Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Ömerin (R.A)'İn Valilere Karşı Tavrı
Hz Ömerin (r a)Şam Valisi Muaviye B Ebi Süfyan'a Karşı Olan Tavrı
Ömer (r a ), Şam'a gittiği zaman Muaviye'nin orada krallara benzer bir tavıra büründüğünü biliyordu Halife eşeğine binmişti Muaviye kendisini büyük bir kafile ile karşıladı Alından inerek Ömer (r a )'i selâmladı Ancak Ömer (r a) cevap vermeden yoluna devam edince Muaviye yaya olarak takip etmek zorunda kaldı Bu yürüyüş iyice yorulana kadar devam etti O sırada Abdurrahman b Avf (r a ), Ömer (r a )'e dönerek:
“Adamı çok yordun, ey mü'minlerin emiri! Onunla neden konuşmadın?” dedi Ömer (r a ) Muaviye'ye dönüp bakü ve sordu:
“Bu gördüğüm kafilenin sahibi sen misin?” Muaviye cevap verdi:
“Evet benim ” Ömer (r a ) tekrar sordu:
“İhtiyacı olanların kapında bekleyip senin de aşırı bir şekilde evine kapanmanla mı?” Muaviye cevap verdi:
“Evet!” Ömer (r a ) dedi ki:
“Yazıklar olsun sana!” Muaviye şöyle konuştu:
“Biz düşman casuslarının çok olduğu bir memleketteyiz Sayı ve levazımda gereken hazırlıkları yapmazsak düşman bizi zayıf görerek üzerimize saldırır Ama evime kapanmama (halkla iç içe olamayışıma) gelince, bunun sebebi, raiyemin mütevazi hareketlerime karşı cesaret almasıdır
Ben senin görevlendirdiğin bir kimseyim Beni eksik görürsen, değerim eksilir Beni fazla görürsen yani bana değer verirsen değerim artar Beni görevimden alırsan, emrine itaat eder, görevimden vazgeçerim ” Ömer (r a ) bir süre sustuktan sonra şunları söyledi:
“Sana ne söyledimse bir çıkar yolunu buldun Eğer doğru söylüyorsan akıllıca bir görüşe sahipsin demektir Yok eğer yalan söylüyorsan, bu sözün dahice bir hiledir! Söylediklerinden ne sana emreder ne de seni alıkorum!”
C- Mısır Valisi Amr b As'a Karşı Olan Tavrı
Ömer b Hattab ile Amr b As arasındaki tashih işi Mısır'dan alman haraçlardan dolayı şiddete varan bir noktaya ulaşmıştı Mısır'daki kamu hizmetlerinin ıslâhı için Amr b As akıllı ve şuurlu bir politika takip etti Halktan alınan cizyeyi ve haracı halkın ihtiyaç duyduğu kanalların hafriyatına, köprülerin yanmasına, büyük yapılar inşa edilmesine ve adalar arasındaki ulaşımın sağlanması için harcıyor, geri kalanı ise Medine'ye, mü'minlerin emirine gönderiyordu Halifenin Arap yarımadasında politikasını uygulayabilmesi için servete ihtiyacı vardı Bu sebeple Amr'dan ısrarla haracın tamamını göndermesini istiyordu Tarihî kayıtlara göre ikisinin arasında takdire şâyân bir diyalog kuruldu Biz bu diyalogu burada zikredeceğiz: Halifeden valiye:
“Meşgul olduğun mes'ele hakkında düşündüm Üzerinde bulunduğun topraklar geniş enli ve yüksektir Allah bu toprakların sahiplerine, bu toprakların üzerinde yaşayan kimselere karada ve denizde, güç ve kuvvet bağışladı Firavunlar küfürlerine ve kibirlerine rağmen, bunu kullanarak sağlam işler yaptılar
Bunu çok garipsedim Daha garip olanı söyleyeyim: Kurak ve verimsiz olmayan topraklardan daha önce alınan haracın yarısı kadar göndermemendir Toprağınla ilgili haraç konusuna dair çok mektup gönderdim Az haraç göndermeyeceğini sanarak seni uyarıp (haracı, istenilen düzeye) yükseltmeni arzettim Benim düşündüklerime ters düşerek imalar yoluyla bana gerekçeler gönderiyorsun Daha önce alınan haraçtan, daha az haracı senden almayı kabul etmiyorum Bununla beraber seni gönderdiğim mektupları almaktan alıkoyan nedir bilemiyorum Şayet sen taksim yapmada yeterli ve doğru bir kişi isen suçsuzluk (beraet) faydalıdır Ama kendini kaybetmiş, şüpheli bir kişi isen iş düşündüğün gibi değildir Geçen yıl kendin bunu yapasın diye seni terk ettim ki belki uyanır, kendine gelir ve durumu bana iletirsin Şunu anladım ki bundan seni alıkoyan kötü iş arkadaşların olup hile ve ihanette bulunarak bir araya toplanırlar Seni kendilerine kehl' [81]edinmişler Yanımda, sana sorduğum bu hastalıktan seni kurtaracak ilaç vardır, Allah'ın izniyle Ya Eba Abdullah! Hakkı verdiğin veya hak senden alındığı için korkup üzülme Nehir dür (bir çeşit mücevherat) çıkarır, hak ise açık ve seçiktir Ondan doğacak başlangıcı bana bırak Gizli olan aydınlığa kavuşmuş ve keşfedilmiştir, vesselam "
Validen halifeye:
“Haracı gönderme işinde acele etmediğimi dile getiren mü'minierinin emirinin mektubunu aldım Mektubunda benden önce firavunların yaptığı işleri zikredip onların elde ettiği haracı beğendiğini dile getirerek İslâm'dan sonra bunun azaldığını zikretmektesin O zaman topraklar daha iyi işlenmiş, haraç ise daha bol ve fazla idi Çünkü onlar İslâm'dan önce üzerinde bulundukları küfür, kibir ve gururlarıyla toprağı işletmekte daha istekliydiler Mektubunda nehirin dürr çıkardığını yazmışsın Sen onu sağdın ve dür vermekten kesildi Mektuplarında beni aşırı şekilde kınayarak payladın Bildim ki bu, uzman olmayandan gizlediğin şeydir Ömrümde bana çirkin ve kötü laflar söyledin Bu sözlerinde doğruluk payı olup sabit ve katı sözlerdir Resulullah'a ve ondan sonra gelene hizmet ettik Allah'a hamdolsun emanetimizi yerine getirerek Allah'ın yüce kıldığı imamlarımızın haklarını da muhafaza ettik Bunun tersinin çirkin olduğunu, bu şekilde iş yapmanın kötü olduğunu bizden öncekiler bizlere öğrettiler Kalblerimiz bunu tasdik eder Hırstan, öldürücü kötülükten ve her türlü günahı işlemekten Allah'a sığınırım Sen işine devam et, müsterih ol Ve bil ki bir başlangıç yapmadığın ve kardeşine şefkat ve nezakette bulunmadığın mektubunu aldıktan sonra Allah beni dünya hırsından ve isteklerinden dürüst kılmıştır Vallahi ya İbn el-Hattab, bunu benden istediğin zaman, nefsim aşırı şekilde kabardı, fakat bu ona dürüstlük, itibar ve saygıdır Ne iş yaparsam benimle ilgili olduğunu görürüm Fakat hıfzedemediklerini ben hıfzettim (Sakladım veya korudum) Şayet Medine'nin Yahudilerinden olsaydım, benden daha fazla istemezdin (veya daha fazla vermezdim) Allah seni ve bizleri affetsin Bildiğim bazı şeyleri söylemeyeceğim Benden taraf dil zelildir Ani anlamazlıktan gelinmeyecek derecede Allah hakkını yüce kılmıştır Vesselam ”
Halifeden valiye:
Sana çok mektuplar göndermeme rağmen, haracı yollamakta acele etmediğine ve mektuplarında çeşitli gerekçeler göstermene hayret ediyorum Aşikâr (açık) haktan başka bilirsin ki, ben senden başka türlü razı olmam Ben seni Mısır'a senin ve kavmin için hırs olsun diye göndermedim Ben seni iyi politikan sebebiyle ve haracın temin edilmesi için seni yönelterek oraya gönderdim Bu mektubum sana gelir gelmez hemen haracı yükle Bil ki o, Müslümanların fey'idir Malûmundur ki yanımda mahsur olan halk vardır Vesselam ”
Validen halifeye:
“Haracı göndermede acele etmediğimi, haktan sapıp yoldan ayrıldığımı iddia eden mü'minlerin emirinin mektubunu aldım Ama ben, vallahi senin bildiklerinin lehine bir şey arzu etmiyorum Fakat toprak sahipleri, gelirlerini almamam için beklememi istediler Ben de bunu kabul ettim Onları yakmaktansa (sıkıştırıp zor durumda bırakmaktansa) onlara karşı daha esnek ve yumuşak davranmak daha hayırlıydı Yoksa ellerindeki vazgeçemeyecekleri şeyleri satmak zorunda kalacaklardı Vesselam ”
Bu iki dahi arasındaki söz, Ömer (r a )'in valisi Amr b As'i Mısır'a tayin edildiğinde sahip olmadığı hayvanlara, hizmetçilere, eşyalara ve değerli tabaklara sahip olmakla suçlamasıyla sona erdi Amr b As cevabında şöyle diyordu:
- “Mısır toprakları ziraat ve ticaret yeridir Nafakamız için ihtiyaçlarımızı bu faziletlerle karşılıyoruz ” Halifenin verdiği cevap ise şuydu:
“Kötü valiler hakkında yeteri kadar tecrübem var Peşpeşe gelen mektupların hakkı tutup uygulamam konusunda beni endişeye düşürdü Senin hakkında kötü tahminlerim oldu Muhammed b Mesleme'yi, malını taksim etmesi için sana gönderiyorum Ona her şeyi göster, istediği her şeyi kendine ver Sana katı davranacağından onu affet Gizli olan şeyler açığa çıkıp keşfedilmiştir ” [82]
Dr Muhammed Hüseyin Heykel, "EI-Faruk Ömer" adlı eserinde halife ile vali arasında geçen hitap dilini yorumlarken şöyle demektedir:
"Benimle mutabık kalacağınızı sanıyorum Bu mektupları okuduğumda Ömer (r a ) gibi otoriteye sahip ve bir ülkeyi fetheden valisi Amr b As gibi iki kişi arasındaki olayın bugün cereyan edebileceğini tasavvur etmek bizim için kolay değildir Bu mektuplar ilk Müslümanların ne derece hür, kendini empoze eden ve batıl olan kibir dışındaki kişinin gururuna verilen değerleri bize ifade etmektedir Onlar düzene saygı gösterirler, Allah'ın ve İslâm'ın halifeye verdiği hakları bilmemezlikten gelmezlerdi Ancak onların düzene olan saygıları, halifenin haklarını idrak etmeleri onlara gururlarını, hürriyetlerini ve halifeye karşı eşit olan haklarını unutturmuyordu Bu ise halifenin onlara saygı gösterdiği kadar, onların da halifeye aynı şekilde saygı göstermelerinden ibaretti Düzen yani sistem onların yanında ne boyun eğme ne de kölelikti Halife onların haklarına tecavüz edemiyor, onun otoritesi de Müslümanların haklarını ve gururlarını incitemiyordu Tam aksine hürriyetle sistem eşit ve paralel bir şekilde hiçbirinin diğerini alt edemeyeceği biçimdeydi Öyle ki bunlardan her biri diğerini te'kid eder, ona daha fazla güç ve metanet verirdi
Daha önce de bahsettiğimiz gibi, tashih hakkı sadece büyük valilere münhasır değildi Bu hakkı Ömer (r a )'e karşı halktan herhangi bir kimse de kullanabilirdi Bununla ilgili örnek oldukça fazladır Bazılarını aşağıda göreceksiniz:
Ömer b Hattab Resuîullah (s a v )'in mescidine girdiğinde Hassan b Sabit şiir okuyordu Ömer (r a ) onu azarlayınca Hassan b Sabit kendisine şöyle demişti:
“Senden daha hayırlı olanın bulunduğu yerde şiir okudum ” Ömer, bunun üzerine çekip gitti
Abbas (r a )'ın yağmur suyunu Resullullah (s a v )'ın mescidine akıtan bir sarnıcı vardı Ömer (r a ) gidip bu sarnıcı yerinden söktü Abbas (r a ) kendisine şöyle söyledi:
“Muhammed (s a v )'i hakla gönderen Allah'a yemin ederim ki, O, (Muhammed (s a v ) bu sarnıcı şuraya koymuştu Sen onu oradan söktün ya Ömer!” Ömer (r a ) dedi ki:
“Seni, sırtıma çıkıp onu aynı yere koymaya davet ediyorum ”
Abbas (r a ) dediğini aynen yaptı, sırtına çıkıp sarnıcı yerine koydu
Ömer (r a ) halkı terbiye etmek maksadıyla çoğu zaman acele davranır, insanlardan bazılarının sırtına âsâsıyla vururdu, ancak bazen haksız olduğu ortaya çıkar, böyle durumlardan hemen kısasa başvurur, vurduğu kişiden kendine vurmasını isterdi Fakat onlar genellikle halifeyi affederlerdi Bununla ilgili olarak daha önce bir örnek vermiştik: Arabinin biri Medine'ye gelir Eşiyle gidecekleri yeri karara bağlamak için konuşurlarken Ömer (r a ) âsâsıyla vurur Çünkü o adam eşini şüpheli bir duruma sokmuştu Durum açığa kavuşunca halife hatasını anlar, adamdan kısas ister, o zat kendisini affeder Buna benzer örnekler çoktur Bazıları aşağıdadır:
Ömer (r a ) Medine'de geziniyordu Bir evden bir kadınla bir erkeğin sesinin yükseldiğini duydu Duvara tırmandığı zaman kadınla erkeğin yanında içki çanağı olduğunu gördü ve kendilerine dedi ki:
“Ey Allah'ın düşmanları! Siz Allah'a isyan ederken Allah'ın sizi koruyacağını mı düşünüyorsunuz?” Adam şu cevabı verir:
“Ey mü'minlerin emiri! Ben Allah'a karşı bir şeyde isyan ettim Sen ise üç şeyde isyan ettin ” Allah buyuruyor ki:
"Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın " [83]
Yani casusluk yapmayın, tecessüsde bulunmayın Oysa sen bizim gizli şeylerimizi araştırdın Ve Allah yine buyuruyor ki:
"Evlere kapılardım girin " [84]
Fakat sen duvara tırmanarak içeri girdin Allah buyuruyor ki:
"Kendi evlerinizden başka evlere izin alıp halkına selâm vermeden girmeyin' [85]
Fakat sen bunu da yapmadın Bunun üzerine Ömer (r a ) adama sordu:
“Seni affedersem herhangi bir hayır işler misin?” Adam "Evet, vallahi bir daha içki içmem" cevabını verdi Ömer de "Git seni affettim" dedi
Kişinin dikkatini çeken şeylerden biri de, çağdaş kaidenin özel etkilerinden teftişin (aramanın, yoklamanın) iptali ve geçersizliğidir Buna binaen elde edilen delillerin göz önünde (kanunen) bulundurulmamasını Ömer (r a )'in aşikâr bir şekilde adamın onu tashih etmesinden sonra idrak ettiğidir
Bunlardan biri, Ömer (r a )'in Hürmüzan'a karşı olan tavrıdır: Hürmüzan esir düşünce Medine'ye Ömer (r a )'e getirilir Ömer onu halsiz, adeta ölü gibi görünce Hürmüzan, halifeden, su içinceye kadar güvence altına alınmasını ister Ömer (r a ) bunun bir hile olduğunu, böylece ölümden kurtulamayacağını düşünür Ancak sahabiler kendisine muhalefet ederler Ömer (r a ) de onların görüşünü benimser
Tarih kitaplarında bu olay şöyle geçmektedir:
Hürmüzan, Ömer (r a )'in gözlerindeki gazabı fark edince kendisine bir bardak su verilmesini ister Suyu alınca ellerini titretir gibi yapar ve der ki:
“Su içerken öldürülmekten korkarım!” Ömer (r a ) cevap verir:
“Su içinceye kadar endişelenme ” Bundan sonra Hürmüzan bardaktaki suyu içmeyip döker Ömer emir verir:
“Bir daha su getirin Üzerine hem susuzluğu hem öldürülmeyi yüklemeyin ” Hürmüzan cevap verir:
“Benim suya ihtiyacım yok Gaye kendimi güvence altına almaktı ” Ömer cevap verir:
“Seni öldüreceğim!” Hürmüzan der ki:
“Sen bana güvence verdin!” Ömer (r a ) "Yalan söyledin" hitabında bulunur Bu sırada Enes b Malik söze karışır ve der ki:
“O, doğru söylüyor Ey mü'minlerin emiri, kendisine güvence verdin ” Ömer (r a ) şöyle söyler:
“Yazıklar olsun sana ya Enes! Suçsuzların ve kadınların katilini güvence altına mı alayım? Vallahi ya bana bir çözüm yolu bulursun veya seni cezalandıracağım!” Enes der ki:
“Sen ona, su içinceye kadar endişelenme” dedin El-Ahnef ve etrafındakiler de Enes'in fikrini desteklerler Hep birlikte, mü'minlerin emirinin Hürmüzan'ı güvence altına aldığını dile getirirler Ömer (r a ) sinirli bir şekilde Hürmüzan'a bakar ve der ki;
“Beni kandırdın Vallahi, müslümandan başkasına kandırılamam!” Bunun üzerine Hürmüzan İslâm'a girer, Ömer (r a ) de kendisini Medine'ye yerleştirir

[81] Kehf: Dağdaki mağaraya denir, ancak burada ismi geçen mağara, bildiklerimizden daha büyük ve daha geniştir
[82] İbn Mesleme (r a ) Mısır'a giderek Amr b As (r a )'ın mallarını taksim etti Bu durum Amr'i incitti ve ona ağır geldi İbn Mesleme'ye şöyle söyledi:
“Bir zamanlar İbn Henteme'ye (Ömer r a 'i kastediyor Henteme annesinin ismidir) bu muameleyi yapmıştık O zaman, zaman kötüydü O zaman El-As, ipek ve yünden örülmüş elbiseler giyerdi ” İbn Mesleme şöyle cevap verdi:
“Bu nefret ettıgin İbn Henteme'nin şayet zamanı olmasaydı, evinin avlusunda keçileri topladığında onların sayılarının çok olması seni sevindirir, azalmaları ise üzerdi ” Dahi Amr b As dedi ki:
“Bu söylediğimi Ömer'e söylemeyeceğine dair Allah adına yemin et Meclislerde konuşulanlar emanettir!” İbn Mesleme şu cevabı verdi:
“Ömer (r a ) hayatta olduğu müddetçe aramızda geçenlerden bir şey söylemeyeceğim ”
[83] Hucurat: 49/12
[84] Bakara: 2/189
[85] Nur: 24/27
|