08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İşkence; Kurulmuş Bir Binayı Yıkamaz
İşkence; Kurulmuş Bir Binayı Yıkamaz
Bazen meseleyi anlamayan bir kısım çevreler, Allah düşmanlarının İhvan'a karşı darbe ve işkencelerin kurulmuş bir binayı yıkma olduğunu ve her defasında bunun tekerrür ettiğini zannediyorlar Halbuki bunun hakikatle hiçbir alakası yoktur Çünkü davet yolunda sünnetullah icabı çekilen çileler yıkım değildir Bilakis -Allah'ın izniyle- binanın inşasında kullanılacak tuğla ve kerpiçleri cilalamak ve tecrübe etmektir Her ne kadar bu işkencelerin sonucunda İhvan mensuplarının bir kısmı cemaattan uzaklaşmış olsa bile, bu, binayı yıkmak ve safları zayıflatmak anlamına gelmez, bilakis safları zaaf noktalarında arındırmak olarak değerlendirilir Allah, safını başkalarıyla destekler de sonra bunlar öncekiler gibi olmazlar
Şayet hedef, Allah düşmanlarının parçaladığı şu İslam beldelerinden herhangi birinde müstakil bir İslami hükümet kurmak olsaydı durum çok daha farklı olurdu Belki bunun için çok büyük bir çabaya, derin bir temele ihtiyaç yoktu Fakat bu, İslam beldesi evrensel İslam devleti gibi büyük bir projenin parçası olunca durum değişiyor, buna bağlı olarak temelin derinliği ve sağlamlığı da farklılaşıyor Çünkü hepsi tek katlı ve birbirine yakın binalar topluluğu için temel atmakla, bizzat bu binaların yerine gökdelenler yapmak için temel atmak, arasında çok büyük fark vardır
Seçimlerde seslerin çokluğuna ve kemiyete önem verip keyfiyete dikkat etmeyen siyasi partilerin metodları bizim için elverişli olmadığı gibi bunların sonucundan da emin olunamaz Şüphesiz bize, bu dava için yalnız seslerini verenler değil, bilakis canını, malını ve sahip olduğu herşeyini verecek ve şiddetlere karşı göğüs gerip tahammül edecek dava adamları lazımdır Ve sadece satıh üzerinden başlayarak yükselecek bir binayı görme arzusu bizi, temelin atılması hususunda aceleye sevk etmemelidir Aksine temeli iyice tahkim etmeliyiz
Bu nedenle dava uğrunda harcanan zaman, fertlerin ömürleriyle değil, davet ve milletlerin ömürleriyle ölçülür Bizler zaferin geciktiği düşüncesine kapılmadan önce kendi nefislerimize şu sorulan sormamız lazımdır: Biz zaferin mukaddimelerini ve bizden istenilenleri yerine getirdik ve en mükemmel şekilde vazifemizi eda ettik mi? Sonra Allah Teala'nın mü'min kullarına "Mü'minlere yardım etmek üzerimize hak oldu buyurarak vadetmiş olduğu bu yardıma layık olduk mu? Yoksa kendimizi mü'minlerden zannedip başkalarını imana mı davet ettik?
Biz hak ile batıl arasındaki savaşın önemini hafife almıyoruz Bilakis yolun sarp, zor ve çetin olduğunu, dikenlerle, kanlarla, parçalanmış kafatası ve vücudlarla dolu olduğunu ve batılın son nefeslerini verinceye kadar bizimle savaşa devam edeceğini de biliyoruz Fakat kuvveti veren Allah'tan yardım istiyor ve Alla Teala'nın: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve cihad için beslenen atlardan hazırlık yapın, onunla hem Allah düşmanlarını korkutursunuz, hem de sizin düşmanlarınızı korkutursunuz  " emri uyarınca gücümüz yettiği kadar kuvvet hazırlamanın sebeblerine sarılıyoruz Ve biz Allah Teala'nın "Onlarlasavaşın ki, Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin ve mü'minlerin gönüllerini ferahlandırsın Kalblerindeki öfkeyi gidersin Allah dilediğinin tövbesini kabul eder Allah alimdir, hakimdir kavline kesin olarak iman ediyoruz
Allah ile yapılan ticaretin kârlı bir ticaret olduğuna yakinen inanıyoruz
"Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını -Tevrat, incil ve Kur'anda va'dedilmiş bir hak olarak- Cennet'e karşılık satın almıştır   
Ve Allah'ın şu va'dinin gerçekleşeceğinden de son derece mutmainiz:
"Sizden iman edip de salih ameller işleyenlere Allah şöyle vaad buyurdu: Yemin olsun ki, kendilerinden evvel gelenleri nasıl hükümran kıldı ise onları da, kafirlerin yurduna getirecek (hakim kılacak) ve onlara kendileri için seçtiği dinlerini (islam'ı) kuvvetlendirip icra imkanı verecek, onları korkularının arkasından emniyete kavuşturacaktır Böylece hiçbir şeyi ortak koşmayarak hep bana ibadet edecekler Kim de bundan sonra fasıklık ederse, işte onlar asıl fasıklardır
Bu sebeble biz, mükellef olduğumuz bu yüce vazifenin ve onun için gerekli hazırlığı yapmanın peşindeyiz Kalblerimiz umut dolu, Allah'a ve O'nun desteğine olan güvenimiz tamdır Düşman kuvvetlerini görünce korku ve zillete düşmeyecek, Allah yolunda başımıza gelen darbeler ve işkenceler sebebiyle gevşemeyeceğiz, eğilmeyeceğiz, asla zaaf ve zillete düşmeyeceğiz
Allah Teala yegane yardımcımızdır
Mustafa Meşhur
|
|
|