Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
halife, heybeti, olarak, ömerin

Halife Olarak Ömer'in Heybeti

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Halife Olarak Ömer'in Heybeti




Halife olarak Ömer'in Heybeti




Çok eski asırlardan beri otorite her zaman korkuya, heybete ve saygıya gerek duymuştur Şayet hâkim (kastettiğimiz hâkim kelimesiyle hükmeden, devlet idaresini elinde bulunduran) dinî ve dünyevî otoriteyi elinde bulunduruyorsa, bunun çok bariz bir şekilde zuhur etmesi yaygın bir durum arzeder Bu sebeple diyebiliriz ki onun heybeti tabiidir, kendisinde sonradan meydana gelen bir yenilik değildir Şunu da belirtelim ki bu analiz Ömer (ra)'in durumu karşısında çok sathî kalır Resulullah'ın zamanından ve Hz Ömer'in döneminden bugüne kadar tarih kitapları başka bir Müslüman yönetici için bu şekilde bir heybeti kaydedememişlerdir


Heybet bazen fizikî ve bazen de tabiî özelliklerden ortaya çıktığı gibi, her ikisinden de kaynaklanabilir


Tarih kitaplarının kayıtlarına göre, onu tanıyanlar tanımayanlardan daha fazla kendisinden korkarlardı


Resulullah onun bu özelliğini biliyor, kendisiyle iftihar ediyor, bu özelliğinin devamı için itina gösteriyordu O, en mükemmel şekilde terbiye edendi Burada bu anlamı kuvvetlendiren bazı olaylara temas edeceğiz:


a- Aişe (ra) şöyle rivayet etmektedir:


Resulullah (sav)'a pişirmiş olduğum hariseyi[32] getirdim Resulullah benimle Sevde arasında oturuyordu Kendisine yani Sevde'ye:


“Ya bunu yersin veya yüzünü bununla boyarım,” dedim


Sevde yemeyi reddetti, elimi hariseye koyup yüzünü sıvadım Resulullah gülerek Sevde'ye:


“Yüzünü boya, dedi ve yüzünü hariseyle sıvadı Resulullah yine güldü O sırada Ömer (ra), oradan geçiyordu Resulullah onu görünce çağırdı:


“Ya Eba Abdullah!” [33] diye seslendi ve onun içeri gireceğini sanarak bize:


“Kalkın ve yüzlerinizi yıkayın,” dedi Aişe (ra) şöyle söyledi:


“Resulullah (sav)'ın ona karşı duyduğu heybetten dolayı ben hâlâ Ömer (ra)'den korkarım


b- Sa'd bin Ebi Vakkas rivayet ediyor:


Ömer (ra) Resul-ü Ekrem'in yanına girmek için izin istediğinde Resulullah'ın yanında Kureyş kadınları vardı Ve kendisiyle yüksek sesle konuşuyorlardı Hz Ömer girmek için izin isteyince ayağa kalkıp örtündüler İçeri giren Hz Ömer, Resulullah'ın güldüğünü gördü Ömer şöyle söyledi:


“Allah seni hep böyle güler kılsın” Resul-ü Ekrem dedi ki:


“Hayret ettim, yanımda bulunan kadınlar senin sesini duyar duymaz örtünmeye başladılar” Ömer (ra) cevap verdi:


“Ya Resulallah! Korkulmaya sen daha lâyıksın” Sonra kadınlara döndü ve dedi ki:


“Ey kendi nefislerinin düşmanları! Sizler benden korkup da Resulullah'tan korkmaz mısınız?” Onlar şöyle cevap verdiler:


“Evet, sen Resulullah'tan daha katı ve daha sertsin” Resulullah, Ömer (ra)'e dönerek:


“Ya İbnül Hattab! Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, sen bir vadiden gidersen, şeytan seninle buluşmamak için başka vadiden geçer





c- Aişe (ra) rivayet ediyor:




Resulullah (sav) otururken gürültü ve çocuk sesleri duyduk Resulullah kalkıp baktığında Habeşli bir kadının oynadığını ve çocukların etrafını sardıklarını gördü Bana:


“Gel bak”, dedi Resulullah'ın omzuna yanağımı koyup onu (kadını) seyrettim Resulullah bana:


“Seyretmeye doymadın mı,” dedi Ben yanındaki değerimi öğrenmek için:


“Hayır,” dedim Tam o sırada Ömer (ra) göründü Kadını saran kalabalık bir anda dağılıp uzaklaştı Resulullah (sav) şöyle buyurdu:


“İnsan ve cin şeytanlarına baktığımda onların Ömer (ra)'den kaçtıklarını gördüm


d- Büreyde'den bir rivayete göre, Resulullah (sav) bikinden gazalarından döndükten sonra kendisine siyah bir cariye gelir Nezrinin yerine getirilmesi maksadıyla kendisine şarkı söylemek için izin ister Resulullah ona izin verir Resulullah otururken o def çalıp şarkı söylüyordu O sırada içeriye Ebu Bekir, Osman ve Ali girdiklerinde o defini çalmaya ve şarkı söylemeye devam ediyordu Sonra Ömer (ra) girdi Kadının defi atıp şarkı söylemekten vazgeçtiğini gören Resulullah (sav) şöyle buyurdu:


“Ya Ömer! Şeytan senden korkar Ben otururken o defini çaldı Daha sonra Ebu Bekir girdi, çalmaya devam etti Sonra Ali (ra) girdi, çalmaya devam etti Osman (ra) girdi yine çalmaya devam etti Sen girdiğinde ya Ömer, defini attı





e- Buharî'nin rivayetine göre Resulullah şöyle buyurur:




“Uyurken kendimi cennette gördüm Bir kasrın yanında bir kadın abdest alıyordu Bu kasır kimindir? diye sordum Ömer (ra)'indir, dediler Senin kıskançlığını hatırlayınca hemen oradan ayrıldım” Bunun üzerine Ömer ağladı:


Ya Resulallah! Seni de mi kıskanacağım? dedi Hayatı boyunca ve halifeliği süresince bu heybet ondan hiç ayrılmadı Sire kitaplarının rivayetlerinden bazıları aşağıdadır:


a- İkrime'nin rivayetine göre, saçlarının kesildiği bir sırada Ömer (ra), öksürür Berberin korkudan benzi atar Ömer (ra), ona kırk dirhem verilmesini emreder


b- Bir gün Resulullah (sav)'ın sahabilerinden birkaçının önünden yürürken dönüp etrafı gözden geçirmek istedi Aralarında dizinin bağı çözülmeyen tek şahıs kalmadı Yine rivayete göre, Ömer gözlerini serbest bırakarak ağladı ve şöyle dedi:


“Allah'ım! Sen hakikaten bilirsin ki, onların benden korktuklarından çok ben senden korkuyorum”


c- Ömer (ra), şahsen bu heybetinden memnunluk duyuyordu Çünkü bu heybet, onu devlet idaresinde daha güçlü bir hale getiriyordu İbnü'l-Cevzi aynı manaya delâlet eden bir olayı şöyle rivayet etmektedir:


Kureyş'ten bir adam Ömer b Hattab'a gelir ve şöyle der:


“Bize karşı yumuşa, kalblerimiz heybet ve korkuyla doldu” Ömer sordu:


“Bunda zulüm var mı?” O:


“Hayır,” dedi Ömer (ra):


“Allah, kalblerinizdeki heybetimi daha fazla eylesin,” cevabını verdi


Hiç şüphesiz ki onun bu heybeti, idarecilerini ve komutanlarını hesaba çekmeyi kolaylaştırıyordu O kadar ki bu metod ona münhasır hale geldi Ondan başkası bu metodu deneseydi başarılı olamazdı Bunun ne kadar doğru olduğunu Ömer (ra)'in hâkimlerinin (yöneticilerinin, valilerinin, komutanlarının) seçilmesi ve hesaba çekilmesi metodu adındaki konuyu işlerken göreceğiz Bunların başında Halid b Velid, Amr b As, Sa'd b Ebi Vakkas gelirler Ömer'in sahib olduğu bu heybet, Ebu Süfyan gibi bir kişiyi bile emirlerini uygulama konusunda zorlamıştı


Aşağıdaki olaydan da anlaşılacağı gibi, ondan başkasından böyle bir durumu, her ne sebeple olursa olsun kabul etmesi mümkün değildi


Benî Mahzum'dan bir adam Ebu Süfyan’ı Ömer (ra)’a şikâyet etti Gerekçe olarak da aralarındaki sınır mes'elesinde Ebu Süfyan'ın kendisine zulmettiğini söylediHz Ömer iki kişiyle birlikte anlaşmazlığa sebep olan yere gitmiş, ferasetiyle doğruluğunu anlamıştı Sınırı belirleyen taşı kaldırıp gerçek yerine koyması için Ebi Süfyan'a emretmiş, Ebu Süfyan onun bu emrini kabul etmeyip tereddüde düşmüştü O elindeki âsâyı kaldırarak şöyle buyurdu:


Onu al ve buraya koy Sen eski zulmü bilmiyorsun


Ebu Süfyan taşı alıp Ömer'in emrettiği yere koydu Ömer (ra)'den başkası bu emri vermiş olsaydı, onuru ona itaat etmekten kendisini men eder, belki de kontrol edilmesi mümkün olmayan bir cinayetin ortaya çıkmasına sebep olurdu [34]


Başka bir defa da Ebu Süfyan, Ömer'in meclisinde oturuyordu Mecliste delikanlılık çağlarında her zamanki gibi güzel tavrı ve konuşmasıyla dikkati çeken Ziyad b Sümeyye ile konuşuyordu O kadar ki Ömer (ra):


“Vallahi bu delikanlı, Kureyşî olsaydı Arapları âsâsıyla sürerdi,” dedi Ebu Süfyan yanında oturan Ali b Ebi Talib'in kulağına eğilerek:


“Ben bu delikanlının babasıyım,” dedi Ali (ra) kendisine:


“Onun istilhakından [35]seni men ederim” Fısıldayarak (ve Ömer'i kasdederek):


“Bu oturanın derimi yüzmesinden korkuyorum,” dedi


Ebu Süfyan'dan iki tane örnek vermek ihtiyacını duyduk Çünkü o İslâm'dan önce Kureyş'in üzerinde tartışma mümkün olmayan lideriydi İslâm'dan sonra cahiliye değerlerine bağlı kaldı O, Şam'ın dahisi ve hâkimi olan, Muaviye b Ebu Süfyan'ın babasıydı


Ömer (ra)'in bu heybeti fitneye karşı güçlü bîr set idi Daha önce de belirttiğimiz gibi, Resulullah (sav), bu heybetinin gelişmesine itina ediyordu Bu konudaki rivayetler şöyledir:


Resulullah şöyle buyurur:


“(Eliyle Ömer'i işaret etti) Bu, fitneyi kapattı”, dedi ve şöyle devam etti:


“Bu, sizin aranızda yaşadığı müddetçe, sizinle fitne arasındaki güçlü kapı kapalıdır!”


Ömer, hilâfet kendisine geçince, bu hadisin tekrarlanmasına itina gösteriyordu Huzeyfe'nin rivayetine göre:


“Biz onun yanında oturuyorduk Bize, hanginiz Resulullah'ın fitne hakkındaki hadisini ezbere biliyorsunuz,” dedi Ben kendisine şu cevabı verdim:


“Kişinin fitnesi ehlinde (aile fertlerinde ve akrabalarında) çocuklarında ve komşularındadır Keffareti ise namaz, oruç, sadaka, emr-i bilmaruf ve nehyi anil münkerdir (Yani iyilikle emretme ve kötülükten men etmedir)” Resulullah'ın böyle buyurduğunu söyledim Ömer (ra):


“Bunu istemiyorum Benim istediğim denizin dalgaları gibi dalgalanandır,” dedi Huzeyfe (ra):


“Sana ne ondan ya emir'el-mü'minin! Seninle onun arasında kapalı bir kapı vardır,” dedi Ömer (ra):


“O kapı kırılır mı yoksa açılır mı?” Huzeyfe (ra):


“Hayır kırılır” Ömer (ra):


“Kapanmaması daha uygundur (müstehakdır, revadır)” diye buyurdu Oturanlar Huzeyfe'ye:


“Ömer kapıyı biliyor muydu,” dediler Huzeyfe:


“Evet, yarından önce gece olduğunu bildiği gibi biliyordu, cevabını verdi


Böylece onlara o kapının Ömer olduğunu bildiriyordu Valiler ve komutanlar da bunu idrak ediyorlardı Tarihin kaydettiği en açık örneği, Ömer (ra)'in onu ikinci defa bütün askerî ve sivil statüsünden azlettiği andaki Halid b Velid'dir


“Ömer, beni Şam'a vali tayin etti Buğdaylık ve bolluk (güllük gülistanlık) olunca başkasını seçti


Heyecanlı gençlerden biri kendisine şöyle dedi:


“Ya emir, sabret Bu fitnedir” Halid b Velid şöyle cevap verdi:


“İbn Hattab yaşadıkça asla!”


Osman (ra) menkıbelerinin çokluğuna rağmen Ömer (ra)'in yerini dolduramadı Halkın bazı hareketlerine darılarak kendilerine şöyle söylüyordu:


“Siz bunları Ömer'e söyleyemezdiniz?”










[32] Undan ve yağdan veya undan ve sütten yapılan çorba


[33] Ömer’e Resulullah ve diğer sahabiler "Ebu Abdullah" veya "Ebu Hafta" diye hitab ederlerdi, Abdullah en büyük oğludur Hafsa ise mü'minlerin annesi, Resulullah'ın eşi ve Ömer'in kızı*dır


[34] Rivayetten daha sonra Ömer'in kıbleye dönerek şöyle söylediği anlaşılmaktadır:


"Allah'ım sa*na hamdolsun ki, canımı almadan Ebu Süfyan'a galip geldim Onu İslâm'la zelil kıldım" Ebu Süfyan da kıbleye dönerek şöyle der:


"Allah'ım sana hamdolsun ki, İslâm'ı kalbime yerleştir*din de bu minnetle Ömer'e zelil olmadım"


[35] Kelime manası iddia etmektir, İslâm'dan önce kadın köleden doğan çocuğu, köle sahibinden başkası da iddia etseydi çocuk sahibine İstilhak ederdi Çünkü iddia eden diğer şahıs zanidir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.