Dostun Kapısı |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Dostun KapısıEbû Saîd Nişâburî Hazretleri birgün talebelerine: "- Binitleri hazırlayın, kasabaya gidiyoruz " dedi![]() Hazırlıklar yapıldı ve Hazret-i Pîr, bir grup talebeyi de beraberine alarak yola koyuldu Nişâbur'da bir köye vardıklarında sordu: "- Bu köyün adı nedir?" Cevâben: "- Der-i dost, yâni dostun kapısıdır " dediler![]() Bunun üzerine Ebû Saîd -kuddise sirruh- orada konaklamaya karar verdi Bir günlük misafirlikten sonra bazı talebeleri:"- Efendim, hani kasabaya gidecektik; yolumuza devam etmeyecek miyiz?" dediler ![]() Gönlü mânevî sırlarla dolu Ebû Saîd Hazretleri de onlara: "- Âşığın, dost kapısına ulaşabilmesi için çok yollar katetmesi gerekir Biz mâdem ki buraya, yâni bu "dost kapısı"na ulaştık, artık nereye gidelim?" buyurdu![]() Kırk gün orada kaldı Birçok mânevî hâller yaşandı ve köy halkından pek çok kimse Ebû Saîd -kuddise sirruh-'un mübârek ve feyizli sohbetleriyle tevbeye nâil olup, onun sâdık talebeleri oldular İşte Hazret-i Pîr'in "dost kapısı" olarak kasdettiği asıl mânâ bu idi, yâni gönüller fethetmek![]() ![]() Zîrâ dostun rızâ sarayının kapısının açılması, ancak oraya kazanılmış bir gönül götürebilmekle mümkündü![]() HİSSE:Bir gönül kazanarak dost kapısını aralamak, bütün bağrı yanık, âşık Hak dostlarının en büyük fârikası ve kendilerini yüce vuslata hazırlayacak amel-i sâlihler zincirinde bir muhabbet düstûru olmuştur Bu cümleden olarak Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, mes'ûl olduğu irşâd vazîfesini öyle hassas ve öyle müstesnâ bir gayret içerisinde yapardı ki, talebelerinin her hâliyle alâkadar olurdu Hazret-i Pîr, bir kimseyi ziyârete gittiğinde onun hâlini hatırını sorduktan sonra âile efrâdını, akrabâlarını, binek hayvanlarını, hattâ tavuklarını bile sorardı Böylece o kişinin gönlünü kazanmaya çalışırdı Bir mecliste yemek hazırlandığı zaman, hazırlayanlara o yemekten bizzat kendisi ikrâm ederdi![]() ![]() |
|
|
|