ve arzusunu talep ve ricası demektir
Çağımızın ünlü biyoloji bilgini Alexis Carrel, “dua; kâinatın gayrimaddi olan heyulasına uzanmak” demektedir Genellikle ya bir şikayet, ya bir bunalma veya bir yardım istemedir Bazen de eşyada gizli yüce ve edebî prensibi, iç refahı ile nazar ve temaşadır Dua insanın en yüce hikmet, en yüce kuvvet, en yüce güzellik ile birleşme ve kaynaşma yolunda insanın sarfettiği cehittir Dua öyle bir takım formüllerle, hafif tertip dinlenmek değildir Gerçek dua şuurun Allah ile birleşip kaynaştığı giz dolu bir halettir
Dua, en güzel anlam ve ifadesini, sevgili Peygamberimizin buyurduğu hadislerde kazanmıştır Bunlardan bir kaç tanesini örnek olarak arzedelim

Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar:
“Dua, mü’minin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur Dua, ibadettir Darlık zamanında Allah’ın kendisine yetişmesini isteyen kimse, genişlik zamanında çok dua etsin Genişlik zamanında dua etmek kadar Allah ‘a hoş gelen birşey yoktur Allah fazl ‘u kerem sahibidir Bir adam ellerini O ‘na kaldırırsa, onları boş olarak geri çevirmekten utanır"Dua etmek için kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de emir ve işaretler vardır Yüce Allah Mü’min Sûresinde şöyle buyuruyor: “Bana dua edin ki size karşılığını vereyim”(18) Bir başka sûrede de “Ey Muhammed kullarım beni sana sorarlarsa, bilsinler ki, ben şüphesiz onlara yakınım, Benden isteyenin dua ettiğinde duasını kabul ederim Artık onlar da davetimi kabul edip bana inansınlar, doğru yolda yürüyenlerden olsunlar”

Anlamlarını sunduğumuz bu ve bunlara benzer diğer âyeti kerimelerden de anlaşılıyor ki Allah’a dua etmek bir buyruktur ve kulun kulluk vazifesidir Allah’a dua kişiyi hiçbir zaman küçültmez Bilakis, insanın Allah’a teslimiyetini ifade eder İnsanın, Allah’ın azameti ve kudreti karşısında nekadar aciz olduğunu, ancak O’na inandığını, O’na güvendiğini, kulluğunu O’na arzettiğini ifade eder Çünkü dua eden, ancak Allah’a inandığı için dua etmektedir Dua eden kimse Allah’ın emrini yerine getirmiş olduğundan sevap kazanır Zira dua bir ibadettir Allah Elçisi: “Dua ibadetin özüdür” buyurur Dua eden kul Allah’ına yaklaşmıştır Ruhu Allah ile çok yakın ilgi kurmuştur Zaten ibadetin aslı da O yüce kudrete yaklaşmak değil midir? Kur’ân-ı Kerim’in pek çok yerinde geçen dua lafzı, çok kere ibadet anlamında kullanılmıştır(21)
Peygamberimizin ve İslâm bilginlerinin bildirdiklerine göre dua insanın manevi dünyasını zenginleştirmesi, insanı ruh olgunluğuna yüceltmesi bakımından pek çok yararlıdır Ta ki kişi duayı içtenlikle inanarak, ısrarla vesürekli olarak yapsın Zaten Kur’ân-ı Kerim’de: “Ey insanlar! Allah’ı çok anın, O’nu sabah akşam teşbih edin” “Allah’ı çok anın ki saadete erişesiniz’‘anlamlarındaki ayetler, duayı dilimizden eksik etmememizi hatırlatmaktadır Dua, yüce Allah’a karşı, dilek ve arzumuzu, af ve mağfiret niyazımızı arzetmek olduğu için, kendine özgü bir usûl ve adab içerisinde yapılmalıdır,

b) Duada Dikkat EdilecekHususlar:
İslâmî usûle göre dua yapmak için şu hususlara dikkat etmekte yarar vardır
Dua, her zaman yapılabilir Ancak Ramazan, Arefe, Bayram, Cuma günleri özellikle seher vakitleri ile, namaz sonlarında, secde aralarında ve savaş içinde saflar teşkil edildiği sıralarda yapılan dualar daha makbuldür
Dua yapılırken genellikle kıbleye dönmek, fakat gözleri göğe dikmemek gerekir
Dua; bağırıp çağırmadan, sesi fazla yükseltmeden huzur ve huşu ile yapılmalıdır Dua’da kızgınlıkla kötü sözler söylememek, dua ederken Allah’tan başka herşeyi kalpten çıkarıp, yalnız O’nu düşünmek ve O’na güvenmek şarttır
Dua’nın Allah tarafından kabul edileceğine inanmak, duaya hemen dileğini söyleyerek değil, önce Allah’a hamdederek, Peygamberimize salat ve selam getirerek başlamak lazımdır
Duanın kabul olması için; hak yememek, kime kötülük yapmışsak ondan helallik almak, herkese iyilik düşünmek, ibadet ve taata yönelmek icabeder
Yine duanın kabul olması için, ana-babayı kırmamak, onları razı etmek, mazlumun ahından kaçınmak gerekir
Şunu da hatırlatmak isteriz ki, İslâm’daki dua adabında “Dua ettim, ettim de kabul edilmedi” demek doğru değildir
Yapılan duanın kabul olup olmaması Allah’ın takdirindedir Kendimizi ıslah etmemiz, imanımızı yüceltmemiz gerekirken, “Duam kabul olmadı” demek İslâm inanç ve ahlâkına aykırıdır Unutulmamalıdır ki her dua, Allah katında muhafaza edilir Karşılığı ya dünyada ya da ahirette verilir Ne zaman ve nerede verileceğini biz bilemediğimiz için duam kabul olmadı demek hatadır İnanç zaafından ileri gelir Allah’a dua etmenin, O’na yakarışta bulunmanın, O’na güvenmenin insan ruhu üzerinde çok olumlu etkisi vardır Çünkü dua, psikolojik anlamda bir boşalmadır Kişi, ruhunu sıkan birtakım duygu ve düşüncelerinden arınmak istediği zaman yaratanına sığınmakla, O’na yakarışta bulunmakla hafiflediğini hisseder Af ve mağfiret dilemekle günahlarından temizlendiğine inanır Bu inanç dua edene huzur ve sükun verir
Nitekim konuya ilişkin olarak Dr Alexis Carrel de şöyle demektedir
”Dua, zihni ve uzvî bir değişiklik meydana getirir Bu değişiklik tedrici olur İnsan ne ise kendisini öylece olduğu gibi görür Bencilliğini, ihtirasını, hatalarını, kibirini görür Ahlâkî görevini yapmaya doğru yön alır Fikri tevazu kazanmaya çalışır Onda iç sükûnet, ahlakî faaliyetler ahengi, yoksulluğa, iftiraya, gam ve kedere, ızdıraplara karşı daha çetin sabır ve tahammül başlar Bununla beraber dua, uyuşturucu bir morfin tesiri yapıyor değildir”
Dua ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz’in buyurduğu birkaç hadis mealini sunarak konuyu tamamlayalım
“Dua ibadetin iliği ve özüdür”
“Şüphesiz ki Allah,ısrar ile dua eden kulunu sever”
“Kim yüce Allah ‘a dua etmezse, Allah ona gazap eder”
Ünlü devlet adamı Mahatma Gandhi de şöyle söylemektedir:
“Dua ve ibadet olmasaydı, ben çoktan çıldıracaktım”

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.