Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Armağan -19- Meclis
Ey evlat! Korku üzere ol Emin olma Bu hâlin Rabb’ine kavuşuncaya kadar devam etsin Kalbin istikrar buluncaya kadar böyle ol Niyetini O'na yönelt Emniyet hâli önüne serilinceye kadar çekin, bu olursa emin olabilirsin Hak katında emniyet bulursan bol hayır görürsün Oradan gelen emniyet hâli devamlıdır O verdiği şeyi geri almaz Aziz olan Hak, kulunu sevince kendine yaklaştırır
Kul Mevlâ’sından korktuğu müddetçe kötülükleri gider, kalbi ve sırrı sakin olur Bu hâli kimse sezemez Hak’la arasında olur
Cahil adam, Hak’tan dönmektesin ve O'nu kalbin ötesine atmaktasın, yaratılmışla uğraşmaktasın Allah yolcularının meşgalesi Hak’tır O'na hizmet ederler, bu sayede kalpleri yakınlık bulur ve irfan sahibi olurlar Onlardan her biri marifet sahibi olunca, nefsini ve şeytanî duyguları yenince, halktan ve dünyadan kurtulunca Hak yakınlığı perdesi açılır Bu hâlden sonra Mevlâ’sı ona başka işler yaptırır Ona şöyle bir hitap gelir: “Geriye dön Halkın hizmeti ile ol ve onları bize çağır Bizi isteyen ve arayanlara hizmet et ”
Siz tecrübesiz insanlarsınız Allah yolcuları sizin önderinizdir Onlar kurtarır
Eşinizi razı etmekte ve Mevlâ'nızı darıltmaktasınız Halkın çoğu, eşinin ve çocuklarının rızasını Mevlâ'dan öne almaktadır
Ben, senin bütün hareket ve duruşunu, bütün gayretini nefsin için görmekteyim, yalnız eşin ve çocuğun için çalıştığını sezmekteyim Sende Hak’tan yana hiçbir haber yok
Yazık sana; tam olgun erlerden sayılmıyorsun Kâmil olan kişi, yalnız Hak için iş yapar Kalp gözlerin görmez olmuş İç alemindeki temizlik bozulmuş Rabb’inden perdelenmişsin, ama bunlardan haberin yok Bu sebeple bazı büyükler şöyle der (onlara selam olsun): “Hak’tan perdeli olduğunu bilmeyen zavallılara yazıklar olsun ”
Yediğin ekmek içerisinde cam kırıkları vardır, sen onu yemektesin ve durumu bilmemektesin Çünkü ona karşı iştihan ve arzun çok fazla Hırsın da sınırsız Az sonra miden parçalanacak ve öleceksin Bütün belâ Mevlâ’ndan uzak olduğun için geliyor; eğer halkı sevmediğini ve Hakk'ı sevdiğini söylemekte gerçekçi olsaydın böyle olmazdın
Peygamber (s a v) Efendimiz şöyle buyururlar: “Haberli ol Halkın sevgisi azalır ”
Bu, şu demektir: Onları tecrübesiz olarak seviyorsun ve aynı şekilde öfke duyuyorsun Ama bir denemeden geçirirsen işin iç yüzünü anlar ve ona göre öfke duyarsın
Akıl sahibi tecrübelidir Sende akıl da yoktur Kalp tecrübe eder; sende kalp de yoktur Kalp düşünür, Mevlâ'sını anar ve öğüt alır Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Muhakkak kalp sahibi olanlara Kur'ân'da alınacak dersler vardır; o kulağa geldiğinde huzuru olanlara da aynı öğüt vardır ” (Gâf, 50/37)
Aklı, kalbe çevir Kalbi, sır yap Sırrı, yokluğa ilet Yokluğu, varlığa çevir
Âdem ve diğer peygamberler beşerî duyguların hepsine sahipti Onların da kendilerine göre istek duydukları şeyler vardı Ancak onlar, nefislerine karşı durup Rabb’lerinin rızasını ararlardı Âdem Peygamber cennette bir arzu duydu, orada iken bir hata işledi Sonra tevbe etti, bir daha ona dönmedi Onun arzusu övülmeye değer Çünkü iyi niyeti vardı, Hak civarından ayrılmak istemiyordu Peygamberler, her zaman nefislerine karşıdırlar, tabiî arzu ve şehvetlerini yenerler, hakikat yönünden meleklere katılıncaya kadar çalışırlar Nefislerini yenmek için çok çabalar ve bu yolda çok gayret sarf ederler Peygamberler ve sevgili kullar sabırlıdırlar Size gereken sabır işinde onlara uymaktır
Ey evlat! Tam hamle yapacak durumu elde edinceye kadar, düşmanın duruşuna dayan Yakında onu tutar yere vurursun Yalnız zamanını bekle, zamanı gelince onun bütün varlığını teslim alırsın
Ey evlat! Çalış, hiç kimseye eziyet için gayret etme Herkese iyi niyet besle Ancak cemiyetin düzeni için bir şey yapılacaksa onu da yapmaktan geri durma, bu ibadet sayılır
Aklı başında ve seçme doğrular, sûrlarına üflediler Onlar, nefislerinin kıyametini kopardılar Kendi gayretleri ile dünyayı bir yana attılar Sırata inandıkları için geçtiler Kalple yürüdüler ve cennetin kapısına vardılar İçeri girmeden kapı ağzında durdular ve şöyle dediler: “Biz, buranın nimetini yalnız yemeyeceğiz ve içmeyeceğiz ” İyi insanlar, yalnız canlarını düşünmezler ve yalnız yemezler
Bu düşünce ile dünyaya döndüler Maksatları insanları Hakk'ın tâatine çağırmaktı Ve orada gördükleri iyi şeyleri haber vermekti, ayrıca güç işleri kolaylaştırmaktı
Bir kimsenin imanı kuvvet bulur, inancı varlığında yerleşirse, Mevlâ'nın haber verdiği her şeyi kalbinde bulur Cennet, cehennem ve onlarda olanları, kıyamet işlerine dair her şeyi sezer, ölüm meleğini görür, sûr sesini duyar Her şeyi olduğu gibi görür Ona göre kıymet biçer Dünya ve zevalini, değişmesini ve dünya ehlinin göçünü görür İnsanları mezar taşları gibi görür Onların duyduğu azabı ve iyilikleri hisseder Sanki kıyamet kopmuş Hak katında cümle halk divana durmuş gibi bilir İman sahibi, kıyametin koptuğunu, peygamberlerin, meleklerin ve sevgili kulların sıra sıra divan durduğunu görür Cennet ehlinin birbirlerini ziyaretine ve cehennem ehlinin birbirlerine karşı sataşmasına bakar
İyi görüşe sahip olan baş gözü ile halka bakar, sonra kalbini açar ve Allah'ın fiil tecellisini onlarda görür O tecellinin hareketini ve sükûnunu anlar Buna izzet nazarı derler; Allah’ın sevgili kulları bu görüşe sahiptir
İman sahibi o kimsedir ki, bir kişiye baktığı zaman baş gözünü kullanır İç âlemine de kalbi ile bakar ve Mevlâ'yı sır gözü ile görür Bu yolda çalışan bulur Kader geldiği zaman uyar Deniz ve kara onun gözünde aynıdır Deniz sahili ve dağ başı eşittir Acı ile tatlı aynıdır İzzet ve zilleti ayırmaz Zenginlik ve fakirlik ayrı mâna taşımaz İman sahibi kaderle yürür Kader onu yormaz Kader, onu taşımak için yorulur Kader, onu yüklenir Hak yakınlığına kadar götürür İman sahibi kadere tevazu gösterir, onun Hakk'a yakınlığını bilir İman sahibi nefsine uymadığı için bu hâle erer Şahsî arzuları, kütü âdetleri, şeytanî duyguları ve uygunsuz arkadaşları sevmediği için aradığını bulur
Allah’ım, bütün halde kadere uymayı bize nasip eyle! “Bize dünyada iyilik ver, âhirette iyilik ver, bizi ateşten koru ” (el-Bakara, 2/201)
|