Kalbin Bekçisi Olmak |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kalbin Bekçisi OlmakKalbin Bekçisi Olmak Mustafa Eriş 2010 - Mart, Sayı: 289, Sayfa: 054 Basra diyarının büyük velilerinden Hasan-ı Basrî hazretlerinin talebesi olan Mâlik bin Dinar kuddise sırruh hazretleri tabiin neslindendir Basra’da doğup büyümüş ve orada 748 tarihinde vefat etmiştir![]() Gençliği zenginlikle geçen bu büyük Allah dostu hocasıyla Şam’a gider Orada bir gece rüyasında: “- Ey Mâlik! Mâsivâyı terk et ve bize dön! Yoksa helak olursun” diye bir ses duyar Hasan Basrî hazretlerine rüyasını anlatınca, hocasından “Doğrudur” diye cevap alır ![]() Bunun üzerine Allah’dan başka bütün sevgileri kalbinden çıkarmak üzere cehdeder Şam Emevi Camisinin bir odasına yerleşir ![]() İlmini geliştirmek üzere Cami derslerine katılır Namazlarını cemaatle kılar Kısa zamanda zühd ve takvasıyla etrafında tanınır ![]() Ömrünün sonuna kadar gönlünü Allah’a vermiş bir Hak dostu olarak yaşar ![]() Bir zaman Şam-ı şerifin vali ve kadısı ziyaretine gelir ![]() Ondan Emevi Camisinin vakıf başkanı olmasını ister Bu vazifeyi kabul etmez ve Mısır’a gitmek üzere yola çıkar Sahilde bir gemiye biner ![]() Kişi başı bir dinar olan yol ücretini veremez ![]() Gemi sahibi, adamlarıyla birlikte Mâlik’e hakaret eder ve onu kaldırıp denize atmayı düşünür Genç yaşta kötü örnek olmasın ve başkalarına ibret olsun diyerek onu gemiden atmaya karar verirler ![]() Tam atacakları sırada denizdeki binlerce balık ağzında birer altın ile su yüzüne çıkıverir ![]() Adamlar gördüklerine inanamaz, şaşırıp kalırlar Yaptıklarının yanlış olduğunu anlarlar ![]() Mâlik b Dînar rahmetullahi aleyh kimseye bir şey söylemeden elini uzatır ve balığın birinin ağzından altını alır gemi sahibine verir Ücretini ödedikten sonra gemidekilere “Hoşcakalın” diyerek ayrılıp gider ![]() Bu hadiseden sonra ismi Mâlik bin Dinar olarak anılmaya başlanır ![]() O, Ebu Yahya künyesiyle de tanınır ![]() Mâlik b Dînar rahmetullahi aleyh bir gün talebeleriyle otururken: “Ehl-i dünya tadların en güzelini tadamadan göçüp gitti” dedi ![]() Sordular: – Yâ Ebâ Yahyâ, nedir en büyük zevk? Buyurdu: – Ma’rifet-i ilâhî, yani Hakk’ı tanımak ![]() O, Hakk’ı tanıma, ma’rifetulah hakkında da şöyle buyururdu: “Köpeğin önüne altın ve gümüş konsa kıymetini bilmediği için iltifat etmez Ama kemik atılınca hemen o tarafa koşar Hakk’tan gafil olan beyinsizler de böyledir Ma’rifet-i ilâhinin tadını bilemedikleri için ona rağbet etmezler ”O, kalbin hüzünlü olmasını kalbin imârına vesile sayardı ![]() “Hüzün kalbin bekçisi gibidir Nasıl ki, bir evde oturan olmayınca ev harab olursa, aynı şekilde hüzün bulunmayan kalb de harab olur” buyururdu![]() Mâlik b Dînar rahmetullahi aleyh’in bir çocukla karşılıklı olarak hikmetli konuşması meşhurdur![]() Ruhu’l-Beyan tefsirinde nakledilen ve bizlere ibret dersi veren bu menkıbeyi Mâlik (rh ) kendisi şöyle anlatır: “Bir gün toprakla oynayan bir çocuğa rastladım Bazen gülüyor, bazen ağlıyordu Önce ona selam vermek istedim fakat nefsim beni engelledi ![]() Çocuktur anlamaz diyerek vazgeçtim Sanki nefsim onu hor görüp aşağıladı ![]() Kibir ve gururum, enâniyetim çocuğa selam vermeme mâni oldu ![]() Bu davranışın yanlış olduğunu anlayıp kendi kendime nefsime şöyle seslendim: “-Ey nefis! Peygamber sallallahu aleyhi vesellem efendimiz, büyük küçük ayırmaksızın herkese selam verirdi ” dedim ve çocuğa selam verdim O da bana: “-Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berekâtüh ey Mâlik b Dînar!” diye ismimi söyleyerek hitab etti Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun ey Malik! diye karşılık verdi Ben hayret içerisinde kalarak çocuğa: “-Sen beni hiç görmediğin halde nasıl tanıdın? Benim ismimi nereden biliyorsun?” dedim O da: “-Rûhum, rûhuna melekût âleminde ülfet etti de ölümsüz, her dâim diri olan Allah seni bana tanıttı ” dedi Bu hikmetli cevap üzerine çocuğa şöyle bir soru yönelttim: “-Nefisle akıl arasındaki fark nedir?” O da: “-Nefis, seni bana ilk önce selam vermekten alıkoyandır Akıl ise, seni buna teşvik edendir ” diye cevap verdi Ona ikinci bir soru yönelterek: “-Niçin toprakla oynuyorsun?” dedim O da şöyle cevap verdi: “Biz toprakdan yaratıldık ve yine onun bağrına döneceğiz” dedi Bu sefer ona şöyle dedim: “-Peki! Ben seni bazen gülerken, bazen de ağlarken görüyorum Bunun sebebi nedir?”Çocuk şu ibret dolu cevabı verdi: “-Rabbimin azâbını hatırlayınca ağlar, rahmetini hatırlayınca gülerim ”Ona gülümseyerek: “-Ey oğul, senin ne günahın var da ağlıyorsun? Sen henüz mükellef bile değilsin ” dedim O da bana: “- Ey Mâlik! Böyle söyleme Çünkü ben ateş yakarken anneme bakıyorum Görüyorum ki büyük odunları küçüklerle tutuşturuyor Bundan ibret almak lazım ” dedi![]() Evet, Yaradılanı Yaradandan ötürü sevmek lazımdı ![]() Küçük büyük her insana Allah’ın bir kulu olduğu için değer vermek ve onu muhatab kabul edip konuşmak, kâmil insanların davranışıydı ![]() Nefse fırsat vermeden, onun tuzaklarına düşmeden yaşayabilmek insanlık şerefiydi ![]() Mükerrem olarak yaradılışımızın bir göstergesiydi ![]() Rabbimiz bizleri bu şerefe layık eylesin Böylesine duygulu, rakik bir kalbe sahib olarak hâdiselerden ibret dersleri alabilmeyi cümlemize nasib eylesin Amin![]() |
|
|
|