Prof. Dr. Sinsi
|
Yüzeyden Derinlere Doğru Namaz
Haluk Nurbaki | Yüzeyden Derinlere Doğru Namaz
Namazda kulun Allah'a karşı nasıl bir yaklaşım çabası içinde olduğunu bir önceki bahisten kolaylıkla anladık Hepimiz bu gerçek karşısında namaz kılmadaki basitliğimizi farkettik, Acaba namazı nasıl duygularımızın derinliğinde sezebiliriz? Değişmeyen bir kural, namazın asıl hedefinin gerçek namaz oluşudur Ancak riya kokusu taşımayan her namazın da ind-i ilâhide kabul olduğu gerçektir Acaba biz ömür boyu günde beş vakit kıldığımız namazlarda efendimizin ahlâkına uygun bir sistemi geliştirerek namaza nasıl lâyık olabiliriz? Eğer bir kul, ben gerçek namaz kılamıyorum, diye namazı terk ederse, kulluktan istifa etmek gibi gaflete düşer Yine bir kul, namazın her şekli kabul oluyormuş diye, ölene kadar yalnız namazın şeklini taklid ederse; hazzını duymazsa, bu da kendindeki Ahsen –i takvim sırrını inkâr olur O halde namazı, ne kadar yüzeyde de kalsa, hiç terk etmeyeceğiz Ancak her geçen gün, daha doğrusu her fırsatta namazın gerçeğine yaklaşmaya çalışacağız
Daha önce de temas ettiğim gibi; şeklen kılınan bir namazla gerçek namaz arasında pek çok aşamalar vardır Yani, bir namaz "ya taklid ya da gerçek olur" diye iki tanım yapılamaz Taklid namazı en dıştaki kabuk sayarsak; özdeki gerçek namaza doğru binlerce kat namaz vardır İşte bize düşen her geçen gün bu aşamaları yavaş yavaş geçerek hakiki namaza yaklaşma gayretidir En dıştaki namazı tanımlamadan önce, Sûre-i Mâun' da riyakârın namazı olarak tanımlanan ve kabul olmayan namaz tarzını dile getirmek istiyorum
A) RİYAKÂRIN NAMAZI
Sûre-i Mâun namaz konusunda fevkalâde sert hükümler getirmektedir Namaz Sûreleri Yorumu (1) kitabımızdan hatırlayacağınız gibi "Yetimi iteleyen, fakiri doyurmaktan zevk almayan, yardımlaşmaya karşı çıkanın namazı yanlıştır ve riyadır " Red edilen bu tarz namazdan mutlaka uzak kalmamız gerekiyor Riya namazının belirtilerini şöyle özetleyebiliriz:
1) Kimsesize, garibe, fakire karşı hem cömert hem şefkatli olmalıyız Bunun dışında hareket edenler, yardımın her cinsinde, yani zekât, sadaka ve infakta hataları bulunanların namazları Sûre-i Mâun'da tanımlanan riya namazına girer ki; en yüzeyde gördüğümüz namazdan bile yanlıştır
2) Her ne şekilde olursa olsun kıldığınız namazdan dolayı gurura kapılıp namaz kılma yanları eleştirerek kendinize pay çıkarmayın Gerçek namazı tarif ettiğimiz zaman göreceğiz ki; ne kadar iyi namaz kıldığımızı sanarsak sanalım gerçek namaz yanında eksiğimiz sonsuzdur
3) Hiç değilse çok yüzeyde dahi olsa Fâtiha'nın dördüncü âyetine uyum sağlamalıyız Yani "Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" andını namazda Allah'a karşı yaparken açık şirklerden, paraya ve başkasına kul olmaktan arınmamız gerekir Hatta zaman zaman bu konuda gaflete düşmüşsek mutlaka anında hatamızı fark edip tövbe etmeliyiz
4) Namazda zerre kadar gösterişe yer vermemeliyiz Kendimiz yalnızken nasıl kılıyorsak başkalarının yanında da aynı tarz namaz kılmalı, hatta camide kıldığımız namazlar dışında kıldığımız namazları imkân nispetinde herkesten uzak kılmalıyız
5) Bir sonraki bölümde açıklayacağımız gibi, namaz kılarken aklımıza huzur-u ilâhide hiç düşünülmemesi lazım gelen bazı şeylerin gelmesi riya namazın belirtisi değildir Bunlar namazın sathî (yüzeysel) olması sonucudur Riya namazında, hatırımıza daha çok çevreyi aldatma gelir
Eğer bu maddelerde yazdığımız noktalarda hatalarımız varsa dahi paniğe kapılıp namazı terk etmeyin Aksine namazın hiç değilse riyasız, taklit haline geçebilmek için çareler arayın Biz genel olarak, gerek namaza riya karışması, gerekse hep yüzeyde kalan namazların bir türlü derine geçememesi halinde şunları tavsiye ederiz:
a) Sık sık gönül yapın
b) Mutlaka ezanı dinleyin ve ayrıca okuyun
c) Her fırsatta istiğfar edin
d) Her namazda taze abdest alın
e) Namazda okuduklarınızı ağzınızın içinde geveleyerek değil,net okumaya çalışın Özellikle Sübhaneke'yi acele okumayın Yine selam vermeden önce okuduğunuz salâvat-ı şerifeleri çok net okuyun
f) Kendinizi infaka alıştırın İnfakın çok kolay olanı ve mutlak yapılması gereken güler yüzdür Özellikle fakire, kimsesize karşı mutlaka güler yüzlü olun Yalnızken, asık suratla otururken bile öyle birisine rastlayınca hemen yüzünüze bir tebessüm getirin Sağlıklı iseniz, hastalara; mutlu iseniz, mutsuzlara mutlaka dua edin Elinizden geliyorsa fakirlere yardım edin Her ne şekilde olursa olsun kimseyi azarlamayın
B) TAKLİD NAMAZ
Namaz kılmanın tamamen şekline uyma, fakat derinleşerek huzur bulamama haline genelde taklid namaz denir Bir önceki bahiste tarifini yaptığımız riya namazından kurtulan insan, şeklen eksiksiz namazını kıldığı zaman görevini yapmış olur Namazda okunan âyet ve duaların manasından rahatlıkla anlayacağımız şekilde; elbette namaz huzur-u ilâhide duyulan huşû dolu bir ibadettir Ne var ki günlük yaşayışımız, özellikle gönlümüzdeki yükler bizi bu huşû ve duygulardan alı kor Bu kez tamamen yüzeyde kalan şekilsel bir namaz kılarız Şekilde kalan namazla, derinde haz duyulan namazın birçok ara şekilleri vardır Yani az duygulu yada çok duygulu tarzda namazları her namaz kılan yaşamaktadır Amacı şekilsel namazdan yavaş yavaş da olsa, mümkün olduğu kadar derinlerde haz duyulan namaza ulaşmaktır Kıldığımız namazların büyük çoğunluğunda bu yüzeysel taklidi yaşamaktayız Ancak unutmayalım ki namazın bu en dıştaki şekilsel hali dahi insana madde ve manada birçok nîmetler getirir Böylesine taklit namazı aksatmadan kılanlar sonuçta gönüllerinin huzur ve huşû ile dolduğunu hissederek yüceldiğini göreceklerdir Taklit namaz bize üç önemli nîmet getirir Bunlardan ilki maddemize, ikincisi ruh sağlığımıza, üçüncüsü ise ahlakımızadır Şimdi sırayla bunları inceleyelim:
1) Namazın Maddemize Getirdiği Nîmetler:
a) Göz merceklerinin dinlenebildiği en rahat mesafe bir buçuk metreye bakmadır Göz merceklerimiz ancak kasılmadan bu mesafeyi gördüğü zaman rahatlar Namaz kılan, secde mahalline baktığında göz merceklerini dinlendirmektedir Günde kırk rekât hesabı ile bu dinlenme takriben bir saat tutar ki, bu nimet göz için bulunmaz bir sağlık reçetesidir
b) Vücudun en çok zahmet çeken organları eklemlerdir Bunların tümü namaz motifi içinde yıpranmışlıklarını giderir, tam sağlığa kavuşur Namaz dışında hiç bir hareket rejimi eklemlere böyle bir sağlık sağlayamaz Ayrıca namazın ibâdet disiplini içinde devamlılığı eklemlerdeki bu huzuru ömrün sonuna kadar götürür
c) Kalbin çalışmasında ve duygusal sistemle ilgisinde fevkalâde önemli özelliği, elektromanyetik eksenleridir Namaz hareketleri sırasında bu eksenler en ideal çizgilere gelir Kalp ve Ötesi kitabımızda bu eksenler hakkında geniş bilgi verilmişti Özellikle sağlıklı kişilerin günlük elektromanyetik etkiler sonucu göğüs nahiyelerinde hissettikleri huzursuzluklara namaz kılanlarda hemen hemen hiç rastlanmadı
2) Namazın Ruhsal Yapımıza Getirdiği Rahatlamalar:
a) Hiç değilse günde kırk rekât namazda bir saat dünya telaşının hırçın etkilerinden uzaklaşırız
b) Namaz kılanlar namazlarını devam ettirebilmek için; âyet-i kerîmenin de emrettiği gibi, aşırılıklardan, dolayısıyla şerlerden uzak kalır, ihtiras ve buna bağlı streslerden de büyük ölçüde kurtulur
c) Namaz kılanlarda tevekkül duygusu otomatik olarak gelişir Ruh hastalıklarında büyük etkisi olan vesvese böylece tahrip imkânı bulamaz Şüphesiz şeklende olsa namaz kılanlar, imanın hiç değilse en yüzeyde tasdikçisi olduğundan, ruhsal yapılarında birbirine zıt kargaşalar yerine sentezini bulmuş rahatlıklar vardır
3) Namazın Ahlâka Getirdiği Hikmetler:
a) Namaz kılan, bir anlamda farkında olmadan supanaliz yapan kimsedir Özellikle Cenab-ı Hakk'ın huzurunda okuduğu Fâtiha'da, verdiği "Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz" andını şuur altında yavaş yavaş geliştirerek kendi ahlâkını analiz edecektir Bu supanaliz başlangıçta çelişkili sıkıntılar yaratır Fakat sonradan oturarak yavaş yavaş ahlâkı yüceltir
b) Namaz kılan huzur-u ilâhide secdeye kapandığı için, ne kadar şeklen de bu görevi eda etse mutlaka gururunu kıracaktır Ahlâk açısından en vahim hastalık gururdur Kavgaların, nefretlerin temelinde nefsin bu zalim hastalığı; gurur yatmaktadır Namaz kılanların, hele bunu ibadet ciddiyeti içinde devam ettirenlerin, her secdeye varışta gururları mânevi bir hikmetle törpülenir Sırf bu açıdan bile namaz ahlâka temel bir ibadettir
c) Taklid namaz bile imanı kontrol eden çok hassas bir reçetedir İmanda meydana çıkan aşınmalar ve zaaflar namaz kılanlarda görülmez Bu yüzden iman hastalığı olan riya ve yalan, yavaş yavaş karakter çizgilerimizden silinmeye başlar İslâmiyet'in temel yasağı yalan ve riyadır Kur'an'da bu konuda pek çok âyet vardır Hele Efendimizin "Müslüman yalan söylemez" hükmü namaz kılanın zamanla kazanacağı pek önemli bir hikmettir
Şekilsel namaz kılınırken ne gibi aksaklıklar olduğunu, hepimizin yakındığı bazı noktaları dile getirmek istiyorum:
İlâhi huzurda arzu ettiğimiz duygulara yaklaşamamamız, özellikle dünya vesveselerinin namazda hatırımıza gelmesi önemli bir meseledir Bu tarz namazlarda, kul dünyayı haram kılan tekbirle namaza başladığı zaman, dünyaya kapılarını kapamak ister Bu niyeti genellikle Sübhaneke'yi okuyana kadar devam eder Daha sonra Fâtiha'nın ilk üç âyetinde de kul kısmen huzurludur Fakat dördüncü âyeti okuduktan sonra genellikle bu huzurun azaldığını, dünya işlerinin namaz sofrasına davetsiz misafir olarak geldiğini tesbit ederiz Farkına varmasak da bunun nedeni, Allah huzurunda okuduğumuz dördüncü âyetin mesuliyetidir Günlük hayatımızda çoğu kez paraya, mevkiye kulluk etme hatalarımız huzur-u ilâhide bir ihtarname gibi karşımıza çıkıvermektedir "Yalnız sana kulluk ederiz, yalnız senden yardım dileriz" dediğimiz anda, nefsin bizdeki bilânçosunda büyük tezatlar, çeşitli kılıklarda karşımıza çıkıverir Cenab-ı Hak başımıza gelecek bu çıkmazları hatırlatmak için Fâtiha'dan önce Eûzü besmele'yi huzurunda bize tekrar ettirmektedir
Hatıra mantıken şöyle bir soru gelebilir:
Huzur-u ilâhiye geldik Tekbir ile dünya ilgimizi kestik ve Sübhaneke'yi okuduk Allah'ın huzurunda tekrar şeytanın şerrinden Allah'a sığınmanın ne gereği var? Hâlbuki işte Allah bu noktada Eûzü besmele okutturarak şeytanın bizzat namazda bile bize vesvese verebileceğini ihtar etmiştir
Huzur-u ilâhide hileye imkan olmadığından, dünya hayatımızdaki ciddi aksaklıklar ilâhi cereyanın azalmasına, hatta kesilmesine neden olacaktır İşte bu yüzden dünya gaileleri bir bir perdemize düşecektir Taklid namazda bu istenmeyen durum hepimizde zuhur eder Paniğe kapılmadan kesiksiz namazımıza devam edeceğiz Ta ki, yavaş yavaş Allah'a kulluk etmeyi öğrenecek, sonunda bu vesveselerden kurtulacağız
Şekilsel namazda, Rükû'a vardıktan sonra onun yüce mâna hikmeti, özellikle rükûdan doğrulurken "Allah kendisine hamdedeni işitir" sözü yeniden bizi huzura kavuşturur Hatta kendimizi toparlar, eğer içtenlikle secdeye kapanırsak yeniden can bulmaya başlarız Nitekim Ka'de'de, yani otururken et- Tahiyyâtü'yü manasını bilerek okursak huzurumuz bir hayli artar
Buraya kadar anlattıklarımızdan namazın bir önemli hikmeti daha anlaşılmış oluyor Biz dünya hayatımızda gittiğimiz yanlışlıkları namaz vasıtasıyla tashih ediyor, böylece ahlâk ve karakter çizgimizi düzeltmiş oluyoruz
Taklid namazda fevkalâde önemli bir hikmet, selam vermeden ewel okunan salâvat-ı şerifelerin içinde Hz İbrahim'in zikredilmesidir, acaba niçin selam vermeden, yani dünyaya dönüş seremonisini tamamlayacağımız sırada en son Hz İbrahim'i anıyoruz? Bu noktada hikmetlerin çok ince bir sırrı yatmaktadır Hz İbrahim, Nemrut'un zulmüne karşı hiç boyun eğmemiş, dünya menfaatlerine kapılarak ondan yılmamıştır İşte selam vermeden hemen önce Allah bize Hz İbrahim'i hatırlatarak "Ey kulum! Dünyaya dönüyorsun Dünyada seni çıkmaza sokan en önemli olay zahirde görünen madde gücüne kapılıp ona râm olmandır Hz İbrahim'i unutma! O maddenin hiç bir baskısından yılmayarak Allah’ın emrine uydu ve kulluğu seçti" demektedir
Namaz kılan insan ahlâk ve faziletini bu nedenle her türlü maddi güce karşı korumak zorundadır Yoksa bir sonraki namazında selam vereceği zaman tekrar Hz İbrahim'i anarken Rabbine karşı gülünç mevkiye düşer
Şekilsel namazda bile böylesine derin hikmetler, inanan insanı ilâhi potada erite erite Rabbinin huzuruna lâyık bir şekilde hazırlamaktadır İşte bu nedenle nefs taklid namazın bu sırrını bildiği için, yol yakınken bizi taklid namazdan caydırmaya çalışır Namaz riyadan uzak kaldığı müddetçe ne kadar yüzeysel de olsa Allah'ın rahim olan esması yüzü suyu hürmetine makbul ve kabûl olur
C) TAKLİD NAMAZIN YÜCELMESİ
Taklid namaz gururu törpüledikçe, teslimiyeti karaktere işledikçe nefs sönmeye, gönül açılmaya başlar Ve kul artık yavaş yavaş uzun zaman aralıklarında da olsa daha huzurlu namaz kılar Burada dikkat edilecek nokta, bu yücelme başladığı zaman aynı süratle derine doğru yaklaşmaz, çoğu zaman yavaş gelişir Bu devrede yine çoğu zaman taklid namaz kılarız Ara sıra namazın zevkine varabiliriz Bu hal dahi namazın yücelmeye başladığının belirtisidir Dua ve istiğfarlarımızı artırarak huzur dolu namazlarımızın çoğalmasına niyaz etmeliyiz
Namazın yücelmeye başladığının çok açık belirtileri vardır Bunları şöyle özetleyebiliriz:
1) Namaz vakti yaklaştığı zaman insanın içinde bir sevinç uyanması, namazı kaçırdığı zaman kederlenmesi
2) Sübhâneke'yi okuduktan sonra Allah'a karşı daha bir huzurlu tenzih ve tesbih hissinin gelmesi
3) Fâtiha'yı baştan sona kadar hiç bir vesvese ve dünya gailesi gelmeden okuyabilmesi Zammı sûreyi okurken çok satıhtan da olsa bazı duygular hissetmek yine namazın yücelme belirtileridir
4) Rükû ve secdede Allah’ı Sübhan sırrı ile anarken birinciden üçüncüye doğru daha çok huşû duymak
5) Tahiyyât okurken kesiksiz bir zevke kavuşmak
Bunlardan bir tanesini dahi hissetmek büyük müjdedir Bunun yanında dikkat edilecek en önemli nokta: nefsin hileli aldatışından kaçınmaktır Zamanımızda en çok tesbit ettiğimiz bu tarz yanılgılar; ışık, koku ve hayaller evhamına kapılmaktır Gerçek namazı öğrenince daha iyi anlayacağız ki: Taklid namaz kademe kademe geçilmeden birden bire ilâhi huzura çıkıp orada namazın hakikatini gördüğünü sanmak nefs yanılgısıdır
Şüphesiz namazın yücelmesi merhale merhale gerçek namaza yaklaşımdır Yüzeyde kılınan namazda, belli ölçüde gerçek namazdan bir takım yakınlıklar bulunabilir Ancak, unutmayınız ki, kendi hayalimiz ve nefsimiz bize namazı dahi put yapabilir
Namaz Allah'a karşı tam kulluktur Eğer namazı gurur vesilesi yaparsak, nefsimize namaz görüntüsünde tapmış oluruz Namaz kılan her gün adım adım tevazua yaklaşacak, alçak gönüllülükte tam bir yokluğa ulaşacaktır
Onk Dr Haluk Nurbaki | Damla Yayınevi
|